28 Mart 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

28 Mart 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fikir, illiyet Asrın umdesi “Milliyet” tr 28 MART 1931 MDAREHANE — Ankara No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs tanbul. Telelon . numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ | Gc 5 için Gelen evrak geri verilmes Müddeti geçen Başka memleketlerde birinin namzetliğini koyup intihap edi İememesi onun intihap icruvveti- ni zayi etmesine sebep olur. Biz de ise bahsettiğim tertip nam- zetlerde öyle bir şey yoktur ki; kaybolsun, Gazetelere bakılırsa mürüca- at edenlerin adedi bini geçmiş... Üç yüzden fazla meb'usluk için bin kişinin namzetliğini koyma- $ı hiç te çok değildir. Zaten kim se idim edemez ki meb'us olma smı isteyenler bu bin kişidir. Ön iki milyon mu, on dört mil- yon mu?.. Bizim umumi nüfu- AYET 28 CUMARTESİ Askeri bahisler || Tayyare taarruzlarına karşı iç memleketin müdafaası Tayyare en kuvvetli ve çevik bir faarruz silâhı— Her memleket buna karşı iki yoldan hazırlıktadır— Bizde Tayyare Cemiyeti veyu Türk Ocaklarına bu iş veri- lebilir — Alarm hizmeti, defi tozları, makineli tüfek- ler — Ramazan topu gibi her Kasabada bir lane lâm — Havada.asılı duran tel manileri Tayyare bir taarruz silâhı ©- larak büyük harpte ve ondan sonra terakkini doruk noktası nüshalar 10 kuruş | SUMUZ içinde hiç olmazsa, hiç)... kadar çıktı. Son yıllarda mil tur. Gazete ve matbaaya ait işler İçin midiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların o wes'uliyetini Kabul etmez. Bugünkü hava Dün en fazle herarer 3 enaz © di. Bugün Oreyir poyraz ve a bava kapak j Haftanın yazısı Neden koymadım Gün geçtikçe adedi artan her sınıf, san'at ve meslekten meb'- İus namzetlerini gören bir çok İtanıdık bana rast geldikçe ne- jen mamzetliğimi koymadığımı Soruyorlar? Bu suali sormaları edecek lâf bulamamalarından değildir. Allaha şükür dünyada ira buhranı var amma dediko- hu buhranı yok! Bunu bana s0- tanların maksadı müsbet bir ce- Hap aldıktan sonra hemen arka- yarımı dönüp her rast geldikleri- . 18 « les i i NE Yahu, ne günlere kaldık... a Felek) te namzetliğini vazet- niş, Hayret! Amma da cesa- ji o yet! Hale bak yahu! Herif ken- 1 İni dev aynasında görüyor. İni gölayır bir şeye şaşmayorum, şu kii mesine güvenip te meb'usluk is- dir o v£yor, ona hayret ediyorum. İlâ MX çar. mi Zaten hemen hemen hepimiz, #4 irkadaşlarımızdan meb'us nam &4 setliğini koymuş birini gördüğü müz yahut öğrendiğimiz zaman 5 #mizden geçeni ona söyleme- döruz ki?.. Derhal “mürailiğe d Le 2 iş & Yi bişlayoruz.. O evvelâ inkâr va- mişine sapıyor : ret Vallahi haberim yok!, Di- aYr. Siz israr ediyorsunuz: (— Canım, benden ne sakla- dğrsun... Nihayet itiraf ediyor © delsoruyor: İ Ne dersin?.. Falso mu aca tez. dil — Ne münasebet! Senden iyi ta'ğ mi bulacaklar! ZÜSiz bu sözü söylediğiniz za- dâan içinizden geçeni öğrenmek #itim gelse şöyle dediğiniz mey “aha çıkar... “Hayret!, Hangi ilehsil, hangi ilim ve kabiliyeti- MM ve hangi şöhretine güvenip *b'asluk istedin!.. Sana kim verir. Budala mısın?,, Eğer ui böylece söylerseniz tabit Se kadaşmız sizinle selâmı saba ka keser, aleyhinize ateş püskü *. Lâkin herkes böyle düşün- kyğünü söylerse önüne gelen e meb'us namzetliğine cesaret e, £ ve pi STATTA” AREA m. ermez. Amma şimdi böyle mi?, oh, Adam sende; ben bir kere , oldu oldu, olmadı, ne ibederim. Evet, orası doğru. © ş Ne tuhaf! Aradan bu kadar © yoğ Sene geçtiği halde bu ha- © Zam acı düğümü beni şimdi ğin? iğneledi: Annesi Fahri r âlin benim gibi cirkn bir ete <vlenimekle bedbaht ola- cilepi! düşünmüştü. Fakat ayni kar stden benim daha çok mü- idi; gir olacağımı belki düşün- zulg€ bile lüzum görmemişti. i dahlimden güzel bir. insana © rene arkadaşı olmak kadar be- ya »2öcek, bana isti verecek Kn issim olmayacağmı nasıl © rineyabilirdi?. İeröwnaya baktığım zaman 0- < ta- düşünürüm. ip bir in. le | a , olmazsa yarısmdan fazlası meb us olmak ister. Bu altı yedi mil yonun yalnız on, on beş bini er kektir, üst tarafı kadındır. Ki dınlarm, —hiç şüphesiz— yüz- etler arasında sulh yolunda ge çen müzakerelerde zehirli gaz- İerin kullanılmasına karşı zı tedbirler alınmış, denizdeki silâhlar için tahditler konul tehlikeye karşı iki yoldan mü- dafaa için hazırlanmaktadır: |Yolun birisi bizzat arip) İkuvvetlerin tedbirleri, diğeri ve daha karışık ve külfetli olanı İda bizzat sivil halkın yapacağ, işlerdir. Sivil halkm ta tehlikesine karşı hazırlanması, İkadınlar, çocuklar ve hattâ kö- de doksan beşi meb'usluk için İİK Ye iz 5 ık İŞİNİ muş olduğu halde, asıl taarruz |türüm ihtiyarlara kadar vazi kendinden daha liyakatli kimse) sitâhr olan tayyare kuvvetleri- |ler verilmek suretile geniş bi olmadığına kanidir. Gerçek, ben bizim nüfusun kaç olduğunu da ima unuturum, Bazı adamlarda rakam öğrenmek kabiliyeti var- dır; bazısmda yoktur, Ben bu son güruhtanım, Dünyada yal nız iki şeyin adedini bilirim. Ya şım ve aylığım.. Bunun birinci- si daima artar eksilmez, ikincisi de hiç artmaz, eksildiği vaki, ek nesi de memuldür. sa da her ikisini de İngiliz lirası nı tesbit ettiğimiz gibi tesbit e- debilsem pek rahat edeceğim... Asıl meseleye gelelim... Doğ rusunu söyleyeyim mi?.. Nam- zetliğimi koymak aklımdan geç medi değil. Lâkin o gün, gün- lerden Çarşamba idi. Ben de Çarşamba günü bir şey yapmak istemem, çünkü küçükten beri hep nahoş şeyler Çarşamba gü nü başıma gelmiştir. Bir Çar- şamba günü eşek tepmiş, bir Çarşamba günü yeni bir elbi sem yırtılmış, bir Çarşamba gü nü cüzdanımı çarpmışlar, Çarşamba günü dolandırılmış, bir Çarşamba günü daha bil mem neler olmuştu. Onun için namzetliğimi koymadım. Erte- si günü de aklım başıma geldi. Bakın neden namzetliğimi ko- yamadım. Efendim düşündüm ki; bir a- dam kendini meb'usluğ; görebilmek için bir takım evsaf ve şartları haiz olmalıdır. Hal- buki bunların bende *biri yok... Bu şartlar nelerdir?.. Baş Jayorum.. 1— Serapa hamiyyet olmak... Bu bende yok... Hiç bir zaman birinci sınıf hamiyyetlilerden ol duğumu iddia etmedim... Mem- leketime karsı her #lelâde adam gibi bağlıyım. Fakat bazıların- da olduğu gibi bende büyük bir şelâlei bamiyyetin çağladığnı hissetmeyorum. Ne yapayım! Yalan mı söyleyeyim. 2 — Zengin değilim. Fuka- ra aclamıdan şimdi meb'us yap- vakti kalmaz ki? 3 — Okumayı pek sevmem... Halbuki meb'us olanın di mütalea, tetebbü, dünyada ola- n: biteni, terakkiyatı takip et- mesi lâzım... 4 — Sallapati söz söylerim... Halbuki bir meb'us binlerce ada min vekilidir. her sözü millet he Nur Tahsin Hm. parım. İnsan: olduğundan baş- ka tasavur etmeleri ne kadar a- cı1... Namı müstaarın bazen öy» le garip tarafları oluyor ki, ge- çen gün Tise çocuklarından bi-İ dai ri bana şair Nerime Gavidi na- $il tasavvur ettiğini anlattı da| kahkahalarla güldüm, Fakat bu kahkahalarım samimi miy- di? Bilmiyorum.. Çocuk yüzü-! me hayretle bakıyordu. Onun kıvırcık saçlı başmı okşadım: “İsabet ediyorsun yavrum, de- dim, hattâ Nerime Gavit tasav- Vür ettiğinden de güzeldir. Fahri Celâl acaba şair Neri- me Cavidi nasıl tasavvur etti de bu tebriki gönderdi. Güzel liğe meftun Fahri Celi Aça ân ol! lâyrie| “Tüne almak zahmetinde nin tahdidi ve busilğhla iç memleketlere ve sakin ahaliye İkarşı taarruzun gayri medeni ih i olacağı hakkın- fırlatan bile çıkmadı. Acaba sebebi ne? Se- bebi çok açık: İngiltere gibi, çı gibi işbu müzakerelerin mü- teşebbisleri olan memleketle, ve bakınız.Hepsi bu silâhın isti balde düşmanlarına karşı tesi- rinden âzami ümit bekleyorlar. Hepsinin en keskin silâhı ha- va kuşudur. Bu canavar kuşun serbestliğini kendi ellerile yok edip onu kafese koyacak değil- ler ya. O halde bizim için mu- hakkak olan bir şey varsa o da istikbalde ne cephenin, ne geri lerin, ne eli silâhlılarm ve ne de iç memlekette ve cepheden uzaktaki sulh sevici ve sekin kadınların ve çocukların ve kö- türüm ihtiyarların bu havai â- fetin şerrinden kurtulamayaca- bir | ğrdi ir, Her memleket bu müstakbel ——————— sabina kaydedilir bir fikirdir. Her aklına geleni söyleyen meb us olamaz. 5 — Hasis bir adamım... Se- lâmı bile güç veririm. Rey ver- İmek te gücüme gider.. 6 — Spor işlerile uğraşıyo- rum. Türkiyede bu iş su dök- mek demektir. Su dökmeğe al- şan adamı meb'us yapmazlar. 7 — Mizah yazıları yazıyo- ruz. Bizde mizah yazanı en yük sek ediplerimiz bile (suytarı)sa yarlar... Soytariye kim rey ve- Tir, $ — Musiki bilmem!.. Sırası na göre makamatı dolaşmak ik tiza ederse suzinaki ferahnake karıştırır, uşşak derken rast ta karar. veririz.. Böylesi meb'us olur mu? 9 — Dansetmesini hilmemt!. Bir resmi kabul olur, balo olur, hülâsa bir fırsat olur, danset- mek lâzım gelir. Karşımdaki kadının ayağını çiğner bangır bangır bağırtırım... E böyle a- dama meb'usluk yakışır mr?.. 10 — Etrafımdakileri hep be meb'us olabilmem için benim onlardan yüksek olmam lâzrm.. Maddi ve manevi boyumuz hep bir presede. .. Bu kadar kalaba ikta neden beni seçsinler?.. FELEK bulur nur mu?, Nazan ve Kaya ne ka- dar ısrar ederlerse etsinler ben, bu namı müstaardan vazgeç- miyeceğim. Nerime Cavit im- zasile okudukları şiirlerin zev- kine doyamayanlara kendimi takdim edersem yaratacağım inkisarı hayali düşünüyorum. Hayır. Ben buna hiç tahammül edemem. Karşımdaki gözlerin âcı bir hayretle açılmasına, du- ikların, çirkin, zalim bir kıv- rımla bükülmesine nasıl, nası) tahammül ederim?. Bu müsteh- si çehreleri düşünürken gözle- rimin önünde Fahri Celâl'in mağrur başı beliriyor. Mısrala- rımdan âyrılarak acıyan bir ba- kışla yüzüme dikilen sarı göz- lerini görür “gibi oluyorum. Sonra dudaklarını çirkeinleşti- ven zalim bir inhina ile: — De- mek, aylardanberi aradığım bu nefis şiirlerin şairi si le mi? dediğimi bu açı Fransa gibi ve ya diğer bir kâ-| nim gibi görüyorum... Halbuki! İmikyasta © şümullendirmekte İdir. Bu suretle, cepheden t İbir canlı muharebecinin de e İsik edilme cephe gerisinin bütün Jası sivil halkın mes'uliy na bırakılmaktadır. Her şehir- i yangı mahal nuyorlarsa, tıpkı onun gibi her memlekette ve me aha vakti hazerde “Havaya karşı İmüdafaz teşkilâtr,, kurulmak, İbunlar Kâzım gelen def" vasıta- İlarile bir an evvel techiz mek lâzım gelmektedir. İce, bütün memleketi içine alan Jbir defi teşkilâtı. Bunların ak- tif müdafaa vasıtaları olan top Yarı, makineli bulundurulacak, passif müda- faa vasıtaları olarak ta tüneller hazırlamak, yangına karşı ted- bir almak, maskeler tedarik e- dilmek, gizleme usullerinden is tifade etmek, diversiyon tedbir leri yapmak, gibi talimlerle ihahk alıştırılacaktır. z Bizde, Tayyare Cemiyetinin yılmış olan teşkilâtının ve ya- İ hut Zürkocaklarının işbu tehi jkeye karşı, müdafaa » s'uliye-| İtini deruhte eylemesini pek ya kışık bulurum. İ İşbu teşkilâtın vazifeleri baş| İhca şunlarla hülsa edilebilir: 1) Alârm hizmeti kurmak: İDüşman tayyarelerinin vürut- ilarını herhangi bir mevkie mu- İvasalatlarından 20 dakika ev- İvel haber vermesi İâzm gelen İbu hizmet oldukça muğlâk bir (iştir. Yani düşman tayyareleri İdaha 60 — 80 Kın. uzakta iken tehlike haber verilmelidir, ki vazifedarlar müdafaa silâhları- nın başma geçmeğe, halk ta ye raltr sağnaklerina girmeğe va- kit bulsun. Bu halde, cephenin 80 kilometre uzumluğunda bulu nan bilümum meskün mahaller halkı bir harp devam ettiği müddetçe mütemadiyen Al me bir halde yaşamağa mecbur dur. lar, eskiden her memlekette ra mazân topları hazır bulunduğu maledır, Bunları kullanacak per jsone! dahi'seçilip vaktile talim N re edileceklerdir. Dü se gözlerimi kapar, kulakları mı tukarım. Fakat Fahri Celâ, Jinmağrur bakışları altında ezil meğe, dudaklarının acıyan krv- rumlarina müstehzi sözlerine as la tahammül edemem. Füsunun defterinden: Bugün nazandan bir mektup aldım. Yazı geçirmek için Ta- rabyadaki eski yalılarma git- tiklerini ve beni muhakkak bek- lediğini yazıyor. Fakat ne bile- yim?. İçimde öyle garip bir is- İteksizlik var ki. Tabii şimdi Fahri Celâl de oradadır. Na- Izanla' yalıya gittikten sonra| İ Fahri Celâlin deniz eğlenceleri ni ihmal etinesine imkân varmı | Ben de gidersem şüphesiz de- inizden ayrılamayacağım ;hepkti rek çekmek isteyeceğim. Her zaman Fahri Celâl'le karşı kar- in iz öy-| şıya olmakonunla uzun uzun ko-Jaldım; Beni Bursya ç gönderi- e MART İması mevzuu bahistir, tüfekleri hazır| en küçük Kasabalara kadar ya- | 2) Tayyare defi topları: Bun gibi tedarik edilip hazır tavul-| 1981 man tayyarelerine karşı şimdi- İik en tesirli bir vasıta olan bu toplar hem gündüz ve hem ge- Ce atış yaparlar. 3) Makineli tüfekler: Şehir ve kasabaların büyüklüklerine göre müteaddit mikdarda ol- mak üzere bunlar dahi tedarik edilip daha vakti hazarde yer- leri tesbit edilerek yerleştiril. meleri lâzımdır. Alçaklara inen düşman tayyarelerini tesirli a- teş ettikleri gibi geceliyin de mecbur ederler veyahut bazı ke rede düşürürler. Gündüzliyin a teş etikleri gibi geceliyin de iz- Ni mermilerle direkt olarak ve yahut dinleme aletlerile endi- rekt olarak ateş ederler, 4) Havada asılı tel mâni: leri: Bunlar, biribirlerinden 300 metre mesafe ile üçurulmuş sa bit balonlara bağlanarak ası mış tellerdir. Havada, düşm miri en ziyade gelmesi muhte- nelere asılırlar. Uçarak areleri bun- ları geceliyin göremeyeceğin- den takılırlar ve yere düşerler. Manmafih bunların şimdilik en İmühüm şehrin veya sana yi in etrafında kuruk merlsezi 5) Gizleme tedbirleri: Düş- İman tağyarelerinin karadaki he İdeti şırmali doğrudan doğruya “Sivil hava İdefi teşkilâtı, nın benimseyece ği bir iştir. Sun'i sis kullanmak, hemmiyetsiz yerlerde fazla ışık yakarak geceliyin düşman ha- va taarruzunu bu gibi boş yer- lere çekmek gibi. Geceliyin düşman tayyarele- ri demiryolu, şose, nehir yatağı gibi izleri koğalayarak gelirler. Böyle uğur yollarının bazı ki sımları sislenirse düşman tayya releri istikametlerini şaşırır- lar. İ Düşman tayyareleri daha 30 İkilometre uzaktan bir şehrin ı- İşıklarını görürler. Elektrikle ışıklanan şehirlerde ışıklama erkezleri sayılı olacak onlrsa bir merkezden bütün ışıkları hep birden çabucak söndürmek mümkündür, Düşman relerinin hareketleri #lârm hiz- meti vasıtasile haber alınır alm maz. Bütün bir mıntıkanm şe- İhirleri, kasabaları ve köyleri derhal”zifiri karanlık içinde bı- raktlır. Mamafi ışıkların södürülme- si keyfiyeti basit bir iş olmayıp her memlekette dalıa vakti ha- zarda bol bol talimler yapmak lâzımdır. ÇİNOĞLU H6ki GNEMANA Bugün ve yarın saat 16,5 matinelerinde Muhteşem varyete numaraları Bu gece Pangalu si ZMN Komik D. İsmail ei. ve Anastas 6 kişilik varye tesi üç Silâhşorlar Vodvil 3 $. ocakcı Koveretttosu saks. hayır, beliki'her bakışa, her se-|ma yetimizin, dostluğumuzun, sev- gimizin yerine kaim olan o Vi zumsüz resmiyet. Bana gönlü mü eritecek kadar kuvvetli bir ıztırap veriyor. Nazanın mektubu elimde dü- şünürken Süha yanıma geldi. Gözleri gamlı ve yüzü solgun- du. Benim bir şey düşündüğü- mü görerek hiç sesini çıkarma- dan karyolamm yanındaki kol- tuğa oturdu. O kadar meyus, o! kadar yorgun görünüyordu ki Nâzanm mektubunu bıraktım. Sühanm yanına oturdum: — Meyus ve yorgun görünü. yorsun, Sühan, dedim, Ne oldu? Hasta mısm? Sesinde gizli bir elemle: — Hayır Füsun, dedi, keşke hasta olsaydım. Hiç olmazsa gene burada senin yanında kâ- lardım, Halbuki bugün emrimi İyorlar. © 3 a zaşi tayya-| Ressam çalışmasına devam ediyodu. Ne vakittan beri biti- remediği bir resmi ikmal et- mek için çalışıyordu. Saatlar- kendisini nın geldiği ziyaretten hiç memnun yan ressam memnun olmadığını rmek için bir kadı- İlkadını büyük bir nezaketle kar- İşmladı. Ressam artık genç de- İğildi. Saçları ağarmış, seneler- den beri devam eden çalışma- nm bıraktığı yorgunluk çebre- sinde okunuyordu. Kadm da pek genç denecek gibi değildi. Ressam: — Beni tanıdınız değil mi..? Diye sorduğu zaman ressam dikkatle bakarak sonra hayret- le: İ — Ben senden aldığım mek- İtuptan cesaret alarak (gel İdim. Kadin ressama artık “siz di- ye hitap etmeğe lüzum görme di. Ressam hararetle sordu: İ Hangi mektup.? Ben mek- tüp mu yazmadım. — Evet. İşte ba mektubu getirdim. Görünce hatırlayacak- sm. | OKadm hakikaten bir mektup çıkardı, gösterdi. Bu mektubu ressam tanıdı. Kimbilir kaç se- ne evvel ressam tarafından ge- ne bu kadma yazılmış olan mek tupta şu satırlar vardı: “Sen beni bırakıp gittin Fa- kat ben seni affediyorum. Tek- rar gel, Birlikte geçirdiğimiz saadet günlerine devam ede- aldatmak İsonra ben kendimi lar aradım. Hiç bir kadını senin İgibi bulamayorum. Seni dai- ma seveceğim, Hiç bir zaman İseni unutmayacağım. Bu mek- tubu yırtıp atma. Bir gün beni İhatırlarsan gel, Beni daima s€- İni seven bir âşık olarak bula- caksın,, Daha başka neler yazıyor- du..? Her halde mektup bu ka- İSENİ SEVDİ Gelecek hafta EL H Meophuxazır sı lerle devam ediyor. Umumi dühu marlolunun en uzak köşelerinde dört beş sene kaldı Tie tun mu? Bursa senin için bir cennet ve bir saadet olmalı. Be- nim yanımda olup olmaman meselesine gelince bu vaziyete daha memnun ol... Benden u- zaklaşınca belki neticesiz heve- sinden kurtulursun.. Ve bura- ya iki sene evvel geldiğin gibi, kalbi sağlam, dinç, sert gene eski hir asker o- larak dönersin. Yüzündeki solgunluk” ziya- deleşir gibi oldu, veda eder- ken: — Düşüncelerinde ne kadar inatçı olduğunu biliyorum, “Fi ın, dedi, Sana olan bütü: lerimi, sevgilerimi, bildiğin çin artık bir kelme söylemiye- ceğim, Yalnız bü hislerimi ne- ticesiz bulduğunu hiç olmaz karşı söyleme. Ve dan beri işine devam ederken! # haber verildi. Bu| olma- | göstermek istemediği için gene | | — Ah,dedi, tanıdım. Evet... | Tr İlim, Sen beni bırakıp gittikten | İiçin beyhude yere başka kadın | Anadoludan! Mizah, Edebiyat, Saırat Geçmiş zamanin eski aşkı dar kısa değildi. Fakat re daha fazla okumaktan den bir şey vardı, Sesinde f bir ihtizazla: — Evet, dedi, bu mekt ben göndermiştim. Sonra artık şimdi tekrar Şısına gelen bu kadına “seni ye hitap etmemek ihti duydu: — Şimdi sen niçin geldi Beni nasıl hatırladın.? Ni geldin..? — Hatırma gelen şey iğ gelmedim. Senden yardım i meyorum. Çünkü benim şii Param vardır. Rahatım. An yabilirsiniz ki ben bir yardı aramak için gelmiş olmayfi Tum. Kadın karşısındaki adami merakına rağmen bugün geldiğini söylemiyordu. Nih yet dedi ki: 4 — Her halde bana karşı bi kin beslemeyorsunya.. Vakfi İle haksızlık ettim, Söyle.. Ban İbir kin beslemeyorsun değ İ © — Nasıl kin..? Ben birti geçirdiğimiz günlerin yalniği tatlr hatırasını saklıyorum. Adi geçen zamanları kömilen unut tum. Müsterih ol.. Sonra derin bir suküt taki İetti. Ressam âzami derecede sevimli, nazik görünüyordu.Fâ“ İkat mâzinin acı zamanlarımı u- dar unutmuş görünse de bir 20“ man pek pek sevdiği, fakat kendisini terketmiş olan bü kadma karşı şimdi lâkayıt mı kalacaktır..? Kadın nasıl bir leyordu. cevap bek- itazeleyelim..! Ressam bunu söylemedi. De- İdi ki: — Ben artik ihtiyarladım. Mazinin yalnız güzel hatırala- rını muhafaza ediyorum. Kin de aşk gibi genç kalplerin işi- dir. Kadın yerinden kalktı. Göz- leri yaşarmıştı. Bir daha gelm? mek üzere ve ressama veda et meden çıktı, gitti.. M ) filmini temsil eden MADY CHRİSTİANS' hatırlayınız ve en güzel eseri ibdar olan SON KATIRI filminde tekrir dinlemeğe hazırlanımız. AMR A sinemasında NEMASINDA PARi6 DAMLAR ALTINDA Sesli, sözlü şarkılı film. Büyük muvaffakiyet- aliye 30 kuruş sür vardı. Ellerimi sıcak avuç larında sıktı ve gitti. Arkasından bakarken beni bu kadar derin bir âşkla seven |Sühayı bir an için bir nişan! gibi tahayyül etmek istedim Başımı koltuğun arkasına da yadım. Gözlerimi kapadım. Fa- kat gözlerimin içinde, o kadar arzuma rağmen, Sübanın 80- gun, meyus çehresi yerine Fah- ri Celâlin kayıtsız bir neşe ile çerçevelenmiş kumral başı be- İirdi, Hülyalarıma varıncıya kâ- dar bana hâkim olan bu kum" ral başm, gözlerimin içinde ya” nan cazibesinden k çin hemen gözlerimi açtım. VE artık buna kani oldum ki, ben Sühayı sevmediğim gibi hic kimseyi de sevemem. Fahri Ce lâl içimde kuvvetle yer etmiş - - Gönlümde başka bir sevginin rat. ete mutmak kabil midir..? O ne ka! — Gitme.. Burada kal.. Gene Ba mz

Bu sayıdan diğer sayfalar: