4 Ekim 1930 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

4 Ekim 1930 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GÜZEL HALAYIK, SANKİ BİR YUDUM SU İDİ VE HÜNKÂR, | Helledilen Bilmecemiz GÜNLERDENBERİ DİLİ KURUYAN BİR ADAMDI.. Bu temas, öpen dudak için | de, öpülen el içinde kuvvetli bir ateş tesiri yaptı. Gülniha- Tin dudakları cayır cayır yan- di, yüreğine tahammülü müş“ kül bir acı çöktü. Hünkâr tenine seyyal bir alev yayıldı, içine bir baygınlık geldi ve ka- lın dudaklarından bir har hara döküldü: — Di gel otur! Fırına, hamam külhanına girmek, Gülnihal için Hünkârın dizine oturmaktan daha ko- laydı. En kudretli ateş, niha- yet onun bedenini yakabilirdi. Fakat çirkin adamın yanına yanaşmakla ruhu yanacak, sev- gisi yanacak, sevgilisinin aziz hayali yanacakti, Hafız Beşire söz vermiş olmasına rağmen bu elim ezaya bir türlü göğüs geremedi, emrolunan işi ya- pamadı, sapsarı bir çehre ile makadın önünde dura kaldı. Üçüncü Osman şahlanmış ihtirasların sarboşluğile zangır zangır sarsılıyordu. Şu genç kızın kendisine çeşit çeşit aşk neşidesi okuyacağım ummuş, o ruhi bestelerle uzun bir istiğ- rak dakikası geçirmeyi kur- muştu, Fakat eline değen mini mini bir buse ve kızın ılık teninden sızan müessir koku, iradesini alt üst ettiğinden sessiz ve seri bir deraguş içinde zevk yollarının son o merhale- sinde ayak atmak hevesine kapılımıştı. Kumral sevdalıya, hazırladığı &lmasları birerbirer göstermek, şekerlemeleri elile ve teker teker tattırmak, şu- rupları cür'a cür'a içirmekte onun evvele? tasarladığı . programa dahildi.. Ansızın sarhoşladığı, gözü karardığı için bu tasviri- mide unutmuştu. Artık vuslat- tan başka birşey düşünmüyor- du. Güzel halayık, sanki bir yu- dum su idi ve o, müthiş bir sıcaklık içinde ( günlerdenberi dili kuruyan bir adamdı, şuur- suz bir tehalükle bu berrak katreyi içmek ıztırarına kapıl- mıştı, Kızin mes'et bir savletle kucağına atılmadığını görünce .peltek peltek homurdandı: Nazın yeri değil kız, bitkinim. Durma gel!.. Gülnihal için, herşeyi göze almaktan“ ve yüreğindeki is- tikrahı Hünkârın yüzüne hay- kırmaktan başka çare kalma- mıştı. Güler yüz göstermeyi, cilveleşmeyi, hatta öpüşmeyi evvelce kabul etmekle bera- ber bu işlerin hiçbirini ya- pamıyat a arık kanaat getirmişti. Hünkârn: “Geli, diyen sesinde aç bir sırtlan harıltısı seziyor, © yarı açık kollarda herşeyi kırmıya kadir bir kıskaç insafsızlığı görü- yordu. Kurda yem olmak ve o kıskacın içinde kırılmak istemiyordu. o Ne (bahasına olursa folsun yüreğindeki ha- kikati ortaya koymak azmine düşüyordu, “istemiyorum, seni istemiyorum !,, diye bağırmak ihtiyacı odudaklarına Okadar yükselmişti. Fakat bir tecelli, o ölüme doğru atılmak emelini birden- bire sarstı, hazırladığı sayha boğazında düğümlendi: Güzel otur, (dizime | Sen Bana İnan Ki... | sevgilisi gözünün önüne gel- | mişti | Gülnihal, yüreği yana yana bu hayali temaşa ediyordu. Hünkârı reddederse, hele onu şirkin ve müstekreh bulduğunu apaçık söylerse şüphe yok ki öldürecekti. e Asirlardan beri rengârenk kızlar tarafından alabildiğine (sevilmiye, 'kıska- rılmıya, göz bebeği halinde tutulmıya alışmış bir ailenin bu kudretli, azametli çocuğuna hakaret etmek, ancak ölümle mukabele görebilirdi. Binaen- aleyh, için için kararlaştırdığı veçhile şu büyük iltifatı, visali hümayun nimetini reddederse ve bilhassa Hünkârın izzeti mefsini incitirse derhal öldü- rüleceğine şüphe yoktu. O za- man sevgilisi gerilerde kala- cak, belki başkalarına nasip olacaktı. İşte bu tecelli ve bu mülâ- haza kumral halayığı vehleten Atina Seyyahları Gittiler,Git- tiler Ama... Haftalardanberi yazıyorduk: Balkan Olempiyatlarına şimdiki vaziyetimizle gitmenin hatalı olduğunu iddia ettik. Noktai sazarımıza aklı selim sahibi bütün sporcular iştirak ettiler, hatta gidenler de haklı olduğu- muzu söyliyerek gittiler. başlıca spor oto- ritesi olan İstanbul mıntakası evelki gün tebliğile kanaatle- rimizin doğruluğunu resmen ilân etti. Galatasaray kulübü bu fikri makul (bularak, atletlerini seyahat kafilesine iltihaktan omenetti, O atletler ki; giden heyetin ve antre- nörün en çok ümit bağladığı çocuklardı. Bütün bunlara rağmen gene gittiler, Bazan hadiselerin birbirini takibi, insanların iç yüzlerini ifşa için çok yardım eder. Bu meselede de hadiseler, sanki herkesin içini tersine döndür- mek için hesaplanmış gibi s- salandı. Seyahate karar vermiş olan heyetin, herçi badabat Atina teferrücünü behemehal yapmak istediğini ispat etti. Vak'ayı kısaca anlatacağım; efkârı umumiye kararını ver- sinl isyan (Oo etmekten (o menetti, Sevgilisine (o kavuşmak ümidi varken nefretine mağlüp olarak acele ederek o ümidi öldür meyi bir cürüm saydı, müm- kün olan hadde kadar tahami- mül etmeyi otasarladı, aziz sevgilisinin mütebessim haya- linden af diledikten sonra gülümsemiye çalıştı ve zayıf bir sesle yalvardı: —Merhamet hünkârım, mer- hameti Hicap içindeyim, kem- dime malik değilim, huzurunda erimekten korkuyorum! Kuzu o melemesi (o dinliyen kurt gibi hünkürm sinirlerinde acip bir haz dolaştı, gözlerinde mes'ut bir ışık parladı, ağzında salyalar belirdi ve birkaç ke- lime mırıldandı: N — Beraber eriyelim, güle güle eriyelim! Ve sonra kollarını uzattı; — Di gel artik çocuk, di gel diyoruml!.. | Arkan var | Sor , Gazetecilerin, o sporcuların makul itirazlarına kulak asmı- yan! atletizm federasyonunun inadı karşısında, akıbeti meç- bul olan bu seyahate mani olmak için, mıntaka spor he- yeti iki gün evvel bir tebliğ neşretti. (tebliğ geç kalmıştır diyenlere, son dakikaya kadar seyahatin (gizlenmiş olduğu söylenebilir) Bu tebliğ bir se- mere vermedi. Galatasaray kulübü, mıntakanın tebliğine riayetle kendi atletlerini seya- hate iştirakten menetti, z Karara, makul fikirlere &- hemmiyet vermiyenler, evelki akşam Galatasaray külübüne geldiler. En kıymetli elemanla- rından mahrum edilen Türk «ipinin omüsabakalarda biç şansi olmadığını itiraf ettiler, Galatasaylılar kendilerinin spor amiri olan mıntakanın femirle- barile mecbur olduklarını bil- dirdiler. Şu vaziyet karşısında, en zayıf galibiyet şansı olmadan yola çıkmanın me olduğunu takdir etmek güç değildir. İşte buna rağmen dün sabah teferrüç kafilesi üç kıymetli atletinden mahrum olarak Pire owaoanRUN— 123456789 101 Mİ A İN i Yeni Bilmecemiz 1234567891011 Soldan Sağa, Yukardan Aşağı: 1 — Çatık çehre (4) Vefanm- ki meşhurdur (4) 2 —Cidi.... (4) dalkavuldarın öptüzü şey (© 3 — Ehven (4) isim (4) 4 — Karşınızdakilerin (5) ham petrol (5) $ — Usul (5) 6 — Şüpbe (5) 7 — Yemiş satan (5) 8 — Namlı, şöhretli (5) ge- mi (5) 9 — Sayı (4) meşhur bir ku e (4 10 — Sıfır (4) yakın değil (6 11 — Bağlanma (4) içki (4 Lâdik Yolunda Soygunculuk... Lâdik (Hususi)— Kadınhanı ile Lâdik arasında yolculuk yapan Afyon tüccarlarından Vahdi Efendi ile arkadaşları dört haydudun tecavüzüne uğramışlardır. . Beraberlerinde bulunan otuz okka afyon ve beş yüz liraları (alınmıştır. Haydutlar bulunamamıştır. Ta- kibat yapılmaktadır. e a azimet eyledi. © Bu hareket bir tek şeyi ifade eder; o da, ( bu Atina meselesi spor omüsabakasından bir seyahat meselesidir ) satı- kikati ifade eder, Şu netice karşısında Gala- tasaraylılar toplandılar. Belki iki muvaffakiyet elde edebile- cek atletlerini kafileye iltihak ettirmek (Oüzere o çucuklarına emir verdiler. Sabahki vapurla gidenlere yetişmek üzere üç kıymetli atletimiz dün akşamki vapurla Pireye hareket etti, Bu suretle husranla nihayet- lenmesi o muhtemel olan bu seyahate mâni olabilmek ve sonradan gidenlerin en kuvvetli bir şekilde gidebilmeleri için Galatasaray kulübü elinden gelen herşeyi yapmıştır. Son dakikada gitmiyen at- letlerini göndermek suretile her türlü feragati göstermiş olan (Galatasaraylılar o Atina müsabakalarının bütün mes'u- liyetlerinden kurtulmuş oldular. Herkesin itiraz ettiği bu müsabakaların neticelerini sa- bırsızlıkla bekliyoruz. Avdetle- rinde kafileyi götürenler efkârı umumiyeye elbet hesap vere- ceklerdir. E. Ş. : İagiliz - Amerikan Geçimsizliği İngiliz Münekkitler A- teş Püskürüyor Ama.. İngiliz ve Amerikan sine- buki İngiliz adeti veçhile bu gibi ması adeta kedi- köpek gibi. Daha ziyade Amerikalıları çe- kemiyenler İngilizler oluyor, Amerikan sinemacılığına mü- temadiyen çatıyorlar, onları, hakikati tahrif etmekle itham ediyorlar. Bu münasebetle, son zamanda epey şiddetli müna- kaşalar da geçti. Bunada (Buldok kaptan) isminde, mevzuu İngilterede geçen bir Amerikan filmi sebep oldu. İngilizlere göre bu filimde en bi hata, küçük bir İngiliz ve. a enli ea lerin şarkı söylemesidir. Hal- yerlerde şarkı söylenmezmiş, İngilizlerin bu itirazını bir eğlence vesilesi addeden Ame- rikalılar, bu itiraza başka tür- lü cevap verdiler. Bu filme benzer diğer bir filim yaptılar, | ayni şekilde bir lokaktada bir çok müşteri topladılar, bunla- | ra şarkı söylettiler, fakat lo- kantanın duvarlarınada, “şarkı söylemek yasaktır , ibaresini yazdılar, Ba alay şimdi İngiliz leri büsbütün küplere bindir. | mişe benziyor, OÖderece aler- lenmişlerdir. evvel | başın şekli çok cazip oluyor. rmda hulâsa edilebilir bir ha- |€ Sinema artistleri arasında yeni bir baş modası, Bu baf bizim kadınların eski kuyruklu saçlarına benziyor. Kuyruk sa nk gibi başa sarılıyor. İşte size bir nümune. Fakat bu sarılaf saç İülelerinin arasına (lâme ) örgü konuluyor ve bu suretle EBEDİ SERSERİ LİANE HAİD - GÜSTAV FRÖİCH tarafından Bu akşam mevsimin en büyük sesli, şarkılı ve konuşan dram'ğ Bugün MELEK SİNEMASINDA NANCY CAROLL tarafından Şarkılı, sözlü ve renkli HAYAT DALGALARI Filmi - ilâveten: FOX JURNAL halihazır — sesli ve sözlü dinya İst. B. Darülbedayi | temsilleri | | 4 Perde Terceme edenler! İ. Galip H. Rasim Ge) seneki gibi salı akça muallim ve talebeler, SİNEMASINDA Haftanın en büyük muvaf- fakiyeti VİLLY FRİTSCH ve LİLLİAN HARVEY Tarafından akşamları üniformalı AŞK VALSI İl ve camartesi akşamları vs Şayan Hayret Viyana Opereli t dat vardır. J

Bu sayıdan diğer sayfalar: