29 Aralık 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

29 Aralık 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pa € — Milliyet No: asrın umdesi “Milliyet” tir « 29K.EVVEL 1930 “ LAM möresi: Milliyet, İs. ik 1i€ tanbal, . Telefon numaraları: İtamel 391), 3912, 2913 Ab ABONE ÜCRETLERİ ie EMER €. ” 7 Mw , . we , 308. . de, (o Gelen evrak geri verilmez geşen nüshalar 10 Fikir, — Ankara saddei| Tercüme Mizah MİLLİYET Tiyatro hayatı Tiyatroda tercüme meselesi. e güçlükleri - Fransızca bir ibare ile tercümesinin mukayesesi - Mütercim kendine ne sormalı ? - İç içe cümleler - Mütercimliğin meziyeti nedir? - Tiyatroda konuşma dilinin kıymeti.. Geçen makalemizde tercüme! müşkülâtınn başlıca cümle teş-. kilâtında Avrupa lisanlarile Fiilin hemen faili takip etme mesi yüzünden cümlenin sı PAZARTESİ . 29 Jlediğinden başka türlü yazmak, hattâ kimsenin anlıyamayacağı gibi yazmak sayan devirler çok tan arkada kalmıştır. Bugünün yazı lisanında en yüksek deger, en derin fikirleri, en yüksek ha- yalleri, en ince hisleri bile, her- kesin kolaylıkla anlıyacağı bir lisan ile bildirmektir. Hele ti- yatro eserleri okunmaktan ziya de söylenmek, oynanmak için yazılır. Bunlarda hiç tereddüt- süz konuşma dilini ön safa al- malıdır. Reşat Nuri Bey ârkadaşımı-! zn “Hançer, piyesi bu itibar ta nihayete kadar anlaşılama| © #üzel bir nümunedir. Orada "Türkçe arasındaki büyük fark-İmak mahzurundan başka, bir de| Y37' dilinin teşekkül sistemleri- tan ileri geldiğini söylemiştik. kerat| Bu noktayı bir misal ile izah e delim. “Venedik taciri,, nin Fransız- casından şu cümleyi alalım: “Votre esprit vogue sur Pocö an, oü paradent vos vasscaux aux voiles majestieuses, scig- meurs riches bourgeois des #lots, dominant les petits navi- İres marchands gui s'inclinent de vant €üx avec leurs ailes de to- ile.,, Darülbedayide oynanan pi- yeste bu cümle şöyle tercüme edilmiş: “Aklınız, dalgaların asil ve zengin efendisi gibi, ulak tica- cümlelerin iç içe girişinden kan kargaşalık ta ibareyi leştiriyor. Filhakika şu: “Dalgaların a- sil ve zengin efendisi gibi, teş- bihi Türkçe ibarede “aklınız, sözüne mi, “ufak ticaret gemi- Jeri,, ne mi, yoksa “muhteşem yelkenli gemiler,, e mi racidir? Ik hamlede anlaşılamıyor. İş- te eski fesahat derslerinde “ta- kit,, denen kusur!, Halbuki Fransızcasma bakı- nız: Derhal görülüyor ki bu teş- bih “muhreşem yelkenli gemi- Jer,, içindir. Çünkü benziyen ve benzetilen fikirleri ifade eden çe Bütün bu kadar gayretle bera ber tercümede gene eksik te vardır: Fransızcasındaki para - ne uymuyan, fakat konuşulan li- sanı pek güzel temsil eden mu- “| havereler vardır. İste meselâ şu Fransızca cümleyi bir Türkün söyliyeceği ni tasavvur edelim:Ama buTürk o cümleyi evvelce ezberliyerek, yahut bir yerden okuyarak söy- lemiyecek; kendisi hemen o $i rada zihninden geçen bu fikirle- ri karşısındaki adama vehleten söyleyiverecek, Hiç akla sığar mı ki bu vazi- yette bir adam kalksın da: “Aklınız, dalgalarm asil ve zengin efendisi gibi, ufak tica- ret gemilerinin ketenden kanat Jarile eğilip selâmladıkları muh teşem yelkenli o gemilerinizle beraber, engin denizlerde dolaşı yor.,, dent,, fiilile “dominant, feri ti-| Gibi dolambaçlı bir cümle söy ili ve “Dourgecis,, kelimesi ter- cümede mevcut değildir. Eğer bir dâhinin virgüllerini bile de- ğiştirmek hakkımız değilse ge- milerin denizde azametle salın e Eh her yer, herkes isim de-|zer gemilerinin ketenden kanat-| sözler yan yana gelmiştir. adl de Ticaret Odalarmın | herife eğilip selâmladıkları muh ba neden değişmesin. teşem yelkenli gemilerinizle be) ilen, Bundan bir kaç gün evel İs-İraher, engin denizlerde dolaşı- vak tenbul Ticaret Odasma böyle| yor... > “bir teklif gelmiş. Ben buna te-| © Görülüyor ki Fransızcada i ftarım... Sokakların adı ye-|- zannederim ki İngilizcesinde adı ve ilimlerin adı de|de böyledir— daha bidayette işti, Odanın neden değişme-| “vorre esprit vogue sur Pocdan., yin sin amma ne olsun? ., İdenirdenmez, “fikriniz engin Bina ,, , Şirpdilik münasip bir isim)denizlerde dolaşıyor, hükmü an YEN ür etsin de — Olmak isteyenler ei Rüfekamızdan biri karilerin işti GEN: be, £ alır it dolmak gibi şeyler temenni ede- ie etek cevap verenler var.. Lâkin- afuz iKi tanesi büsbütün aykırı şey- leri 187 istiyor.. Bunlardan biri.. yüya,nzun kulaklı ve kuyruklu ikiar fe” olmak isterdim... Hiç bir dü ir? olmazdı., diyor.. Bu su- karı tahakkuku pek güç şeyler 1suşıstiyenlerdir. Eşek olmak isti- aşan atın arzusu İse okadar güç ber 'kuk eder bir şey değildir: ak pEğer uzun kulak ve uzun kuy- ii etruk gibi kıyafet hususunda 1s- rar edilemezse eşeklik o kadar rarşil 16'bir > değildir... Nevmit Diğer biri de “-Dünyaya ay- im fgır olarak gelmeği temenni edi ndarYor,, İyi amma her atın haraya ıp.scğideceğini ve burulmayıp Ek- cöy mekçi beygirliği yapmıyacağını tan,, kim temin eder? e baş Felek ond y— Ben. Yeni neşriyat i fiki şistli MUHİT nizd. - Muühitin 97 inci seyle çıkmıştır. ti VİC Kiymetli çlir ve nesirler, değerli Daati makaleler, enteresan hikâyeleri & 5 ERLİĞ huya etmektedir. Makaleleri arasın» Erme da Kerselizmin, Faşizm ve Bolyevizm ili EM ile mukayesesi unvanlı makale de d eniresandar. : yi e bile tahammülüm yok. aetti'Teessür beni boğuyor, vicdan e kaasabı bana felç getiriyor. uyanl Aldırmamak, düşünmemek, , mak, bilmemek, acıma- ii ik! Ben ancak, bunlarla ya- bulamadım.Hele değişme takar |laşılır. Bu da cümlenin asıl ibti- zemini zamana uy)va ettiği hükümdür. — Ne olmak istersiniz? diye |kelime daha var ki hep o sonda bir sual sormuş.. Bu suale ak-İki hükümden sonra anlasılacak an b tör olmak, hekim olmak, güzel tar. “Tekrar dünyaya gelseydim| dam? diye kendi kendinize 80 Beş hasta var! Ibuki Türkçesinde fail o- lan “aklınız, en başta, bunun #ili olan “engin denizlerde do- Jaşıyor,, hükmü de en sonra ge- liyor. Ara yerde on yedi tane Şimdi bu sözleri birinden din lediğinizi farzedin: Tabii bir şey anlamıyacaksınız. Hattâ “Türkçe mi söylüyor bua- Tercüme eden, böyle cümle- lere rasgeldiği vakit kendi ken- dine şu suali sormalı: — Acaba ben bu adam olsay- dım da şu fikri Türkçe söyle mek isteseydim nasıl söyler- dim? Yahut bu şahıs Türk ol- saydi bu fikri Türkçe nasıl söy- Jerdi? Eğer bu sualin üstünde cid- den kafamızı yorarsak buna hak kile tekabül edecek bir Türkçe ibare bulmamamız mümkün de- gildir, Lâkin buntn için, “ese- rin aslındaki ibarelere, nokta- sına, virgülüne kadar, sadik ka- Jacağım,, iddiasını bir tarafa bı- rakmalıdır. Zaten böyle kelimesi kelime- sine, noktası noktasma, virgü- lü virgülüne uymak şartile ter- cüme mümkün müdür? Böyle yapmamız lâzım.gelirme mese- i Çu, est-ce gue c'esi gue gan) sözünü Türkçeye “Bu nedir?, diye değil de,“Nedir bu ki Bu- dur ki bu?,, diye çevirmek icap eder. Tabif böyle bir zevzeklik kimsenin aklına gelmez. Elem İZZET kalbi delik deşik. Alnının üze- rine üstüste basılan ve ta bey- minin içine kadar burgulu, zehir. li bir neşter gibi işleyip geçen bin bir kara damg, , Bel- ikiys bu yaralı, kirli,simsiyah al nile kimseninkarşısına çıkamaz 'dıkları ve ufak gemilere hâkim ikesildikleri fikirlerini, asaletle burjualığın ayrı ayrı iki içtimai sınıf olduğunu da kaybetmeme! ğe çalışmak lâzım gelmez miy- di? Diğer taraftan Türkçe tercü- medeki (selâmladıkları) ve (le beraber) sözleri de Fransızca- sında yoktur. Zannedilmesin ki bu eksik ve fazlalara itiraz etmek istiyo- rüm. Asıl kabul edemediğim şey, bir eser bir lisandan öbür Usana çevrilirken her kelime- ye, her noktaya, her virgüle e- Sir kalmak fikridir. O halde ne yapmalı? Yapılacak şey meydandadır: Okuduğumuz Fransızca, İngiliz ce, Almanca... V. s. ibarelerin ne demek olduğunu anlamak, sonra o mânayı Türkçe nasıl söylemek lâzım olduğunu bu- İlup yazmak!.. Bu kaideyi böylece ifade et- mek kolaydır; fakat —itiraf et- mek lâzımdır ki— tatbikatta bu yüzden bir çok müşkülât önü. müze çıkar, İşte mütercimliğin marifeti bu müşkülleri iktiham etmektir. Yoksa mütercimlik Fransızca ibareleri Türkçe keli melerle aynen yazmak olamaz. Öyle olursa ne o tercümeden bir favda,ne de o mütercimde bir hüner ve meziyet tasavvur e dilebilir. Tercüme tiyatroya taallük et tiği zaman elimizde bu müşkü- lâtı azaltacak bir çare daha var- dır: Oda sahne İisanının yazı- dan ziyâde konuşma diline uy- ması lüzumudur. Büyük edipliği herkesin sö yaşayacak, yaşam. doyacak, kendisi için her mm ve her vakit yaşamayı bilecek. lesin? Şimdi sahne üzerinde Türk seyircilere bir İngiliz dâhisinin len meşhur eserlerinden “birini tanıtacak olan bir Türk san'at- kârının bu cümle ile söz söyler gibi davrandığını düşününüz. Hiç bu söyleyiş gerçeğe benzer mi? San'atin ise bütün gâycsi ese ri tabii göstermektir. Çünkü gerçek zannetmedikçe ne du- 'dakta bir tebessüm, ne de göz- lerde bir damla yaş hüsüle gele mez. ğ O halde bu cümleği Zine ka- dar parçalanırsa parçâlansın — bir Türkün söyliyebiledeği hale koymak zaruridir. Bir ibareyi, Türkçede anlaşı- Mer bir hale koymak için bölmek veya altüst etmek, eserde tâdi- lât yapmak değildir. Bilâkis e-|"' ğer bir büyük eseri tercümeden maksadımız onu Türklere tanıt İmak ise buna ancak böylelikle KANUNUEVYEL debi 1930 yat Saıvat Mektepliler müsabakası : Menemen şenaatı 84 üncü hafta ikinciliğini G. Saraydan 960 Reşat B. kazan- mıştır. Yazısı şudur: Menemen hadisesi bu hafta- nın şüphesiz en mühim haberi- dir, Kendisine Mehdi süsü ve- ren Derviş Mehmet ve beş ar- kadaşmın “şeriat isteriz, ava- zesile ortaya atılarak irtiçai ha rekete kalkışında Cümhuriye-İ Ezer tin kahir &uvveti altında ezil-İman siz: de mes'ul Bunun mes'uliyeti kimde ? Hiç haberim olmadan işledi im bir cinayeti şimdi öğreni Bunu size anlatayım. beni itham ettikleri za- tutacaksa- meleri biriki saatten fazla Sör“ İnız o halde hakikaten kendimi memiştir. Kenar bir kahveye-İkabahatli addedeceğim. Bu ka- ye çekilen ekseri nunun cezalandırmadığı fecaat coro çekmekle geçiren bu al-İvicdanımızın her vakit beni çak ruhlu yobazların vahşet İmuazzep edeceği bir cürüm de- denecek derecede yükselen te- cavüzu pek mes'ut bir netice- dir ki ancak kendi aralarmda kalmış, düşkün emellerine eha İiden kanan, aldanan kimse çık mamıştır. Eline bir yeşil bay- rak alıp taraftar toplamağa çı- kan bu haydutlara sökün tavsi- ye eden hem muallim hemde hidematını ifa etmekte olan bir genç zabitimiz şehit edilmiştir. Bir aziz vatandaş daha bu kara ruhlu haydutların kara ateşine yandı. Fedakâr mukaddes ölü! Biz şimdi senin matemin ile müteessir iken Cümhuriyetin kıymettar kuvvetinin kat'i ve Ela kecelileile sp eği LAZ İrtihal Methum Doktor Ömer Lütfi paşa zade İstanbul belediyesi memur- larından Ömer Nusrattin Bey dün “akşam Maçkadaki banesin- de irtihal etmişür Cenazesi bugün öğleden ev- vel kaldınlarak Yahya elendi- deki aile kabristanına defnedi- Ufulü hazinile cümlemizi ebedi maremlere girkeden Osman İıza Kibar Bevin Samsun hastanesinde tedavi edildiği kısa müddet zarfında senabip Bey ile rüfek ayı mulnercmesi ve Samsun'da ve İstanbul'da cenaze merasimine iştirak eden ve aldm ve ekdanmızın tesellisi zımnında telgraf ve mektup o ğöndermek | lürlunda bulunan zevat mubteremc ile mer hurnun o Galatasaraylı arkadaşlarına cevap yetmeğe izden muhterem at Ve teşekkiram w gakdim ve iblâğını rica h ayı öderiz muvaffak olabiliriz. kayın valide | Mihriban NECMİ Kibar 04004096099 00$ SON NİNNİ © Bu serlerhayı hatırınzda tolunuz. Senenin büytik LU filmi olacaktır. 4400004400094 006 0009000006 YIL BAŞI vu Nusrat elimden bardağı çekmek, — Yahu ne yapıyorsun, bu es TEPE BAŞI 31 Kânunuevvel Çarşamba akşamı Sürprizler, «Kotyonlar, o Sofralarınızı evvelden tutunuz Telelon Beyoğlu” 1828 GARDENİ MEVEYONI İdam, © —La — E.. Bak görürsün". —Böyle içmekte devam eder Yaşasın bu Belkiye ;danslı, vis- (adamı çarpar... Çocuk musun?..İsen, yarım saat sonra fitilsin... ikili şaraplı şampanyalı Belkiye. Kendisi için yaşıyan Belkiys, Prenses Belkiys! .s Otele döner dönmez; susuz- Diye al — Hiç bir şey yapmaz. Ak- sine çarpılanları kendisine ge- tirir... Dedim. Ben bu iki bardağı istedi, bırakmadım. |demektir.. — Beyhude telâş ediyorsun! — Pekâlâ. Günah benden gitsin de.. Garson viskiyi getirir getir- luğa doyamıyan, fıçı altıma yat-İbir solukta içtiğim halde Nus-İmez, iki bardak viskiyi de tist imak İsteyen bir adamm baş dön|ret hâlâ bir kadehi bile bitire-| öste yuvarladım. Bardağı öyle mesi içinde hemen, — İçelim Nusrat... Dedim! Sofranın kuruluşu- nu bile bekleyemedim. Garso- nun elinden kadehi kaparak bir denbire ağzıma boşalttım. Son- hare şayabilmek!. Eski BelkiyeEmir | hiç kimseye bir göz ucu ile bile|ra, şiseyi çektim su bardağını tarargânlı Belkiys, CahidinBelkiysi bakamaz. Eğer, bir az eski ta- ağız rakı ile doldurdum ve onu ai buben değilim. O olmak istemiyo|a8Sup cemiyete hâkim olsa idi|de bir hamlede içtim. Idı. rum, Onu hatırlıyamıyorum. neseMimdi, neydi, neredeydi?.. Bil- böyle bir kadının kapısını kat- ranlar ve kendisini bir katırın Nusrat, — Ne oluyorsun Belikiye, an memişti. — Artık viski içelim!, bir kavrayışım ve başıma öyle bir dikişim vardı ki, etraftan Dedim. Ve.. Nusratın ne di-| göz ucu ile beni seyredenler bi- yeceğini beklemeden : le git gide çoğalıyordu, Fakat, |kadar dani — Garson bir şişe Johnnie |bana bu saniyelerde yalnız ba- Walker..Diye işaret ettim. Nus | kanlar, hayrete düşenler değil, gün ratın şaşkınlığı gittikçe artıyor-|kâinat bile viz geliyordu. Her|yorgun, bitkin, kırık ve.. Tama- du. berdak dolusu ispirto midemeİmile kendimden geçmiş “bir |Vi2?. Konak altüstolur. imek olacak. Bana isnat edilen kabahati anlatmak için şöyle başlamalıyım: Bundan on sene evvel sevdi- ğim bir kadınla bir apartıman- da oturuyordum. Ben bu kadını çok seviyordum. Tasavvur ede- bileceğiniz derecede şiddetli biraşkla seviyordum. İkimizin hâyatı pek mes'ut geçiyordu. Fakat felâkete bakınız ki bu seadet pek az devam etti: An- cak üç sene kadar. Sevdiğim kadın öldü. Mes'ut hayatımızın birlikte geçdiği apartıman benim için vakit vakit gidip ziyaret edil- mesi lâzım gelen pek mukad- des bir yer demekti, Fakat sev- diğim kadının vefatından sonra kendimde orayı ziyaret için kâfi kuvvet ve metanet bulamı-. yordum. Kendimi çok uzak bir yere attım, Onun yaşadığı öl düğü yerden pek uzaklara kaç- tim, İşte şimdi aradan seneler geçmiş olduğu halde tekrar bu-! raya geliyorum. Kendimi dinle- - İdim. Onunla birlikte yaşadığı miz yeri gidip görmek için ce- saret buldum. gitmeğe karar verdim. Fakat orada şimdi kim otu- ruyordu..? Bunu hiç bilmiyor- Belki şimdi kiracılar be- ni kabul etmezler. Kim bilir belki de böyle bir vesile bulup bu bahane ile gelen bir hırsız zânnederlerdi. Fakat oraya gidip ziyaret İletmek arzusu karşısında bütün bunlar öyle manasız kalan mâ- nilerdi ki hepsini attım ; Verdi. ğim kararla oraya gittim. Kaç senedenberi görmediğim bu binaya kalbim çarparak ba- karken onu daha ihtiyarlamışi bulüyordum. Nihayet kapıcıyı görerek kendisine buraya geli- şimin sebebini anlatdım. Bu ar- zum o kadar garip görünmüştü ki maksadımın samimiyetini anlatmakta güçlük çeketeğimi görüyordum. Maamafih nibe- yet kendisini ikna ettim. Bana: —O katta şimâil hekim oturuyor, dedi,kendisi müsaade ederse bu arzunun husulü için MİLTON'u Ergeç bu hafta can SENSİN DODAYACKLAR ŞAK ilminde mutlaka gidip görec:ksini Belkiys, yaşamak için yaşıyan Belkiys, bulanan nazarlarının arkasında yine kendi hüviyyeti 'ni buluyor, her şeye düdak bükü yor, salonu dolduran bütün in- sanları küçük, âdi, hor or; ve? — Viskit, Diye, tekrar tekrar kadehini| kaldırıyordu!. Daha sonra.. Şarap istedim, şampanya içtim, ve... Sabaha settim! re ie Ertesi gün akşama kadar — Ooh.. Amma, toy şeysin?.|indikçe sanki bir yığın ateş ko-İhalde uyumuşum. o Uyanmca Bir az pişkin olmalı.. Diye alay İrunu birden söndürüyor ve da- ettim. imarlarıma serin, yumuşatıcı bir Salatmiyorum. O dirilirse bu Belkis | kuyruğuna bağlayıp sürüm sü-| İsyamıyorum?.. — Yavrucuğum, bir şişeyi |/hava yayıyordu. Artık: vava Di Fakat, o da ölecek. İkisi|rüm süründürürlerdi! Onun için| o Diyip durüyordu. birden içtin, şimdi de viski isti-| | Ferahlıyordum, kr Cami; O diriirse bu Belkiys |dir ki, ben hiç bir teessür duy-| o— Sen daha, böyle şeyleri yorsuh. Senin gin için söy-| o Acılıyordum, yol başa yaşayamaz. Günah İmadan, hiç bir azap hissetme- Ni Kı leyorum. Sarhoş ve.. Hasta ola- Serinliyordum, — Nüsret saat kaç?.. — Altı buçuk... Fakat, halâ başım kazan gibi idi. Göz arım şişti. Yüzü mün eti, p sismiiş sanıyor-| e , ay Yaralı «peki bir mâni yoktur. Nihayet hekim mu etti. Ben de bir za mes'ut yaşadığım bu yublay giriyordum. yaşınd Kalbimin çarpıntısını pm mam. “ İçeriye girdiğim zamaşhumu lı bir adamla karşılaştım iâllimi ismini söyledi. Buranın ki doktor bu adammış. Hali i rı mükemmel bir ilini ,, Şacifid Maksadımı anlattım, Maatı v sini rahatsız etmezsem bu bağla manm müsaade edilecek y hi tekrar görmek İstediğirmun İK ledim, Beni” baştan aşağ: kanu kerre süzdü: 1 — Geliniz, dedi, ne kad husu bir hatıraya hürmet ettiğeyle anlıyorum, Hekim beni zevcesine g—Me terdi. i haya Genç, güzel bir kadın. ; Kubi Kendimin kim olduğumr ihti lattıktan sonra aramızda hazife ile zevcesi aramızda bir huriy luk peyda oldu. Benim anirtasır ğım şeyleri de alâkacuklı dinlemişti, Onlar Bilhassa ölen bir kadn etn hatırasını hâli muhafaza izem | mem bana karşı genç ; kağ için alâkasımı arttırmıştı, Aparyekil nın bazı yerlerini gezerek oşüph âit hatıratımı anlattıktan vet ve lar tarafından dinlendikti Ira müsaadelerini alarak çillerdir. Aradan bir kaç gün gedirko ti. Bir gün eve hekim geldinyall Yaşlı adam telâş içindir ve |Benimle karşılaşır o karsş, Ma maz: : Tür — Zevcem yok, dedi, zevah $ı yok.. rnut - Ben bir şey, anlamadım: İğren Tdisine; . Men — Zevceniz mi yok?. N<eşebi mMuş?.. Diye sorabildim. KAF — Evet, dedi, beni ira Zf" kaçtı, nkar — Sizi bırakıp kaçtı nçara Her halde benim haberim Yne ta — Sizin haberiniz yok. Terine onun nereye kaçtığını Sizelar soracak değilim. Kimbilir Mere gi genç bir âşıkla,, Fakat polr zin mesüliyetiniz başka. fecet — Benim mesuliyetini Mec Anlıyamadım. cala: — Siz geldiniz. “Sevdiği! ga kadınla yaşadığınız yeri ziyaakir ettiniz. Bu bent zevcem de 0” mü dat büyük bir heyecan uyan;etic dı ki, artık hep: ma — Ah, aşkı.” Ne güzel şim Ah, aşk... Ne Saadet. ekti Demeğe başladı. m Busabah bir mektup bırafi e rak kaçmış.. Mektubunda: k “Beni artık arama âziz di tum,. Ben kendimi bekliyen i kı aramağa gidiyorum” yor. Eğer siz gelip bizim apind* manı ziyaret etmeseydiniz, ili nim genç zevcem böyle geti E' yan etmiyecek ve bana sarlalstke sizliğini gizlice yapmakla herlar ber benim sükün ve rahatım | şii zulmıyacaitı.. Mes'ul sizsinia şü KL a te birlik Nüsret biraz dargın, kırgın: — Dünyanın içkisini ictin. dada içecek şey kalmadı! Dedi. — Viz gelir. Beyhude © zehirleri YET sun! — Aldırma!, — Sen bilirsin! — Hiç bir şev olmaz. içmezsem deli olurum!, Bahat 1 İn YA Nüsret, bahsi uzatmak İste“ miyordu. Ben de kestim. Fak: birdenbire kafama dank etti * M telâşlandım; de — Yahu biz gitmiyecek vi Ben hiç onu düşünmediği” Nüsret, gayet sakin ve <a Ji yitsiz: sek | — Artık, yarın sakal. © iy Dedi, Ben de, çabucak kan P "dım, — Pek güzel...

Bu sayıdan diğer sayfalar: