17 Kasım 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

17 Kasım 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Ikinci Teşrin SON POSTA TÜRKLER ROMA KAP Gerhart Ellert'in eserinden ILARIN 17/11/9385 Romalı: “Fütuhat Fikir Kuvvetile Yapı- lır, Sade Kılıçla De Actiüs te atından atladıktan sonra <iddi bir sesle; ; —uSeninle bazı şeyler konuşmak is- tiyorum! dedi. — «Seni dinliyo- ram. Fakat evvelâ müsaade © edersen dün yaptığın iyilik- ten dolayı sana te- şekkür edeyim. O iyilik için sen keni- Mi akıtmaktan bile çekinmedin.» Actiüs bunu söy- rken © gülümsiye- * rek Attilânm kolu- na dokundu. Yara tabii henüz kapan- Mamıştı, Bez sargı ların “arasında hâlâ an sızıyordu. Attilâ yeknasak ir Sada ile şu cevar verdi: — «Yalnız halledilecek bir mesele kalıyor: O kan Kral Ruhanın hatırası için mi, milletimin muhabbetini kazan- mak için mi, yoksa senin için mi aktı?» Kuvvet ve kudret sahibi Bu sorgu karşısında Romah düşün- “eye daldı. O, ayni şeyi bir gün evvel hatırlamış ve akıtılan kanın her üç işe de tam su- Tette yaradığına kanaat getirmişti. Fa- kat bu kanaatini Attilâya söylemeğe Cesaret edemedi. Yalnız şunları mirıl- dandı: — «Herhalde ben sana çok müte- #ekkirim. O kanın yalnız benim ve esirler için akıtılmış olduğunu kendimce kabul “diyorum. Senin de ileride bir arzun ©- rsa, onu yapmakla mes'ut olacağım. ana artık böyle bir vaidde bulunabili- rim. Çünkü dündenberi oldukça kuv- Vet, kudret ve nüfuz sahibi bulunuyo- tum. Attilâ Romalının sözünü keserek: Da «Evet, biliyorum, işittim!.»» de- Attilâ başını eğerek: — «Esasen o, bir sır değildi. Fakat *enin yunanca da bildiğini görerek hay“ Tet ettim.» Attilâ izahat verdi: , — Ben çocuk iken rehin olarak si- Zin şehirlerinizde bulundum. Nesil ki sen de genç iken garbi Gotlar ve kral Ruha nezdinde rehin sıfatile bulun” Muştun Actiüs gülüyordu: — «Evet, o çok güzel günlerdi. Fa- pa t her an ağırlığı duyuluyordu!.. Ço- Sukluk yaşlarında yabancı bir millet ezdinde, yabancı âdetlere riayet ede- tek daima ölüm tehlikesi içinde yapa” mak kolay şey değilip İşte Roma Budur!.. e Attilâ bu sözlere mukabele etmedi. Çoktanberi geçmiş olan eski bir devre — hatıraları tazelemeği lüzumsuz bul a, Ton bir sesle sordu: — «Demek ki sen artık Romaya geri dönüyorsun?» y — «Beni orada bir çok vazifeler kliyor.» Attilâ başını eğdi. Dişlerinin arasın” dan ince bir ask çalıyordu. Sonra, önünde duran çok yaşlı, yarı yerya Sürümüş ve yıkılmağa meyyal ağacı Böstererek dedi: * Akil çürümüş ve yıkılmağa meyyaı ağacı göstererek: — İşte Roma budur, Aetiüsl., diye bağırdı. — « İşte Roma budur, Aetiüs! Se- nin kuvvetin onu yıkılmaktan kurtar- mağa kâfi gelecek mi?» — «Belki kifayet etmez. Fakat hiç olmazsa yıkılmasını geciktirir.» Atrilâ bu cevaba aldırmadan sözüne deva metti: — «Halbuki eskisinin yerine geç- mek istiyen genç bir millet, genç bir ağaç senin kuvvetinle daha ziyade dinçleşebilirdi.» Hünler Ve Romalılar Romalının kanı başına saçramıştı: — «Prens Attilâ, çok cesur konuşu- yorsun.» Attilâ Romalının yüzüne bakmadan dedi ki: mmm Buğday Ve Ilbaylık Muhiddin Üstündağ, Dün Çıkan Beyâ- natının Bir Kısmını Aydınlatıyor Dünkü gazetelerin bazısında çıkan #öZ- lerim arasında buğday fiyatların düşme- sinin muvakkat olduğuna dair bir söz ve fi ğil!.,, Dedi — «Milletim yüz millet arasına da- almıştır. Hün mubharipleri senin için Ariminümde harp ettiler; Roma hudu- ime Pribiklara kaspeiioyasi da Hn lerdir. Niçin? Milletimin iki reise ihti- yacı vardır: Birisi Romalıları bilen bir Hün ve diğeri de Hünleri seven bir Romalı olmalıdır. O zaman milletim inkişaf edecektir.» — «Bir Romalının her şeyden evvel Romayı seveceğini unutuyorsun.» — «Senin her şeyden evvel kuvvet ve iktidar sahibi almayı seveceğini zannediyorum.» Romalı kaşlarını çatmıştı: — «Birde senin kanaatine iştirak etmediğimi unutuyorsun. Demek iste- isfendiyar oğullarının oturdukları tarihi ev Filyos- Irmak Hattında Yolun Açılışına Giderken Neler Gördüm? Keçi Ve Ağaç - Kara Sapan - Öküz Ve Cam - Isfendiyar Oğulları... Filyos hattının açılışına (giderken rüm vaziyeti oldu. Kara sapan bu taraflarda yerini pul- diğim şudur: Belki Roma devleti hudo-İluğa terketmemiştir. Kârı kadim usul dunu sıkıştıran ve içlerinde hangi ga-|devam etmektedir. Tahta sapana koşul- yeyi takip ettiğini bilmeyen yüz mille-İ|muş öküz veya mandalar ağır ağır top- te mukavemet edemez. Ben buna kar-|raö sürüyorlardı. Ankaraya gelirken şı elimden geldiği kadar çalışacağım. iki zıddı yan yana gördüm. Haymana ovasında pulluğa koşulmuş bir çift bey- Fakat ben Hün milletinin istikbali ol-| e. yanında kara sapanı sürükliyen bir duğuna inanmıyorum.” — «Neden inanmıyorsun?» — uSöylersem anlıyamazsın.» — «O halde Yunan lisanmda anlat.» Hün Kadınları Anlamak zorluğunun yalnız Hün lisanının kullanılmasından ileri geldiği- ni zannettiren Attilânın bu son sözle- rine Aetiüs gülümsemekten kendini a-| lamadı: — aFikirlerimi senin lisanında da söyliyebilirim, Yalnız o fikirleri kavra- yıp kavrıyamıyacağını bilemiyorum: Milletinin istikbaline inanmıyorum, çünkü siz hudutlarınızı genişletmek için bir mefküreye sahip değilsiniz. Bir de genişlettiğiniz hudutlarınızın muhafazası lâzım geldiğini size öğre-| tecek kadınlarınız yok.» (Arkas var) geldiği halde yeni bir ekmek narhı vermek- ten istinkâf etmiştim. Bu izahattan anlaşılıyor ki buğday ve un fiyatlarının düşmesi muvakkat (olduğuna çift öküz, ayni tarlada çalışıyordu. Bi. risi koşuyor, diğeri yerinde sayıyor » du. Keçi ve Ağaç: Dikkat ettim, keçi sürülerinin çok bulunduğu sahalar ağaçsız sahalar. dı. Keçi bililtizam ağaçsız yerlerde des gil, ağaç, keçi olan yerde bilhassa ye » tişmiyor demekti. O halde tiftik - ağaç muadelesini halletmek lâzımdır. Va » kıa keçi ve ağaca bakan bakanlık ayni ise de bayındırlık ve iktisat noktai na- zarlarından bu işin kanunlaştırılması lâzımdır. Tiftiki mi, ağacı mı tercih e deceğiz ve yahut keçi nerelere girmeli- dir. Ağaç nereleri istilâ etmelidir. Va - kia gerek bizim ve gerek Avrupalı or- man mütehassıslarımız bu mıntakaları ayırmış iseler de kanunlaştırılmadığı için tatbikat cihetine gidilmemiştir. Öküz Ve Çam: Şimendifere dair konuşuluyordu. Bi- risi anlattı: — Geçenlerde bir köyden gelirken tren yolunda bir öküz yatmıştı. Maki » nist çaldı, çaldı öküzü hattan çıkara - madı. Öküz vakıa kalktı. Fakat hattın içinde durdu. Hızla gelmekte olan loko- motife baktı ve ayni istikamette koşma- ğa başladı. Treni durdurmak mümkün değildi. Çarptı, parçaladı, 50 metre ka- dar sürükledi. Bu telâş esnasında yol - culardan birisi pencere açık zannile ka- fasını çıkarmak istedi. Bu defa cam parçalandı ve kafası yarıldı. Öküze ba - kanlar bu defa bu manzaraya batma- ön başladılar; Zavallı adam cam ve tak- kirde bana izale edilerek yazılmıştır. | dair neşredilen fikir ve mülâhezaler mana ma parası olarak aldığı yaradan başka — Buğday fiyatlarının li bu e en salâhiyettar bekmis sm bakanı sebepsiz Ve lüzumsuz görmüş ve fahiş fiyatları indireceğini söylemiştir. 2 Elinde büyük bir zahire #toku bu- iyasaya daima müessir e tee haiz olan Ziraat bankası çi fiyatları tanzim etmeğe v6 ben kendimi böyle bir mevkie indirmekten Vali ve belediye reisi Muh. son yükselişini siz ve yersizdir. Bu fikir bana ait değildir ve | beş lira vermeğe mecbur oldu. En İyi Su: Irmak - Filyos haltı üzerinde en iyi çekindim. Efkâr umumiyeyi ve alâkadarları | a. Tldızım suyudur. Mikyası man de yanlış düşüncelere sürüklememek için key-| recesi çok az olan bu su Ildızımda pek bir mü-| fiyetin bu suretle düzeltilmesini dilerim. boldur. Bu su güzergâhı doyurmakta, lokomotifleri beslemektedir. Küçük bir teşkilât ile Ankara çok leziz olan bu su- dan istifade edebilir. Rengi berrak, lez- düşürmeğe başlamıştır. dayanarak umumi mec-| İngiliz Müstemlekelerine Para- | zeti hafiftir. 3 — Bu vaziyete iste elkârı umumiyeye ve kasim esaslar üzerinden izahat tim. 4 — Buğday ve un ğine inanarak geçen çarşamba şehir mümessil- Kisopatra, Mum leketimize şütla inmek Yasak İngiliz Senenn en büyük muzafferiyetini PEK-“MELEK Sinemalarında EOPATRA HESERLER ŞAHESERİ kazanmıştır. Filmi Bi görmek isteyenler 8 Fransızca sö: davetiyeler o buteber değildir. aat Ti, ve 2,30 seanslarını tercih etmelidir. bugüne kadar gelen filmlerin ev palialsı o duğundan yalar bu film için bütün serbest İsfendiyar Oğulları: vermiş- | Londra 16 (A-A.)— Önümüzdeki yıl-| o Tarihlerde meşhur olan İsfendiyar dan itibaren hava bakanlığı fiyatlarının düşece- müstemlekelerine müsaadesiz paraşütle günü serası |inmeyi menedecektir. oğullarının hafitleri Çerkeşte oturmak- tadırlar, Oturdukları binanın mimari tarzı çok eskidir. Etrafı yüksek duvarlı zlü Paramount filmidir. İ | İ pılabilecektir. EE 4slendıyar ailesinin bakiyelerinden iki hardeş ve geniş çift kanatlı bir kapıdan büyük bir avlıya giriliyor. Karşıda müstatil şeklinde üç katlı bina, pencerelerinde kafesler haraba yüz tutmuş, bir taraf- ta kendileri oturuyor, bir tarafı misa » !firhane olarak kullanılıyor. İsfendiyar oğullarının son hafidi bus gün Ilgazda müamelât memurudur. As dı Mahmuttur, Muzaffer isminde 12 yas şında bir kızı ve Kemal adında 13 yas şında bir oğlu, bu tarihi evde oturmak- tadırlar, Çerkeş çok sulak bir yerdir. / Bir metre kazınca su çıkmaktadır. Şimen « difer inşaatına ait binalar için topra « ğın suyunu akıtmak için ayrıca tertibe yapılmıştır. Filyos İskelesi - Karadeniz: nı temin İçin malzemenin çıkarılmasına ait Karadenize 50 metre kadar uzun « luğunda bir iskele uzatılmış ve üzerine şimendifer hatlı döşenmişti. Bu iskele üzerinden Karadenizi seyrettikten sone ira hattin Irmaktan ve karadan yapıl » ması sebeplerinden birini keşfeder gis bi oldum. Hava güzel, güneşli ve rüz « | gârsız olmasına rağmen Karadenizde İbir vapur yoktu. Filyosun bütün san- dalları sahile çekilmişti. Fakat deniz © kadar şiddetle geliyor ve dalgalar bir. biri üzerine yığılarak yükseliyor ve yu» inus balıkları gibi birden ve yüksekten a» İşağı iniyorlardı. Şiddetli dalgalar 10- /15 metre irtifada olan iskelenin a « yaklarına çarpıp parçalanıyor ve İskes lenin ta üstüne kadar çıkıyorlardı. Sa» hilin büyük bir kısmı köpüklü dalga « ların istilâsı altında idi, Böyle sıralar» da bu iskeleye vapurların yanaşması ve malzeme çıkarması mümkün olmadığı- na göre İnşaatın müsait zamanları bek- liyerek daha çok uzaması icap edeceks ti. Karadan yapılması bu işi neticeye erdirmiştir. Zonguldağın Filyosu İstan- bulun Kilyosu gibi Karadenize apaçık duran geniş plâjı olan iki sahildir. Fil yos henüz nahiye olmuştur. Bu nahiye, biraz bayındırlaştıktan sonra Ankara « nın plâjı olabilecektir. Saatlerce uza « nan sahilde nihayetsiz açık bir deniz ö- nünde deniz, kum ve güneş bany-“su yar H.L Hattın Filyostan itibaren yapılması Z e ua sd e a

Bu sayıdan diğer sayfalar: