16 Ocak 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

16 Ocak 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ | Böyle Fabrikanın Allah Cezasını Versin! fabrikalardan — birinin Bir kasanın ü- zerine asılan Ş lertesi gün erkenden a- melesine — dağıtılmak üzere — kasasında 500,000 Tira biriktirdiğini öğrenir, — gece bekçilerini içecekleri suya uyutucu ilâç ka- rıştırmak suüretile uyuttuktan sonra fabri- kaya girer, muhasebe dairesine dalar ve en asri elektrikli vasıtalarla çelik levhaları kırmıya koyu - lur. dran - İrak Ihtitâfı Irak Hükümeti Mühletin Uzatılmasını İstedi GCoçen hafta bir hırsız çetesi Pariste büyük kasanın başına geçerek * Fabrika memurları ertesi sabah iş ba- #ına geldikleri zaman bütün bekçileri ho - rul horul uykuda, muhasebe dairesini de karma karışık bir halde bulurlar. Kasanın kapısına da bezay bir kâğıdın yapıştınl - mış olduğunu görürler. Bu kâğıtta aynen $u cümle vardır: *Bu kasayı yapan fabrikanın Allah ce- Zasinı Versin.n Anlaşılan hırsızlar sekiz ön saat çalış - Irak Hariciye Veziri Nuri Paşa Cenevre, 15 (A. A.) — Irak hü - malarına rağmen kasayı kıramamışlar ve| kümeti 1934 — ilk kânun ıuğhind- bir küfür savurmakla kasayı yapan fabri-| Milletler Cemiyetine arzetmiş ol - kadan intikam almak istemişlerdir. duğu dileğin, gelecek konsey lop - Fransız gazeteleri anlaşılan fabrikaya (Jantısının ruznamesinden - çıkarıl - reklâm yapmamak için hangi marka ol - masını, genel sekreter -Avenol'den duğunu yazmiyorlar! n DA rica etmiştir. :ir İngiliz profesörü -| Bundan başka, yine Irak hükü © Pek — çabuk.. | © *& vi göre|meti, İranla kendi arasındaki ihti - SNO genç kızlarda hayatı |lâfların sulhen halli için geçen ey - Yaz! temyiz kabiliyeti git «|(lülde iki tarafa verilmiş olan müh - tikçe daha erken başlamaktadır. Filhaki-İletin de uzatılmasını temin husu - ka iki asır evvel 20 yaşında bir genç kız sunda, Avenol'un konsey nezdinde henüz çocuk aayılırdı. Hayatın kendisince | DÜS b | M D Mmeçhul sırlarımı yeni öğrenirdi. Bir asır : ASA N sonra ayni kabiliyete 18 yaşında erince, bu-| — Bu dileklerini tevsik için, Irak hü- gün ise 16 yaşında bir genç kız yaşlı bir| kümeti, İranla doğrudan doğruya kadın kadar muhakeme kabiliyetine ma-|cereyan eden müzakerelerin hâlâ e devam etmekte olduğunu ileri sür - müştür. 1934 tarihli dilek, her iki devlet arasındaki hudut ihtilâfına dairdi. Ayni doktorun iddimsına nazaran genç kızlar bundan bir asır sonra tam 12 yaşın- da hayatı tamamile öğrenmiş bulunacak- lardır. Almanların Yeni Çıkarıyor Askeri İstekleri Lahaye, 15 (A. A.) — Hüküme -| — Londra, 15 (A. A.) — Fransız ve tin yakında yüzde dört faizli 100 İngiliz erkânı harbiyeleri arasında milyon florinlik yeni bir istikraz çı-| aktedilmiş olan itilâflara bir muka- karacağı bildirilmektedir. bele olmak üzere Rhin'in askerlik - atetıte di & d, k N YÜRÜYOR. -*6- — Bürhan Cahit Holanda Yeni İstikraz 16-1- 996 Deniz Konferansı Dağılacak Mı? iJaponlar, Tokyodan Al- |dıkları Emirle Çekildiler Vakıt Öğrendiler? Mes'uliyet Aıqe_rll(gîğ!n giltereye Y Tokyo, 15 (A. A.) — Hükümet,|yük bir ehemmiyet atfedilmektedir. Japon heyetinin deniz konferan -| Japon Gazateleri No Diyorlar ? sından çekilmesi hakkındaki resmi| Tokyo, 15 (A. A.) — Japon ga - talimatını kablo ile amiral Naga -|zeteleri, deniz konferansı görüşme- no'ya bildirmiş ve aynı zamanda |lerinin inkıtaa uğramasından hiç te akdi mutasavver Dörtler konferan-| mütehayyir değildirler ve bunun sına Nagana'yı müşahit tayin et -| mes'uliyetini Büyük Britanya ile miş olduğunu tebliğ etmiştir. Birleşik Amerikaya tahmil etmeğe Amerikalılar Endişede uğraşmaktadırlar. Vaşington, 15 (A. A.) — Resmi| İngiliz Donanması Mütomadi mahafil, Londra deniz konferan - Bir Harokette sındaki müzakerelerin iki büyük| — Valletta, «Maltada» 15 (A.A.) — Resource Atelye vapuru ile De - muş olduklarını göstermekte bulun- vonshire kruvazörü, limana girmiş- duğunu beyan etmektedir. Bu hale|lerdir. Ajax torpitosu, Cebelütta cihan siyasasının istikbali üzerin -|rıka gitmek üzere Valletta'dan ha - de yapacağı tesirler dolayısiyle bü-|reket etmiştir. ğ Laval Yine İtimat İstiyecek F Parlâmentosund G .. .. .. ı B k'ı * ürültüler Bekleniyor Paris, 15 (A. A.) — Cuma günü! mevzuu bahsedecektir. Kendisinin, hükümetin genel dış siyasası hak - kında istizahlar yapılacağından,| — — .—. Z parlâmentoda önemli bir celse bek-| ?t 'işin içinden — muvaffakiyetle kblyözi sıyrılacağı umumiyetle tahmin e - O gün Laval itimat meselesini , dilmektedir. — —— - İspanya Havacılık Teşkilâtı” Yenli Teşkilâte Büyük Bir Ehemmiyet Varjliyor Madrit, 15 (A. A.) — Resmi ga-| emirnameyi neşretmiştir. Bu emir- zete, tayyare teşkilâtına - dair bir'nameye göre, bütün İspanyol tay - ten tecrit edilmiş olan mıntakası jyare teşkilâtı, başında bir fırka ku- işgalini istiyen Alman gazetelerinin mandanı general bulunacak bir bu sahada açmış oldukları müca -/«Tayyare genel direktörlüğü» em - dele hakkında mütalca ve tefsirler- rine alınmıştır. Tayyare genel di - de bulunan yarı resmi mahafil, Al-/rektörlüğünü yapacak olan general |manyanın metalibatının esassız bu-|aynı zamanda harp divanında da hııııduiıınıı beyan eylemektedir. — |üyelik edecektir. üllü Nermini bekleyenler çoktu. Zahireci İbrahim, Alâiyeli Esat Bey, Kâhya oğlu Nuri efe, İlyas paşa zade Şakir Bey hep onu bekliyorlardı. devletin birbirini müteakiben tut - pazartesi günü Cenevreye gitmezden mek haş oluyordu. Hattâ su yerine| rakıya portakal suyu da karıştıranlar vardı. Hacı Sadık yılda bir kaç kere böy- le eğlenti yapardı. Güllü Nermini ilk defâ oynatmak Bu sefer iyi bir tesadüf olarak bü-İşerefini o yıl kaçırmamak için ileri ge- tün Adanayı, Maraşı, Antebi kırıp ge-|lenler arasında âdeta yarış başlamıştı. Portakal ve muz ağaçlarının. en uzak dallarındaki son meyvalar da dev- neş'elendiği bu ilk kış ayında manifa- şirilinciye kadar ki bu mevsim martı, |(turacı Hacı Sadık Alâiye yolu üstün- nisanı bulurdu, limana sık sık vapurlar deki bağ köşkünde bir eğlence, bir ra- uğrar, çam tahtalarından yapılmış ince|kı ve çengi âlemi tertip etmişti. sandıklarla binlerce, yüz binlerce por- Uzun bir balkon üstüne yanyana takal alır götürürdü. üç büyük odadan başka bir şey olma- Onun için sonbahar ve kış her yere|yan bağ köşkünün bir katı yarısı ahır yokluk ve kasvet getirdiği halde bu-İ yarısı depo olarak kullanılıyordu. Fa- raya bolluk ve sevinç saçıyordu, kat bu hendesesi, mimarisi -olmayan Bahçe sahipleri mahsullerini satı - bu sade yapının o kadar güzel bir man- yor, işçiler gündelikle çalışıyor, her | zarası vardı ki dışarıdan iğreti bir mer- gelen vapur kasabaya avuç avuç pa - |divenle çıkılan ikinci katından ve o ra bırakıp gidiyordu. hizaya yükselmiş portakal ağaçlarmın Bütün yaz, bunaltıcı güneş altında |koyu yeşil dalları üstünden alabildiği- baygın baygın yanan kasaba kış ge -İne deniz görünüyordu. lince canlanır, silkinir, bahçelerden ve| — Hacı Sadık haftanın bir iki gece- evlerden neşeli sesler işitilmeğe baş -|sini her zaman burada geçirirdi, lardı. Onun bazı akşamlar beyaz - katırı- Ve çok düğünler de bu mevsimde| a binip kasabadan çıktığını görenler yapılırdı. İç Anadoluda harman sonu- fısıldaşırlardı: nu bekleyen sevdalılar, nişanlılar bu-| ——— Hacı yine papaz uçuracak! rada son portakalların dallarından ko-| — Bu yalan değildi. Hacı Sadık hey- Pup düşmesini beklerlerdi. besinden eksik etmediği yarım kiloluk Ve mahsullerini satıp evlerinin se- şişesini bağda iri portakal dilimlerini lâmlık odalarına çekilen bahçe sahip-İmeze yaparak boşaltmaktan çok hoş- leri varlığın ve tabiatın duyurduğu ar-|lanırdı. Zu ile yavaş yavaş kozalarından çı-| — Zaten kasabanın ileri gelen bağ, kan kelebekler gibi çiçek aramağa, bal|bahçe sahibi zenginleri hep bu yolu toplamağa başlarlardı. tutmuşlardı. Orada portakalla rakı iç- İşte bahçelerin şenlendiği, evlerin çiren meşhur Güllü Nermin de İspar- Manifaturacı Hacı Sadık İspartada- taya gelmişti. Mevsime göre diyar di-|ki ortağından sık sık haber alıyordu. İyar gezen Güllü Nermin için bu taGüllü Nerminin İspartada artık — alış 'raflarda ne destanlar, ne şarkılar çıka-|verişi kesildiğini gül yağlarından vu, İçılmıştı. Urfanın öz şâirleri dile - gel-'racak bir damla barakmadığını |mişler, ocaklar söndüren, keseleri kül|ni: İcden bu dilbaz kadına ne yanık şiirler düzmüşlerdi. 3 Asıl adı Nermin değildi. — Bursalı İKıvırcık Ayşe idi. Fakat İstanbullu bir zengin delikanlı ile dü- | şüp kalktığı sırada Nermin adını ta-| — Delikanlıların ağzında Güllü Ner- kınmıştı. minin meşhur - şarkıları |— Lülelüle altın saçlarının arasına, |başladı. leol yanına: her zaman bir kırmizı gül| —i inin süçları alünden oya İtakması Güllü Nermin diye san alma-| — Göstermez yüzünü hiç doya, doya, sına vesile olmuştu. Peşinden yetişmez,at, otomobil, Güllü Nermin, yanında zengin bir| Papeli dökmeyen kalıyor yaya. .. çalaı tekırcı'fle maCvdlad mevsime! döyarbi e KA D e Geli armdan, diyar- gezdi. Fıstık ağaçlarının meyva- . oar yere. Kararlar Hemen emrinsi larını verdiği zaman Urfa, Antep ta- kkik raflarında gezer, pamuk tarlaları sö-| — Nerminin gözleri alevdir yakar, külüp balyalar Mersin — iskelesinden || O nermin elleri gül gibi kokar, yüklenmeğe başladığı stra — Adanada| Al g_ildın l:an:ııolııı- takıp omuzuna, görünür, gül yağları piyasaya aktığı| Gönülden gönüle durmayıp her, mevsim İspartaya kadar çıkar, porta-| — Kul höle olaı:lır Güllü Neııvı'ıııı, kal mevsimi gelince de Antalyaya| #0t koyup ağlarlar ayak terine! doğru inerdi. Bu şarkılar ağızdan ağıza yayıl- Manifaturacı Hacı Sadık onun İs- | dıkça artık Güllü Nerminin gelme za- ya geldiğini duyunca hemen ha- / manı yaklaştığı anlaşılıyordu. ighuçurmu'tu. Eşraf arasında bir telâş bir hareket öğre- ince yol masrafını oradan — ödeterek işi sağlama bağlamıştı. Bu yılın şerefini o kazanmıştı. | — Güllü Nerminin manifaturacı Hacı bir aralık Sadık namına kasabaya geleceği yıldı- İyım süratiyle yayılıverdi. ükleniyor | ]pılı yazıcılara yakışır bir ldınnıya hahbet. VE o BU GÜN Ya Serçeler Öpüşmeyi Ne | — «Tubaftır hâli âlem bilmiyen söyler, bis — jlen söyler» demezler mi? Frenk muharrir « leri işte bu sözleri gerçekleştiren insanlar » — dandır. Hem doğrü yazdıklarını iddia e « derler, hem yüzde yetmiş nisbetinde yan » he yazarlar. Onlardan biri «Öpüşün tarihis — başlığile neşrettiği bir yazıda insanların aşk ile, şevk ğ |ile öpüşmeği ancak orta çağda öğrendik - kerini söylüyor. ? | Rahmetli Nasreddin Hocaya küre deni - |len yuvarlağın ortası neresidir, diye sor - 4 |muşlar. «Eşeğimin sağ art ayağının bastığı — noktadır» cevabını. vermiş ve ciddi bir a- kızla: «İsterseniz ölçün» demiş!.. Avrupalı mubarririn hükmü de bu ayarda bir şey. Çünkü Herodottan, — Tokididisten — tutun da Plinlere, Plutarklara kadar ilk tarihçi- ler ve sonradan yetişen müvermnihler neden- se öpüşün nasıl başladığını yazmamışlar « dir. Fakat öpüşün dudakla beraber var oldu. ğunu anlamak için tarihi belgeler aramıya lüzum yok. Serçelerin ılık hava altında du- rup dinlenmeden öpüştüklerini ise her gün imrenerek görüyoruz. Adem oğulları — ve Havva kızları orta çağa gelinciye kadar hiç mi serçe görmemişle: « Yoksa bu sev dalı kuşlar da orta çağ içinde mi öpüşmek öğrendiler? Yazının gülünç tarafı, frenk muharri - rin biraz aşağıda: 6Tarihin her köşesinde Öpüşün kavrayıcı tesiri görülür» demesi | ve bu hükmünü isbat için de: aKleopatra- — eri bir İmparatorluk devirdin, yazmasıdır. Acaba © muharrire göre Kleopatra, orta çağda mı yaşamıştır?. Eğer öyle sanıyorsa gazetelerde - yazıcılık yapması gerçekten ayıpl.. Bizim bildiğimize göre diş, çiğnemek « ten ziyade wırmak için yaratıldığı gibi du- daklar da ağzı korumaktan fazla öpmek ve öpülmek için halkolunmuştur. İlk insan, surmayı bildiği kadar öpmeyi de bilirdi. — Eğer öpüş olmasaydı hayatta teselsüle im- —— kân mı olurdu? * Bu hakikatin en büyük delili, dödiğimiz gibi, serçelerdir ve serçelerin (yalan) di - yebileceği hükümleri ortaya atmak AÂvru« geydir. M. T. Te başlamıştı. Bu tarafların hemen en zengini ve en eskisi sayılan Alâiyeli |Esat Bey dövünüp duruyordu. Nasıl olup ta davranamamıştı. Kendi kendine: — Bak hele işe diyordu. Şu sümsük- hacı bizi atlattı ha! Artık Güllüyü o- nun elinden almak, ilk şerefi kazan- mak imkânı yoktu, çünkü Güllü 'Ner- min; hesabına, sözüne sadık bir tüccar 'gibi verdiği sözü geri almaz. —Sırayı bozmazdı, Hattâ bu yüzden bir kaç - kişiyi gücendirmişti bile! Tarsusun meşhur |bir çiftlik sahibi onu bir akşam - çift- ilikte verdiği ziyafete çağırdığı halde /Güllü ancak bir hafta sonra geleceğini söylemişti. Tarsuslu zengin misafirle- rinin yanında küçük düşmemek - için nin ö cümlesi dolaşmağa işi iddiaya vurdu. Araya adamlar koy- du. Güllü söz verdiği yere gitmez de çiftliğe gelirse oradan alacağının — iki mislini vereceğini söyledi. Fakat Gül- lüyü yola getirmek imkânı yoktu. Tat- suslu belki parayı azımsamıştır diye İdört misline çıkardı. Nihayet Güllü şu Wİ'sab(:ı'i yolladı: | — Yüz misli verse nafile, ağanın hatırı için bir hafta sonra hiç para is- ; temeden gelirim, Fakat söz — sözdür. Dönmem. Çiftlik sahibi işi zora bindirmek is- tedi. Yanaşmalarını yollayıp baskınla |Güllüyü kaçırmağa çalıştı. Fakat kür- 'naz kadın hiç istifini bozmadı. Çünkü —— İher ihtimali önceden düşünerek — jan> uçurmuştu. İ (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: