21 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

21 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ğ a ayi STa SON PO Ebedi Şefin tabutu trenden indirilirken Cümhurreisinden polis memuruna kadar herk: s ağlayordu Aziz Nâşı götüren trenin güzergâhı Türk milletinin içi gibi alev alev yanan meşalelerle gündüze dönmüştü. Keskin bir ayaz altında saatlerdir bekleşen köylüler ve köylü çocukları hıçkırıklar içinde bağırışıyorlardı. “Babamız gidiyor,, n cenazesine #muharririmizden:) İzmitten akşam 21 de hareket| eden Atatürkün hususi kompozisyonu sabahleyin onu üç geçe Ankaraya var- dı. İzmitten Ankaraya kadar bütün hat boyunca mukaddes ölüye gösteri - ler. saygı ve sevgi tezahürlerini anlat- mak imkânsızdır. Yollarda gece yarısı çiseliyen yağmur ve çok keskin bir a- yaz altında yüz binlerce insan ellerin de meşaleler Atalarmı bekliyorlardı. - Eğer trenimizde büyük bir tek lâmba yanmamış olsaydı bile güzergâhta, i- * çimiz gibi alev alev yanan meşalelerin | sığı bizi karanlıktan şikâyet ettirmi - yecekti. - Bütün yurddaşlar, en kâbus lu bir gecede kendilerine mes'ud bir| gündüz yaratan Büyük Adamı gündüz aydınlığı içinde ebediyete uğurlamak istiyorlardı. İzmitten başlayarak gün ağarıncayâ kadar geçtiğimiz bütün yolda elleri meşaleli hıçkıran, saçını başını yolan, trenin arkasından: — Atam, bizi de götür, Paşam bizi bırakma! Seni unutmıytcağız! diye havkırışan yüz binlerce halka tesadüf ettik. İ Trenimiz bir tek ağaç bulunmayan kupkuru birçok arazi geçti. Fakat yo- la, Alasını selâmlamak için meşalesile dizilmemiş kalabalıksız bir kilometre arâzi parçası gözümüze İlişmedi. Me- şalesi olmayan köylüler yol kenarın - daki otları tutuşturmuşlardı. Dizlerini döven, inliyen ve sabahlara kadar a- yaz altında Atası bekiiyen halkın feryadları, hıçkırıkları 12 vagonluk trenimizin çıkardığı seslerle karışıyor, tüyler ürpertici bir ahenk husule ge- tiriyordu, refakat eden İzmitte Büyük Atanın İzmite muvasalatı ve istasyona getirilerek husus trenleri - ne konuluşu çok hazin oldu. Halk coğ- rafi vaziyeti itibarile anfiteatr şeklin- de olan şehre saf saf sıralanmış, tren hattının deniz tarafı boş bırakılmıştı. Harb gemilerinin projektörleri İzmiti nura boğmuştu. İzmit gündüz gibi de gi, gündüzün ta kendisi idi, Büyük Ö- r üstünde istasyona getirildi. Tren yoluna halkın bulunduğu taraf - tan akseden feryadlar ve hıçkırıklar bândonun çaldığı matem havasına ka - rşyor, bandodaki askerlerin gözyaş- ları borularının üzerinden akıyordu. Minimini çocukların: — Babamız gidiyor! diye haykırış - maları ve gecenin sessizliği bu levha- daki h i bir kat daha artırıyordu. Büyük Ölünün mukaddes nâşlarını taşıyacak vagon bayraklar; güller ve yeşillikler içinde idi. Vagonun arka tarafına tamamen kapanmak suretile Devlet Demiryolları Birinci İşletme -| sinin çok zarif çelengi konmuştu. Va - gön, kaların en sonuna alındı. İzmitten hareket İzmitin ihtiyar saat kulesi dokuzu vuruyordu. Hareket ettik. Lokomotifin raylarda çıkardığı hıçkıriklar, hafkın feryadlarını tamamlıyor: — Paşamız, Atatürkümüz! Tren bazı istasyonlarda bir iki da - kika tevakkuf ediyor, balk; — Atatürkümüz nerede? diye tre - nin önünde çırpınıyordu, Bu emsalsiz teessür ve ıztırab levha- ları karşısında ecnebi gazeteciler hay- retlerini ve takdirlerini gizliyememek- dedi bini bulmuş ve bir kısmını İzmit- te bırakmak mecburiyeti hâsıl olmuş- tu. Bütün halk ve köylüler başları &- çık, derin bir huşu içinde boyunları! bükük, Ebedi Şeflerini selâmliyorlar - dı. Eskişehirde Eskişehre üçü on beşte, havagazi me-| şâleleririn solgun aydınlığında Şo - pen'in matem havasile girdik. Eskişe-| hir öyle bir sükünet içinde hıçkırıyar- du ki, Büyük Atanın huzurunda bu sü- künet yüreklereparalayıcı haykırışlar- dan daha kahredici idi. Kısa bir fasıla- dan sonra yola devam ettik. Gene fer- yad, gene gözyaşı, gehe bıçkırık.. Dışarıda dehşetli bir syaz var, Pen- cereden kafamızı çıkaramıyorduk. Bu- na rağmen İstasyonlar, hat boyu, in - san kütlelerile örtülü.. Hava karardı - gındanberi böyle bekl'yorlarmış. Ankarada Ankara bir ölü evini andırıyordu. E-| times'uddan sonra trenin haykırmağa başlayan düdüğü Ankarayı yerinden sarsmıştı. Halk, otomobillerle, otobüs- lerle Gazi istasyonundan daha çok ile- rilere kadar gelmişti. Ankara... Mukaddes Hemşerisini 17- tırabm en çetin bir buhranı içinde kal- bine bastı. Trenin gara girişi esnasın - da sırtında siyah fraklar bulunan, o - muzları sarkık, yüzlerce insan kara bir deniz gibi dalgalanıyordu. Ağlamıyan bir tek insan yoktu. Retsicümhur İsmet İnönünün saraf- miş yüzü, nemli gözleri istasyonda bu- Yunanların bıçkırışları artk tztırabın haddiazamisi içinde gerilen fevkalbeşer bir kuvvetle Ankaraya kadar muka » üst etmişti. Biz de boşandık, zaten İs - tanbuldanberi gördüklerimiz karşisın- da biran bile gözyaşımız kesilmemişti ki? Trenin penceresinden görebildiğim! her insan ağlıyordu. Reisicümhurun “| dan polisine kadar... Alanın vagonu İsmet İnönünün, Meclis Reisi, Mareşal ve Heyeti Ve - kilenin tam önünde durmuştu. Saylav- lar, teşrifata dahil bütün zevat istas - yonda bulunuyor, bir piyade taburu resmi selâmı ifa ediyordu. Adedi yüzleri bulan gezeteci, fotoğ- rafçı, ve en meşhur film firmaları ne- fes almadan çalışıyorlardı. Tabut 12 generalin elleri ile ve kemali tazim ile indirilerek top arabasına kondu. Ön- de her zaman olduğu gibi O, arkasın- da gene her zaman olduğu gibi İsmet İnönü, Meclis Reisi, Mareşal, Heyeti Vekile, saylavlar, generaller ve diğer bütün karşılayıcılar olmak üzere ha - reket edildi. Stadyom, şehrin sırtları, yollar 10 binlerce halkla dolu idi. A -| tatürk Meclisin önünde inşa muazzam bir katafalka büyük bir bay- rağın altına hürmetle vazedildi. Ge - neraller ve genç sübaylar ihtiram nö - tine başladılar. Ankarapalasta misa- fir bulunan yabancı askeri heyetler balkondan Büyük Şefi uzun uzun se - lâmladılar. Ankaradaki katafalkta Ankaranın katafalkı cidden muhte- şem ve heybetli idi. Dört yüksek sütun- la tesbit edilen ve geniş bir yer işgal eden yeşillikler fçindeki katafalk bir mabedi andırmakta ve 12 yerinden a - levler fışkırmaktadır. 12,30 da başta Refsicümhur olmak Üzere Ankaranın Onu tavaf, başladı. İsmet İnönü de gözyaşları içinde Onun te idiler. Başlarını sallayarak: — Böyle millet görülmemiştir! di * yorlardı. Ğ Her istasyon birer çelenk Kazırla - mnştı. Fakat bunların hiçbirisini alma- ğa imkân yoktu. Çünkü çelenklerin &- yüksek huzurunda saygı ile eğildi. Ve bunu bütün Ankaranın resmi tazimi takib etti, Yağmur Saat 18,30 da yağmur başladı. Buna idini yeni baştan yaratan Adamın önün-| vemet eden sinirlerimizi büsbütün alt-| şı rağmen halkın ve gençliğin geçişi sek- teye uğramış değildir. Size bu tafsilâtı telefonla verdiğim gecenin şu ilerlemiş saatinde dahi halk, akın akın büyük inlizam içinde, lâkin en taş kalbii- leri kör edecek bir levha halinde ken - den geçmekte, ağlamakta, ağlamakta- dır. Bütün Ankara Büyük Milli kah- ramanı, Hemşerisini içi kan ağlayarak tavaf ediyor. Yarınki muazzam cena ze merasimini görmek için ta gece ya-| sokaklar dolmağa başlamış - ün Ankara ayaktadır. Nusrat Safa Coşkun Sabaha kadar | Ankara 20 (A.A.) — Her şeyi silen ve örten gecenin karanlığı içinde ka - tafalkın üstünde altı meşale yanıyor ve Atatürkün tabutu üzerine gölgelerle karışık ziyalar düşüyor. Zafer anıtı önünde yanan ve Onun kurduğu Partinin Halk Partisinin, ak tı prensipinin remzi olan altı meşale, başıucunda fki general, ki sübay ve iki erin rasimei ihtiramı ifa etmekte bu el Yunduğu katafalka giden yolu aydınla- tıyor, Sabahtanberi bu büyük mateme iş - tirak eder gibi kapalı ve kasvetli geç- mekte olan hava, saat 4 tenberi yağ - mura çevrilmiş olmasına ve devamlı bir halde yağmakta bulunmasına rağ- men halk sabahın ilk saatlerine kadar skın akın Bü Şefin tabutu önün - de tazim geçidine devam etmiştir. En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün Ankara, en büyük evlâdına kar- içten duyduğu acıyı, Onun tabutu önünden geçerken gösterdiği sükün ve vakar Içinde tazim ile izhar eylemekte idi. Gecenin sükütu içinde yalniz, yalniz, bir hışırtı duyuluyor, geçen © binlerce, binlerce halkın ayak sesi. General Metaksas Büyük Ölünün tabutu önünde ağladı Cümhurreisi İnönü dün Başvekil Metaksası kabul buyurdu Ankara 20 (Hususi) — Yunan Baş- vekili Genera! Metaksas şehrimize gel- dikten sonra gardan doğruca katafal - kın önüne geldi. Atatürkün huzurun - da tazimle eğildi. Ve Büyük Ölünün) önünde gözyaşları döktü. Ecnebi devlet reislerinin çelenkleri müzeye konuluyor Ankara 20 (Hususi) — Ecnebi dev- let reisleri ve hükümetleri namına ge- len çelenkler yarınki merasimde mü - zeye konacaktır, Ankara 20 (A.A.) — Relsicümhur İr- met İnönü bugün kendilerini (ziyarete gelen Ekselans Metaksası kabul etmiş ve uzun müddet görüşmüştür. ILÂN Devlet Demiryolları ve Limanları İş- letme Müdürlüğünden: Sıvas « Erzurum hattının işletmeye açık bulunan Kemah istasyonundan sonraki Alpdumanlı ve Erzincan istasyonlarının 23.11.938 tari. | hınden itibaren yolcu ve her türlü eşya nakliyatına açılacağı ve halen Çetinka. Ya - Kemah arasında işliyen muhtelii trenlerin günlerinde hiç bir değişiklik yapılmıyarak Erzincana kadar devam et. tirileceği sayın halka ilân olunur, Ankara ağlıyor Katafalkın önünde akan bir insan kalabalığı değil, bir elem selidir Yazan: E. Ekrem Talu Ankara, 20 (Telefo Ankarâda kaç gündür mutad m. viliğini ve berraklığını muha &len gökyüzü birden bulutlan güneş gizlenmiş, tabiat iyiden iyi- ye sonbahar kisvesine bürünmüş « tü. Sabah saat sekizden itibören asker ve zabıta kuvvetlerinin geç- tikleri yolların tenhalığında ve 15- sızlığında yurdun büyük matemi olanca derinliği ile beliriyor, bom- beş gibi duran şehirde sanki meleği dolaşıyordu. Büyük ünitor- | malı zabitler, siyah elbiseli silin - dir şapkalı siviller. bazan tek tük, bazan da wfak ufak gruplar halin - de Ebedi Şefi bu son gelişinde kar- şılamak için yer aramağa gıdiyor- lar. Millet Meclisi âzaları kâmilen istasyonda.. intizarların en elimi i- le muztarib.. bekliyorlar, Tren ağır ağır geliyor. Yaklaşiyor.. Muazzez ölü sandukasının içinde yere indi- riliyor. tazim merasiminin Ifasını müteakib yola çıkan mevkip onun sağlığında çiftliğine gitmek için sık sık geçtiği bu yolda bazin ve s8s- siz bir yürüyüşle Meclisin önünde hazırlanan katafalka doğru wlerli - yer. Muhterem sandukayı taşıyan top arabasının hemen © arkasında, Retsicümhur İsmet İnönü müces - sem bir fazilet, hamiyet ve vefa timsali, elemli olduğu nisbetle va. kur, muazzez varlığı ile tek olarak ilerliyor. . Tabut, katafalkın üzerine kon - du. Orada Şanlı Türk Sancağının gölgesinde yarın sabaha kadar, As tetürk, Etnografya müzesindeki mu vakkat istirahatgâhına çekilmeden evvel, çok sevdiği milleti ile veda- laşacak.. Şimdi onun başı ucunda fki general, iki şübay, iki de er şe- ref nöbeti bekliyorlar. ve halk ba- zin hazin, bu ulvi, omühib fakat heyhat ki pek elim manzaranın ö- nünden hüşü ile geçmeğe başlıyor. Bir aralık yaşlı nâzarlarım ora- ya takılıyor. Mustafa Kemal şim - di uyanacak, kalkacak, o ve selâm bekliyormuş gibi "Türk ordusunun başarıcı 48 refli mümessillerine kumanda ede- cek san deyhat! Etrafı dolduran yığın * lerin birer zafer iklik ol- madığı, ölüm denilen feci hakikat Je karşı karşıya (o bulunduğumuz muhakkak. Benim içimde yaşs - yan Atatürkle şu karşıda heybetli tabutun içinde yatan en büyük in- san şübhesiz ki birdir. O halde?! Halk, mukaddes ölünün huzu * rundan mütemadiyen geçiyor. Bu bir insan kalabalığı değil, bir elem seliğir, Şahsiyetler silin - miş, mâdum olmuş, sade ruhlar ve yalnız Onunla dölu, Onun cranını tatmağa başlamış, ruhlar ve kalblerdir. Geçenler bazan sessiz, yetimli « ğini sezdirmemeğe çalışan, elemini hıçkırıklarını bağrından sızan kan lara katan bir kafile, Bazan da ele- minin şiddetine dayanamayıp co - şan, ıztırabını, hicranını haykıran biçaregân silsilesi... Akıyor akıyor, bütün gün aktı, Bütün gece sabah& kadar akacak. «Atam, gerçek sen öldün mü?» Bu feryad bir genç kız bağırın- dân kopmuştur. Türk yavrusu fe- leğin bu derece zulmüne inanamır yor, ne yapsın? Mazürdur. «Paşacığım bizi nasıl bıraktın?» Bu da bir ihtiyarın ümidsiz te- lehhüfüdür. Atanın nuru onun so dem hayatını aydınlatan, ısıtan gü“ neşti, Elem seri akıyor durmadan. Gece çökmeğe başlıyor. Kor “ kunç, karanlık bir gece... Ankara- sını O böyle gecelere alıştırma * miştı. Kalafalkın dört bir tarafın- da yanan meş'aleler (o de göklere yükselen alelâde alev değildir, o0- ların içinde bütün bir milletin hi€- Tan öteşi yanıyor... E, Ekrem Talu 16 yıl önce gene böyle bir pazartesi günü idi Yazan: Mecdi Sayman Ankara 20 (Telefonla) — Yarın O- nu nasıl gölüreceğiz? Onun mütebes- sim, vefalı, mehabetli yüzüne alışmış ihtiyar kale, Bozkırın ona inkıyad e - den ve münisleşen tabiati Onu yarın nasıl teşyi edecek? 19 yıldır Onu bağrında saklayan Ankara Onun kaç defa tahassürile sarsılmış, her ayrılık biraz uzadıkça istasyon caddesine teveccüh eden na - zarlar Onun dön ü sabırsızlıkla beklemişti, 16 yil evvelki Ankarayı hatırlayınız. İzmir ve Bursanın istirdadından sonra Akdeniz Mustafa Kemalin ordularının zafer teranelerile dalgalanıyorken, 2 teşrinievvel 1922 de gene bir pazarte- si günü Başkumandanın Ankaraya dö- nüşü, Onun halkettiği Ankaranın ya- şadığı en canlı günlerden birini teşkil etmez mi? Kaldırım taşları yerlerin - den fırlamış, viran sokaklar direklere takılmış, gaz lâmbalı teneke fenerler, uvaları dökülmtş perakende evler, yı- kık duvarlar, yeşil nedir bilmiyen, tozdan, çamurdan kurtulmıyan bir se- hir. O, henüz bir ay evvel Dumlupınarda 4d!, Mütevazi bir çadırdan veya basit bir köy evinden sansar yakalı kürküne sarılmış, tarihe zafer destanlarını yeni hazırlamıştı, O, üç hafta evvel İzmi de idi ve oradan güvendiği necib mil- letine: «Bu bilyük zafer senin eserin - dir.» diyerek şanlı ordusunun selâmı- nı gönderiyordu. Ve nihayet derin ta- bassürler ve sabırsızlıklarla geçen gün- lerden sonra bir pazartesi günü mu » zafter Başkumandan Onu karşılamak için fakir bir geli karaya dönmüş nlar mahdud, kadar süslenen A? « Vama ve İM” fakat gönüller şepik Onun elile açılan yeni ve mes'ud inen bü; ve tamdı. O, tıpkı bi gibi gene ayni yerde, Ankaranın top Tağına ayak basmıştı. Birkaç hayra beş, on çam dalı, halılar, fotoğraf çeveleri ve kır çiçeklerile kapli basit zafer taklarının altından ve # un arasından geçerek, alk ya yarak Büyük Millet Meclisi 5 sma (şimdi Parti umumi merkez Pİ nesi) yürüyerek gelmişti. Üzerini Mareşal üniformâsı vardı. Kalpağı a, İinde tutuyordu. Altın rengi (o sa cebhede yürd güneşinin altında © bir yanıklık kapan iradeli yüzünün agi ifadesini canlandırıyordu. o Yarst harikanın, meydana koyduğu mud nin harikulâdeliğini duymuş bir İl ye dan ziyade, tarihteki müebbed siri kazanmış bir tasvir kadar meha* ve sakindi... , Kim derdi ki, ayni istasyon omideğ milli kahramanın nice güzel günl > paylaşmış olan bu manalı cadde vi gün Onü bir top arabası ürerinde Bİ ihtişamla, sonsuz bir hürmetle i telâfisi imkânsız bir ye'is ve elem "© ; vası İçinde geçiyor görecek? an * Kim derdi ki, muzaffer Başkum” danı 16 yıl evvel bir pazartesi günü vinç çığlıkları arasında ağuşuna * 0 4 bu şehir karşı sırtlarda akisler ural dıran tek hıçkırık halinde ağlaYi gf Kim öardi ki, O eşsiz insanın yg bir gün duracak da yurdun kalbi mezar olacak. Mecdi ç

Bu sayıdan diğer sayfalar: