17 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

17 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihat ve Terakkide on sene 1T inci Azerbaycanda kısım No. 6 son İtfihatçı Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Azerbaycan gençleri bir ellerinde kara bir ekmek, öteki ellerinde bir kitap, mütemadiyen vakit buldukça okur, dururlardı Bütün bunların neticesinde, İstanbu- lun yeni türkçesile Azerinin halk dili- ni ıştırarak, Azerbaycanda dilin yükseltilmesine çalışılmak icab ettiğine herkes kani oldu. Bizzat Kasımof bile, arada bir münakaşaya karışıp bir müd- ini müdafaaya çalış- fendi, gerek biz de gencilere (2) bu da- türkçeni (3) örgetek! O, bu süretle fikrini değiştir- olduktan sonra diğerlerinin kana üzere benim idarem altında «Maarif ve | Medeniyet» unvanlı aylık bir kültür| Tecmuası neşrine karar verildi. Ben bu mecmuanın on bir nüshasını neşret-| tim. Benim arkamdan da bir müddet neşredilmiş olan mecmua, bugün hâlâ devam ediyor. Fakat, adı, sonradan «İnkılâb ve Medeniyet» olmuş ve içine | küde karşılaştı. kül bu suretle bertaraf edilmiş oluyor- | dığı için, onları, toptan bertaraf etme- ğe imkân yoklu. Yalnız gayet dikkatle hareket etmek, geniş yürekli olmak lâ- zımdı. Yılmamak, yorulmamak, usan- mıyarak sebat etmek lâzımdı. Resmi te- mas ihtiyaçları haricinde hiç kimse ile temas etmedim; ne vakit siyasetten bah sedilse kaçtım, hayatımı mektepler!le €ev ve bizim sefarethane arasında geçir- dim. Sefir olarak Baküde Memduh Şev- ket beyin bulumuşu benim için bir ta- Lhti. Onunla birlikte sohbet etmek çok tatlı bir şeydir; biz de çay içer ve soh- bet ederdik! DERSLERDEKİ MÜŞKÜLÂT. lmmdın mütalea etmemde ve onların | İsiyaset te tetkik etmiştim. İçtimal ilimleri mü- taleada, materyalist metodun, yani ik- tisadi hâdiseleri birinci plânda tut diğer hâdiseleri buna göre tetkik etme- nin taraftarı idim, Hattâ, bu sahada Azeri komünistlerin hemen hepsi yarışa çıkabilecek derecede küvve idim. Onlarla benim aramdaki fa: benim hâdiseleri serbestçe ilim bakı- ise bu işde Amentü diye başlamaların- da idi. Ben işe ilim gözile bakıyordum, onlar ise siyaset penceresinden bakı- yorlardı. Hattâ arada bir, onlarla konuş zaman, kasden bu sahadaki kuv gösterir, onlara kendimi alâka ile din- letirdim. Onlar da bu hale bakarlar, ba- na «Sen niçin komünist olmuyorsun? » derlerdi. Onlara daima aynı cevabı ve- rirdim: «— Ben siyaseti sevmiyorum; yapmamıya ahdettim! Tlim ha- linde içtimaf materyalizmi zihnim bir dareceye kadar alıyor, fakat, siyaset halinde Marksizme tarafdar olmadığı- mı açıkca itiraf ederim. İsterseniz beni geri gönderin, size doğruyu söylemeğe mecburum!. Bu sözlerimin samimiliği karşısında bir şey söyliyemezler ve içlerinden «Bu adamdan bize bu bakımdan hiç bir fenalık gelmez!» hükmünü verirlerdi. Bunu sarih surette görürdüm. Haki- katen, derslerimde de hiç bir zaman ne komünizmin aleyhtarı olan telkinlerde bulundum, ne de hattâ onların korktuk- ları tarzda sosyal demokrasiye yaklaş- tım. Talebemin içinde de ne tek bir kor müniste, ne de hattâ, bir sasyal demok- rata, yani onların — tâbirlerince bir Menşevike tesadüf ettim, En ziya- de ehemmiyet verdiğim şey, bunlarda kabil olduğu kadar serbest düşünen ve serbest hüküm veren bir ilim kafasının Okuttuğum ilimler, hep içtimal ilim- lerdi; bu ilimleri türkçe olarak okuta- tak kuvvetli hocaları bulunmadığı için, hemen hemen hepsi de benim başıma yıkılmıştı: Tarih, edebiyat tarihi, fel- sefe, içümalyat ve nihayet, günün bi- rinde pedagoji, hep bana verildi. Altısı erkek ve altısı kız yüksek pedagoji ens- titülerinde ve altısı da şark fakültesin- de olmak üzere haftada on sekiz ders yapıyordum. Berekel versin ki Şair Sa- bir namına tesis edilmiş olan cütüpha- ne hayli zengindi. İhtiyacım olan kitap- ların bir kısmını orada bulabiliyor- dum. Fakat, asıl müşkül derslerde ıdi. İçli- mai dersler, otoriter bir komünist reji- minde, bizim eski zamanın medresele- rinde olduğu gibi muayyen bir akideye göre şekil ve ruh alan ilimlerdi. Nasıl Müslümanlığın ilmihali, mızraklı !lmi- hali varsa komünizmin de böyle bir ta- kım akide kitapları vardır; benim bun- ları okutmama ne imkân vardı, ne de kı ndaki talebe bunları dinlerdi. Bu bakımdan da gayet müşkül bir mevki- de bulunuyordum. Bereket versin ki, ©o sırada henüz Baküye komünizm bu kadar sekter şekli ile girmiş değildi ve üÜniversite de henüz eski zaman hoca- larını muhafaza edecek derecede müs- takil idi. Bunun için, bu bakımdan va- ziyet o derecede sıkışık değildi. Diğer ftaraftan da ben Marksizmin yabancısı değildim. Onu biraz İstanbul- bulda iken, biraz da Ankarada bulun- duğum sıralarda ve bir hayli de Tiflis- (1) Söylemek, bahsetmek, (2! Gençlere, | (3) Türkçeyi. teşekkülü idi. Fikir hürriyetini tanını- yan bir rejim içinde ilim ve felsefe hür- riyetini kuvvetlendirmeğe ehemmiyet veren bir hoca, düşünen bir gençlik karşısında ne kadar sevilirse ben de bu kadar sevilen bir hoca olmanın bütün lezzetlerini tattım. lerime devam ettim ve karşımdaki ta- lebenin bana gösterdiği muhabbete lâ- yık olmak için elimden geleni yaptım. O kadar çalıştım ki yorgunluktan artık uykum intizamını kaybetti ve, bilâha- re, uzun zaman uyuyamaz hale kadar geldim. AZERİ GENÇLİĞİNE HÜRMET Burada, © muhit içinde tamıdığım A- zert gençliğine -ki bunun mühim bir kısmının bugün mevcut bulunmadığını nu biliyorum- burada hürmet ve hay- ranlığımı da ifade etmek isterim. Erkek ve kız, âli pedagoji enstitüle- rinde, Azerbaycanın orta tahsil işle- rini ana dilile temin edecek bocaların yetiştirilmesi için yeni yetişmiş lise ta- lebesile, eski hocaların iyileri seçil- miş ve bunlar dereceye ayrılarak ens- titünün iİlk iki sınıfı açılmıştı. Büyük bir mektep binasının bir tarafı erkek- lere, diğer tarafı kadınlara ayrılmıştı. İçlerinde genç mektepliler olduğu çocuk sahibi hocalar da vardı. (Arkası var) şoluk ve seşes ee eee AA AA AAA AAA eee A BAA AA doldur. Bu kuponları 30 gün neşredeceğiz. kilo şeker verilecektir. Ha Ev kadınının şeker Bv kadını, taze yemiş mevsimi geçmeden kilerini reçel ve gurupla , Onları hergün saklayınız, $0 tanesini bir seri halinde biriktirip idaremize getirenlere ve zön- derenlere — bir — numara vereceğiz. Banra ulusal munun İstanbul şubesi tarafından tayin olunacak bir günde bu numaralar ara- $ sında kur'a çekilecektir. İlk 2$ numaraya yirmişer kilo, müteakıp 23 numara- | ya onar kilo, bundan sonraki 50 Dumaraya beşer kilo, 250 numaraya da ikişer kuponu: Aarttırma Kkuru- Çalışma usulüme koyduğum bu kar dar dikkat ve ihtiyatkârlık sayesinde bir kaç ay, hiç rahatsız edilmeden ders- ekonomi ve ' i|miş yüksekçe bir n|Mişti ki, yüzünü gör i|Nfenin imkânı yok - çektiği zaman.. Kâhin elbiseli Rüstem.. karşısındakinin başına vur - 'Yoksa, seni idama mahküm ottiler de j sesle anlattı: j rada kalacağım. l_vomm. Şakalaşmanın sırası değil., ça- buk söyle! bu ne hal, böyle! SON POSTA senc "UG SN f p 'İSON POSTA nın | TARİHİ ($ TEFRİKASI Ç e| Zâloğlı âloğ ,'l'ı -4 — İİ! Yazan: ) M. Rasim Örgen —ş | Derebeyî hastalanmıştı. Yedi gün tütsülerle, kaynam! otlarla tedavi edildiği halde hastalığı geçmemişti Ötede kaleye bi - duvarın önün- de, kürsüye benze « yen, ağaçtan yapıl* yer vardı. Onun üs- tünde, bir beyaz ih- rama sarıtmış bir a- dam oturuyordu. Ba şını, ihramiyle o ka- dar Öörtmüş ve o ka- dar da göğsüne eğ- tu, Bu adamın olur- duğu kürsünün iki tarafındaki iki bü - yük toprak kap için de, çam dallarından meş'aleler yanıyor - du. Kürsünün önün- de, cemaat sıralan - mıştı. Bunlar, otuz kadar adam idi. Kı- yafetleri, hepsinin de kâhin sınıfına mensup olduklarını gösteriyordu. Ba-|rum. Bugün, derebeyinin — hastalığını|nüne geldiğinin bile farkıma varı Bıra çağıra dualar okuyorlardı. Bun -|anlamak için kehanet müsabakası ya-|tı? Hurap, Rüstemin bu suali lar, biraz sonra dualarını - bitirdiler. | pılmış. güldü. Sonra ihramının yüzünt ” İlâhın önünde secdeye yattıktan sonra Ben de, o merasimde bulundum. |kısmını gösterdi. Burada, bir küçük dualar okuyarak ayağa kalktılar. Ge- |Başkâhinler.. derebeyinin, kale kuman- |lik vardı. Dikkat edilmeyince, ne dua okuyarak mabetten çıktılar. |İdanının yalan yere yemin etmesinden ü / Rüstem.. yanan meş'aleler arasında hastalandığını söylediler. Kumandan kürsüde oturan adamın gitmediğini.. o|da kendini müdafaa etti. Yarın da ikin- rada, hiç vaziyetini değiştirmeden, ha-|ci derecedeki kâhinler hükümlerini ve- reketsiz durduğunu sinirlen -|recekler. di. İçinden, şeytana küfürler savurma-| —— — Anladım. O merasimi seyrettik- ya başladı. Bu adam sabaha kadar bu - ten sonra yakalandın. Hapse tıkıldın. fndn.luılu-u. işi dum.ımgı."Bütixn gece.. 'Tuzağa tutulmasaydın, ondan sönrası- belki de ondan sonra bütün gün, | nı da bilecektin. Şimdi, orasını ben an- misafir kalımaya mecbur olacaktı. Böy latayım: Dün, başkâhinler hükümleri- le bir şeye katlanmak, onun için.. son" ni verdikleri zamanda, derebeyinin has- râ ümitsizlik içinde kıvranan arkadaş- talığı artmış. Derebeyinin oğulları, ba- ları için felâketti. balarlnın vücuğüne gire, kizina karı: Ruş:em.. kürsüdeki adama bakar - şan ecin» in çabuk çıkarılmasını iste* ken bir plân tasarladı: Bu, muhakkak mişler. Bu taleb üzerine, yarın yapıl- bff kâhin idi. Kalenin içini.. sur hari- | ması lâzım gelen merasim.. dünkü me- tine çıkan hücum yollarını, muhak -İrasimden bir saat sonra, derebeyinin kek', bjlinii. Onu, bir yakalâsa.. ona her sarayında yapılmış. İkinci derecedeki şeyi söyletse ne iyi bir şey olurdu. Bu, üç kâhinin hükümleri dinlenmiş. Bun- knçıçı'ımımnı icap eden bir fırsattı. lardan ikisi, başkâhinlerin kehanetle- Rüstem.. Heykelin içinden çıktı. Ya- İ rine iştirak etmişler. Birisi, aksini id- vaş yavaş, yerlerde hiç ses çıkarma -| dia etmiş. Yalan yere yemin edenin ka- maya oıkjıat ederek yürüdü. Başını|le kumandanı değil, onun muavini ol- göğsüne iğmiş olan, vecde içinde imiş| duğunu söylemiş. İkinci derecedeki kâ- gibi duran adama doğru yürürken, ba- hinlerden ikisinin kehaneti, ötekilerin şını kaldıracak, birdenbire feryadı ba- aynı çıkınca, artık üçüncü derecedeki sacak diye ödü kopuyordu. Halbuki,|üç kâhinin dinlenmesine lüzum kalma- ©, hiç kıpırdamıyor.. danmuş gibi ye - mış; fakat beşe karşı bir reyle ekalliyet- rinde oturuyordu. te kalan kâhin de, usulen, zehir içmek Rüstem.. kürsünün önüne gelince, | suretile ölüme mahküm olmuş. ihtiyatı bıraktı. Bir hamlede ihramlı a-| — Maşallah! O halde fedaisin! Kâhi- damın üstüne atıldı. Omuzlarından yalnin yerine öleceksin! Neden icab etti kalıyarak: Sesini çıkarma! Ses çıkar -| bu! muya.. yahut küçük bir aksilik yapma-| — — Ortada ölecek yok, canım Dinle de ya kalkışırsan boğazını sıkarım, anlatayım! Kâhinlerin verdikleri hük- Deyince.. adam, iki elini kaldırdı.|me göre, kale kumandanı ve ekalliyet. Rüstemin bileklerinden yakaladı. O ka| te kaldığı için de kâhin ölüme mahküm dar kuvvetle sıktı ki.. Rüstem bu ada-| bulunuyorlar. Kumandan idam edile- mın kuvvetine şaşakaldı ve büyük bir|cek. Kâhin de zehir içecek. Gel gelelim, gazapla, bileklerini adamın ellerinden | heriflerde ölmiye razı olacak göz yok. adam, |Buna çare arıyorlar. Kâhin, at '.tdzri*i bir silkinişte, üstündeki — ihramı attı.|kine gitt. Kumandan buraya gelecek, | Firar plânını tesbit edeceğiz. O, gelin-| ceye kadar, sen de başına gelenleri an- | t! Pek meraklayım. Şimdi, nasıl olu-| yor da burada bulunuyorsun? Kuman- danın da senin kaçtıfından haberi yok! Rüstem.. başından geçenleri, kısaca anlattı. Hurap.. bu garip tesadüflere hayret ettikten sonra: — Senin de, burada bulunuşun çok Yeni Adam — 184 üncü sayısı çı) Baysda İsmall Hakkı Baltacıoğlunun, nintn, Dr. İzzettin Şadan'in, Hasan Âli yazılarile kitab, kültür tetkikleri vardf BDeniz Mecmuası — Üç ayda bir #Y bu meslek mecmuasının 345 inci Bin bir münderecatla çıkmıştır. Bu sart beraber «deniz muharebelerimizin ve «Hellgoland muharebesi» isimli Hİ verilmektedir. Cumhuriyet Yasaları Kılavuzu — Veküâleti Vilâyetler İdaresi 2 nci şubt rü A. Şükrü Alptekin tarafından yl’ neşredilmiş bir eserdir. Bütün memarti” faydalı bir kitaptır. Yeni Türk — Eminönü Halkevi her ay çıkarılmakta olan (Yeni TÜW (55) inci sayısı da çıkmıştır. Halk Bilgisi — Eminönü Halkevi l*' rih ve Edebiyat Şubesi tarafından hf karılmakta olan Halk Bilgisi Hal muasının (69) uncu sayısı çıkmıştir. Konya — Konya Halkevi taratındA”, redilen bu tarih mecmuasının 8 İ! olgun bir mündericatla çıkmıştır. Bi Konyanın geçmiş günlerine at yazılar vardır. Türk İllüstrasyonu — Mayıs ı—r;’ ler, tablolar ve yazılarla intişar € Polikiiik — Bu aylık tıp temmuz sayısı da çıkmıştır. Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler w dir İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: — (Ziya Nuri), (işret Neşeti, Boyazıtta: (Haydaf" matyada: (Rrofilos), Rminönündü, gir Kemal), Eyüpte: (Arif Beşiri, de: (Roytall), Şehremininde: Şehzadebaşında: (İ. Hakkı), rükte: (Arifi, Küçükpazarda: Bakırköyünde: (İstepan). Beyoğlu cihetindekilı İstiklâl caddesinde; başında: (Kinyoli), Dalrede: Karaköyde: (Hüseyin Hüsnü). mak için kaldırdığı yumruklarını bü- yük bir şaşkınlık içinde aşağıya indir- di; çünkü karşısındaki adam, Hurap' - tan başkası değildi: — Hurap/ Sensin ha! Bu ne iş böyle! leri (Denbıudl)(— ölümünden evvel dini merasim mi ya- pıyorlar? Böyle, dualarla buraya geti- rilişin.. Burada, bu halde bırakılışın ne yi oldu. Plânımızı, daha büyük hir mü- || Caddesinde TLimonciyan.. Ka demektir? vaffakiyetle tatbik ederiz. Bariyerde: ( alar cihetindekiler! (İmrahor), — Kadil Hurap.. tekrar ihramına sarınırken «susl» diye işaret etti. Sanra, yavaş bir Anadolu ve Dedi. Z Üsküdarda: Rüstem.. bir şeye daha merak ediyor- ona yaklaşırken, nasıl tu da, o kadar dalgın kalmı. İstanbul Belediyesi Turizm Şubesinden : Belediyede müseccel tercümanların rozetleri 1 ağuslas 1537 tarihindeâ ren değişmiş bulunacak ve cskilerinin hükmü kalmıyacaktır. Rozetlerifİ tirmemiş olanların âcilen Turizm şubesine müracaatları lâzımdır. «Bur P du — Ben.. şimdi, ikinci dereceden bir sekiz saat, bu sılatla bu- W — Hurap! Kendtmi rüyada zannedi - — Nesi yok, Rüstem! Ciddi söylüyo -

Bu sayıdan diğer sayfalar: