6 Ağustos 1931 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13

6 Ağustos 1931 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

154 SERVETİFÜNUN No, 1895 - 140 HİKAYE Yerzdin : Reşat Feyzi Bir arkadaşım, anlattı: — Yirmi yaşında idim. Boyacrköyde oturuyorduk, Şik bir bahçe içinde kuş kölesi kadar gürel, kuçü- cük bir köşkümüz vardı, Evimizin etrafı ağaçlarla, parmaşıklarla, hanmtelleri ile örtülü idi, Duvi ırlar, Yeşil yapraklarla görünmez olmuştu, Köşkün baliçe kapısına giden dur, patika yoldan ilerlerken, bir şir havası duyarsmız.. Burasi, adetâ bir hayal, bir visü- na mâlikünesidir. Bir köşk dahn vardı yanımızda. Bahçe duvarlar zimiz bitişikti. Sarmaşıklar, bizim bahçeden bü köş kün bahçesine, o buhçeden de bizim bahçeye surkar- dı. Akşam üzerleri, güneş batarken bahçeye çikar, bir kameriyenin alında rüzgürlarim sesini, kuşların ötüğünü dinlerdim, Elimde bir kitap, bazan bir sasi, bir #nhife izerinde öyle dalardım. Ne güzel akşam: lardı bunlar. Bir akşam, gene bahçede dolaşıyor, çiçek töplü- yordam, bâliçe duvarının üzerinde bir hışırtı oldu. Baktım: Komşu köşkün genç kızı Bedin idi. Oda beni görmüştü. Bir anda göz göze geldik ve durduk. Duvarın üzeriden bizim tarafa doğru sarkan leylâk dallarının en ucundaki güzel bir leylâğı koparırken, dal elinden kaymış, birden ürkmüştü, Beni görünce bir olmuştu. Bedialar, Boyacküöye © yaz taşınmışlardı. Geleli daha bir ay olmamıştı. Henüz konuşmamıştak, Dalın elinden kaçmasile okadar atanmıştı ki, adetâ kızardı. Sol elinde topladığı birkaç leylâk vardı, Şaşırdı. Onlar da bizim bahçeye düştü. Miş sesini çıkarmıyor, sade yaramazlık yapmış bir mektep çocuğu gihi, ken- dine acindırarak gözlerimin içine bakıyordu. Bir şey söylemek istiyordu galiba,. Ben, elimdeki çiçekleri bir kiran dalının yaptak- ları arasın koydum. Ona doğru: ilerlemeğe başladı. Em anman, hizli hızlı nefes almağa başladı: — Üzülmeyiniz, efendim, dedim. Çiçeklerinizi top- ür, size iade ederim | Boyunu büker gibi bir vaziyet almıştı. Gözlerinin içi teşekkür makamda gülüyordu, İlâve ettim : — Elinizden kaçan o dalın ucundaki leylâğı da kopütrimi! Kabarık, bukle bukle olmuş saçlarımı gölgelen- dinliği yüzü, masını bir rahibe gibi kıpkırmızı oldu, İncecik kaşları, kalkmış, gözleri birbirine muvazi bakışlarla bir noktaya dalmış, sevinç içinde idi, DAKNIMN NU MI E.A Uv. Leylâk E Çiçekleri yerden aldım, en uçtaki leylâğıda ko- parlım, Ona verdim, Komgüu kızının. küçücük, mev- gun bir eli vardı. Çiçekleri almak için elini nzatır- ken, sig kaşın indirmiş, ice dudaklarımı kıpırdata- rak, heyecanlı bir sesle, sadece: — Teşekkür ederim, Efendim, dedi, Çiçekleri vermek için duvanı üstüne çıktığım vakit, ona gök yalkındım. Dikkale gözlerinin İçine bakarken, o, üzün kirpiklerini inditmişli, Sonra dön- dü, arkasına baktı. Elinde leylâklarin, bir dalın bana bakmadan, bahçeye atladı. Ayık sesinden, koğurak köşke gittiğini duydufa. » Güzel komşu kızı ile bu ilk tanışmamız oldu. Özün den sora, bi tasin çelire, içimde ufuklar geniş bir )ayal âlemi yaratmıştı. Bilmem neden, bir alâka, bir rabıta, tahteşşuur bir kuvvet beni sabit bir nok- ta etrafında daitn dişünmeğe sevkediyordu. Kalbim- de bir sevinç, belki bir aci, mahiyetini tarif edemi- yeceğim bir hissin altında mesut mu uluyordum, İs trapımı çekiyordum ? Bilmiyorum, bilmiyorum .. Bu istirap yahut sevinç, günlerce sürdü. Artık horakşam bahçeye'çikip kame- riyenin altında oturmak, beuim için biritiyat olmale fandahn kuvvetli bir meçburiyet, kim bilir, belki de bir vazife idi. Bu vasifeyi bana kim ilkim etmiş ti”. Bu bisi neden içimde duyuyordum ? Yalnız, her akşam ayni yerde otururken, tek bir Dalin ucundaki leylük.. * Dalın ueundalü leylâk, bir burgu gibi, içime işliyordu. Bir da ve ucundaki leylik.... Arlik baheedeki bütün çiçekleri ihmal etmeğe buşlamıştım. Hiçbirini sevmiyordum. Santleree leylâkları şeyrediz yör, onlarila gündiye kadar duymadığım bir zevk, bir ihtişam duyuyordum. beylük, he güzeldi.. Bedis, bahçeye çıkmaz olmuştu. Günleri sayıyor dum. Dalın ucundaki İeylâğı koparıp ona verdiğim gündenberi on gün geçmişti, Konışınan kizi görün miyordu, Bir gün okadar sabırszlandım, ki. Mı hakkak, diyordum, bana naz yapıyor, beni üzmek şey düşünmüyordum : —

Bu sayıdan diğer sayfalar: