25 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

25 Nisan 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hasan, babasın hazırladığı p Bakırköye bağlı Küçük Halkalı çiftli- ğinde babasını öldürmeğe davranarak ba- gından yaralamaktan suçlu Hasan, vak" dan sonta kaçmış, bir kaç gün ve gece or- manlarda yattıktan sonra, yakalanmıştı. Hasan, dün sabah adliye dairesine getiril- miş, müddeiumumilik kendisini birinci sor- gu hâkimliğine göndermiştir. Birinci sorgu hâkimi Hilmi, daha ön- ce, Hasanı bu kanlı işe teşvikten suçlu o- larak, Hasanın dayısı Burmalı Mehmetle yanaşma Salihi ve suça yardımdan da ya- naşma Mehmedi — alıkoymuştu. — Sorgusu dün sabah yapılan Hasan da, maiyetindeki tevkif müzekkeresile, öğleden sonra tev - kifhaneye yollanmıştır. Hazırlık tahkikatına Bakırköye bağlı Küçük Halkalı çiftliğinde — yaşayan Mehmet, 70 - 80 koyun sahibi bir adam- dır. Bunların tüyü, sütü ve etile geçinmek- tedir. Hasan, babasını ne sebeple öldürme- &e davranımış? Ne sebeple ve ne süretle? 17 yaşında olduğunu söyliyen Hasan, mariz hallidir. Cğrünüşü öyle.. â manda kekemedir. İstintak dairelı sında, jandarmalar arasında oturmuş, sor- gu surasını beklerken, karşısındakilere, vak- ayı güçlük çekerek anlatmağa çalışıyordu: — Babam Mehmet, ne anama bakar, ne de banal Anam, bir iki kere — sızlandı, giyecek bir şeyim yok, diyae. Ben de yal- vardım. O, hiç aldırış etmedi, baktı hep ı öldürmek için lânı anlatıyor [ıeıindn,, nihayet hanende Neriman da din- lenildi. İkinci cezadaki bu dava, ona teh- ligat yapılamadığından uzayıp — gidiyordu. Kendisinin Bursa - İstanbul - Samsun ara- sındaki gelip gidişi dolayısile bir türlü teb- ligat yapılamaması üzerine, her nerede bu- | lunursa bulunsun, getirilmesi için müzek- kere yazılmıştı. Kendisi İstanbula gelmiş- ti ve dün sabah da celsede hazır bulundu. İlk olarak, hüviyetine dair sorulanlara şu cevapları verdi: — Babamın ismi Ali Rıza. 23 yaşında- yım. Selânikte Katerinde doğdum. Sirkeci- de Kum meydanında «Selçuka apartıma- nında 2 numarada oturuyorum. — Siz de, müddeiumumiliğin müsteh- cen görerek dava açmasını mucip olan bu «Bahıkçılar» şarkısını.... Türküsünü oku - muşsunuz? — Ben, Sadettin Kaynağın bestelediği bu şarkıyı bir senedir okuyorum. Her yer- de alkışlandım. Hiç bir yerde bu şarkının müstehçen olduğu şeklinde bir itirazla kar- slaşmadım. Ben de okurken, bir hicap » |duymadım; çünkü, sebep yoktur. Bu, açık saçık veya ayıp imalı bir şarkı değildir ki. Ahali çok beğendi, pek sevdi; bunun üze- rine plâğa okumamı teklif ettiler. Ben de okumağa mecbur oldum! Müddeiumumi muavini Cevdete, mü- talcası soruldu. O, gu mütaleada bulundu: — Bu şarkının gerek yazı ve gerek mu- Bin bir adlı mahlüklar y — Arapçada devenin bin bir adı var dır, derler. Deveyi bilmem ama bizde | r adı olan birçok şey vardır. ilk aklıma geleni alalım: Zev- pların devesi için olduğunu zan- le zevcenin bin bir adı kocasının ya kendinin, haline; tavrına göre dej — Hasis adamın ka- isimdir. Kılibık adamın Refika — Memurun karısı. Evdeki Karısını evder yan kazak kocanın k: Bizim Madam — Evi Be |lan adamın «Şeri» diye çağı &L u hürmetine kendi- sile birlikte yaş karı. | Can yoldaşı — Evinde yalnız yatıp |kalkmaya korkan adamu: karısı. Karı — Kırk yılda bir kocasına sö- zü eçiren karı, Eksik etek — Giy eşyasının hiç lb;r zaman tamamlandığını ıtiraf etmi- | yen, her aman ceket isterim; etek iste- rim diyen karı. Hanım — Fakir adamın zengin karı- | | sı. mki — Evde kavga ederken be- ni, kavgada sesini yükselt 3 hepimizi rahatsız eden kad kendi rahatına! Bunun üzerine, onu temiz- |tiki noktasından bir san'at eseri olup ol - | © ödemesine, ancak istinkâf dolayısile suç lemaği kurdum. İstanbula indik. Yanaşma | madığının ve mahiyetinde vistihcans bu-| tekemmül etmeyip teşebbüs derecesinde Mehmetle bir çift kama tedarik ettik. Ona |lunup bulunmadığının, hem — musikiden, | kaldığından, bu cezanın bir aya ve on al İşi açmıştım. Sonra çiftliğe döndük. O gece, mandıraya sokulduk, Babam, |raporla tesbiti muvafıktır. Besteyi ve güf- | bik i biz yattı, sa-|teyi tetkik edecek ehlivukuf adedi, biraz 220 ve 223 ağılda oturuyordu. Hall mıiyorduk. Onu oturür görünce, — istifimizi hiç bozmadık. #«Burada yatalım mı? Dı- şarısı soğuk!» dedik. « Yatın!» dedi. Biz de yattık; fakat uyumadık. Uyuyormuş gibi, mahsustan horladık. Sonra babamın da u- zanıp kıpırdamadığını gördük. Bir müddet bekledik. Kalktık, diz üstü yanına yaklaş - tık, üzerine çullandık. Ben, keseri başına indirdim. O, yerinden fırladı, kolumu ya- kaladı. Meğer daha uykuya dalmamışmış! Sadece şakağı sıyrılarak, — canını kurtardı. Tedarik ettiğimiz kamaları kullanmağa va- kit kalmadı! Yanaşma Mehmede gelince, 6, suça yar dımcı olarak iştirakini inkâr ettiği gibi teş- vik de etmediği iddiasındadır. «Hattâ ben wazgeçirmeğe çalıştım bir hayli; orada © işi yapacağını da bilmiyordum!e — demekte- dir. Yaralanan Mehmet, ayakta — tedavi e- dilmekte, yarası kapanmaktadır. Fakat, daha kat'i taporu alınmış — değildir. İstin- tak dairesine bu rapor gönderildikten, şa- bitlerin dinlenilmesi bittikten sonra, icap #aden karar verilecektir. Balıkçılar şarkısını ehli vukuf tetkik edecek #Balıkçılar» şarkısından çıkan —müs hem de edebiyattan anlar ehlivukufea bir fazlaca olsun! Biz, bu mütaleadayız! Dava edilenlerden Sadet Jak, Hafız Kemal, bir de N: dördü zat hazırdı. Kaynak, n olmak e bu: müvekkill, in ka temsil ediyorlardı. Duruşma, İgıyabında idi. Dünkü Keteonla Cevdetin duruşmaları da, gıya- bir kaçının avukatları, bazıları celseye — gelmiyen biye çevrilmişti. Celse başlangıcında.. Müddeiumumi! meden ehlivukufa havale istemesini, avu - katlar, bariz bir memnuniyetle karşıladı- lar! *Ehlivukufu, maib tayin edilen âzadan Nuri seçecektir. Ücretlerini de kendisi tak- dir ederek, tetkikatı tamamlatacak ve ra- poru yazdıracaktır. Duruşmanın — devamı, 22 mayıs saat 12 ye kaldı. Onnik İplikciyan ceza yedi Alemdar caddesinde yapılün cürmü - meşhud hâdisesinin duruşmasında dördün- cü ceza dün sabah kararını bildirdi. Mevkuf Onnik İplikçiyanın, gene dör- düncü cezadaki «Ünyons sigorta şirketini dolandırmak davası dosyasında — bulunan iki istidayı imha karşılığı olarak kâtip Av- niye bir çift 50 liralık banknotu Tüşvet o- Jarak vermek istediği sabit görüldü, ken- yilm Tat. kanununun |& Hiraya in ne kâarar verildi. müsadere edil Tunacaktır. Onnik — İplikçiyanın çıkan bir çift 10 Gralık, 8 tane d para kendisi Onnik İpli mesinden v bu kadar ceza v memnun — görünüyordu. Yüzü gülmüştü. Hey'eti, derin reveranılarla se lâmlıyarak dışarıya çıktı. Solada da avu- | katının elini hararetle sıktı! daha kendileri iste -| Suat vapuru kurtarıldı Tekirdağında karaya oturan Suat |vapurunun yükü boşaltılmış ve yüz - dürülmüştür. Vapur, limanımıza gel - miştir. Kuruçeşmede havuza konula - rak yarası muayene ve tamir edilecek- tir. tehcen neşriyat davasının dön sabahki cel | disinin üç ay hapsine, yirmi lira para ceza« —e ——— —x ——— — —< TÖNÜL İŞLERİ! Okuyucularıma Cevaplarım Feriköyünde Bay «Şakire & Bir çok gencin başından yabancı kana mensub kızlarla gönül macera- ları geçebilir. Bazılarından insanda iyi hatıra kalır, ihtiyarlıkta hayali telezzüze vesile teşkil eder, bazıla - rından ise acı hatıra kalır, zamanla © dahi bir gençlik macerası olarak hoş görülür. Fakat yabancı kandan bir kadınla girişilen macera evlen - meye müncer oldu mu yüzde doksan dokuz hayal sukutu tevlid eder, ay- rılmakla nihayet bulur. Sizin yüzde bir müstesnalar arasında bulundu - Bunuzu ne bileyim? Tavsiyem umu- mi kaidelerden ayrılmamaklir, * Hasköyde Bay Mümtaza: «Bu satırları karalayıncaya kadar hiç bir kadın ile konuşmamış olan 19 yaşında bir genç dünyanın en bahtlı Insanı mıdır, en bahtsiz insanı mi?» diye soruyorsunuz. Bu, gencin yazi- yetine bağlıdır. Eğer bir mekteb ta - lebesi ise dünyanın talihli insanıdır, diyeceğim, Çünkü tahsil yaşında dı- mağını kadın işlerile işgal eden genç bütün hayatında sönük kalmıya, ge- ri kalmıya mahkümdur. Buna mu - kabil bu genç tahsilini bitirmiş, ha- yat yoluna girmiş ise bir kaç sene sonrası için bir eş bulmayı şimdiden ünebilir, diyeceğim, Fakat bu maddeten mümkün değildir. 19 ya - şında bir genç tahsilini bitirmiş, is- tikbalinin ana hatlarını çizmiş, üze- rinde yürümeye başlamış olamaz. Kadınla tanışmamış olması mürec - cahtır. * Bay «Nüzım» a: Yapılacak şey gayet basit: Sırtı - nızi döner ve bir başka ufka bakmı- ya başlarsınız. TEYZE Siyah (Krep saten) den «öğleden sonra» elbisesi. Göğsüne yeşil yaprak- larla kırmızı 1âleler işlenmiştir. “Bütün ümidim 1938 modeli otomobillerde,, 1937 moüdeli otomobilleri hiç be- ğenmiyorum. Şimdi 1938 modeli «Opele ler gelecekmiş. Her- kes onları bekliyor. !Benim ümidim de onlarda., — bakalım, onlar da umduğum .| gibi çıkmazsa ne ya- pacağım? Bu sözleri ne oto- mobiü almaya niyet- lenmiş bir yeni zen- gin, ne de arabasını yenilemeye — karar vermiş bir eski göför söylemiyor, 1937 modeli oto » mobilleri beğenme- i söyliyen bü * yük insanin üstünde şık bir kostüm değil, hırpani bir esvap ce- binde şişkin bir 'cüz |dan değil, koltuğun da yırtık bir cel - bend vardır. Ve o, her gün, kaldırımlarla şapur şupur öpüşen çırıl çıplak ayacıklarile incecik sesini, bir hoparlör- irmeden bütün İstanbula , çelimsiz müvezzilerden ük ellerini arka- benden en az mağrur konuşuyo! yobiller yok kadar geniş atlhı Halit, e- ki ceket lunu, burnunun üstün- den geçiriyor, ve cevap veriyur: — Çünkü © arabaların arkalarında oturacak yerleri yok. Onlara bineme- diğimiz için, gazeteleri gölüreceğimiz yerlere geciktiriyoruz. ) gücü bırakıp bizi bekliyecek değiller zeteleri alıyorlar. Bu y zahmetlerimiz boşuna gidiyor. da giderken gözleri hep arkada, İl ğimizi gördüler miydi, hemen araba- yı durdurup bizi indiriyorlar. İçlerin- de dayâak atmak için peşimizi kovala- yanlar bile var. Biz buna karşılık bir şey yapamıyoruz ama, onlar bize yap- tıklarının cezasını görüyorlar. Gözleri arkada olduğu için, önlerini görm lar. Veya bir insan, ya bir köşeye tos- luyorlar... Böyle yapmasalar ne olacak sanki? Arabalarını cek değiliz ya? Fakat bazıları da öyle iyi oluyor ki... İderindc, arabalarını durdurup bi yanlarına oturtanlar, gideceğimiz yere kadar götürüp bırakaniar bile va Hepsi böyle yapsalar fena mı öolur sanki? Hem bizi dikizleyim derken ka- Za çıkarınamış, hem dua kazanmış, hem de bedava gazete okumuş olurlar.. Küçük ıngrvezııe bir cigara uzatıyo- Tum: — Deli misin sen? diyor. Cigara içer miyim ben? — Neden? Fena mıdir cigara? — Tatlı şeymiş ama, ben hoşlanmı- yorum. Karın doyurmuyormuş ki para vereyim ona... Hem cigara içenler, ça- buk yorulurlarmış... Yani çok koşamaz larmış! — Senin koşuculuğa merakın var demek? — Tabif va Hem ben zaten iyi koşarım. Küçi yoksa... Bacakla - rım bir parça daha uzasın da, gör, O zaman beni sen... Bir Beşiktaşlı Mu- rat vandın Ö da gazele satar, Biz Mu- rat Ağabey deriz ona... Gazeteleri ka- asının makasile | lak saçlarının ar- | Bu sözleri söyliyen insanın üstünde şık bir kostüm değil, hırpani bir esvap vardı Yazan 1 Naci Sadullah pıp ta Sirkeciden yola çıktı miydı, Tl' sime otomobilden evvel varıyor. O : — Ben cigara içseeydim, otomobillii ni değil, tramvayları bile geçemezd“ diyor, ğ Ben ondan hızlı koşuyorum amâ, « beni geçiyor. Çünkü onun üç adımda ben on adımda alıyorum. benim boyum kadar bacaklai dığı yol areği p tirip, bayrama intikal e& tiriyoru — Bugün çocuk bayramı var Halitıe Senin haberin yok mu? On, on iki yaşındaki yavru, olg“' bir aile babası vekarile doğruluyor: — Haberim olmaz olur mu? Dün & şam kardeşime iki tane balda aldınk Yarın ona harçlık ta vereceğim. Çoc lar bayram ederken, o evde otura! değil ya? — Senden küçük mü 0? Evlâdından bahseden bir baba şefif katiyle cevap veriyor: — Yedi yaşına yeni bastı ! 4 — Ya sen? Sen eğlenmiyecek misil yarın? Küçük Halit, ağır bir hakarete uğrt mış gibi kaşlarını çatıyor * * — Ben çocuk muyum? Suali değiştiriyorum: — Senin bayramın yok mudur? Müvezziin küçük dudakları, niki bir gülüşle yayılıyor: ün bayramlar, l)ay.*ız-rurndı benim! diyor, ve ilâve ediyor: — Bayram günlerinde, gazete satiğ ları birden bire fırlıyor, çünkü!. Naci Sadullab Fransız hukuk profesörü geldi Paris Hukuk Fakültesi profesörle” rinden ve Lion hukuk enstitüsü dir€' törü Lamber dün sabah Daçya vap” rile Kahireden şehrimize gelmişti!" Profesör doğru üniversiteye gidert" | Rektörle görüşmüş ve hukuk fakülte' Dekan Vekilini ziyaret etmiştir. fesör Lamber yarın 18,30 da üniversf te konferane salonunda (Amerika†kanunu esasi) mevzuu üzerinde konferans verecektir. Konferans besttir. Profesör Lamber Hukuk FA” kültesinde de mukayeseli hukuk M? : zuu üzerinde bir konferans vere€' tir., Deniz işleri tarifesi —| . Denizyolları tarifesinde baz! -d'bl' giklikler yapılmıştır. 1 Mayıstan İHİŞ, ren vapurlar Karadenizden dönü!'ş’uı rter gün evvel kalkacaklardır. ev şimdiki hareket günleri birer gü” vele alınmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: