12 Şubat 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

12 Şubat 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(Başı iinci sahifede) vudur, Kendisi için yapıcak vazifeleri vardır, Buna göre, bir devletin hudutla- rı meselesi etrafında mev. cut oldukça beynelmilel camianm istil- zam ettiği tam verimli mesai imkânsiz- dır. Filbakika, bu şartlar dahilinde, neti- cede devletin heyeti ile birleşen gün- lük hayatın yerine milletin hayatını muallakta tutan sıkıntılı bir siyasi mese la ikame edilmiştir. lar Umumi harpten evvelki sulh devirle- rinde, günlük hayatta hiç bir hudut en- dişesi mevzuu duy Milletle- Tin, hudutlarının akibeti hakkındaki hu- zurumu yalnız harp bozdu. Yeni sulh muahedelerinden biri, bazı masum tema- bilir ve böyle bir noktai nazar teatisini reddeden devlet sulhu tehdit etmiş ve ya- hut beynelmilel ruhtan mahrum bulun- muş olmakla ittibam edilmek tehlikesi” ve rettiği bir harekettir. Atina muahedesi, sulha süslü ve müpbem lisanla yazılmıs misaklardan daha ziyade hizmet eden si- yasi realist bir eserdir. O misaklarda, a- Ücenaplıklar birbirine © derece karış- miştir ki bu hükümlerin size bir şey mi verdikleri, yoksa sizden bir şey mi al- dık'arı ber vakit bilinemez. Nihayet A- tina muahedesi bir adalet eseridr, zira mutlak olarak o alaca karanlığın ihdas ettiği hayal zev. kini tatmak fikrini terketmelidir. Fakat Atina misakımı imza edenler için, erazi hudutları kati ve mü: kabul etmez k nutukta Balkanlarda sulbun tarsi- lünü tebarüz ettirdi. Büyük harp Ben şimdi başka bir zaviyeden hakikati ifade etmek ise'yorum. Büyük harbi görmüş ve onun elim fecayi tesbi- ini çekmiş olan bizler, bizleri sarsan bir raşe hissetmeden bu feci demleri İ lan misakımızm ehemmiyet ve şümü- yaşamış olan çocuklarımız hiç şüphe- siz o vekayii tafsil eden muzlim say - faları okuyarak bu büyük feliketin ne demek olduğu hakkında bir fikir edine ceklerdir. Ben hiç şüphesiz bu lâtif ve Deşeli süvareyi bu elemli hatıraları terkâr etmek suretile kederlendirmek istemen. Bunları hatırletışşım beşeri" yelin bu felâketli kasırgadan ders al- ması içindir. “ Dahilde sulh, hariçte salh ” ğ : ii i : H MU ; i ; Ex H MİLLİYET PAZARTESİ 12 ŞUBAT 1934 M. Titulesko ile Tevfik Rüştü Beyin nutukları Giye nazırı M. Yevtiç ise yapılan mua- | Zalkan Birliği Türk grupu namına hedo ve memleletlerimiz münasebeti hakkında bana şunları söyledi : “ Memleketlerimizi birbirine daha eyi bağlıyan bu mesut neticeden dolayı ken dimi tebrike lâyik görüyorum, Fakat yaptığımız muahede ile yalnız memle- ketlerimizi birbirine yaklaştırmakla kal- madık. Ayni zaman devamlı bir dost- luğun ve bilhasın Balkan sulhunun da sağlam temellerini atik. Bu sulhun ve yaklaşmanın en büyük teminatı müzake- ratımızda hakim olan temamdn ve samimi bir niyette görülebil hassa Türkiye efkâr umumiyesinin mi zakeratımıza karşı gösterdiği yüksek a- lâlen bizleri çok mütehassiz etmiştir. Çünkü bu hadise müzakeratımızın memleketimde Türkiyod ve diğer dar memleketlerde masıl kuvvetli isti- matgâhları dayandığını gösteren gayet kıymetli bir delildir.” Diğer taraftan M. Yevtiç, bu akşam Yunan matbuat mümeesillerini de kabul ederek dört devletin Balkan misakı ile kabul ettikleri yegâne teahhüdün yalnız sulu muhafaza etmek ve kendi tomasi- leri Mechal Yunan askerine çelenk ATINA, 11 (Milliyet) — Dün mi- safir Hariciye nazırları refakatlerin- de kendi sefirleri ve sefaretlerinin sefirleri, Yunan Başve- ti murahhasalar erkânı hazır Bu harici, kili Madam Yevtiçe güzel bir buket tak - dim etti. Ve Yevtiçten, tazimatının kral Alexandre hazretlerine arzmı rica ATİNA, 1i (ALA.) — Atina ajan- smdan: İngiltere sefiri, bugün M, Maksimos Titülesco ve Tevfik > lerine bir 5öle e ar gi ANKARA, ii (A.A.) — Balkan itilâfı misakınm imzası münasebetile Balkan birliği Türk milli grupu na - mına Reisicümhur Hazretlerine aşa- iıdaki telgraf gönderilmiştir: Reisicümhur Gazi Mustafa Kemal Ha. nin yüksek huzurlarıne Yakın mazilerine ait düzmanlık ve aynılık hâdiselerinin kanlı ve acıklı neticelerinden ders almış bulunan Bal kan milletlerinin mukadderat birlikle rini sezişlerinden ve isteyişlerinden donğn Balkan konferanslarmdaki mil li grupumuz ikinci Balkan konferan. 4 arasında Ankarada zatı riyasetpo- nahilerinin, bu mil'etlerin tarihi 4e ve müşterek hedef ve gayeleri kında irat buyurmuş olduğu bi nutuktan aldığı yüksek ve açık metimizin faaliyet ve muvaffakıyeti neticesi olarak Balkan an'aşma misa kımın bu defa Atinada imza edilmiş i kutlu bir hâdirevi gör yar olmuştur. Balkan bir liği ülküsünün ilk tahakkuku demek olan bu büyük eser ve muvaffakıyet- ten dolayı milli grapumuzun en de - ri nminnettarlık hislerini yüksek hu- zurunuza arzederiz Büyük Reisimiz Efendimiz. Umumi Kâtip O Balkan Cemiyeti Ruşen Eşref Reisi Hasan Balkan Birliği mili grupu Başve- kil İsmet Paşa Hazretlerine de şu tel grafı göndermiştir: Muhterem Başvekil İsmet Pş. Hz. ne; Balkan devletlerinden dört memle- ketin, aralarında, bu yarımada üze- rindeki hudutlarının tesanüt ve kefa- etini temin eden Balkan anlaşma mi sakmın dün Atinada imzalanmış ol - mahnı, Cümhuriyet idaresinde ikti - dar mesuliyetini üstünüze aldığımız günden beri memlekete her sahada temin buyurmuş olduğunuz büyük mu vafffakıyetlerinizden biri olarak kut Tularız. Bugün bu yarımada üzerinde ya - şayan milletlerin, tarihi ve coğrafi mukadderat birliklerinin icaplarını tahakkuk ettirmeyi kendine ülkü sa- yan Balkan birliği Türk grupu için bu mesut anlaşma hâdisesinin haiz oldu- dahi bu misak ile, Balkan birliği ülkürmsüzün i'k ve çe - tin kısanını tahakkuk ni » az zamanda yer bulmasını candan ve gönülden dileriz efendim. Umumü Kâtip Ruşen Eşref — Ya şimdi...? — Onunla birleşmek imkân ol. madığını anladım. — O da seni seviyor miydı? — Sevdiğini — zannediyordum... Fakat boduruma kapattıkları gün- den sonra, aldandığımı anladım. — Neden.. — Beni biraz olsun sevseydi, ge- celeri yanıma gelir ve — kimse gör- mr m mrs mine - — eleri iyordu demek, öyle © .. — Evet. Bazan gündüzleri uğ- rar, hatırımı Fiz imi giderdi. Hitay bu muhavereden kendi he- sabma memnun olmuştu. Kendi kendine: — Demek ki Bora bu kızı da sev- memiş. Eğer sahiden sevseydi, eli. ne geçirmişken, aylarca bodurum- da hapsetmez, ne yapıp yapar baş - Yazan: İskender FAHREDDİN ka bir tarafa kaçırırdı. Diyordu. Şimdi Mersâ'ya biraz acımış ve (o Güneş'in husumetin götürüyordu. Fakat orada kızının, Mersâ hakkında halkım verdiği idam hükmünden haberi yoktu. Bu hükmü kurultay. da tasvip etmişti. Mersâ'ya; “Meş'um kız..,, Adını vermişler. il Hitay, kapları pençesinden kur- tardığı (Fırat incisi)ni kendi elile idam satırına götürdüğünün far. kında değildi.. /(Mersa) nın kanını isteyen mabutlar., Hitay'ın köye döndüğünü işiten d seye görünme! Diyerek, ona gizli gizli yiyecek ve içecek getiriyordu. Hitay, bu fedakâr ve temiz yü- rekli kızın öldürülmek istenildiği. ni duyduğu zaman tüyleri ürper- mişti. Mersâ, hen ne sebeple olur- sa olsun, kanı bir kız değildi. Hitay onun Batıkusu tara- fından aldatılarak kaçırıldığını da öğrenmişti. Şimdi Batıkuşu'na da dişlerini gıcmdat m Demek ki oda zannettiği gibi mert bir yeğit değildi. Köye geldik. leri gece, Mersâ, Batıkuşu'mun ken. disine yaptığı zulüm ve işkenceler ğer! ii re bahsetmişti, rtik Mersâ'nm dünyada Hitay” dan başka bir dostu ve koruyucusu yoktu, (Fırat incisi) çoban kızma bağlanmıştı. — Beni sen kurtardın.. Ben bo- durum köşelerinde ölüp gidecek. tim. Senin gibi kaplanlarla döğü ii ia li Bi yurduna Üyenin alara le — Beni babama sen kavuştura- caksm, değil mi? Diye soruyordu. , Hitay, Mersâ'yr ele vermemek i- çin herkesle döğüşmeğe — kim o- İursa olsun — karşısma çıkacak ee e aş ge yemin et. Türk kendisine sığınan ve kendisinden yardım uman bir düşkünü koruyacaktı.. A O sabah, ihtiyar bilginlerlerden biri Ke anlatmıştı: “— Bu gece rüyamda Dicle - Fi. rat nehirlerinin büyük birer yılan halinda şahlanarak döğüştüklerini gördüm. Canavarların o başı göğe kadar uzanıyordu. Biraz sonra gök yüzü açıldı ve üzerimize bir akrep yağmuru yağmağa başladı. MA arm e yer yoktu: Hepimiz in hücumu e karşısında dağ: Bani Hergün bir yazı “Dünya hokkabaz oldul, Hey'eti tahririye odasında bir hok” kabazlık alemi ve onun hikâyesi. Masanın başında yazı yozıyor- dum. Kısa boylu, sarı kıvrık bıyıklı, Iübali kıyafette birisi içeri girdi: — Merhaba beyler!.. — Merhaba". — Beni tanımadınız mı? Tanıdık veya tanımadık diye ce- vap vermeğe vakit kalmadan, mu- batabımız, elindeki ince çubuğu, in tihara karar vermiş gibi, birden bi- re burnuna soktu. Koca çubuğun yarıdan fazlası içeri girmişti. Biz hayret içindde onu ( seyrederken, kend ülüvordu: ir şey mi? Daha benim ne maritetİsrım vari — An.adık ama, sen kimsin? İşte ozaman, — hüviyetini açığa vurdu: — Hokkabaz Talât bendeniz. — Teşerrüf ettik! Burnunun içine mıh gibi sapla nan çubuk, hâlâ yerinde duruyor- du. Baktıkça, içime fenalık geldi- ği için: — Sen hele şunu burnundan çı- kar da ondan sonra görüşelim.. De- dim, Güldü: — Ya otuz metrelik lâstik boru- yu burnuma taksak ne yapacaksı- mız? — Nasrl otuz metrelik boru. — Basbayağı.. Burnumdan £0- kup ağzımdan çıkarırım. Hele bi- ri iki ucuna yapışırsa çıma gibi çe- ker, durur. il (42) parça aletimi aldılar. Ben- ÜR Kar makine yardır KAğt Lala: rın bir kaç saniyenin içinde rengini boyasını kazır, o bembeyaz kâğıt haline getirirdi. Bir pıçağım vardı. Kafa, kol, a- yak.. Korkma kes.. Kestiğin gibi de hemen yapıştır!.. Çok yaman bir pıçaktı ama, dedim ya, bepsini be- — Mendili ne yapacaksm? sün. Sonra ilâve etti: Korkma. Mendiline bir şey öyleyse... Hokkabaz, ver mendili aldı. Bük ba Taki yen le ma biz fark ğladı. Öyle ki, —— Bu rüyayı Enhil mabedine dip Tie binginlere anlattın > — Hemen git, — Anlat! Duaya başlasınlar.. Başımızda yılan ve ak- repler dolaşıyor.. Ihtiyar bilgin © Enhil mabedine koştu.. Mabudun önünde diz çöke- rek rüyasını anlattı. Mabet bilgin- leri bu müthiş rüyayı işitince kor” kularından titremişlerdi. Rüyasını söyliyen ihtiyar bilgi- Bazi İnam m Parmağımı ağzına götürdü? — Sen süzeel.. Mendil sahibi, mendili gözü çıkardığı için, sesini kesti. eğ Arkadaşlardan biri, makasla varın boğum yerinden mendili tü. i Hokkabaz bu sefer de kibriti tedi: — Ne yapacakem kibriti? Dİ sord — Hiçi.. Dedi mendili yak#$ öm! Birisi, hemen kibriti tutuştuf” Mendilin içinde parabulunan W mının alt tarafından ocayır yandığını gözümüzle gördük İlik mendilden, hayır kalmadığı düşünürken £ hokkabaz, bu yaf ve kesik parçaları, | biribirin€ ler gibi yaptı. Bir saniye sonra ni mendili, deliksiz ve yaması3 © hibine uzattığı zaman hep şaşı Bundan sonra, eline (bir dest€ kanbil aldı: — Istediğiniz kâğıdı, söyl zıplatacağım!.. Dedi. Birisi atıldı: — Kupanm ikilisi zıplasın.: Iskanbil destesinin içinden ikilisi, kulakları dikilmö tavşan gibi, yavaş — yavaş, doğru çıkmağa başladı. Bu işte roi alan hokkabs? parmağı olsa, mutlaka farked Bunda da yalnız kendinin bil bir hüner olacaktı. — Peki. Dedik, başka? Hokkabaz, bu sefer de sai mizin ayarm: bozdu. Biri izin cep saatini yarını geri, bir diğerimizinkini üç ileri aldı... — Nasıl yapıyorsun? Diye duk. 4 kimine mik en- üd swal damdan... öm dina i i il i Marsilyaya aldırdı. Pale Kaznev'la buluştum. Bir mim e başla tehlikeli bir ende nene 1 bir Sertelli halkı Eni a Ma : akrep yağmurundâan nasıl cağız..? — Akrep ne demek..?! — Şiddet ve öl (Mersf)nın kanmı mabudun isteğini yal

Bu sayıdan diğer sayfalar: