22 Ağustos 1952 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 3

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

22 AĞUSTOS 1952 uaus üavüasi Fransa — Dişişleri Bakanlığı, hazırladığı mlabat projesini Tu: 'aus Beyine kabul ottirmek için Mmümaileyhi tazyıka devam ct mektedir. Yüksek Komiser de Hautedlocgue'un bütün gayrelle- zi, yüksek perdeden atıp tutın darı, hattâ - Beyi hapso - kadar İebazıtması bir netlce vermediği için Paziston gönderilen — Afri- ka: İşleri Umum Müdürü de Be- Yiyolu getirmeğe çalışmıştır. Bütün bu gayretler boşa gitmiş, | Bey, projeyi esaslı surctte güz- | den geçirmeden, müşavirlerinin Teyini almadan cevap. . verm mekle mrar etmiştir. Bu bazır. dikların belki ağustosun ni yetine doğru ikmal edilebilcc gini, ancak ondan sonra muku- bil teklif ve itirazlarını bildire- Ceğini söylemiştir. Şimdi Fransız gazeteleri ateş püskürüyor, Beyin mukabil t kilerle meseleyi uzalmak ve e. kim iptidalarında — toplanacak olan Birleşmiş Milletler Umumi Heyetinde Ortadoğu hükümet- derinin, Fransayı müerim. mev: Kkilnde' göstermek. Tunusa - talı kik komisyonları —göndörtmek için, —yapacakları taarruzlara imkân vermek istediğini eğiyorlar. Tabil. Fransn Tunus Beyi ile anlaşmış olursa Birleş. miş Milletlerin herhangi bir mü- dahialeyo hakkı olamıyacak - ve Ortadoğu hükümetleri de bu me- Selo üzerinde duramıyacaldar. dır. İşin siyasi safhası bu — şakil- de uzar giderken Fransızlar, is- tiklâl ve hürriyetleri için müca, dele eden insanları bundan vazı geçirmek maksadiyle kullandık- farı gönüllü ecnebi taburlarının yaptıkları vicdanlar sızlatan te- Gavüzleri kâfi görmemiş olucak. far ki şimdi de Tunusta oturan Fransızlardan - çeteler teşkilins bBaşlamişlardır. Bunlar etomo- billerle köy kahvelerine giderek halkın toplu bulunduğu sastler: do içeriyo ci bombuları atmakta, Mmakinclk” tüfeklerle — Üzerlei yaylım atoşi / yaptktan / sonra » gitmektedir. Katilerin otomobillerinin — markaları — va | gazeteleri de - bunu «muka- bele bilmisil, olarak kabule mah | zur görmemektedirlerö — Anlaş hyor ki 'Panusta Derebeyi hi fi yaşıyan bü efendiler hül metlerinin asayişi inde — vazife- siyle mükellef tuttuğu — kuvvet- derin yaptıklarını az bulmakta, bir terör havası yaratmak Su- retiyle halkı yola getirecekleri- ni ümit eylemektedirl Hürriyet ve istiklâlini kurtar- mak, dinini, kadın ve kizl namusunu müdafaa etmek için ağraşan Tunusluları çeteci a deden, Tunusta Derebeyliklerini idame maksadiyle bu kadar se- nedir istismar — ettikleri halkı ve köylüleri makineli tüfet: ate- gine tutan ve sonra sırra- kadem basan müstemlekeci vatandaşla- zının hareketlerini, Fransızların makul gördüklerini ilân etme- leri tabil beklenemez. No çare ki otomobillerinin numarası bilo tespit edilen” katilleri - bulmak | imkânından mahrumdurlar Sonra da Tunus Beyinden pro- Jenin derhal tasdiknı — istiyor- lar? Bey do Abdulhakir gibi. sürü- | debilir. Fakat Tunuslu olduğunu unutmaz. DİPLOMAT — Veremli bir- şahıs, yatak. — dasında tabanca ile öldürüldü Rize, 21 (T-H:As) — Çağla: yan köyünde oturan İlyas Az: der isimli bir şahıs, eski — bir. aşk meselesi yüzünden aynı köyden Sefer Ermin'in yatak odasına merdiven dayamak su> retiyle çıkmış ve tabancası ile altı el ateş etmiştir. Kurgun- lardan dördü Seferin beynini parçalamıştır. Muamele vergisinin tâdili günün ihtiyaçlarına #öre yeni baştan tedvin edecek Ankara, 21 (TH-A.) — İhti va ettiği bazı hükümler dola- yısiyle endüstrimizin inkişafı 'na engel olduğu muhtelif vesi- lelerle ileri sürülen Muamele Vergisi Kanununun esaslı bir şekilde tadil edilmesi ve yeni baştan tedvini mukarrer butu- nuyordu. Bu maksatla, ay başında Bur sa'da toplanmış olan Türkiye Sanayi Kongresince seçilen muamele vergisi - komisyonu, daha evvel Maliye Bakanlığı tarafından teşkil edilmiş olan komisyonun çalışmalarına uy- gün ve muvazi olarak devlet ve mükellef menfaatlerini hi- maye hedefi gütmeyen sadece memleket endüstrisinin inki - gafını temin etmek gayesini e- Sas tutan bir rapor hazırlamış ve hazırladığı raporu Maliye Bakanlığına vermiş bulunmak- tadır. Bakanlık, bu raporu tetkik edecek ve Muamele Vergisi Kanununu günün ihtiyaçlarını tam olarak karşılıyacak şekil- de yeni baştan tedvin edecek- tir. ÇERSLAE Fındık mahsulü tamamen toplandı Ordu, 21 (A-A.) — Yeni fın> dık mahsulünün toplanması | lin her tarafında nihayete er- miştir. Havalar kurak gittiğin den fındıklar kısa bir zamanda kurutulmuştur. ,Bugünden itibaren bazı fab: rikalar yeni mahsulü toplama: ya başlıyacaklar ve 26 ağus: tos salı günü ilk defa vapura ükleyeceklerdir. Dün gece Ankara üzerinden bir Meteor - geçti Ankara, 21 (Anka) — Dün gece saat 20,30 da şehrimiz se- malarında seyir halinde parlak bir cisim görülmüş ve çok geç- meden kaybolmuştur. Meteoro- loji Genel Müdürlüğünden öğ- rendiğimize göre, bu bir yıldız- dan, kopmuş metcor olup An- karanın küzeyinde bir. yere düşmüştü Bilindiği gibi bundan bir kaç gün önce ayni şekilde — İran | topraklarına da — bir meteor parçası düşmüştü. Tecrübe balonları, uçan daire — zannedildi Ankara, 21 (Anka) — Sey- reden uçakların buz tabakala rına rastlayıp kazaya uğrama- maları. için Meteoroloji Genel Müdürlüğü istsyonundan ba - Jonlar uçurulmasına başlanıl- mıştır. Günde ancak bir defa yapılan, bu uçurmalar. bugtün Şebhrimiz: halkı tarafından far- kedilmiş ve bunlar evvelâ uçan daire zanüedilmiştir. Saat 16 da Ulus meydamına- toplanan kalabalık bir halk kütlesi saat- lerce uçan daire diye bu ba- lonları seyretmistir. Yangın vergisi ihdas edilecek Ankara, 21 (ANKA) — Yeni yangın koruma — ve — söndürme kanun tasarısı son şeklini — al- muştır. Tasarı ile şehir, kasaba, köy, mahalle ve mıntakalar iti- bariyle bütün yurtta hususi yan gin teşkilâtı kurulacaktır. —Bu teşkilâtta ora halkının bir. kıs- mi münavebe ile vazife alacak ve bir yangın vukuunda derhal harekete geçerek ilk yardıma ala- kadar lüzumlü — tedbirleri MILLIYET Komünist yapacağı Londra, 21 (Nafen) — Mos- kova radyosuna göre, beş e- kimde toplanacak olan Bolşe- vik kongresine sunulacak tek- liflerden — biri. politbüro'nun lâğvedilmesini — istemektedir. Anlaşıldığına göre, bu yoldaki tekliflerin tek gayesi, Stalinin ölümünde Rusyada karışıklık çıkmasını önlemek ve-idarenin tehlikesizce el değiştirmesini sağlamaktır. 1939 senesinde 18 inci kon- £re toplanmış, o tarihten beri de 19 uncu kongre devamlı su- rette geri atılmıştı. Şimdi Rus- yada 19 uncu kongrenin ekim ayında yapacağı toplantıya ge- niş ehemmiyet verilmekte ve bu husustaki haberler iri pu tolarla gazetelerde neşredil - mektedir. Yabancı müşahitlere göre, bu bir nevi «demokrasi oyu- nu> olacaktır. Çünkü esas ka- rarlar evvelden alınmıştır. ve bunların kongrece tasdikini te- min zor olmıyacaktır. En mühim de; büronun lâğvı olacaktır. Bu - 'nun yerini. hükümeti kontrol edeceği bildirilen bir «presidi- Rommelin hazinesi Bir İngiliz gemisi, Alman ma> reşalinin gizlediği muazzanı defineyi arıyor. Londra, 21 (T.H.A) — Henri Hall'in idaresi altında bulunan İngiliz bandıralı bir gemi. re: fakatinde İngiliz donanmasına mensup bazı subaylar old: halde, Korsikaya mütevecci * hep yola çıkmıştır. u gemi, mürettebatı. İkinci Dünya Savaşında Şimali Afri- kadaki Alman orduları başko> mutanı olan Mareşal Rommel- in gizlediği muazzam bir defi" neyi arayacaktır. Şimali Afrikadaki Alman or: dusuna mensup bir subay 1948 de yaptığı bir ifşaatta, Alman ordusu Şimali Afrikadan çeki- lirken bucdefineyi de berabe - rinde götürdüğünü ve detine- nin evvelâ Korsikaya geciril: diğini, oradan da müttefiklerin eline geşmemesi için bir celik kutu içine konularak, Korsika açıklarında. 30 metre:derinlik- teki bir yere indirildiğini söy- letnişti. Henri,Hall bu defaki-araş” övyetler Politbüroyu ağva karar verdi partisinin beş ekimde genel kurul toplantısına - büyük eheaemmiyet veriliyor um> olacaktır- Bazı siyasi çev- relere göre, bu daha çok bir «isim değişikliği» olacaktır. Diğer taraftan. Stalin'in has- talığının sık sık / bahsedildiği gu sırada böyle bir değişikliğe tevessül edilmiş olması da, Sta linin artık çekilmek niyetinde olduğu kanaatini kuvvetlendir- miştir. Belirtildiğine göre, mev cut siyasette hiç bir değişiklik olmıyacaktır fakat yeni idare- nin batıya karşı propaganda Kampanyalarını siddetlendir. mesi de ihtimal dahilinde gö: rülmektedir. Batıda mevcut kanaate göre- Stalinin yerini, hususi kâtipli: ğini yapmış olan Malenkov a: Tacaktır. Şimdiki halde varti genel sekreteri olan Stalinden Sonra hemen Malenkov gel mektedir ve bu şahış partiyi d elinde tutmaktadır. - Politbüro, 1917 senesinde Le- nin tarafından kurulmuş ve o zamandan beri Rusyayı idare etmiştir: Şimdiki halde politbü: ro dahilinde eskilerden yalnız Stalin vardır, diğerlerinin hep Bi de ölmüş, asılmış veya inti: har etmiştir. Trabzonlu şoförler Dün belediye ile ihtilâfı iler: sürerek grev teşebbüsünde bulumlular 'Trabzon, 21 (T.H-A:) — Dü: sabah Trabzon şoförleri bele diye ile aralarındaki ihtilâfı i” leri sürerek. sefer yapmaktar sarfınazar etmişlerdir. Şoförler, şehir dahilinde ya: bancı plâkalı taksilerin işleme sine müsaade olunmamasını v belediye hudutları ” haricine muntazam sefer yapan beledi ye otobüslerinin şehir dahilin- de yolcu nakletmemesini taler etmişlerdi. Bu taleplerinin is'af edilme diğini ileri-süren şoförler, tak silerini hizmete koymaktan imtina etmişlerdi: Emniyet Müdürlüğü, grev mahiyetini taşıyan bu hareket hakkında tahkikat yapmıs ve hâdisede teşviki olanları araş- tırmaya başlamıştır. tırmalarda muvaffak olmak ? Çin gemisini en modern dalgıç tesisatı ile teçhiz etmiştir. KISA HARİC HABERLER AMERİKA Virginiada — <Union Carbon and Carbon Corporation» - kö- mürden birçok kimyevi- madde- ler temin etmeye muvaffak ol- muştur. Bu maddeler hem — bol miktarda piyasaya — sürülecek, hem de ucuza: mal olacaktır. PNGİLTERE 1840 senesinde basılan İngilt terenin Penny Black ismindeki pulu pul / meraklıları ” arasında ilk posta pulu olarak tesbit e- dilmişti. Halbuki bu tarihten bir sene evvel Avusturyada, ba- sılan bir pul meydana çıkmış. tır. İTALYA İtalyan fizik — âlimlerinden Ubaldo Leschi «Giornale A'lta- Ha> gazetesine verdiği- beyanat. 'ta 26 temmuzda Nettuno bölge sinde hidrojenin helium — halina getirilmesi için yapmış — olduğu caktır. fecrübede elde etliği neticeleri —i2— Avuçlarımın arasında duran 've çekmek için acele etmediği yumuşak, küçücük ellerini: bir parça sıkabildim. İçimdeki ar- Zunun sarsıntılarına — rağmen yapabildiğim ancak bu oldu. Konuşmaya takat bulamıyaca- Zımı zannediyordum. Ellerini bırakmak istemiyor- dum: Onların yumuşaklık ve sıcaklığından duyduğum ceza- yı pek andıran haz bana aş kın bütün lütuflarını vadedi- yordu. İncecik bileklerini sol avucumun içinde. kolayca hap sedebildim. Razı idi. Sağ ko- lum önlenemez bir çekilişle be Tine dölandı: Sanki bu incecik beli bir fidan kırar gibi kır- mak istiyordum. Onu bütün kuvvetimle kendime — çektim- Ne çırpındı. ne de bir şey söy- ledi. Dudaklarım. tadını öğren diği dudaklarını aradı. Fakat ©, vücudünü bırakışına karşılık dudaklarını ısrarla ve beni çıl gırtan bir kolaylıkla kaçırıyor du- Bileklerini bırakarak- so1 elimle. saçlarını yakaladım ve, “yüzünü öylece tutmak istedim- Bu sefer ellerini dudaklarının üstüne koydu. — Yapma, diye inledim; Bı- rak, dedim. — Dinle bak. dedi- — Ne söyliyeceksin, hangi değeri olabilir. diye sor- düm. — Bir dinle, dinlemelisin. di- ye ısrar etti. Sesi çarpıntılı idi ve bu. be- ni bütün bütün.sarıyordu. — Niçin. niçin - dinlemiyor- sun, diye hırçınlaştı. Kollarından tutarak — dur- dum. Saçlarını, başının sert bir hareketiyle arkaya attı. Gözgö idik.. Derin bir nefes aldık- — Bak, dedi..ne istersen o olsun. Fakat daha' ben hiç bir geye hazır değilim. Hak ver bana. Anlamalısın bunu. — Za- manla, yavaş yavaş. Barbarca, haydutça olmasın. Bu ikimize de yaraşmaz. Zamanla ve a- dim adım, her adımı hak cde- rek olsun. Değil mi?' Güzel o- lanı budur, değil mi? O kadar munis, o kadar ya- Kandı ki. harsım beni: utandır: d Parmaklarım gevşedi. - af dilerrgibi' şefkatle onu: omuz” Jarındamtuttum. Gülümsiyerek ve-tatlıbir mirilti ile konuş- tu: — Her şey.güzel olmalı: tatlı olmalı: Her hareketimiz ve her saatimiz: tatlı-olmalı- Gün lerimizi, birbirimizi. citkinleş. tirmemeliyiz. Ayrıhırken yakında açıklayabileceğini söy- Temiştir. ALMANYA Teklif olunan yeni bir ka- nunla Batı Almanya — Meclisi demir ve çelik fiatlarının ser- Böst kalmasını kabul etmiştir. Hükümet tarafından pik, — de- mir ve hadde mamüllerininu: fi> at kontrolu. kaldırılmıştır. HSRAİL İsrail hükümeti tarafından hazırlanan 115 milyon- sterling- dik kalkınma projesinin 16 mil> yon sterlinglik — bir miktarını Negev — çölünü — kalkındırmaya sarfedecektir. Hükümet bu hu susta Meclisten lüzumlu. salâhi- yeti almıştır. MAESLR Resmi kaynaklardan bildi diğine göre, Mısırda 1951 sene- ından, 1952 ağustos 324 ton — na- Gaıiba gençler hakıil Dün öğle vakti eve dö- nüyorduk. Hararet gölgede 86 derecyi bulmuş, sokukta dolaşmak — mecburiyetinde kalan olgun erkekler müte- madiyen terliyor, ellerinden düşmiyen —slak moudilleri gehrelerinde, —— başlarında, gezdiriyor, - kızarmış, — kon- Jestiyon olmuş — ilerlemekte Mmüşkülât çekiyor, üdetâ 1s- farap duyuyorlardı. — Yaşın, kendilerini caket ve kra- a, hattâ şapka ile dolaş- mağa mecbur ettiği kanaa- tindo oldukları için harare- te mükavemetlerini — azalt- masına rağmen — hiç birini feda - edemiyor, — kavra:up, “yamıp durüyorlardı. Arasıra Sıcağa karşı / ağzından ağır sözler kaçıranlar çoktu. Fu- par- çalarını düzümsüz. onlara da küfürlerinden his- 8e ayıranlara rastgelmedik. Buna — mükabil — gençier başka bir âlemde yaşıyor- muş gibiydiler. “Ekserisinin ne şapkası, ne caketi, ne de kravatı yoktu. — Kısa kollü bol ve ince gömleklerinin açık yakası vücutlarının ha- va almasına imkân veriye daha serbest, düha — rahat dolaşmalarını — temin — eyli- yordu. Vâkıa — heyeti unu- Miyelerinde bu hal ile bir derbederlik, bir. kalenderlik yok değildi. Hattâ bunu faz- Ja ve lüzümsüz bir teklif- sizlik- telâkki etmek to ka- bildi. Fakat zemin ve zama- na uyan, günün ihtiyaçları- ni karşılayan bir kılıkta ol- dukları içi tabii. görüyor rin: hu husustaki telâkkileri ilo alâkadar olmamağı ter- cih ediyorlardı. Kendi tâb leriyle boş veriyorlardı. Küna - haklıdır ? yeniler mi?-Her nesil ken- dinden evvel gelenlerin î yatlarından — birçok göyleri düler mi beğenmemiş, bazılarını —ih- mal etmiş, — birçoğunu da gülünç bularak — tamamiyle terkeylemiştir. -Onların. ço- cukları da - eçalma kapımır çalarlar. kapınız. fehv, onlara aymı mükabelelci bulunmuş,. âdetici münüsız, yorsiz addeyli derdir. — Hlbetle Ki bündan sonra da bu hal devam e decek, belki bugün — kolsuz ve yakası açık gömlekle so- kaklarda dolaşan-gencin oğ- l y ne sonra İsüklâ caddesinde spor bir pamuk fanilâ ve şortla ge- gerken «zavallı babam. Saf adamdır. Hâlâl sıcakta ra- hat rahat dolaşmanın yolü- 'nu bulamadı. Şortla sokağa çıkmak söz de ayıpmış» di- yecek ve ona gülecektir. Bu dâvanın çok mühim bir noktası var. Muhaktak ki erkek elbiseleri artık gü- nün ihtiyaçlarına uymamak- ta, bunun tabii neticesi ola- rak değiştirilmesi ve wslaln bir zaruret halini almakta- dır. Bili sene evvel kolalı güm- dek giymeden, arkasına par- desüsünü geçirmeden yazın sokağa çıkmak gençler için da ayıptı. Şimdi bu kaya- fetle. dolaşanı — timarhaneye gönderir, belkemiğinden — su aldırırlar. Bir- yeniliğin za- rüri olduğunu: hep: kabul e- diyoruz. Fakat ne giymeli- yiz? İşto bunu bize göste- Tecek terziler ortaya çıkmı- yor, çünkü erkek / terzileri do hepimiz gibi itiyatları- ni esiridirler. Bir kurtarıcı beklerken de;ben evde kra- vatla — dölaşıyorum, — oğlum caketsiz, —şapkasız. — göğüs bağır açık sokağa fırlıyor. İKTİBAS Ba rara İran Şahının hususi hayatı ve bilinmiyen tarafları Kral Mehmet Rıza Pehlevi derleri arasında öteden beri devam eden oldukça acaip bir benzerlik vardır. Bu cihet kısaca gözden geçirilince Faruk'un tahtından atıldığı neden ürperip sarardığı ile eski Mısır Kralı Faruk'un ka- haberi karşısında Şahın kolayca anlaşılir Taç giyme merasimini yap- mak için ülkesinin daha sakin bir devreye girmesini bekleyip duran İran Şahı Mehmet Rıza Pehlevi son zamanlarda ta tını da kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya gelmiş bulunu: yor. Yakın ve Orta Doğu Mmemleketlerindeki bir çok kom şularımızın elle tutulur bir in- tikal devresine girdiğini gür- düğümüz bugünlerde bilhassa İranın durumu çok dikkate de- ğer bir mahiyet almıştır. Böv- le bir zamanda bu — ülkenin genç Şehinşahını her halde ya- kından tanımak, sarayına ka- dar girip nabzını yoklamak is- tersiniz: İran petrollerinin patlak ver diği zamana kadar Şah. ger- çekten şahane bir huzuür ve sa> delik içinde yaşardı. Her sabah Senberauar cin- sinden kocaman köpeğini be- raberine alarak. sarayın beh- çesinde bir gezinti yapar ve bu saatlerde şüphesiz daha ön- celeri, yazın at üstünde. kışın ski ile yaptığı gezintileri a- nardı- Dünya haberlerini rad- yodan dinlemek üzere kütüp- hanesine dönünce orada gözü- ne çarpan bir-ucak resmi ken- disine, İran. havalarında. Fran sızların armağanı olan bir u- çakla tek başına yaptığı seya- hatleri hatırlatırdı. O İsviçre- deki tahsil yıllarından beri her geyden ziyade spor düşkünü olarak tarımıyordu. İkinci karı sı Süreyyanın da spora düş- kün olması şah için büyük bir saadet oldu. Her fırsatta onun la at gezintisine çıkar ski alay- ları tertip eder veya, genç ve dilber eşini koluna takıp kar: da, öğrencilik hayatını hatır- latan âşıkane piknikler tertip ederdi. Günün birinde bütün bunlar Ta'veda etmek lâzem geldi. Bu da yetmiyormus. gibi bir gün radyoyu: dinlerken Kral Faru Zun tahttan indirildiğini rendi-. Bu. haber üzerin daki düşmanca gösteriler detleniverdi. Tahrandaki muh lifler muhafaza altında bulu 'nan sarayın kaj gelerek «Tahi bağırmağa ba: B Hiç şüphesiz. o, gün Mehmet Rıza,Pehleviyi endişelendircn gey. bır bağrışınzlardan ziyadc Kral Paruk i Tasında den kader beraberliği olmuş: tu. İki hükümdarın. hayatları ne kısaca hülâsa edersek ka derlerindeki benzerlik karşısın da hayrete düşmekten ken: zi alamayız: Bilindiği üzere Mehmet Rıza, Faruğun kardeşi Prenses Pev- ziye-ile evlenmişti. O-sırada Kraliçe Feride- Hanuğun eşi bu lunuyordu. Her iki. hükümder da birer-erkek varis bekliyor. lardı. Feride- Faruğa üç, Fev- ziye de-şahanc bir: kız çocuğu verdiler. Bu hal Haruğu eşsiz bir sefahet hayatına sürükler ken Şahın:mizacında da bekler medik bir-sertlik baş: gösterdi Bu sertlik karçısında — dilber Fevziye 'Tahranı — terkederek Kabireye döndü. 1948 kasım ayımın 197uncu günü her iki saraydan çifte boşanma: haberi dünyaya yayıldı- Bekârlık hayatına dönen hü kümdarların, yolları üzerinde karşılaştıkları her güzel kızir evleneceklerine dair dünya ha- güzel olmalıyız- Yoksa neye ya rar: Ben ancak böylesine ra- zıyım: Bu bir kuvvet — işidir. Kendimize güvenemiyorsak:hiç başlamıyalım çok daha ;iyi 0- dür- Gece sessizdi. derindi. uzak ve piril piril yıldızları ile muh teşemdi- Onu anladığımı zanne- diyor. onun büyük aşkları ya> ratıcılarma has bir-mizaca sa- hip olduğuna inanıyordum. O: nunla beraber olmak isteyi ce erkek bir çok:şeyin diyetini ödemeği göze almalıydı. —— Düşündüklerimi — anladığına — Sana güveneceğim, — de- F. Nevruzoğlu S — Bibette. dedim. — Haydi beni.odama kadar çıkar, dedi. Koluma girmişti. Merdiven- leri öylece çıktık. Melinanın bu. davete — işman olup. olmadığını öğrerdek is- terdim:: fakat bunu: işte- yıllar- ca:Bonra bile, her şey neticı sinererdikten: sonra: bile bilmi- yorüm. Şimdi size onları anlata- yım; Melina oturduğu katın sa- dina geldiğimiz — zaman bir öksürüğe tutuldu. Bunun yalancı bir. öksürme. olmadı na şimdi bile yemin ede rim, bu inancımı — söylemeli- yim. Öksürüğünün, geçmesi; lemek için. durmuştuk. Birde bire kapısı açıldı ve-ben sahar lığa dökülen ışığın icinde Loo- nurdonun oğlu Barbaroyu gör düm. Barbaryo — Melinayı — yalaız bulmayınca şaşındı. ne vapa- cağını hilemedi. Bozuk bir gü lümseyişle beni selâmlıyarak kendini - bulmağa- çadıştı. Ben Melinaya baktım: Melinanın: alnı;kırışmıştı. bu kızışıklıklanda sadece — istirap vardı. saklanmak iştenen bir suçun meydana. çıkışından . du- yulan ıstirap. Ben? Ben kendimi: onlardan daha az rahatsız — hissetmiyondum- Melina ile aramızda bir- gün- den ve beş cümleden başka: hi bir şey yoktu ve ben: onuiha- netle suçlandırıp kızamazdım. 'Tahkir veva tezyif — edemer- dim. Sözlerini bir: vaid.saysam bile bir gün öncesine teşmi! edemezdim. Olsa olsa itimde uyanan ,meylin ve iyi nivetin, büyük ümidin . bu:kadarretken iflâsına yanabilirdim.. Âciz. bir iyanış: İlşte ben.de bunu (di- “yuyordum. “DDevamı: var| | Son kargaşalıklar yüzünden şahane Aşıklar artık bu türlü hu eğlencelerine veda etmek zorunda. kalmuşlardır. sınında zaman zaman uydurma haberler çıkmağa başladı. Ger çekte onların her biri hi tinden kendi mizacına göre fay dalanmakta idi” Paruğun aşıka ne maceraları ciltlerle - kitap dolduracak kadar haddini asıp dürürken Şahinkiler - oldukça mütevazı bir manzara arzedi yordu. Onun Ruth Jayce Ste- vens adında bir Holivud yıldı ZL ile olan kısa münasebeti bil- hassa dillere destan olmuştu. Şahın 1949 yılında — Birleşik Amerikaya yaptığı seyahat sı rasında karsılastığı bu. gene kadın İran İmparatoricesi ol: mak sevdasına düşmüsş buna nail olamayınca da intihar et- mişti. Bundan sonra her iki — hü- kümdar tabaları arasındaki mütcassıplar tarafından — sui kasda uğradı. Barak bu Si kasttan sağ salim kurtuldu- İ ranlı swikastçıya gelince — o, basına mensup bir fotoğrafcı Zibi-sargya girmeğe ve Şahı yaralamağa muvaffak >olmus- tu. Derken bu - hükümdarlar, birbirine benzer siyasi karg: şalıklara 'rağmen hirer genç kıza âşık oldular. Bu genç kız lardan biri on. altı yaşında bu Tunan Neriman Sadık Diğe: Bahtiyari kabilesinin kudretli şefinin' kızı olanon.dokuz ya- şındaki dilber Süreyya İsfen- diyari idi- Şahm Süreyya ile evlendiği gün. Faruğun Neri” manla resmen nisanlandığı bildirildi. Bunlardan sonra.da Mısırdaki kargaşalıklar - Aba- dandaki,petrol kuyularının ka patılması: tarihine rastladı. İş- te bu şartlar gözden zeçirilin- ce Mehmet Riza — Pehlevinin radyo basında Faruğun taht- tan atılınca neden sarardığı ko layca anlaşılır. Fakat hayat kaderlerindeki bu — benzerliğe rağmen tabalarına olan sevgi ve iyi:miyetleri bakımından İ- ran Şahı, Parakla asla muka- yese edilemiyecek bir ruh asa- İetine ve üstünlüğüne malik- tir. Sehinsah Mehmet Rıza gibi esi Süreyya da tahsilini Av- rupada yapmış aydın ve uya: mık bir İranlıdır. Pransızca, Al manca ve ingilizceyi ana- dili gibi bilir. Devlet işlerinden:za- man ayırdığı vakit kendini o- kumağa verir. En çok sevdiği muharrirler Balzac. Shaksne- are, Göthedir. — İmparatoriçe Süreyya bazan saray orkestra sını davet ederek / Beethoven ve Baclı'dan parçalar çaldırır. Yahut sarayın hususi sinema- .sına giderek film — seyreder. A- GÜNEYELLİ |SANAT HAREKETLERİ “MERHABA,, “Patil günlerimi sayfaları yıp- Tanmış. üç beş eski. dosilü ge- girmek isterdim. Onlarla sohbet dinlendirici oluyor. Fakat nasi- bimde başkası da varmış: Suat “Füşer önce aMlerhabar diyo-xü- ründü, arkasından da- «Üç Du- varlı, Dünyar sını getirdi. Selâm Allahın. dedik, — aldık ve hiçde pişman olmadez. Mer- haba'da, dört formalıl ve temiz hazlalı: bur kitapta, Merhaba ey döst, merhaba: diye — başlayıp Merhaba. cânun -dünya merha- ba. diye biten'bu. kitapta kırk döküz tano oşür var. Bu kark dokuz şürde Saat “Paşer'i, şilr saklıyan; konaların: hemen- hep- Sinin birer defa yaklamış bul- düm: Tabiali, saşkı, kaderi ve gülre - mal cedilmeleri üslüp —o- yanlarına, bitabet ustalıkları- na, asıf önemtisi de hükündern bağlanmış çörgü ,ve bilgilere bağlı. sosyal) meseleler Demek ki Sumt Taşer dün- yaya ve insanlara açık, — veya, Ü acık olmak istiyen bir. şair. B isteğin ibreleri ayarlıyan tek katup : haline gelmek” isti- dadında — olduğunu — biliyorum. Bakat beni: bilgiye götüren şa- izlerimiz — arasında tamamlan- y bir-şalsiyet görmedin. Bu tarz- şiire giden, yolculugun, şi- ire nit kabiliyet ve vasıflardan başkaca, bir de, sistemli tefek- kür ve dispilinli bilgi istediği anlaşılması güç bir şey dağil- dir samıyorum. Merhaba'yı oluduktan,sonra, Dü alamın yeni bir. başansını hulmuş olmadım. Fakat, gene de, Suat Taşer için. dünyaya veinsanlara açık — görünmek | istiyon, özentiye düşmüş şair- derimizden işte bir daha diye- miyorum. “Taşer önemli şartlardan biri- ni elde-etmiş: Samimi. Demek istiyorum /ki, — o, mesloktaşla- Tandan fazla olanak, uğrastığı Tarık BUĞRA kalemini propagandaların has- kasandan kurlarmış, onunda iaı- der birliği kurabilmiş. Kısacı- su şansı. - Hazırladığı tercime ve telif eserlere bakarak, Taş- er'in çalışmasını bilen bir san- atkâr olduğunu anlıyor, böyle- co de dediğim şansına ümit bağlıyorum. Merhaba'da şairin samimiye- 'ti kendine has konuları kurtar- maş, şüre uaştırmış. Bu arada örnek olarak şu şürleri sayabi- lirim: Dünya Uyanyor, Besbel- li, Derdim İlâcım Anadolü, Ci- gayanın Dumam. Bu son şiirin «Gezer yürür» diye biten par- galarımdan birini buraya aimak istiyorum: «Yağınur düşer cama hop eder içim Bu hopta bir şey var durdan oturdan anlamaz gezer yürür> Size, Gözlerim Uzaklarda şi- irinlir tansamını — vermek isti- yordum. Fakat Cıgaramın Du- manı'ndan bir iki parça — daha almadan yapamıyacağım: «Rüzgâr eser karanlığın için den karanlıkta sesler fısıl fisil gezer yürür | Uzar gider dü- marşlar çalmır. içimde yyaralı askerler alır dört ya- cıgaramın yüzler görürüm. camda ve kana bulanmış hürriyet gezer yürür odamda> Şu isimlerini verdiğim şür- lere daha başkaları ve meselâ «Bu Saattes, «4el Gidelims gi- bileri' do eklenebilir. — Merhaba,' işto o şiirlerle ve artık tiksia- dirici bir hâl alan espri mera- kana düşmremekle kendini kur- tarmış bir kitap — sayılacaktır. sanıyorum.

Bu sayıdan diğer sayfalar: