19 Mayıs 1952 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET 19 M>YIS 1952 TEFRİKA Uo. 238 Yııı: SAMANCIGİL Kara Musfdfa Poşo; padişohın yataktaki halini, hekimlerin sözlerini hoş görmüyordu — Zatı devletiniz lütfen bun ların tatbikine delâlet buyuru- nuz, dedi, yoksa — Sultanımızı çok çabuk denecek bir vakit- te kaybetmemiz mukarrerdir. Dişlerim sıkarak — gözlerini kırpıştıran Veziriâzam: — Haklısınız, dedi, lâkin her vakit yanında bulunamam ki Ve çabucak ilâve etli: — Yalnz sarayda mevcut iki mikrobu defedebilirsem, dediğiniş yerini kendiliğinden bulmuş olacaktır. Başka bir şey söylemeksizin Padişahın yamna gitti. Murad, gözleri çukurlarına batmış ol duğu halde soluk benziyle pek âciz görünüyordu. Derin, de 8 ala, ak Yine şu hınzır düstük. Diye inledi, Vezir ona da kı zıyordu; hem Padişah, hem de yatakta bulunduğu icin keli Mmelerini ağzında hapsederek: — İnşallah bir - seyciğiniz caktır, dedi, fakat bazı lerin tutulmasını — bil hassa rica edeceğim. — Nedir tavsiyeleriniz? Şeyhülislam Sadrıâzamın yü- züne bakıyordu. O: Evvelâ içkiden bir zaman için olsun el çekmelisiniz dedi, sonra Acem ırkına mahsus a: #ör yemeklere perhiz lâzım.. — Sonra?. Sonra Sultanım, — etrafır nızda bulunan kimselerden ba: zılarını temizlemeniz. O kadar ağır görünmesine yatağa yağmen Murad, fırlayarak ya: tağının içine oturdu. — Kimmiş onlar?, Sen de aralarında mısın?. Dive gordu. Asabileştiği bel- diydi. fakat Mustafa Paşa hiç bir seye ehemmiyet “vermeden sözünü tamamlar dahi zararlı anız... . Diğerleri?. — Diğerieri Bekri ve Yusuf Paşa melün Tekrar uzanan Padişah acı bir gülümseme ile: — İki lâf edecek kimsem kalmazsa, içmezsem, — yemez- #Sem vaşarhanın mânası nedir? — Sihhattir efendimiz., Padişahın cevap vermedi; ni gören Sadrıâğzam sözü de- Biştirdi — Bir iradeniz Sultanım? — İsteğim sihhat Paşa!, Ba- na bunu teznin edersen, devlet isem, var midir bağıslamıs olursun.. Şeyhülislâm Efendi müşfik bir sesle: — Onun da teminine calışa- cağız Sultanım dedi. herhalde her hasta olan ölmüvor., Ma- gaallah zatı şahane genesiniz. Karamustafa Pasa tasdik etti, fakat .çinde garip bir te- lâş vardı. Padişahın yataktaki halini, hekimlerin sözlerini hoş görmüyordu., Yerinde durama: di ilâçlarını yaptırmak, vak tinde içirmek bahanesiyle izii istedi, Şeyhülislâm Efendi de: — Esas rahat buyür: maları lâzınıdır!. Diye etekledi; beraberce çık: tılar. Cariyeleriyle, akağala: riyle yalnız kalan Padişah, Yu- suf Paşa ile Bekriyi de kabul etmiyerek uzandı; gözlerini ka- padı, Yar 'T bir cenaze bekliyorlarmış gibi el bağlayın durmuşlardı; bu derin sessizlik içinde bir cıtırdı duyuldu; Ka: ya Sultan parmaklarının uçla a basarak içeri girdi: — Padişah babacığım uyu yor mu?, Diye yatağa vaklaştı; yavas- Ça uzanıp. Muradın yüzüne baktı. Bu uzanıştan haberdar olan Murad gözlerini acıp, kı- zını karş:sında görünce, yine beri tarafa döndü; yavrunun ellerini avuçlarına aldı. Artık tara bir baba şefkatiyle dikkat ediyor. seviyordu. Gurur, Pa: dişahlık duyguları üzerinden birer kabuk gibi dökülün. sıy- rılmışti: — Söyle yavrum, diyordu, üzülüyor musun? Kaya sultan elbette üzülüyor- du, Lâkin metin yapılı bir kı; olduğu cihetle gözyaşlarını içi ne akıtarak inkâr etmekteydi — Üzülür müyüm?. Soğuk 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 ©vNOYNAWNA a © ğı, geç.cek birh astalık, İki taraf bir zaman devam fazla aassasiyetlerini u- nca, Kaya Sultan baba an- direktifle hare- ket ctncğe başladı — İyi ama babacığım, niçin bahçeye çıkmmağı, gülleri kok- lamağı arzu etmezsin?, Sana hava, ferahlık hayat verecek- tir.. Bak, Meleki kalfa yeni bir masal daha söyledi; başka bir Padişah da aynı şekilde iyi- leşmis, Yavrucağın bilmiyerek baba- sını ölüme teşvik ettiğinden haberi yoktu. Muradın da ma- salların bir luzak olacağı ah hma bile getmiyordu: — Dermanım kesiktir dedi, inşaallah yine çıkacağım, Ü- zülme, seni güzelce büyütün. elimle evlendireceğim, İnşaallah babacığım, be- nim sevgili Padişahım!,, Üzül Mmüyorum., Ve sevgiyle bakarak eti — Arzularını söyle Padişah babam, sana her şeyi kendi ilâve elimle getireyim, — Şimdilik bir şey söyleye- mem yavrum; hekimler ne der- lerse öyle yapacağım, — Be Zidip — hekimlerden Yi?. Aç durulmaz.. — Sen billrsin, git, gez, eğ len... Kaya Sultan kalktı: Mura: dın ellerini şapur, şupur öper- ken: — Baba anneciğim burada olaydı.. Divordu, Muradın rengi de- Diye çıkışı:ken Kaya cevap vermeden kendini dışarı attı. Çünkü annesinin söyledikleri: den bir kelime olsun kaçırm: Bı, işleri büsoütün altüst et mesi mümkündü. Murad, bir müddet kapıya baktıktan son- ra beklevenlere emreti — Uyuyacağım, çıkın!, BEKTAŞ AĞA,, Bektas ağa, yeniçeri ocağı 'nın göze batan kodumanların: dan, Sulten Muradın sevgilile- rindendi. Valide Kösem Sulta na karşı, gördüğü iltifatlardan dolayı derin bir zaafi / vardı. Sık sık ziyaret etmek istiyor" ya ancak müsa ade veya hile ile girmek müm kündü. Bundan dolayı hasre tini çekiyordu Sevgilisinin Pa: dişah tarafından Evüp sarayı- na götürüldüğünü işitince: RADYO İstanbul Radyosu 12.57 Açılış ve program — 13.00 Haberler — 13.15 Marşlar- miz (Pl.) — 13.30 Oyun hâvaları — 1345 Karışık Hafif müzik (Pl) — M,00 Şarkılar — 14.30 Öğle Konseri (Pl,) — 15,00 Türküler ve oyun havâlârı — 15.30 Sen- fonik marşlar (PI,) — 15.30 Ö- renci saati — 1630 Şarkılar — 17.00 Dans müziği (Pl) — 1730 Marşlarımız (PL) — 1750 Ko- 'nuşmâ — 18.00 Türküler — 18.15 İngilizce ders — 18.30 Şarkılar 1900 Haberler — 19,15 Saz eser- İör — 1930 Celâl İnce ve arka- daşlarından dans müziği — 20.00 Şarkılar — 20,15 Radyo Gazetesi 20.30 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayrâmından röportaj — 2045 Radyo İncesaz heyeti (Hüzzam fâslı) — 21,15 R: nuşan; Mümtaz F Marşlarımız — 21 leri Konuşan; Eşref $ fik — 22.00 Şürkılar — 'tanın virtüozu (PL) — (Piyanist Eliy Ney) — 2245 Haberler 23.00 Programı Bi (PL) — deri (Klâsik B Kapamış, Ankara Radyosu 8.28 Açılış Ve program — 830 M, $, Ayarı, haherler ve hava râ- poru — 845 Müzik: Oyun hav. Tarı ve türküler (Pl,) — 9.10 Gü. nün programı — 915 — Müzik: Marşlarımız (Pl.) — 9,30 19 Ma- yıs Stadından — Gençlik ve Spor Bayramı töreninin naklen yayını — 13.00 M, S, Ayarı ve haberler 13.15 Müzik: Allen Roth Or- köstrasından — pârçalar (Pl. — 13,30 Öğle gazötesi — 1345 Mü- zik: Hafif melodiler (PL) — 14.00 Hâva raporu, akşâm prog- ramı ve kapanıs, 16.58 Açılış, program ve M S, Ayanı — 17,00 Müzik; Şarkılar (Pl) — 1730 Müzik; Şârkılar Okuyanlar; İsmet Uğurlu, Musta fa Sağyaşar 1,Düstün yine bir suhi sitemkâre gönül 2, Bıkmış gibi gönlüm itiyor aşkı içinden 3. Bir gün ne olur beni busenle Sövindir 4, Beni atöşlere salan o kapkara siyah gözler 5, Fırsat bulsüm yare varsam 6, Denizin dalgasını bekliyorum — 18.00 Ser best saât — 18,15 Köyün sâati (Yurttan sesler * iştirakiyle) — 19.00 M. S, Ayarı ve haberler — 19.15 Tarihten bir Bi Korosu, İdare Kam, — 20,00 Müzik: Keman so- lolârı (Pl) — 20,15 Radyo gaze- tesi — 20,30 Müzik; Radyo sen- foni orkestrası, Şef Ferit Alnar Brahms: 1, Senfoni — 21.15 Ko- nuşma; Râdyo haftası (Mümtaz Faik Fenik) — 21.30 Şarkılar Okuyan; Sıdıka Çandârlı 1, Aşkı muhabbet gibi sandı — gönül 2, Bugün hali firakınla 3. Gamdan âzade höman dünyada bir mey- hanedir 4. Edilsin - bâdelör nüş 55. Aşkınlâ ben ey nevcivan 6, Kalbimdeki son aşka inerken ka- ra perde 7, Sen pek güzelsin — 20.00 Konuşma: M, M, M, Saati — 2215 Müzik: Dans — müziği (Pl.) — 22.45 M. S. Ayarı ve ha- berler — 23.00 Program vö kapa- niş, İzmir Radyosu 1458 Açılış ve — program — 1500 Müzik: Zeybekler geçiyor. — 15,30 Müzik: Hüfif müzlk — 16.00 Müzik: Şarkılar" Okuyan: Emin Gündüz — 1630 Müzik: Bestekâr simâları (PL) — 1645 Müzik: Yurt türküleri (Koro) kuyânlar: — Mükörrem — Baydân, Ayhan Yılmam, Zeki Oğuz, Dur- muş Yazıcıoğlu, Güner Balcıoğ- u, Cemil Askar — 1715 Müzik: Dans müziği (Pi Rumbâ, tango ve sambtlar — 1745 — Müzik: Gönç istidatlar Okuyan: Muam- mer Kırçalı — 1800 Müzik: As- #ımızın müziği (Pl,) — 18.15 Mü- zik: Şarkılar Okuyan: Suzan Ya- mün — 18,45 Müzik; Hafif vals- Tör(Pl,) — 19.00 M, S, Ayânı ve haberler (Ankaradan naklen) — 19.15 Müzik: Oyun - havaları — 19.30 Temsil — 20.15 Radyo ga- zetesi (Ankaradan — nüklen) — 2030 Konuşma: 19 Mayısın mâ- 'na ve ehemmiyeti — 2040 Mü- zik: Okullardan — sesler — 2100 Müzik; Şarkılar Okuyan; Kömal Mısırlı — 21,30 Kısa şehir haber- (Devamı var) döri — 21,35 Progrâm ve kapanış FIRTINA GEÇTİ Civardaki / villânın radyosun. dân yükselen tango nağmeleri güzel yâz akşamının sessizliğin. dö ortalığa yayılıyordu, Genç kadın, öndişeli gözlerle kocasını süzdü, titremesine mâ. ni olamadığı sesiyli — İşitiyor musun bak... Bizim tangomuz,., çalıyor.., Diye hitap ekti Kocası oturduğu — koltuktan kıpırdamaksızın cevüp verdi. — Evet farkındayım... yav. gözlürle kocasına baktı, bu hissiz bu soğuk ses kocasının sesi miydi? Hayrötle kazşısındaki adama bâktı. Onda Ki bu bir türlü mâna veremiyordu, — Bizim tangomuza nasıl bu kadar dâkayıt — kalabiliyorsun? Bu parçâ nerede? ve hangi şart. lar dahilinde çalınırsa — çalınsın Gözlerimizin sevgi dolu bakışla. Tını hiç bir zaman birbirimizden ayıramazdık, Bu, bir ihtiyat ha. Tini Slmaştı. Tlk defa böyle aca. ip — vaziyet ilâ — karşılaşıyorum Yoksa, bu tango eski sihrini kay. betti mi? Ali sinirli bir sesle cevap ver di: — Ne münasebet,.. Bugün de bu tüngo hoşumâ gidiyor Beğen mümek için bir seböp yok Genç kadın düdaklarını isır. dı Son zamanlürda — aralarında k sık münakaşalâr oluyor ve Leylânın sinirliliği yüzünden bu vöziyetler " uzayıp — gidiyordu, Genç kadın kocasının bu hâre. ketini affetmemişti. Sinirli — ve kızgın bir sesl söylenmeğö de. vam etti. — Ne kadar beğendiğini hüre. ketlerin anlatmağa kâfi... Hak. kın var. Bu tangoyu çok defa işittiğini elbet bir gün sana hiç jir şey ifade Gtmiyeceğini düşün möliydin Biraz sonra yine devüimla: — Niçin mi beğenmiyorsun? Sebebi gayet basit, bunları çok işittin de ondân... Bilmem ha. tirlıyor musun beni sevd senelerde banâ bir pi diye etmiştin. Leysâ iki yıldanebri geçen mü- makaşalı günlerini düşündü Bu na sebep sözde işi icâbi kadın. ların telefon etmelöri idi, İlk mü makaşaları dâ telefonda biri 1s- rürla görüşmek için kocasını is. temesi idi. Muhakkak kocası hâ lâ bu kadınlârla — konuşuyordu, Bu yüzden karı koca — ârasında münakaşalar eksik - olmuyordu Nihâyet bugünkü münakaşanın sonunda Leylâ kocüsın: — Ali, bu vaziyete bir son ver mök Jâzim Bu böyle devam e- demez — Ben de bunu söylemök is. tiyorum, Leylâ, Evet bunâ - bir son vermek lâzım Leylâ bu sözü söylemekle be. raber öndişeli bir tavırlı — Ne yapmak niyetindesin? Diye sordu, gd Sakin bir sesle cevap wver — Ayrılmamızın dahâ doğru olduğunu düşünüyorum, — Ayrılmak mı? Neler söylü. yorsun, Yoksâ onunla evlenmek için mi benden ayrılmak İstiyor da he. sun? Hayır... Hayır... Bu olmaz, Böni tatmin edecök bir şeyler söyle... Rica ederim cevap ver, vet senden hayatımı ce. e çevirön, sinirliliğinden, elörinden boş kıskançlıkla. rından uzaklaşmâk istiyorum, An dadın mi şimdi Bir sandal gezintisi sonunda kârşı kıyıda gazinoya gitmişler iki yabancı gibi — sessiz düsiz oturup yemek yemişler. di, 'Vakit ilerliyordu. Rüzgür şid- dötle başlamıştı.” Güneş bulut! asına anmıştı, Ali ayığâ kalkarak Löylüyü: — Bir an evvel eve dönme.- liyiz Yağmur geleceğe benziyor. Karısı, bu sözlere itaat ederek Hörledi Ve kocası sandala binme- sine yârdı mişti. Rüz; n etti. Gök yüzü karar r da şiddetleniyor. un deniz bir Anda dal. mağa başladı. Bu dolgalar çe sıklaşıyordu. Sandâl isi mağâ ve İlerliyememer baslamıştı. Leylâ endişevö dü; mekle beraberkocasının cesur ol. 'nu biliyor ve iyi kürek cek ni de görüyordu. Fakat — bu ve, küğük sandalı yürütmek ko. Jay olamıyordu, Bir aralık Ley- 1â kocasını — Ali dim dödi — Korkmü görüyorsun ya e- limden geleni yapıyorum. Derken gök gürültüleri, şimşek Jerle beraber bir fırtına bâşladı Leylâ tr tr titriyordu. Sandai devrilirse muhakkak boğulacak- tı. Zira âz yüzmü biliyordu. Bo- Bulursa Ali sörbest kalâcaktı. Za ten serbest kâlmak istediği için de kendisini kurtarmağa teşeb. büs bile etmiyeceklti. Biraz daha ilerlediktön sonra Ali: — Leylâ. yorüldüm. tükatim Kösildi. Daha sühile 300 metre var, diye bağırdı, Sahilde toplânmış olan — bazı balıkçılarla sandalcılar bu hâvü. da sandalla dolaşanlârın kimler olduklarını merâklâ takip eç yorlardı. Bu şirada hepsinden dahâ bü- '“yük bir dalga dönmekte olan san dala yandân çârptı ve Korku ile ayağa fırlâyan Leylânm muvaze nesi bozularak çığlıklar arasındüı denize yuvârlanmasına söbep ol- du, Sular genç kadımı âlıp gö- türmüştü, ben korkmağâ başla. Leylâ güçlükle gözlerini acçtı. Karyolasmda yatıyordu. Kocasi da Üzerine eğilmiş - dürüyordu. Genç kadın: Z Ne oldu bana, CA dö & —xendini sun yavrum, 2 ğirüz yorgunum, bâşım da aBnyor. a Siraz daha uyursün geçer X— Fakatı nöler oldu... Söyle sene bana? Hatırlamıyor. musun? Dal. galar arâsına sürüklendiğini gör Güzüm zaman suya atlayıp seni duttum, Pakat Su üstünde ikimi zin durması çok güçtü, Çünkü kü Zek Çeke çeke yorulmuştum. Sa hilden gören balıkçılar sandalla Tile koştular ve bizi. kurtardı: lar Leylâ kendi. köndine: 'Demek beni kurtardı. Beni seviyor. diye sevinçle söylenme. e başladı. Mi — Büşka ne yapabilirdim, yav yum. Seni boğulmağa terkeğebi. 'Genç kadın, gülümsedi. göz. aradı, Hayır, bu göderde nöfret iadesi yoktü. Böyle bir ihtimali nâsil — hissediyor. Bt “Kocasının ellerine sârla. Tak: Z Am... Ali,.. Affet beni diye mırldandı. Kocası tatlı bir sesle: — Sön de beni affet kancı- Bım... Bir fırtna geçti. — Artık geçmişten bahsetmesek daha iyi olur, Genç kadın tasdik etti. — Hatırlıyor musun Ali, bâna fiyrılmaktan bahsediyordun. şa- yet istiyorsan razıyım. Bu sözü söylemekle beraber gözleri dolu dolu oldu. Kocası: — Bu nasıl söz karıcığım, Yok sa rocuk mu oldun” Diyörek Leylânın göz yaşlârını sildi. Sâçlarını şevkatlü okşadı. — Geçmişten bahsetmemeğe sözleşmemiş miydik? — Hakkın vâr Aliciğim, — O halde rahat rahat uyu, â tatlı tatlı bir tebessüm kâparkön Ali d& pen cereye doğru yürüdü ve başını cama dayıyarüık: — Fırtına geçti artık. Saadet güneşi parlıyacak diye mınlda- narâk geniş bir nefes aldı Nurettin Göral HÜUDNBAT İHLACINA YENİDEN. BAŞLANACAR Beklenilen yağmurların baş- Jamıs olması ve kuraklık teh: Jikesinin zail bulunması sebe- biyle,, muvakkaten — durdurul: mus olan hububat ihracına tek rar baslanmıştır. Bu arada Toprak Mahsulle- ri Ofisi Genel Müdürlüğü ye- niden 140 bin ton hububat sa- tısı yapmağa karar vermiştir. Ofisin bu ihracatı işini şümul- lendirmek icin biner — tonluk partiler halinde satacağı bil- lmcktedir, KÜCUK FARELER İNSANLAR Piyös 3 perde 6 Tablo Yazan : J. Steinbeck VE Sanneye koyan: Muhsin Ertuğra. Çarşâmba günlerinden başka h akşim saat 21-de, Cuma (tale Paâzar matinesi saat 17-de, Di, HAFI? CEMAL Dehiliye — Mütehassısı Pazardan başka her. gün sabah sagt 1030-12: öğle. den sonra 14.30.17 de hasc ta kabul eder. — İstanbul 104 FAYDALI BİLGİLER Trenler Gidecekler: 7.20 Adâpazanı 10'10 Konya - Adana 14.40 İskendorun 1820 Anadolu ekspresi 18.30 Adüpazarı 2005 Ankâra ekspresi (yütaklı) 2050 Erzurum 2140 Doğu ekspresi / Gelecekler : 6.25 Erzurum 830 Anâdolu eksprest 920 Ankara ökspresi (yataklı) 1340 İskenderun 1825 Adana ' 20.35 Adapazarı — * Vapurlar Gidecekler : 9.00 (Bandırma) Mudünyaya 8.15 (Uludüğ) Bandırmaya 22.00 (Konya) Bandırmaya Gelecekler : 9.00 (Trabzon) Karadenizdön 900 (Aksu) Karadenizden 20.00 (Bandırmâ) Mudanyadan 30 (Konya) Bandırma 21.30 (Uludağ) Bandırmadı Nöbetçi eczaneler : Ankara Eminöni Alemdar; Divanyolu Beyazı Recep Taşçı Eyüp: Arif Beşer Bakırköy: Bakırköy Kadıköy; Kadıköy Fatih: 1 Halil Onultan Beyoğlu; Cemal Atasoy Taksim; Limoner - Cihangir Galata: Ziya Boyer Şişli: Şark Merkez - Kurtuluş Küsımpasa; Merköz Hasköy: Bayraktar (Halıctoğlu) Tiyatrolar Şehir' Tiyatrosu Dram : SERSERİ Komedi: HAYDUTLAR ARASINDA Küçük Sahne; Fareler ve İn. sanlar, SES: Süt Kardeşler M üÜzeler Arkeoloji Müzasi: Pazar, çar. şamba ve cuma günleri saât: 13- 18 Eski Şürk Eserleri Müzâsi; Pa. zar, çarşamba ve cuma günleri 0 - 12 Topkapı Sarayı Müzesi: Pa. zartosi hâriç hergün 13.40 - 16.30 Ayasofya Müzesi; Her gün sa. Bt 10- 16 Türk ve Islâm Eserleri Müze. 44; Şalı hariç hör gün saat; 1330 . Deniz Müzesi: Pazartesi vö sa. h hariç her gün 10 - 17. Pâzâr günleri; 10 - 18 arası. Resim ve Heykel Müzesi: Pa. zartesi hariç her gün 10 - 16. Yerebatân Sarayı: Pazartesi, çarşamba v& cumaâ günlöri sâ; 18 - 16.30 Dolmabahçe Sarayı; Perşembe günleri saat 14 - 16 Sıhhiye Müzesi; Salı hariç her gün, İtfaiyeler Beyoğlu 44644 — Ankarf 1200 İstanbul 24222 — İzmir 2222 Üsküdar 60945 — K Köy 60872 Sıhhi imdat Beyoğlu ciheti: Telefon: 44993 Anadolu ciheti; Telöfon: 60536 İSTANBUL BELEDİYESİ ŞEHİR TİYATROLARIİ n Saat 21 de Dram Kısmı SERSERİ Yazan : Mahmut Yesârl aviefon : 42157 TARERLAMRĞĞ Komödi Kısmı HAYDUTLAR ARASINDA Yazan; L Crossve E.C. Carpanter Türkçesi ; Fikret Adil Telefon: 40409 Pazartesi akşamları Dram Kıs. mında, Sah akşamları Komedi Kısmındâ temsil yoktur, /.SADİ TEK TİYAT- 'ROSU, MAKSİMDE 10 mayıstan itiba. ren her gecö 2130 da püzar 16 dâ AH ŞU KAYNANAM Komedi 3 porde Fiatlar: 150 - 100 - 75 Tel: 43134 - Z Hazıı Soldan Sağa : 1 — Bir nevi terazi 2 — Nâ- kış değil, Bir. harfin okunuşu 3 — Benzer; İki hârf; Bir nota 4 — Bir renk; Yemek: Bir edat; Sart edatı 5 — Ger; Akıl; Pamuk gibidir 6 —Çalma (Argo): Döv. me 7 — Lâkırdı; Sondaki marf- siz âdet 8 — Kamer, Sıfat takısı; Bir notâ; Hal) 9 — Nida; Bir har fin okunuşu; Tersi bir gıdâ mad desi 10 — Bir soru: Eksiksiz; Bir nota 11 — İncö; Bir harfin okunuşu 12 — Büyük, Yukarıdan Aşağıya : 1 — Lâtife et 2 — Memleket Hikâyeleri - müellifinin — soyadı; Nefi edatı 3 — Hilesiz: " Atıştır. Sıfat takısı: Bir nota işâret sıfatı; Bir har- fin okunuşu: Lezzöt 6 — Taneli bir meyva: Bir döniz vasıtâsı 7 — Ok; Eski harflerden birinin Okunuşu 8 — Elinden fırlât: Söy- Kan aa e SAa aaan ea aa d eee —H layan : Sadi Borak de; Kuru çayır; Tersi beyaz 9 — Tersi cellâda emir. Fransızca iki: Yed 10 — Rabit edatı. Bir vilâ- yetimiz; Nida 11 — Harcâ 12 — Savaş yapan ( İki kelime) Dünkü bulmacanın halli Soldan Sağa 1 — Malikâne; Azot 3— Bön, Kitabe 4 — Oza: Tav $ — Hakikl: Oda 6 — Akıl; Et 7 — Ziyaret 8 — Tpi Bak 9 — Adilâne; Ulâ 10 — Alâz Ba; Bina 11 — Katanâ; Adalı 12 — Anâne: Sokak, Yukarıdan Aşağıya : 1 — Motorize; Aka 2 — Ab; Li Alan 3 — Habil; Dat 4 — Enâlâ: İzan 5 — Kân; Kıral: Ne 6 — Az; Pike; Aba 7 — Kon; Kâ- tina 8 — Etili; Pe; Is 9 — O Alo 10 — Adato; Bunak 11 Bade; Alida 12 — Edevat; Ka- bak, Halbuki gımdi Guum tama- men defişiriş ve tam mânasiy- de aleylime dönnüştü Fakat lerin Atiye bağiondığı bir sırada Hasan pehlivan cidden ustalığını göstera. — ve gavet mahirane hir magevra ve us- tacn bir eyunla kendisini kaz kanad.ndan kurtarmaya — mü- vaffak oldu. Ortalık inliyor ' seyirciler oyun değil üdeta hüner göste- ren her iki pehlivanı da giddet- le alkışlıyorlardı. Gürese on dakika ara verildi ve Alinin paça ipleri değişti rilip bağlandıktan sonra pehli vanlar tekvar kapıştı. Artık halk Aliye başka bir gözle bakıyor ve bilhassa Kün- deci simdi adamakıllı temkinli davranıyordu. Kıymet / verme- diği delikanlının hiç de yaba- Na atılmıyacak bir. pehlivan olduğunu ve cıdden bir belâya çattığını nihayet ©o da anla- mışti Hızla devam eden güreş bir türlü bitmek bilmiyor Kündeci ile Yörük altalta üstüste boğu- sup duruyorlardı. Güreş altı saati bulmuş, ha> va kararmaya başlamıştı. Ha- kem heyetinden iki kişi mey- TEFRİKA Ne 4 Sende bu mertlik ve efendilik olduktan sonra korkma sırtın kolay yere gelmez dana çıkarak pehlivanları dur- durdu, güreşin borabere bıra- kılmasını teklif etti. Fakat bunu evvelâ Kündeci gonra da Ali kabul etmedi. 'Tekrar kapıştılar ve bir saat daha boğuştular İkisi de kan 'ter içinde «almışlardı. Burun- larından #oluyor âdeta birbir- lerini yiyecek gibi hareket edi- yorlardı, Hakemler yine araya girdi- ler ve tekliflerini tekrarladır lar, Fakat her iki pehlivanın da verdiği cevap gu oldu: — Bıirakın güreşeceğiz be, ayırt edeceğiz. güreşimizi, Fakat ortalık karardı. — Kararsın varsın, biz ka- ranlıkta da güreşiriz. Meş'ale, çalı cırpı bir şeyler yakın. Ortalık cidden — kararmıştı. Naçar pehlivanların isteğine uyuldu ve çalı çırpı yakılarak meydanın aydınlatılmasına ça- lışıldı. Güreşe tekrar başlan- mıisti. Bu arada halkın bir kısmı yatsı namazına gitti. Geldikle- Ti zaman güreş hâlâ - devam ediyor ve Yörükle Kündeci el'an boğuşup duruyorlardı. Buna mâni olmak, bu iki inatçı pehlivanı ayırmak lâzım dı, Hakemler yanlarına eşraf- n birkaç kişiyi de alarak ü- incü defa pehlivanların yanı- na gittiler, Uzun boylu müna- kaşalardan sonra ayrılmaya razı oldular, Ancak güreşe er- tesi gün öğleden sonra devam edilecekti. Vaziyet halka ilân edildi ve seyircilerle birlikte pehlivanlar da meydamı — ter- ketti, O akşam Karnabat müstes- 'na gecelerinden birini geçirdi. Hemen her yerde gündüz yar Pılan güreşlerden bahsediliyor ve Alinin gösterdiği maharet ve acarlık anlatılıyordu. Ertesi gün öğleden sonra Kündeci ile Ali yine kapıştılar, Meydanı yine onbinlerce seyir- ci doldurmuştu. İki pehlivan sanki canlarımı dişlerine tak- mış övle göreşiyor, birbirlerini altetmek için azami kuvvetle- rini sarfediyorlardı, Tekrar saatler geçti ve hava kararmava yüz tuttu. Güreş ye dinci saati bulmus, fakat he- nüz bir netice elde edileme- mişti Arlık bu iki pehlivanı daha fazla boğuşturmakta mâna yyoktu, Mubakkak bunları be- rabere ayırmak lâzımdı. Fakat nasıl?. Müzakereye çekilen Karna- bat eşrafı ve hakemler şuna karar verâiler, Ortava ödül ola rak bir kısrakla 30 altın daha konulacak ve pehlivanlar bu suretle aynı ödülleri almış ola- dı, En kestirme hal şek- Bi kişilik bir heyet meyda- mın ortasına gelerek Ali — ile ündeciyi ayırdı ve kararı bil- dirdi. Artık bu işin itiraz edi- lecek bir noktası yoktu. Allah kısmet ederse güreşlerini baş- ka bir zaman ayırt ederlerdi. Fakat meselenin halli bu ka- dar kolay değildi. Zira Yörük başını göyle bir kaşıdıktan son a dtirazı yapıştırdı ve şöyle ledi: — İyi hoş ama ben kır kıs- rağı isterim İki gündenberi ben onun hatırı için boğuşu- yörüm — . (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: