26 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

26 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

” “Son Posta,, nın Hikâyesi I AA ABLAM VE BEN | llm. Fazan : iıı gilede ımıdııcnı etrafındakilere | ırbam eden bir fedal bulunurmuş der - ler; bunu yakından tecrübe ederek an- ladım. Bizim ailede de, en ufak mesele- yolduğu gibi en büyük vesilelerde le kendi menfaatini gözönünde tutma - g kendisini ailesi uğruna feda eden be- — Hayır; «benim>» derken şimdi içimde bir isyan var; ebendim» demek is- üm; çünkü artık bu sefer mukave - etmeğe, kendi saadetimi bir aslan müdafasa etmeğe kat'iyen azmettim. ümde Jik defa olarak «herkesten ev- ben varım» diyeceğim, bu meselede 8 ablamla çarpışacağım... Fakat bu derece hodb'n olabileceğini ta- tr etmek içimi öyle derinden deri - Be sızlatıyor ve açıtıyor ki... blamla, çacukluğumuzdanberi huy -| taban tabana zıddir. O, tıpkı ba- a benzermiş; bense annemin küçül- ,bir nümunesiyim. Babamı hiç tanı - ayorum; ben iki aylık bir bebekken o yaya gözlerini kapamış. Zavallı anne- | siğim örmmrü oldukça onun hatırasına sa - kalarak çocuklarını en yüksek ailele- e yakışacak bir tarzda terbiye etmek için tün gençliğini ve güzelliğini feda et - n bir saniye tereddüd etmemiş. — Ablamla benim aramda tem beş yaş lark var. Ben on iki yaşında bir çocukken, on yedi yaşınm bütün parlaklığile ri kamaştırıyordu. Evet, gözleri ka- du; çünkü onun güzelliği, ba- 4 gibi, göze ve sinirlere hitab eden güzellikmiş derler. Anneminkisi ise yalandan tevazu göstereyim? An- | n bahsederken kendimi düşünüyo- | » dâha ziyade kalbe sokulan munis, çekingen, fakat zaman geçtikçe insanı da- Xa ziyade saran bir güzellik. Ablam birisz'ne yalvarmak istedi mi üne öyle bir mana veriyor ki, is - ği şeyi reddedebilmek için insanın ulbinin üstümde bir taş olmalı... Çok de- & anhemin ona: — Bana tböyle bakma... dediğini duy - am. Zavallı anacığım, kızının gözlerin- e, kaybettiği kocasının bakışlarını bu - olmalı... $ ve hodbin ablamın macerası, için çok basit; fakat benim için On sekiz yaşında iken, işsiz güçsüz, fa- kafasının arkâasmda binbir macera ı taşıyan güzel yüzlü bir salon a- una gönül verdi ve annemin bütün ve tehdidlerine rağmen onunla ev: Kararında israr etti. innem evvelâ cna ya'nız babamın ken 'akaf nedense Hafızla bir türlü uy- | up gelemedikti İşte.. En sonunda ge- n gün Sultanselimden Fatihe — bizim Gülsüm hanıma gittimdi. Oldu — olacak m, oradan da tramvayla n, babanı göremedim amımna Daver - ! gördüm. Köşkü o sağlık verdi. Süleyman, kasketi olinde, ana- bu talâkatine yalnız başle tasdik leri yaparak karışıyordu. Zaten a- gının zıddına pek az konuşan bir a - . Maamafih o da araya, Neclâ ile u!zxf eden bir cümle sıkıştırdı ve eyi de kendilerine tanıttıktan son- *lı.eledçn rıhtıma çıkabildik. ülşen dadı, şmdi, şaşkın şaşkın et- bakınıyor ve büsbütün başka bir oşkunlukla: y z Ayol burası ne kadar değişmiş!.. - Diyordu. Hafız da: —— Tabif değil mi, anne!.. Otuz yıldır smişsin ki... Ondan sonra yeni iske. ınphhr rıhtım. yaptılar! Hafızın bu otuz yı! evve. ed'şi, dadıya, Beyazıd sahaf- lan merhum kocasile benim büyük bım n sağlığına ve Meşrutiyetten iki l evvele aid bir . tarihi Çarşıya | disine bıraktığı bir iradı cihaz olarak ve- İrecekti. Fakat sonradan onun ricalarına dayanamıyarak kendi babasından kalan (bir evi de verdi. Ben o zaman on üç ya - şında idim; annemi çok sevdiğim için e- nun göz yaşlarına tahamımül edemiyor ve ablamın evlenmesine sevinemiyordum. Ablam evlenir evlenmez kocasile beraber Avrupaya seyahate çıktı. Tam beş ay o - rada kaldılar. İlk zamanları anneme pek seyrek mektub gel'yordu; sonradan ha - berler sıklaştı: nlihayet bir gün bir tel « grafla annemden para istediler, Enişte bey Monlekarloda kumar oynamış ve kaybetmiş imiş. İşte benim fedakârlığım 6 — zaman başladı. Annem'n göz yaşlarına dayana- mıyarak paravı göndermesini rica ettim. Zavallı anneciğ'm: — Senin hisseni veriyorum; -bundan |haberin var rm kızım? diye sorduğu za« man da: — Ta vazivel bele ettim. O günden sonra, hodbin ve kalbsiz &b- Tam, kâh hastalık, kâh bir ameliyat, ba - zan da İstanbırla avdet icin bilet parası olarak annemden para cekmekte devam etti. Öyle bir vazivete düşmüştük ki,; üc sena icinde elim'ade avucumuzda — ne varsa hepsi ablama gönderildi ve biz. dededen kalma ve yirmi senedenberi ©- yak bazılmımmıs olan İcerenköwündeki bu köşke neakletmeğe mecbur kaldik. Bereket versin ki bu müddet zarfın - da ben liseyi bit'rmiş, diplomamı almış - tım. Yoksa tahsilim yarıda kalsaydı, büs bütün üzülecek ve teselli kabul etmiye- cek derecede meyus olacaktım. Etenköyünde annemle münzevi dene - cek bir hayat yasıyor, felâketimiz! kim ablamı orada öyle müşkül bir bırakamayız, cevab'le muka - maktan çekiniyorduk. Hattâ, gec'nme - kalardan birinde bir iş bulmağa teşebbüs etmek istedim amma, husust havatımız - buna da mâni oldu. Hayatım büyük bahçemizle — istasyon binası arasında gecmeğe baslamıştı. Sant- lerce evde kitablarım ve piyanomla meş- gul olduktan sonra elime bir iş alıp bah- çeye çıkıyor, bir müddet te orada uğra - fiyor. akşam serinliğinde de, civarda ta- mdiğim aile kızlarile birlikte istasyona gidiyordum. ”İşte <0 »nu bir akşam gezintisi esna » sında istasyonda görtdüm ve bir arkada- İşımın ağabeysi olduğunu öğrendim. O igünden sonra da annemle yan yana ge - yan bütün uile hayatı gibi, büyük baba - min o senenin yazında Adada bir köşk tuttuğunu ve çok eğlenceli bir mevsim geçirildiğini de Sadan halamdan tafsilâ- tile öğrerm'etim. Bu sebebden, şimdi, |Gülşen dadı, hem efendisi olan büyük ba bamın, hem kvctm Abdi Efendinin mate- minı tazelemefr kalkarsa hiç şüphesiz yenı baştan göz yaşlarile coşacaktı. İyisi mi bir an evvel bunları köşke götürmeli, bılhassa mendilini ağzına tutarak gülme- mek için kend'sini zorlıyan şu Neziheye bir kömedi sevrettirmemeli idim. Meydandan, kargıdaki arabacılardan bitine işaret ett'm. Gülşen dadı arabaya binerken: zamanlar! Diye söyleniyordu. Bundan sonra arabada uzur. müddet sustu ve Kadıvoran yokuşuna doğru ko- şan arabanın gitt'ği istikamette uzaktaki çamlıklara baktı, baktı. Anlaşılan, otuz yıl evvelki Ada safasının hatıralarını kendi zihninde kalan eski ismile Hristos tepesinin ufuktaki bu yemyeşil, geniş çamlık kavsinde arıyordu. l Köşte bir hazırlık!.. hıtıld.h. Ne var?.. Akşama bütün bu ziyafet ki-| adam.. fakat karınca kadar da manalı de- bir hazırtık!.. jEsasen ben saadet denizinde seye göstermemek için sık sık sokağda vtka | mize yardımım dokunabilir ümldile ban-| ” dan harice bir şey sızar korkuslle annem | .Üç güne, kalmaz onu kendime bağlarım | Muazzez Tahsin Berkand #WEEBlllİR çen sessiz hayatımızda büyük bir değişik- | lik oldu. Arkadaşım Necmiyenin ailesi | sık sık bizi ziyarete gelmeğe başladılar; Refik te onlara refakat ediyordu. Hayatım birdenbire bir saadet havasile canlanıvermişti; artık Refikle mes'ud o - lacağıma, bütün ömrümü onunla bera - ber geçireceğime emindim ve kendimi bu sevincin tatlı ve ısıtıcı hülyasına bırakı- yordum. O sırada hiç beklenilmiyen bir vak'a oldu: Eniştem öldü; ablam dul kaldı ve Ona karşı son bir fedakârlıkta buluna - |rak annemin bana cihaz parası olarak İsaktadığı bi aç yüz İlradan bir kısmını alarak ona görderdim. Fakat Insanlar 'çinde ne kadar kötüle-| ri varmış! Kendi kanımdan olan, anne -| me anne diyen birisinin bana karşı bu r düşmanlık yapabilece- savvur edebilirdim? “Ablöm geli gelmet yaşayışmızda bür yük bir değişiklik yaptı: O güne kadar Takirane denecek kadar muktesid ve sa- niz halde o, üzün - tüsünü ve felâketini ileri sürerek kendi - sini avutmak için yeni ahbablar bulmu- |- Ba, onlarla poker ve briç parlileri yap - mağa başladı. Buna da ses çıkarmıyorduk. yüzerken bunları pek rkedecek halde de değil. dim. Lâkin bir debsetle acıldı: Bütün yaptığım fedakâr- lıklara rağmen ablamın beni sevmedii ni ve gene sadece kend'sini düşindüdtünü anladım. Aman Yarabbi, o sahneyi düi - ândükce hâlâ tüylerim ürperiyor. vü - cüdüm diken diken oluyor. Ablamın Refik hakkında inceden in -| | ceye tetkikler yaptığını görmüs, fekat d, havatından macera geçmiş bir kar- | desin kendinden kücük bir kız kardes' - adeti için vrpıhn incelemeler zan- n heede otururken — Vee'he, Relk 'ze'*r'n bir ıdumlnr: halbuk! sen, simdi. olduğu, gibi gakin bir | ömür sürmekte devam edeb'lirsin, bu - nun İçin onunla ben evlenmete nivet ettim; onun servetinden ben ist'fade ede- | ceğim. Hayretten ağrım açık kalmıştı. Ken « dimi biraz toplayınca yüzüne baktım. — Fakat ben onu seviyorum abla... de- dim. — Adam sen de, unutursun.. — Refik te beni seviyor. — Erkekler sevmek nedir bilmerzler. mezler, Demindenberi, bahçede, büyük gamın altında orurmuş, bir faraftan kar- şımdaki Hafıza bakıyorum, bir taraftan da mutfaktaki eşçı badinla ik. hizmetçi » nn telâşına... İki kız daha öğle sofrasını henüz — ortadan — kaldirinca — İki üç kere yokuş aşajğlı iskeleye koştular ve her defasında — lklim — tıklım — bakkal- dan. zerzevatçıdan, manavdan — dol - durdukları — kocaman — filelerile, yor- gun, — soluk soluğa döndüler. — Âdetim değil, evde kimseye geleni, gideni sor - mam. Fokat bu defa merak - ediyorum, birazdan bu hazırlığın kime yapıldığını halama soracağtım. Halamla Gülşen dadı, içeride kim bilir hangi eski katıraları anıyorlar! Benim |hisseme de Hafız düştü Fakat zavallı- nın tüy kadar ağırlığı var. Bir şey ao - rersan cevab verir, sormazsın binde bir ağzından bir kelime çıkarır. Zaten şim- di, tahta peykenin köşesinde eğilmiş, veed içinde evradımı okuyor. Ben bildim”| Bileli vanından ayırmadığı bu küçük, ye- şil Divan cildi mukaddes kitab onun bü- tün dünyasıdır. Onu başka hıç bir şey a- lâkadar etimez. Ne anasının eski zaman hikâyeleri Jle Zümrütanka masalları, ne Şadan halamın maşlahlı, konak âarabalı geçmiş devirle peri ve büyü merakı, ne de babamın şakaları onu hülyasından a- yırır. Elini, arasıra, burnu 1lo kedi bi - Yyığı gibi üç dört telli üst dudağı arasın - dan geçirerek ve biraz miyop gözlerini küçülüerek insana saf bir çocuk bakışile bakar, sonra gülümser ve bazan sadece «Evet'» der. Zaten hayır kelimesi onun lüzatinde yoktur. Karıncayı incitmez bir Tornacı alınacaktır. Askeri Fabrikalar “Umum Müdürlüğündan : Kırıkkalede istihdam edilmek üzere tornacı alınacaktır. Fabrikalarımıza gir - mek istiyenlerden İstanbuldakilerin Zeytinburnu fabrikasına, İzmirdekilerin İzmir silâh fabrikasına vesair yerdekilerin de Umum Müdürkiğe müracaatları, «9354 Baş, Dış, ivezle, Urıp, Komatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İstanbula avdet için bizden para istedi. - - İcabında günde 3 kaşe alnabilir. - KERİ İihri Jerfik Kardeş Otomobil ve makinist OKULU Taksim - Siadyom. Telefon: 42508 Şotörlere yeni ders devresi 11 İkincikâ - Bun 920 da başlıyı Tahsil müddeti 3 aydır. Motür ve otomobll teorisi, montaj dersleri, direksiyon talimlerile beraber — 50 firadır. Kayıd mmuüamelesine ar. Anadoludan geen Ööğrenlcilerin okulu biti- rinciye zadaı İstanbuldaki masrafları okul ücretlerile beraber 125 lirayı göçmez. Mek- tobin program ve talimatnamesini isteyiniz. Amatör ehliyetnamesi rlacaklar her zaman kabul olunui. ——— z ben. Esasen beş haftadanberi, yanl ilk geldiğim gündenberi onun bana — nasil bakt görmüyor musun? Sen toy bir cocuksun kızım, benimee elimde binbir a. ğim Kolb'm büyük bir acıyla titredi ve yal. vardım: : çocukluğumdanberi e- on paramı 3'dın, ben' istediğim gibi okumaktan, istediğim gibi sevmekten menett'n, Burün talih, belki de sana kar- ıfım büyük fedakârlıklara mükâ- rak, karsıma sevebileceğim bir de- ; bu sefer de onu elim - şarak beni öldürme; ben sgenin gibi değ'lim; sen düha kocan öleli bir kar ay olduğu halde kendini başka bir erkeğin kolları arosına atmağa hazırla - nıvorsun, Bönse Refiğ! kaybedersem bir daha k'mseyi sevemem; köşemde otura - Peak tein-idin erir, Slürüm, Aktım hain bir gülüşle güldü: — Edebivat yapma kızım; ben böyle sörlerden anlemam. Bana para Jâzım, o- nu Rofikte buldum, alacağım, İste 0 dakikada bana bir şey oldu. E- Bhden vavrusu alıman bir kaplan gibi vahsileci kudurdum ve ömrümde ilk def> alar: jdde'le onz doğrüu yürüdüm: — Alcuk kadin.. yılan... Çekil git ar - tık. veni daha fazla besleinek istemiyo - rüz. Bunu beklemiyordu galfba, afalladı; fa. t kend'ni topl. hiç değilse insanın ayağına sa - elir, hiç Geğilse önü büker, örselersiniz. Halız Süleymanı ise dövseniz sesi çık - maz, Hösıli evliya müharek!. Şimdi o, evradını okürken ben defteri. me bu satırları karalıyordum. Ö, okuya ©-|(TESINİ, © Ygöz Va: kuya cennetl'k oluyör, fakat ben hangi ce|şünü dağıttı? We: hennemin kapısındayı! Cehennem, iç:min sıkıntısı.. den kurtulamıyacak mıyım? * Hayvret” Hiç te aklıma gelmedi idi. Me- ğer akşama hazırlanan ziyafe', Namık Beyler için öeğil mi imiş! Babamla an- nem, Şadan halamın ısrarı ile geçen gün, komşu hotırı savzrak geçirdiği rahatsız. lık için Namık Beye geçmiş olsuna git- mişler ertesi saboh ben tepelerde dola - şirken Namik Beyin karısı ile kızı da bi- ze gelmişler! O gün nasılsa eniştem de evde imiş onunla da tanışmışlar! Hattâ halamın r:vayetine bakılırsa, eniştem Na- mık Beyi yeni bir seromla da tedavi ede- cekmiş, o zaman bir daha hiç baygınlık, tıkanıklık filân gelmezmiş! Doğrusu, ken- 81 hesabıma, bizim bakteriyolog eniştenin böyle birdenbire dehiliye ve asabiye mü. tehassısı kesilişine hiç te hayret etme - dim., Namık Beyin güzel karısı, korka - rım, Ki ona muvakkat ta olsa #htisasını değiştirtecek! Ah, ah, bilirim, ne kurd - dür o... Fakat bizım evdekilerin bu kör- lüğü yok mu.. hele ablamın!... Yalnız gu- nu anlıyamadım, bu geceki Ziyafeti iİlk düşünen eniştem mi, yoksa babam mı?.. Halam da büyle misafir ağırlamaktan pek hoşlanır amma.. kendisi bana sadece: €« Biz burada köşk sahibiyiz, artık yerli sayıhrız, onlarsa kitacı.. ilk defs yemeğe çağırmak bize düşer!» dedi, Allah Allah! Bu derd- —0 — — Kendi evimden beni kovamazsın sen... Cevab verecektim, sesim boğazımda tıkandı, iki adım ileride annemi görmüş tüm Ablam muzaffer ve mağrur bir tavırla ona döndü: Küçük hanım beni evden kovuyor... Gedi. Fakat annem d- bu defa onun hilesine kapılmamağa azmetmiş olacak ki, göz yaşlarile dolu bir sesle ve ona bakmadan şu sözleri söyledi Hakkı var Vecihenin. Sen, yalnız kendi saadetini düşünen hodb'n bir kıx - sın Selma ve bu defa, o istese ve razı öle sa da kendisini sana feda etmesine ben mâni olacağım, Ablam yarın evden Bidiyor; izzeti nef- sine vurulan bu darbeden dolayı hiç ol « mözsa bir ây yanumıza uğramaz; o müd- det zarfında mutlaka, mutlaka Refikle evlenecağim. İçimde, aşkımı müdafaa et- mek için her şeyi yapmağa hazırlanan Azimkâr ve metin bir duygu var ve bu duvgunun sıcaklığı bütün varlığımı tatlı tatlı isitiyor. YARINKİ NÜSMAMIZDA: Uğursuz tesadüfler Yazan; İnci Özkurt . yemeğe çapırmadan komşuluk ola- mazmış gibi... Ha, bir de car:mı sıkan, o iki ruhlu sarışm kızı tekrar görmeğe mecbur o « huşum... Artık tru görmek istemiyorum. Sanki niçin hayal'mdeki © romantik çeh- bana ilk görünü » n bu sabat Neclâ ile Nezihenin kahkahalarımı laklid etti?  şıklar Yolundaki iık hayali onun Meryem çehresine dâha fazla Yokişmiyor mü idi? Dba geldiler, Çaresiz, aşağıya inmeliyim. Halbuki ben, bir Tâhxa, katşıdaki boş o * dalardan birinin talkonuna çıkmağı ve gn. durgun sulera karşı, uzakta, Ki- arkasında hatan güneşi seyret * meği ne kadar mesafır ağırlamağa tercih ederdm... yahud. kendi odamın balko - nundan, akşam hüzniis esmerleşmiş garib çamlıklar arasında Âç:klar Yelunun naz- h kıyrılışını seyretmeği... Halbuki şimdi, aşağıda, gölge dolan sa- londa clekirikleri yakacaklar, babam radyonun kaşımdaki koltuğuna geçecek. misalirler kurşıkı divana — kurulacaklar, halam şişman vücudünü pufla yer min- derine serecek, annem Neclâ ile yeni dike tirdikleri tuvalellerini giymiş oturacak - lar. İht'mal Namık Beyin garışın kızı dâ Neclânın yanına sokulscak. onun neş'e* sinden neş'elenmek için! Hele enişteme eminim, şezlongunu her zamanki yerin” den çekip NWarrık Beye yakın ölmak ba- hanesile divana yaklaştıracak. hakikatt€ ise yalnız karısına yakın olmak için! BU - arada Daver ağabeyim, pek meraklı ol * duğu ve bindehir ikranı ettiği yaldızlı 6i- garalarını m.safirler şerefine ortaya ÇI * karacak! « (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: