13 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Kalan görüntüleme: 0

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. Daha yüksek sayfa görüntüleme limiti ve diğer özellikler için abone olun!

Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihat ve Terakkide on sene 15 inci kısım Memleket haricinde ittihatçılar Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — Azeri Türkleri Asyanın her tarafında kuvvetli bir iktisadi yayılma kabiliyeti göstermişlerdir No. 3 —— — Şükür olsun Allaha, Gızılbaşam! Bunu söyliyen insanın zihninde, şiir -"İ' olarak yegâne hamule de, Şah İsmailin türkce Hatai divanının kaside ve gazel- leri ile Füzuli divanının gazelleridir! Kür nehrinin şimali sünni, cenübu da Şildir. Yalnız bizim hududumuza ya - © kın olan sahada ayrıca biraz sünni var- — dır. Şii veya Sünni. Bunların hepsi de O Türktür, tamamen, bütün kökleri ve — bütün varlıkları ile Türk! Azeri Türkü ,İranda olsun, Kafkasta olsun, Türk duygusu, Türk kültürü ba- kımından bizim Anadolu Türklüğünün, — Ankara şarkında bulunan kütleden pek az vasıflarla ayrılır. Yalnız siyasi duy- gularında ve goruşlerınde fark vardır. İranda başka bir siyasi şuur, Kafkasya- O — da başka bir hareket vardır. Üç muhte- Hif hudut içinde vukua gelen siyasi ta- " rih tekâmülü, üç tarafta da başka baş- ka siyâsi duygular yapmış, fakat, bun- — lar kütlevi kültür bakımından ve içti- — gmal seviye itibarile hep aynı şey kal - mışlardır. Ayrılan yalnız İstanbul kül- türüdür. Âzeri Türkleri Asyanın her tarafında kuvvetli bir ikltısadi yayılma kabiliveti göstermiş — ve pek çok zenginler, iş adamları ye - tiştirmiş olan Azeri Türkleri, kendi ik- tisadi kuvvetleri ve bilhassa akılları ile çok iftihar ederler; hattâ, mağrurdur- lar dahi diyebilirim., Hiç unutmam, bir gün böyle bir Türk bana Mustafa Ke. mal paşa hakkındaki duygusunu şöyle anlattı: — Bilirsen Mehettin efendi, bu Mus- tafayi Kemâli Paşa çoh ahıllı kişidi. Böyle ahıllı kişi her yerde tapmah ol- maz! (1) İ Böyle başlıyan, bu Bakü'lü Türk, o- nun akıllılığını iyice anlatmak için ba- na bir misal vermek ve bir mukayese yapmak istedi ve şöyle söyledi: — Bilirsen, biz Turkler Ruset'te (2) şöyle diyerik: Üç Urus'un ahlı bir ara- ya gelende bir Cuhut (3) ahlı olar; âm. ma üç Cuhutun ahlı bir olanda bir Gaf- gas (4) ehlinin ahlı olar. Üç'Gafgaslı - rın ahillari bir araya gelende de bir 'Türkün ablı olar. İndi bu Mustafayi Kemâli Paşanın da ahlı üç Turk'un ah-| lına bedeldir! Dünyada Mustafa Kemal paşadan a- kıllı insan olmadığına kani olan bu Ba- kü'lü Türk, önda üç Türkün akıl kuv- vetini görüyor ve artık bundan ötede bir akıl ve zekâ kuvveti bulunabilece- gini hatırına bile getirmiyordu! İşte, Azeri Türkler, kendi akıllarına ve ken- di varlıklarına bu kadar kuvvetle gü -« -|-venirler. Bakü'nün petrolleri, Asya ve bilhassa eski Rusyanın ticaret âlemin- de gösterdikleri faaliyet sayesinde, bü-| tün devlete iştirak hakkı mahdud olan milliyet camiaları gibi, bilhassa Kaf - kasyada çok ileri gitmiş olan bu Türk, bizi çok sever. Türk âleminin büyüğü İstanbulu ve İstanbulluyu pek az ta- nırlar. Buna rağmen sevgileri pek de- , Findir. Bizlerden birini gördüler mi, 0« na nasıl ikram edeceklerini bilemezler. Bizi Türk âleminin büyüğü, ağabeyi o- larak tanırlar ve, bunların itina ile mu- hafaza ettikleri eski Türk kültürüne gö re de «Ağabey» lik hakkı büyük şeydir. Gayet tabil sebeblerden gelen bu sev- giyi arttırmış olan bir de büyük sebeb vardır: Çarlık inhilâl ettiği zaman Kafkasyada vücuda gelen kargaşalık esnasında, komiteci teşkilâtları saye - sinde kolay silâhlanan Ermeniler, Türk ler üzerine yüklenmişler ve onları küt- le halinde öldürmeğe başlamışlardı. Türk ordusunun sür'atle harekete geç mesı ve pek az kuvvetlerle Kafkasyayı gal edip bu kıtâlin önüne geçmesi, onlarda sevginin yanına bir de minet - tarlık ilâve etmişti. Bunun için, bizden (1) Bulmak kabil değildir (2) Rusyada. (3) Yahudi. (4) Kafkas |tenkid etmekten çekinirler ve bu da birini gördükleri zaman derhal o gün- leri hatırlarlar ve bize yapmadıkları ik- ram kalmaz. Kafkasya, başlı başına bir âlem olmak itibarile, siyasi görüşleri başkadır; fakat, milli duyguları itiba- rile bize karşı yürekleri zayıftır. Kafkas Azerisinin modern kültürü milli değildir; biri çarlık, diğeri bolşe- viklik devrinin tesiri altında inkişaf et- miş olan modern kültür onlara Rusya- dan gelmiştir. Bununla beraber, hangi renkte olursa olsun, bu kültür de kuv- vetlidir. Bilhassa siyasi ve içtimai kültürleri çok yüksektir. Bu nevi meseleleri tam bir Avrupalı kafasile mütaleaya kadir olan Türk münevveri hesabsız dene - cek kadar çok ve hattâ bizim vasati se- viyemizden yüksektir. Bunun için, bi- zim Kafkasyayı işgal ettiğimiz zamana aid hatıraları hiç de iyi olmamıştır. Ma- alesef, bu memlekete fatih olarak gir « miş bulunan kuvvetlerimiz, orada bir ta kım hatalar yapmış olduğu gibi İstan- bul da Kafkas siyasetini iyi idare ede - memiştir. Bununla beraber, bu devri sırf bizi tenkid etmeği terbiyeye ve bil- hassa minnettarlığa muhalif buldukları ve bizi ağabey tanıdıkları içindi. — Eybi yoh, siz bizim ağabeyimizsi- niz. Ağabeyler, bazan küçüklere karşı haksızlık da etseler, gene ağabeyidir - ler! Derler. Benimle samimi konuşmuş olanları içlerini bana açmışlar, derdle- rini yanmışlardır. Fakat, ekseriyet, bu bahsi hatırlamıya ve ima ile olsun şikâ- 'yet etmeğe lüzum görmemiştir. Bize karşı hürmetleri bu kadar derindir. Bu tafsilâtı vermekten maksadım, Kafkasya ve Azerbaycan işleri hakkın- da şimdiye kadar bu memlekette hiç malüm olmamış bulunan veyahud pek az-insan tarafından bilinen bazı şeyle- ri, tarihe yardım etmek üzere, bu hatı- ralar arasında zikretmektir. Yazacağım şeyler, memleket haricindeki ittihatci- lığı da alâkadar ettiği için tamamen mevzuumuzun dahilindedir. Çarlığın inhilâlinden sonra Çarlığın inhilâlini müteâkıb Kafkas- yada Âzeri, Gürcü ve Ermeni ol - mak üzere üç cumhuriyet teşekkül et- mişti. Bu cumhuriyetlerin üçü de, de- rece derece, sosyalizme yaklaşan milli cumhuriyetlerdi. Gürcistanda sosyal demokratlar, Azerbaycanda müsavat - cılar ve Ermenistanda da sosyalistle nasyonalist arasında oynıyan komiteci- ler hâkim idiler, Bu üç memleket için- de hâkim olan siyasi fikir, aralarında federatif bir Kafkas memleketleri itti- hadı kurmaktır, Ancak, ilk zamanlar - da aralarında böyle bir şey yoktu. Aze- tiler, Gürcüler, Ermeniler, ayrı ayrı birer cumhuiyet tesisine çalışıyorlar - dı. Azeriler, eski Çarlık zamanında hü- kümet işlerinden uzak kalmışlardı. Bu- nun için, bu işi yapmakta Gürcülere nisbetle fazla müşkülâta uğramışlardı. (Arkası var) Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczatıeler şunlar - dir: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda : (Sarım). Beyazıdda : (Ce- mibD. Karagümrükte : (Fuad), Şehzade. başında : (Asaf). Samatyada : (Teofi - los). Eyüpte : (Arif Beşir). Eminönünde: (Bensason). Küçükpazarda : (Hulüsi), Bakırköyünde : (Merkez). Şehreminin- de : (Nâzım). Fenerde : (Emilyadi). A - lemdarda : (Sırrı Âsım). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde : (Kanzuk). Dairede: (Güneş). Topçularda : (Sporidis). Tak- simde : (Nizameddin), Tarlabaşında : (Nihad). F'slide : Halk). Beşiktaşta : (Süleyman Receb). Boğaziçi, Kadıköy ve Ada t Üsküdarda : (İskelebaşı). Sarıyerde : (Osman), Kadıköyünde : (Büyük, Üç - ler). Büyükadada : (Şinasli Rıza). - Hey- bqlıde $ (Hıık). ' Lidyalılarla e F p SON POSTA SON POSTA nın TARİHİ TEFRİKASI e e Yazan : M. Rasim Özgen Sizik.. etrafına ba kındı. Kâhinin, bi - raz geride, yaralı yatığını gördü. Kaş-« tu; onun yaralarını sardı. Yaralar teh - likeli olduğu halde Kâhin kalkıp otur - du, Sizik., uzak me « safelere kadar düş - mandan eser - kal « madığını — görünce, harp meydanını gez meğe başladı. Ölen arkadaşlarını ara - dı. Başları ucunda ağladı. Nihayet, yor gunluktan ve tees - sürden, bir yerde bayıldı, kaldı. Kâhin.. Siziğin bayıldığını görün - ce, yarasını unuttu. Arkadaşinı ayılt - mak istedi, Aşağı - da, derede suü var - dı. Siziğin borusu « nu aldı. Fazla kan zayi et- tiği için mecalsizdi. Güç halle ayağa kalktı. Sendeliye sendeliye yürümeye başladı. Beş on adım yürür yürümez fenalaştı; düştü. Sizik.. biraz sonra ayıldı. Ayağa kalk- tı, ama bitkin bir halde idi. Etrafa ba- kınırken, kâhinin otlar arasında upu - zün yattığını gördü. Yanına gelince, karnındaki yaradan barsakiarınin dö - külerek öldüğünü anladı. , Boru sesleri, pek yakindan geliyordü. S_izik, biraz daha dayanırsa kurtulaca - gını biliyordu; fakat o kadarsanecalsizdi ve başı ö kadar dönüyordu, ki bir defa daha düşüp bayıldı. Bu anda tepede, nereden çıktığı an- laşılamıyan.. belki de, gelen ordunun hareketini tarassud etmivye memur olan bir Lidyalı göründü. Yerde baygın ya- tan Siziğin müzeyyen kılıcını görünce çekip almak istedi. O anda, Sizik, biraz kendine gelerek kımıldadı. Lidyalı, hançerini çekti ve Siziğin yırtılmış zır- hı altında görünen göğsüne, tam kalbi- nin üstüne sapladı. Sizik, yalnız bir <«Ah!» diyebildi; derhal can verdi, * Efrasyab ordusunun ilk süvarileri, akşama doğru geçidde göründüler. Ge- len süvariler, geçidin iki tarafındaki te- peleri, sırtları tutarak, orada, ordugâh kurdular. Hükümdar.. ancak, ertesi günü ak - şamı.. bütün süvariler, onları müteâkib piyadeler ve mancınıklar, geçidi geç - <ikten sonra, Siziğin öldüğü tepeye gel- di. Bir müddet, sırtlarda serilmiş du - ran ölülere baktı. Siziğin cesedi kendi- sine gösterildiği zaman çok müteessir oldu: — Yazık! Yazık! En şanlı kahraman- larım ile yirmi bin askerim elimden git- ti. Deyince, vezir Harpas: — Süvari kumandanımız, harb saha- sını gezmiş. Lidyalıların bizimkilerden fazla telefat verdiğini söylüyor. Üzül- meyiniz şevketlim! Şan ve şerefinizi düşmanımıza itiraf ettireceğiz. Dedi. Lidyalılar, geriye çekilmişlerdi. Or- du, ertesi günü ileri yürüyüşe devam e- decekti. Efrasyab, çadırına çekildi. Çok yorgun olduğu ve erken kalkacağı için erkenden yattı. Teessürün verdiği ra- hatsızlık içinde, geceyi bir sürü rüya - |larla geçirdi. Bir rüyası şöyle idi: «Harb meydanında imiş, Askerleri, muharebe ediyorlarmış. Birdenbire hava kararmış. Gözlerini, semaya kaldırıp bakmış. Orada, fırtı - naların, yıldırımların kaynaştığını, a- levlerin parladığını. bütün bunların, bir an içinde, ordusunun üzerine yağ - dığını görmüş. Askerlerinin dişbudak ve elma ağaçlarından yapılmış olan ! n;uzg'ak sapları, kalkanlan, kargiları.. Lıdyalılâf çekılmışlerdı süvarilerinin zırhlarile beraber atları yanmış. Arkasından, askerlere, bir sü- rü kurt, ayı ve yılan saldırmış. Asker- ler: «Efrasyab! İmdadımıza yetiş!» di- ye bağırışıyormuş. O, onların yanına gitmek istemiş, ama ormandan çıkan bir aslan kendisine doğru ilerlemiş ve üzerine atılmış, O, aslâanla boğuşmiıya başlamış; fakat, o mu aslana, aslan mı on galib'igelmiş, anlıyamamış.» Hükümdar, bundan sonta, şöyle bir rüya görmüş: «O, Ekbatandaki sarayının merdive - ninde duruyormuş. Yanında çifte zin- cirle bağlı bir ayı duruyormuş, Birden- bire, önünde otuz ayı belirmiş. Bu ayı- lar, Kafkas dağlarından geliyorlar ve insan gibi konuşuyorlarmış, Kendisine! Kudretli hükümdar! Bu ayıyı niçin bağ- ladın? O, bizim akrabamızdır. Onu bı- rak! Bırakmazsan seninle boğuşacağız.. demişler. Bu anda, sarayındaki tazılar- dan biri koşmuş.. en büyük ayının üze- rine atılmış. Tazı ile ayı boğuşmuş, a- ma, hükümdar hangisinin galebe etti- ğini gene anlıyamamış.» Efrasyab.. uyandığı vakit.. başmü - neceimi çağırttı. Gördüğü bu iki rüyayı tâbir ettirdi. Kâhin: — Şevketli hükümdar! Müâbudlar, harbin çok çetin ve kanlı olacağını., se- nelerce devam edeceğini.. - iki tarafın tekrar |'da bu harbi kazanamıyacağını anlatı - yorlar, Dedi. -EYİ EKEN BıÇER, e XI ı k.?y'W _ — KARAKOY PALAS YATIRILAN DARA EYİ EKiLMiŞ TOHUM GiBi VERiMLiDiR HOLANISE PANK UNiS ALALEMCİ HAN —— Midya kralı.. kâhinin verdiği bu ha: ber önünde düşünceye daldı. Harbe gi riştiğine pişman oldu. Lidya kralı Kre züsle anlaşmak.. harbten vazgeçmek fe na olmiyacaktı. Hükümdar.. böyle düşünürken, bir- denbire, borular çalmıya başladı. Ça * dırından çıktı; önündeki ovaya baktı. Uzaklarda, toz bulutları dalgalanıyor- du: Lidyalılar ilerliyorlardı. Artık, dü* şüneceği bir şey kalmamıştı. Harb de * vam edecekti. * Harb.. kâhinin dediği gibi çok kanlı oldu. Beş sene devam etti. Midya or * dusu, bir kaç defa Lidyanın payitahtı olan Sard şehrine kadar ilerledi. Her defasında büyük bir bozgunluğa uğr1- yarak, takib eden düşmanın önünde, Midya arazisine kadar rüç'at etti. Harb.. iki tarafın taarruzu ve rüç'ati ile.. dinlenme ve yeniden hazırlanmaâ fasılaları ile beş sene devam etti. Altıncı sene başında.. çok şiddetli bif meydan muharebesi oluyordu, Güne$ş tutuldu; gün ortasında ortalık o kadar karardı ki göz gözü görmez oldu. Ây * sız, yıldızsız bir gece gibi, her târafı bir karanlık kapladı. Bu halin karşısında muhareb2 durdü. |İki taraf ordusu, korku ve telâş içinde karma karışık oldu. Askerlerin her biri, kendi memleketlerine doğru kaçıyor * lardı. Herkes, dünyanın sonu geldiğin€; kıyametin kopmiya başladığına zâhiP oluyordu. (Arkası var) EYı -

Bu sayıdan diğer sayfalar: