17 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

17 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihat ve Terakkide on sene TTİHAT VE TERAKKİNİN SONU Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen No. 36 4 üncü kısım a| Arnavut Ömer benzi uçmuş Kandıra M.umumisini görünce elini silâhına attı: -Gebertelim bu köpe Benim burada tekrar etmediğim, a- | daki çocuk gözile bunları tahminledi ve uçmuş | cevap verdi: Harb meclisi kuruldu. Jandarmalar M" tekrar isticvab edildi ve niha - Taç Kaymakamın davetine icabete kas verildi. Jandarmaları, hile olarak, _;:_vux göndermiş de olabilirdi. Bu hhdıade Uzun uzadıya mütalea ettik. © Ym_ıı!arm yalan — söyjemedikleri AYet aşikâr olmakla beraber her ihti- İı:;şı onun da tedbiri vardı. Jan- elde bulundukları için, ya - lanların €en evve) cezalarını kendi!leri dlerini onlara anlattık ve ondan a, mevkulflarımızı da beraber "'x'::. Kandıra yolunu tuttuk! idıradan kaçan kuvayi milliye, « """'iy_I koskoca bir kuvvet halinde üi ediyordu; büyük bir kuvvet, bir ban İçinde beş defa artmış olan bir or- raya yaklaşırken, davete =İlnqınnalnr, bir kere daha si - lmml'lîîlrllerck el!crind:; silâhları a nezaret altıma konulmuştu. Zaten, bütün yolu keşif tertibatı ile yü- herhkmk. Eşkiyanın da bir kısmı as - &skeri Yapmış olduğuna göre bunlar da İt ; Yormayış nizamlarına vakıf id!- mu-m(unuu için bizim başıbozuklardan ö 'kcb Çeteler, kolayca askeri bi ! ve mevcudu da tüfekli, insanı buldu! üç Aydınlı yiğitler "::Zim hassa alayı, askeri üniforma- Kandıra kuvayi mill © bozukça bir k _mn'lh. korkunç ş Yör; tüf ;'. €ephane deposuna benzi « ıımılzh_e ll r daha tabanca; V"hhnki ve arkada bir « Saprazlıyan fşeklikler. kemer- kr: Ti Merlere asılı bombalar, kama - Çaklar, boğaza asılı ve kurşun lar... Elbet, bu kıyafette olan bir olmazsa bir tabur Anzavura, Yârım tabur İngilize bedeldir! “Ylfımwdı ingilizler, bir tarafı- ki iz, önümüzde Anzavur, ar * h::"m'_bir daha geri dönülmiyecek Müuhit olduğunu, © yürüyüş günü, mlıvıhler bile unulmuşluk. Kaş gün- artık hâlis dast olduğumuz ÂAydın- Nğlşıle_rk kâh bir çakırcalı havası, İuri ir lirik aşk ve hleran nağmesi tut- dıık"k şarkı söyliye söyliye gidiyor - kür b_Aluucı yür Ü çok İr vaziyet içinde, çok neşeli insan- nuî'.muştuk. Yola çıktığımız ilk gece, i bata çıka yürüdüğümüz için er- Bünden itibaren benim ayaklarım- hkmm_aıiıma harekete gelmiş, bir ara» ; Deni pek muztarip etmişti. Bir kaç| 'rin sayesinde şimdi o da hafille -| & olduğu için artık daha keyifli idim. | Bün güneş doğarken Kaymas me- Rindan çıkarak, y çiçekli ve| li bir bahar sabahının güzel saat- Kandıra yolunda yürümekle ge- bu kafile, Ankaradaki «Anadolu ümeli Müdafani Hukuk» cemiyeti- “Wxncneli yarımadasındaki tekmil !incşıml temsil ediyordu. Biz, bu kuv- nez 1 iç b_ır şey ifade etmediğini bil - dok Sanlar değildik; fakat, yüzde| ösan Türk, onu Türkleşmiş ve Türk-| vneğe mahküm Arnavut olan bu in-| Mi, lel'iıu'. nin Sanl, a |uq]:_r'"' yaptıkları işi öyle tabii bir tu-| *“1, Öyle emin bir tt darzla Vardı ki bareket tarzları k ibunun Mmsana emniyet ve telkin etmemesi mümkün dci Mat kazanılması — mul in müdafaasımı yapa ği le, Türk mill ldı:'.ehxeıı inde böyle yürü- İr ruh meselesidir; bir pisiko- n O dakikadaki askeri îı:ı;ıldvtluı- Büyet berbat olmasına rığ;nen, GÜ Bu b d0li gayet samimi ve her türlü kahraman - bk satma duygusundan âzade olarak, | dını söylerken, karşıda benzi bir insan yeti almış v dikmiştir. Benim de gözlerim faltaşı | se ay doğaçak. gibi açıldı; bu bizim... dir, benim mek- tep, eski bir mektep arkadaşın yede ve idadide beraber okurduk. yatro meraklısı bil Ziyanın bana gösterdiğini görmüş o- lan Arnavut Ömner, birdenbire, elini si- lâhma götürdü: — Gebertelim, bu köpeği! Diye mırıldandı, hemen elini tut - dum: — Dur 'bakalım, kaplan, bir yanlış- hk yapmıyalım... Dedim; o da durdu. Bir tarala otur - duk. Önce bizim kaptanların fikrine laraftar olarak: — Evet, dedim; bu köpeği gebert - meli, Çünkü onlar, dün gece yakalamış ol- || şunu temin ederim ki yirmi dört saatlik uykusuzluk ve mütemadi hareketin verdiği yorgunluğa dahi mağlüp ol - maksızın ne bir dakika bile ümitsizliğe | düştük, ne de korku duyduk. Bu, Türk ruhunun bir sessiz coşma, gürült uyanma ve taşma dakikasının işidir. . Kandıraya giriş tertibatı alındı. Keşif müfrezesi biztlen yarım saat ev- vel girdi; kaymakam, eşraf, milli orqu- yu karşılamıya geldiler. Çerkes istilâ - sından korkan Kandıra için, gelen or- du, bir kurtuluş ordusudur, Onu se * vinçle karşılamak lâzım, Öylece Kar - şıladılar. Doğru hükümet meydanına, oradaki kahveye yollandık. Kahveye giriyoruz; yanımda Ziya var, Kara As- lan'n Arnavut Ömer kaptanlşır var... Müddeiumumi hâini| Onların korkunç kıyafetleri ile etrafa saçtıkları heybet arasında, kahvede ©- we ğil. kalkmış, hürmet vazi- gözlerini hürmetle bana arkadaşım! Yazan: Marsel Saminas Toprağı kazmakta olan adam acele e - diyor, işini sür'atle bitirmeğe çalışıyordu. Soğuk bir gece olmasına rağmen terle - mişti. Küba toprağı hem sert, hem de kuru idi. Adam birdenbire doğruldu ve sordu: —- Acaba yetişir mi?. Adamın topraktan çıkardığı patatesleri bir kümeye yığmakta olan on yaşların - — Yarım çuval kadar olur. — Haydi öyle ise dolduralım. Neredey- Çocuk çuvalı tutmuştu. Adam patates- rüşti - |leri dolduruyor, zuman zaman da etra - Ti -| fına bakınıyordu. Çuval yarıdan - farla dolmuştu. Adam çuvalır ağzını büzdü. Onu bir soktu. Patates çuvalını da omuzuna vurdu. Adamin on yaşındaki oğlu iftiharla babasına baktı. Babası ne kuvetli bir adamdı!. Adam tam harcket edeceği zaman ço * cuğunun bir patates yakaladığını, elma gibi çiy çiy yemeğe başladığını gördü. Çocuğuna çıkıştı: — Bırak şunu yeme!. Bunları satınca ekmek alacağız. Çocuk bu sözleri dinledi ve elindeki patatesi fırlattı. Çünkü o da, bu pata - esleri bakkal Jüstoya satınca değil yal - turan bir kaç kişi ayağa kalkıyorlar, | duğumuz öteki iki «köpeği» de gebert- | — l L L e bile alabile- Sancatya'da Topkapı'da Bakırköy'ünde Ayayorgi ve Anal Ayanikola kilisesi vakfı. Ayayorgi » LArkası var) — kiliselerile mektepleri vakfı. Ayastafancs kilise ve ilk okulu ve mezarlığı vakfı. » ilk mektebi vakfı. Elpida kiliseleri ve mektebi vakfı. Balat'da Ayastrati kilisesi ve Fener'de Rum Patrikhanesi dahilinde Ayayorgi kilisei vakfı. Cibali'de $ (bos ki'isesi ve Ayazması vakfı. Kumkanı'da — : Ayakiryaki ve Panai; Samatya'da : (Ayakostantin kilisesi ve mektebi ve Kazlıçeşme'de Aya (praskovi kilisesi vakfı. Salkımsöğüt'te —: Ayatrapi Ayazma — ve mektebi vakfı. Edirnekapı'da Ayayorgi kilisesi vakfı. Fener'de : Kötibmuslühaddin mahallesinin Ayayorgi kilisesi vakfı. Samatya'da : Ayamina kilisesi vakfı. Edirnekapı'da — : Sarmaşık'ta Ayadimitri kilisesi vakfı. Lonta : Ayadimitri ve Ayatâherna kilisesi ve mektebi vakfı, Lânpa'da : Ayatodori kilisesi ve mektebi vakfı. Yedikule'de : Balıklı Rum Ortodoks hastahanesi vakfı. Balat'ta ; Balina kilisesi vakfı. Edirnekapı'da — ; Rum İlk Muhtelit mektebi vakfı. Fener ; Rum mektebi kebiri vakfı. Edivnekapı'da — : Tekfarsaray Hançerli Panaiya kilisesi vakfı. Fener'de : Maraşlı Rum İlk mektebi vakfı. Altımermer'de —: Meryemana kilisesi vakfı. Eğrikapı'da : Meryemana kilisesi vakfı. Samatya'da : Belgrad Meryemana kilisesi vakfi. Vefa'da : Panalya kilisesi ve Ayazma vakfı. Salmatomruk'da : : Yuvakimion Rum Kız mektebi vakfı. Fener'de Eyöh Samatya'da Eyüb'de Gediknaşa'da Kumkapı dışında : Yeşilköy'de > Panaiya kilisosi vakfı. Surp Asyazazi kilise, mektebi ve mezarlığı vakfı. ? Anarat Higütiüm kilisesi vakfı. Babahaydar'da Surp Ağya Ermeni kilisesi ve mektebi vakfı. : Ermeni Protestan kilisesi vakfı. Surp Harityum kilisesi ve mektebi vakfı, | iste T, ge âni ol d mek istemişler, gene mâni olmuştum. ceğini biliyordu.. Esasen babası işini kay- bettiğindenberi, takriben bir.aydır ek - meklerini hep bu suretle kazanıyorlardı. Kestirme yollardan yürümeğe başla - dılar, Epey bir müddet yürüdükten san- ra ana yola çıktılar. Yol biçilmiş iki tar- la arasında kuru bir nehir gibi uzanıyor- du. Sür'atle gidiyorlardı. Baba, çuvalın ağırlığı altında derin derin soluyordu. Çocuk babasına yetişebilmek için ödeta koşuyordu. Bir horoz öttü. Arkadan bir ikincisi öttü. Bir kaç höroz bunlara cevap verdi. (Ayanikola kilisesi ve mektebi ve anhanesi ve Ayaharalâm- kısa bir zaman sonra bütün bu havali, horoz selerfle çınlamağa başladı. Adam: — «Saat iki, Şimdi neredeyse ay doğa- cak>» diye düşündü.. Köye kadar hiç bir yerde mola verme- meğe karar verdi. Çocuğuna dönerek: — Acele edelim, dedi. İleride yol birdenbire dönüyordu. Bu manzara insana âdeta yolun bittiği his - zini veriyordu. Karşıda hayal meyal bir ağaç silüeti görünüyordu. Ansızın önlerine nereden geldiği belli olmıyan, bir adam çıktı. Onlara: —’Duı!. diye bağırdı. Baba ile oğul durdular. Adam, önleri- ne çıkanı derhal tanıdı. Bu, şimdi pata - tes çaldıkları plantasiyonun bekçisi idi. Bekçi elinde silâh önlerinde duruyordu: — Hırsızlar.. Nihayet sizi yakalıyabil- dim, Çuvallı adam sırtındaki yükü yere at- tı. Kaçmağa davrandı, — Kımıldamayın!. Yoksa derhal ateş ederim. Bu korkunç bekçi ile «hırsızlar, bir müddet sessizce birbirlerine baktılar. Ço- euk babasmın pantalonlarından tutmuş- (Sürp İstepanas kilisesi ve Kapamaciyan mektebi ve mezar- | (, Gözlerinde korkudan ziyade hayret (hığı vakfı. wardı. Karınlarını doyurmak için yaptık- (Sulumanastır'da Surp Kigork Ermeni kilisesi ve Sahakyan y rı bu hareketin fena oluşundan en ufak Samatya'da $ (Nunyan mektebi ve mozarlığı vakfı. Fenet'de : Meryemana namı diğer Kanlı kilise vakfı, Kumkapı'da : Kazganisadi mahallesinde Meryemana kilisesi vakfı. Kumkapı'da : Meryemana Drasörleri kilisesi vaklı. Topkapı'da t (Surp Nikogos kilisesi ve Leon Vartuhyan mektebi ve 4 Nartıkapı'da kıflar, 271 * Surp Ohannes kil : Surp Ohannes kilise (zarlığı vakfı. Surp Pırgiç kilisesi ve hastahanesi vakfı. (Surp Herşdagabet Ermeni kilisesi ve Horanyan tebi ve TIT resimlerini ge varki "'buıun fanliyotinin resimli bölüs: (mecarlığı vaklı. : Tatios Partagimeos kilisesi ve mektebi vakfı. Yenikapı'da | Balat ; Müsevi Cemaati vaktı. Balat : Müsevi hastahanı Salmatomruk — : Müsevi Sinagonı Teklursaray : Musevi Cemaati vakfı, tlerde idare olunan vakıflardan semtleri ve isimleri yukarda yazılı va- » Sayılı Vakıflar kanunile nizamnam bükümlerine tevfikan tek mütevelli tayin edile ne ve olbabtaki talimatname ğinden alâkalıların 23/Mayıs/ 937 tarihine kadar İstanbui Vakıflar Başmüdürlüğüne alelusul müracaatları ilân olunur, (2558) U NN AĞN VE Kİ M': takip ediyorum, Nihayet enseliyebildim. bir şüphesi bile yoktu. Bekçinin böyle yollarını koesmesi anun çok tuhafına git- Mmişti. — Pis hırsız. Ben uzun zamandır sizi Yeni neşriyat Bekimler Al dak ve yardı: mü — Türk hek! yeti âzası © tarihi tetekkii ce 4 va eden bir albüm neşretimişti Vemll, Gündüt — Bü san'at ve fikir mecinvası - nm 14 üncü sayısı Şalir Abdülhak Hümide tahsis edilmiş ve büyük ölünün — hatıraları ve şürlerile çıkmıştır. Kü MÜDA m ihti- uzamış yanaklarından öperek DÜM- | fisi 4 saz | bir şa ! K Rusçadan çeviren: Alaz Adamın yüzünde bir kan dalgası do « laştı. Elini kuşağına attı. Fakat bekçi bite nun farkına varmıştı: — Eller yukarı! Kumandasını verdi. Korku hiddeti yendi. Adam ellerini yü« — karı kaldırdı. Bekçi adamın üstünü are«e di ve biçağını aldı: — Önüme düşün, kat'iyyen kaçmağa teşebbüs etmeyin!. dedi. Adam yavaşça ileri doğru kımıldadı. Şimdi artık korkmağa başlamış olan ço« cuğu da yanıbaşında gidiyordu. Arkadan gelen bekçinin askerce yürüyüşlerini işi. tiyorlardı. Adam birdenbire durdu. Başını arkay& çevirmeksizin dedi ki: — Ben köye gitmem. İstersen beni öl « dür. Fakat böyle posta edilmiş bir halde köye girmem. — Ne demek gitmem?. Öyle bir giderm sin ki... — Gitmem. Mevkuf geri döndü ve bekçinin yüzüe — ne dik dik baktı. Çocuk, bütün bu olafi bitenlerden hiç bir şey anlamıyordu. Gözm leri hayretten dört açılmıştı. Kâh babas sına, kâh bekçiye bakıyordu. » Bekçi küfür etmeğe başladı. Silâhimı — — kaldırdı. Fakat keskin bir hareketle dene hal elini indirdi: — Defol. Hemen şimdi defol.. Seni öle dürüp viedanımı Jekelemek - istemiyo e — Tum. Bekçi bunları söyledikten sonra getl döndü. Âdeta koşarak aksi istikametle gitmeğe başladı. ğ Adam, yolun kenarındaki otların üstü« ne oturdu. Derin derin ıçini çekti. Yüzü- — nü avuçları içine sakladı. Arkasında, â e — deta kendisine yapışık bir halde, gece rutubetinden üşümeğte başlıyan oğlu du « ruyordu. c Adam uzun müddet böyle hareketsiz — bir halde oturdu. < — Gidelim baba?, 4 Adam irkildi. Uykudan uyanır gibi ols — du. — Evet, evet gidelim, dedi. Fakat kalkıp gitmek için en ufak bit — harekette bile bulunmadı. Çocuk, yüzünü bahasının yüzüne yaklaştırdı. Ğ — Babal, diye seslendi. v a Babası başını kaldırdı. Oğlile göz göze — geldiler. Artık epeyce yükselmiş olan ay, adamım yüzünü, yaşla dolu gözlerini ay- dınlatıyordu. — Çocuğum benim.. Zavalli çocuğum Sesi titriyordu. Oğlunu kucakladı. Çocük bi a sarıldı, Kuru ve tıraşı kulağına a baba, ağlama!, Ben yakın- O zaman sana kimse Yarınlı nushamız a: Parasız Lord Yazan: Kadircan Kaflı Fİ j

Bu sayıdan diğer sayfalar: