7 Nisan 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

7 Nisan 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

diliyet Ü NİSAN 130 'e 1EHANE — Ankara caddesi (9 Telgraf adresi: Milliyet, Ie İ ÜY 1 , Telefon numaraları: Vxtanbul 3911, 3912, 3913 $ ııonı: ÜCRETLERİ PK —— Türkiye için Hariç için 2700 31 Mart d MILLIY “Mizah, anı harpleri -“Sabah,, gazetesinin işi - Bir matbaacılık anonim şirketi teşebbi 31 Mart vak'ası olup bittikten son- ra beginci Mehmet padişah olmuş, likler, resmi kabuller birbirini ta- taraf riyordu. İlk sırada ipe çıkan Derviş Vahdeti ve kaba sakal Mehmet ve daha başkalarından sonca hükmü yi- yenler sehpaya çekiliyor yahut nely- olunuyordu. Bu sırada hocamız Mu- rat Bey dahi sürülmüştü. Bir kaç, kere gahit sıfatile beni de Hurşt Pa- - “İttihat,, gazetesinin doğup ölüşü |sevkediyordu. Matbaada ise iş yoktu. anarşi, İhtilâi, ve onu takip dipler fikri ve edebi ve ilmi hareket- leri büsbütün durdurmuştu. Matba- amın ticart Tmahiyette yaşamasını temin için gene bana düşünmek düş- müştü. İşte böyle düşündüğüm bir gün eski mektep arkadaşım Müştak Bey matbaaya geldi ve bana bir tek lifte bulündu. Siyasi bir gazete çıkaracaklarmış. Bu gazeteyi kutmak İçla'lâeem ? . NİSAN Karakuş bu... Kadının biri moşhur Kara- kuşa oğlundan gşikâyot ederek bir sene hepse mahküm ettir- miş. Kadın bir kaç gün sonra hiddeti geçip yaptığı işe pis- man olduğundan bir vasıta ile Karakuşa müracaat etmiş ve bir arzuhal sunarak bir sene tek mil oldu diye yazdırmış. Kara- kuş, arzuhali okuduktan son- 1930 Çok uza Doktor hastayı uzu bir mua- | Reşat aslanlar gibi dövüşüyor. yen-en sonra dudaklarını - ü- | Sonra.... Sonra bir şarapnel par- çası açık alnını parçalıyor. Bir süngü.... Birtarafı testereli par- r süngü göğsüne saplanı- yor... Ve kıpkırmızı damlıya- mits. ce büktü: — Hakikati saklamak niye yarar? diye mırildandı. Genç kızın annesi yatağın ba- şında tuçkırıklarını içinde bo- garak ağlıyordu.. Edebiyat, k bir yer! lak 1 rak çıkıyor. . . Kan... Kan... Kan... İki kaden!.. —Canım ne olabilir.. yet iki kadeh? — Gel şuradan iki kadeh içe: lim! — Akşamları iki kadeh al- mak fena olmuyor... iki kadeh değil mi? Hoş geldi, safa geldi... — Niyetim, şuratıkta ayak üstü iki kadeh yuvarlamak... Bir arkadaş bunları sayıp döktükten sonra bomba gib patladı: Niha- — Yok demiş, olmaz, bir se- me dolmasına daha bir gün var. Yarın gelip oğlumu hapisten çı- Bu feci rüyadan sonra artık postadan mektup çıkmadı. Fe- ride azaptn İşoğuluyordu.. İki ay sonra bir haber aldı ki, Re- Doktor başınır önüne iğdi — Belki bir mucize olur da. . kurtulur riye önü teselliye çalış | elen sermayeyi temin etmişlermiş, İHlkat sade gazetecilik — istemiyorlarmış; matbaacılık ve kitapçılık ta yapacal larmış ve yeniden üı matbaa — kul h divanı harbine — çağırdılardı. Ennl fünunu 17 martta kapatmakla büyük isabet etmiş ve keramet gös- |termiş olduğumu —anlıyordum. Ve — At bu iki kadeh, dedi, ne belâ gelirse adama iki kadeh- evrak geri verilmez '*ten geliyor. geçen nushalar 10 kuruştur. ve matbaaya ait işler için iyete müracaat edilir. |, İtemiz ilânların mes'uliyetini Üİ kabul etmez. | GÜNKÜ HAVA “!I X bararet en çok 28 n az | İfece idi. Bugün rüzgür lodos ' 4, bava kapalı olacaktır. , H di #Pervaneler! İ sem siz de dikkat ettiniz mi, K ” O blat unsuru ismi verilen tabi- 14 hayatını tehlikeye ko- * İtta havada evlenen havailer, İN seven, dağlarda bayır- Yolaşırken uçuruma yuvarlanıp hatırasını birakan — divaneler gibi ateşe atılan pervaneler <. Bu pervaneler bizim it- y Cefradıdır. Düşünün: Sabahım |W dünde çan çalıyor ve tatlı ama (4 ah uykudan kalkar ve gerinip bulamadan ateşe . | !.hu-ıy.ı diyoruz. . Bu hafif ve ren sözlerin ifade edemiyeceği Höjareket belâğati vardır. Bunu, V/ metsiz ateşin uzun ve zebirli , önünde alnı parlıyan ve yüre Ş igabulda gu günlerde birtakım Yİ| baneler işlerini - tasfiye etmek rş.’!.huuuıiiıiıııı—iııddı- * gemez arna - her halde işlerinin ' lelikemmel oluşundan dağildir. © a elerin tasfiye talebi ü- (, Ticaret Odası haklarında tah- | icrasına karar vermiş. Alâ a- A'F—hbılık.dıııiıııüıı- Açin yaprlacak yegâne şey tah- FELEK ğ Milliyet,,inedebi roman rdeki işti. Buradaki ser- H ümidi kadar çoktu. Ve ki,AvmpıVeA_ıne— yıkıcı olan bu işler sermayelere bağlı , gidiş gibi keyifli de- Bütün bu seyahatta Lüb ; gen Çkadının cidden şai- erasından başka ente- bir şey yoktu, y Bey, © kadar arzusu- onunla buluşama- Bey gittiği yerden - herkes böyle söylüyordu. Divanı harp vak'aya kadar olan gaze- te kolleksiyonlarını en — geçirl-i dikten sonra gezete l ve muharrirlerini istintaka çekiyordu. Günlük Serveti fünun iyonu tetkik edildiği zaman çıkan nüshala- İzımızın 17 martta durmuş olması bi- ze sual sördi . Şahitlik te matbaamızın tam Babıali karşısında bulunarak orada geçen vekayii sey- retmiş oıoııııııgı“ ileri geliyor- du. Vakia 31 Mürt günü ve ertesi gün Babtali önüne nümayiş yapmağa ge- len eli tüfenkliler biç duşuımcfcn havaya kürşün #ıktyorlardı. Bu kur- şunlardan iki tansi Babraliye bakan penceremizin camlarına birer delik yapıp tavana ve benim ya- zihanenin üs! i kitap ciltlerini için camlarla, kitaplarımın üstündeki delikleri gördüğüm vakit Nasrattın bocanın cübbe hikâyesini hatırbıya- rak “Allaha şükür ki içinde değldim,, vap divanı harpte ölüm kararlarını veren çehreleri çatık hakimleri bile güldürmüştü. Nisanın beşinde tekrar başladığım dülhamide kargı — yazdığım vesaike müstenit bazı makaleler, bir ay evvel beni Tiflis başşehbenderliğine gön- dermek istiyen doktor Nazım Beyin teveccühünü iade ettirmişti. Hel& kar şı yaka bankacılık #leminin mü teci ruhlarını teşrih ederek yazdığım şeyler doktorun daha siyade keyfine gitmiş alacak ki bir gün bana şöyle demişti: — İhsan Bey, gel tam ittihatçı ol! — O ne demek? Ben hâlâ — ittihat çalığın Tühumlü anlıyamadım. Ben ka- naatimi yazarım ve hiç bir kaydü çalışırım. — Yazdıklarım ittihatçılara beğendirmek için değildir, kanaatla- rimdir. Genç yaşımdanberi gazetecilik âle- minde yaşıyordum ama o tarihte si- yasetin çok acemisi idim; ittihadı te- Takki cemiyeti, isminde olan “terak- ki,, kelimesinin arkasından koşacak ganmıştım. — Pakat iş öyle çıkmadı: memleket tefrikaya, anarşiye düştü. 31 mart vak'asının bastırılmasile bir Gaha kurtulduk ve ben yeni bir ümi. de düştüm. Hareket ordusu — reizl İstanbula son derece bir kuvvet ve nüfuz ile girmiş olduğu için belki hakiki “terakki,, yollarını çizerler di- yordum. Hayf; ki benim ümitlerim kırılmağa başladı; Abdülhamit za- namında bile — münevverlerin nefret ile baktığı - Mihranın “Sabah,, gaze- tesi hareket ordusuna kumanda eden ve sonra sadrazam olan Mahmut Şevket Paşa merhumun kendi. nim Tesmi neşriyat gazetesi oluvermişti! Abdülhamit zamanında en süfli it lerde ve iğrenç hizmetlerde bulunan bu adamı bir gön kahraman Niyazi Beyin —arabasında ve — yanında | görüşmüştüm — ve — dona — kal- mıştım. İşte bütün bu alâmetler beni siyasi gazetecilikten çekilmeğe n 61 Bürhan Cahit na mektup yazacağını, buluşa- cakları yeri isabet edeceğini vadettiği halde genç kadımın hayatına karışınca her şey gibi Nusret Bey şimdi kim bilir ne- relerde idi. (Sofyadan çektiği bir telgraf üzerine onu Sirkecide yazıhane erkânı hep beraber karşıladılar. Bu bir aylık seyahatinde Cev- det Bey biraz daha üzülmüş, incelmişti. (Semering) de ka- zandığı tazeliği (Exleben) de bıraktığı için onu istirahata, *** Genç mühendis Alaeddin B. anlatıyordu: — Zigana eteklerindeki köy- leri, her yıl basan selden kur- zedelemişti. Alt katta bulunduğum! demiştim. Bu yolda verdiğim bir ce-| ufak kıt'ada akştın nüshamızda Ab-| şarta tabi olmadan memleketimin | . İterakkisine elimden geldiği kadar| maktan ise beni matbaamla beraber bu şirkete almak istiyotlardı. Sermayeyi kimler koyuyor, diyı ada Dadir, bir talim NİN isimler verdi. İçlerinde meb'us Maz.| Hiyah Bf. dahi vardı. Tasavvur edilen | şey 25 bin alten sermayeli bir. ano- mı katmak olduğuna nazaran hariç- ten gelecekler — 20500 altm sermaye etireceklerdi. Ben buna i nanama- . Fakat sermayenin mütevelfa M. Huguenin ile iki arkadaşı tarafından konulup bana isimleri verilen zatla ların onları temsiledeceklerini anladı-| ipim gibi düşündüm ve şartlarımır koy | am : 1 — Çıkaracakları siyasi gazete ile jbenim hiç alâkam olmuyacak ; | 2 — Şirket bir matbaacılık ve ki- tapçılık anonim girketi olacak; Ve ben şirketin müdürü olacağım. İmza hakkı yalnız bende bulunacak. 3 — Gazete gşirket matbaasında İmüşteri mah gibi basılacak, gazete |kendi iradile geçinemezse şirket ser-| mayesinden buna fedakârlık olunmu- yacak. Müştak B. güzel yazar, çok çalış- kandır; kendisine iyi bir gazetecilik Vişi hazırlamak istiyordu. Mazliyah VEL ve iki Russo Efendiler de gaze- İte çıkarmakla mevkilerini kuvvetlen- |direceklerdi. Betim dediğim şartları kabul ey- Wbîıyiığh olan Huguenin ile görüştüm. Onun grupu 7500 lira getiriyordu; fakat tasavvur edilen 25000 lira daha çök uzakta idi. Beyler, eksik kalanı hisse senedi çıkararak toplıyacaklar- dı. Muvakkat bir mukavele imzaladık ;bu ukaveleye tekmil hisseler yazılırsa anonim şirketin tesisine bizi mecbur eyliyordu. Huguenin grupu kabul ey- lediği sermayeyi koydu; şirket ma- muna imza vaz'ı yalnız bende olduğu için sermaye her türlü tehlikeden u-| zaktı. Bizim havesli arkadaşlar der-| bal “İrtihat,, isminde büyük bir ga- xete kurdular. Ve bunun ilk nüshatı | 13 mayıs 1909 da çıktı. Başmuharrir | Nesim Mazliyah Ef. idi. Müştak Bey tahrir heyeti reisi olarak gece gün- lüz u, Benim ismim ne ga- zetenin üstünde, ne içinde yoktu; yeni “İttihat,, dan ümidim pek az olduğundan — hisseleri — yazınız, sermaye tamam! olsun, dedeim, Mat |baacılığa ve kitapçılığa büyük inkişaf | | verelim diyordum. Tabif olarak Huguenin grupunun koyduğu serimayeden başka hiç bir hisse yazamadılar. Şatafatlı yapılan ilânlar, sirkülerler tesir — ctmemişti. |Çünkü “İttihat,, gazetesine İttihat ve |terakki çemiyeti ilk darbeyi vurmuş- tu. Cemiyetin “İttihat,, gazetesi ile lalâkası yoktur diye ilân etmiş ve |merkezlerine tamim — göndermişti. “İttahat,, gezetesi her gün düşüyor- İdu; başmuharrir. meb'us Mazliyah Efendi bir çok meb'uslarla beraber Londraya bir siyasi seyahate gitmiş- ti. Zavallı Müştak çabalryor, uğraşı- |yor, fakat nafile yoruluyordu. “İttihat,, gazetesi üç ay yaşadıktan| tarmak için büyük bir bent ya- pılacak, Ve inşaatm yağmur İdım. Vaziyeti anlattım. — Matbaanın ayım : Koca gazetenin acıklr vaziyetini üncü ay sonunda görünce doğru füğgucnine gittim; anlattmı ve de dim ki; — Bu gazeteyi kapatınak lâzımdır. Tekmil sermaye bir sene dayanmaz. — Birar daha dayanalım. — Olumaz. Sizin grupun sermaye- si belki sizler için ummanmızda - bir damladır. Fakat benim seramyem tekmil mevcudiyetimdir. Ben dayan- mak traftarı değilim. | — Lâkin önlar meb'us Hilâa, nü- fuzlu adamlar, ben onlarla - uğraşa- mam. n — Siz grupunuz namına salâhiyeti | bana verin, Üat tarafına — karışmayı- nız, Hugueninden aklığım bir salâhiyet mektubunu cebime koydum. Muvak- kat idare meclisi azası beyleri topla- oldukça iyi gittiğini, fakat gazetenin maddeten yaşamak ihtimali olmadı ğını söyledim ve şu sözleri ilâte ey- ledim: — Henüz anonim şirket —okt Muvakat şirket ise benim sizin temsil eylediğiniz grupun sermayesi ni idare eyliyor. Sizin grup şu mek- tupla salâhiyeti bana verdiği için tek- mil sermaye namına “İttihat,, gaze- tesini kapadım ve muvakkat şirket kalmamıştır. Huguenin bu neticeyi — öğrendiği| zaman sevindi, ve bana Fransızca o-| larak göyle dedi! ? | — Nous vous devöns üne Höre chandelle! î Sonta bir teklif 'yaptı: | — Sermayemizi tekmil batmaktan | kurtardınız. Evvelâ sizin zarara iş-| tirakinizi kabul etmiyoruz. “İttihat,, n zararı bizim sermayeden inecektir. Eğer isterseniz bakiye #ermayeyi matbaanızda yalnız matbaâcdık için kullanınız ve bize temettü verihiz. Bu tekliften “Ahmet İlsan ve Şü- rekâsr,, komandit şirketi - doğmuştu. 1910 kânunusanisinde teşkil olunan| bu şirket on sene devam eyledi. Şerik lerime yüzde on kadar temettü - ver- dim; iki tanesinin hissetini | harpte satın aldım. Müteveffa Hu- veninin histesini -dabi daha yakın zamanda alâkadarlarından epey yük-| sek fiatle satın alarak eski komatıdit girketini ticart mahiyette ve kanuni | olarak tasfiye eyledim. Şimdiki limi- ted şirketin İsviçre banknot matbaası | Örell Fussli ve Viyana kâğıt fabri-| kaları Elbemühi ile 1929 şubatmda yapılmıştır. Matbaamın — ben öl dükten sonra bekasını ve asri sürette inkişafını temin maksadile kurulmuş- tur. 1910 da komandit suretinde kuru- lan matbaa şirketi sayesinde san'ati- mizde terakkiler ediyorduk, “Hafta- lık Serveti fünun,, a kuvvet veriyor- dük ve bu canlanma “fecri ati,, evlât- larını Serveti fünunda topladı; gaze- te meşrutiyetten sonra ilk mühim debi ve ilmi hareketleri gösterebildi. AHMET İHSAN | danberi Anadolu içinde seya- hat etmiyorum. Avrupa seya- mevsimi başlamadan, teşrini- saniye kadar bitirilmesi lâzım. Bunun için yirmi gün sonra mü nakasa başlryor. Şartnameleri hazırladım. Eğer iştirak ede- ceksek derhal keşfe gitmeliyiz. Cevdet Bey İstanbula geldi- ği gün evine gidip bir banyo bi- le etmeden derhal yazıhaneye Uğramış, genç mühendisin ver- diği bu izahatı dinlemişti. — Derhal gitmelisin! dedi, Nusret Bey nerede? — Romaya gitti. On beş gün oldu. Evvelki gün bir kartmı akdık. Sizden haber gelirse ken disine bikdirmemizi — yazıyor. Romada (Pompei) otelinde da- ha bir hafta kalacak, İsviçreye geçecekmiş. — Derhal bir tolgraf çek. İs- tanbula geldiğimi, yeni iş çık- tığını söyle! bulunayım! dedi. Ne zaman- |bunlar. Yo hatinden sonra daha iyi olur. Malik Beyden ne haber? — Malik Bey bir haftadır Bükreşte, şirketle bir ihtilâf çıktı. Romanyalı şirket satış vekâletinin yalmız la münhasır olduğunu, memleke- '*tin diğer yerlernide serbest ol- duğunu iddia etti, — Acaip! — Fakat garip şey, mukave- lelerde sarahat yok. Dikkat e- iş, ısrar etseler onlar haklı âı:î:ıldır. 4 — ip! Mukaveleyi yapan bizim avukat Şevket değil miy- di? katsizlik olatak. Eğer şirket 1s- — Tabit! ... Ne ise Malik bu işi pek kıvıramaz ama bakalım, — Galiba! — Pek âlâ, başka ne var? — Ehemmiyetli meseleler “Jlamış, gözleri şimdiden birer ,ımdı. neş'e içinde dolaşan, ko- | şan bu genç kızın ateşile 1sını- |bu ihtiyar doktor da gözlerin- | tı. Zavallır kız ne çabuk ta ölüm halini almıştı. Dudakları kav- çukura gömülmüştü, Doktorun özü önünden uzun bir mazi geçiyordu. Henüz dün gibiydi: O zaman ilkbahar bahçedeki taze tumur- cuklarr beyazlarla süslerken kendi ihtiyarlığı, çiçekler ara- yordu... gün olup ta bu ba- hara meydan okuyan sıhhatli ve diri kızın sapsarı mumyala- şarak bir yatağın beyazlığında uzanacağını hatırından bile ge- çirmemişti. — Reşat.,,, Reşat... Doktor birdenbire irkildi. ,, Hasta sayıklıyordu. O zaman deki nemleri silerek ölen >bir evginin mes'ut hatıralarını dü- şündü. .. Feride Reşatla ne kadar çok sevişiyorlardı. .. Her gün bü- yük havuzun fiskiyesi üzerine konan kelebekleri beraberce av farlar, sonra © kelebeklerin ko- kulu ve renkli tozuyla podrala- nan yüzlerini birbirine dayıya- rak, çala bademlerini kızartan gürübu seyre dalarlardı. Ve kahkahaları yuvalarına dönen kuşlarm cıvıltısına karı- şaark duvardan duvara akseder dururdu. — Reşat!i... Bir sonbahar akşamı rüzgâr ağaçlardan yaprakları söker: ken delikanlı Reşat ta Galata rıhtımından ayrılmış ve vatanı kurtarmak için didişen kahra- manlara yardıma koşmuştu. Feride sevgilisini teşyiden gözleri kızıllaşarak avdet etti. Bundan sonra artık Reşadın- dan nerede ve nasıl haber ala- caktı? Anadolu düşman kunda: ğt aktında yanan bir ölüm ce hennemi idi. Ve zavallı: — Reşat!... Reşat!... Bu cehennemin alevi içinde de kuru bir dal gibi derhal alev- lenerek kül olacaktı. İlk defa İneboludan, sonra Ankaradan birer mektup aldı.. Sevincine payan yoktu. Fakat, bir gece rüyasında müthiş bir kâbus içinde bunaldı: şat “gaip!,, miş!... bolmuş Kaybolmuş! ... Bukelimene mana ifade ederdi? Kaybolmuş, ölmüş, hepsi bir değil mi? Feride artık günden güne so- Artık kuşların cıvıl- daştığı, kelebeklerin uçuştuğu bahçede gezmez olmuştu, Dün- yaya küsmüş, hayata kumı iş- lüyordu. tü. Kaybolmuş sevgilisini ler arasında bulmak için ölümü | bekliyordu. — Reşat!... Reşat kay- Sorduk: — Niçin o — Bilir miyim? Galiba iki ra- kamının uğursuzluğu.... Sonra dün akşam iki kadeh diye başlayıp ta kadohlerin sa- yısı nasıl yinmiye kadar çıktı- ğinı anlattı da dedi ki: — On kadeh, diyin, yinmi ka deh, diyin... Fakat Allah aşkı- na şu iki kadehin adını bana anmayın!.... Kulak misafiti Hali ihtizardaki genç kız, bu ismi bir çok defalar tekrar etti.| Ve! Sonra yüzünün sarılığı mor bir Uzun iniltiler dudaklarıni ölüme doğru açıyor du. Başka bir âlemin bulutlu derinliği gözeltini koyulaştırı- renkle silindi. yordu. Annesi, artık hayat bağının hemen hemen kopmak üzre ol- duğunu anlıyordu. Birdenbire kapı açıldı. Bu asker kim: eseri olarak kurtulmuştu. Yazmak aklma bile gelme- mişti. O, koşup gelmek, Feride ye bir an evvel kavuşmak iste- Tişti.... şte gekli... Geldi fakat... Ne çare? Genç kızı o halde görünce ihemen üzerine koştu... Ve sarıl- dı: — Feridet.. Feride!... Aç göz- lerini, diye haykırıyordu. Doktor hafif bir sesle —_Ook geçl... Çok geç!... Diye kekeledi. Genç asker sıcak göz yaşla- rile hastanm renksiz çehresini ıslattı. Birdenbire... Birdenbire bir mucize oldu... Ölü dirildi, Ölü soluk gözlerini açarak kaybettiği ruhunu arı- yordu. Dudakları krpırdanıyor- du.. Sonra kollarını, yüzü yanık askerin boynuna dolryarak in- ledi: Gözleri vahşetten ve hırstan Dipçik, süngü, bomba, kurşun, küfür biribirine karışıyor... Tüşebiliriz değil mi? — Cevdet Bey, yarın erken bu- mafk ve değişmek üzere evine gitti. — Reşat... Hayır çok geç kanlanmış bir efzun sürüsü Re- | değil,ben seni bulmak için ta şadın kıt'asına hücum ediyor. | oraya kadar gittim. ,. Uzak... Ölülerin, gehitlerin bekleştiği yere. . Se- Çok uzak bir yere, Samsuna hareket ettiler. Cevdet B. bu tetkik seyaha- kuşmak şartile kalktı, Yıkan- | tini dinlenmek için daha faideli buluyordu. Avrupaya dinlen-| mek için, hem de hakikaten bü- tün dünya iş adamlarının istira (Zigana bendi) işi mühim bir |hat için gittikleri (Semering)de işti. Her yıl Ziagnaya yağan |onu bir paçavraya çeviren, biraz karlar ve yağmurlar vadilere |daha ihtiyarlatan genç, ateşli yayılryor, bir çok köylene zarar |bir kadına tesadüf etmşti. Hal- veriyordu. Bilhassa en mün- |buki üç günlük rahat bir vapur bit ova üzerindeki bir kazanın |seyahati ve sonra Anadolu iç- İki tarafa sallanarak yürüyen bu yanık yüzü, yaralı alınlı asker kim?.. ©O bir gece kahpe efzunların baskınına uğramış, alnından şa- rapnelle ve göğsünden testereli süngü ile yaralanmıştı. Sonra hain düşmanım elinde esir. kal- mış ve nihayet uzun ve ümitsiz geçen aylardan sonra bir tali izelosun beyanatı 47 inci haftanm 2 inciliğini Galatasaray lisesinden 247 Saip B. kazanmıştır. Yazısı şudur: *“Bu haftanin en mühim habe- ri, Yunan Başvekili M, Venize- losun, Türk - Yunan münaseba tt hakkındaki beyanatıdır. M. Venizelos, Amerikadan gelen Yunan heyetine Türkiye Yunanistanm munasebatından bahsederken, Türkiye ile ta beş yüz sene evveldenberi devam e- den husümetin nihayet bulmuş olduğunu, heriki devletin de samimi bir surette anlaşmış bir vaziyette bulunduklarını söyle- miştir. M. Vemizelos son zaman larda, fırsat buldukca, ihtilâfımı halledilmesi hususundaki hüsn Üniyetini gösteriyor. Son beya- natr da buna bir ir. Yunan matbuatı — da ihtilâfa artık halledilmiş nazarile bakıla bileceğini söylüyor. Esasen im- zayi tehir eden sebepler Türk ve Yunan noktai nazarları ara- sındaki bir uyuşamamazlık de- gildir. Yalnız hakemlik selâhi- yeti hakkında, bitaraf azanın a- rasında çıkan bir İtilâf bu tehi- re sebep olmaktadır. Şimdi Tür | bu ihtilâfı gidermek için uğra- şıyorlar. Ankara Yunan sefirine gön- derilecek talimatın taayyün et- mek üzre olduğunu ve Yunanis tanım bu husustaki yegâne arzu su itilâfm husulü i: araş tırmak olduğunu, Atinadan ge- len telgraflardan anlryoruz”. sin, bana orada olmadığını gsöy- ledi.. Hayata tekrar geliyorum. |Sana geliyorum. .. îxe sana | geliyorum. . Duymıyor musun, sevgi beni çağırıyor, .. Sen be- ni çağırıyorsun! MÜMTAZ FAİK 4 kiraladı. Ve genç mühendis A- lâeddin Bey derhal faaliyete baş ladı. Patron bu saf ve şirin köyde MollaAhmedin evine misafir ol muştu. Molla Ahmet köyün muhtarı idi ve bir oğlundan baş ka kimsesi yoktu. Baba oğul ev de yalmızdılar. Genç, dinç, as- kerlik etmiş gürbüz olan oğlu tosun akıllı bir delikanlıydı. Cevdet Beyle genç müheridi- ensekiz parça köylü bundançok | lerinin insana cdiddt bir sükü- | ge zaten iki odadan ibaret evle» mütcessir oluyordu. (Can bo- |net ve huzur duyuran durgun | rini verdiler, Kendileri sayvant ğazı) denilen ve bu vadiye hâ- |manzaraları, sakin hayatı ara- | dedikleri bir dam altında yatt kim olan dar yere geniş bir|dığı iııiı:ıhın tam manasile | yorlardı. bent yapıldığı takdinde bu teh- verecekti , Köye her yıl çok zârar veren like kalkacaktı. Hükümet bu| Samsundan otomobille yirmi | göksuya bent yapacak hayır sâ işle meşgul oldu, keşfini yap- | dört saatta kaza merkezine va-| hiplerini evlerinde misafir et- tırdı. Ve inşaatı mütehassıs bir | sıl oldular. Fakat Cevdet Bey| mek onlara şeref veriyordu. şirkete havale etmeğe karar ver | orada kalmadı. Mühendisin ça- di. Cevdet Bey bu işi de yapa- bitirdi. derhal karar verdiler. Cevdet Bey genç mühendisini yanmna| Mühendis Alâettin Bey ke$ş- ie a lışacağı yere en yakın — köyler-| fi yaparken Cevdet Bey otomo- ,Bu tam Cevdet Beyin işiydi.| den birinde misafir oldu. Bura-| bille, bazen yayan civardaki kö Bir çok köprüler ve yollar ya-| sı ağaçlıklar içinde, yanmdan | yleri geziyor, bazen avlaniyor, Kelkit çayının bir ay: 'ağı geçen | tam sayfiye hayatı geziy0f küçük bir köydü. Köylüler bu| du. Her gece köylüler Molla Af Bir gece istirahatten sonra| şırıl şırıl akan suya (Göksu) di| medin evi önünde yığın yığın yorlardı. Cevdet Bey kehndilerini oraya | misafirlere yarenlil gö- İaldı hemen ertesi günü akşamı| getiren otomobili bir hafta icin fundalar yakıyorlar,bu şenlikle ik ediyorl (Ritmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: