Nokta 5 Temmuz 1987 sayfa 10 | Gaste Arşivi

5 Temmuz 1987 Tarihli Nokta Dergisi Sayfa 10

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

PKK / BİR KATLİAMIN ÖYKÜSÜ Ya ölüm, ya ölüm... PKK tarafından, emekli bir öğretmenin evini bombalamakla "görevlendirilen” Hüseyin Gonultaş, bu eylemi yerine getirmeyince, örgüt üyeleri annesini ve eniştesini kurşuna dizdi. Gönültaş, saklandığı köyde, tüm seçeneklerin de ölümle sonuçlandığı Öyküsünü Nokta'ya anlattı apı biraz sert kapatılsa, rüzgâr bir pencereyi çarpsa, Didem bağırarak ağlamaya başlıyor. Ya- takların altına kaçmaya çalışıyor. Didem dört yaşında. Bir ay önce, babası ve büyükannesi Didem'in gözlerinin önünde öldürüldü. Tunceli'nin Pü ür ilçesine bağlı Kabayel Köyü'nde mukim Di- dem Bektaş, bir ay önce PKK ile ta- nışti! PKK, köye önce Didem'in dayı- sı Hüseyin Gönültaş için gelmiş! Bugün Erzincan'ın bir köyünde Hüseyin Gönültaş PKK'nın kendisine verdiği “cellatlık” görevini verine getrrmedl & 18 NOKTA 5 TEMMUZ 1987 saklanan 19 yaşındaki Hüseyin Gö- nültaş, bu “ziyaret”'in nedenini Nokta'ya şöyle anlatıyordu: **25 Şubat günü akşam saatlerinde kö- ye gelen beş PKK üyesi beni dışarı çağırdı. Babam Binali ile birlikte çıktım. Zaman zaman köye geldik- leri için tanıyordum. Bana, “Bir gö- rev vereceğiz' dediler. Erzincan'da oturan Çarekan aşireti mensubu emekli öğretmen Ahmet Koşan'ın evine bomba atmamı istiyorlardı. Böyle bir görevi kabul edemem de- dim, Babam da müdahale etti, be- nim Erzincan'da tanındığımı, bu işi yapamadan yakalanabileceğimi söyledi. Ama kızlı erkekli beş terö- rist *Hayır yapacaksın, bu örgüt kararıdır” dedi. “Sizin için ajan di- üçlerine bilgi verdi- Biniz sbylemyor Bu görevi yap- makla üstündeki şüpheleri sileceksin' diyerek beni tehdit etti- ler.” Ölüm açmazı. Hüseyin Gönültaş ve babası Binali, karşılarında bom- ba, saatlerce tartışmışlardı PKK üyeleri gittikten sonra. Ne yapala- bilirdi? Binali Gönültaş, oğluna “bombayı ve olay yerine bırakılma- sı istenen bildiriyi Fırat Nehri'ne atıp kaçmasını” önermişti. Ya da “Ahmet Koşan'ın evi fıııundı. xıvı] polisler kimliğimi sorunca zorunda kaldım” diye yip bombayı iade etmesini Ama iki seçenek de *xnğlam görünmemişti gözlerine. İnandırıcı bulunmayabilirdi. Hüseyin Gönül- taş, kararsızlıklar içinde Erzincan'a gitmişti. Nokta'ya anlatıyordi “Bir akrabamın evine yerleştim On gün sonra Ahmet Koşan'ın e ne boş olarak gittim. Birlikte çeşit- li konulardan konuştuk. Sohbet et- tik. Sohbet sırasında, benden şüp- helenmeyen Ahmet Koşan ortak bir tanıdığımız olan Dursun Yıldız'dan söz etti. *Dursun'la geçenlerde ko- Gönül Bektaş ve nuştuk. Apocular ona bomba vere- rek benim eve atmasını istemişler, ama o durumu bana açıkladı ve kaçtı gitti. Apocular şimdi onu da arıyorlar' dedi. Bu sözlerinden çok etkilendim. Daha sonra evinden ay- rıldım. Ne yapacağıma bir türlü ka- rar veremiyordum. Nihayet birkaç gün sonra bir akşam yine Ahmet Koşan'ın evine giderek her şeyi an- lattım. Bombayla bildiriyi göster- dim. Birlikte, bu çıkmazdan nasıl kurtulacağımızı düşündük.”” İçinde bulundukları çıkmaz, on- ları sonunda Emniyet Müdürlüğü'- ne götürmüştü. Hüseyin Gönültaş, bombayla bildiriyi Erzincan Emni- yet Müdürlüğü'ne teslim etmişti. Emniyet Müdürü Bahadır Onat'ın makamında, Vali Metin İlyas Ak- soy ve Jandarma Alay Komutanı'- nın da katıldığı bir toplantı yapıl- mışti. “Ne yapmalı?” sorusu bu toplantının da gündemini oluşturu- yordu. İlginç bir öneri dile getiril- mişti toplantıda: Bombayı, kimse- ye zarar vermeyecek biçimde Ah- met Koşan'ın evinde ya da yakının- da patlatmak ve böylece Hüseyin Gönültaş, PKK “lim olacakt seslerini hâlâ Gönültaş'ın “görevini yaptığı” iz- lenimi yaratarak PKK ile bağlanu- sını sürdürmek... Ancak bu öneri, cesıth değerlcndırmelerle reddedil- miş ve kestirme yol benimsenmiş- ti. Hüseyin Gönültaş bombayla tes- Öyküsünü anlatmayı sürdürü- yordu: ““Daha sonra üç gün kaldı- ğim Emniyet'te yapılan sorgu son- rası çıkarıldığım DGM Savcılığı'n- ca serbest bırakıldım. Ancak olay- la ilgili üretildi. Aşiretlerin önde gelenleri- nin parmağı olduğunu sandığım söylentilere göre, sözde bana bom- bayı PKK değil Çarekliler vermiş.” Bu söylentiler nedeniyle Hüseyin Gönültaş bir kez daha sorguya çe- kiliyor, olayın bir senaryo olup ol- madığı araştırılıyordu. Huseyın Gönültaş, üç günün sonunda yine serbest bırakılıyor ve köyüne dönü- yordu. Ancak artık köyde kalamaz- dı. Babasıyla birlikte Kabayel'i terk ediyor, kendine sığınabileceği bir başka köy buluyordu. Geride annesi Emine, kardeşi Gönül ile kocası Dursun Bektaş ve olarak birçok söylentiler . Çiğdem, Baykal ve Didem'le çocukları kalmıştı. Köydeki eve, toprağa, hayvanlara bakacak biri- leri gerekliydi çünkü. Sonrası ise zamana bırakılıyordu. Ya geride kalanları yanlarına alacaklardı ya da tehlikenin kalmadığına ikna olurlarsa geri döneceklerdi. Ne var ki zaman, onlara beklemedikleri başka bir şey getirmişti. PKK geliyor... Hüseyin Gönül- taş'ın kız kardeşi Gönül Bektaş Nokta'ya anlatıyordu: ““Mayıs ayı- nın ikinci günü akşam üzeri, köye sık sık geldikleri için tanıdığımız Ekrem ve Fatma adlı iki Apocu ile, henüz yeni olduğunu sandığım ve ismini bilmediğim bir Apocu kız evimize geldiler. Hiç korkmamış ve şüphelenmemiştik. Evde komşu bir kadın da vardı. Ekrem babamı ve bizi suçlayıcı konuşma yaptı. İspi- yoncuları bölgede barındırmaya- caklarını söyledi. O sırada Fatma adlı Apocu, annemin benim ve ko- camın yan yana oturmamızı istedi. Öteki kız, damın (evin) kapısında nöbet bekliyordu. Elinde 14'lü lah vardı. Fatma ile Ekrem'de ise Kalaşnikof tüfek vardı. Biz de üç NOKTA 5 TEMMUZ 1987 19 'RAKKI DEVECE NOKTA

Bu sayıdan diğer sayfalar: