2 Ekim 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

2 Ekim 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S o n kd (7'e vaz EMMANUEL BOÖVE'DEN: HALID FAHRi OZANSOY e a — hereket etmişsek, bu, yalnız insanlara karşıdır. Giz bile, eminim (ve bu bir sitem değil) benim gibi, herkes gibi, fena şeyler yapmışsınızdır. Kendinizden daha zayıf kimselere ıztırap çektirmiş, fenalığın ha- kikatte herkesin bu arzuyu beslemesninde ileriye gel- diğini düşünmiyerek, hemcinslerimizin zararına, ha- yatınızı lâtif, mesut yapmayı istemişsinizdir. İleride, benim yaşıma geldiğiniz zaman, me kadar Imânasiz hareket etmiş olduğunuzu anlıyacaksınız. Kahramanımız bu dilden gittikçe müteessir ol- muştu ve, görib vakıa, bu kelimeler, «ileride, benim yaşıma geldiğiniz zaman» sözleri ona büyük bir iyi- lik etmişlerdi. Demek ki yaşıyacaktı. Polis komiseri bile bunun başka türlü olabilmesini kabul etmiyordu. Delikanlı: — Hakikaten, diye cevap verdi; her zaman, yap- mam lâzım gelen işi yapmadım. Ve bugün buna acı acı müteessifim. Muhatabı, tecessüsünü neş'eli bir tavur altında gizliyerek : — Peki canım ne yaptınız! diye sordu. Bana her şeyi söyliyebilirsiniz, dostça görüşüyoruz. O! inanın bana, pek çok şeyler keşf etmekteyim. Ben inganlardan anlarım ve başkalarının alâkasına lâyık olanlarını tefrik şderim. Eğer sizden hakikaten hoj- lanmamış olsa idim size sual sormakla vaktimi zayi etmezdim. Fakat ben bir çocukda - çünkü siz bir çocuktan başka birşey değilsiniz - sizin bana göster- diğiniz gibi ahlâki vasıflar bulmaktan hoşlanırım. Hani bakın, benim de &izin yaşınızda bir oğlum var. Bu çocuk bana çok üzüntü verdi. Mamefih ben onu &eviyor ve ona ıtimad ediyorum. Hem sizinle konuşurken oğlümun hatalarının kendi hataları ol- mayıp gençlik hataları olduğunu düşünmek bana tatlı geliyor. Komiser yszıhanenin arkasında oturdu, başka bir sigara yaktı, mahzun mahzun delikanlıya baktı. Öteki müteessirdi. «Hayat ne garip, diye düşün- dü, hani insan en 82 umduklarından en çok elde ediyor.» Meyuslyeti içinde sonsuz bir ferahlık du- yuyordu. En çok korktuğu insan, işte bu, kendisine en samimi sevgi gösteren adamdı. — Demek beni düşündüğüm kader hakir bulmu- yorsunuz? Diye sordu. Komiser : — Hayır, diye cevap verdi, yalnız daha henüz bir çocukken kendi başınıza bırakıldığınız için aci- nacak haldesiniz. Arnold: — Mersi.,. mersi... diye kekeledi. Hakkımda çok âlicenap davranıyorsunuz... Bilseniz, size okadar minnettarım ki... — Bir sigara içermisiniz? Arnold kabul etti. Kendisi sigarayı yakınca, ko- mişer tatlılıkla devam etti: — Delikanlı, bana bakın. Hah, işte böyle. Hay- di şimdi, her şeyi söyleyin. Mademki babanız yek, ben onun yerine geçip sizi babanız gibi dinleye- ceğim. Arnold, hayretle: — Peki sma, babamın olmadığını nereden bili- yorsunuzf Diye sordu. ; — Çünkü keşfettim. Anoak babasız olan çocuk” lardır ki bir adama bu kadar samimiyet ve safveile sırlarını tevdi ederler. Haydi, konuşun, ve bana her şeyi söyleyin, Sonra kendinizi serbeat, mea'ut, yep- yeni hissedeceksiniz! O1 zannetmeyin ki, sizi mes- lek vazifesiyle itirafa davet ediyorum. Yalnış, dost- lukla, Siz dünyada yalnızsınız, evet öyle, ve bende, âileme, dostlarıms rağmen, aynen sizin gibi düny&- da yalnısım, Biz ikimiz de müpzgeviyis. Mamafih bir zaman gelip bu halden çıkabiliriz. Biliyormusu- nuz hangi zamanda Dinlemeyen Arnold: — Hayır! Diye cevap verdi. — Bizim gibi yalnızlıklarını idrak eden iki mab- lWikun birbirlerine raatladıkları zaman. Bunların müşterek yesinden teselli doğar, Ve görüyorsunuz ya, böyle bir tesadüfün, yalnız bunun ümididir ki, beni bu meşlekte çalışmağa sevk etti. Yalrıs o, ba- na, biraz ferahlık verir diye düşündüm. Önümden ber güu geçip giden bu gefiltalihlerin ortasında, ih- timal birgân, erkek veya kadın, beni anl#yabilecek birisini keşif edeceğim. O! inanın bana, delikanlı, her hangi bir cinayet işlemiş olursam&g olupn, &izi af edeceğim. Ve niçin olduğunu siz dö â&nlamak İs- tersiniz yaf Çünkü bu cinayet, sizi, benim kader yapyalnız bir adam yapmıştır. Hayat şimdi ne İşe biz düşünmediğimiz zaman da odur. Halbuki be- nim münasebette bulunduğum bütün namuslu ve hürmete lâyık adamlar ki, ya akrabalarım yahut dostlarımdıriar, sanki bu hayat başka bir hayatmış gibi yaşıyorlar. Ne kadar reybi görünmeği arzu ede: bilirlerse etsinler, müesses olan nizama inanıyorlar, dostluğa inanıyorlar. Fakat ne varmuğe hazırdırlar?

Bu sayıdan diğer sayfalar: