4 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

4 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA On bıçak yarasile ölen kadın Katil delikanlı, hâkimleri yormadı, herşeyi teker teker bülbül gibi anlattı n refaka de getirdiler. Esmer, iri lan gb & bir delikanlı. Adı Hüseyin. 32 yüşn | 10 genedir evli. İstanbula civar köyler den birinde, zengin, çift çubuk sahi bi bir karısı, bir de çocuğu va men kamşusu İbrahim seviyor; Ayşe Kendisini iki jandarmı de onü, arağı toplad y inde & ısı buna mütees kocasından korktuğu için ses çıkarmı - yor, göğsüne taş bastırıyor. İbrahim ka e Hüseyin hakkında zina davası açıyor. Mahkemeli orlar. N heyeti hâkime ik lerine karar veriyor İhrahim, o gün mahkemeden ç ken çok müteessiz, hattâ böy va açımış olduğu için yaptığı İşe plş bile. Eh ne yaptlır? Ok bir kere dan çıkmış oldu. Bununla beraber, Ay şe hapiste yattığı müddetçe İbrahim ka abaya kadar ayak Tek onun hâlâ | hatırını soruyor. Parâ ve y yecek içe - sek getiriyor. Ne de olsa bu kadar se- nelik karısı. Ayni yatağa ve ayni ya e olura, lunu " sattım. iken yo! oluy bir kere şeytana 1 miş. Allah kimseyi doğru y rmasın. Meğder zavallımın da yazılı imiş. Onu b re adamakıllı içerle ber, düşündükçe ona biraz hak ta ve riyor. Ayre koca köyün en gü ve kendi karısı.. Ö ne bo: göz... Do& bu kadı oyabilmek için ir dit olmalı. İbrahim kanidir ki bu hap Ayşe, herhalde usların ak rup dinlenmiş olacaktır. mülâhaza iledir ki, | Köyün hiklı bir delikantısı| gün tekrar yolunu çevirdim, İşte Al- Karım, çocu-|Jahla karşı karşıyayım. Fikrimde onu rdımına müh-|/ vurmak kasdi yoktu. Belki bana acır «moeğ'Mizı t diye düşünüyorum. Ne gezer?.. Üste - . ak Karnımızı doyurduk, kür-! fik: eİşin biz kaymağmı aldık. Tortusu ; sağımıza taş bastırdık. Ka f Meğer benim paramı seviyormuş ka- AA B Belel pa rum..» diye çıkıştı. anlayıncı —,_,w V““W)'ln bu sözlerden atılıyor ki ar- namusiu ol; k en son ümidi mahvolmuş, son da- 3 du-n dedi, Beni soyup sovana vc.nm,ı(wnı—dıgı düvar yıkılmıştır. Gözleri ka- ten sonra, beni €le güne mühtaç ettik- e iyor, sustalısını çekiyor. Bir. fen sonrn İtn sonra namuslu oldu!. Eğer parara, | dâha... Bir daha... Ve lanmış, dür|gelirim olaydı © vakit namuslu ol mıya be,.. Bilhassa memesi üstüne ge'en Nitekim- bulcaktı. Gene benimle düşüp kalkacaktı LA tü rA ER N N Kai almında git, seni istemiyo- sumu sörlem dar Maznun burada sustu. Dalgındı, mü: | Sik bile diyemiyor, Sırt üstü yere yu- teessirdi. E bi Dünya bana zindan olmuştu gav Mîı BADT D 'ıî . diye sözlerine devam etti.. Onun Mahailinde yüzünden neler, neler çektim, onu bit | 4 — "î';'* Li D at ben' bilirim, bir Allah bilir. KYG S K G GA ( A | Hakikaten maznun bu kadın yüzün- | —*Merhumenin vücudünde tam 10 bı heyeti. hâ | den çok çekmiştir. O kadar çuk çekmiş | Sak yarası tesbit edilmiştir. Bunlar a- ünde sözlerine başladı: |tir ki, işte nihayet bir katil sandalyesi ! rasında bilhassa kalp nahiyesine Ni bı,p;q; n; b".kn,l,_ fa hı o *x—ndı.ı |ne kadar oturmustur. Burada kendisi-| amik darbe mevti intaç etmiştir.» srakmadı, bir gölge gibi peşimden ni ne bekliyor? Ölüm mü, mahpusluk MAD RAA y Eh Mu?.. bilmiyor. Kara sevdadan bunu Curmu_.nuv bülbül gibi itiraf ede'n maz hız, genciz, del d(ışünmüvo; bile..;*Ölüme omuz silki ( Tüm hükimi yormadı. Hâkim, bir mu- & Onunla koci yor. Zaten canlı bir ölüden ne farkı k-1 | *Mma karşısında değildi nuşuvyorduk. Gene buluşuyorduk. Alış | di?., | Ekser maznunlar cürümlerini inkâr udurmuştan beterdir derler. O da| — «Ayşeye yalvardım. birkaç kere- | Ye masum — olduklarını iddla ederler. | öyle idi. Bilemezsiniz ana ettiklerimi. . İler yolunu çevirdim, yapma, etme,..| Bunun aksi pek nadir ve müstesnadır. Ben onun için varımı, yoğumu ker |'ben sensiz yaşayamam artık.. | Hüzeyin bu istisnalardan biridir. Ve til bir | hakika düşündüğü gi:! yarı ölmüş bir şevimi harcadım. İne davarımı | — |adamdır. Ayşesiz hayat onun için kıraç o ka ılan doktor raporun- a Mmaznun Hüse n * | bekliyecek. | &l | Onu oturduğu sandalyeden kaldırdı lar. İki jandarmanın refakatinde, e)le- Okuyucularıma .vîı—-.*'“;w-";uf Ben sizin yerinizde || |vi kelepçeli, tekrar hapishanenin yolu- v , olsam düşünmezdim bile, nu boyladı. Cevaplarım.. K y Ka Ankarada Bayan (X. X. X.) e: Bir kadına umumi bir bahçede Eskişehirde Bay (B. F. N.) c: Tanımadığı bir erkeğe aşk mek - Denizcilik tarihimizin en Ertuğrul Yazanı Dünkü kısmın hu'âsası Japon sularında batan Ertuğrul gemisin- den kurtulan insanlar arasında bir tek Kişi sağ kalmıştır: Haydar kaptan, Arka- daşımız Naci Sadullah Haydar kaptanla © faclaya dair yazdığımız tefrika müna - sebetlle konuşmuş ve Haydar kaptan da başından reçenleri anlatmıştır! Haydar kaptan hülüzaten diyor ki: — Gemide tamı Gi0 kişi idik, İlk kazaya Süveyş kanalında uğradık, Dümen bodes- Taması ile kunturo omurgası parçalandı, havura gilmeğe mecbur olduk. Geminin eksikleri tamamlanınca, Süveyş, Ciddo, | Bombay yolile Kolombiyaya gittik, ara - dan Singapura geçtik ;oradan da Saydan, Moça, Kubi tarikile Yokomoya vardık. Ja- | — yon krahna hediyelerini verdik ve avdette dehyetli bir tayfana yakalandık.. geml iki- ye bölündü. Ben geminin kıçındaki di - reğe Urmanmış, çanaklığın altma kadar gelmişti. Çanaklık bir Çok kazazedelerle dolü idi. Haydar kaptanın sözleri devam etmek- tedir: —— Düşünün ki, böyle bir söz söylemek orada, O vaziyelle değil, bir İstanbul tramvayında bile insanın başına belâ getirebilir. Ben he balarken, bir dalga, tuttuğum — direği gemiye bağlıyan tel: halatları da ko « pardı. Ve direkle beraber denize yu - varlandık. Direğin altında kalanlar, bir daha su yüzüne çıkamadılar. . Bir| Vakit gece yarısını hayli geçmiş. | böylece tam on | |gıyor, ve nereye gittiğimi bilmeden fTa- İhile çıkabilmekliğimi ancak «mucize» Ben tesadüfen üstte kalan beş kişi a ndaydım. Direğe sıkı sıkı sarılarak rafıma baktım. Fakat 1 gecesi, Güöz gözü görmüyor, çok geçmeden, müteharrik Aşima fenerinin üzerimiz- den geçen ciliz işığinda, korkünç dâ! - galatın, hallaç teline konmuş gıbı didikleyip savurduğu — biçareleri Gı-midan dökülen direkler, tahtalar, dalgalara kapılıp gidiyordu. Ben tutunduğum direk durdukça yanımdan geçen bir başka direğe yapı- cia yerinden habre uzaklaşıyordum. Direklerin Aşima feneri istikameti- ne sürüklenmelerini, ve benim on - lardan birini bırakıp, ötekine sarıla - yak, saatlerce bocaladıktan sonra o sa- kelimesile anlatabilirim! Sahile çıkınca, bir dağ zirvesinde parlıyan feneri gördüm ve derhal ora- ya tırmandım. Kazayı benden öğrenen fenereci, ba- hayatta kalan tek kahramanı ile görüştük “Saatlerce bocaladıktan sonra sahil? çıkabilmekliğimi ancak mucize kelimesile anlatabilirim,, Naci Sadullah apacağımı tasarlamıya ça -| pamuük | cıkl hâdiselerinden faciasının Haydar Kaptanın Japonyada Japon milli kıyafetile çekilen bir resmi denize değil, tekneye binip havuza & çılamaz, Hiç olmazsa şunları ye: t yiverin! İdare kulak asmayınca, her şeyı gf'l ze alıp, bahriye nazırına bir istidı ver” |dim. İstida ile beraber de, çül ha ,lattan bir A rça kesip gönderdim. / ayı, halatla birlikte ida ©& etmiş. İdara Istidamı VE bir tekdirle birlikte gene ban”) vale elli. Ben de topunu bizrden A? * havale eyleyip yola çıktım, So * nunda da korktuğum — başıma — geldi Mudanyaya yanaşırken, halatlar kop' tu, gemi. iskelenin yanındaki kuyay d! çarptı. Ambar delindi ve gemi Ben ©o gemiyi kurtardım. O sıradı. dâ j | İstanbula İngiliz denizeilik mütehas |sısları gelmişlerdi. Tarihi asar: gör . mek için Bursaya gideceklermiş. Mıh danyadan geçerken, bizim biçare mıv gaziyi gördüler. Hiç birisi, İstanbul 4 dan Mudanvaya o gemi ile gitt'ğim€ inanmadı. Hattâ içlerinden biri: — İngilterede, dedi, bu vapura bi * necek yolcuların hayatlarını sigor'a ©€ debilecek bir tek kumpanya bulumaz” sınız! Haydar Dolan, önündeki masayâ | dalan gözlerini, dostum «A, R.» ya kab dırdı. Bir elini, batan Ertuğrulun re ** lıkçılarIa birlikte sahile inip, kurtula- bilen arkadaşları topladı! Ertesi gün bir sandalla Osagaya, o- radan vapurla Kobaya geçtik. Oradan da İstanbula gönderildik. Ömrünün yarım asrını dalgalara ser- İpen deniz kurdu: Biz, diyor, çok erken gelmişiz dünyaya.,, Tam denize çıkılacak za - manda, biz karaya oturduk! Eskiden vanurlar çocuk oyuncağı gibi idi. Şim- di denizler çocuk oyuncağına döndü. Yani o zamanlar biz denizlerin eiin - Karmen Silva kurtarıldı İğneada önlerinde karaya oturan Rumen bandıralı Karmen Silva vapu- runun fırtina esnasında — açılmış olan yaraları kapanmıs, — makine ve anbar dairelerine dolan sular randevu veren erkek, hareketin biraz daha tanışmak bahanesile izah edebilir, kadını bir eve davet eden erkeğin lâyık olduğu muamele ise mükemme| bir tokattır. Bu adum zi zevce degıl metres yapmak isti - tubu yazan kız, randevu veren kız, verdiği randevuya gitmiyerek ertesi gün «neden gelmedin y €i bir mektup yazan kız, eğer deli de- ğilse, Mutlaka sizinle alay etmek için bir erkek arkadaşınız tarafın - tahliye edil - de oyuncaktık; bugün denizler insan - lara oyuncak oldu!. O zamanki vazi - yetimizi iyice kavrıyabilmeniz içim si- zebir vak'a anlatayım. O tarih- lerde Bincazi vapurile Mudanyaya gi- decektim. O zamanlar,. vapurlar, Mu- danya isko'esine yalnız — burunlarını abiliyorlardı. «Bingazi» vapu- rdu, hayatımızda bir kâ- i iş eĞ * BEYRO 3n ğîı Ca 'ışk “mıum:ıa BŞ dan tabrik ı.-dılı::.;uı. miştir. Gemi bir iki gün sonra yüzdü - Na ğ KA aA rülmek için çalışılacaktır. . D, e Ça y YY bir yayladan farksızdır. ı Hakkındaki hüküm bugün mü, CO NU ı S LER Üyin mı verilecek bilmiyor. Mütevekk'l —— ——— Giresunda Bayan (M.) & Eski erkeklerde, umumiyet 22 yaşında bir mektep talebesi çıl- gin bir âşık olabilir, genç kızlara va- kit geçirmek;- orta yaşta kadınlara zevk duymak vesilesi teşkil edebi - lir, fakat gsla bir koca olamaz. Hele şahsi serveti de yoksa. Ta'as davası Dün üçüncü cezada —meşhur takas sullstimali davasının duruşmasına de- vam olunmuştur. Dünkü celsede de teşkili tarafeyn kabil olamamış ve du- ruşma 3 marta birakılmıştır. iti « Barile tatbik edilen bir âdet vardı, (kadına zenginlik te gösterilmez, fa körlik te) derlerdi, kocanız sadece bu tesirin altında kalmış olabilir. Ma - lem ki seviyorsunuz, niçin mesele TEYZE akikaten, bin defa gazi olmuş D-ha doğrusu bir salapurya!, 1 da, eskilikten © hale gelmş ki, biraz zorlansa, telkadayıfı gibi da- ilacak... Ben evvelü idareye baş vurdum: Yahu, dedim, her şey neyse ne amma, bu halatlarla insan vapura binip simlerile, ve Ertuğrul faclasının not *0 larile dolu mavi cilbendin üzerine ki” yarak: — Hayret ediyorum! dedi... Bu ka ” der aiki, bu kadar malümatı ını':lı topliy ? Ertuğrul faciasını A bir tefrika yazacağınızı okur ok vı-ııl( hemen sizi buldum. Çünkü insan, içitir — de yaşadığı hir hâdisenin yanlış anla < tılmasına tahammül edemiyor. Nive * tim size, bu facia hakkında ma'ümat vermekti. Fakat görüyorum ki siz bü husustu benden fazla malümat ahi * bisiniz!.. Meselâ, Japon menabi'ndeü, ele geçirdiğiniz vesaik, bana hiç bil * mediğim şeyler öğretti... «A, R.» nin zeki gözleri haklı bir gü” rurla parlıyor. Haydar Dolanın dik 5€ si, içli bir isyanla kırılıyor: — Fakat diyor. Sizden bir ricam varı Ben fakir evime kurduğum külüstüf bir tezgâh başında, tahtadan çocuk O” yuncakları yapmaya çalışıyorum. Za * mâne çocukları içinde, öyle basit o * yuncaklara metelik verenler çok ı* Halbuki benim yedi çocuğum var. VE hepsi de benim elime bakıyorlar. 'Tek başıma olsam, bir lokma, bir minlan (Devamı 10 uncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: