2 Şubat 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

2 Şubat 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

o HARÜNÜRREŞİT « eamazı ? İşte Harun bunları düşünü- yordu. Fakat çocukluğundan beri şahsen hamle göstermiye, teşebbüste bulunmıya ve kararlar vermiye alışmadığı için şehinşahlığa lâyık tedbirler almayı da beceremiyor- du. Bu işleri vezir Yabyaya ısmar- lamakla sıkıntıdan kurtulacağına emin idi. Fakat selâm alıp ver- mek, halayık torlamak, zevcesini başka bir sarayda ikamete me- tur etmek gibi maslahatları da Verire sipariş etmeyi biraz tubaf buluyordu. Bunlar kısmen başit, kısmen de bususi işlerdi. Maamafih baş- ka çare de bulamıyordu. Biraderi sabık balife, Hadi tarafından ve- Hahtlıkten ihraç edildiği zaman nasıl ağlıya ağlıya Yahyaya iltica etmiş ve bu makama nasıl onun yardımile gelmiş ise en mahrem ve en Şşahsi işlerinde de yine ona müracaat etmeyi muvafık buluyordu. Böyle bir müracaatin çirkin görünmesi belki mümkün- dü. Likin kötü kötü düşünüp ne- şesizlenmekten ise işi vezirin sır- tına yükletmek e.bette iyi idi, Harünerreşit, işte bu düşünr eelerle meşbu idi. Barmak oğlu Yahyayı | Tarihlerde Bermeki denilen ailenin hakikt isimleri Barmak oğullarıdır. Çünki bunlar Belihlidir, Belih Türk memleke- tidir ve Barmak oğulları da halis Türktür | buzuruna getirtmeyi tasarlıyordu. Tam © sırada bir köle salona girdi, secde eder gibi eğildi : — Vezir Yahya geldi. Emi- tülmüminin hazretlerinin huzuruna yüz sürmek istiyor. Harun güldü: — Üzkür, uhrzur, — derler, dedi, ne kadar doğru. Ben onu anarken ©o kapıya geliyor! (*) Ve sonra ciddileşerek emir verdi: — Gelsin! Bir dakika geçmeden meşhür Yahya, Harunürreşidin elini öp- mek Üzere eğiliyor ve genç hü- kümdar, elini çekerek , iltifat ediyordu: — Hayır, babacığım, eğilme. Seni bu teşrifattan affediyoruz. Herkes uyağımı öpecektir, Sen müstesnasın. Yahya, tebessimünü sakladı. Çünki Harunun, babasında işittiği bir sözü aynen tekrar ettiğini görüyor ve bunü müstehzi bir tebessüme lâyık buluyordu. Espak Halife Mehdi, yani Harunun ba- bası, bir orduyu teşyi sırasında elini öpmek istiyen Serdar Müs- lm — bin Kuteybeye — aynen böyle — demişti. Demek ki Harun, alelâde bir mukallitti. İltifatında bile taklit vardı. Bu, iradesizliğin delili olup Yahyanın gözünden kaçamazdı. — Bununla beraber tahassusatını belli etme- di. Zorla dentebilecek şekilde Hükümdarın elini aldı, öptü : — Allah, dedi, ömrünü ço- galtsın, iclâlini Aarlırsın. Köle Efendisinden yüz de bulsa vazi- fesini yapmalıdr ! Harun, bu terbiyeli mukabe- leden mahzuz cldu, yer gösterdi: ÜJ Türkçede “İli aa, deyneği bazırla ; şeklinde tedavül edea darbı. meselin Arap- çacıma telmihtir. Tarihin Esrarengiz Sayfaları aAT — Oturun babacığım ! Yahya, bir mindere diz çöktü we gözlerini önüne eğerek Şehin- şahın söz açmasını bekledi. Yaşı haylı ilerlemiş olan bu Türk ve- zir, Abbasiler saltanatının vücut bulmasında - babası Halit gibi - çok büyük hizmetler ifa etmiş ve hele Harunun biraderinden sonra tahta geçmesini bilhassa kolay- Taştırmış olmakla beraber tahak- küm yoluna sapmaktan daima #zak bulunurdu. Çünki sultanla- rın şükran duygusundan beri ol duklarını pek iyi biliyordu. Emevileri yıkan ve Abbasile- rin bülyalarını tahakkuk ettiren Ebu Müslimin — feci akıbeti onun için unutulraaz bir ibret dersi idi.. — Harundan — evvel yukarıya doğru sıra ile Abbasiye tahtım işgal eden Hadinin, Meh- dinin, Mansurun, Selfahın hepsi- ni yakından tanımıştı ve onların “en küçük şüphe üzerine idam,, düsturunu siyasette ilk umde ta- nıdıklarım görmüştü. Bu şüphe yalnız siyas! hareketlerden değil bir bakıştan, bir sözden, hatta yan oturuştan bile doğabilirdi. Binaenaleyh, babasının sözünü kendi sözü gibi tekrarlıyan Hali- fenin bu sadedilliğine gülmüyor ve “Babacığım!, demesinden de gürüra — kapılmıyordu, — Gayet temkinli, —dikkatli ve — edepli oturuyordu. Biraz sonra Harun! söze baş- ladı: — Görüyorsun ya, dedi, gü- nah işliyorum. —Estağfurullah, sümmestağfu- rullah. Günah, Emirülmümininin sarayı eşiğinden giremez. — Nebiz, haram değil midir? — Hicazlılar için belki, Irak- hlar için as'al — Aman babacığım! Helâl veya haram, keyfiyete mi, yoksa muhite mi tâbidi. ! — Ben fakih değilim. Fakat nice fakihlerden dinledim. Onla- rın bir kısmı hamri bile - tahrim etmiyorlar. Sarhoş olmamak şartile şara- bın da hilliyetine hüküm veriyor- lar , — O halde içelim. Bunu söylemekle beraber elini vurdu, içeriye giren köleye sofra- yı gösterdi: — Bana ve Yahyayal Harun, kölesi elinden kadehi alırken bilâihtiyar içini çekti. Çünki neşeyi böyle bir elden tesellüm etmeyi hoş bulmuyordu. Yazanı * * Ka Köleye yakışan gidip gelmek, emir götürüp cevap getirmek ve suip söpürmekti. Ruh ile alâkadar olan neşe, tombul ellerden alın- malı ve cilvekâr gözlerin gölğesi altında damarlara yayılmalı idi. ( Arkası var ) Şimdiye kadar gösterilen en zengin ve en güzel filmi ... LA olarak MELEK SINEMASINDA Memleketimizi Tanıyalım Maden : müzde İlk .. v .. ömürcülüğü- üyük Facia (Baş tarafı 1inel sayfada | hut dışarı çıkarılarak kırlara dö- külüyordu. Harbı Umuml esna- sında kömürün kıymet ve ehem- miyeti artınca, evvelce metruk galerilere doldurulan toz kömürler çıkarılmıya başlanmış ve hariçteki büyük toz stokları da toplattırılmış- tır. Hatta bu toz kömürü ticaretin- den birçok kimse zengin olmuş- ticaret âleminde mühim mevki- ler tutmuşlardır. Dlâvar Paşa Talimatnamesi Havzada, kömür ihracatını nisbi bir intizam altına alan ilk maden talimatnamesini hazırlıyan Dilâver Paşa olmuştur. (1836) da maden nazırı olan bu zat yüz maddelik bir talimatname kaleme alnış, © Zanandanberi kömür çıkarmıya bu talimatname esas olmuştur. Dilâver Paşa ta- limatanmesinin — birçok ahkâmı Havzada elyem baki ve caridir. Dilâver Paşa talimatnamesi- nin tatbikile kömür ihracatı nis- beten genişlemiş ise de çıkarılan kömürlerin, “ Tersancti amire , den başka bir yere Bsatılması memnu — olduğundan — Havza- nn — iktısadi. ve — sınal inki- şafına mühim bir tesiri olmamış- tır. (1882 ) tarihinde bu mem- nuiyet kaldırılarak — kömürlerin serbestçe ihracına müsaade edik- miş ve işte bundan sonradır ki Havzaya dahilden ve hariçten I birçok sermaye bücum etmiştir, Ecnebi Sermayesinin Gelişi Ecnebi sermayelerin en ba- şında bulunan — Ereğli şirketi ( 1882 ) tarihinde Osmanlı ban- ELHAM kasının himayesinde, Zonguldak- ta bir liman — inşası imtiyazı ve Zonguldak - Çatalağın demiryol- larının işletme ruhsatını alarak Havzaya girmiştir. Ereğli — girketi, — metruk ve kısmen de — satın aldğı - ocak- ları iştemiye — başlıyarak (1897) tarihinde Zonguldak Mendereğini ve daha sonra da kömür yıkama fabrikası, kok fırım gibi sınat müesseseler vücude getirmiştir. Diğer taraftan mabeyinci Ragıp Paşa da Havzanım muhtelif mın- takalarında birçok ocaklar satın alarak ozamanın ihtiyaçlaanı karşılayan tesisat yapmıştır. Sön İnkişaf O tarihlerden bugüne kadar Havzanın geçirdiği istihale ve inkişaf devresi çok büyüktür ve havzamızın tekâmül ve inkişaf yolundaki safahatı tafsil etmek hayli uzundur. Binaenaley Havza- nın son sene zarfındaki kömür istihsalâtını ayni zamanda “Son Posta,, karilerini alâkadar ede- ceğini umduğum feci ve havza tarihinin kaydettiği en müthiş ve insan telefatı en fazla olan ka- zaları zikretmekle iktifa ede- ceğim. K 1930 İstihsalâtı Havza — (1930) — senesinde (1,609,000) ton kömür çıkarmış- tır. Bunun (1,280,000) tonu yı- kanmış, mütebaki (340,0N0) tonu D yıkanmamıştır. (1,260,000) tonun 9630 u kayadır. (880,000) ton ise yıkanmıya sevkolunmuştur. Havzan'ın en büyük ve en feci kazalarından birincisi Koze R A Yarın axkşam — a ——— raamammarı Rıza Tiyatrosu Bu akşam sast - 21,$0'da DEMİRHANE - MÜDÜRÜ Dam $ perde Şehsadebaşı FERAH SİNEMADA kat localar 175 luda vukubulmuştur. Bu kaza, maden — edebiyatına — kanlı ve facialı sayfalar ilâve eden diğer kazaların belki en müthişi ve en korkuncudur, Bu büyük kaza şahit olan Havzanın eski ımuc tarlarından bir zat bana hadise- yi şöyle anlattı : En Tarihi Facia — Bugün " Kömüriş ,, şirketisiz işlediği 232 numaralı mauen oca- ğ kazanın vuxubulduğu sene- lerde “Gürcü kumpanyası,, nın idaresi altında bulunıyordu. Bu- lanık, sisli bir son bahar sabahı idi. Ocakta gece nübeti tutan amele postası işini bitirmiş, vari- feyi sabah postasına devrettik- ten sonra maden kuyusunda mu- tat faaliyet başlamıştı. Kömür bacalarında siyah kayalara çarpan kazmaların tok sesleri galerilerde koşuşuyor, ıslak raylar üzerinde kayan kömür arabalarının gürültü- leri arabaları çeken katırlara kül« reden seyislerin keskin naralarına karışarak ocağın - derinliklerinde oğulduyordu. Maden kuyusu, işin en hararetli bir anında kulakları sağır eden müthiş bir taraka ile sarsıldı. Karanlık dehlizlerde si- yadar noktalar halinde parlıyan isli kandiller derhal #söndü. Ca- lerilerin tavanlarını tutan bağlar kırıldı, topraklar göçtü. Maden kuyusu, derin ve mutlak bir si- künete gömüldü. Biraz - evvelki canlı faaliyetlere bedel şimdi im- sanı Ürperten, iliklerine kadar üşüten korkunç bir sessizlik baş- lamıştı. SİNEMASINDA KAÇAKÇILAR 21NCİ TÜRK FİLMİ takdim edilecektir. Relisörü : ERTUĞRUL MUHSİN FERİHA TEVFİK HANIM ile DARÜLBEDAYİ'in en iyi artistleri, tarafından temsil edilmektedir. Şark musikili, Türkçe sözlü ve şarkılı film.

Bu sayıdan diğer sayfalar: