12 Nisan 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

12 Nisan 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asrın umdesi “Milliyet” tir . IZNISANI931 © İDAREHANE — Ankara caddesi 100 Telgraf mdresi: Milliyet, İs: Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 par ÜCRETLERİ is 750 1400, 2. 1400 » 274. Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen 0 » Gazete ve matbaaya mit işler m.idiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini nbul etmez. © Bugünkü Hava Dün en fazla hararet 6 enaz 4idi Bugün rözgür çimalden ösecek ve hava kapal ... mı? Desem! © Gazeteler, güya kendi dili- *nize ait tanzimat bitmiş gibi izce bir kelimenin nasıl 0- “Yunacağını tetkik ile meşgul, Su kelime “Dumping” kelime- idir. Mânası piyasaya ucuz çıkarıp fiatleri kırmakmış.. | Piyasa da çimento, buğday, “imdiık ve manifatura da “Dum- Sing” olduğu söyleniyor. Tica- “et âlemi bu tazyıkm nasıl ref dileceğini düşünüp dururken “*Dumping” mi? diyelim, “Dom “Damping” at düzelecekmiş gibi. Bu manzara bâna, hepinizin “ildiğiniz Nasrettin hocanm şu “krasmı hatrlattr “Hocaya birisi gelmiş ve şu “arzda bir ruya anlatıp tabirini emiş: i desem ; tarla mı desem, ça- ir mı desem. İlerde karartılar “örünüyordu.. İnsan mı desem, kl ayvan mı desem, her halde pek #çemedim... Bunlar hareket &- ardı. Yürüyorlar mı 'de- koşuyorlar mı desem... Hoca adamın sözünü kesmiş: 1 — Yeter yeter anladım! Se- .ön başma bir gelecek var am- Via devlet mi desem, kâvuk mu (semi «dert ımı desem!., Ata (çan bir üç görüyorum, gün mü zsem, ay mı desem, sene mi Ç ösem.. (5 Allah aşkma bütün dünya azim iktisadi meseleleri 4 anda ehemmiyetile karşılayıp “utalea ederken bizim kelime- Sn imlâsile uğraşmamız bu rü- in maşalını andırmıyor mu? 6 Fenni kazık ! © Evveli; — pelg iyi hatırlarım İİ nn) öürmetçiler vir. Ben ÖYlesine düşmediğim için me- yeti nedir bilmiyorum, Yalnız gani kazık nedir onu anlamak im bı — Şöyle geniş bir yerdi. Ova zık ur 7 — Sana bu söylediğim şey- kimseye bir şey açına.. Be dinin istediğin şeyi sana eğinden emin değiilm. ndilerin en akıllısı odur. Hiç vir şey ondan gizlenmez. İste- eve, yere girebilir. Padi- »h namına her yeri araştırabi- Hamallar arasında söyle- n, çarşıda, pazarda olan şey- ir. Bir çok gizli şeyleri çıkarır. © Kamer mânalı mânalı başını dı. Sonra zenici de ondan yduğu şeylerin mânasını dü- eğe daldı. sından geçerek, konağın ö- keiwlisini bekliyen araba | Fikir, Siiliyet | Meler müsabaası | Türkiyenin ihracatı öğüdü ielcliiğini Darüşşafakadan 134 Naci Ermin B. kazanmıştır. Yazısı şudur: İhracat emtiamizm dünya piyasasındaki mevkiini tahkim ve tarsm için faaliyete geçilece- &i hakkında “Milliyet” te inti- şar eden haber, bu hafta haber- lerinin şüphesiz en mühimmi- dir. Bu hususta yeni ve esaslı bir teşkilât yapılması ve ihraca- tm bu suretle idare edilmesi dü kuruş! şünülmekte olduğunu maalmem nuniye öğreniyoruz. Halk fırka smm mayısta toplanacak olan umumi kongresinde © bir esasa rabtı karar altma alınan ihracat işlerimiz Türkiye ( İktısadiyatı- nin muhakkak ki en mühim bir inkişaf anahtarıdır. Türkiyede iktısadi hâkimiyet ve milli refa hım teminini kendisine gaye ç- dinmiş olan Cümhuriyet Halk fırkası bu mühim meseleyi şüp- hesiz memlekete en nafi olacak bir şekilde halledecektir;ve biz, iktısadiyatımızın inkişafı namı- na bunu kuvvtle temenni ede- riz, İhracatımızm müspet bir şekilde tanzımı ve iktisadiyatı- mızın inkişafı netice © itibarile milli paranın kıymetinin yüksel mesi demektir ki bu o hususun temini için atılan en büyük a- dım Devlet Bankas teşkili- dir. Filhakika senelerden beri vücuduma ihtiyaç arzedilen Dev let Bankası nihayet bu sene zar! fmda “Cümhuriyet o Merkez Bankası” namı altında - olarak İl teşekkül ve çok kuvvetli bir e- sas ve sermayeye istinat etmek tedir. Ecnebi bankalarının hisse *İ senedatı almak hususunda gös- *İterdikleri tehalük memleketimi ze karşı olan itimatlarmın en mükemmel bir delilidir. Cümhu et Merkez Bankası Türkiye- nin iktısadiyatında çok mühim ve lehimize bir tahavvül husule getirecektir. e Halk fırkasının yüksek mefkuresi bu vasıta ile gayeye varmak için pek büyük bir adım dahâ atmış olacaktır. Nihayet Büyük halâskârımızın bu hususta da millete en doğru yolu göstermiş (o olduğunu bil- mekle bu teşebbüsün derecei su butu hakkında da en kat'i neti- ceyi elde ederiz. i m radyo makineleridir. Bir ara- ık bu nerden geldiği belirsiz şe ye mörak ettik.. Bize 10—15 li- raya bir makine sattılar. Akü- mülâtör doldurmak için pek €- konomik bir şey dediler. Aldık. Aradan üç odörtay geçti bir lâmbası bozuldu aradık 360 ku- ruş dediler... Eh, bağrımıza bas tık ve aldık. Geçende lâmba yi- ne bozuldu tekrar almak iste- dik.. Bü sefer fiat (o 660 kuruş. Ve öğrendik ki radyo yapan fabrikalar ilk önce hafif ve kâr- li şartlarla makineleri satıyor ve bu makineleri yerleştirdikten sonra İâmba fiatlerini yükselti- yor. Siz İster istemez parayı ve rip alıyorsunuz... Çünkü'adi am pul değil ki “mum yi ım” di- yip almamazlık edesiniz... İşte inden malırum değilim, E-| fenni kazık budur. Tatmış olan|müdahale eyledi. İlk defa ola- Jar ler? FELEK jema binmek üzere idi. Paşa: — Yıldız sarayına! . Emrini verdi. Fettah kurmazı fesli arabacının yanma Sıçrıya- rak oraya otururken efendisi- nin verdiği emri azametli bir ta- vur takınarak tekrar etti: — Yıldız sarayma!.. Arabanm önünde iki de ya- sakçı gidiyordu. Bunlar Sadra- zamın arabası önünde giderek Yolu açıyorlar, paşa makamma giderken onlar da arabanın ö- nünde gidiyorlardı. Yusuf Paşa mükellef araba- sınm içinde arkaya dayandı. Düşünüyordu. Uzun parmakla- şa dabu sırada selâmirk!rile sakalmı karıştıracak düşün ceye dalmıştı. Bir duvara yapıştırılmış bir; Arnavutluk tacıf,. (Makalenin devamı) Maamafih bu yeni nizamları Hamdi Bey itidâl ve nasalet i- le, ve bütün ilmi menafii vika- ye eylemek hususunda büyük bir itina ve dikat ile tatbik ey- lemiştir. Filhakika bu ahkâm, ecnebi âlimleri kendilerine yal- niz şeref bırakacak olan pek mü him ve çok masraflı hafriyat ic rasina pek te teşvik edecek ma- hiyette değildi. Hamdi Bey çök defa bunları dirayet ile tat bik ederek şiddetini tahfif ede- bildi. Zaten ince ve nefis bir zevk ile yüksek bir fatâneti nef sinde mezç ve telfik etmiş olan bir zattan dahi bu beklenilir idi. oOHem icabmda büyük! bir metanet gösterir, hemde herkes hakkında lutf ile muame le eder, hele malümat ve irfanı na müracaat edenleri elinden geldiği kadar teşçi ve terğib eylerdi. Şahsan bugün ne bili- yorsam hep ona medyunum! O teşvikleri sayesindedir ki san at hakkında bir kaç eser terce- me etmeğe cür'et etmiş, ve mü- zemizin hem türkçe ve hem fransızça olarak Oavama mah- sus birer rehberini de yazmağa teşebüs eylemiştim.. Sonraları muhtelif tarihlerde tadil etmiş bulunduğum ve dördüncü tab'ı nın bugün tükenmiş olduğuna da şahit olduğum bu rehberin yerine bilâhare ayni tarzda ol- mak üezere, müzenin sabık mu- hafızlarından Esat Nasuhi Be- yin kadim Âsür ve Babil asârı atikasına ait muhtasar rehbe- rinden madâ (o da yalnız fran- sızçadır), baska bir eserin neş- redildiğini bilmiyorum. Zaten bugün İslâm san'atı asârmı ha- vi olan Çinili Köşkün de avama mahsus ve ameli bir rehberi he nüz yapılmamıştır. Evkaf Mü- zesi için dahi ayni hâl vakidir. Halbuki bu tarzda rehberlerin pek ziyade lüzum ve faidesi ol- duğu aşikârdır. Vakia ilk eset- erimden birine Çinili Köşk hakkında bazı malümat dercey lemiş idisem de bunu ikmal için sonradan hiç bir şey yazılma- dı, Fikrimce bu noksanlarm'va kit geçirilmeyerek ikmali icap eder, çünkü her şeyden evvel bizim san'atımız ve onun ilham ları mevzuu bahistir. Filhaki- ka Türk san'atı pek ziyade ih- mal edildi, onu meydana çıkar- mak ve alelhusus tanıtmak za- manı ise çoktan geldi. Bu him- meti de müzenin yeni müdürün den bekleriz. Şu küçük istitrattan sonra sadedimize gelelim: Yeni nizamnamenin ahkâmı sayesinde müze artık tevesü et meğe başlamıştı. Lâkin, adet- leri ne kadar çok olsa dahi, te- sadüfen keşfedilen tarihi hatı- ralar Hamdi Beyin İstanbul- da tesisini emel edindiği müze yi teşkile kâfi değildi. O sebep le yeni idarenin bizzat muntas! zam hafriyat icrasına ibtidar et ntesi lâzmigeliyordu. Fakat pa rayı nezarctten nasıl koparma-| h?... İşte ö zaman Ethem Pş. | ir iane açtı ve onun hası Ri ia padişahın artık ida: İne bir nihayet vermek zamanı | geldiği yazılmıştı. Yusuf Paşa bunu düşünüyor, hakikaten Pa- dişahın idaresi artık bir nihaye- te ermek zamanı gelince bun- dan kendisinin edeceği isti- fadeyi hesap ediyordu. Paşanın ihtirasatı vardı. Mevcudiyeti- nin en ince damarını bu ihtira-| İsatı teşkil ediyordu. Her hare- | keti bir hedefe vâsıl olmak di. En yüksek bir hüküm ve nü fuz mevkiine çıkmak istiyordu. Abdülhamidin saltanatı zama- nında uzün seneler hüküm ve nüfuz sahibi olan Yusuf Paşa diğer ricalin, nazırların harekâ İtmı dikkatle takip diyordu. Bunların zaif damarları ne oldu ğunu öğrenmek ister, bu suretle! kendi emellerine göre onlardan 'istifadeyi ve mevkini kuvvet- lendirmeği düşünürdi Yusuf Paşanm ih zoeli şu idi: ras ve €- mış idi. Fakat Hamdi Bey kat'i surette muhalefet etti; vukubu lan ısrarlara rağmen bu İrusus- ta misli görülmeyen ve hattâ o zaman için tehlikeli bile olan bir metanet ibraz etti, lâhdi göstermedi, ve nihayet bu müaz tm oğluna tevdi eyledi ki'bu da |zam eseri ikinci defa olarak €ski Eolia'nın(Biga ile İzmir a İ kurtardı, Filhakika onu bidaye rasındaki kıt'anın) yer altı kabi ten toprağın içinden dışarı çı- ristanlarından bazılarını hafret-| karmak suretile nisyan ve tah- mesine müsait oldu. İripten vikaye ettikten sonra bu Bu teşebüs ise cür'etkârane defa da müstebitlerin en zâlimi olmaktan hali değildi. Fakat nin arzu ve meramma, ve en ilk netayiç pek mahdut olmak-| kurnaz ricacının da hareket ve la beraber, o kâdar memnuniye | teşebbüsatına rağmen bu tari- ti mucip idi ki veznesini gayret! kayı memleketine ( saklamağa 1i müdürün - lehine açmağa ne | muvaffak olmuştu. zareti sevk ve imale eylemişti. | İşte elde ettiğini müdafaa İşte bu veçhiledir ki asârı a- etmek ve daha iyisini istihsal tikâya hararetle alâka husu-|eylemek için Hamdi Bey he- sunda yüksek mahafile hüsnü men daima bu şerait dahilinde İ İnsanları birleştiren toprak Fransızçadan— | Harpten, sulhtan-bana uzun | uzadıya bahsseden arkadaşım diyordu ki; — Toprak kadar sulhu seven bir şey yoktur. Sana hiç unuta- | mıyacağım bir vak'ayı anlata- cağım. Harp ilân edildiği za- man eli silâh tutan erkekler davete icabtele şarkı söyliye- rek giderken köyde bıraktıkla- rı, karrlarma, çocuklarına: — Çok değil, diyorlardı, ni- hayet iki üç ay sonra döneve- Mizah, Edebiyat San'at HAMDI BEY MÜZEMİZ başka milletlere olan lar geldi. Çehreler değişik, dik yük şeyler öğretti!, rlığından dolayı biribirleri anlamayanlar bakışlariyle, el rile merâmlarmı anlatırken bü küçük köyün halkı öğrendi ki dünyada daha başka insanlar da vardır, Onların dilleri, releri, âdetleri ayrı olması, in- misâl olarak 1883 senesinde Ur- #a'nın cenubunda kâin Nemrud dağına, 1884'teBergamaya,1885 İte kadim Eo/ya dahilinde kâin bazı mevâkia bizzat gitmekte te reddüt etmedi. Nihayet bu mesai ve hime- mâtı zaferle tetevvüç etti. Şöy- le ki; 1887 ve 1888 senelerinde Say da'da icra etmiş olduğu hafri- yat bu gün şöhretleri pek bü- yük olan ve misil ve nazirleri bulunmayan mezarlar silsile- sini meydana çıkardı. Fakat bu harikaları teşhir için bir bi na lâzım idi. Çinili köşkte ise hiç boş yer kalmamış idi, ve Zaten kapısı da dar olduğu i- çin keştolunan. bu abidelerin içeri girmelerine müsait değil idi. Lahitler müzenin avlusun- da bir baraka dahiline muvak- katen konuldular ve burada kendi sandıkları oderununda mıhlı oldukları halde uzun müddet kaldılar.Nihayet Ham di Bey talebini terviç ettirme- ğe muvaffak oldu: yeni bir kıs- mın inşasına müsaade istihsal etti, Çinili köşkün karşısında ve aynı set üzerindeaz zaman sonra yeni bir bina ğe başladı; cephe ü şer metre “yüksekliğinde sütun ve pilâstrolar, ade ve zarif bir almlığa müstenit dört büyük sütunu taşıyan geniş bir | dış merdivenden müteşekkil | muazzam bir methalin iki tara fında ve 66 metre tulünde di- zilmiş bulunmaktadırlar, Bu i- se eski renesans üslübudur. Bu güzel binanın #cüşat resmi 13 haziran 1892 tarihinde icra 0- bundu. İşte Hamdi Beyin saye- ssindedir ki, Sayda lahitleri, Av rüpanmn her tarafma dağılmış veyahut sakatlanarak ve parça lanarak satılmış olacak yerde, zaman ve insanların tahribin- den masun olarak aynı ailenin efradı gibi bugün burada top- Iu bulunmaktadırlar. Demiş idik ki lahitler, yavaş yavaş yükselmekte olan ve kendilerine mahsus bulunan bi maya yerlöştirilmelerine intiza- ren kendi sandıkları dahilinde yatryor idiler, Bu esnada 2u- ihur eden bir vak'a Hamdi Be-! çırpınmak mecburiyetinde - bu- İlunuyor idir. Lâkin kendisi 1891 senesin- de eski Karia kıt'asmın Lagina Jismindeki mahallinde (yani Mi|lüp edilsin, ondan sonrası ko- lâs şehrinin şimali şarkisinde bulunan ve İleyne denilen köy de) Hekat namındaki ilâheye ittihaf kılmmış hir mabedin bü- tün “friz,, ini, yani pervazını, ve muahharen 1892 senesinde gene İzmir dahilinde kadimen Menderes Manisası denilen Ba Jatçık köyünde Diana Lökotri- na mabedi friz'inin en büyük kısmını dahi keşfetmiş idi. Ke zalik eski Tron, Niffer, Tello, Ninua wv. 8. gibi tarihi bir çok bekaya müzeye Vürut etmekte idi, Pek. ziyade | ehemmiyeti haiz olan bütün bu &serler biribiri arkasından geli yor; ve lâkin.bahçenin ortasm- da ve sandıkları içinde kalma- ğa mahküm “bulunuyor idiler, çünkü yeni bina dahi dolmuş ve boş kalan yerlere ise kıy- imetleri pek büyük olan atik meskükât kolleksiyonları ko- nuhmuş idi. Şu halde gene yeni salonlar inşa etmek lâzım geliyor idi... Gene Hamdi Beyin sebat ve si- yaseti faaliyete gelmiş idi. Pa- )dişah tahsisatın itasına muha- lif bulunuyor idi. Hamdi. Beyin wsrar ve ibramı Üzerine nihayet buna muvafakat etti, ancak bir şart koydu: Yapılacak binanm birinci kattaki o salonlarından bir kısmı pek sevdiği içi saman la doldurulmuş ölü kuşlar kol- leksiyonuna tahsis olunmak lâ- zım gelecek ii Hamdi Bey bünkârm bu garip hevesinden istifade ederek yeni salonlarını sevinçle inşa ve tanzim ettirdi. Fakat içi saman dolu bu kuşlar kendilerine bir yer gösterilme- sini bir mahzenin dahilinde bekliyor idiler. Birçok aylar geçti... Nihayet padişahın ar- trk bu kuşları unutmuş olduğu- na kanaat getiren Hamdi Bey bunları bir çuvala tıktırdı, çu- valm ağzını diktirdi, ve meh- tapsız bir geceden istifade ede- rek Marmaraya attırıverdi!.. Bir kaç hafta sonra Hamdi Bey sükün ve itidalini hiç boz- mayarak yeni sâlonlarını biz- zat kendi kolleksiyonlarile mü yerlerden de | giz. isan olmalarma mâni değildi Bü bir ümitti. Sonra daha Kadınlar bu değişik insanlari bir çok şey anlatıyorlardı. Bir ilk gördükleri zaman hayret et kere düşmanlar kat'iyen mağ- mişlendi. Bu hayret geçti. Son- m /7a yukarıda dediğim gibi bun n l edilen düşman olduk Fakat günler, haftalar ve ay Mi sineğe bile — ei yi yar ey a görmediler. Yalatan işi, top 5 rdan gene rağın mahsul vermesi, e elk a buğumu beli etmemek için bun ğe e e ge re ar gayretlerini i- isı lâzımdı. Ozaman çok iyi anla yorlardı. Fakat ne yaztk ci €r-İ dım çi açlık bk ai keklerin bulunmaması, o kadar | iyi bakmak zarureti bütün hu- kendini belli etti iki harp Uza- sumetleri unutturmuştu! .. Ni dıkça bu eksiklik te git gide hayet harp bitti. Köye dönen arttı. Nihayet gördük ki tarla- Jer döndü. Dönemiyenler için larda çalışmak üzere düşman ağlandı. Şimdi lâkırdeme bitir- esirleri getirildi. Bunlar muh-İ pek için sana öy Edl milet “nenmn esli | Siken Sli ekini 1 di. Fakat dikkat ettim; Koca den biri ri arasında o sene ları muharebeye gitmiş olan şarjada nasıl çalışılacağına da- kadınlar tarlalarını sürerek, €- ir bir münakaşada kadın kocas" kip biçecek olan bu adamların : harpte yakalanmış düşmanlar olduğunu hiç düşünmek bile is- tememişlerdi. Esirlere gelince | onlar da toprağın kendilerin-| den beklediği işi görürken düş man bir inemlekette çalıştırıl-| dıklarının ıstırap ve teessürünü duymaz gibi görünüyorlardı. | Toprak işi iki düşman tarafa da nefret ve husumetlerini u- mutturmuştu. Sonra -bir * kısım | esirler gitti, Onlarm yerine bir büyük baba gibi siyaneti al- tında bulunduran, 137 metre u- zunluğundaki o güzl cepheyi vücude getirdi. Görülüyor ya, Hamdi Beyin mücadele etmekte olduğu müş- külâtın en büyüğü saraydan ge liyor idi. Kendi dairei samimi- yin &peyce telâşmı mücip oldu. | cehhez oldukları halde umuma Ecnebi. bir devletin sarayda | aç. pek nüfuzlu olan siyasi müznes | | İşte bu Suretle yeni müze ev- ili “İskender lahdi,, nin kendi | velâ 1902 senesinde şimale, son darına hediye edilmesi |ra da 1908'de cenuba doğru tem hakkında bir “irade, istihsal|dit edildi ve bu da, bugün tak- etmeyi zihnine koymuş ve hat- | dir ile görülen ve Çinili köşkü sanki iki kanadı ile kucaklaya- rak onu muhterem ve rüyordu. Fakat düşündüğü bir nokta vardı: Eğer bir oğlu olsaydı paşa daha cür'et ve cesaretle hare- ket edecekti; Sarayda da Padişahın #ena büyük bir mahrumiyet bir or- lışıyor, kimsenin şüphesini di İvet etmeden emniyet ettiği a- tiyordu. idresinden İıkmış olan bir çok kek evlâdı olmaması idi. Bu| İne gelmiş, Sadrazam paşa her kimseler vardı. Fakat Padişa-| maksadına vâsıl olmakta ken- hın hoşuna gitmemek ne büyük disine mühim bir yardımcı ola- bir tehlike olduğunu düşün- rak böyle bir evlâda malik ol- dükleri için bunlar da son dere- mak ne büyük şeydi! Fakat ©e ihtiyatlı davranıyorlardı. Pa bundan mahrumdu, Kendisinin dişabm “değişmesi için yapıla- bir kız evlâdı vardı. Bu kızı cak her hangi bir tasavvur da- maksadına muvafık ve bu uğur | ima tehlikeli'bir teşebbüs olabi-'da çalışacak birine vermek su- lirdi. Sadrazam Yusuf Paşanın 'retile erkek evlâttan mahrumi azil ve tayin işlerinde" büyük” yetini telâfi edemez miydi?.. İbir salâhiyeti olduğu için etra-' Kendisine damat olarak genç fına tayin edeceği o adamların Kadri Beyi muvafik buluyor- intihabımda son derece ihtiyat- du. Kadri Bey, Fransa ve İn- kı bulunur, bunları lâyikıle tec- gilterede bülunmuş, genç bir rübe etmderi tayin etmezdi, Yu suvari zabiti idi, Kadri Beyin suf Paşa bir taraftan Arnavut- (Yegâne) Hanım isminde bir lak taç ve tahtınıelde etmek de hemşiresi vardı, Yegâne Ha fırsatını beklerken, diğer taraf- nım paşanın kızı Kerime Hanı- tan kendisini buna kavustura-| (Kadri Beyin İstanbulda bu- i İkurtuldu. Bunları hatırlatmak damlar arasında bulunmak is-| Fakat Yusuf Paşa için pek) yeti dahilinde pek uzun zaman yaşamış olduğum için cür'etle içine atıldığı bu müthiş müca- deleleri ve bu münasebetle gös terdiği nadir cesareti medeni- yeyi pek iyi bilirim. Liyakat ve iktidarları hakile takdir edebil eek için Türkiyenin otuz sene- den fazla bir müddet çekmiş ol duğu bu şiddetli ve sürekli zu- lüm ve istibdadı unutmamak lâ zwadır! O devirde devletin bi tün kuvvetleri âdetakendi nef- | sinde mevcut bilcümle müstait avamili - ihlâl ve tahribe, ve az çok terakki taraftarı olduğu an Jaşılan her şahsı da imhaya hasr ve sarfolunmakta idi. Teceddüt husundaki her te- şebbüs zan ve şüpheyi dâi idi, ve Müzemizdebu tehlikeden kurtulmayacak idi. Fakat Ham- di Beyin -zekâveti, mahareti ve azim ve himmeti sayesinde Tuna len bir çok ecne-| bilerle tanışmasından da Yusuf | Paşa kendi emellerine vasıl olmak için ümitlere kapılmış- tı. Paşa bu düşüncelere dala- rak düşünürken nihayet araba da Yıldız sarayının kapısı önü- taraftan selâmlana selâmlana arabadan inerek padişahın ken disini kabul edeceği daireye gü- türülmüştü. Yusuf Paşa bir taraftan böy- | İe ihtiraslar beslerken şimdi saraydan içeri girerken başka bir düşünce daha zihninde yer 'dan başka bir şey de; İrazam paşa pek iyi biliyordu İler beslediğini biraz hissotsey- tutuyordu, Bu düşünce korku- i. Sad- ki kendisinin bu ihtirası ve e- melleri gibi hayatma da burada ebedi bir nihayet vermek pek mümkündü! .. Eğer Padişah Sadrazamın neler düşündü ü, ne emel na şöyle demiş: — Sen çalışkan bir erkek de- gilsin .., Muharebe zamanı bu- raya getirilen esirlerin ne ka- dar çalıştığını gördük... Kadm kocasını tenkit edi- yor!... Bu köydeki erkeklerin | gururunu ırmağa kâfiydi. De- İmek ki toprak kadar insanları biribirine bağlayan ve tanışma" larını temin eden şey vok dos tum iç bir fırsat ve vesi çırmadım. O sebeple bugün g€ ne bu hususu derhatır ettirmek benim için en tatlı bir vazife dir. Bu bapta daha doğru bir fi- kir verebilmek için işte, bir çok emsali meyanında, kendi ağzından işittiğim iki hikâye... Bir gün Hamdi Bey meclisi vükelâya davet olunur. Bab: âliye geldiğinde hemen Nazır- larm müçtemi bulunmakta ol- duklârı salona ithal edilir. Mec lise riyaset etmekte bulunan Sadrazam kendisini hürmet kabul eder, yanında bir yer gös terir, ve bir câsus tarafından kaleme alınan bir jurmalı uzata rak buna vereceği cevabı Hün- kâra arzetmeğe emir almış olduğunu beyan eder. Jurnalda Hamdi Beyin bir bina yaptır makta ve -içinide bir takır” putlarla doldurmakta olduğu ve bunun ise Kur'anın ahkâm 'na mugayir bulunduğu zikredi. liyordu. Hamdi Bey bu kâğıdı soğuk kanla okudu ve cevabın aynen ârzedip oetmeyeceğin Sadrazamdan sondu, Devam edecek) o VAHİT zaman Yusuf hayatı sonuna ermiş olmıya cak mıydı!... Bu korku paşaya kendini < kâdar hissettirmişti ki şimdi s£ raydan giretken, padişâhın ken disini çağırtmış olmasında aca: İba başka, tehlikeli bir maksat olup olmadığını düşünmekten kendini alamıyordu. , Fakat etrafmdaki saray a damlarına baktığı zaman onlar da bir fevkalâdelik göremedi Her şey eskisi gibi, tabii bir su rette cereyan edip gidiyordu Paşaya emniyet geldi. Yusuf Paşa, padişahm irade. sine intizar için girdiği salon da beklerken mabeyinci Davut Bey gelerek zati hazret padi şahinin Kendilerini çağırtmı: olduğunu ve paşa hazretleri nin huzura kabül buyrulacağı- nı haber verdi. Yusuf Paşa kâfi derecede metanet ve cesaretle yerinder (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: