24 Temmuz 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

24 Temmuz 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hiç bir edebi devri gerilik- ham edemeyiz. Kalender, Yadil (mahbup perest) Ne- M bugünün çocuklarına mu- Ae olamaz. Fakat onu yaşa- iğı devrin bütün hayatile gör- Mümkün olsa inceliği, bas eti, zerafeti ve kuvveti İ meydana çıkar. t6 bir şeyi itiraf edeyim. in kadılar ve alel- ve istiarelerini, gö- buluşlarını o devrin ka- j i mukayese edince | sas şairin ne derin bir zev- £ Ve ne ince bir san'nta sahip , Biz bugün sevebileceğimiz * kadında neler arar, ne ta- Milar görürüz. Kadın, zama- İn hayati hareketleri içinde ye İniş, çevval, zeki, bilgili, re- le; san'atla, © edebiyatla, vukuatile alâka- iyinmesini, oturmasını, sını bilen bir kadın ola- Pi“ değil mi?. |, Bizi meşgul edebilecek ka- e pi bütüm bu srmufın içim- en (İntöressant) olanı ze- M1, jesti, edası, kadınlığı ile Bâyüz eden kadın tipidir. , Şimdi (Nedim) zamanmda- kadınları tahayyül edin. l ihya üzerinde kadn güzelli- (nen zengin deposu olan )kasya köylerinden Jstanbu- “| Eetirilmiş, saray odalarda felik bir hindi gibi beslenmiş, ğına kırmızı şalvar, üzerine GESİ © cepken © geçirilmiş, iğisları © topuklarında © bir Rl: heykel, Bir erkeğe mal ol- hissi ve kanaatile yetişen güzellerin sdaleden başka it krymetleri olduğu iddin edi fnez. Konuşmaları, yaşayış- Vİ fikri ve ruhi bir hareket ve *Yecan ifnde etmeyen bu can- İİ saşmamak kabil değil. Fa- N © güzelleri o devrin husu- Yeti ile mukayese edersek firlerde hayal kuvvetinin ne- İn o kadar yüksek olduğunu Şilarız. Şair bir çift “göz üze kâinat kadar “hayal kuru- | 7. Çünkü heyecan ihtiyacı o- j ; İ edim) ilisana getirdikleri: n i bu canlı heykelleri. söylet- le mecbur ediyor. 3 * Edehiyetı cedide romanla- ökurken kahramanların Ikışları, plt düşünüşleri bizi sinirlen- irir. Roman bir mevzuu, bir i'mai, edebi hattâ siyasi ne si olur. Romancı bir kaç « sahifelik oeserini o bir se): halinde karilerine ve- Bizim umüml! bir'(Milli r0- A) firması altında çıkan İİ Sdebiyatı cedide) - romanları ında böyle bir devrin içti İşi seviyesindeki hareketi ifa- *den esere tesadüf edeme- Cemiyetin - arasına soku- P muhtelif sınıflar arasmdaki fları ve çekirdek halinde- filrir mahsullerini (İdön- ) eden roman yoktur. Fa- m için edebiyatı cedi- Fomancılarından hiç birini ham edemeyiz. Çünkü onla- kuvvetli kalemlerini takip len siyasi idare düşüncelerini & serbest bırakmıyordu. Ve içindir ki (Edebiyatı e) devrinde nazımda, ne- *de bütün kuvvetini üslüba ; blamıştir. Ne hikâye, ne ro- | Man, ne mensur şiir muasır Pp. romancılığının geçtiği »lardan yürüyememiştir. , (Edebiyatı cedide) nin uzun li sakin ünde Fransa inkıi- “1 olup bitmiş, inkılâbın ye İltirdiği muharriler, şairler, cılar dünyaya (şöhret ardı. Fakat (Edebiyatı a Edebiyatı cedide romancılığı “ İve Nerkisi Jisanının mükâleme ha- line gelmesinden ibarettir. ykellerin nasıl olup ta| esi, bir tahkiyesi, bir de, eysi bından ancak kendi hususiyet- lerinde istifa etmişler. Açtıkla- rı edebi sahaya bu yeni fikirle- ri atamamışlardır. O devrin dir. Fakat (Edebiyatı cedide) nin Türk edebiyat tarihindeki âini işaret etmek arr .eldiği zaman vereceğimiz ve de bisi mazur görmele- ri lâzımdır. Çünkü budevir tanzimat lisanını bugünün türk çesine güçlükle & sakat bir köprüden başka bir şey de- gildir. Bu hüküm belki de serttir. Fakat bizden bir iki devir da- ha sonra yetişecekler Gülha- ne hattı tarihinden 1908 Türk inkılâp tarihne kadar sıkışan bu devirde başka bir kıymet bulamayacaklardır. (Edebiyatı cedide) roman- cılığı da bütün bu devrin umu- mi çerçevesi içindedir. Her edebi devir yaşadığı ce- miyetin siyasi ve içtimai veç- | hesinin nisbi bir #adesidir ve böyle olması lâzımdır. Edebi- yatı cedide, (mutlakıyet) idi reşinin edebiyatıdır. Buna gö- re o devrin. içtimai ve siyasi hayatma müessir olmuş mu- dur. Buna müsbet cevap verile- mez. Çünkü edebiyat, hezaret altında dahi olsa yine bir hal- kın gönlünden ve dimağından gelen milli heyecanlarına vası- ta olabilir, Rus edi büyük halk eserleri çarlık zama nında yazılmış ve İstibdat ide- İetinin biaman © tazyiklerine rağmen revaç bulmüştur. Bu küçük mukayese bizde edebiyatı cedide erkânının mil- li vazifelerini yi ne- ticesine varir. Edebiyatı cedide romanları İ hattâ bir içtimai sınıfın haya- tı da değildir. (Aşkı memnu) yazıldığı zaman © romanın kah Türk — cemiyetinde ile değillerdi... Üstat i eserde adeta . Paris ma- ie çarşafa sokmuş, Vi- yana kızlarını kafes arkasına ip türkçe konuşturmuştur. iyatı cedide romanları arasında ancak (Eylül) o de- İvirde yaşayan bir aile köşesini gösterebilmiştir. Onun kahra- manları ö zaman vardı ve Meh- İ met Rauf merhumun. CEylğl) İ deki lisanı harpten sonra yaz- dığı (Son yıldiz) ın türkçesin- den daha güzeldir. Edebiyatı cedidedin (Eylül) den başka roman ismi altında İ çıkmış eserleri mevzu itibarile iğreti kahramanlar birer (Ma- nneguin) ve üslüp — Veysi ve Nerkisi lisanının mükâleme ba line gelmiş şeklidir. Edebiyatı cedide romanla- rındaki kahramanlardan. ar nin aşk duygularını ol in- Ee aa edecek yerde kızdırır. Aşıkım ukalâlığına 15- tılah satışma, daha sade bir i- fade ile lügat paralayışma hırs landırır. Halbuki o devrin in- sanları böyle konuşmazlardı. Resmi lisan ağdalı idi, Musan- ha'dı, Fakat münevver sınıfın sohbetlerinde bile terkipli, iza” fetli cümleler ancak lâtife ma- kamında söylenirdi. p Manmafih (oroman tekni ki, roman tahkiyesi gibi bugün büsbütün yeni yollara girmiş olan tarzın esasları rum oluşlarıma rağmen biyatı cedide) romanları olmazsa türkçede roman siste- mini koymuş olmaları itibarile İ kiymetleri inkâr edilemez. Ve | (Ede Blçü ile hulâsa ve ifade edilir, yoksa üslüp itibarile çok yük- sek görünen edebiyatı cedide romanları tahkiye, teknik ve mevzu itibarile münakaşa edilemez, 2 i e SAHİT ME larından mab- | 18 - 18 yepurunun kemaissabık Be | arı hiç | rica etmekt edebiyatı cedidenin roman VÂ* | meriüm Hüseyin Remzi Beyin keri yin eri | İ disindeki varlığı da yalnız. bü | mesi Bedin Hanımla Seyrisefain Ban | bile İ surette tef'it edilmistir. Yeni neşriyat ——— - Nedim Bizde, tiyatro eseri mevzuu bahis olunca ilk batıra gelen isim “ *ve onun şairi Halit Fahri , Edebiyatı» mızda, isim yapmak için ne fırsattan, ne reklümdan istifade etmemiş pek az san'atkâr var- dır. Halit Fahri onlardan biridir. Baykuş müellifi mevki- ini mütemadi sayine ve san'- attaki a earşasaşız med- yundur. Yirmi sene evvel şiir yazan Halit Fahri Bey bugün daha olgun, daha kuvvetli şiir veriyor. Şiiri, gençliğini hissi ve hayali devresi ile nihayete erdiren san'atkârlar, edebiyatı- mızda ekseriyeti teşkil ederler. Halbuki, asıl san'atkâr, ruhum- daki ateşi ebediyyen muhafa- za edendir. Halit Fahri Bey, üç sene evvel darülbedayide oynanan Nedim (*) isminde piyesini ki- tap halinde neşretti. Nedim üç perdelik manzum bir piyestir. Eserde, şairin her temaşa €se- rinde olduğu gibi kuvvetli bir teknik vardır. Piyes ayni za- manda bir tarihi canlandırdığı için, mısralar arasında, zamanı nm bütün hususiyetlerini sezi- yoruz. Tarihi vak'alar tam bir ilsile dahilinde tesbit edilmiş- “Nedim” in en bariz husu- sahnelerin canlı, eşbasın vâzıh olmasıdır. Eserde öyle güzel misra- lar var ki bunları başlı başına bir şiir olarak almak mümkün- dür. Nedimin mesti naz şiire misal olabili Ben aldanmam.. hayatım de Zaten çoktan değişti Mi Nerde şimdi kendini böy kayı. Kollarımdan akryar saniyorum her Ze Bir vöcudün kaçışı bir itirafter bence Bakınız Dilâşup, mestinaza Vicdanı ne güzel tarif ediyor: Bir cihan ki aşıktır. yalniz “in bee ğ leyene?. Yalnız duyan gönüller, yalar seven gönüller, Onu kendinde bulur. baharda açan güller. Daldan göğnenmek için bu duyguyla söküleer, Bu duygu yoken eğer yetimin yünü gülmez. Halit Fahri Bey ber eserinde özlü bir şair olduğunu bir kere daha göstermektedir. Manzum tiyatro edebiyatımızda dünün de bugünün de üstadı sayılan kıymetli şairi candan tebrik e- deriz. Edebiyatımız, Halit Fah ri Beyden daha çok şeyler bek- leyebilir. Reşat FEYZİ (9) İnkilâp kütüplanesi, 125. sahife, 30 kare Edebiyat Haberleri | * Milli Hint şairi Rabin| Dranat Tagor geçenlerde Halil | âböta giderek meşhur Acem | klâsik şairi Sirazinin reezarını ziyaret etmiştir. Tagor mezar başında Şirazinin divanmdan muhtelif parçalar okumuş ve | ayrılırken mezarın topraklarını | öpmüştür. —— Kari sütunu Şirketi Hayriyeden rica Köndilli ispirta ve müskirat in- hisar memurlerile © civarda ki tütün depolarında bulunan ve Bo- ünziçinde ikamet eden memurlar pek çok müşkülüt çekmekte olduk. larından köprüden OO hareket eden uğratılması | şikinş Evlenme merasimi Posta ve telgraf levazım müdürü dırma vapuru süvarisi genç kaptan | Tarımızdan İhya Beyin düğün O me- rasimleri dünkü perşembe günü A. yaspaşada Park otelinde birçok gi zide davetliler huzerile pek. samimi Yeni eşlere saadetler temenni | ederiz. , Yeni neslin genç şairi Behçet Kemal, 125 sahife ve bir kaç mus ra tutan kitabını neşretti.. Erciyaştan kopan (ÇIĞ) gibi iddialı bir ismi, hayatmın bu ilk ve yüzel eserine kalkan yapan gencin sonsuz heyecanımı, kita» bm her sahifesinde ve her mısra” ında canlı bir tablo gibi görmek ve sezmek mümkündür. Genç şair daha yirmi beşine varmadan, 125 sahifelik şiir söyle miş!, Her şiir kitabı © gibi (ÇIĞ) m da has tarafları vardır. Şair ki- tabını dört parçaya ayırmış ve her parçasını başlıbaşma bir fa- #il olarak terennüm etmiştir. Bü“ tün fasıllar altmış bir. parça şir destesini ihtiva etmektedir. Gençliğin güzelliğin ve ihtira- sn en derin ve en içli heyecanını bize aksettiren bu şiir destelerini di ayırdetmek mümkün değildir. Hepsi de üstün birer ma- na ifade eder. En büyük vasfını ve ruhumun en derin heyecanını milli duygu- lardan alan ve bize kendisini (im- kılâp şairi) diye tanıtmağa Mu” vaffak olan Behçet Kemal, kits- bının ilk faslını teşkil eden satir- larda “Bu kitabımı kötü şairlik rı imin, şuurumun ve imanımın seferber olduğu W n asıl haberi; memleket hepimizin ideali ye bürümüştü: Görünüşte ölan bu kitap, (ÇIĞ) gibidir. Şair, her hereket- te bir parça daha büyüyen ve dağdan dağa devrildikçe heybet- lenen bir (ÇIĞ) gibi koşarak, ka- İeye çekilen bir bayrak gibi dal- galanan coşkun ifadesil —“Kanımla kayalara destanı nı yazarak Bahtım siyah olmadan göğsüm kızıl, alnım ak, Parıltılı gözlerim yıldız e gil Çıksam sana kaleye çekilen sancak gibi. Diye haykırıyor ve büyük reh- beri görmeğe geliyor. Şair bu ge- işte ve bu ziyarette, ruhunun en müşlak heyecanını. terennüm gi miştir " Büyük rehberin na yük selirken şairin, a'ya has içten taşan inandırıcı bir civam- mertiilele; v — “istiyorum ki: Sana giden yolda ne şosa, in it, ne açılmış Ne ufacık bir geçit, ne açıl Sade sarp ve yalçın ve sade dirm- dik kaya, Aruçlarım, dizlerim koyulup kanamaya;” Diyor. O, Büyük rehberi ve as- rin en büyük şahsiyetini görmek için her şeye raxıdır!. Dizlerinin kanamasına, kafa» sının yarılmasma, sarp kayalara tırmanmağa.. $nir hislerinde çok samimidi —“Ne anam var gözümde, ne babam, ne sevgilim: Şimdi ben senden başka hiç kimsenin değilim; Dere olsam ardından çağlas sam, aksam gitsem; Kartal olsam köşkünü ber ak- şam tavaf etsem; Rüzgâr olsam okşasam saçını bir yar gibi; Arz olsam kucaklasam — seni bul api gibi; ümşek olsam adını göke yazsam z muttasıl! “Tur”da nerdesin diye bağıran “Musa” gibi, Kulaklarımda bir gün çınlasın sesin diye — Sana haykırıyorum: “Gazi, ner desin” diyet.” Şair bununla da kanmamıştır. Bu fasılda gurur veren heye- canile Türkün büyük Zaferin ay. ai samimiyetle Kızılırmağı bu mr mağın akan dalgalarındaki ma- mayı izah ediyor. Bundan sonra bütün hislerini “biz Kemalistiz” hakikatinde hulâsa ediyor. — Ne candan ve #e sicak bir ifade! Benim yaşımdakilere hitabın- da; — Sizi burda bekliyor bir a- teşli eşiniz; Gençler sevgili gençler, can gençler birleşiniz. Diyen şair kadın karşısmda ba- zan etki şairler gibi de hisseder (Bir şahin pençesinde) ki şiir par- çası, şairin büyülenmiş yirmi dör- 'düncü yaşının bütün ihtirası ba- kınız ne zarif bir ifadeye bürü- müştür: —“Her yeri başka “mahlük, başka yaşta her yeri: Başı melek, bağrı para, kalbi kuş, beli Göğsü dul, dudağı kız, beşil tedir gözleri... Ona nasıl tutulmaz yaşı yirmi | dört ol. giden Ernest Renan ve mu- | ihdası düşünülüyor asır tarihçilik XIX uncu asrın ortalarına doğ- *i ret ve inkâr eden ait büyük tetkiklerden tarih tebahhur lehii şayan üç mül eseri devre tesiri dolayısile ehemmiyet- i; bunlardan biri rigines dut chris- üçüne de coulanges» m sLa citi et PHistoire des institetions poli- tigmes de Hancienne Frances & dır. «Renan» m hayat ve eserle ri. — «Renan 27 şubat 1823 te «Trenguier» de doğdu. O, bize gençliğinin ilk senelerini, zelâsr nın ve manevi hayatının teşekkü: ü, kendi yazdığı tercemei hal kitabında bizzat bildiriyor «Saint-Sulpice» amındaki pa- pas medresesine girdi; rahip sını fına ayrıldı. Orada eski Lisanları ve felsefeyi tetebbüe başladı. Kendisinin bu tenkit tetkikle- ri, efkâr ve hissiyatmı Alman fel- sefesi lehine olarak yavaş yavaş çözdüler. Bu tarihten itibaren ki- liseye ait hal ve fikirlerden sıyri dı. Tetebbüleri ona, #iyanlığı tenkit etmek arzuzu! verdi. Böylece | kendi o metodunu, prensiplerini, «£tudes | d'His - #oire relegicuse» 1857, «Essais de merale et de eritiguer 1853, un- vanlı eserlerinde gösteriyor. “Fe- nike,, de bir memuriyet hayatı ©- na, bu uğurda çalışmak vasıtaları aFilistir » e, Ku düm e çi «Sat “İbrani, sArapn İisanlarını da tetebbü et- ti. «la vie de Jösts» unvanlı meş- hur. eserini 1862 de neşretti; rette yeniden gö: #Renan», bütün dinlerin mü- nasebetini metafizik gibi istintaç eder; bu, ona göre bir şürdir. Bi- » yh, san'atı — yüksek bir şekli gibi olan bütün dinler ay: i kıymettedir. Tahakkuk eden gü- zellikler hakikatın bir parçasıdır. «Renana, hemen hemen, hakika- tin ölçüsünü estetik olmak kabul etmeye mütemayildi cak müsbet ilimlerin sıhhatine inanır. Bu sıhhat bir araştırma tarlası gibi, dalma genişliyecek- ti ir. San'at, tefekkür ve ilim te- rakkisinde, insaniyetin bir güzide tarafından tekrar gös terilecektir, ihya edilecektir. Tai i, — «Renan» fikir. ine tatbik eder; ©- iklere vusul için iki prensibe istinzl etmek icap ©- — lasaniyette dinler ebe- 2 — Bütün di beller wriyatta, bu bir kaziye gibi olan bir diğerile ikmal etmek zaruridir: «Fevkattabiiyenin in kârı»; zira, mucize ne isbat edil- miş ve ne de isbat edilebilir; bü tün dinl. vicdan vakıalarıdır; bu vakıalar arasında çok garip asli hâdiseler (o vardır ki, hıristi- yanlık tarihini alâkadar oder. «Renan» bunlara “Tekvin hüdi- seleri” namını verir. Bunların tet- kiki hakikaten müşküldür; o men- karanlık, metinler mütena- surette halledilebile- “ k mümkün de- ğildir. Bu kabil mevzularda, renk lerin hakikatini, umumi bissin doğruluğunu, hakikate benzeyiş- teki sıhhatin azlığım aramak lâ- zımdır; gerçi metinlerden vesi- ka istemek icap eder; di burada en iyi tenkit zevktir. «Renan», bu suretle yavaş ya" pm m rin ve ne içli bir nefaset havı hâkimdir. 125 sahifenin içinde toplanan bu şiirlerin her parçasmda Beh- çet Kemalin velüt kabiliyeti pek canlı bir surette kendisini göster. İ miştir. İ Behçet Kemi | labında vatan, ihti bilhassa bu ki- 8, sevgi ve be e İ rimi ihtiva eden bu eserini bize İ hediye etmiştir. Tayun içindir ki; biz Behçet İ Kem İ inkılâp devrinin bu heye- canı engin şairini tebrik ederken; ona yeni yeni muvaffakıyetler de temenni ediyoruz. istikbali | vaş bir san'at tarihi yapmaya va- sil olür. “La vie de Jösus” unvanlı es rinin omukaddemesinde der ki; “San'at hakkı mevzuda en iyi bir rehberdir. Bir tarihçi için en mü- him, nokta, vücude getirilen ese- Fin bütün her kısmında, uygum- luk, müvazene yaratmaktır. Bu vezhile eserdeki vahd i na etmesi İâzımgel de etmeye en büyük usul delil, vasıtasile metinleri telif etmek ve ondan hakikate benzer, mantıki bir hikâye yapmakla kabil ola bilir. Bu tetkik tarzı retle ihmal edilemez.” hiç bir su m mevkiini kemali hemmiyetle, şimdi kayıt ve işaret edel O, ne bizzat, kendi ta- harilerinin neticeleri, ve ne di tenkit prensipleri vasıtasile oriji- naldir; lâkin, “Renan”, bilhassa ©- debi nevi içinde bir din tarihi yap- maya hizmet etmiştir. Bununlaberaber, ondan evvel ne tebahhur ve ne de dini ve fel- yapılmış sefi münazara eserleri &. “Renan” a göre tari sup olduğu devrin hisleri fikirlerinin yeniden dirilmesidir. Zira, bu hisler ve fikirler siyasi ve içtimai muhitin mahsulleridir. Bu suretle, senpatisini, kendi hayat ve şahsiyetleri lehine, dai- ma onlara verir; fakat, o vakit, onların fizyonomisini ve lerinin çebrelerini — tahrif eder; meselâ: “Saint Paul” veya hiristi- yan vâız ve hitabeti | hakkında ve'yahut ilk kiliseye ait çok mü- esir ve sade sahifeler o yazılmı- yor. “Renan” ayni zamanda süslü İ ibareler yazan bir muharrirdir de; şahsiyetleri ihzar etmekten çekin daha mucezdir. tasvir. ler tam bir sıhhate maliktir. Tasvir edilen kısımların bazı <ihetlerine sahsi vukufu, lojik vesikaların kullanılması, bu tablolara çok büyük bir hakikat ve tenevvü manzarası verir . m karakteristik ve “Renan” de; cümleler, cazip ve ahenktardır. Bu ahenk meraklısına, kendi fik. rinin bütün tahavvüllerinde, mak- edilebilen dalgalı, yumuşak bir üslüp lâzımgelir; en küçük nevi farklarında bile mükemmeldir. Bazı defa, kedetli ve istihza renk lerile sevimli, rakik nesri, kendi fikirlerinin tam bir aynasıdır. Doumic'ten nakili: Orhan RIZA Fikret Muallâ Bey tara- fından yapılmış olan Viaminek'in bir krokisi | | | i mez; tasvir ve tersim ettiği kısım- lar canlıdır. “Michelet” sinki gibi pitorest tasvirler yoktur; fakat, li il lâtif bir tarih üslübu vardır.Lisan,sn | Memlekette Süt günü Temiz süt içmek için bir cemiyet Şehrimizde ve memleketin ğer bazı mınlakalarında bir ( günü) ihdası ve süt meselesinin saslz surette halli düşünülmekte | | Yapılan tahminlere göre, bizde yeviniye nüfus basına 300 gram süt isabet etmektedir. Almanya'- da yalnız Berlin'de senede 1,333, 000 kilo süt sarfedilmektedir. Muhtelif memleketlerde, sıhhi üt için cemiyetler teşekkül et- Romanya'daki o Milli Süt Komitesinin 24 memleketteki aza 51 40 milyonu bulmakta olduğu haber verilmektedir. Bizde de bir süt günü ihdası böyle ram den # meselesile daha esaslı surette işi gal imkânı hösel olacağı ümit Tunmaktadır. ük te gelmel dir. Belediye, bir taraftan bu işle meşgul olurken, Yalova çiftliği de, sıhhi süt temini işini gittikçe inkişaf ettirmektedir. Çiftlik, İs tanbul'un muhtelif o semtlerinde müteaddit şubeler açmıştır... Bir- çok aileler, çocukları için buralar | dan temiz süt tedarik etmektedir ler. Belediye de, Darülâceze'nin süt ihtiyacını Yalova çiftliğinden al- mıya haşlammıstır. z Şehir hastahanelerinin süt ihti- yacının da Yalova'dan tedarikine karar verilmiştir. Çiftlik, bütün bastahanelere küfi gelecek sıhbi sütü bir müddet sonra mazlmem- tir. araları açılmıştır. Müstah siller, kendileri tedarik (ettikleri seyyar satıcılar vastasile | sütün okkasını 20 kuruşa kadar sattır- maktadır. Diğer perakendeciler ise 20 kurusa mahalle aralarında satış yapmıya devam etmektedir- lar. < Bakırköy sütçülerile Boğaziçi civarındaki bazı inek ahırları sa- bipleri de birleşerek bir Süt Şir- keti tesisi için müzakeratta bulun maktadırlar. Herhalde süt meselesinin artık halli zamanı gelmiş ve bu mühim isle muhtelif alâkadarlar iştigale başlamışlardır. Bir haftadan beri şehrimizde bulunmakta olan Garbi Trakyalı Türk ve Yunanlılardan mürekkep seyyahlar ve gazeteciler dün ak- şamki trenle memleketlerine av- det etmişlerdir. tar. akşam Matbuat cemiye- Wi reisi Hakkı Tarik B. Garbi Trak yane ryyo şerefine Taksim ahçeni i fat vermiştir. Yunanlı meslektaşlarımız. me- yanında bulunan Elefteron Vima gazetesi muharriri Mm Sofia Ha- <opulu evvelki gün Fatih İdman Yurdu tarafından Gül Nihal vapu rile tertip edilen tenezzühe işti- rak ederek Yalova'ya gitmiş ve orada Çınarcık mevkiinde tertip edilen güreş müsabakasında hazır bulunmuştur. Bu sırada Gazi Hz. de Güreş mevkiini teşrif etmeleri üzerine Mm Hacopulu Gazi Hz, kendilerini. kalmış Evvelki ai şekkür etmişler ve memleketleri- ne avdet etmek üzere olan gaze- tecilerle diğer seyahat arkadaşla” bir seyahat temenni etmek le iltifat etmişlerdi Devlet fabrikaları müdürlüğü Devlet fabrikaları umum mü- dürlüğüne İktısat Vekâleti sanayi rür etmi İst. Darülfünun Eminliğinden: Türkiye Cümhuriyetinin Büyük Banisi ve ilk Reisinin ismi. ne izafetle ve (Gazi Mustafa K. miş olan bin beş yüz liralık mükâfat için eserlerin kabulüne baş- lanmıştır. Bu mükâfat, Demokrasiye kiye Cümhuriyetine ve Demokrasisine mütcallik ve viyet, ciddiyet ve ehem: zuundaki usule müstenit olarak yazılmış yet bayramından bir gün evvel ia al Mükâfatı) namile tesis bilhassa Tür isim ve mev- etile mütenasip ve ilmi en iyi eserin sahibine Çü i ve Cümhuriyete ve ita olunacaktır. Eserler, Eylülün on beşine kadar kabul edilecektir. ci Eserler, makbuz mukabilinde Emanet Kalemine tevdi edil. mir (3458) ğ # i ö muniye temin edeceğini bildirmiş: “| Trakyalı gazeteciler z müdürü Şeri( Beyin tayini takar. © diki eğin Mbci ğe

Bu sayıdan diğer sayfalar: