beklemekle geçti. Özellikle basket- bolda emektar Spor Sergi'nin (yeni adıyla Lütfi Kırdar Spor Salonu) sır- tına binen seyirci yükünü azaltabile- cek tek şey, temelleri Ecevit döne- minde atılan Abdi İpekçi Spor Salo- nu'nun bitirilmesiydi. Tahsisat yeter- sizliği nedeniyle işi bırakıp kaçan müteahhitler, "mutlaka bitireceğiz" sözü verdiği halde sonradan oralı bi- le olmayan bakanlar on yıl süren 'Hikaye-i Abdi İpekçi'nin baş aktör- leri oldular. Sonunda geçen yıl kapı- larını açtı salon... Dışarıdan görkem- li görüntüsüyle, içerde pırıl pırıl 12 bin koltuğuyla pek fiyakalıydı ama hizmete girmesi, hakkındaki tartış- maların bitmesine değil, tam tersine alevlenmesine neden olmuştu. Skor var bord yok. Bir grup mi- mar projedeki teknik hatalardan dem vururken, sporcular ve seyirciler için en önemli problem salonda doğru dürüst bir skorbord olmamasıydı. Batı'daki büyük salonlarda olduğu gibi tavanın tam ortasından sarkan dört yüzlü bir skorbordun maliyeti bir milyarı aşıyordu ve ayrıca ihale- ye verilmesi gerekiyordu. Bu neden- le yaklaşık altı ay Abdi İpekçi'deki P> Basketbol ve WC!. B asketbol seyircisine ne oldu, diyor yazar/Teknik Direktör Fehmi Sadı- koglu Sonra da kendi kendine yanıt veriyor.. Salonların tuvaletleri felaket* büfele- ri, ondan da felaketmış İlk iki sebep bu.. Fehmi'yi çok sever ve sayarım, ama inanın buna rağmen gerisini oku- madım.. Çünkü basketbol seyircisine ne olduğunu, ben de biliyorum, Fehmi de biliyor.. Ama sadece ben yazıyorum.. Fehmi, kendini avutuyor.. Türkiye'de basketbol salonları adam almazken, tuvaletler daha mı temizdi?.. İnsanlar kuyrukta birbirini ezerken, bü- felerde daha sağlıklı yıyecek mi satılı- yordu?.. ' Yıllar, ama yıllar öı'ıce, Ankara'da bugün adı zor hatırlanan iki takımın, DSİ ile Şekerspor'un maçı vardı. Tri- bünler tıklım tıklım doluydu ve biz o zaman, sporun muhalefet (CHP) kana- dından Fikret Ünlü ile seyrediyorduk.. Ne seyrediyorduk.. Sahada top cambaz- lığı yapan iki takımdaki Amerikalıları.. Fikret bir ara bana döndü.. “Bak Hıncal” dedi, "Biz iktidara gel- diğimiz zaman, bu Türk çocuklarının yerini alan Amerikalılar şutlanacak, gö- receğiz..” Güldüm.. "Göremeyiz” de- dim.. "Göremeyiz, çünkü o zaman, bu tribünler boşalır, sen de, ben de maça gelmeyiz..” CHP iktidara, Fikret Ünlü Genel Müdürlüğe geldi. Amerikalılar yasak- landı. Basketbol salonları boşaldı. Yan- lışı görüp kapıları açtılar.. Basketbol Türkiye'nin her yerinde tıklım tıklım salonlarda oynanmağa başladı.. Ama geçmişten ders almadılar.. Kalktılar, (9141) diye bir kural getirip, Türk vatan- daşı olmuş Amerikalıları, anayasa dışı bir kararla ikinci sınıf vatandaş ilan etti- ler.. İşte bu yıl sonuç.. Beşiktaş ve Galatasaray gibi, taraftar zengini kulüpler bile boş salonlara oy- nuyorlar.. Sebep, ne WC'ler, ne büfeler, Fehmi.. Sebep, salonun dışında değil, içinde.. Salonda basketbol diye ne var, onu söyler misin?.. Televizyonda her hafta NBA seyre- dip, basketbolün ne olduğunu gören adam, enayi mi, kalkıp senin beşinci sı- nıf spor salonunda, beşinci sınıf basket- bol seyretmeğe gelsin?.. 941 cilere yalvardık, etmeyin, eyle- meyin.. Bu ülkede basketbol daha yer- leşmedi, kökleşmedi.. Bu Amerikalılar, bu ekinin (Teşbihte hata olmaz) gübre- leri.. Bunlar sayesinde ğağlam, dayanık- h, yemyeşil bir ormana sahip olacağız.. - Ö zaman, kesin, biçin.. O zaman yap- tıklarınız gürleşmeyi sağlar.. Ama daha fidanken baltayı vurdunuz mu, elinizde bir çorak arazi kalır, diye yazdık.. Din- lemediler.. Bu ulkede, sayı ortalaması 10, rib“a—_ unt ortalaması beş olan kişiler, fiyatları- — nı milyara dayıyor, oysa 30-40 dolara, seyirciye seyir zevki veren, şov yapan Amerikalılar geliyor, dedik.. Dinleme- diler.. 12 takıma yetecek birinci sınıf oyun- cu yok. Bu yüzden bazı kulüpler, işi tavsatıyor, hatta vazgeçiyor, oysa bas- ketbol öyle bir oyun ki, iki sağlam oyuncu üzerine bir kaliteli takım yapa- bilirsiniz.. İki Amerikalı, kurumları, ku- lüpleri, çok ucuza, kaliteye teşviktir, mücadeleye teşviktir, takımlar arasında denkliğe teşviktir, dedik.. Dinlemediler, İşte şimdi, yerli oyuncuları ve boş salonları ile başbaşa kaldılar.. Ağlama başladı.. Hem de neyle?.. WC edebiyatı ve büfe mersiyesi ile.. Basketbolün seyirci kalitesi de hayli yükselmişti.. Liselerin, üniversitelerin en kültürlü, sporu en iyi bilen öğrenci- leri tribünleri dolduruyor, kızlı erkekli, harika bir görüntü oluşturuyorlardı.. Elele tutuşmuş sevgililer, sinema, disko yerine, Amerikalıların şovunu izleme- ğe, salonlara gelir olmuşlardı.. Şimdi kimler geliyor?. Kalite kal- madığı için, sadece, fanatik taraftarlar ve bir de basketbolün "B" sinden haber- siz, futbol holiganları.. Kolejlileri alkış- lamağa gelmiş bir avuç kızlı erkekli se- yirciyi, 10 misli kalabalık bir grupla dövmeyi erkeklik sananlar ve polis ol- madığı için emellerine ulaşan, kabadayı ()) lar.. Basketbola ülkemizde bir kez daha ihanet ettik. Şimdi aynı ihanet, yeni ye- ni filizlenen voleybol için tezgahlaşı- yor.. Hitler nazizmi kafalı beyinler, ina- nılmaz bir ırkçılık gösterisi ile, voley- bolü de seyredilmez hale getirmek için kolları sıvadılar. | İlk savaşı kazandılar. Yetinmediler. Salonlar boşalana dek uğraşacaklar.. Anlamadığımız bir tek şey var.. Tev- fik Sarpkaya gibi batı kültürlü bir kafa bu oyuna nasıl geliyor?. Niye zerre araştırma gereği duymadan, sporu yok eden kararlara birbiri ardına imza atı- yor?.. Hıncal ULUÇ NOKTA 6 OCAK 1991 93 M