9 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

9 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: Muhittin Birgen c Yhan harbi gona ereli yirmi se- ne oldu. Ösmanlı imparator- kuğunun vefoti da ayni zaman ile ölçülür. yeni bir.cihan harbi tehlikesi kar- gısında bulunduğumuzu histederek yaşa- z bu emniyetsizlik devrinde Os- «poratorluğunun mirasi hâlâ bir türlü pay aşılamadı. İmparatorluk vefat ettiklen sonra mey- danda bir takım meşru varisler — vardı. Bu varisler, kendi başlarına bırakılacak olsalardı, bütün mizas yiyen eski usul akrabadk olduğu gibi, bunlar, mirastan evvel, kendi aralarında birbirlerini yiye- cekler ve yahut paylaşamadıkları mirası avukatlara ve 'hâkimlere yedireceklerdi. Bunun için beynelm'lei bukuk mahke- mesi, yani Milletler Cemiyeti bu varis- lere birer vasi tayin etti. Bir kısmının va- ati Frajisa, bir. kismının da İngiltere uldu. * İmparatorluk mirasçılarının şu son yir- mi senelik hayatlarına bakılırsa, bunla- vın şimidiye kadar evvelâ birbirlerile u- yuşamadıkları, saniyen de, bütün vesa- yet altında bulunanlar gibi, vasilerile mütemadi mücadele halinde kaldıkları görülür, Bunun içindir ki eskiden üvey baba diye beğeni;miyen Osmanlı impa- yatorluğunun, nihayet gene pekâlâ baba- lik yapmış olduğu kansati husule gelmiş ve Kudüs başmüftüsü «bize Osmanlı im- paratorluğunu iade ediniz; başka hayır rı üzerinde olduğu gibi, bu mirasta da vasiler, yetimlere nisbetle en büyük hizsenin üzerine oturmayı unut- madılar. Hattâ, bir bakımdan denebilir ki, asıl rutrası varisler değil, vasiler ye- diler ve vasilerle varisler arasında zuhur eden ihtilâflar öa hep bundan çıktı. * Vasinin biri Suriyede Lübnan diye bir çocuk çıikardı; diğeri de Falestin'de eski amca olan Musarşn torunları hesabı- na bir mizas davası açtırdı. Suriyede meydana çıkan varis ile vasi mükemmel SON POSTA W His bir lâstik topa benzer 95 Bazı kimscler aşk, muhabbet, sebebiyet vermiş olmaları ihtirmalidir. şefkat Şikâyetçidirler, ne anne ne baba, ne kardeş, ne zevce, ne de evlâtta aradıkları nevazişi bulamadıklarını yata bedbaht olmak için geldiklerine inanırlar, bu gibi kim- selerin düşünürken veya sızlanırken hatırlarına getirme- dikleri başlıca şey bu muhabbet yoksulluğuna kendilerinin yoksulluğundan söylerler, ha- kalmaz, geri gelir. Sevilmiyer musunuz? Annede, babada, kardeşte, dostta, zevce veya evlâtta aradığınız aşk, muhabbet veya şefkati bulamadınız mi? Mutlaka kerdiniz onları sevmemiş, iste - dikleri aşkı, muhabbeti, şefkati, nevazişi göstermemişsiniz. dir. Seviniz, şefkat, muhabbet, alâka gösteriniz, müukabele görürsünüz, his bir lâstik top gibidir, gittiği yerde mutlaka SÖZ ARASINDA Zeytinlerin çekirdeğini| * Çıkararak yerine Esrar koymuşlar! Esrar kaçakçılarının bir buluşu: Ayakkabı topuğunda esrar saklanırken Kaçakçılar yalnız cür'etkâr — deği, surette anlaştılar. Fakat, öte tarafta va-|âyni zamanda son derece kurnaz adam" si, şimdiye kadar ne bir tarafı, ne de|lardır. Buna en güzel misal de geçen - diğer tarufı kat'i surette iltizam edemi- yerek ikisi arasında uğraştı, durdu. Fa- bat son kararlarla şu neticeye vâsıl olu- yoruz ki Falestin'de de nihayet vasi, ye- ni miras davacısı ile anlaşarak, Suriyede Fransanın tuttuğu yoldan gitmeği tercih etmiştir. Suriyede de, Falestinde de varis yetim- ler, artık yirmi yaşlarını doldurdukları için rüşdlerini isbat ettiklerini ve miras haklarına serbesiçe tasarruf hakkını haiz olduklarını iddiaya başlamış - oldukla- rndan mirası taksim etmek lâzım geldi. Vasi Fransızlar, Lübnanlıları ele alarak Suriye çiftliğinin dünya ile temasa mah- süs olan kısımlarını kendilerine bağladı- lar, İngilterenin Fslestin mücadelelerine bir nihayet vermek istiyen projesi — de türedi mirasçılar clan Müsanın torunla- tını ele alarak Falestin çiftliğinin dünya ile olan temas sahasını İngilizlerin nüfu- Zu altına koymak gayesini güdüyor. İşte, Fa'estin'i parçalayan projenin bü- fin manas; bundan ibarettir. İngiltere, müştemleke siyasetinde ilk defa olarak bir Fransız usulünü taklid etmiş bulu- Nuyor. Ne Suriye Lübnanın mirasa iştirakin- den memnurdur, ne de Falestin Arapları, türedi mirasçılara yağlı bir miras parça- 8) verilmesinden memnun olacaklardır. Garibi şu bi, türedi varisler de aldıkları payın azlığından müşteki bulunuyorlar! | Hiç kimsevi memnun etmiyen bu tarzda miras taksimi, şimdiye kadar bir hayli | Mmünakasayı mucih olduğu gibi bundan | sonra da gene birçok münakaşalara — ve | mücadelelere sebeb olacaktir. - Fakat, | münferid hâkimlerle 1dare edilen mah- kemelerin kararlarını tatbik eden icra daireleri buvvet'i, davacılar da zayıftır- lar, Fransanın da, İngilterenin de kuv- vetli donanmaları ve orduları vardır. El- bet kararlar icra edilecektir. Bu hikâyeden onlarır da, bizim de, herkesin de alacağımız gayet mühim bir hisşe varsu © da şudur: İnsanlar arasında olduğu netler araşında da hak de- zeek, kuvvet dömektir. Kim kuvvetli ise mmrüse ö e Aluhittin Birgen lerde Mısırda geçen bir kaçakçılık hâ- disesidir. Zabıta uzun müddet takip ettiği hal de bir türlü kat'i bir delil — bulup da tevkif edemediği bir adamın — kaçakçı olmasından şüphe etmektedir. Bu a - dam genç bir İskenderiyelidir. İsken - deriye zabıtası memurlarından ikisi bir kaç gün evvel bu adamı takip eder- lerken elindeki paketten şüphelenmiş - ler, derhal yanına yaklaşm — Biz polisiz. Elinizdeki pakette ne olduğunu öğrenmek istiyoruz, demiş - lerdir. Genç adam nezaketle şu cevabı ver- miştir: — Hay hay, buyurun, açın. Ev için aldığım gayet leziz zeytinlerdir. Memurlar paketi açmışlar, içinde i - ri ve güzel zeytinler görünce kızar - mışlar: — Affledersiniz! diyerek çekilip git- mek isterlerken içlerinden biri bu ne- fis zeytinlere dayanamamış, bir tanesi- ni paketten alarak ağzına atmışlır. Fakat bir iki diş darbesinden sonra gözleri fal taşı gibi açılmış ve derhal genç İskenderiyelinin bileğine yapış - ı miştir. İkinci polis ne ulduğunun — farkı varmadan arkadaşına yardım ek şüpheli adamı karakola gi nce, iş meydana çıkmış ve genç İskenderiyeli kaçakçı olduğunu itiraf etmiştir. Çünkü polis zeytini ağzına altıktan HERGÜN BİR FIKRA | öyle alışmış Aktör Fasulyeciyan bir trup teşkil etmiş turneye çıkmıştı. Hangi şehre giderlerce, Fasulyeciyan kendisi için şehrin en iyi ötelin! seçer, yanındaki- | leri de kevifi katdığından daha fena bir otelde yatırırdı. Bir gün trubile birlikte şehirden 'şehre gö rdu. Epey yöğulmuşlardı. Bir tarlatwa kenarında durdular. Tar- lanın sohibdi oruda idi. *Fasulyeciyen tarlada bir ağaç altına oturdu. Aktör Karaka: tarla sahilini çağırıp sordu: — Senin du etvarda bundan daha jena 'bir tazlan var mi? Fasulyeciyan merak etti: — Niye soruyorsun? — Hir, tiz de oraya gidip dinlene- Garip ve acaip Bir yemek Listesi Geçenlerde Pariste hususi bir hay- nda müşte - rilere bir ziyafet verilmiştir. Bu ziya - fette garip olan şey davetlilerin önüne konan yemeklerdir. Bu yemekler ş! lardan ibarettir: ! — Mezelik olarak dil dil kesilmiş çıngıraklı yılan eti. 2 — Şimal limsahı etinden yapıl - maş bir yemek, 3 — Şimal kutbü ayı balığından ya- pılmiş bir yemek, 4 — Muhtelif denizlerden toplan miş yosunlardan yapılma salata, 5 — Haşlanmış bezelye komposto - SU, Bu garip, acayip yemekler müşte - riler tarafından beğenilmiş, müşteri ler aralarında iki yüz imza toplıyarak bu yemeklerin bundan sonra da yapıl- masını temenni etmişlerdir . sonra bu nefis zeytinin çekirdeksiz o - duğunu, çekirdek yerine bafif bir zar içinde esrar bulunduğunu ve bu esra - İrın ağızda dağıldığını hissetmiş ve der- hal şüpheli adamın girtlağına sarılmış- tır. Bir ana için En korkunç ve Feci sahne nedir? Ki Geçenlerde Yugoslavyada Koniç'de geçen korkunç bir hâdise, genç bir köyr lü-kadımın saçlarını bir anda bembe -| mütehsssirlerini sevindirecek, hem d€ yaz yapmıştır. Nadezda ismini taşıyan bu kadının | met edecek ufacık bir himmet diliyoruz- 4 yaşlarında bir çocuğu vardır. Anne, bir gün çocuğunu bahçeye bir ağaç al- tına oturtmuş, önüne de bir fincan süt Y” İkoymuş ve yemek pişirmek İzere mut fağa çekilmiş. Fakat bir müddet sonra merak ederek dışarı çıkmca müthiş bir sahne ile karşılaşmış, taş kesilmiştir. Çocuk bir hasır üstünde oturmakta- dir. Yambaşında büyük bir engerek'sanayi'ne karşı müthiş yılanı vardır ve çocukla beraber süt iç- mektedir. Çocuk fincamı — kaldırıp bir yudum süt almakta, sonra fincanı yıla- nın önüne sürmektedir. Yılan da sü - tünü içip sırasını savdıktan sonra di - kilip beklemektedir. Zavallı ana, bu vaziyet karşısında yılanın çocuğa bir şey yapmaması için susmuş, süt bittikten sonra yılan yerde sürünerek yavaş yavaş uzaklaşmış, ar- kasından çocuğun: «Gel, gel!» diye ba- ğırmalarına rağmen kaybolup gitmiş - tir. Süt bitinceye kadar ecel teri döken genç kadının simsiyah saçları bir gün- de bembeyaz olmuştur. İktisa" Vekâletinin Balıkçılık Enst: mail Van gölünde yaptığı tetk:kleri bitl hem tuzlanarak ihrac edilecek, hem de çok gözel balıklar vardır, ve olmamakla beraber tahmin İSTER İSTER İNAN 'ada bir fabrika yapılırsa kat'i bir hesata göre havyarın kilesunu 2 liraya satmak mümkün olacaktır. G müşaviri Bay İs- rerek İstanbula dön- havyarı alınabilecek İstanbulda İNAN İSTER İSTER İNANMA! Kalhimize ferah verdiği için balkkçılık enstitüsü müşa- viri Bay İsmaile mınnuttar olalım. Fakat biz deniz kenarın- dü. Verdiği malümattan anladığımıza göre Van- gölünde | ( 4; ttarbulda kâfi derececde balik tutup harice satamaz- ken ba işi Van gölünden yapabileceğimize, hele havyarın İstanbula bir liraya dahi mo'oisa 12 liradar. aşağı satılabile- veğine inanmadık, #mma ey okuyucu sen: İNANMA! ”i | lemez mi? OB 2 İüzayedeye konularak satılması — güzel Sözün Kısası Balığa Dair E. Talu B oğaziçinde oturan bazı dostlarifk L y İ — Bolik bulamıyoruz.. diyorlar. | Boğazda balık bulomamak, denize m€ Iti melüil bakıp ta, onun en nefis malti nin hasretini çekmek insana garif t r smma, bu böyledir. Nubil| Nebi zznanında tesis edilmiş bir takılik manasız kayıtlar yüzünden Boğaziçi hal kı. gözlerinim önünde tutulan balıkları YÜ İstanbuldan getirtmeğe ve yahut ki Küf çak olarak satın almağa mecburdur. ZSi | tutulan balıklar mutlska Balıkhaneyt götürülecek, orada müzayede ile -satılâ*| câk ve sonra da şehrir: muhtelif semtifit deki esvafa tevzi edilecektir. İ Bundan bir, iki #sır evvel konmuş Bif| usul, cumhuriyet maliyesinin bugünkü islâh edilmiş, yeni telâkkilere uvdurul! muş manzarasına ne dereceye kadar yö* kışır, bilmem. | Evvel zaman tabiri ile «Saydi mahit den rüsum alınmasın demiyorum. Devlet hazinesi oldukça kabarık bir yekün tu* tan bu iraddan müstağni kalamaz. Hemi ax da ölez, kalmasına lüzum yoktur. De* niz mahsy'ü de, toprak mahsulü gibi, ma* liyeye borcunu ödemelidir. Fakat bu irâ* di cibayel tarzının birazıcık değiştirile- rek ıslahına acaba imkân yok mu? Me* selâ, Boğazda avlanan balıklardan bif kısmiınin, mahallinde istihlâkini kolay * laştırmak için, tâ, İstanbuldaki Balıkhâ” neye gitmek mükellefiyetinden istisna &“ dümesi, naktu bir resim alınarak yerin* de sattırılması için hiç bir tedbir düşünüe Balığın burada, mutlaka Balıktanede yurdumuz'n bu leziz ve mebzul metar” nn sörümüne set çektiği muhakkaktırı Burnumuzun dibinde çıkan balı, yan ucuz satıyor, fakat İstanbul halkı pas halı yiyor. Aradaki fark bir takım mad- Tabazların avantasıdır. Sonra da, hepimizin, canlandırılmasınış kalkınmasını ve şenlenmesini istediğimiZ Boğaziçi cennetini de, en kaymetli husu- siyetinden mahrum ediyoruz. Şuurlu ve yepveni zihniyetli maliye * cilerimizden hem balıkçıları, hem balık milli ekoromimize hiç şüphesiz ki hiz * Ana eli Kâğıt, ormanları imha ediyor ! Avrupanın ağaç meraklıları — kâğıt bir ımücadele açmış bulunmaktadırlar. Çünkü kağıt fabrikaları en büyük ormanları yutup imha etmektedirler, Avrupadı in 30,000 den fazla gazete çıkm — - VE bunlar da her gün yüz binlerce, mil” yonlarca nüsha basmaktadırlar. Bun * lara her gün 700 eser basan kitapçılaf ile ambalâj kâğıtlarına, paketlere VÜ saireye sarfedilen kâğıtları ilâve edil” ce Avrupada günlük kâğıt sarfiyatı © nın ne müthiş bir yeküna baliğ oldu * | ğunu tahmin edebiliriz. ı i -—.—-——-————-—" Biliyor musunuz ? 1 — Norveçte toprak kilometre başın? kaç kişiye düşer? 2 — Marathon ismi nedir, nereden RE miştir, bugün bunu ne şekilde kullanırı&? | 3 — Almanyanın meşhur Rayştag me0” lisi ne zaman kurulmuştur? | (Cevapları Yana) | * 5 Dünkü Sva'lerin Cevapları: .,“3 1 Monako prensliğinin nüfusu * " dir, mesahai sathiyesi ise 1,5 kııı.ı-m-lrflW dir. Ş 2 — Vitamini 1867 de Alfred Nobel Kel” fetmiştir. ğ ? — Birinei İnönü zaferi 1924 yılınif Kü ayının 9 uncu çarşamba j inüne isabet eder,

Bu sayıdan diğer sayfalar: