18 Aralık 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

18 Aralık 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET P. ye Şarkta resim san'atı: 7 7 minnie Minyatür ve Minyatürcüler Hüsnü Yusuf Bey merhum Garp san'atını şark mektebine getiren ilk muallim ressam. kın, uzak mazilerinden tetkik e- | d. debildiğim ve tanıdığım san'atkâr | hükümlerimizde göste, A. — Niçin unutmak lâzam7 San'at eserinin üzerimizde tesiri masibeti tesir resi ile ifade mek ne dereceye kadar doğru bi mem. Bu münasibeti ayı yet hasıl oluyor. Mmütesddi, temaşakârın menfi var- iz: san mıyan arasında esaslıca (şu fark San'atkâr içini yaşayandır; hayatına nekad. Şe inmek nekadar ir ük Simdi bu fesi şudur: dış âlemi, ile uğraşan gözü, aklı; hesabı, menfaati, dik- kati uyuşturmak; buna karşr iç âlemini yaşamağa kalp gözünü, hats kabili aliyetinde serbest bırakmak. An- iyor musunuz ne demek istiyo- yorsunuz ki gü bi dışardan verilemez. yardımcısıdır. Mü- Ancak bir nokta: her akıl gözü kapanmca bir kalp'gö- Zü açılır mı; ve her kalp göz Sılınca bir sözeellik, dünyası doğar dı.Bence san'atkâr bedii mızm yardımcısıdır; fakat idrakimizin — yapıcısı değil A. — Ya, o nerede? R B. — O, san'atkârdan, eserim den evvel yaşadığımız hayatın a- sıları, tatlıları, bilgileri, sırları gi- bi izin şuursuzluk köşele- toplanmış ve yerleşmiş ol- lâzmyelen bir sermayedir. yalnız mu Onu san'atkâr veremez hayat tecrübeleri verebilir. — Doğru mu, iğri mi; bil- inez şu o dakikada bildi şey varsa oda zihnimi Varsın feylesoflar Bu çetin mem; #im bir arıştığıdır! halletmeğe çalırsınlar. bir mesele!.. B. — Meyus olma. Her samimi idrakimizin böyle bir şaşkınlık ve | kargaşalık safhası vardır. ki zihnin bu anarşisi idrâk —— kalan bir hâl değildir; bir kı 18 aşerme nevinden "taki hir te İsttir, Yarınki berrak (anlayışım İ hesabına bugünden daha çok ka- Tışmak lâzım. Benim hayatımda bir vakıa var; çok şayanı dikkat bulurum, Faninin biri bir gün ba- ha “Ürüncü Ahmet sebilinin gü- Zelliğini anlat” dedi; Sordum o- sen ihtiras nedir bilir misin? Ha yır m dedi. Aşk nedir bi- lürmi Hayır, bilmem, dedi, Hiç verip Ve sirali rüyalar im, Hayır, gör“ Öyleyse git sen © anlıyamazam” de- Müderri İsmail HAKKI Asri şeytan ez inkâr, 2 eyi 3 kullandığı paslı ve iptidataj ii ndinden evvel gelen er kendinden sonrakil kâr et Mek gibi garip iyatları, ye- hilerin de eskileri hiçe saymakta tuhaf bir tesellileri “un, eski olsun, genç ek Saki Yar olsun san'at, san'attir. Tazesi yatı olmaz. Bu devirde ol r da kıymetin inkâr edil devre asla tesadüf edilmemiş- ve Yaşadığımız asır, inkârm dam #üsını taşıyor. 4 İhtiyarlara “bunak”, gençlere diyenler bir satır bile oku- akları eserler üzerinde utan- bükümlerini © veriyorlar. e “Efendi bu iş sakat, böyle ten- olmaz.” dediğiniz vakit alaca- kinaz. yadur: ” Senin aklın ermez, sen anla Hümü Yusul Bey: kendi yaptığı portresi Bugün mazinin karanlıklarına karışan san'at yolların — tetkika medar olacak ley yüzün den memlekette bir türlü — velev pek küçük olsun — müstakil bir resim müzesinin ademi teşekkü- lünden başka bir şeye | atfedile- mez. Elimizde yegâne bir meş'ale vazifesini gören Mir'atı mühendis- hane ve Mir'atı mektebi harbiye olmasa ressam ferik İbrahim şaları, Tevfik Paşaları, Zekâi ve Paşaları na kani olamıyacaklar da buluna- eyi gayet tabiidir. e Halbuki ürk medeniyetinin mabihüttem- Te ancak ye ancak fünunu be- din tahsilini ihmal fünunda olduğu gibi resmin ve rossamlığın neşr tamimine çok büyük hizmetler et. miştir. Terakkıyatı asriyeyi müd- rik dimağlar tarafından tesis edik be, götürmiyen bu. ea müesseselerin uzun neleri iin tarihi irfanı m de riyaziye, lisan, tarih, hikmet, kozmoğrafya, haritacılık gibi fen ve ilim branslarmda kendini gös- teren birçok zevatı marufa bulun duğu gibi güzel san'atlar branşın- da da teferrüt mümtaz şah- siyetleri yardır. “Periodrik — ve leklerinin muvaffakıyetini ispat eden bu zevatın çoğunu eserleri. nin ziyamdan veyahut bilmediği miz ellerde ışın yalnız ken- dilerinde olduğ. nu tevehhüm ç- - İ denlere biraz iz'an İ mek, lal tavsiye etmek te bi- | zim boynumuzun borcu ölsün. imei müşterek ka- izden sonra Peygamber gelmi- yecektir.,, dedi Buna rağmen nesiller, her kıy mete yeni bir fazilet ilâve ede- rek doğmakta, büyümekte ve bu #algını ortasında pervasız- ca eserler yaratmaktadır. Maziyi genelerine bir sakiz gibi yapıştı: ranların bu hakikate karşı gözle- rini yumması, düşük bir ahlâk iti- yadının sakametidir. Nüfus tez- keresile ».x Peyami Safa Beye; Size bizimle alâkadar olun di- yen yok. Bizimle alâkadar olma- nız bize gaf mi verecek yani? İ biyat namına, öğün nakaşalarda muhatabını küçük görmek hodbinliktir. £ Kendisini 'devaynasında görmek müvazene- tir. Gençlik çalışıyor, onu se- viyesizlikle itham etmeğe hakkı- nız yoktur.,, dedik. .ap verdiniz? “Şiven bo- zuk.” İddiamıza bu me biçim ce- vap?. Bize cevap verin de demi- ruz ettiniz. Ne diyelim? Allah rs- lah etsin. ları yazıyorum. Tetkikatımda ma- Iümat noksanlığımı itmam lütfun- da bulunacak zevatı muhtereme- ye şimdiden, san'at namına, teşek Celâl Bey ee lisaniyesi, san' babeti manita temeyyüs et: miş bir zatı. Binbaşı o olduktan sonra ressam Halil Paşa ve mer- bum Seyyit Beyin muavini olarak Tıbbiye mektebinde © çalışmıştı. Meşrutiyetin ilânından bir iki se- ne sonra vefat etti. Merhum Ce- lâl Bey mülki ve askeri mektep- lerde otuz beş kırk sene © kadar muallimlik etmiş bir ressamdı.Pek fazla mahviyetkâr olduğu için yağlıboya bir eserini görememiş- tim. Fakat kai (Ka lam) ve (Zuber) ile hemayar bir dım. Dikkat ressam olarak temiz ve titiz desenleri, manazıra derin ve vakıfaı di. Ressam Üsküdaı za Beyin meftunu, H Paşa ve Seyyit Beyin talanlarının âşıkı bir zat, o Takip ettiği metoda na- zaran merhumlarımdan müstefit olduklarına şüphe yok» - tur. Çünkü O Hüsnü Yusuf Beyin Ali Rıza Bey yedinde mah fuz kroki koleksiyonunda gördü- ğüm eserler (Enkr) umulü gayet fini ve artistik desenlerdi. Celâl Bey merhumun tarzı ifade- lerinde de ayni dikkat ve itinayı görmüştüm. Klâsik, temiz bir ifa- del san'at... Merhum Hüsnü Yusuf Bey biz- de Avrupaya ikmali tahsil mak- sadile intihap ve izam edilen ilk resim muallimlerindendir. Fıtri tidadı sayesinde büyük kabiliyeti- ni tastik ettiren bu san'atkâr caki mühendishanede muallim bulun- duğu sralarda pek çok — eserler bedesten köşelerinden bilen ellere geçmiş veya geçme- Miş diyebileceğimiz bu — eserler bir aralık Büyükdere bentlerinin tamirine de nezaret etmiş, âbidatı İslâmiyenin hüsnü muhafazası u- ğurunda büyük hizmetlerde bu- lunmuştur. ürk ve hakiki müslü- 'atkâr sahte bir. görmiyen, ibdaatını devrin riyalı âhengi & hissetmi peyizaj tablosunda Küçük bir fi. bulunduğu için salonunda ta: likini arzu etmiyen (© resimli zamanda o, vicdan denilen mab- kemei kübranm fetvayı manevisi. ne tebaiyetle hareket etmiş, hüdai kudretini hiçbir zaman a Dai Mubhitinin cehil bataklığı içinde bir zambak gibi pâk ve ne- ih len, lekesiz bi 19) Sultan Mehmet Hamis Dol- mabahçe sarayına nakletmeden evvel sarayın tanzimile meşgül 0- lanlar haremağaların kahveoca- ında Fransız ressamlarından meş > OTarom) ön çiplak Kalanları masavver bir tablosunun çerçeve. siz tozlar içinde, hem de tersine tubara asılmış olarak bulduklarını duymuştum. Sultan Azizin sefa- het devirlerinde her o nasılsa bir aşkı san'atla sayısız altınlar sar- federek elde edebildiği bu eserle- sin içinde (Jarom) gibi talihsizle- ri kimbilir nerelere hicret etmiş- tir. Sultan Hamidin Dolmabağ>e sarayından firar eden bir (Zona- ro) suna bedestende bir aralık te- sadüf ettim. O da (adiyö) deme- den uçtu. Biz kıymet kelimesinin manasını öğreninciye kadar, kor- karım, daha çok eserler uçuraca- gız Sultan Abdülâzizin hediye ser- | pintilerinden bir tablo da Kaleli lisesinde vardı. (Ojeni) nin por- tresi olduğunu tarih muallimi söy- lemişti. Bu talihsiz resmin çerçe- vesine itibar edilerek çırçıplak bi- rakıldığını da bilirim. Şimdi bil. - mem na ölemdedir. Herhalde bu resimler bir müzeye toplansa çok iyi olacak. ssubuna akorda ihtiyaç | İ mesi sırf bir tesadüfün mükâfatı kat ediniz, bütün orijinal miz menfi sahadadır. ir gün bir huharrir Shakespeaire'in dehasını inkâra kalkışmak (küstahlığında bulunur. Bu suretle bütün dünya zekâsmın ve tenkidinin üstünde bir muhayyel şato kurmak heve- sindedir. de bir başka muharrir, Luigi Pirandello'mun — kıymet ve büyüklüğünü inkârla onun fikirle rini kofluk, yazılarını soğuklukla itham ediyor. Temaşa tekniğini yıkarak yeni bir teknik kuran bu | büyük sanatkârın eserlerinde, bü- cum eden muharrir, hiç bir orüi- malite bulmadığmı söylüyor. Hal- buki Pirandelle örijinalitesile şöh- | ret bulmuş bir temaşa üstadıdır. Birkaç sene evvel Darülbedayide temsil edilen “Altı şahıs muharri- | rini arıyı si üstat için kâfi | bir vesika değil midir?.. ilel tastik ettiği ların kabul ve | âhileri, üstatları in- | kâr etmekten neden zevk duya. rız, bilmem? Buna mukabil kendimize bir çok dâhiler meyda- na çıkarırız. Pariste, Berlinde, A- merikada Pirandello'nun peres- tişkârları bu büyük adam icin me- ne şerefsiz bir orijinalitedir!. Pirandello bugün kendisine öy- yüklüğü artık müna- kaşa kabul etmez bir hakikat ol- muştur. Sayısız hikâye ve roman, 50 kadar piyes yazan Pirandello, beynelmilel tenkidin alnına yazdı- ir vi İstanbuldan yükselen cılız bir münkir sadasına © kulak bile vermiyor. Pirandello bulduğu © yepyeni | poyehologişue nazariye ve teeri- leri, sapsağlam tekniği, ile bir dağ gibi aza-- Harp sonunda, gene Pirandello buldü. Uzun lâfn kısası: El oğulları- ran dâhileri de var, üstatları da var, Biz kendi İm. Reşat FEYZİ mahsusasıdır. Hüsnü Yusuf Bey bi 'onard) adı kârdır. pimi camiinin. ve hariç bütün teferrüatını, bütün | inceliklerini İmei) ederek kü- | gük mikyasta güzel bir maketini vrf bu inci: zabın tesiri alımda © yorulmayı nü Yusuf Bey bu eserini 1265 te kolağalık zamanında mühendis. - hanede muallimken Yapmış, imti- hanı umumide talebelerinin eser- derdimize yana- Selçukilerde çizgi ve ati hemen hemen diyebi mari eserlerile daima yanyana dır. Selçuk san'atinde ekseriya iddia edilen Bizans. tesirinin çok mahdut dnğe bir hakikattir. letin özü Hıristiyan olan san'atten müstağni olacağı da âşikârdır Ge- rek Salçuk ve gerekse bunu takip eden Osmanlı san'atinde en kuv- vetli karakter sadeliktir. İslâmiyeti kabul ettikten sonra Türklerin canlı mahlük resmi yap | mak hususunda gösterdikleri taas sup, Türkün resim san'atindeki bü yük kabiliyetini isbat eden şahe- serlerin başka sahalarda tecel De sebep olmus, onları hat ve tez- hip ve bilhassa tezyinatçılıkta res me olan iştiyaklarını tai bur etmiştir. dökülen ez dür lardaki, kubbe etrafındaki yazı lar en eski yazı nümünelerinden ir. Diğer camilerdeki yazılar bilâhara tamir görmüş oldukların dan eski hallerini muhafaza ede- memişlerdir. Yıldırım, Yeşil Cami, Yeşil Türbe kapu ve pencerelerin deki oymalarda görülen sülüs ya- zılar emsalsiz birer san'at eserleri dir. Yeşil Camideki küfi yazılar keza bu zümredendir. Ulu Cami- in yazıları yakın zamana sit ol makla beraber hat san'atinin en mütekâmil nümuneleridir. Abdül sr) Rahmi Civan, İzzet ve Şe- Efendilerin yazıları mevzuu abe Yesarinin şaheserle- rini ve Reisülhattatin Hacı Kâmil Efendinin bedialarmı zikretmek icap eder. Osman Nuri Efendinin benim elimde mevcut talik bir “Ve hüve ali küllişey'in kadir”i de nefis bir eseri san'attir. Bun- lardan sonra ayni kıymeti haiz el yazması kuranlardaki nesih kır- maları, tezhipler büyük san'at kıy metini haizdirler. Ulu Cami kütüphanesinde 11 lerile birlikte mektebin resimha- | 285 besinde teşhir etmiş. Devrin Pa dişahr olan Sultan Mecit bazı se peler mektebe gelir, umumi imti hanlarda bulunurmuş. O sene te- olarak tam resim imtihanı na derhal irade etmiş. Hüsnü Yusuf Bey, benim mah- timal Viyana muhiti zevki san'at- küâranesini pek tatmin rek oradan Parise ve tebbu maksadile Belçika ve Ber. lini dolaşarak her halde İtaiyayı demiye- tir. Çizgilerinin konstrüksiyonu: na (construction) bakılırsa büyük nasayihi * keviyyesi irileri lür. İstanbula avdetinden'son dergâhı | yete terkedilmiştir. Topçu mektebi kütüphanesin- kendi parak hediye ettiğini mahdumu Celâl Beyden dinl. Meşru tiyet iptidalarında ibtişara başlı- yan Osmanlı Ressamları Cemiyeti mek arzusu ile bu protrenin klişe- sini birçak zahmetlere ve külfet lere katlanarak elde etmiştik. Bal kan muharebesi münasebetile ta- aaliyet eden bu mecmuanın klişeyi ressam Avni Lifij merhu- ma tevdi ettiğini haber aldım. Bil. me bu klişe mevcut mudur? i sene evvel Halıcıoğlu lisesi ağalar beni Kuleliden bu- muallimi olarak nak- Müzehbep bir kuran sahifesi —— er a rm letmişlerdi. Kütüphanesinde böy- le bir portreye tesadüf etmediğim gibi nereye gittiğini, ne olduğunu bilene de tesadüf edemedim. İbti- mal nakil esnasında ehemmiyet- siz bir tasvir diye bir tarafa atıl- dı, yahut mektep debboyunun'bir köşesindedir. Memleketimizde müzelerin bı asil, necip hami nas, salâhiyettar bir | kalemin “İlk nakışlarmızın en marufu- dur” takdirile tespit ve ilân ettiği bir san'atkâra böyle emektar bir şükran bırakmıştır. Bu hatıra bir mektebin en kıymettar bir serveti olabilir, ona kimsenin desti temel- lükünü uzatmağa hakkı da yok- tur. Fakat bir eser bir mabet gibi umumun, ezcümle san'atkârların tavafgâhı tetebbuudur. Bu nökta- yı iyi bilmek lâzımdır. Bir tarihte Fransizlar Mesonye'nin bir eseri- Bi Amerikalılar satın alıyor diye kıyametler koparmışlardı. Biz bir Hüsnü Yusuf Beyin bile ziya- ima'sebebiyet verirsek zanmederim hiç iyi bir şey yapmış olmayız. Bu eser vardır. Gayet kat mev- cudiyeti: gayet kat'i olan bir'eseri telif yaşıyor demektir. Yalnız ne- rede yaşadığını Mi ve bildir. mek bütün vatanda: uğratmak, toz toprak içinde çürüt mek bir sa etmeden feci bir kıymetnaşinaslık ter, inci asra nit bir kur'an nüshası vardır ki bu 52 - 1 eb'adında ve kalınlığı da 21 santimdir. Rivayet edildiğine nazaran İslâm âlemin- sahife- de on bir satır vardır. Yazısı sü Hüstür. Altm kabartma sure baş- lıkları ile sonundaki tezhip edil- miş iki sahifesi harikulâdedir. Bu ye buna mümasil eski kuran nüş- halarında müzehhep pi sanna' cilt kapakları ve saireye umumi kütüphanelere, Asarı İslâ miye müzesinde ve Topkapı sara- yı kütüphanelerinde tesadüf od. lir. Gene Âsarı İslâmiye müzesin- de ceylân derisi üzerine yazılmış bir kuran vardır ki bir şaheserdi emi im ık dev zelmi Acam tesiri ye bulundukları iddin — edilmiştir. tımızda olduğu gibi resimde de, elde mevcut minyatürlerin delâle tile bu tesir gayri inkâr bir z ça bir başkalık mamile bir ayrılık, arzeder. Konyada Mevlânanın yeşil kub besini tezyin eden Abdurrahma- nülmevlevi ve Yeşil camii tezyin eden Bursalı nakkaş Ali misal o- larak zikredilebilir. Meselâ çinicilkte Kütahya ve 'ürlcün yaratma iyük bir bürhan ola- Tarih, bu san'atin Kütahyadan evvel Ankarada ilk müessisi ola- ık Haci İvaz nammda bir san'- kâr kaydeder. Kendi namma inşa ettiği bir mesçidi vardır. — zatın bilâhare Bursaya şil cami ile (Yeşil Te inşasına nezaret ettiği Yeşil ca- iin kapısı üzerindeki kitabeden anlaşılmaktad. Uğuznameye nazaran 828 Muradı saninin gazabına uğrayarak gözlerine mli çekilmiştir. Memleketimiz. çini- Deri üzerinde san'atı Bir hap Yeni bir Resim sergisi i ürekkep dün Beyoğlunda Galeri dö Möbl salonlarında açmıştır. Ressam Ce- vat Bey, bundan birkaç ay evvel Ankara Halkevi salonlarında da bir sergi açmıştı. Gerek (oGalatasaray (o serçi- lerinde senelerden beri teşhir et- tiği resimlerle, gerekse o Ankara Halkevinde açtığı sergi ile kudret ve liyakatini isbat etmiş olan Ce- vat Beyin bu sergisi de değerli e- Brieux'nün Ölümü Meşhur tiyatro muharrirlerin- den ve Fransız Akademisi azasın- dan Eugöne Bricux ilk Male Niste vefat etti, ileminde bir boşluk bırak- De Onun hayatı © gençlere ve bilhassa muhteris ve sabırsız di- mağlara bir sümüne olarak gös- terilebilir. Brieux çocukluğunda bir ma- rangoz çırağı idi. Tiyatroya olan hevesi onu geceleri kendi kendine çalışmağa, tahsilini ileri götürme ğe sevketmişti. Delikanlılık çağı” na girdiği zaman marangozluktan ticarethane kâtipliğine geçti. Ve bir müddet sonra Salandri ile müş tereken yazdığı iki küçük piyesi temsil edildi. Kâtiplik onun arzusunu tatmin etmiyordu. Brisux gazeteciliğe a- tıldı ve on sene bu meslekte kal- dı. 1890 senesinde, Antoine'ım te- sis etmiş olduğu Thöatre Libre'e yalnız başıma yazdığı ilk eserini verdi. Bu eser büyük bir muvaffa- kıyet kazanamamakla beraber a- lâkadarların nazarı dikkatini cel- betmişti. Fakat iki sene sonra temsil 6- dilen Blanehette ismindeki piyesi muhtelif tiyatrolarda binlerce de- fa oynandı. Bu eser otuz seneden- Brieux kırk tane kadar piyes yazmıştır. Gazetecilik mesleği ona daima yeni şeyler bulmak, halkın alâka- dar olduğu mevzuları intihap et- mek fikrini telkin etmişti. Bu iti- barla sahneye koyduğu © eserler temas ettikleri içtimai © dertler, tam vaktinde ortaya attıkları me- selelerle halkın zevkini okşuyor ve şiddetle alkışlanıyordu. mumiye Üzerinde mühim tesirler biri Robe Rouge | piyesi Ki a ali ılahata yol açmış, Lo remplaçantes çocuk büyütme usullerinin daha salim bir şekle nakledilen Les Avari&e de (o halk klinikleri açılmasına yardım et- miştir. Brieuz'nün ilk muvaffakıyeti- ni temin eden Blanchette piyesi i- se o zaman şimdiki hürriyete ka- vuşmamış olan a kadınlığa yükseliş ve kurtuluş yollarını göstermiş ol- ması itibarile Fransa için hâlâ es- kimemiş sayılabilir. Hakikati ve ( doğruluğu seven Brisux tiyatroyu bir eğlence değil bir terbiye ve terakki vasıtası © larak tanıyanlardandı. Yani san'- ati san'at olduğu için sevenlerden değildi. Bunun için tezli piyesler piyesler ekse- sinde bu mahzurları bertaraf et- miştir. Onun yalnız canlı tipler yarat şikâyet edilebilir: dam ü vetinin büyük bir kısmını bir mü- küfat ihdasıma tahsis etmişti. Tekrar basılan eserlerinin ilk kısınını teşkil eden kitaba ge 'dime olarak şu satırları yazmıştı serleri ihtiva etmektedir. Üsküdar li ressamın Üsküdarın gayet ka- be i tesbitte la Taş İ bir san'atkâr olduğunu am görüyoruz, Cevat Beyi tebrik ede- siz

Bu sayıdan diğer sayfalar: