20 Nisan 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

20 Nisan 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 Nisan Kari Gözile Gördüklerimiz Süngercilerimizin Şikâyeti Aldığımız mektuptur: Birçok ei nebi tebaası, iken edilmiyen aletlerle ve uç sakabesiz olarak sahillerimizi Türklerin ci aletlerle çalışmasına niçin him, at ediliyor? Bizim güna- İyi > Kabahatimiz nedir? Vergi- veriyoruz. Bu vatanı etmek için icap ederse kanımızı dökeceğiz. Kalimnos nın Arnavut pabuçu şek- motörlü ve mavi boyalı in) Timanımızda Türk çsan- ve İtalyan adalarına git- İs Türk sancağını indire- İtalyan bandırası çekerler. kayıkta mütehassıs diye üç İr biz Fra H Zr ikiden fazla bulunmakta olup A ne Liman riyaseti ve Ea Gümrük karışamamaktadır. halde bu işle hangi daire alâ- yilan dir? Maliye vekâleti Türk Avalarının çalışmasına müsa- gs o *tmiş Millet Meclisi kanunu etmiş, İktisat vekâleti niçin söyle böyle sebeplerle işi- geciktiriyor? Vaziyetimiz fena olmuştur. Bin beş yüz Buşrtan fazla bir halk kütlesi EE bila ayali maişetini İn etmek ve vatana şu buhranlı para getirmek isterken Ri” mümanaat ediliyor? Biz rın sularına gidip çalışacak AE emen bizim kayıkları Mizadere edecekleri gibi büyük yi maktilerle tecziye ederler. a, Puki ÇRumlar bizim sulara pk gelip çalışıyorlar? Su- zda çalışmak ve seyrisefer ip 2 hakkı yalnız biz Türklere iç değil midir? Ne hakla biz yani İştehillerin sahibi olan Türkler menediliyor da Rumların Wmasına o müsaade ediliyor? ty Kanun, mizam bizim san'a- w2İ menetmezken biz kaçak etile gidip çalışmya mecbur im mı? Hükümetimizin âdil Kararını bekliyoruz. ava denilen makinesiz aletle sün“ avlıyan Bodrum Türk süngetcileri Davet Gazetemizin 25-2-931 tarihli aşbasında bir mektubu çıkan Re Mustafa Ef, validesinin in Hasköy askerlik şubesine Cevaplarımız hş siktaşta Dergâh sekoğımdi Haiz ettin Beye : Mütalen ve fik- doğrudur. » Ki Kütahyada © bakkal © Osman : Şikâyetiniz ait olduğu Karilerimizden Ricamız a sütuna dercedilmek üzere P gönderen karilerimizden 8 ricamız şudur: tag oktuplar mümkün olduğu kisa yazılmalı ve maksat A, Fa anlatılmalıdır. Ayni zaman- Yanı, ğdın yalnız bir terafına İş, Pası da zaruridir. Bu nokta- bilhassa dikkat olunmasını &deriz, e Tefrikamız: No. lunması meşrut iken on | Meşhur , Peter Kurten Ası i İnsana Haşyet Veren SON POSTA Düseldorf Ganisi Hesap Verirken... rların Ender Yetiştirdiği Bir Canavardır Düseldorf canisi denilen meşhur canavaırın ilk nahkeme celsesinden sonra fotoğrafisi çekilirken dar şeni ve açık şeyler söy- | incil okumakla geçirmiştir. Almanya vebütün dünya ef- kârını Obir zamanlar şidetle alâkadar eden bir cani türe- mişti. Bu adam, bilhassa Almar- yanın(Düseldorf) şehrini faaliyeti için sahne ittihaz etmişti. Hedefi, bilhassa kadınlarla kız çocuklardı. Nasıl hareket ediyor, niçin bu işi yapıyor? Bunu bilen yoktu. Fakat po- Ws haber alıyordu ki falanca sokağın başında bir kadın veya çocuk — boğazlanmıştır. Cani, bu cinayeti işlemeden evvel de kurbanını kirletmiş, üzerinde ( hayvanlık hislerini | gidermiştir. Bu şaşmaz bir | surette böyle (oluyordu. Polis Hayratte Dünyanın en muntazam polis teşkilâtından biri olan Alman polisi, aylarca, bu vahşi ocina- | yetler önünde âciz kaldı. Kadınlar akşam karanlığından sonra sokağa çıkamaz oldular. Analarla babaların çocukları için böbrekleri ağzına" geli: yordu. Bu hal, böylece, aylarca devam etti. Ve bir gün de- nildi ki “Düsseldorf canavarı, tutuldu. Bu, (Peter Kurten) isminde. bir adamdı. İnanılmıyan Adam Cinayetlerini okadar kolay- hkla itiraf ediyordu ki evvelâ zabıta memurlarıda bu ada- mın sözlerine (— inanmadılar. Fakat zamanla vaziyet aydın- landı. İnsan kıyafetli cana- varın da mahiyeti anlaşıldı. Şimdi, Düseldorf mahke- mesinde (omubakemesi yapılı- yor. Fakat mahkeme huzu- runda hesap veren cani, oka- MUCAKTAN HUCAĞA SERVER BEDİ hayla Hüsniye Hanım yine M annesine ait bazı Ri, mı anlatıyordu. Ner- inş Yada bir korku ile et- “iy, bakarak ihtiyar kadım tey € ve her adım başında tü, mek, kaçmak ve bü- sözlerine rağmen şüphe veren bu garip kadın- dan kurtulmak istiyordu. Fakat iki katlı, viran, tahta | bir evin önünde durdular. Ka- dın yeldirmesinin önünü açtı, belindeki kuşağa bir uçkurla bağlı anahtarını kapıya soktu. Nermin, kanadı yarı açılan | kapıdan içeriye kaçamak bir ledi ki mahkeme, bu kısımların neşredilmemesini o matbuattan rica etti. Dünyada bir misline daha tesadüf edilmiyen bu adamın mahkeme safhalarını her gün takip edeceğiz. Bugün, ilk celseye ait malümatı veriyoruz. ( Düseldorf canavarı ) nın muhakemesine ayın on üçünde eski piyade kışlasının. ji nastik salonunda başlandı. Titriyen Cani Salona, bu (münasebetle, bir ağirceza mahkemesi şekli verilmişti. gi zil Sabahın ilk saatlarindenbe- ri, mühim bir zabıta kuvveti küçlükle zaptettiği büyük bir balk kütlesi muhakemeye akın etmişti. Fakat polis kıt'alanı, intizamı pek çabuk iade ef” tiler. Ve saat tam ona on kala, mâzvun (Peter Kuften) mab- keme salonuna dahil oldu. Mahkeme heyetile karşıla" şır karşılaşmaz ani bir tit- reme geçirdi. Görülüyordu;ki büyük bir kalabalık huzuru” na çıkmak onu asabileştir- mişti. Fakat kendini çabuk topladı. Emniyetli o adımlarla mazmun mevkiine kadar iler- ledi. Ağır bir eda ile otur du, büyük bir yığın teşkil eden notlarını önüne açlı ve dinledi, Peter - Dindardır (Peter Kurten) dindar bir adamdır. Dünkü gününü, sabahtan akşama kadar dua etmek ve göz attı ve toprak “zeminli, karanlık, rütubetli ve küf ko- kulu bir avlu gördü. Hüsniye H. ona dönünce, Nermin doğruldu: — Ben gidevim, dedi. Kadın onu elinden tuttu ve çekti: — A... Yavrum, buraya kadar gelinir de hiç bir daki- ka oturmadan dönülür mü? Azıcık © dinlenirsin, yorgunluk alırsın, gel haydi, gel... — Gideyim hanımteyze geç kalırım, — Haydi, haydi... Geç kal- Orta boylu, karınlı, sarı: saçları yanın- biraz şişkin | nunun isticvabı vekâletinden vazgeçmiştir. Maz- okadar uzun sürecekti ki (omahkeme reisi, dan ayrılmış yağlı ve kırmızı | kendisinin oturarak söz söy- yüzlü bir adam. Maznunun açık mavi gözleri büyük bir sür'atle o hazırunun © üzerinde geziyor. Yetmiş (Okadar © gazeteci | mahkemeyi takip ediyor. Mahkeme Başlıyor Reis doktor (Roz) un aya- ğa kalktığı görülüyor. Bu hareketle muhakemenin baş- ladığı, şahitlerin yarın din leneceğini bildiriyor. Maznuni (19) kadın ve ço- cuk öldürmekle, (7) kişiyi katle teşebbüsle, (30)da kasti yan- gın yapmakla ittiham ediliyor. İddin makamı, ehemmiyetsiz oldukları için diğer (25) katle teşebbüsle (35) yangın hare- ketini nazarı itibara almamıştı (Peter Kurten), şen bir canidir, İlk isticvabı yapılırken is- tintak hâkimine bir hayli zor- luklar göstermiş, yaptığından fazla © hayali © cinayetlerden | bahsetmiştir. Yangınlar Karşısında Bilhassa şu sözü şayanı dikkattir; — Köylülerin samanlıkları- ma ateş vermekten çok hoş- lanıyordum. Çünkü alevlerin çatırtısı hoşuma gidiyordu. Bu herifin insan üzerindeki tesiri okadar elimdirki baro- nun kendisine avukat olarak tayin ettiği doktor (Senfustuk) (Kurten)in kendisine söylediği sözler karşısında hastalanarak — Vallahi geç kalırım. — Bir dakika; yavrucuğum, bir dakika... Hele gel, sana bak ne diyeceğim. Nermin daha fazla mukave- met edemedi. Girdiler. Hüs- niye hanım, Nermini ikinci katta küçük bir oturma oda- sma aldı. Burada herşey çok faki- rane, ofakat temizdi. Yer minderlerinden, bir mangal dan, bir dolaptan ve bir küçük iskemleden başka orada €şya namına birşey yoktu. Fakat tahtalar uğulmuştu ve minderlerin örtüleri sakız gibi lemesine müsaade etti, Ve dinlemiye başladık; Müthiş Bir Aile Kurten, Ren vilâyetlerinden birinde, bir fabrika dökme- cisi olan serhoş ve asabi bir babanın oğludur. On tanesi çocuk olan aile, bir odada otoruyordu. Oda babasile beraber ayni fabrikada çalış- mış, fakat sekiz yaşında evi- İni terketmeyi muvafık bul- | muştur. Üç hafta sokaklarda süprüntü (tenekeleri | içinde yatarak bir hayvan gibi ya- şıyan cani diyordu ki: — Hemen hergün sarhoş olan babam, Anamızı bizim önümüzde döverdi. Ekseri gün- ler evimizde yiyecek olmazdı. Birçok defalar kız kardaşlarım- dan işittim. Babam, anemizin şözleri önünde, kendi kızlı karşı hayvanca hareket mekten : çekinmemiştir. Burada, mahkeme reisi, maz- j munun sözünü kesti, dediki: — Biliyorum. Baban çocuk- larile gayri meşru münasebet- lerinden dolayi . bir buçuk seneye mahküm . olmuştu. Arkan var et Kadın Ve Kalp İşleri Yavrularile Bıra- kılmış Bir An- nenin Feryadı... B.R. rülmnle bi annenin şu feryadını okuyunuz: “Beni istıraba ve sefalete düşüren dertlerimi ancak sana dökeceğim, Hamımteyzeciğim. “Evliyim, gencim. yavrularım var. Çılgın gibi sevdiğim hain kocam, bizleri yüzüstü bırakıp yabancı iki kız kardeşle gönül eğlendiriyor. Her günüm bir raba veya komşu evinde geçiyor. Göz yaşlarımı yavrularımın sıcak göğüslerinde saklıya saklıya, beni de saadete kavuşturacak günleri- mi bekliyorum. Söyle, Hanım teyzeciğim, söyle. Temiz yuvasını hafif meşrep kadınlara feda eden bu zalim kocaya ben ne yapayım? Bu adamın kalbi sızlamıyor mu? Vicdanı yok mu?, Yavrum, sana dert ortağı olmak istemekten başka, yapa- cak birşey göremiyorum. Erkekler © vardırki © koca olmak için yaratılmamışlardır. Bunlar yuva kurarken samimi- dirler. Faka sonra yuva onlara dar gelir ilk fırsatta evini de yavrularını da unutur, pespaye kadınların arkasından koşarlar. Bunları eve bağlamak, imkân- sız değil, fakat güçtür. Sizin için lacak üç şey vardır: Birincisi, bir aile dostu vası- tesile erkeği ikâz etmek, ona vazifesini ve çocuklarını hatır- latmak, yaptığı günahın bü- yüklüğünü anlatmaktır. Bu tedbir fayda vermediği takdirde resmen mahkemeye müracaat edip ayrılmak ve çocuklara nafaka almaktır. Sevdiğiniz bir adamdan ay- nlmak güç birşeydir, fakat sizi ebedi felâket içinde yaşatacak bir adama yapılacak mukabele bundan başka birşey değildir. Üçüncü ve tehlikeli yol da onu kıskandırmaktır. Bu yol en müessir fakat en tehlikeli- sidir, Meyus ve nevmit kal- madıkça bu yolu tecrübe et- memenizi tavsiye ederim. Hanımteyze -—— TAKVİM — Türk-Fransız Mahkemesinde; Gün s 20 - Nisan - 931 Kasmi33 Fransız Muhtelit Oo mahke- mesi yanın faaliyete geçecek, Beynelmilel Otelciler şirketi- nin hükümetimiz aleyhine aç- tığı bir dava ile, meşhur Çu- kurova davasını riyet ede- cektir. bembeyazdı. oOdanm havası yanmış şeker kokuyordu. — Şuraya iliş bakayım bi- taz... Nermin, okerevet (üstünde duran bir mindere oturdu. Hüsniye Hanım da küçük iskemlelerden birini çekti ve Nerminin dizi dibine yakın bir yere oturdu: — Ha şöyle, dedi, yüzünü yakından göreyim, sen benim evlâdımsın ayol, sen benim elimde büyüdün! Çıkar baka- yım şu şapkanı da lepiska saçlarını göreyim. Nereli, ii ve isteksiz- Arabi Rumi 1 - Zilhicce - 1849 İ 7 - Nisan - 186 satı | Vakıt-Bzani. la 18.S1 Yatsı | 1390.32 lmsik İ0B. 3213.24 Vali Ezaais —— — Güneş; 10.22 (5 13 Öğle | 5. 19) 1213 Ekimdi| 8. 66 16-00 tikle kasketini çıkardı; fakat, bir taraftan da, yaşlı bir ka- dının gönlünü kırmamak için memnun olmuş görünüyor ve kendini zorliyarak o gülümsü- yordu. Hüsniye H. Nerminin dizini okşadı: — Ah benim güzel çocu- ğum, altın saçlı, nur topu gibi evlâdım... Ben seni evcağızıma getirmek için az mı peşinden koştum? Bir türlü (fırsatını bulup ta yanına gelemiyordum ki... Yollarda da ne hızlı ko- şuyorsun, o evlâtçığım... Dizle- rimde eski derman yok ki. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: