1 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

1 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı ! 8 Sayfa - ( Baştarah 5 imsi saylada ) Hğin namusunu, Türk sancağının çanını tanımdan aziz bilip icabında vatan ve cumhuriyet uğrunda seve, seve canımı feda edeceğime namusum Üzerine süz veririm.» , Bu yeminden sonra mekteb komutanı subayların diplomalarını vererek ber bi- rini ayrı ayrı tebrik ediyordu. Merasimi müteakip mezun olan genç “subaylardan, makine yarsubayı Feyzi Taşkın, arkadaşlarına tercüman olarak |Ççok güzel bir nutuk söyledi. Genç yarsu- bay nutkunda ezcümle şunları söyledi: e— Müşfik komutanım, sayın konuk- lar, sayın öğretmen ve subaylarım, Bizi uzun yıllardanberi bağrında bes- liyen bu yuvadan ayrılacak arkadaşla- rımıt kalbleri hüzünle doludur. Fakat bu hüzün öyle bir hüzündür ki yanı ba- şında büyük, hem de çok büyük bir se- vinç taşıyor. Sayın öğretmenlerim, sizler yurd ve insanlık ödevlerinizi saçlarınız ak olun- caya, beliniz bükülünceye kadar yapı- yorsunuz. Bizler de yurda ve sizlere lâ- yık evlâdlar olduğumuzu isbat etmek için ölünceye kadar uğraşacağımıza biraz evvel and içtik. O dakikalarda heyecan- dan titriyorduk, Kalblerimiz, göğsümü- zü yırtarcasma çÇarpıyordu. Sözlerimi bi- tirirken bizlere bu şerefli günler yaşa- tan, bizlere her yolda ışık saçan Büyük Önderimi şükranla anarım » Feyzl Taşkından sonra Deniz Harb o- kulu komutanı albay Ertuğrul, büyük bir alâka ile dinlenen bir nutuk söyledi. Albay Ertuğrul nutkunda ezcümle dedi ki: 2 a Kuruluşunun 161 inci yılını yaşa- yan okulumuzun büyük emeklerle bu yıl yetiştirdiği 44 yarsubayı sizlere takdim etmekle sevinç ve şeref duymaktayım, Değeyli çocuklarım, yarsubay olmak Türk ordusu subaylarının malik olduğu haklara sahib olmak demektir ki bu şe- refin büyüklüğü ölçülemez. Bu formayı daktığınız günden itibaran cihanm saygı “beslediği her Türk askeri saygı ile sizi selâmlamakla mükelleftir. Öz Türk olan her Türk için sâz verme- ge de, and İçmese de bu güzel vatanı ko- rumak, yükseltmek için lâzım olanı tam “zamanında ve lüyıkile yapmak bir borç- tur ve her Türk, bunu kayıdsız ve şart- sız yapmıştır ve yapacaktır.> Bundan sonra yeni subaylar ve mek- teb talebesi bir geçid resmi yaptılar. Bu- nu müteakip mektebin arka bahçesine - geçildi. Yeni mezunlar oradaki Atatürk heykeline güzel bir çelenk koydular. Bu merasimden sgonra da salona ge- çerek orada bazırlanan izaz edil- lenceli santler geçirdi. — Bana fincanmdan, fıncanınla bir' yudum süt ver! dedim. ş Mazlum fincanıni uzattı, ben bir yu- — duüm içtim, sonra ona da içirdim, peçe- teyi aldım, dudaklarının kenarını ku- ruladım. ? Annem bizi yalnız bıraktı.. * Bu hafta üç gece Gönüle yemeğe git- tik. Ablam her zamandan daha neyş'eli görünüyor, ama dikkat ediyorum, Msz- — İumla yalnız, başbaşa kalmaktan çeki- niyor. O da ablamı aramıyor, yalnız kalmak için fırsat gözlemiyor, fırsat bulunca istifade etmiyor. Bu boşuma gidiyor doğrusu... tın: Inceliyorum ve hissettiklerim ho- -— şuma gitmiyor. Bir sefer, bir pol kırdı ve canımı 3- kaçak lâf buldu. Bernadan söz açılmıştı Dokloru ge- ne Yakacıkta oturmasını ve bir iki ay — hiç İstanbula inimemesini tavsiye eltmiş, -© da kalkıp gitli. . Ablam gülerek dedi ki: - —NEe İK NŞ Harp Akademisinden mezun olan subaylar — Ama buna rağmen, ablamın hissiya-| di: Deniz Harb okulunun bu seneki me- zunları 19 u makine ve 25 i güverte kıs- mından olmak üzere 44 yarsubaydır. Genç mezünların isimlerini veriyoruz: Güverte kısmı: - Neriman Erçetin, Sezal Orkunt, Şemsi Tarın, İsmall Göksu, Şehap Ülkur, Turgut Özel, Kemal Kutakan, Enver Demirören, Na- gım Orkan, Necat — Tezeren, Doğan Ülkan, Deniş Yıldızalp, Cevdet Ülgen, Feridun 8e - veli ve hesapçı ol mak lâzımdır. Müsbet - teşebbüs- Z lere dayanmıyan dilekler tesadüfleri Evrenos, Nasuhi Gökçen, Süleyman Giyas, Nüsret Önel, Şevket Parlar, Salm Türkeş, | Meydana gelse de makbul sayılmaz. Mursâ Karakürt, Kerem Oka, Hüsnü Bozer. n Makine kısmı M ği Doğan Erokan, Ahmed Gazez, Ahmci i-| Mevsimsiz talepler neticesiz mal, Namık Söyeren, — Feyzi Tunç, Mazhar Yüngül, Abdurahman — Viltan, Zihni Dora, kalır 1 İzmir okuyucularımızdan Halük fotoğ- rafının dercini istemiyerek soruyor: — Mes'ud olacak miyım? Mes'ud olmağı istiyenler, evvelâ buna ne dereceye kadar hazır olduklarını a- raştırmalıdırlar. Saadet, hariçten konup gelen bir şey değildir. Bilerek, istiyerek ve çalışarak dileği elde etmek mümkün- dür. Hem mevsimsiz talebler — ekseriya Sahneye çıkan ilk Türk kadını — (Baş tarafı 6 nex sahifede) Bekliyelim Türk kadınının sahneye ser- n bestçe çıkacağı İnkılâbı... 3 Ş ) Bu sözü ben mi söylemiştim, yoksa| Saadete inanmak iyi şeydir | içimden bir kuvvet mi söyletmişti? Hâ- Bi sılı taşı gediğine koymuştum. y Lülebur- Koymuştum amma, kıyamet te büyü - gazdan — Mehmet müştü. Artık salondakilerin bepsi ayağa fî:w kalkmışlar: e — Çıkacak ta çıkacak! — Mor'ut olacak Diye bir nakarattır tutturmuşlardı. 'Ar- kamdan, perdenin içinden Hüseyin Suadın sesini işitiyordum: — Gir içeriye, Allah müstahakkmı ver. sin! Hepimizi tevkif ettireceksin! Bu tevkif kelimesi üzerine kendime gelmemle, tekrar içeriye dalmam bir ol- du. İlk önce Hüseyin Suadım faltaşı gibi açılmış gözlerile karşılaştım. Sonra bir - denbire zifirf karanlık içinde kaldık. Sonradan öğrendiğimize göre moğer Hile tiyatromunun müsteciri Siroçkin, birdenbire ışıkları söndürmüş, salon da dahil olduğu' halde bütün tiyatroyu ka - ranlığa boğmuştu. Bu esnada Siroçkinin karısı da, Afi- feyi sahnenin altındaki merdivenden in- dirip bodrumdan geçirerek yandaki bah- çe kapısından dışarıya kaçırıyordu. Bir tanıdığın evinde saklanan Afife 6 gece tevkiften kurtulmuştu. Fakat onun yerine, bizim Celâl Sahir tevkif olunu » Fotoğraf tahlili kuponu İsim » t CCC General Dirik Edirnede Edirne $0 (Hususi) — Bir hafta evvel den söz söyledin diye tevkif etmişlerdi. | Selânikten düğrüca Lüleburgaza — avdet İşte bu yanlışlık ve bunu takip eden hâ- e'i Blünpibe Dasdae kafbik Şoki dîıekrı;ncıınlı—:.hhdeh. ça İntin l ü balüplükü diler. Bu esnada mekteb çazı muhtclif İniden bir çeki düzen vermeme müsaade | İstanbula geçmişti. General İstanbuldan parçalar çalmak süretile davetlilere eğ- | buyurun! Edirneye dönmüş, makamında Halid Fahri Ozansoy İolmağa başlamıştır. makara gibi konuşmağa, anlatmağa baş- ladı... Artık söylüyordu. Aklına geleni, ağ- bir cevab almak için sinirleniyor, bu hği ile bizi de serseme çe' Yazan: SELÂMİ İZZET SŞ de beni kukamyorı . Relki da waracak sanıyardum, İkisi de birbirle- yanliş bir izdivaç yaptığını anlâyip hid- "mm':l"'l" a det ediyordu. Fakat o anda ıztırabını, Haa kıskançlığını, hiddetini, her şeyi unut- — Malüm dedi, âma başka türlü de|muştu. Yalnız bir isteği vardı: Kırdığı Sevimi sevmiş olsaydı evlenemezlerdi.| potu tâmir elmekti. Susmağa cesaret edemiyordu. Eğer susacak olsa, biraz — Bernanın evlenmeğe sıhhati müsa- m:m'ıöıü ortalıkta çınlıyacak sanı- j yordu. Sanki o söz, o garib cümle: «Evlenseydiniz mes'ud olurdun!..» Her şey mümkündür, imkânsız bir şey| Hükmü sanki odanın bir köşesinde kalmaz... pusu kurmuştu, sanki ilk fırsatta gene Ve 'tubaf bir sesle ilâve etti: kulaklara hücum edecekti. — Berna evlendiğinizi duyunca bü- yük bir inkisarı hayale Uğramıştır her halde... Ben çatıldım, sesim hafiften titre- lerinden, kış oyunlarından, gece soh- betlerinden, babamın anlattığı fıkralar- dan bahsediyordu: Jer anlatırdı, öyle değil mi Sevim? Cevab beklemiyordu artık, söylüyor, — Olmiyacak şeyler düşünüyorsun Gönül... Nişanlandığımızı söylediğimiz| .. zaman öyle sevindi, öyle sevindi ki... Beni tebrik edişinde samimi olduğunu kaçan bir çocuk gibi, dürmadan, nefes dı:rhıl_ınladm almadan konuşuyord — Öyleyse isabet... Malüm ya has-| Annem, zavallı annem de nihayet talar fazla bayal kurarlar... Mazmatfih | Gönülün imdadına yetişti. O da niha- evlenseydiniz mes'ud olurdun... yet daldığı hülyadan silkindi, kızının Söyledi - ve pot kırdığını kavradı.|halini görerek uyandı... tu düzeltmeğe çalışıyor, Mazlumdan | ©- Söylüyor, söylüyordu.. yaz eğlence- | SUP olduğu, İzmir, 30 (Hususi) — Gümrük ambar- larındaki iştial hâdisesi, hakiki bir facla yaratmıştır. İthalât gümrüğü ambarla- rında yaralanan dört deniz işçisinden iki- si, şimdi hastane köşelerinde: <Görmü- yorum, işitmiyorum» diye sayıklamakta- dırlar. Hüdise şöyle olmuştur: Şark halı kumpanyasının, ipliklerin boyanmasında kullanmak üzere Fransa- dan celbettiği 25 çelik bidonu içindeki asid sülfrik gümrüğe gelince, mevaddı müştaileden olduğu için gümrük ambar- larına kabul edilmemiştir. Bunlar, güm- rüğün yanında, deniz kenarında muha- faza edildiği için üç gün güneşin altında kalarak kızışmış, gümrükteki diğer eşya- lar için de hakiki bir tehlike yaratmıştır. Gümrük idaresi bu vaziyet karşısında, Hamal Raşid ve Mehmed daha ilk çe- lik bidonu, nakletmek üzere yuvarladık- ları sırada, güneşin tesirile inbisat eden asid sülfrik iştial etmiştir. Bu o kadar mediğinden şikâyet etmektedir. Memle- Türkkuşu filos Bugün İnönü dönüyor Cenub ve şark - vilâyetlerinde bir tur yapan ve Türkkuşu komutanı yüz- başı Zeki Gülsün'ün kumandasında bu lunan altı tayyarelik — filo dün saat 6,45 de Ankaradan hareket etmiş 1,30 da Yeşilköye gelmiştir. Tura kadın tayyarecilerimiz Sabiha — Gökçen ile Naciye Toros ve Yıldız Uçman da iş « tirak etmektedirler. Filo, Yeşilköy tayyare meydanın « da Atatürk'ün hemşireleri Bayan Mak bule, profesör Bayan — Âfet, Cumhur Başkanlığı Buş Yaveri Celâl, Vali ve Belediye Reisi Muhittin Üstündağ, İs- tanbul komutanı — Korgeneral Halis, Tayyare Cemiyeti Müdürü İszmai! Hak kı, Türkkuşu üyeleri ve tayyare su - bayları tarafından karşılanmıştır. | Bayan Sabiha Gökçen ve arkadaş - ları tayyareden indikten — sonra Ata - türk'ün hemşirelerinin elini öpmüş ve karşılayıcılara teşekkür — etmişlerdir. Tayyareciler otomobillerle Yeşilköy - den doğruca Parkotele götürülmüşler- dir. Vali ve Belediye — Reisi Muhittin Üstündağ tarafından Parkotelde şeref- lerine bir öğle ziyafeti verilmiştir. —* Filo bugün İnönüne gidecektir. Sa- bihaâ Gökçen şehrimizde kalacaktır. Filo komutanı ve üç kadın tayyareci - miz dün kendilerini Yeşilköyde kar - şılayan muharririmize seyahat intıba - larını anlatmışlardır. Bayan Sabiha Gökçen demiştir ki: — Bizim için çok istifadeli olan bu seyahât çok iyi ve neş'eli geçti. Uğra- dığımız bütün yerlerde halk bizi can » dan bir alâka ile karşıladı. Bilhassa genç kızlar ve mektepliler bizimle çok; alAâkadar oldular. Hepsi ayrı ayrı uç » mak istiyorlardı. Elâzizde iken Seyid Rıza ve aşiret reislerinden Kanber'i gördüm. Tunçeli müddeiumumisi Seyid Rızaya: — İşte sana ilk bombayı atan Ata « türk kızı budur, diye beni gösterdiği zaman, Seyid Riıza yalnız! — Sağ olun dedi ve bizi selâmladı. ket hastanesi yaralılara derhal icab e-| Başka bir şey konuşmadık. den müdavatı yapmıştır. Şimdi başka bir nokta gümrük idare- | Ben burada kal sini meşgul etmektedir. ğ Gümrük idaresi, değeri on bin lira ©- lan kezzabların ya imbasını, yahtt ta gümrükten çıkarılmasını istemiştir. Şark Tamadığını bildirmiştir. Filhakika güm- Tük idaresi de bu bidonların başka yere nakli için işçi bulamamaktadır. Bu- nunla beraber, bidonların üzerleri, gü- |© Yıldız neşten müteessir olmaması için muhafa- Za altına almmıştır. Bir paşa oğlu dilencilikten mahküm oldu Mehmet Ali isminde eski Arkadaşlarım yarın ııidee&lerdh._ » Filo komutanı yüzbaşı Zeki de: — Ayın 25 inde Ankaradan hareket ederek Konya, Adana, Urfa, Diyarıbes İkir, Elâziz ve Ankaradan Seyid Rıza ve Kanber'i gördük» de - bir |Miştir. Tayyareci kızlarımız Naciye Toros Uçman da: güzel geçen bu seyahatten liyi istifadeler temin ettik ve çok mem nun olduk. Bilhassa indiğimiz yerlerde halk, mektepliler, genç kızlar bizimle çok yakından alâkadar oldular. Genç- lerde tayyareciliğe karşı büyük bir heves vardır. Halk tayyareciler ara « sında üç Türk kızının da bulunmasın, dan çok memnun oluyordu. Seyahat iyi geçmiştir. Yalnız Diya- paşalar - 3 wmüowummnbem.nmmumnm Arif Hikmet isminde - biri dilencilik | Yardı, demişlerdir . — — zına geleni söylüyor, biraz evvelki po- î“md“ dün adliyeye sevkedilmiş - mesine göndermiştir. Arif Hikmet, mahkemede eski pa - hayatının ıztırabını çekiyor, belki de) Stlardan birinin oğlu olduğunu söyle - miş, sadece: — Hişa! Bay hâkim. Ben, aslâ di - Jenmiyordum. Ötedenberi, seyyar sa - tıcılık yaparak hayatımı kazanırım.. Bugün 50 yaşındayım, şimdiye kadar| hep bu şekilde ekmek paramı çıkar - İdım.. Ne yapalım, düştüm., Polisler de, kılığımdan, kıyafetimden dilenci zan- nediyorlar beni.. Yoksa dilenmeyi irti- kâp etmedim demiştir. Suçlunun oldukça muntazam bir şe- kilde konuşmasından, hâl ve tayrından eskiden hakikalen iyi bir aileye-men- bilâhare düştüğü anlaşılı- yordu. Kendi ifadesine göre, ailesin - den de, kimsesi kalmamıştır. Arif Hik- mefin dilencilik yaptığı, fakat hâkim — Bilmezsiniz babam ne güzel şey- huzurunda bunu itirafı gururuna ye - diremediği anlaşılmıştır. Hâkim Reşid, duruşma — sonunda üyordu. Gece yarısı, karanlık bir; n'ıçhmı_m bir hafta müddetle belediye yolda korkunç bir hayaletten ürkerek | tizmetinde çalıştırılmasına karar ver - miştir. Suçlu mahkemeden çıkınca hız- h hızlı kaplaltına doğru yürümüştür. Kaymakamlar arasında Ankara, 30 (Hususi) — Dahiliye Vekâleti kaymakamlar arasındâ bazı| mevcud siloların 100 f _(Arıuı.ıı var) 'değişiklikler yapmaktadır. KKK Z ü üA0 Si B Si Ğ a AĞ R L Güzel bir spor Müddetumumilik bu perişan adamı| Hareketi biyetile sersemleşiyor, ağız. kalaba- Sultanahmed 1 inci sulh ceza mahke - (Baş tarafı 1 inei sayfada) sabah genç sporcular dört grup halin- de Bebekten dört istikamcle hareket edeceklerdir. Birinci kol, sahilleri — takiben Ça - a gelme olarak büyük bir Marmara turu yapacaktır. İkinci kol Bebek - Gemlik, üçüncü kol Bebek - İzmit ve dördüncü kol da Be- bek - Riva - Bozhane gidip gelme se- ferlerini icra edecektir. 15 gün süre - cek olan bu seyahatte kürekçiler tak - riben 1200 mil katedeceklerdir. Yuka- rıdaki kroki takib edilecek yolları gös- termektedir. Genç sporculara muvaffakiyet te -« menni ederiz. Ali Çetinkaya Ankarada Ankara, 80 (Hususi) — Nafia Vekili Ali Çetinkaya İstanbuldan geldi, vekâlet erkânı tarafımdan karşılandı. F— Fuat Bulca Ankarada Ankara, 30 (Hususi) — Hava Kurumu Başkanı Fusd Bulca bu akşam Bursadan geldi. Kurum erkânı tarafından karşır iandı. g Silolar — K Ankara, 30 (Husust) — ei Wi - İi için tetkikler FACARER Te ait GA ee MA

Bu sayıdan diğer sayfalar: