22 Ocak 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

22 Ocak 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A DİVANI HARBİN DÜNKÜ Şeyh Esat Reisin, Karşısında Bir Koltuğa Menemen, 20 — Saat 10da maznunlar mahkemeye getiril- diler, Tabur imamı İbrahim sarıklı takkesini çıkarmamıştı. Saffet hoca zikreder giri mütemadiyen sallanıyordu. Ho- calar grup halinde ön sıraları işgal ettiler. Şeyh Ahmet şapkasını çı- karmamış, uykuya (dalmıştı. Jandarma okumandanın bir daha ihtara mecbur ettiler. Saat 10 u çeyrek geçe he- yeti hâkime yerlerini (işgal etiler. İsticvap Başladı © “İlk sual manifaturacı Mani- salı Osmana tevcih edildi: — İstanbula nalıncı Hasan- Ja Göülcemalle g4 itiniz? “dik, fakat vapurda idise onu “ bilmem. Rizeli Mehmet, Osman ve “Hasanla* birlikte bizi İbrahim Hakkı Beykozdaki evine gö- a zindik. rtesi günü gezindi! Maznun İnkâr Etti Reis — Şeyh Esat Efendi- nin evine misafir oldu; zaman evde kimler vardı. — Bilmiyorum! Reis Ahmet Ef.yel Size m Cemal Ef, ti - d ir mektup gönderilmiş midir? Odun hakkında de der- siniz? Maznun — Bilmem. Sonra Hatırladı Bunun üzerine mektup okun- du. Maznun: — Şimdi tabattur ettim! Müsaade ederöeniz anlatayım: Geçen sene evime Zekiye hoca isminde bir kadın gelmişti. Bu kadın dedi ki: “ — İbrahim Ef. bizleri beş on kadınla, beş on erkek topladı, zikr »ttirdi. Ben de dedim ki: “.— Ne serseriyane hare- ket, kadın erkek bir arada toplanılarak zikredilir mi? Bu adama delilik gelmiş. ,, olarak bu mektubu gön- er “Bu çesarek nedir? diye ve Bp mz “hareketi mecnunanedir,, de- dim. Gücenmiş. Reis ( İbrahim Efendiye ) — Siz böyle bir mektup gönder- diniz mi? İbrahim — Müsaada buyu- runuz da yazıya bir bakayım. Maznun yazıya baktıktan azmadım. Bunun ehemmiye- Hi yok, Bana mecnun demiş, ne çıkar. Arzedeyim, zamanın nezaketi icabı herkes: “Aman / bana dokunmasın, üzerimden tayım!,, diyor. eis, (Hafız Ali Osman bir Efendiye) — Sizin böyle Eski Bir Hatıra Reis, İbrahim Efendiye sor- — Yüzbaşı Nihat Bey Sürt- ten size mektup gönderdi mi? Sriay ri 1 bana ora: ir de halı göndermiş. Para ederse daha göndereyim diyordu. Reis — bu mektupta “Siirt isyanı sizin istediğiniz gibi de- ğüdir., deniliyor? İbrahim — Haşa böyle bir- şey yazmadı. Bunun üzerine mektup aza Beylerden birisi tarafından o- kundu. Mektupta: “Bu isyanın raitle alâkası yoktur. Dere- liktir, deniyordu. Reis, İbrahim hocaya sordu: du: Ali Osman Ne Diyor? Bundan sonra, Ali Osman Efendiye, soruldu. Dedi ki: — Tutulmadan evvel birisi tsı namazında köye geldi. a bir. mektup verdi ve alay müftüsündendir dediler, aldım. Okudum: “İzmire gidiyorum, telâş et- meyiniz,, diyordu. İhtimal ge- ne zikrederken (tutulmuştur, dedim. Reis — Size gelen bu mektupta ilâve edilmiş satır- lar var miydi? Ali Osman — Göreyim. Mektup kendisine gösteril- di. Ali Ön EF. kendisine gelen mektubun bu mektup olduğunu tasdik etti, Şeyh Esada Misafir Gelmişler Nalıncı Hasan atıldı: — Sorun bakalım, üç ay evvel Hfız Osman Efendi İb- rahim Efendi ile beraber İs- tanbula gitmemiş mi? Ali — Evet, İbra- Senki "e etenye Ein olduk. Evet minderli bir odada 20 gün kaldım. ben- deniz uyurken hori Nalıncı Hasan — Hayır, orası hususi odadır. Hatta bir Erenköyünde dediler ki: Ema söyleyin gelsin, yoksa odasını vapura koyup yollıyacağız. Reis, Şeyh Esada sordu: — Bunlara mektup gönder- diniz mi? Ş. Esat — Ara sıra yazmış- tım. Reis, Osman Efendiye sordu: — Siz, tarikatten o vazgeç- tim diyorsunuz. Halbuki tari- katin en büyük şeyhi ile mek- mektuptan haberiniz var mı? | tuplaşıyorsunuz? — Hayır. Osman — Bendeniz kendi- Tarihi Tefrika No. 70 Yazan: A. OLUĞ ALİ REİ Kılıç Ali Paşanın Hatıraları — Bu kasırgaya gemi mi dayanır babalıkl.. — Sen Türk korsanlarını bilir misin? Onlar böyle ha- valarda dalgaların üstünde ho- | ra teperler... — Babalık.. ları senin gözünü fazla yıl | dırmış 1. İhtiyar korsan şiddetlendi, masaya bir yumruk kütletti: — Bre delikanlı, diye ba- rdı, ben gözlerimle gördüm: Türk korsan- | 2 en gürültülü zama- yaklaşarnk: İbrahim hoca bir metre yetmiş Sr derhal hisseder, tercih etti. İstanbulda Hasan sinden “ruhaniyet,, ckumuştüm, bunun için o mektuplaşırdım. Şeyh. Esat Efendinin - tekkesi varmış. Resmi şeyhmiş. Ben- deniz bilmiyorum. İşi Deliliğe Vurdular Müteakiben İbrahim höca- nın şeyh Esada yazdığı mektup okundu. Bu mektupta İbrahim şeyh Esattan af diliyordu. İfa- desinde şeyh Esadın kendisini zikretmekten menetmiş olması- na rağmen bunu yaptığı için şeyhinden af dilediğini söyledi. Reis bir dakika zarfında bir- kaç fikir değiştirdiğini ve ruyu söylemesini maznuna ih- tar etti, Bunun üzerine mazmun Şuurunda halel olduğunu, deli olduğuna dair on tane raporü bulunduğunu söyledi ve yegâne kusurunun zikir ve şeyh Esadı sevmesi olduğunu ilâve etti. Meramını Anlatamı- yormuş Evvelce, şeyh Esadın, tek- kelerin ilgasından ;sonra bir köşeye o çekilip ( oturduğunu söylediği halde her - gittiği yerde halkı Esadın tarikatine teşvik etmesindeki tezadın s€e- nında onlar dalgalardan 'se- “kerler, denizleri aşarlar, rüzgâr daha dinerken bizim sahillere çullanırlar, (o bizi piliç gibi enselerlerdi. Biz yerimizden kıpırdamak için fırsat bile bulamazdık. İhtiyar deniz kurdu piposuna bir nefes daha asıldı. | Fakat bune? Bu müthiş gürültü nedir?.. £ Meyhanenin kapısını yum- rukluyorlar! Dört tane öyle | müthiş yumruk atıldı ki kapı — Hocam, kahvede değilsin, sirayı bozma, şeklinde bir ihtarda bulund Hoca İbrahim Ef. nin bugün fazla söz söylemiye iştihası olduğu an- laşılıyordu. Sabah celsesinde dilini ta” şark isyanına kadar uzattı, ve anlaşıldı ki İbrahim cürmünü inkâr etmek arrusundadır. Fakat meydan- da aleyhine delil olan mektuplar vardır. başlı bir adamdır. Burnu Abdülhamidin burnunu andınr. Kendisini gören karışık işlerde galışmıya kabiliyetli bir adamın karşısında bulun- brabim bugün fazla söz söylemek iştihası içinde bulunurken, bazan küstahane tavırlar da aldı, meselâ reise: — Paşam, mahkemede serbös söz söylemek hakkımızdır. Müdahale yok değil mi, dedi. Fakat Feisin bakışları altında ezilince susmayı Zekiye gelince, bugün maznunlar arasında &n ziyade bağıren bu oldu. Ara sıra kendisile ayni sırada oturan cürüm arkadaşlarına kafa tutmaktan bile çekinmiyor. İfade verirken de aktör gibi vaziyetler aliyor, salte göz yaşlar döküyordu. Hareketlerile güya bu adam Mehtinin arkadaşı değildi. Bilâkis onları itham eden bir vaziyetteydi. Fehmi ismini taşıyan bir zata mektup yazan Hilmi hoca çok mütcessirdi. İfadesine bakılırsa bu adam içtimaiyat ve felsefe hocalığı etmişti, Gençliğinde dans bile etmiş. 35 sene evvel şeyh olmuş, mürit yöğiştirmiş, tim boyunda, beyaz sakallı, yassı vazgeçmiştir. bebini, reis maznundan sordu. Maznun ifadesinin bozuk ol- duğunu, avukat | tutamadığını bu tezatların bundan ileri geldiğini söyledi! İkinci Celse İkinci celse saat on dörtte açıldı. Evvelâ Oo maznunlardan facia | faillerile şeyh OEsadın oğlu ve İstanbuldan gelen Abdurrahman sami Efendi sa- lona getirildiler, Müteakiben süngülü jandar- malar arasında şeyh Esat getirildi. Şeyh Esat yalnız olarak oturdu. Başında Obir boyun atkısı, — dizleri üzerinde ayni renkte bir battaniye vardı. Elindeki ilâçlı bir bezi müte- madiyen burnuna götürüyor ve kokluyordu. Jandarma kumandanı maz- nunlara başlıklarını çıkarma- larını emretti. İbrahim hoca hasta oldu- ğunu söyliyerek itiraz etti, lâ- havle çekti. Bugün samiinin ekseriyetini şık Hanımlar teş- kil ediyordu. parçalanır gibi oldu. Herkes sustu ve bütün başlar o fara- fa döndü. oDışarsı kopkoyu karanlıktı. Pencerelerden bir şeyler gözükmüyordu. Kapı hâlâ yumruklanıyor, tekmeleniyor ve şiddetle inen kılıç kalzabarı korkunç gürül- tüler aksettiriyordu: Meyhaneci homurdandı: — Kimdir 02... Dışardan bir ses Lâtince haykırdı: — Aç şu kapıyı... Biz Şeyhin Hastalığı Şeyh Esadın hastalığı grip zannediliyordu. Halbuki öğren- diğime göre Şeyh evvelce bir- kaç defa bel soğukluğuna tu- tulmuş, şimdiki âraz bu has- talığın iltibabından ileri geli- yormuş. Oğlu da bu hastalığa müptelâdır. Müvaceheler İki buçukta © müvaceheler başladı. İbrahim hoca ile şeyh Esadın oğlu & mektuplaşmek meselesinden © yüzleştirildiler, Şeyh Esadın oğlu kendisinde sinir hastalığı olduğunu söyli- yerek ağlamıya başladı. Hoca Mehmet Ali Efendi- nin İbrahim Efendiye gönder- diği: mektuplar okundü. - Şeyh Esadin İsticvabı Bu mrada arkada oturan Şeyh Esat kaldırıldı. Reisin önüne ko- nülan koltuğa oturtuldu. Reis : — Selimünaleyküm Şeyh E£. dedi. Size yavaş ve kısa soraca- ğım. Cevap veriniz. Hangi tari- kattensiniz ? Şeyh Esat — Nakşi. — Kaç senedenberi devam ediyorsunuz? — Altnış senedenberi, — Ne vakit nihayet verdiniz? — Hükümetin menettiği tarih- tenberi. — Ne vakit Erenköyüne ta- şındınız? — O vakittenberi münzeviya- ne bir hayat geçirmekteyim. — Oğlunuzla beraber misiniz? — Hayırl O, ayri oturur. — Ziyaretçiler gelir mi idi? — Eski tatıdıklarım gelirlerdi. Kapımız açıktır. Badehu Şeyh Esat gelenlere vaaz ve nasihatte. bulundağunu, kendisini ziyaret için bir usul ol- madığını, mektupta yazılan şey- lerin yalan olduğunu söyledi. “Tarikatin kaç esası var?,, su- aline cevap verirken Şeyh cebin- den enfiye tabakasını çıkardı. — Ha.. bak unutuyordum. dedi, bugün ramazan, Reis: — Sen hastasın, çek enfiye, dedi, Badehu reis, Şeyhin oğlu Meh- met Ali hocaya hitap etti: — Pederinizin (e vasiyetnamesi var. Okunacak. Dinleyiniz. ŞEYHİN VASİYETNAMESİ Şeyh vasiyetnamesinde şöyle demekte idi. “Hizmeti şeriati Ove tarikati sana, sizi Allaha emanet ediyorum. İstanbulda nekadar malım versa sana, Erenköyünde neyim varsa kızım Saadetle annesine veriyo- rum. Arsalarımla müterakim ma- aşlarımı Tevfik Efendiye borçlu olduğum o 250 liranın tediyesini sana vasiyet ediyorum... Şeyh, Emire kadının bazı mü- nasebetsiz hallerini görmesi üze- rine tekdir ettiğini, Behice hanı- mın ramazanda gözel sesli hafız İbrahimi tutmalarını Emire hapı- ma yazması üzerine şeyh Esadın hafız Ahinet isminde birisine Emi- re hakkında söylediği sözler bak- gemiciyiz. Sonra birkaç kalın ses: — Gemimiz karaya düştü.. ye şu kapının sürgüsünül. Bo- ur meyhaneci koştu, kapıyı açtı, a Açti ama, hayretinden sırt Üstü yere yuvarlanmamak için kendini zor tutabildi. Bütün müşteriler haydut görmüş ava- nak gibi yerlerinden fırladılar. Kocaman sarıklı, geniş kır- mızı kuşaklı, eğri kılıçlı üç adam içeriye girdi. Büülar CELSESİND Oturtuldu Ve Alimi Senedenberi Nakşibendi Tarikatine Mensup Olduğunu Anlat kında tövbe ve istiğfar e nıyordu. d Reisin (Bulgaristanda iz var mı?) sualine: (Di met. hocaları tanıdığını, eserlerinden, tarikat ve # bahis tevratı esasiye gö İbrahim hocayı temiz kalp gini, fakat acul ve hadit dan teşebbüslerini meyda dığım söyledi. Lâz İbrahim, ulemanın aleyhine hareketleri görül söylemesi üzerine reis yüz senelik © tarihte kıyamların hep Nakşiler & yapıldığını beyan etti, Şeyh Esat, sözüne İstanbul ulemasına Muhit binin eserlerini okuttuj tan Hamidin evhami | Erdene nefyedildiğici 65 Reis — Erdendeki” sihhatin hakkında telgf miş. Bizde iyidir diye verdik. j Bilâhare ( Hâkim diye başlıyan bir ari Şeyh Esat: j “90 yaşındayım. 20 #€ beri kendimi ölü yaşıyorum, İlme hürmef dır. İstanbulda Dili birçokları bana tedris liğimi rica ettiler, Yüzlerce ulemaya Arabiyi tedris ettim. lüğe karşı diğer bir var. Mahtum bende sulda iken İngilizler," ahalisinin İngilizleri propaganda ediyorlarf Orada o Türk cemiyeti reisi © olani lum Mehmet, bunlara miş. Bunun O üzerine İngilizler tarafından nefy ve müsalâlhadafi avdet etmiştir, dedi, Reis Paşa, bana W yanatında — alınan es ifadelerin — tetkiki hakemenin cumartesifi edildiğni ve bir kısı nunlara ait kararın Şeyh Esadın Mü Müteakiben © şeyh. müdafaaname diye birkaç kâğıt okundu. | Bundan sonra R dedi ki: ) — Dokuz günden” şı karşıyayız. Hepinif leri alındı. Bunları bi” tetkik edeceğiz. sizi tekrar çağırır, £© Bu sırada şeyh Es! dumumun ve benim * miz tahakkuk ediyor © diye sordu. Reis yin okunacağını, meli hal olmadığını, W rarların adalet ol muhakemenin hita” nu söyledi. 40 »>mu min ——»— Türk korsanı idi. ÜS ları sırılsıklam olmu$ü larında o başka (© oktu. İçeriye d apadılar ve meyi tasına doğru paldır & rüdüler, 4 Hem garip, heri kunç bir manzarsi! fazla düşman arası kazazede Türk k9 önde yürüyen K lusu genç ve çok ES EFEES Kamr

Bu sayıdan diğer sayfalar: