26 Şubat 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13

26 Şubat 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yeni şiire dair — 173 inci sahifeden devam — San'atkâr olan bir insan, böyle temiz bir gaye beslemeden yaşa- yabilir mit Bunun içindirki bir şlirimizde bir şöyle demişdik : Şair yapayalını amma birdir, hepimiz, Mısrağdaki ulvuyeti vermez müceniyet.. Bu kadar senedir bize Anado- lu'yu ve mubarek köylümüzü halâ duyuramadılar. Sanatta onlara lâ- yık olan yeri halâ seçemedik ve ve- remeğdik. Sırası gelmişken yazalım: Vaktile bu hususta yazdığımız şiir kılıklı şeylerin hiçbirisi anlaşılma- dı. Kendimizden bahsedeceğimiz için özür dileriz; fakat bu yolda yalınız kalmış olmak dolayısıyla çekdiğimiz ızdırabı Allah bilir. Biz o zaman Anadolu için şöy- le demiştik : Her otum bir aş oldu ve her taşın bir kurşun, Ondan sana hasretim senin bağrında bile; Yüzün nekadar durgun, için ne kadar vurgun, Gelmedin içimizde halâ bir parça dile.. Niçin şiiri olması sapan tutan anamın? Ben dilenmemi yabancı güzellikten ve süsten | Dün mermiler bugünde orak taşıyan kadın, Bana daha yakindir kırık kollu Venüsten.. Genç şairimiz köylüye şöyle dert yanıyor: Bende ne eski petek, nede çalıma ballar var, Bende Bursadan bahar ve Erzurumdan kar var, Sen'ki el verenlere hep canını sunarsın, Türk olmak unurunu ta beşikte duyarsın. Elin andırırsada en katı bir çeliği, Fakat dünyada yoktur kalbinin inceliği.. Köylü genç şairimize şu ceva- bı veriyor: Şu canım Ânadolu yer yüzünde bir tane, Ne sen geçin iğreti, ne o kalsın virane. Birak Millet içinde dile gelsin, boşalsın, Ruhun parmaklarının çiçeklerinde kalsın. İşte bu açık ve sade misrelar, genç nesilde vecitli şairler gör- mek arzusıyla yazılmıştı. Ogün. denberi yine geneler geçti. Fakat ve- eidli sanatkârın hasretini çekmek- te devam ediyoruz. Parmaklarının çiçeklerinde bize rahunu ve ideğ- lini veren o genç ve vecidli ganat- kârlar nerede $ Kendilerinde ye- nilik olmadığı halde, onların şiirde yenilik düşünmeleri şaşılaöak bir şey değilmi? Sözümüzü bitirirken Montesgieu'nun bir cümlesini ba- tırlatalım : «Gurur, ancak kendi kendisini iyi tanıyan insana yara gır.» İhsan BORAN Kraliçe Elizabet devri — 177 inci sahifeden devam — muhtevası itibariyle Shakepeare'i hatırlatan Webster'dir. e Bilhassa Webster'in eserleri (OOthello'nun Kral Lear'ın yaz ortası gecesinin rüyasının havasını hatırlatır. We- bster'deki musiki, melânkolik ve trajik hava bilhassa insanı cezbet- mektedir. Webaser'in en meşhur piyesleri; Beyaz şeytan veya Vittoria Caram- bona) ve (Malfi Duchessi) dir. Da- ha birçok eserleri bulunduğu fakat şahsiyeti gibi eserlerinin de zama- nın hışmına uğradığı muhakkaktır. Duchess of Malfi, İngiliz edebiya- tının en mükemmel eserinden biri- dir. Mevzuu oldukça basittir : Dul Maifi Duchess'i vekilharcı Antonia ile evleniyor. Bu haber Duches#'in iki anud biraderi Duke Ferdinad ve Cardinal'in kulağına gidiyor. Bunlar kızkardeşlerile u- zun uzadıya mücadeleden #sonrâ karı kocayı ayırtıp kocayı nefyedip kadını hapse tıkarlar orada ken- disine iyi muamele ederler ve ma- cerayı unutturmaya cabalarlar. Bundan #onrası için meşhur Char- lea Lamb eserde karakterlerin çar- Pışmalarını ruhi bir azap içinde geçirilerek yavaş yavaş eriyen bir insanın harikulâde hissiyatını sayıp döktükten sonra - bu kadar ince bir rah tahlilini ancak Webster gibiler yapabilir - der. Küçük tiyatrolar : Midddleton çok yazmış bir mu- harrirdir. Bilhassa komedileri ol- dukça mükemmeldir. Marsston'nun bir seri dramı kuvvetli insan karakterleri taşır, Decker zamanin belki en faal ediblerinden biridi. Ckapman'ı daha ziyade şair ve Homeri tercüme etmesile tanır- lardı. Zamanında dramatigt olarak biç bir şöhreti yoktu, bilâhere dramları beğenilmiştir. Tourneur ve Hayward zama- nının çok yazmış mubarrirlerin- dendir. Zamanlarının meşhur ve gayanı hürmet iki şahsiyettiler. Ni- hayet bu devrin son dramatikle- rinden Shirley gelir, o Blizabet devrinin nihayetlerine doğru doğ- muştur. 40'a yakın piyesi bugün bize kadar gelebilmiştir. M. Hulüsi DOSDOĞRU Vapur — 177 inci sahifeden devam — Muhacirlerin yanına beni götü- ren otobüsten inince bıraktığım yerde kimseyi bulamadım. Badece vapurun yanında bir yığın insan vardı. Vapur o gece ikide kalkıyormuş. Cetvellerden isimler okunuyor, sırayla herkeş biniyordn. Birden adımın &öylenil- diğini duydum. Sırtımda bir bavul- ia bir yığın polisin arasından İs keleden geçtim... - Vapur uzan uzun kendi kendi- ne iyi yolculuklar temenni etti. Ve ağır-ağır limandan ayrıldı. Güver- tede sırt sırta yatan Deliorman köylülerinden birinin pürüzsüz sesi yükseldi : “Ey gaaaziler, be yoldaşlar. “Yol göründü gözümee, Daha sonra bung& vapurun di- ger iki bin seside ilâve olundu; “Ah civan Alişim'i” “Tuna booooyuuundaa. Güvertede biribirine (girerek yatmış olan binlerce muhacirin a- rasından geçerek, vapurun kıçıpa doğru gittim, ve beni saat birde heykel yanında bekiemiş olan Tat- yana'yı bir şarkıda bularak ağla” dim. Cavit YAMAÇ m Elim bir kayıb — 175 nci sahifeden devam — Ansızın göçüşü, kendinden hay» ranlıka bahseden Parti arkadaşla» rını pek müteessir etmiş ve mew leği muhitinde derin teessürler uyandırmıştır. Fazıl ve &ziz arkö- daşımız Cemâleddin Server'in mu- kadder acısını ayni elem ve &izi ile paylaşırken kendine “başın sağ olsun!» der; “Bey boba, sına da Allahından rahmet ve mağfiret niyâz eyleriz.. » *“Cümhuriyet Halk Partisi. Haliç feneri nahiyesi merkezinde, merhu- mun hafıralarını anmak üzere ya- kında bir “Server Bey gecesi, tertip edileceğini «Vakit»relikimızdan mem- nüniyefle haber aldık. 179 —Sörvetifünun — 2375

Bu sayıdan diğer sayfalar: