28 Ekim 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 12

28 Ekim 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asri nişanlılar Süheylâ köşkün peronundan annesine | eNerini sallıyarek: | spor yapılı bir genç i.âve ett — Buzün kes ğu. Kektey Fıtnat banın: rekorumuzu kıraca- ine yetişiriz. — Çay saatine! dedi, Bilirsiniz ki | höşkte kokteyi diyo bir şey yok Genç'er otomobile yerleştiler. Sühey- lâ elile son defa ancak veda işareti vere- bilmişti ki, otomobil motör ve glakson gürültüsü arasında dumana karıştırarak gözden kayboldu. Fitnat hanım içeriye | girdi, v sadasız bi ekle meşgul bull uk'ar ner de? — Gittiler. —Her halde otomobille gitmişlerdir. Ne tuhaf şeyler, kahvemi bitirinceye kadar bile beklemediler. — Ece, zamane çocukları bunlar... — Öyle ama biraz da büyüklere kar- şı saygı İâzim değil mi ya? Bir genç be- mim bildiğim hassas olmalı.. — Ayol bunlar modern gençler... O; le olduğu için Süheylânın hoşuna gidi- yor ya, — Orası da doğru. geliyor, bilir misin? on beş #aolad k, Bir defa olsun dillerini söylememişlerdir. zannederim. Zaten Cemilin spordan, « otomebilden, tayyare rekorlarından başka birşey yok ki. Fitnat hanım — Bari © otomobillerinde iki kişiden fazla yer olsaydı, ara sıra bizi de alırlar. di. — Onlar otomobilde de konuşamazlar. Acaba kızımız mer'ut olacak mı dersin, Ben böyle / nişanlılığı da hiç anlamıyo- rum Fitnat hanımın gözleri daldı; — Bizim mişaı V dedi, sen benim korsajıma sakla, — Şairane gezintilerimiz olurdu. Oyle dakikada iki kilometre gitmez, adim ar dım yürürdük. Bazan bir ağacın altıma oturur, kabuğuna İsimlerimizin baş har- fini kazardık, — Etrafına da bir kalp resmi çevirir. dik, — O ağacı hatıri gil mi? o aralar me kadar çek hap Şallar lerini sev- konuş çekti: Hani aklıma ne | dı. — Civarda memba suyu vardı da on- Yabancı otların kokusu ciğerleri. | ldurur, kalpler imize başka vüs' verirdi. Iİ Bir akşam Ruhi Bey eve erken geldi. | Hava o kadır güzeldi ki kendisini âdeta gençleşmiş hissediyordu. Karısma: — Fitnat, dedi, şöyle bir gezmeğe çık sak... Bu hava har zaman bulunmaz... Ha- ni e ağacı biliyorsun ya, İstersen oraya kadar yürürüz. Çok uzak değil... Bu teklif Fitnat © hanımın da hoşuna i. Karı koca dışarıya çıktılar, Yürü leri yol adeta kendilerine pek kısa gö ründü. Epeyce gitmişlerdi ki, ağaç yap- raklarıın arasında biraz ileride, yol ke- narında bir otomobilin durduğunu gördü. ! er. Ruhi Bey: — Bizim Cemilin otomobiline benzi- yor, dedi, — Ta kendisi.. Galiba motörde bir bozukluk falan olacak. Her halde Cemil | | şimdi arabanın altına yüzü yağ içindedir. — Allah verede bir kara olmasa... Oyle süratle gidiyorlar ki... Karı koca şimdi ağaçlıklı bir yere gel mişlerdi. İsimlerinin baş harflerini bir &- ğacın kabuğuna kazarak, etrafını bir kalp! resmi ile çevirdikleri yer... O mesut gün- lerin hatırası Fitnat hanımın kafasında canladı, Gene o kuş bolluğu, gene civa dan akp giden memba suyunun serinli. ğe Birden kulaklarıma sesler geldi. Yap- rakların arasından seslerin geldiği tara- fa göz attılar, Tam bundan kaç sene ev- girmiştir. Elleri, vel kaç defa gelip oturdukleri yere gel- mişlerdi. İleride bir ın altında bir delikanlı ile bir genç kız oturmuş komu- şuyorlardı. Delikanlı diyordu ki: — Bilsen, seni ne kadar seviyorum. Süheylâ. Bu saçların, bu gözlerin kimse | de yok. Yeryüzünün en güzel kızısın ahit Genç kız başımı nişanlısının omuzuna dayamıştı; — Cemil, ben de seni o kadar, e kadar, © kadar seviyorum ki... diyordu. — Oyle ise şu ağacın kabığuna isim- letimizin baş harfini — kazalım... on beş günlük nişanlılığımızın hatırası olsun, Süheylâ cevap verdi: — Ben de etrafına bir kalp resmi çize- rim. Biliyor musun, bon bisede resimden birinci idim hal Ruhi beyle Fitnat tuttular ve gayri ihtiy: hareketle ayaklarının oradan çekildiler, hanım nefeslerini | Rayon | Babası Alim Bran Iy dok- san yaşında nize başka kuvvet, | e Alim Branly Karlı bir kış akşamı, yorgun ar gın işinizden dönüyorsunuz. Hava dehşetli soğuk. Fakat soba çıtır çı tır yanıyor. Soyunuyorsunuz, pija manızı, terliklerinizi giyi ve ateşin başındaki kottuğa uzanı yorsumuz... Bu esnada radyodan keyifli ne yardır? Kim sizi burada radyodan daha iyi eğlendirebilir? Size işte böyle uzun kış akşam- ları tatlı vakitler geçirten radyo - nun babasının kim olduğunu hiç merak ettiniz O adam şimdi | hâlâ yaşıyor ve icadının eserlerini bugün seyrederek mânevi zevkini tatmin ediyor. Radyonun babası Branly bu- gün doksan yaşında bir ihtiyardır. Ve Pariste bulunmaktadır. Bu za- tın en büyük zevki senburg bahçesine sıraya oturarak çocukların oyun - larını seyretmeklir. Bir Fransız gazetecisi ahiren kendisile bir mü lâkat yapmıştır. Alimin şimdi en çok istediği şey dört beş söne da. ha yaşamak ve ilmi tetkiklörine devam etmektir. Branly ezcümle demiştir-ki: — Tasavvur edin ki elli sekiz se ne işime yarayabilecek bir-lâbora tuvar elde etmek için çalıştır. Hal Kamaştırmıyan bir ziya ile Müşteriyi celbetmek in Mağazalardan olduğu gibi vitrinlerden de çıplak, kamaştırıcı lâmbaları uzaklaştırmak lâzımdır. Hülâsa olarak iyi Dağıtılmış Ve”Tamamen Mün- teşir (Bir İvi Ziya Vasıtasile Ve Opalin Camdan Diffüzörler Veya ( İndirect) Tenvirle Lâtif Bir Ziyadar Muhit Meydana Getirmek lâzımdır. SATİE ji emiri VERESİYE olarak yapa, yorsunuz. i | | | Bugünkü program İSTANBUL: 8d0r Pk meşriyat Aş Radye orkestrası. Dans musi 3 Khz, BÜKREŞ 364 m. Dini netriyat. 12: Plâk, 13: ». 1: Haberler, 1430 BUDAPEŞTE, 80 m. çigam orkestrası, 18, Bertha tin İngilir mucikisi. 3,1 Karışık konser. 1: Gece musil TEPEBAŞI ŞEHİR TİYATROSUNDA Tatanbut Betidişösi Tml T iz —4 Akşam mat 20 de Cc ÜRUM VE CEZA 20 Tablo Yazan F, M. Dos toyevsky. Tetcüme eden Reşat Nuri. SON Ün Eski Fransız Tiyatrosunda Bu akşam saat 20'de YARASA OPERET 3 perde, Besteliyen Yohann Strauss Tercüme eden: Ekrem Raşit Fiyatlarda büyük ten: Raşit Rıza Tiyatrosu Bakırköy Miltyadi gezinotunda: akşam, BU HESAPTA YOKTU Vodvil 3 Perde Yazan: Yusuf Süryi Bey Kedili Hale sinemasında 29 teşrinievvel pazartesi akşamı "ONLAR ERMİŞ Vodril 3 Perde Yazan: Bedia H. Vasfi Rıza Bey Üsküdar Hi inemasında 30 teşrinievvel 1934 salı alışamı BU HESAPTA YOKTU Vodvil 3 Perde ———————— —— buki şimdi çok ihtiyarım. Lâbo: tuvarım yar, fakat çalışmak için zamanım yok. Dört beş sene daha yaşayabilsem. Lâboratuvarı M. Co- ty sayesinde vücude getirebildim O zaman zengindi, bana yardım e- diyordu. Fakat geç kalmıştım... Eğer T. S. F. i icat ettiğim zaman bir lâboratuvarım olsaydı, bu - gün daha başka olurdu... Şimdi onun için bana T. 5. F, den bahsetmeyin. — Fakat üstat bu sizin çocuğu- nuzdur. Çocuğunuzu inkâr mı e - diyorsunuz? — Hayır, fakat... dedim ya bah setmesek, daha iyi olur... — Hiç olmazsa ilk tecrübeleri, ize dair biraz #afsilât vermez mi- iz? - 1889 , yahut 1890 sönelerin- i. Lâboratuvarımda yaptığım eler muvafık neticeler ver - Bunu daha ziyade temin et- mek istedim. Calvados'ta küçük sa kin bir plâja gittim. Neşreden ma kinemi kumların üstüne koydum. Kendim ahizemle beraber bir ka- yığa bindim. Sahilden ne kadar u zaklaşırsam uzaklaşayım, mevce - lerin ayni kuvvetle geldiğini duyu yordum. Çok memnaadum. Deh - şetli sevinç içinde idim. Fakat bu esnada bir komiserle bir gümrük memuru kayıkla yanıma yaklaştı - lar, Komiser makinelerimi zaptet ti, Beni mahkemeye sevkettiler. Ve hattâ 20 frank cezayi nakdi vermeğe mahküm oldum. Görü - yorsunuz ya şimdi radyo üzerine konulan vergiden ben mesul deği- lim. Ben de vergimi o zaman ver- dim. — Televizyon hakkında ne dü- şünüyorsunuz üstat? — Bu icadın bu kadar az ilerle- mesinin sebebini anlayamıyorum. Bununla ben de meşgul olmuştum. Bundan kırk sene evvel, resimlerin elektrik sayesinde uzak mesafeler de-görünmesinde kullanılabilecek makineyi bulmuştum. Bu makine simdi tavan arasındadır. Her şeyi daima tetkik etmek, ye niden yapmak, asrileştirmek lâzım dır. Daha icat edilecek asrileştiri- lecek birçok şeyler vardır. Fakat benim zamanım yok, gençler ça - laşsın! Sinema dalavereleri “| Görünmiyen adam mev- zuu nasıl filme alındı i Görünmiyen adam filminin bir çok sahneleri abode hokkabazlıktan ibarettir Bu , Sinema seyircileri umumiyetle iki kısma ayrılırlar: Bazıları sine- ma tekniğinin yapabil dalave- releri öğrenmeğe meraklıdır, bazı- ları ise üzerlerinde büyük tesirler bırakan sahnelerin ne kadar basit | birer dalavereden ibaret olduğunu görmekle onlara fevkalâdelikleri- ni kaybettirmek istemezler. Biz, burada, bütün görenleri hayretler içinde bırakan bir filmin, “Görün- miyen Adam” ım, bazı sahneleri- nia içyüzünü anlatarak meraklıları tatmin edeceğiz. Wells'in bu eserini de Frankene tein'i sahneye koyan James Whale film almıştır. Şu halde filmin en mühim şahsiyeti olan görünmeyen adamı filme çekmek vazifesi ona düşüyordu. Edebi bir eserde, eşyaların, el- biselerin, onları tutan, kaldıran bir kimse görünmeden yer değiş - tirmelerini, kımıldamalarını tarif ve tasvir etmek kolaysa da ayni şe yin beyaz perde üzerine naklinin o kadar kolay olmadığı tahmin e- dilebilir. James Whale bu eserin filmini yapmağa karar verdiği zaman A- merikan sinema sanayiinin en muk tedir operatörlerini toplamış ve on lara çevrilecek olan muhtelif sah- neleri anlatmıştır. İlk evvelâ seyir- cilere, görünmeyen adam rolünü yapan Claude Rains'in, görünme- diği halde beyaz perdede mevcut olduğunu bildirmek icap ediyordu. Bunun için James Whale ile ope- ratörleri hususi sinema tekniğin- den ziyade umumi hokkabazlık da laverelerine müracaat etmişler» dir. Görünmeyen adamın mevcudi- yetini bildirmek için kullandığı eş yalar kameranın önünde kımılda- tılmıştır. Meselâ Claude Rains gö- rünmeyen şeklile bir odaya giri- yor, derhal bir iskemle sallanıyor ve bu suretle görünmeyen adamın ini anlıyoruz. Diğer bir sah- görünmiyen adam otur. makta ve başka | birisile konuş- maktadır. Claude Rains'in sesi giz li bir şey söylemek için yavaşlayın ca üzerinde görünmeden oturduğu iskemle de hafifçe ilerliyor ve bu suretle görünmeyen adamın muha tabına yaklaştığını anlıyoruz. Bazı defalar odanın içinde do- laştığı sahayı göstermek için gö- rünmeyen adam oradan buradan bazı şeyler kaldırıyor, hattâ bir kere görünen bir cigara bile alını- | pılması bilhassa yor, yakıyor, dumanını savuruyor ve bu suretle bize mevcudiyetini . bildiriyor, Bu filmin son sahnelerinin ya» üç olmuştur. Bus! lar, görünmeyen adamın kar üze“ rinde yürüdüğünü ve yerde yalnız ayak izlerinin göründüğü sabne «| lerdir. Görünmeyen adam koşuyof yerdeki izler de sıklaşıyor. Jame$ Whale Nevyorkta kendisine bu bu susta sualler soran O gazetecilerd sırrını katiyen kimseye bildirmiye- <eğini söylemiştir. Fakat öğrenil 4 diğine göre filmin bu kısmın mu vaffakıyeti dekordaki maddi bir dalavereden ibarettir. Filhakika bu sahneler stüdyoda çevrilmiştir. Şu halde yerdeki kar sun'idir. As yak yerleri önceden tesbit edilmiş! ve aşağıya, yerin altma yerleşen damların o parçaları kendilerine! doğru çekerek izleri vücude geti rebilecekleri bir tarzda tanzim € dilmiştir, Ayak izlerinin sıklaşmar, s1 ve seyrekleşmesi aşağıdaki a * damların mahut parçaları çabul çabuk veya ağır ağır kendilerine doğru çekmeleri ile başarılabilmi tir. Yukarıdan görüldüğü zamaıl bunlar bir adamın kar üzerinde yürüdüğü hissini veriyordu. Bun dan başka James Whale'in görün” meyen adamda en ziyade baş vur” duğu hilelerden biri de hokkabaz ların tiyatrolarda kullandıkları bi hiledir. Baştan aşağı siyahlar giy” miş olan bir adam sahnede siyah bi perdenin önünde durursa seyircile tarafından katiyen görünmez. Fi de Claude Rains birçok defa bu le görünmez bir hale konmuş Hususi bir makyaj, hususi bir ya ile fotoğraf alındığı zaman arriere » plan'larla imtizaç etmek” te ve tabiatile'yüzün makyajlı k# mı görünmemekiedir. Filmde kendi kendine yer 46 ğiştiren'eşyaların kimse görünm den kımılda; İmeleri de bir k: lacı maharetinden başka bir 950) değildir. Bu eşyalar da arriere pi la imtizaç eden sicimlerle oynatili mıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: