19 Kasım 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

19 Kasım 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türk resim tarihine bir bakış | TÜRK RESSAMLARI Daima tabiatı motif olarak alan Türkler, fabiafa insan ruhunun güzelliğini ve üslbunu katarak bugün modern san'atın temellerinden olan “ Üslüplaştırmayı,, şaşılacak bir mükemmellikle başarmışlardır | YAZAN: AHMET MUHİP - DRANAS Fatih Sultan Mehmet (Ressam Bellini tarafından) Türk resminin pek kısa bir mazisi vardır, İslâm dininin canlı yaratıklar resmini yasak kılmış olması, Türklerin sanatın her ala- nındaki verimli kabiliyetine bu alanda esaslı bir engel olmuşdur. Fakat, plâstik sanatlara büsbütün de yabancı kalamıyan Türkler, re- sim iştiyaklarını tezyini sanatlar- da tatmin etmeğe çalışmışlar ve bunun neticesi olarak, hat, tezhip, kalemtraşlık, halıcılık, oymacılık, çinicilik, cilteilik gibi küçük sanat- larda, başka hiç bir milletin vara- madığı bir son noktaya ulaşmış- 4 — Servetifünun — 2413 lardır. Bu sanatlarda daima tabiati motif olarak alan Türkler, tabiate insan ruhunun güzelliğini ve üslü- bunu katarak bugün, modern san- atın temel kanunlarından olan *Üs- lüpluştırma,, yı şaşılacak bir mü- kemmellikle başarmışlardır. Bil- hassa hat sanatı, bütün dünyada nev,i şahsına münhasır bir sanat olarak, Türkün bu eshadaki de- hâsıni gösterir. Hiç bir sanatta «mücerret» , hat sanatında olduğu kadar çıplak ve mükemmel ola- mamıştır. Avrupai aulamda resin sanatı memleketimize, Türk sanatkârları elile, ancak 19 uncu asrın ikinci yarısında girer. Bundan evvel gerçi, Türkler resim sanatına tâ- mamen yabancı kalmış değiller- dir. TA, Fatih Mehmet zamanın- da, hattâ ondan önceleri Avrupa- dan İstanbula bir çok tanınmış Garp ressamlarının davet edildiği, onlara tablolar ısmarlandığı, Os- manlı İmparatorlarından bir çok- larının bizzat portrelerini yaptır. dikları tarihi bir hakikettir. Bu eserlerin mühim bir kısmı, Top- kapı müzesindedir. Fakat 19 uncu asrın ikinci yarısından evvel, Garplı mânada resim yapmak üzere eline fırça almış bir sanat- kâr tanımıyoruz. |1 19 uncu asrın ikinci yarısında (1) Minyatürlerde her ne kadar insan ve diğer canlı şaratık tasvirleri varsa da, bunlar tabiatteki mânalarından ve durum- larından tecrit edilerek, şekilleri değiştiri- lerek, nisbetleri bozularak ve tek satıhta bırakılarak tezyiniye irca edilmişlerdir. saraya takdim edilmek üzere y&- pılmış ilk resimlerimizde, göze çarpan huausiyet bilgi ve maha- retten ziyade, samimiyet ve sade- liktir. Bu eserlerde, rönesansın ilkel sanatkârlarına has bir üslüp ve şiir vardır, İstanbulun muhte- lif mesire yerlerine, bazı güzel yerlerine git manzaralardan iba- ret olan bu eşerler bugün Dolme- bahçe ve heykel müzesindedir ve tahminen kırk elli kadardır. Bu ilkel #sanatkârlarla beraber, ayni devre içinde fakat karakter- leri daha başka ve sanattan çok daha mahir ve derin üç sima gö- rürüz: Şeker Ahmet Paşa, Zekâi Paşa ve Miralay Süleyman Seyyit bey. Her üçü de Avrupada bulun- muşlar ve mühim Avrupalı sanat- kârların atölyelerinde (senelerce çalışarak Garp sanatı ile yakın bir temas temin etmişlerdir. Bu- nunla beraber eserleri primitiflik- lerini ve safiyetlerini muhafaza etmektedir ki bu, onların en mü- him meziyetidir. Zira bu suretle Avrupauın taklitci bir şekilde te- siri altında kalmaktan kurtulmuş- lar, orada sadece tekniği ve bil- giyi elde ederek eserin ruhunu, kendi benliklerinden çıkarmışlar- dır. Bu üç sanatkârın eserleri de Dolmabahçe Resim ve Heykel müzesindedir, Bu eserler, manza- ra ve natürmort olmak üzere iki kısımdır. İnsan vücudüne rağbet edilmediği görülmektedir. Üç üs — Devamı ilde —

Bu sayıdan diğer sayfalar: