1 Ocak 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

1 Ocak 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

emrine 1K. SANI 1933 Ankara caddesi, 100 Ne möresi: İst. Milliyet “Telefon Numaraları: rrir ve Müdür: 24318 işleri Müdürlüğü 24319 i geçen nüshalar 10 kes . Gazete ve matbanya sit ilir. Gazetemiz ilânların me | | e piyangosunda ikrami. erde, bakarada nız, hepimiz ortadan alış veriş te sr kalkar. ininde birisi küllrâ da 932 senesinde rastgeldiği- hâdise ne idi?.. Di. n sonra Terkos kum- ii tahsildarının bir Rama z TİYA TRO TENKİDİ Kadın Erkekleşince ve üç tabloluk ko- ile içtimai bir derdi gözleri- önüne koymuştu. Üstat tro eserinin komedi şekline bü rünmüş tezli bir piyes olmasını is- temiştir. Esasen onun bütün ro manlar: bizi evvelâ güldüren fa- kat sonra «“zündüren içtimai 6 tütler değil idir? Kadın erkekleşince ne olur? Erkek te ister istemez kadınla» #ır, kurulan yuva çöker, aile oca- $ı tütmez olur. Kadının erkekleş- mesi, evini terkederek erkeklerin işine karışmak istemesi bunlar ka dar ve belki bunlardan da büyük bir felâket daha hazırlar: İ Çocuk bakımının ihmali ve çe” cuk vefiyatnın çoğalma Hüseyin Rahmi Bey evli ka- | dınlara: -— Kocanızın kazandığı para ile iktifa edi vanızı terketmeyi Diyor. Ve, ilâve ediyor: — Zaten kazandığınız para tu- valetinize gidiyor. Eve faydası ol- k Ve kapıyı açar.. Ba | İ sında takke, gözlerini uykundan kalktığına delâlet eder tarzda inler, entari, yö çorap, Şam hırkası ve şep şep terlik... Çatık bir | surat ile tahsildara — Terkos!.. Beriki > eliyle kulağını ileri — Kimin malımı kime satryor- adam! Gazeteler ların ol diye bağır bağır bağı rıyorlar.. Ben bu milletin evlâdı değil miyim?.. Mübarek Ramazan da senin başka işin yök mu?. — Efendim! Terkos Şirketi... — Haydi, efendi, Terkos Şirke- i Beni belâya .. Kapı tahsildarn mız olmadı mı?.. satın alacağız? Şarlo — Hafif siklet beyin Arkadaşımız Vâlâ Nurettin, Akşamda dimağları rin siklet sınıfları gibi ağır, orta ru mu değil ei Beli münakaşa edemeyiz. Çünkü dimağların ağır lığımı tartacak terazide belki itti- fak edemeyiz. Onun için bunlara itiraz etmiyorum. Amma içlerinde Garbın hafif siklet isti dur. VA-Nü pek iyi bilir ki ( kendi sahasında emsali gelmemiş bir adamdır. Bütün filmlerinin «e naryosunu kendi yapar, onları sah neye o vazeder ve onları kendi oy nar, Son senelerin en büyük artis Wi (Şarlo) olduğunda hemen he- men o berkes | müttefiktir. OE ğer elimizde dimağların sik letini © ölçen © “terazi || Şar- loyu hafif siklet dimağlar arast- na atıyorsa dünyada değil orta ve ağır hattâ hafif siklet dimağa bi- le ender tesadüf edilir. Tereddüt FELEK kadının daktilo maaşı evine d tuvaletine gidiyor. Bu hakikatleri dün akşam karşızım. yesinde iyi etmenin da kaldık. İnsanlığın açılan bu yeni yara çaresi nedir? Hüseyin Rahmi Bey buna ce- vap vermiyor. Bunun çaresini ara» mak yalnız ona değil hepimize dü şer. Üstat yalnız piyesin sonunda bir nasihat veriyor. Bu © nasihati | burada benim Darülbedayide Tevfik Beyin ağ- zmdan dinlemeniz daha münasip Çünkü Tevfik Bay makul dü- şünen genç kafalı bir ihtiyardır. Bu zatın her şevden evvel menfe- atini gözeten Mebrure Hanım is- minde bir karısı bir de ufak bir u altında “bulunan bu öksüz kız zengindir. Fakat Memduh: bir gence gönül verdiği gibi reyya da başka bir kadını se tedir, Hana, Oğlunu dalgın gören Mebrure Ha- nım bu halinden © şüphelenerek Ayşeyi onu takibe me- huk eden bir kızla sevişmektedir. Mebrure Hanim oğlunun genç kalbinde kav gibi parlıyan bu. . çin bu ateşin sönmesini beklerken hiç ümit edilmedik bir hâdise o- lur. Süreyya ile karısı bir otomo- bil kazası neticesinde yaralanırlar ve bir doktorun refakatinde elleri ayakları sargılar içinde eve nak- edilirler. Mebrure Hanm bu vesile ile oğlunun ovli olduğunu öğrendiği zaman küplere biner. Süreyyanm. hayatı tehlikede olduğunu düşü- nüp başucuna koşacağına valde- liğe hiç yakışmıyan bir hareketle onun aleyhinde atıp tutmağa baş- lar, Yalnız Süreyya valdesini gör- mek arzusunu izhar edince Meb- rüre Hanımın kalbi yumuşar ve gözleri yaşarır. Genç karı koca iyileştikten son va artık Tevfik Beyin evinde ka lırlar. Zaten kaza vak'ası da, her — biraz bu neticeye var- ihdas edilmişe benziyor. meli kaf. bir kadın olan Mebrure Hanımın modern bir ka- dın olan Nebahet Hanımla arasm- da tahmi başgösterir. Kavgalar başlar, er halkı biribirine girer. Nikmyet Sü. reyya karısmın yebe olmasına rağ men babasının evini o terketmek mecburiyetinde kalır. Üçüncü perdenin birinci tab- odada görüyoruz. Ye- hetle köhne bir o apartmanın son maktadır. Salıncak perdesi Füze girla şişen bir pencerenin önüne kurulmuştur. Münavebe ile işleri- ne giden fakat her gün vazife ba- çocuğun üstüne şefkatle iğildikle- rini görmedik. Süreyya bir yandan eski metresile muhabereye başla. maştar, Sahnede muvaffakıyetle taklit edilen yağmurlu bir akşam Neba- het sonra da kocası eve reldikleri zaman bütün ün rüzgârlı pence- renin önündeki salmcakta kendi haline terkedilen çocuğun öldüğü. nü görürler ve yeis içinde küçük cesedin üstüne kapanırlar. Bu felâket karşinnda Tevfik ağzımdan değil | i | para âkıyor su yibi... ık İrim var ki, istersen sana da bir bu kadınla gizlice | i | Para masıl su yibim akıyor? | Yılbaşı geldi ya, Mordohaya da yeni bir iş yıktı. Eline içi do lu bir çanta, almış, göğsüne de İçeşit çeşit yeni sene takvimleri asmıştı. Kahveleri, lokantaları, | meyhaneleri, dolaşıyor, eh, her girdiği yerden debir iki tane İ satmadan çıkmıyordu, Dün yolda tanıdıklarından | Moize rastgeldi: — Bonjur. M. Moiz.. — Bonjur, Mördehay, nasıl- sn, iyisin? 'ok şükür Allaha. — İşler nasıl Sorma, öyle iyi yidiyor ki: | böyle yüzel yünler görmedim, | —E, ne satıyorsun ki?. — Kalanderiye.. Oyle çeşitle | tane vereyim. — Kaç par ! İ — Eli kuruş bir tahesi.. İ — Eh. pahalı deyil... Amma | bir tanesini veriyorsun elliye.. | Haydim Allaha ısmarladık. Bir İakşam yel, bizim Rebeka çok | memmun kalır. — Amma şimdi nerede oturu | yorsun? | — Yine hep o eski evde.. | — Mersi, mersi.. Yelirim, ye lirim., — Orevar Mordehay.. — Orevar Moiz. Mordehay Moizden ayrılır ay rilmaz, derhal eski eve koştu: Bonjur Madam Rebeka.. Sizi yordum. daha iyi oldum. Yolda Müsyunuz beni çağırdı. Dedi ki: “Şimdi yüzerimde u- fak para yok. Git bizim Madam Rebekaya, senden bir kalanderi ye alsın... Peki, alalım Mordehay... Kaç para bi — O da sizin — Bir lira çok yil mi? — Hiç çok olur mu? Müsyü | müz ucuz dedi. ' — Peki, öyle ölsün. —ş—ş efendi silesile en; karı koca rasındaki dargınlık unatulur. Aile Efendi ailesile gehç karı koca a- efradı çelenkli küçük tabutun ö- nünde birleşip lar. O za- man Tevfik Bey gerek ailesi efra- da gerekte piyesi seyredenlere demin bahsettiğim kısa een sı vererek anan vazifesi çocu, doğurmak değil onu büyütmek oi duğunu söyler. Piyes tam bir âhenkle temsil e- dildi. Darülbedayi © san'atkârları büyük bir gayret sarfına — lüzum rollerini. kolaylıkla ve pürüzsüz bir şekilde başardı. Neyyire Neyyire Hanım men- alı Tünü, 1. Galip Bey de Tevfik Bey volümü lardı. Süreyyayı H. Kamal Bey, Nebaheti Bedia Mi vahhit Hanım temsil sti. H. Düztaban Ayşe — rolünd. bir kere daha kendisini takdir — mek fırsatını verdi. Eserin muvaf- fakıyetle temsiline yardım eden. ler arasında Şaziye, Şayeste, Me- Tâhat ve Hülya Hanımları zikret. | mek lâzımdır. i M. FERİDUN | Yılbaşı Takvimi — Mersi Madam Rebeka.. Mordehay lirayı alıp çık tan bir dakika sonra Moi: - ne geldi, Rebeka meseleyi an attı. Fakat takvimin bir İiraya alındığını işidince, gözleri fal taşı gibi açıldı: — Vay eşek oğlu eşek, dedi. | Hemen hizmetçi Okızı çağ dı: - Koş M. Moizin arkasın- İdan.. Hani demin buraya geldi, İ elinde çantalı adam.. Söyle he men yelsin.. o Kalanderiye için çağırıyor dersin.. Hizmetçi “hemen ' fırladı ve | Moizi yakaladı: — M. Moiz, sizi bizim M, is- yor. Kalanderiye için.. l — Anladim, anladim. Ben- || den kalanderiye istiyor, Amma | benim şimdi çok işim var; Yele mem, Sen al şu kalanderiyeyi, götür M. Moize.. Benden de se | lâm söyle.. bana kalanderiy: enin. ver, M. Moiz Hizmetçi, edeceği zehabr ile gi şıdığı küçük çantaya davrandı: parasım | eml çek selim; Pantalon Veli Efendiyi dün gece arka: |, iler: ları sa — Mutlaka bizimle beraber | ne eğleneceğiz? | Birsin... — Fakat ben rakı, şarap iç- mem. — Bira iç. l Veli Efendi razı oldu. Karı amdan bir saat izin k i- Ş» kafasında bin törlü plân kur du. En nihayet karar verdi: — Canım düpedüz ğruyu söylerim. Yılbaşıdır bu ne olur? derim. Eve geldiği zaman © karısmı : ve bir puntuna getirip meseleyi e Nasılsa karısı razı olmaz mı? — Fakat içki içer mz kas fanı patlatırım, diye de bir ihtarda bulundu. Veli Efendi evden çıktı, ar- kadaşlarını buldu. İhtiyaten ye- mek te yememişti. Artık herke bir şey söylü| yor, kahkahalar perde perde yük seliyordu. Bir aralık Veli Efen- diye takılmağa başladılar. Adam cağız vakitin yavaş e ş geçti ğini fark © ediyordu. Kalkmağa hazırlandı: Allah aşkına bir kadeh da- ha Veli Efendi! Hatır kırılmasın “diye bir ka- deh daha içti. Derken bir arka- 'daşı bir kadeh konyak içirdi. Ö- teki rakı dayadı. Vakit gece ya- rısını geçiyordu ki, Veli Efendi- nin beyni iyiden iyiye dumanlanmış | "» tı. Teki çift görmeğe başlamıştı. Fakat ibtiyarlığile alay ettirme- mek için, sarhoşluğunu belli * et- memeğe çalışıyordu. Fakat otur. sa habire & içirtecekler, o zaman iş emıyacak. Bu kadarcık olsun muhakemesini kaybetmemiş olan Veli Efendi, bu sefer azimle ve | irade ile kalktr. Daire GA larmın bütün karşı ugün son gün AYYARECİLER | İJİK'te, görünüz. Ota Karan EMİ, MAJİK'te Bu akşam: Başlıyor İlâveten: Hyo dünya havadisleri. SON Ha GLORYA Sıncmazına « oyuğ9” ve sıcak iklimlerbakir Tormanlarında cereyan © Tm MR ei a fevkalâ”e gar ve Orijinal Franszcı nini seyrediyor. ERiNND KUVVETL4EYECAN AMATÖRLERİ ! OPER SİNEMASINA gidiniz ve FRANKENEİN'den daha müetsir ve daba j olan güzel kadınlar içüsanları kıskanan bir maymı ma lerini ve doktor Miraci uşağı siyah nda Üle yaptığı ese MORG SGAĞI CİNAYENİ minde görünüz. | anil kapı m yor ve korkunç Yalnız sen şimdi)... görünüyor. Anny Ondra vesan GÜNAHKAR 'ARTİSK EZ filminde pg JEAN GABİN ve Otomobil Sirgortalarmızı Jalatada Ünyon hanımda anında kâl ÜNYON SORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfası icrayi muamele etmekte olgf kumpanyasma bir?re uğramadan Sigorta yaptı” .5 maymız, ilefon: Beyoğlu Uyandırmadan eve Ne gezör? Saat üç iz di MR rin hâlâ bekli bekliyar,. Veli Efendi dışarıya serin hava ile biraz İNE Sağa sola yalpa vurarak, azan duvarları tutarak, hele yhnaz | hiç şaşırmamağa çalışarak güya yürüyordu. Bir aralık sokağı bir | bağdaş kurmuş, eli aç- dam gördü. Perişh kı-| bir çıplak etleri göünü- yordu. nde Merhamet dimarı sızladı. sırada meli “kama yp — Şu adama pantalonünyi ve- | pantaldu vardı. He de de rirser.. İlke deşik.. Heri görünüyerde. Pu Ve çıkardı verdi. Şimdikarı- | kış havasını elleme gaakar a sna düşünüyordu: olmasın dir pantalonemu ona — O mutlaka uyumuş olcak. ' verdim. evdeatun .ormuş gbi, birde Diğer kaybetdiş.. Ayol sok” ini | böyle zezmiğe utanmadır Veli Efeli, bir kere dvi Gözlerini bir kert Parınğmı ağzma iz — Sus Krıcığım, dedi hatırladım. Pan! ir adama erdim. Üstürü" Müliyet, in romanı: 22 | Buüsimsiz şey gelmedi. Ven Ss E N ve B E N Lek yekyorray iye erler cek. Dışarıda aydınlık bir gece var. Traçadan içeriye kaçtım. Kendi Muazzez Tahsin — Leylâcığım, geçiktiniz, bir karanlık geceme gömülerek Al lahın ısığma gözlerimi o yumdum. kazaya uğrarsanız diye pek me | rak etim... dedi. İ | lerimde parlıyi k nu derhal anld. mu gibi şeffa elini başıma du: — Hayatım er zaman gözlerin gibi berrak veemiz olsun kızım. Diye dua ei. Nejat bu ihneder ca“ sıkı- lir gibi uzaklarken, benim gö zümden akan İr tek damla yaş, münzevi ihtiyân ayağ düştü. Gel kızmişana kulübemi gös tekrarlamıyacağııza söz vermişti- | niz ya!.. —Söz vermiştim. Evet.. Fakat sizin, bu hayatı tanımıyan. sev- mek nedir bilmeyen esrarlı gözle- riniz ve güzelliğiniz karşısında. — Sözünüzü» bitirmeyiniz. . ri- ca ederim., dedim. Ve sesimin ilk defa, nereden bulduğunu bilmediğim dürüşt a- hengini ıstırapla ve hayretle din leyen zavallı genci bırakıp içe- riye girdi Bir hafta sonra (gidiyoruz. On beş gün sonra İstanbulda ola- ir balmu- koy- — Cennete erişmek için bu ka- darerk zahmet çok mu? Deyneklerimize dayanarak — te- peye vardık. Burası çıplak bir yamactı. Göz- lerimizle etrafta kulübeye ben- zer bir şey araştırırken ve za, saçı sakalma karışmış, rMızı yanaklı, uzun boyu bükülmüş, ma vi gözleri solmuş bir ihtiyar pr tı. Aklıma “Jüslen” geldi. Hayatı- nm son günlerini bir dağ başmda tek başına geçiren rahip. Mütecessis gözlü seyyahların ziyaretlerine alışkm olduğu her halinde belli olan bu nur Yüzlü a- dam beyaz bıyıklarının altinda hâlâ inci gibi parlayan dişlerini göstererek bize güldü ve ağır bir sesle, fransızca: — Hoş geldiniz genç yolcular! dedi, Bütün ziyaretçilerim gibi siz de merede ve masıl yaşadığımı öğrenmek için geldiniz değil mi? Bu nur yüzlü, temiz tabiat adamının elini öpmemek için ken dimi güç tuttum; o kadar insana candan hürmet telkin eden bir ha- li vardı. Fakat, insanlardan uzak ya- şayan bu yarım vahşi adam. göz- . dakikalar ve mephut, bu güzelliği sey Ma içerisi e getirdik. Binbir türlü dık.Bunların arasında Lüb kadın kıyafeti var ki, ya- Limon ve mandarine kokan odamda Mei vap içli ve hasretli idi. İ vali eşimi yalnızlıktan şi kâyet ediyor: Daha mı gelmiyecek siniz? diye soruyor. Bir hafta sonra gidiyoruz. Fran sız arkadaşlarımla ayni vapurda Paule, alaylı kahkahasile gül” dü: — Nejat Bey, bu kadar çok kor kuyordısanız o karmızın yanmdan ayrılmamalı idiniz. Buna Nejat biraz kızdı sanı- rım; cevap vermeden kolumdan tut tu ve yukarıya çıktık. odaya gir- diğimiz vakit: — Bu Fransız kızları biraz ge- veze ve delişmen oluyorlar. dedi, Sonra yüzüme dikkatli dikkat- li baktı: — Lelâ., yanaklarının rengi ye- rine geldi, Eski çocuk yüzünü bul dum. Buna pek memnunum, İki ay İstanbuldan uzak kaldığımıza “değdi. Artık avdette, sinirli kü- çük kızlar gibi sararıp solmıyacak- sın i yavrum? Bir baba, bir kardeş şefkatile saçlarımı okşadı, yanaklarımı öptü. Fakat bu sokuluşta eksir olan isimsiz bir seyi bekleverek ii Er tit redi, tereyim, Başka bir #handa olsa. belki bu ihtiyarın yklaşmasından kor- kar; vahşileşirdi; fakat bu veni hn dağında, ifanın gözle bende derin bir emniyet vetimat uyandırdı. Onu takip etin. Nejadin ya- nımdan geçerken — Bak Leylâ Ne bulunmaz kü çücük çiçekler Vr burada... Bun- ları toplıyacağını, dedi. İnsanlardan upkta yaşayan, in- san dostu ihtiyat, climden tuttu. Tepenin arkasımKloğru yürüdük; r.— Leli.. yorgunluğuna değer- 1 orada, tabiatin oduğu bir kücük” mağarayı işaret gti: imiş möğer. , Buraları. yor yüzünde İl cennet! Fakat Yol daaz külfetli | İ — İşte benim sarayım! küçük | kız. n karanlığında Pi tır. ilk defa olarak bir şe ettim. Fransız dostu. beri benden uzak duran genç Fran i sız dostum yanıma yaklaşı Müsaade eder misiniz? Sizle birlikte seyahat edelim, Tatilimi- zin son günlerini burada geçire, cek yerde İstanbuluda görmüş olunuz.. Sizin İstanbulunuzu... — Pek memnun olurum. de Evvelâ söylemek istemezken sonradan karar vermiş gibi: ayrılacağım — günü, mümkün olduğu kadar, uzaklaştır. mak istiyorum. Gustav, dostluğumu- .za vazık etmeyin. Bu hikâveyi jadı görüye- Tum ve kalbime garip bir acı düşü- yor. Ayni gün.. Öğle yemeğinde, Amerikalı sey- yah. ta karşıda görülen tepe üze rinde klübesini kurmuş olan bir münzeviden bahsetti. Bunu gör- mek hevesine düştüm. Nejada yal vardım. Benimle gelmeğe razı ol- du. Bir otomobil tuttuk. Yama- i ona söyleyecektim; vak'adan sonra onun ürkek gözlerinin rına acıdım.. ona karşı istemedim ve sus- imiz vakit saat do- ıştu.. Nejadı meraklı la salonda dolasırken bul- keştuz Burasını yakından görmek isterim, Tabiat karşısında daima iâkayt | yüzümü bozmayan Nejat: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: