29 Ocak 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

29 Ocak 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NL Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ ÜĞDEND akaaaak SLTE ADK İngilterenin “Başkadını,, İngiltere kralı beşinci Jorjun — ölümünden ia sonra anüneye I'om vefikası — «İngilterenin baş kadımıx sıfatı ile birlikte memleketinin Merasiminde her hangi bir rol oynamak ı_*kkuıı kaybedecekti, ve yeni kral seki - #inel (Edvard) da evli olmadığı için bu yeni kralın kardeşi (Dük of Jork) un ikasına geçecekti. Halbuki müteveffa ktalın zeycesi kraliçe Mari zevcinin haya- bada 6 kadar fa'al bir rol oynamiştir. ki, ü anane bozulacak ve meratip sililesin- «İngilterenin baş kadınım sıfatı gene endisinde kalacaktır. * Yeni İngiliz kralı se - kizinci «Edvard» ya - gı kırkı geçmiş olma - sına rağmen elân be- kârdır ve bu bekârlıklara devamı da dai- u az çok yanlış olan bir çok tefsirlere Yol açmıştır. Sekizinci (Edvard) bu tefsirleri işitme- Miş değildir. Fakat buna rağınen muhitin- Yaşıyanların kendisini evlendirmek için Saptıkları bütün teşebbüsleri boşa çıkar - Miştır. Rivayete göre bu teşebbüslerden rini yapana verdiği cevap şudur: *«Ben günün 12 saatinde başkalarının liklerini yapanm, onların beni gör Mek istedikleri şekilde görünürüm. Gü - Bün geriye kalan 12 saatinde ise serbes - Üm. Halbuki eğer evlenecek oluram ge- "iye kalan müddeti de zevcemin istediği tekilde görünmiye hasretmek mecburiye - Tinde kalacağım. Müsaade ediniz de bu- TU yapmıyayıma ve anlaşılıyor ki yeni İn- - Biliz kralı hayatını bekâr geçirmiye azmet- TMiptir. * Londra gazeteleri be- şinci Jorjun ölümün - b ö » | den — bahsederlerken gtü baanbile V titşyolinnen gedece R İngiliz kralı olmadı « Btu, fakat belki bütün İngilizlik âlemine Hükümdarlık ettiğini yazıyorlar ve: — Oğlu da öyle olacaktır, diyorlar. Fil- Mkika sekizinci Edvard her İngiliz velisbir tibi tam Bir tahsil hayatı geçirdikten sonra birer bütün İngiliz memleketlerini ta- Dönaş, bunların her birinde haftalarca, ay- oturmuş ve bu seyahatlerini munta- Kral Jorjun ö- den son- | ngiltere. nin değil, İn - “HARİCİ TELOR AFLAR Fransız. “!(_ııbi(ıc:l itimat Alabilecek Mi? Eğer Sosyalistler Hükümeti Tutarlarsa Yeni Bir Buhran Mevzuubahs Değildir.. Bu Hususta Yarın Müzakerelerin Başlaması Ve Öbür Güne Kadar Devam Etmesi Muhtemeldir Paris, 28 (A. A.) — Hükümetin edecek müzakere- de söz istiyenler, dünakşam «17» yi Ş geçmişti. Sanıldığı Ö na göre müzakere, o” | perşembe günü öğ- » leden sonra ve bü- recek ve gece top- lantısında bitecek- tir. Müfrit olm - yanlar — arasında İŞ uzlaşmaya — doğru bir inkişaf görül - mektedir. — Fakat herkesin alacağı a- sıl vaziyet, hükü - £ "|metin beyanname- sini okumasından sonra belli olacak - tır. Şimdiden sağ ce- nahda 100 kadar Fransız meclisinden toplu bir görünüş aleyhte ve sol cenah ile radikal s08- ÜeavR gö eleler aremmda 260 kedar ll Sövyet Azerbaycanı rey tebarüz etmiş gibidir. Tereddüt/ 15 inci Yıldönümünde halinde 250 kişi kalıyor ki bunların yüzü S. F. İ. O. sosyalist partisin -| dendir. Eğer bu sosyalistler, kabi- y üj münasebetiyle, merkezi icra ko- ne lehinde rey verirlerse hükümet, 'mitesi 59 işçi mühendis, çiftci ve en fazla 150 ye karşı 350 rey ile iti- müneyverlerle Kızılordunun Azer mat alacaktır. |baycan fırkasına mensup bazı ku mandan ve askerlerini nişanla mü - kâfatlandırmıştır. Azerbaycanının on beşinci yıldönü- ç çei GA zaman devam ettirmiüştir. Bunun içindir Moskova, 28 (A. A.) — Sovyet! ki sekizinci Edvarda günün birinde Hin - distan hudutlarında kaybolmuş küçük bir kasabadan bahsedilse, onun gözlerini ka- payınca bu kasabayı hayalinde — göreceği muhakkıktır. KERVAN YÜ RÜ YOR —-39- :î:hüybi-r kadındı: Hacıya göre 18 - aya çıkmış olmakla beraber tah- Nidar Rıza için kelepirdi. Çünkü Fir- ?Gıkidu.ıııueülınbırıkııü. Harçlık veriyordu. _&Hnmmu— Mesinin sebebi de bu idi. Eskiden ortaya güreş tutan pehli işin Aramıştı. Onu belediyeye yerleşti- de Hacı Sadıktı. O zaman vilâyet :l—;ndg aza olan Hacı ötedenberi asin dit pehlivan Rızayı belediye rei - tötürdüğü vakit: .— Tam işinize yarryacak adam, de- F'— Tuttuğunu koparır. irdesin Rıza pehlivanla tanışması * tirada olmuştu. Değe gelirdi. Bu gidiş gelişler Fir - ""'. huylandırdı. Rıza - pehlivan da B Aslışmakta gecikmediler. ini dört gözle bekleyen Firdes Sadıkın İzmirden Melâhati de a- Haçı ; — Bürhan Cahit — akat ne kadar olsa yerli yapı, bakım 29-1- 996 bütün gemi azıya aldı. Tahsildarla Firdes arasındaki mü- nasebeti Melâhat anlamakta gecikme- mişti. Zaten böyle fingirnozlu işlerde yetişen genç kadın bunu hissetmekle beraber emektar ortağını ürkütmedi. Onunla anlaşmak en doğru bir hare- Benç olduğu halde ona âşık gö -|ket olacaktı. Ve böyle oldu. Artık iki ortak, iki dert ortağı, ele geçen firsatlardan, ayrı kollardan, be- |raberce istifade etmenin; hattâ biribir- |lerinin işini kolaylaştırmanın yollarını buldular. Fakat bu son fırsat tıpkı Hacı Sa- dıkın bağ dönüşü gibi Firdesi harap etmişti. q:lk Hacının İstanbula, bağa gi- Tam on iki gün tahsildar evden çık- mamişlı. Belediye reisintlen İspartada yapı- hp üstüne nikâklayışından sonra büııW Bu arada Tacekistan şâiri Kahuti ile Azerbaycan şâiri Vurgun Neki- lof ve Ermenistan şâiri Zarzam ni- şanla taltif edilmiştir. okkaya yakın rakı içen ve içirten Peh- livan Rizanın sarhoşluğu ile çürüyüp gidecekti. Bereket Hacı Sadıkın telgrafı ikisi- nin de imdadına yetişti. . Melâhat eve geldiği zaman ortağı- nı başı çatkılı yüzü gözü karışık bul- du. İki ortak böyle soğuk, isteksiz ve yarı hasta bir halde Hacı Sadıkı karşı- "Yadılar. x4 Güllü Nermin turneye çıkan bir o- peret bey'eti gibi mevsimin — gidişine uyarak Antep, Adana, Mersin, Silif- ke İsparta ve Antalya beylerine misa- İfir olduktan #onra mıntakasındaki ıdevı'ı tamamılamak ister gibi Muğlaya doğru çekti, gitti. Garip bir kadındı. Şimdiye kadar jbu yolu tutmuş — hiç bir kadın Güllü |Nermin gibi işi san'at ve ticaret haline getirememişti. Pek çoğu paralı ve be- Kâlı birinin ya metresi ya nikâhlıs: olur yahut Birinci safta duramaz, — ayağa, |kaldırıma düşer, parasız, sefil, sürtük Güllü Nermin gönül alarak, kimse- | [ “Vahim Anları | Artık Geçirdik,, Benes Avrupa Sulhu Için Böyle Diyor Prag, 28 (A. A. )— Prag urayı tarafından kendi şerefine tertip e- dilen mutantan bir kabul töreni es-| nasında, Benes demiştir ki: — Zannediyorum «ki harpten sonraki en vahim anları artık geçir- dik, bitti. Onun için, Avrupada ba- rışı korumak imkâmı bulunduğuna ıvn demokrasinin daha da inkişaf e- |deceğine kanaatim vardır.» | | Amerikanın Bita- raflık Kanunu Dış İşleri Encümeni Kanunu Kabul Etti Vaşington, 28 (A. A.) — Saylav- lar kurulumnun dış işleri encümeni, bir reye karşı 15 rey ile daimi bi - taraflık kanunu projesini kabul et- miştir. Kanun projesi, bütün muharip - lTere yapılacak silâh, mühimmat ve harp malzemesi üzerine otomatik bir -| surette ambargo koymakta, cümhur -| başkanına normal kontenjan hari - cinde yapılacak her türlü harp mal- |zemesi ile iptidai maddelere am - bargo koymak salâhiyetini vermek- te ve anormal ticaret alış veriş için finansal kredi ve istikrazları yasak etmektedir. BU GÜN Mumya Alış Verişi Amerika müzelerinden — ve zengirlerim |den çoğunun Misırda kurülü — bir şebeke tarafından kafese konulduğu, dört beş bin senelik mumyadır denilerek onlara iki yıl önce ölen Misirh cesetlerinin satıldığı gae zetelerde okundu. Bir kısım zenginlerin diyelim ki para « Yarı çok olsa bile akılları azdır. Fakat mü- ze direktörleri naml olup ta iki yd önce ölen bir adamın cesedini Fir"avunlar dev. rinden kalma mumya diye satin ahrlar?... Gerçekten şaşılacak bir iş. — Murnyacılık, bütün eski milletlerin bildiği bir şey olma- makla beraber, Misirda yüksek bir sanat Bu iş.<üç türlü —yapılırdı. Zenginlere mahsus olan birinci nevi mum- ya, gayet pahah idi, uzun günler çalışıla - rak başarılabilirdi. İkinci nevi mumya, ce- sedin karnına şırınga ile sidre reçinası dök- mek ve cesedi yetmiş gün soda içinde bı - rakmakla yapılmakta idi. Fakirlerin mum- yası daha ihtimamsız vücuda getirilirdi. halini almıştı. Şarkın her tarafında da mumyalanmış cesetler vardır. Hattk 1627 de Viyana - dan İstanbula gelen elçi Baren Kücfstay- nin bir vazilfesi de Rumlar elinde bulunan Senjan kapistranın - Fransitken papazla- N namına - cesedini istemekti. Moldavya Voyvadası: Löpol da 1645 yılında İstan- bul Rum patrikhanesinin hazineye — olan » bugünkü rayice göre - yüz bin lira vergi borcunu ödemeği üzerine aldı, buna kar £ gilik olmak üözere Ayaparaskü adlı bir a- zizin cesedinin Moldavyaya götürülme - sine sadrâzamın müvafakatını elde etti. Viyanadan istenilen Senjan Kapistranın da, Moldavyaya götürülerek h&lâ orada ziyaret olunageleri Ayapataskünün de ce- setleri mumyalarmıştı. Fakat — Musrliların Amerika müzelerine yaptıkları oyuna ba- kılırsa siyasi teşebbüslerle, paraca — feda - kârlıklarla Ülkeden ülkeye taşınan ölüle- rin hakikatinden güphe edilebilir. O dev- rin bezirgânları tarafından da bir iki yıl hk ölülerin birer aziz cesedi diye yutturul- mâdiği he ile isbat olunabilir ki?., İşte eloğlu oyunu buna derler. Adama diriyi ölü, öküyü diri diye yuttururlar. Bu Gibilerin şerlerinden Tannya oğınmalıl.. M. T. Tan O, böyle arzuları idare — etmesini (teşli hükümet - doktoru — ile jandarma gok yi bilirde. Herkese haline, şanına göre hizmet labiliyondir. Hattâ bu arzuyu hissettiği zaman Kâhya oğlu ile olan pazarlığı bir gün sonraya bıraktı. Kadın — işlerinde bir barut fıçısı gibi her aaniye - patla- mak tehlikesi gösteren eski efeye: — Darılma efem, bir gün geri kal- maktan ne çıkar. İznin olsun da dinle- neyim bir gecel — Demişti. Güllü Nermin böyle tatlı dille, gü- ler yüzle kasabanın bal alımnacak anla- tım sevindirdikten sonra yazın yarısı- nt Çeşme kaplıcalarında yarısını |Bursada geçirmek için Muğla, Aydın yolu ile bu zengin ve sakin yerlerden uzaklaştı. Artık kasabada dile parmağa dolanacak bir iş kalmamış gi- biydi. Hükümet işlerinde, haftada bir iki defa gelen İstanbul gazetelerinde dişe dokunur şey yoktu. Şimdi her kış âdet olan gece top- dlantıları civcivlenmeğe başlamışlı. Kışı temiz ve çok zaman güneşli bir lacak iş için iki haftalık izin koparan Yi kırmayarak ve para yaparak sağlı- sonbahardan farkı olmayan bu güzel ö T“*"'İldnr sık sık velinimetinin elini Riza Pehlivan ortadan birdenbire kay-| Gihi ve tahatını korumasını biliyordu. sahilde genç ve ihtiyar fikirler yolu tı- ,boluvermişti. | | Kasabada Hacı Sadıktan başlaya- kanmış bir bavuz suyu gibi — durgun, | Eğer Hacı Sadik İstanbuldan vapu-|Yak Alâiyeli Esat Beyin, Kâhya ağlu ' sinirler mandalı kopmuş bir — tanbur anlar kurt oğlu kurt bir adam- ra bindiğine dair mağazaya bir telgraf HUn, İlyas Paşa Zade Şakir Beyin'teli gibi gevşekti. Kasabadaki bir iki çekmemiş olsaydı bu misafirlik daha|köşklerinde misafir kalmıştı. Bu Aara spor klübü belli başh idmanlarından recekti ve şüphesiz Dalaman çiftli- ğinde Hacı İbrahimin uğradığı boz- gunluk gibi Firdes te her akşam bir İ bir geceyi de ileri gelen yüksek bir me- murun hesabına kapanan otelde geçir- diği söylendi. 'ziyade gençlerin ara sıra toplamıp dert- İleşmelerine yarryordu- Ara sıra ileri gelenlerin, genç ve a- dolanacak, ı kumandanının, şube reisinin ısrarlari-' le yakın merkezlerden takımlar getiri- İliyor, kupalar konup maçlar tertip edi- |liyordu. Fakat bütün bu hamleler sa- |man alevi, sabun köpüğü gibi ge çici, devamsız şeylerdi. j Çarşı, pazar kahvelerinde, büyük evlerin selâmlık - odalarında toplanan- 'lar için yeni yeni vak'alar yetiştirmek lazımdı. Çarpıcı, sendeletici hâdiselere îu]ışan ham ruhlar artık küçük dedi ko- |dulara kanıksamışlardı. Artık ne lise müallimlerinin çarşıdan geçişleri, ne ilk mektep çocuklarının ilâhi — yerine marş okumaları bu aç ağızlara geviş olamıyordu. Masal, kısası enbiya, bayat ve ham tasavvuf kırmtılarıylb dolu - kafaların böyle günlük hâdiselerden — mahrum kalmaları o aydınlıktan çok karanlığı seven ve hayaletlerle düşüp — kalkan ruhları bir takım Mystigue inanışlara çekip götürüyordu. — Durgun suların Böcek ve yosun yapmaları gibi bu ha- reketsiz kafalar da kendi kendilerine büzükür, kokar, zehirlenirler. İ İnsanları sımflara ayırıp temsil e- — den âlimler onların tıpkı uzviyet gibi istihalelere, fiziyolojik kaidelere bağlı /olduklarını iddia ederler. Hatip Ak Osman gibi, Manifatura- cı Hacı Sadık gibi, Tapucu Kâmil gibi devrimin ezici adımlarına ayak uydu- ramayanların sayısı pek az - değiklir. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: