16 Ocak 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

16 Ocak 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İkincikinun SON POSTA “ Son Posta » Nin macera romanı: 2 Doktor daha beş dakika evvel işçibaşının gözleri önünde birdenbire düşüp ölen “ifşa eden idam olunur!,, Harb sanayi casusları arasındaki mücadele leyi uzun boylu muayeneden sonra alıklaşmış gibi etrafına baktı ve: “ Şimdi mi öldü, nasıl olur? Bu adam en aşağı on gün evvel ölmüş! ,, dedi | Dünkü Kısmın hülâsası pane Çekoslovakya ve Almanya a- Bünlerde ie sanayii rekabeti başladı- teknik Breslav'daki Elektro - Pioteni, z vaya vor tüsünde hocum olan Lehii Artur Pyisowitch ile beraber Var te irtim. Şehre yakın Stanislo- Kana elvarında böyük bir fabri - Klima RYozduk. Etrafta bir çok istih - Betim yardı. Sekiz on bin nüfus içinde Yakar Türk “e harp, Elektro - Teknik Üzerin- sunaytine ald gizli tecrübeler Ya- ben haberdar değildim. Bnüygç en Profesör büroda bir pencere Miyan enin #sbrikadan çıkışını sey- Profesör ameleye ittmad ol - Ra, nkü ameleden bir çoğunun 8 olduğunu söylüyordu. Bu m - renin önünde hasta, bitkin, za- &mele geçiyordu. Profesör bunu * «Şu zavalh ölmek üzere. bak- - doktora söyliyelim de artık per Şalıştırmasınlar!» dedi. Bera - ktorun odasına gitmek üzere ko- Şıklık. Bu sırada bir amele dehşet koşarak lmdad. telefonunu kaptı, * «Doktor, çabuk 1X8 paviyo- ap Bir amele.. ünl olarak ko - var İİD öldü, Kaza deği, öldürül - MAZ. Bilmiyoruz. diye bağırdı. rel Gehşet içinde yüzüme baktı: ka demin gördüğümüz amele- 1. dedi. olduğumu bilmiyen çok azdı. f 1 by Mora, ŞİŞE, ş yy elesör henüz Asan sözünü o bitirmemişti Seden dalresinin kapısı açıldı. Asan- Yeri. a fabrikanın doktoru çıkı- Sen Ptofesör birkaç kelimeyle Ve baki üğümüz âmeleden bahsetti, Badığı ten ölen amelenin o “olup ol- Biz 4” Profesör) i de dok İ€sörle merak ettiğimiz için a tora refakat ettik. Psviyonu derhal kordon altına 1. Fakat beni lt ad, 2 çi d Ve profesörle beraber vak'a Evet, e mani olmadılar, düç , (memiştik. Koridora yüzü Md Ve başı garib bir şekilde altında kalmış olan adam de- Müz Praf&sörle birlikte gördüğü- Tefi Zi &da, Müa, taş gas Sonra etti, Fakat doktorun Ai durakladığını gör- Göz krar adamın üzerine eğil Serok larını parmağ'le iyice ara- ölünün donuk ve keymıs göz büyük bir ynıs göz | Sevizgi, dikkatle baktı, Adamı tina ye yaş Bönleğini açtı, göğsüne, sır-| Sorry gile larına baktı, ikee artan bir hayretle geri olarak Pire profesöre döndü. At-| mele bu, NA vü e — 'T; 7 a N — Pay dis, oydu doktor! — pg, Misiniz? * ee iz Yüyügü, Yüzündeki hayret daha ziy u Benim ve profagörün y taha bakıyordu. Birdenbire m Yanıt, eder gibi: aim 1$ olmiyasınız?. dedi öm müteessir olur tabiatte doktorun bu şübheli ve anda sapsarı olmuş- le? ? ti, # Zf i f/ mu? TEE; | it dedi. Hattâ “beni göstere- © de bu amelenin hasta oi- münakaşa bile ettik. İlinin sözlerini dinleme. Yanındaki işcibaşıya Sordu; alıklaşmış bir halde ydi Bir ölüye, bir bizim Yordu. Sonra aki an profesö: hay- çıkarmıştı. Zsval. bir zey vurulmuş açık kalmıştı. Bir ne SuYatına Alma elemi, ağ “m zan bu sta Doktor eğilerek işciyi|x Yalan söyle» Doktor ölünün donuk ve kaymış mediğine hiçbirimizin şübhesi yoktu. İri yarı ustabaşı, doktora nezaket merasimi- ni bile şaşırıp: — Deli misin be doktor? diye bağırdı. Herifin on gün evvel ölmüş olması için ya bizim, ya senin aklımızı kaçırmış ol- mamız lâzım!.. Zira, demin herif yürü- yordu.. sağdı.. burada yere yuvarlandığı- nı ben gözümle gördüm!.. Doktor, kendisine gayet emin, son de- rece ciddi bir haldeydi. Feci bir surette kaşlarını çatmıştı. Parmağile asabi bir halde yerde yatan amelenin gömleğini a- şağıya sıyırdı: — Ben, dedi, doktorum!. Bu adam en aşağı on gün evvel ölmüştür.. şimdi öl- müş olmasına, hele biraz evvel canlı bu- Tunmasına yoktur!, Bakınız, ölü lekeleri dediğimiz yeşil lekeler vücudü- nün aksi tarafında... Biliyorsunuz ki bir insan öldüğü zaman damarlarındaki kan ölünün yere değdiği vücud kısmına biri- kirler. Bunlar yeşil yeşil lekeler hasıl e- der.. amelede bu lekeler çoktan hasi ol- muş, hem de yere yattığı istikametin ta- mile aksi tarafında!.. Demek evvelce öbür tarafına doğru yatarak hayli müd- det ölü kalmış!. Hepimiz hayret ve dehşet içindeydik. Zira gerek profesör gerek Alman usta- başı ve getek ben doktorun on gün evvel öldüğünü söylediği adamı beş dakiks ev- vel muayene odasından çıkıp koridorda arkadaşları arasında yürürken gözleri mizle görmüştük. Haydi, profesörle ben birbirine tıpkı tıpkısına benziyen iki işciyi birbirine ka- dedi. Fakat sizin gördüğü- | rıştırarak yanılmış olalım. Fakat ustaba- şı da bizden ziyade hayrette idi. O, dok- GE, ben de aynı zamanda ce-| torun on gün evvel öldüğünü söylediği adamı oracığa yuvarlanmadan bir saniye önce gözlerile görmüştü. Profesör ölen ameleyi bir daha dikkat- le gözden geçirdikten sonra kat'iyen e- min bir halde doktora dedi ki: — Doktor! Kat'iyen eminim. bizim gördüğümüz amele buydu. Filhakika yü- xü ölü gibiydi. gâribdir ki yüzü öldük- ten sonra dahi hiç değişmemiştir. aynı! Binaenaleyh yanılmamıza imkân yoktur. Bu amele bizim gördüğümüz ameledir!.. Pek ciddi ve sert bir adam olan doktor, profesöre hiddetle şu cevabı verdi: « Affedersiniz, profesör! Sizin on gün- lük bir ün biraz evvel yaşadığına, yürüyüp gezdiğine şahadet ederek bir entrika yaptığınızı aklımdan geçirmem!.. Fakat fennin hükmü mutlaktır.. bu adam 10-15 gün evvel ölmüştür. Öldükten sonra İnsanların yürüyüp fabrikalarda &- melelik ettiklerini de hiç bilmiyorum Profesör, doktorun bu sert sözleri rine tekrar sapsarı kesilmişti. Dişleri rasındani Ze” NEOKALMIN Grip, Biş ve Diş Ağnları, Nevralji, ( Artritizm, . Romatizma gözlerine büyük bir dikkatle baktı Geçen yıl İstanb ulda 1,850,000 kişi sinemaya gitti! (Baş tarafı 1 inci sayfada) geçmemiştir. Binaenaleyh, memlekete bir sene zarfında giren filmlerin sayısı, nihayet 300 dür. — Film seyircilerinin mikdarı da, ge- tirtilen filmlerin sayısı gibi muayyen midir? — Hayır... Seyircilerin sayısı değişir. Meselâ, sinema seyircilerinin mikdarı, hiçbir yıl, geçen seneki kadar yüksek ol- mamıştır. — Rakam söyliyebüir misiniz? — Satılan biletlere nazaran, geçen bir sene zarlında sinema seyreden İstanbul- luların yekünu, 1,859,000 dir. — Seyirel mikdarının artmasi neden- dir dersiniz? — Filmlerin türkçe sözlendirilme? den? — 300 film için, bir senede memleket- ten çıkan paranın mikdarı nedir? — 350,000 lira!... Muhatabım, bariz bir teessürle ilâve etti: — Birçök kimseler, bu rakamın heybe- tine bakarak, sinemacılığı kârlı bir mes- lek sayarlar, Fakat evvelâ, size şu kadarını söyliye- — Nasıl olur?, Nasıl olur?, Nasıl olur?.. | yim ki, getirttiğimiz 200 bin liralık filmi Diye kekeliyor, hiddetinden zayıf şa- kaklarındaki damarları oynuyordu. Doktor, sonra ustabaşıya döndü: — Adliyeden memürlar gelinceye ka- dar cesed aynı halde bırakılmalıdır. son- ra morga kaldırılacak. ben râporumu il- mi kanaatim veçhile vermiye mecbu- rum!., Doktor bunu söyler söylemez hiçbiri- mizin yüzüne bakmadan asabi bir halde koridordan uzaklaştı. Biz üçümüz ölü- nün başında hayretler içinde kalmıştık. Şişman, iri yarı ustabaşı dudaklarını şi- şirerek, yerde yatmakta olan ölüye hayretle bakmakta idi. Adamcağızm gözlerinin gördüğü şeyle doktorun iddi- ası arasındal& âdelik kâ da aklı durduğu öşikârdı. Kalın ensesiti kaşıyarak yüzümüze baktı, sonra kendi kendine murıldandı: — Ya ben deli olmuşum, ya fabrikada hortlaklar da çalışıyor!... Ben gayri ihtiyari zavallı ustabaşının bu saf lâfına gülmekten kendimi mene dememiştim. Profesör hâlâ sapsarıydı. Ölüye dalgın dalgın bakarak derin dü- şüncesinden ustabaşının kalın sesle söy- lediği bu lâflar üzerine kurtulabilmiş gi- bi birdenbire silkindi. Bana:" — Deli olacağım!. dedi Gözüme mi inanayım, bu aklını kaçırmış doktora mı? Hiç on gün evvel ölmüş bir adam bizim önümüzden elini kolunu salıyarak ge çebilir mi?. Ben profesöre: — Ben de hayret içindeyim. dedim. Vekıâ ölüde de yen! bir ölü bali yok... Yahud da doktorun tesirile ben de ölüyü eski bir ölü gibi görüyorum.. Bizi hayretle dinlemekte olan ustabaşı benim bu sözüm üzerine; — Evet. evet. dedi., hattâ çok eski bir ölü olsa gerek!, Belki de Mısır Fir'avini- larından Totan Kamon'un mutuyası ame- lelik ediyor!! Hay mel'un domuz hayl.. Alman ustabaşı bu olmıyacsk iş karşı- sında işi alaya vurmaktan başka yol bu- İamıyordu. Fakat profesör, doktorun ha- kareti üzerine âdeta hâdiseyle ambale ol- muştu. Hiç gülmeden, sarılığı henüz geç- memiş yüzile yüzüme bakıyordu. Bana, İmüdhiş surette sinirlenmiş bir halde: .— Rica ederim, siz de bu amelenin bi- zim gördüğümüz amele olduğuna emin misiniz?.. diye sordu. — Kendim kadar, profesör! — O halde nasıl olur ki, doktor bu ks- İdar emniyetle bu adamın on gün evvel öldüğünü iddia eder? — Vallahi bilmiyorum! — Arkası var — memlekete sokmak için yalnız gümrük vergisi olarak tam 150 bin lira ödemek mecburiyetindeyizdir. Faraza birim #ine- ma, senede 100 bin lira hasılat yapar. Bu hasılatın 35 bin lirası vergiye gi- der. Geri kalan paranın 20 bin lirası kira bedelidir. Elektrik şirketine İki bin ve müstah- demine 4 bin lira verilir. Halbuki senede 40 film gösterilir ve yalnız bir filmin, kordelâ parası 700 lira tutar. Bu paranın yekünu da, senede 28,000 lira eder. İlân için, haftada asgari 200 lira har- camak mecburiyetindeyizdir. Bu masraf ta, ayda 800, ve senede 9600 liraya patlar. Bu masrafları cemedip te, hasılattan tarhederseniz, birinci sınif sinema işle- ten bir bedbahtın ne şartlar içinde yaşa- mak mecburiyetinde bulunduğunu Kes- tirmekte zorluk çekmezsiniz, Ne şartlar altında ezildiğimizi daha isabetle kavramanız için şunu da ilâve edeyim: Halen, Beyoğlunun en büyük sinema- larından birini işletmekte olan bir zatın son beş sene içinde uğradığı ziyan yekü- nu yüz bin lirayı geçmiştir. — En çok beğenilen fitmler hangi film- lerdir? — Beğenilen fimle, iş yapan film ara- sında fark vardır. Bizim beğendiğimiz filmler vardır ki, iş yapmamıştır. Bizim hiç beğenmediğimiz filmler vardır ki, şaşırtacak derecede tutulmuştur. Bina- enaleyh, muvaffak olmak istiyen bir si- nemaci, seçeceği filmde, münevver bir insan zevkini okşıyacak kıymetler âra- mamalı, bilâkis, halkın zevkini düşün- melidir. — Sinema #eyircilerinin hangi sınıfa mensubdur? ekseriyeti — Münevverle cahli arası... Orta ta- baka!.. — Bunlar hangi fimleri tercih yorlar? — Romantik filmleri... Zabıta filmle- rini ve bol hareketli, bol masraflı tarihi filmleri!,. — > — Türkiyede en iş sükseyi yapmışıd A gm © 60 vadeli O— — elma MEMET e a Ke — Artistlerin modaları da, kadın eş-i| adan çineme, e vablarının modaları gibi çabucak £eçi-'İ iş Bankası vw — yor. Bir sene bütün memleketi çıldırtan İ Telefon e > > isti rıyan ir, pe Mühat ve Değir. —. yi öteki sene ne arıyan çıkar, ni Ek : . e Meselâ, bir zamanlar İstanbullular |.“ Ez birbirine katan Marlen Ditrihin son dört İSTİKRAZLAR filmi, masrafını çıkaramadı. Bu söyle- al inte e İda diklerimi nazarı itibara almanız şartile,' 5 — bugün en fazla revaçta bulunan artist- 18.90 075 leri sayayım: Başta Marta Eghert gelir.' Be En pahalı filmler onun fümleridir. Ha EÇİLA Tri Onu Lorel Hardi takib eder. ——— iz — Janet Mak Donald, va Nelson Edi de See günün gözdeleri sırasındadır. | in ği Jönprömiyeler arasnda da, şimdiki| »9 9 6 balde Şarl Boyer başta, Gari Koper de| — “ onun peşinde geliyor. ! ke Eni inme ai Fakat şiddet ve sükse rekorunu tam PARALAR İon senedir, gittikçe arturarak muhafa- | — alana in 7a eden yalniz iki artist vardır: Grelo 1 Türk altını 1872. OR Garbo, ve Şarlo... i Ban#no: Os B 21 zn Garbonun her filmi, bir evvelkini bas- | | Lan edi- tırıyor. Yalnız, Garboyla Şarlo arasında büyük bir fark var: Garbo her sene bir film çevirdiği halde, şöhretini, kiymeti- ni ve pereslişkârlarını arttırıyor. Şarlo ise, bu şöhretini bir parça da, üç, dört senede bir film çevirmesine borçludur. , günün, daha doğrusu dev- rin yıldızlar kraliçesi, Greta Garbodur. — Ya en çok iş yapmış olan filmler? — On sene içinde pösterilmiş filmler arasında, muvaffakiyet ve rağbet reko. rü Norma Şerer tarafından çevrilmiş O İlan Romeo end Jülyette, ve Ramon No- İvarro tarafından çevrilmiş olan meşhus Benhür'dedir. Ben ayrılırken muhatebım gülüyor — Geçen gün, seyircilerden birisi, sen çevrilen «Güneşe Doğru» adındaki yerli filmle Benhür'ü mukayese ediyordu Seyirciler, bizim filmleri, bu şaheser- lerle' mukayese etmek O insafsızlığından kurtulamadıkça, biçare yerli filmciliği. miz, içinde bulunduğu çukura birsz daha gömülecektir. Selim Tevfik Dün akşam 3 eroinci tutuldu Dün akşam Beyoğlundaki pastahane- lerden birinde kaçakçılık biirosu memürs ları tarafından Nevzad adinda biri ero- in kullanırken ve meşhur sabıkalı Moiz de eroin satarken yakalanmıştır. Suçlu Nevzad firara da teşebbüs et- miş ise de tutulmuştur. İmdadı sıhhi oto- mobilile Beyoğlu Belediye nakledilen suçlunun midesinden eroin paketleri çıkarılmıştır. Muayenei tıbbiye neticesinde Nevzadın eski bir & roineman olduğu tesbit edilmiştir. l Suçlular yarın mahkemeye tevdi olu- nacaklardır. * Yukarıdaki vak'anın cereyan ettiği pastahanede ikinci bir eroincilik hâdi- sesi daha olmuştur. Yugoslav tebzasından Vodapinoviç ismindeki sab'ka'ı gene bir mikdar eröin, enjeksiyon takımları ve bulaşık kablarla yakalanmıştır. Vadapi- noviç tevkif edilerek istintak hâkimliği- ne tevdi olunmuştur. İstanbul Borsası kapanış fiatları 15 - 1- 1938 ÇEKLER Açılış Kapanış 628, 60, 0,794986 0,7925 | 24,025 23,555 15,1114 . 16,876 4,7010 4,695 G,oz2ö o 86,S840 342 3,4188 63,6042 o 63,5530 1,1292 1,4770 i 22,68 2,6945 İ 4,2038 4,4972 13.042. 13.607235 | 19767 19125 4.1394 oO41R5 4. 3.944 Mw. 5286 1065593 M.355 . 4,0 2,7305 2.7312 24,1075

Bu sayıdan diğer sayfalar: