19 Şubat 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

19 Şubat 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Maadin bal A m le Ergani bakır madeni («1 2 Erganide yapıla sondajlar göster- miştir ki, burada geçen makalemizde işaret ettiğimiz konsantre cevher, fi maden kuyuları seviyesinden iti den miktarını hesap edelim: Görülebilen cevher miktarını tak- dir etmek için evvelâ eski i mıntakalarda yani 65 metre deri ğe kadar, evvelce mevcut olan cev rin yanar kalmış olduğu kabul olu receli maden gözle görülecek şekil- de mevcuttur. Muhtemel cevher mikdarma gelin ce, 60 metre derinliğe kadar yapılmış olan sondajlar, madenin böyle konsan tre edilmiş şeklile asgari 60 metre de- ia kadar devam ettiğini göster - iştir. Bu da 5.000.000 tonluk muhte görülebilen ve muhtemel olan rezerv mikdarı yedi buçuk milyon tona baliğ olur. Hiç şüphesiz cevher sondaj de - rinliğinin altında da devam eder. Yeraltı su seviyesinin Dicle nehrinin bu civarındaki su seviyesi hizasında olduğu kabul edilecek olursa ki, böyle olması icap eder - böyle konsantre şek kilde madenin sondaj derinliğinin al. tında hiç olmazsa daha 100 metre ka neticesine vâsıl olu- ruz, Bunun altında da az kon - santre iptidai madenin devam etmesi lâzımdır. Ergani bakır cevheri saf bir cev- her telâkki edilebilir. Zira d. bakır ve kükürt ii Zikrettiğimiz maden yığınından başka mıntakada bir çok mostralar malüm olduğu halde hiç biri şimdiye kadar tetkik edilmemiştir. Bunlardan Ergani madeninin takriben bir kilo- metre garbinde ve deniz seviyesin- den 1350 metre irtifada bulunan Al tm mağara bundan takriben 50 sene evvel mühendis Weiss tarafından işle tilmiş ve yüzde 10 bakırlı cevher çı- karılmıştır. Kezalik, Ergani madeni- nin yarım kilometre şimalinde Şeh- kel tepe denilen * bir diğer yatakta mevcuttur. Bu yatağı örten muazzam Şapo döfer ve aralarında saf cevher © — parçaları bulunan eolesinr. nazarı Gerek bu yataklar ve gerek a ninin 12 kilometre cenubu ii de ve Diyarıbekir şosesinin iki kile- metre şarkındaki Harabe madeninde ki kalın curuf tabakası ve gene Erga Binin 10 kilometre şimali şarkisinde- ki Kedak bakır madeni, Ergarli mın- takasında sistematik bir jeoloji tetki ki yapıldığı takdirde, burada tanın” mış madenlerden başka daha bir çok #engin yataklarm mevcut receği kanaatini vermektedir. Milâttan 2000 sene evvel, Asuri- ler tarafından keşfolunmuş ve hicre- tin 512 inci senesinde, yani on iğıcından itibaren Tahmin edileceği veçhile bu işletme, en iptidai şekillerde yapılmıştır. Kap kaç Ranban işletmesi diye tesmiye e- deceğimiz bu istihsal usullerini bura da hatırlatacak değiliz. Bu çok iptidai madeni, alt üst edi ci, bozucu usullerle işletme 1852 den 1910 a kadar devam etmiştir. Istatis- tiklerin verdiği malümata göre bu müddet zarfında yekünen 36,645 ton lem ima tekabül eden 295.000 ton az ereceli cevher tır. Kullanılan fena alem | verter” denilen Tirasına ve 1909 da 16 - 16 İngiliz rasına mal olduğunu söstermektedi Bunlar tabii madenin cinsinden ve i midini vermektedir. Filhakika cevh: rin terkibi, yani terkipte kükürt ve demirin bulunması ve yeni usullerde nilen basit bir eritmeye icra olunmuş tur. Bu eritme hususi yüksek fırınlar içerisinde yapılır ve fırında cevherin kendi kükürdü yanar ve bu kükürt erimeğe lâzım olan mahrukatı teşkil eder; binaenaleyh kokun yerine ge- çer. Bu usul Ergani madeni için çok elverişlidir. Zira, bilindiği gibi, Erga ni yatakları denizden büyük bir me- safede, Ereğli gibi kömür havzaları- mızdan pek uzaktır. Madeni eritmek için ancak pek az kok getirilmesi lâ- zım olacak, mütebaki mal ihti- kendi kükürdü yacını da cevhr m görecektir. Bu büyük fırmlarda yapılacak e- ritme ile yüzde 40 bakırı muhtevi külçeler elde edilir. Bu külçeler “Con cihazlar muamele edilirler. Burada çıkar ve ni kan bakır en son tasfiyeye tabi tutu tamamen tasfiye olunmuş, her kullanılabilecek, temiz Elek- trolitik bakır elde edilir. İşte bütün bu muameleler Ergani de yapılabilecektir. Bu suretle ni madeninden memleketin il ire rd peel gibi, bir mil inden dı; ika» rlabilecektir, “en Oren $ Acaha Ergani madeninin senelik verimi ne kadar olacaktır? Maden ya iağınm hazırlanması ve lâzım gelen tetkikatın yapılması için icap edecek olan ilk devreden sonra, madenin o- caktan çıkarılması derece derece art tırılacak senede yirmi bin ton saf ba kır çıkarılabilecek ki, bu da takriben 2000 ton ham cevhere tekabül eder. Cevherin çıkartılması, taş ocakla- Tek . masile kabil olur, “Döcappağe” deni len bu usulün Erganide tatbik edile. ği muhakkaktır. Yapılan hesaplara göre ve bir se- nede yirmi bin ton saf bakır elde e: diği halde bir ton bakırın Ergani ma deninde 105 liraya mal olacağı anla- şılmıştır, Buna altı yüz kilo metre u- zakta olan Mersine kadar 12 lira tu tan yol parasını ilâve edecek olursak, bir ton saf bakırm Feb Mersin fiatin yüz on yedi lira, yani takriben 17—0 İngiliz lirası eder. Maliyet fi bu kadar ucuz ol masının sebebi, işletme inin gok rasyonel olmasından, kol kuvveti yerine ekseriyetle makine ve yahut & lektrik veya elektrik kuvvetinin gir- mesinden ileri gelmektedi; Gölcük gölünden menbamı alan ve buradan itibaren Ergani maden kasabası yanındaki köprüye kadar o tuz beş kilometre uzunluğunda olan Dicle nehr in bu kısmı, dik meyiller le ve küçük çağlıyanlarla aktığından ık; senenin ket ssymleiade de işmediğinden eleki Yazan; Stölan ZWEİG 12 erdi. Kadın kocasinm uyumuş ol düğümü fersederdii Mulüye zil, madı, karanlıkta soyundu; çok geç- meden ağır ve muntazam teneffüş- lerle uykuya dalmıştı. Ihtiyar adam sabit (o nazarlarile gecenin hudutsuz boşluğuna bakı- yordu. Yanı başında bir vücut var. dı, bu vücut karanlıklar içinde ya- tağma uzanmış, derin derin nefes alıyordu. Şimdi kendisile birlikte ayni odanın havasını teneffüs eden bu kadını, o genç ve hararetli bir kız iken tanımış, bu o genç vücut ona kanının en derin esrarile bir ok haz vermişti.Fakat ihtiyar adam şimdi yanı başında vücudun o ka- dın olduğunu hatırlayabilmek için ne kadar kuvvet sarfediyordu! Şi di yanı başında, elini uzatsa tuta- bileceği bir o mesafede yatan bu sıcak ve tatlr mahlük hayatın i- çinde bir hayat idi. Fakat şu ASEDİK Pan hatırlayabilmek için bile dımağını yoramağa muh- taç idi. Maamafih gasip değil mi, Yıkılan Bir Kalp Eski işletmelerde bir zg Ke de Tercüme eden: İsmail MUŞTAK bu hatıra onda hiç bir tahassüs u- yandırmıyordu. Şimdi şu yanı ba- şındaki yataktan gelen (o nefesleri sMWideki kavalara çarpan dalsa- &ıkların pencereden giren mırıltı sisvan Oo tarkedemiyorau. Bütün onun için uzak, mânâsız bi- rer şey olmuştu. Bütün bunlar ari- Zi, tesadüfi ve yabancı şeylerdi: Onun nazarında her şey bitmiş, e- e — Ditmişt. lu aralık birden vücudü ün di: Yan tarafta, kızının rialli açılmıştı.. Kendi kendine: “Gene mi?,, dedi. Öldüğünü — zannettiği “kalbinin üstünden yaksez fak Lir sızı geçtiğini duydu. Bir saniye ka- dar vücudunun noktasında sinire benziyen bir şey titredi, sonra bu. nun hassasiyeti de kayboldu: — Ne isterse yapsın! Benimle bir alâkası kalmadi ki... Ihtiyar adam bu düşünce ile ba- Şemsettin Bey, Huriye Hanımla sevi- gerek evlenmişti. Kadın, çok hassa ve ha- yalperesti. Evlenmeden evvel son derece ruhunu oleşamıştı; fakat izdivacın hafta sında genç adam evlendiğine pişman ol- da: Kadın, her istediğni yapmak istiyor, çük bir arzusu yerine getirilmeyin- sinirleniyor, küplere | biniyordu. Me- selâ oturup konuşurlarken bir piyano al- masinı teklif ediyor. kocası. şimdi mali vaziyelinin piyano almağa müsait olma- dığım söyleyince zevcesi: — Sen de adam mısm? Herkes karı- larına neler alıyor? Diyerek kafa tutu- yor, mantıkla alâkası o olmıyan bir çok sözlerle adamın esn:ni sıkıyordu. Gün- İerce dargın kalıyor, . bağrıyor, çağrı- Yor, türlü törlü hakaret ediyordu. , Istanbula geçtikleri zaman vapurda bi- rinci mevki bilet alsa kar:st? — Herkese caka mi satıyorsun? Diye lutturyor, ikinci ile gitseler: — Bu kadar hasislik ne oluyor?. Bu pis heriflerin içinde beni neye oturtur yorsun? Diye çıkışıyordu. Şemsettin, akşamları daireden eve ge- lince evin eşyalarını her r gün başka baş- ka bir şekilde tertip © edilmiş bulurdu. Yemek odası yatak odasına nakl idilmiş , misafir odası yemek odasi yapılmış bu. buluyordu. Huriye hastalandığı Zaman alman i- Tâçları içmez, abur cubur yer, mütema- en mide hastalığından şikâyet eder, sonra das — Midemden ameliyat olacağım, diye tettarardu. ocası ne yapacağını rmıştı, Bu kadar asabi kadınlar, münasebetsiz kayın analar, hırçın görümceler görmüştü; lâ- kin karısı kadar reziline hiç çatmamış- ti. Kurnaz geçinir, ukalalığı kimseye ver- mezdi. Halbuki Huriye ile kat'iyen başa Şıkamıyor, bütün tedbirleri, ihtiyatları gidiyordu. Eşi, dostu kadının son derece asabi olduğunu söylüyorlardı, O- pu meşhur sinir mütehassıslarına gös'er- di: nevresteni var. Yalnız oda- da oturacak, furah yaşayacek, gezecek, huralanmı, yemesine, içmesine dik- kat edilecek. o Dediler. Ve sinir ilâçları verdiler, — sdam dökter'erin vesa- yası mücibince karısının odas ir ayrttı. Onunla temasını kesti. Hususi yemekler tertip ettirdi, O, bu seferde; — Ben deli miyim? yalmız oralarda otu- Tacağın, Ben ne istersem onu yerim, sen ne karışıyorsun? Doktorlar halt yemiş, onlar ne bilecek, diye başlamasın mı? , Şemsettin artık çileden çıkıyor zih- ni karmakarışık, hiddetten asabı bozul- muş, gündüzleri düirede vazifesini yapa- maz, geceleri evde yazılarını Bir gün bir vapur doktorla tanıştı, Bu, Paris essesesinden mezundu. Ruh ilesinin halinden bahsetti. Doktor gül gezintisinde bir mü- toruna — Yarın ikiniz de bana geliniz, dedi Ertesi gün, karı o koca Şükrü Beyi muayenehanesine koştular. Ruh mütehas $ısı bir saat yalnızca kadınla, bir sant te erkekle konuştu. Nihâyet onların muhit- lerini değiştimeleri icap ettiğini söyledi. Anadoluya gidecekler, / saf hava, temiz gıda ile kadın iyi olaenltı. Hemen bir hafta içinde taşra için mü- Yacani ettiler. Ve iç Anadoluda | tayin P z ball yollakla vella * enbalne Kad. ilk zamanlar deği, i başkalık bularak şununla bizi eva ken, fazla gıda, saf kava sinirlerimi kuv- vetlendirdi mi ned'r, büsbi gecimsiz ve asabi oldu, Önüne gelene çatmayı, bile kavsa © etmeğe başladı. İz sıkıldığından bahisle mütoma- liyen: — İstanbula gideceğim. © Dive ısrar ediyordu, Bu, nasl © olurdu! Taşvava yolu ile takriben yirmi saatte Mersi- ne gönderilecektir. Ai (9) Birinci mekale 2880 numaralı ve 15 şubat 934 tarihli nüshamızda çıkmış- MİLLİYET PAZARTESİ 19 ŞUBAT 1934 HİKÂVE Günleri, geceleri hep bu derı le geçmeğe başladı. Şemsettin net etti. Karısı yalnızca İstanbula gi derecek oldu. Karr bu sefer de: istifa et gidelim. Orada başka va- sife buluruz. Erkek d mukabele etmez mi? O zaman koc — Sen delisin karı.. Allah belânı ver- sin. Seni mahkemeye müraacat edip boği- yacağım. Benim istikbalimi mahvedecek- sin, Diye haykırınca beriki | tokatlara, yurruklara, tekmelere başladı, Sonra da oturup ağlıyordu. Genç adam pusulayı şaşırmıştı. Karıst- nı da seviyordu. o Gözleri karardı. Ya herru, ya merru diyerek istifayı bastırdı. Ve İstanbula geldiler. Geldiler ama ev- deki pazar çarşıya - uymadı. İş bulama- dılar, Geçinemeler kale yazmağa münhasır Sifa ettin. Ber kadınım, sen erkeksin, ol- maz deye idin. Bugünleri | düşüne idin akılsız! Diye hücum ediyordu. Kavgaları, dargınlıkları ber . tarafta dayaldu. Bu suretle akran e maal Ya nında meşhur Şemsettin Beyin ismi hibik diye lr komşular, ahbap, Şemsettinin karımdan dayak yedi. ğini adam akıllı öğrenmişlerdi. Genç mu. harrir bazan bu yüzden uğradığı keder. leri ima karılarından dayak yerlermiş. Bun. dan ne çıkar, Diye züğürt tesellisile ken- dini avutuyordü. Bir gece Tokatliyanda verilen bir ba- in bilet almıştı, Evde karisile (gider sin, gilmezsin) diye kavga etmişler ve Huriye bir parti daha dı tıktan sonra yarı küskün baloya gitmiş- lerdi. Dansettiler, eğlendiler. Kotiyon id. Herkes © düdüklerle, başlarına giydikleri kâğıt külâblarla alay ediyor. İardı, Şemsettin de başma © uzun, sivri kırmızı bir külâh geçirmiş, ağzında yeşil bir düdük muttasıl öttürüp duruyordu. Ahbaplardan bir Moms b laşarak reverans yaptı. Onun başındaki uzun külâha, ağzındaki düdüğe bakarak kahkahalarla güldü: — Nasılsınız Beyefendi... — Teşekkür ederim efendim. —Hanmefendi e âfiyettedir inşallah efendim. Şemsettin, üç saat evvel evdeki dayak faslını hatırlıyarak alay olsun diye şöyle mukabele etti: z — iyidir efendim, bendenizi patakla- makla meşguldür. Biraz ötede kocasının halini gözetliyen Huri kadınm — kahkahaları ve kocası» nın bu sözlerini duyunca hirden hücum etti; Teessüf ederim hanımefendi, kocamla bir olup aleyhimde bulunuyorsunuz. Se- kılmadan bir de gülüyorsunuz öyle mi? Sonra kocasına döndü: — Demek evdeki kavgamızı o burada da söyleyip (e beni rezil | ediyorsun ha. Şu haline bak, seni maskara seni, tuhh sana, Şemsettin hemen karısının yanına yak- Jaştı, Kulağına iğilerek; — Aklını başıma topla, rezaletin lü- zumu yok. Sonra insanı tütunca Bakır» köyüne gönderirler. ia Karısı bu sözler üzerine parla — Timarhaneye senin gibi alçaklar gider, Diye yakasına sarıldı, Ve suratı- na bir kar tokat attı. Bir anda salon bi- ribirine girmişti. Bağıranların, kaçışan- ların, “deli var,, diyenlerin haddi hesabı yoktu. Polis çağrıldı. Kavgacıların isim- Terini tespit etti. Bu rezalet © eğlencenin tadını kazrdı. Ertesi gün gazeteler bu hâdiseden (To katliyandı tokatlar), (baloda bir iskan- dal) diye bahsettiler. Huriye Hanım maddesinden mahkemeye dı. Bu suretle mahke- sahede altnda kal ii kadar karı koca akla karayı seçtiler, Bu vak'adan sonra Huriyenin ahlâkr dı kocasile ir hanım te kendileri talip olmuş- | misin? Diye | gazetelere roman, ma — Adam sen de.. Meşhur adamlar da- adisine yak- Nihayet Türk sinemacılığının şaheseri? Leblebici Horhor Ağal | 113448) FREDRIK MARCH KARY GRANT KAROL LOMBARD | * gibi 3 büyük artist tarafından temsil edilen Kartallar Uçarkeni: z h Fransızca sözlü büyük film PERŞEMBE matinelerinden itibıre9 $ İPEK SİNEMASINDA «40 i N e /” a MUNIR |; Bugünkü program NURETTİN B. yü ISTANKUL: ve m 18 © Plak seriye. ARKADAŞLARININ 3 NGÜİ oi KONSERİ ii Klâsik essrler - Yeni şarkılafi Şi Yeni halk türküleri ve ayn&ğ ol Nedime H. Vecibe H. Ekrem B. Rö- İl programa ilâveten “LE "İk yen B. iz B. Tahsin B. Şeref B. ei e Xi i ğ e Borsa haberleri. t rşamba | 2130 Necip Yakup Bey idaresinde orkestra. n; e İPEK SİNEMASINDA 1 1230 Gramofon. Biletler simdiden alınabi'ir. hi ” ) kı 188 Duz akn n345) ie ari. ISTANBUL BELEDIYESİ| N VARŞOVA: MIS mi Şehir Tiyatro-n al v 1720 Poloa; şarkıları, 17,60 vi we Bu akşazei rr Si ime ka Ki bükılar, 19/6 PUL Sant 20 de il şarkılar, 20 Erte; proyramı, 20,06 AYNAROZ KADISI i Muthelif, 2102 Senfonik komser, 22 Tefrika. z ; 22,20 Konseri devamı, 23 Kadın göze 6 perde komedi t 70) konseri, 2335 Dana musikisi, 28 7 Göka Bane iii m Müsahip i BUDAPEŞTE 580 ms ade Celâl . 17 Kadın santi, 18 Kosferen», 18,0 Radyo ğ konseri, Tapanmili, 10, Almanca ve 28 i ale Her, 1340 Sym mk, |) yani meyra , 24,18 Trio takım tarafından Konser, ; VİYANA 807 me Yeni adam X 17,30 Gençlik neşriyatı, 18,19 Komser, 19 sı ğ 28 tü iliklerine ait haberleri, kı: A Me Mü e ik nakli süz” den bir konu (Holzer), 21,45 Aktünlite, 22 ,. ş na ila lek. v Bu suya sen de eğil i senfonik konser, 23,0 Akşam berleri, 23,30 Akşam kanseri (Rariyo kanın vi, Max Şönker). BÜKREŞ 1is75 18 Borsa, plâk, 14 Haberler, plâk, 18 Radyo orkestraüt; 19 Haberler, 115 Mme Aüghelo- pol tarafısdan teganni; 190 Radyo orkestra” Yi, siyasisi ve orta elçi Mösyö konferans, 21 Metzme rl t 4, 20 Üniversite deraleri, 20,20 3 v arteri, ferma, 21,45 Meme Mimi Nesto: 5 ALPHONSE de LEDOULX dan tagannl, 22,15 Melle Madeleine Cerorma n ile bi M. Esat Beyin güzel şüirlerini biç | gnya kaplayan b Şeki ora GEN Tavsiye ederiz. * i Teşekkür Sabık Fransız sefarethanesi mü BRESŞLAU 316 m: 17 Hafif musiki, a ü un iblâğı sörüe çi tenizi tavsit eyleriz efendim. Matmazel Noölie de L* ve müteveffanın alırabafı (134291 . X 1 skeç, 22,30 Alman halk şarkıları, 23,48 Ka- rışık gece konseri. spor Deniz sporlarına hazırlık için ! 1, $. K. İstanbul Su Sporları Reisli ğinden: “Türkiye denizcilik federasyonun- ramak , hem de yaza daha hazırlıkir | çıkabilmek için bu kış idmanlara #- | zami iştirakleri tavsiye olunur: Pazartesi saat 15, 17 Moda |. 5. K. Çarşamba saat 17, 19 Beyoğlu, Ga- latasaray klübünde İ Perşembe saat 15, 17 Beyoğ! ik kevinde. matbaaya ait â racaat edilir. Gazetemiz liyetini kabul etmez. maddi bir serinlik sükünü yayılı- yordu. Çok geçmeden gözleri ka- pandı, yosunlanan hisleri hafif bir uyku içinde dinlendi. hazır gör- dü. Uyku sersemliği içinde sordu: — Ne yapıyorsun? Salomon dönüp bakmağa lüzum görmeden çantasına (elbiselerini yerleştirmeğe devam etti: — Söyledim ya, eve gidiyorum. Kendime ne lâzımsa onları aldım, üst tarafını arkamdan gönderirsi- niz. Kadın birdenbire ( dehşet içine düştü. Bu gidişin mânâsi ne olabi- lirdi? Kocasının sesi büsbütün baş- kalaşmıştı. Kelimeler sıkışık dişle- rinin arasından birer buz parçasi gibi çıkıyordu. Hemen yatağından De Da bırakıp o gidemezsin... Bekle, hep beraber gideriz, zaten e ün söylemiştim. yar, mın sert bir tile bu teklifi reddederek: kağ — Hayır, dedi, siz rahatsız ol- bir saniye kadar; elindeki yol çan- tasını yere k icap ediyor- du. Bütün vücudunun raşelerle tit- rediği bir kaç saniye içinde nazar- larını maziye çevirerek, nümunelik eşya dolu çantasile müşteriler oda- sından çıkarken onlara yerlere ka- dar reveranslar yapmak ve başka bir emirleri varsa Üymi da yi hazır olduğunu söylemek için kı bin kere o çantayı, £ tıpkı şimdiki gibi; yere bıraktığı zamanları h tırladı. O zamanlar müşteri önün- de çantasını böyle yere bırakırken bir pazarlığı bitirmek, yahut yeni ir işin zeminini hazırlamak mak- sadını takip ederdi, o fakat şimdi öyle bir maksadı yoktu, binaena- leyh dönüp selâmlamak lüzumu da kalmamıştı. Hiç bakmadan biç bir söz söylemeş'en, yol çantası yer- ın kaldırdı ve mazisi ile arasına bir tahtaperde gibi açılan kapıdan sıkarak gi ” Ana kız, ihtipar | yahudinin bu verilen hareketinden İir şey anlay: la berbaer onun birden bire a ii meri mmemeri endişeye düşmüşlerdi. işe i- le ikisi de ayrı ayrı mektup yazdı- lar, arada bir suitefehhüm olduğu zannile ona uzun uzadıya izahat verdiler, mektuplarında — tatlı ve yumuşak bir lisan kullandılar. Se- | yahati nasıl 5 ğini, memlekete | tu.. Fakat bu hayret sadece e b nasıl döndüğünü sordular, kendile-| unutmuş olmaktan mütevelli şi) rinin de oteli terkedip avdete ha-| şeydi, yoksa simasında bri gk zır olduklarını yazdılar. Bu mek- | his okunmuyordu. Kızı onu Kayi tuplar cevapsız kaldı. Tekrar yaz- | layıp öperken bu nüvazişe X ye dılar, bir cevap O göndermesi için | sızlıkla mukabele etti, birlikt” e ısrar ettiler, telgraf çektiler, gene | mek odasma gittiler. Yemek ay cevap gelmedi. Yalnız otel masraf-| onlar söyliyor, ları için mektuplarının birinde is- | açmıyor, hiç bir sual s0: y tedikleri para yazıhane tarafından | Yemekten sonra | sigarsını “ğe gönderildi. Bu paranm gönderildi. | sessiz sadasız içmeğe başlad” ğine dair olan kartın üzerinde fir- | zan onların bir | sualine kur af manm mührü vardı. Başka ne bir | kelime ile cevap veriyor, fak kelime, ne bir selâm, hiç birşey yok | riya suallerini cevapsız bert ie et ta. hattâ söylediklerine dikkat Ana kız bu tarzı hareketten mü- | miyordu; sanki gözü açık ; teessir oldular, fakat buna bir tür. | du. Böylece bir müddet p lü mânâ veremediklerinden avdet- | sonra nihayet kalktı, ağır e lerini tacile lüzum gördüler. Hangi| yerek odasına çekildi: Er e gün vasıl olacaklarını telgrafla bil-| daha ertesi gün, bir çek gi i dirmişlerdi, buna rağmen ne istas- | bu suretle geçti: yonda bir bekliyen, ne de evde bir hazırlık yoktu. Hizmetçilerinin an- lattığına göre ihtiyar Salomon on- lardan gelen telgrafı dalgınlıkla | na bir türlü yanaşmıyor, KA. masa üstünde bırakmış ve hiç bir | ladıkça o kaçmıyordu. Sank, talimat vermeden çıkıp gitmişti. bir kapı kapanmış, Akşam sofraya ( oturmuşlardı. | bir dıvar artık Bir aralık sokak ılarının tr İmamesi belirdi Belli ki telgrafı unutmuş.

Bu sayıdan diğer sayfalar: