26 Kasım 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

26 Kasım 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DEDİKODU İYazan: SABAHATTİN KUDRET)| Not defterleri kullanmamış de- dilim, Zaten hiç kullanmamış ol- saydım bu kadar tiksinebilir miy- dim? Her halde bende, çok az ve eski de olsa, bir zaman için ne yaptığımı, ne ettiğimi, duy- duklarımı ve sözüm ona, düşün- düklerimi yazmaktan onları dahs- sonra okuyup zevk olacağını, on- larda hâlâ bir mâna, varsın mâna elmasın, hiç olmazsa bir ciddiyet bulacağımı umarak yazmaktan hoş- Isndım, Bugün bu sözü, hiç kim- senin duymasını istemediğim bü- yük bir ahlâksızlığımı itiraf eder gibi utanarak söylüyorum. Fakat bunu da öyle büyüteçek ne var Not defteri işte, biraz hatıra def- terini andırsa da not defteri.. İn- san not defterine hayatının en mânasız, eh az kendinden olan tarafını yazar. Yahut hakikaten kendini yazar, kendini yazmak İ8- terde, seneler sonra o defterde bir mânasislik, ölü kelimeler, kelime leşleri kalir, Asıl yaşanan taraf uçar, çünkü yaşanmıştır, çünkü onlari yazan daima samimiyet en- dişesiyle, kendini verebilmek en- dişesiyle yazmıştır, güzellik değil! Kelimelerin, üstüste, yanyana, kolu, bacağı bir yanda cansız yatan ke- İimelerin ne zararı var, varsın yat- sınlar.. Faköt edebiyat yapmanın, yeni san'atibir takım tasvirler, ta- biat ve akşam tasvirleri; bir takım benzetişler zannetmenin başı ora- dadır, Cansız kelimelerden dehşet duymamakta, artık duyamamakta, İnsan not defteri tutarken baş- kalarını düşünmez, kendine göre yazar, yani objektif bir miyarı, bir sevk ölçüsü yoktur. Hiç bir gün kendi kendine ihanet etmiye- ceğini zannederek yazar. Bir gün, senelere evvel yazdığı o yazıları okuyunca, onların artık bir can- sıkıntısından başka bir şey ver- mediğini, bütün bhâtiralar gibi ağır bir koku neşrettiklerini görür. Benim öyle büyük sahifeler, defterler dolusu bhâtırslarım yok! İhtimal hâtıra defteri tutmuş ol- 16 — Servetifünun — 2414 saydım her gün sabah uyandığımı, giyindiğimi, sokağa çıktığımı, ge- ce eve döndüğümü yazacaktım. Fakat eskiden küçük bir not def- teri tutmuştum. İçine her gün ne yaptığımı birkaç satırla yazmışım. Gerçi az bir şey. Fakat canımı sıktı. İçine birkaç sevincimi, neje- sizliğimi yazdığım o küçük def- teri de yırttım. Oh.. hamdolsun, hâtıralardan, geçmiş zamanlardan, onların taklitlerinden kurtuldum. Şimdi yeniyim! O mânasız, miş- kin arzular ve kırılmalarla dolu defteri yırtmak 'bana çok esaslı bir şey daha öğretti; San'at endi- gesiyle yazılmıyan, güzel olmıyan, bir tek satıra bile tahammül edi- lemez! Not defterlerinin yegâne &e- vimlisi Monsieur de Cointre'nin defteridir. Fakat bütün sevimliği- ue rağmen oda bu defteri başkası için değil kendisi için tntmuş ölü- müne yakın üstüne şu sözleri yaz- mıştır: «Beu öldükten sonra oku- madan yakılacak.» Monsieur de Cointrö ne ince, ne kibar adamdır : ölümle arasın da artık mesafe kalmadığı bir za- manda bütün hayatı müddetince belki kendisinin bile haberi olma dan sevmiş olduğu, kaderine mu- vazi bir kader yaşıyan Melanle'yi hatırlar. “Melanie yalnız ölmek istemiyorum,, demez, «Madam Me- lanio, yalnız ölmek istemiyorum» der. Not defterine de, hâtıra defte- rine de hâtıralar yazılar. Yani bir zaman için bize çok kıymetli gel- miş, yaşamamızın kendisi olmuş, limdi ise bir takım silik vak'adan, sözler, bazen eşyalar. Ne zaman bu hâtıra sözünü dnysam, birisinin bir diğerine ken- disini hatırlatması için birşey ver- diğini görsem ürperirim, Düşünün bir kere; «Bu kalem, bu kitap, sana beni batırlatsın> sözünü. Ye ni siz de sizi o batırlıyacak olan için artık hakikaten yaşıyan, onun kendi hayatı içinde yaşıyan bir şey değil, bir kalemin, bir kitabın aklına getirdiği bir hayal, bir hâ- tıra olacaksınız. Bilmem &8iz t8- hammül edebilir misiniz? Ben si- nirlenirim. Beni bir insan hatır- lıyacakss hâtırayia sefil bir kalem parçasından mı hatirliyacak 1 Ben bir insanı mutlaka bir eşya, bir — Devamı 23 de — Meyhane Bu akşam etkârli müşterilerimiz. Nüfus memurunun bu kadar olduğu yoktu. Kim bilir hangi iş başına vurdu. Susuz içmezdi hiç, Şimdi gık demiyor. Şişeye hobs edilmiş sırr Boş şişeyi cebime kuydum, insanın .... Boş cebimi Apostola bıraktım. Nasıl olsa öderiz birgün .- Mümtaz Zeki

Bu sayıdan diğer sayfalar: