12 Haziran 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

12 Haziran 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Güzel en bilen cazibeli bir ti ayal ? inânır ve tesir altında kala. * yi düzeltebileri i İhsan ii FE ref âI ş samimi olan bir tip İİ: 1 2d, di 2 gu z sz İİ ği 3, 9 i MM Ela d Pe * Seven bir genç vip Hİ EL fi 7 .eP ii /fi Hi / İİ reyanlarına ANL Wİ CN > Zal | Muvaffak olamaması için henüz sebeb yoktur Ankaradan Çe tinkaya. - hayatta muvaffak olup 0 « lamıyacağını soru, yor: Henüz hayata « tılmadan şüphe ve korku taşımak ye, | rinde bir hareket değildir. e Okuma çağında olanların ise muvaffak olamamaları için sebeb yok. tur. * Kuvvetli tutmak ve caymamak şartile Divrikten Fa. ruk, tutuğu işi başarıp başaramı, ıcağını soruyor: Tutulan işlerda (© raslanan zorluk. larla uğraşmak ve bıkmamak en kısa saşarma yoludur. * Anlaşmağı tercih eden bir tip İzmitten Ş.Öz türk, karakterini soruyor: Serbes! tavırla- rına ve açık k> nuşmasını rağmen mücadeleye yanaş maz, anlaşmağı tercih eder, Baş- kalarının işlerini takib etmek ve hayırlı tavassutlarda bulunmaktan hez | duyar. Canı tatlıdır. Tehlike ve verecek şeylere uzak Kalır, * Fazla kafa yormıyacak işlerde Edirneden L. G, M., hangi meslekte l muvaffak olacağı. MW soruyor; fikri zi. İlmi ve mesleklerden yade idari işlerde daha çok muvaf fak olabilir. “> * Şair doğmak gerektir Ankaradan Tur. gud Dağistan, şair ve muvaffak olup olamıyacağım 40. TuYOr: Şir Oo yazmakla şair olmak arasın. daki farkları da gözeterekten oObü hevesini şiir heye. canlarile tak etmesi lâzımdır. * Süslü ve giyinmeği seven bir tip Antülyadan Zey meb Şen, körakte, rini soruyor; Süslü ve şık gez. mekten, moda ce, ay maktan hazzeder, Kendisine yakı . şacağı söylenen eşyayı almakta is. tical eder. Başka » larının giyinişlerile meşgul olursa da is. tihza vesilesi yapmaz. Üzüntülere kat. lanmak niyetinde olmadığından kederli hâdiselerden uzaklaşmağa ve neş'esini muhafazaya çalışır. Son Posta Fotograf tahlili kuponu * İrafındaki her şey onu bu ince zarar | Hikâye: Bir temmuz yecesi (Baştarafı 12 nci sayfada) Çiçeklerin ından geçerek o bahçenin ağaçlarla örtülü kısmına doğru uzanan ince yol ay ışığile gündüz gibi aydınlan » muştı. Sadi birçok yazlarını burada geçir. miş olduğu halde bu kadar güzel bir ge- cey's henüz ilk defa karşılaşıyormuş gi- bi heyecan içindeydi ve kalbinde çılgın duyguların yavaş yavaş uyandıklarını hissediyordu. Bu dekor içinde karısının hayalini bir an gözönüne getirdi. Elektrik lâmbasının altında bütün dikkatini elin. deki örgüye vererek etrafındaki güzellik. lerin, hayatın, insanların, hattâ kocasının varlığını unutan bu kadın Sahire miydi? | Eski hararetli Sahireyi evlilik yılları san. ki ihtiyarlatmışlardı. Ağaçların yaprakları hışırdadı, bir göl ge kımıldadı. Sadi olduğu yerde kalmıştı. Enişte yoksa benden korktunuz mu? Yaprakların arasından evvelâ bir baş İ uzandı, sonra bir vücud göründü. Bu ha. yat ve neş'e saçan gözler genç adamı âde. ia korkutuyordu. Oradan kaçmak ve tek. rar karısının karşısındaki koltuğa kendi. t bu artık o kadar ınsız bir hareketti ki.. Et. vücude ni atmak istedi yapılması doğru sürüklüyorlardı sanki. Aybar, gülümsiyerek bahçe kanapesi - mi bir ucuna oturdu. — Oturmaz mısınız enişte? Genç adam onun yanma otururken gözlerini onun çehresinden ayıramıyordu. |Ve gözlerinde Ayhanın o zamana kadar görmediği garib kıvılcımlar vardı. hanın küçük elini avuçları içine aldı. Genç kız korka korka gözlerini kaldırdı. Gece. nin yumuşak ışıkları bahçenin yaprakları ve çiçeklerle süslü dekoru içinde erkeğin çehresine büsbütün esrarlı bir güzellik vermişti. Uzaklardan gelen çiçek kokulu rüzgâr yaprakları okşuyor ve bu güzel gecenin tath fısıltıları oturdukları köşeye kadar uzanıyordu. Hayatında ilk defa bötün bunların hep. #iyle birden karşılaşan Ayhan bir an mu- hakeme kudretini kaybeder gibi oldu. Başı dönüyor, hiç bir şey düşünemiyordu. Fakat kendini çabuk topladı. Sendeliye - rek yerinden kulkarken Sadiye karşı hiç bir şey anlamamış gibi davranıyordu. — Enişte buradan kalkalım. Genç adam hiç sesini çıkarmadan onu takib etti, Yanyana yürüyorlardı ki, esa. sen sendelemekte olan Ayhanın ayağına bir taş takıldı. Sadi düşmemesi için onu kuvvetli kollarile hemen tutmuştu. Ay - han kurtulmak için çırpınmak istediği hakde kendinde bunu yapacak kuvvet bulamıyordu. Başı arkaya doğru düşmüş. tü. İşte o kazan balkon kapısının yarın. daki koltuğa oturmuş olan Sahireye gö. zü ilişti Bu görüş ona taptaze bir kuv. vei vermişti. Dudaklarında gene o çocuk gülüşü ile Sadiye baktı. — Teşekkür ederim enişte, az daha dü. şecektim. Onun hiç bir şey anlamamış veya an. lamak istemiyen saf tavrı karşısında Sa- dinin kolları gevşemişti, Genç kız berrak bir sesle: — Sahire abla diye seslendi. Sahire bütün dikkatile dışarı baktığı halde onları göremedi. — Sahire abla, Nibayet genç kadın ayın parlak ışıkları altında kımıldıyan bu iki vücudü farke - debilmişti — Sahire abla. siz de buraya gelsenize, Bu havada içeride oturulur mu? Şu etra. fın güzelliğine bakın, hem aiz olmayınca eniştemin de canı sıkılıyor, Bunu söylerken Sadiye baktı, Genç 2. dam hislerinin sevkiyle yaptığı hareketin İecaatini çoktan anlamıştı. Biraz sonra Sa hire yanlarındaydı. Cok yorgunum Ayhan diyordu. Bi. liyorsun ya bugün beni epeyce yürüttün. Ayhan gülerek onun koluna girdi. — İhtiyarlar gibi konuşuyorsunuz abla, İskat ben sizi bu pek vakitsiz ihtiyarlıktan kurtarmanın yolunu biliyorum. Hakikaten tatil sonunda Ayhan ailesi - nin yanına dönerken onu teşyi eden Sa. hire henüz yeni evlendiği zamanki gibi moş'eli ve hararet bir genç kadın ol - muştu. Ve kocasının tekdir ve sevgi dolu nazarlarını kendine celbediyordu. Sanki bu 'Temmuz gecesi onların tehlikede o - lan saadetlerini kurtarmış ve yeni bir saa. dete başlangıç olmuştu. Son Posta'nın j Baron de Tolt'un hâtıraları Mısır mahsulleri Mısırdan Avrupaya ve bilhassa Türkiyeye gönderilen kahveye mukabil Yemende mübadele edilen hububattan başka ilâçlarda mühim bir yer tutuyordu Tercüme eden: Hüsaji Cahid Yalçın Ziraatin bu evleri menfaati mümkün namınâ olduğu (okadar dar bir saha oüzerinde — toplamak lüzumu (o hissolunuyor. Köyleri yük- sek yapmak terbiri topraktan (o yâpılmış binaların feyezan tesirile mahvolmaları. us mâni olmak emelinden ileri geliyor. Köylerin etrafında daima bir sürü küçük sivri kuleler vardır. Bunlar güvercinleri celb için inşa edilmiştir. Bu hayvanların gübrelerini toplumak isterler. Her köyün yarında küçük bir hurma koruluğu da görülür. Bunun mülkiyet hakkı müşterektir. Aldıkları hurma mah. sulünü yerler, yapraklarından sepet, ha. sir ve bu kabil başka şeyler yaparlar. Feyezandan kurtulmak için gene yüksek olarak inşa edilmiş küçük şoseler müna. kaleyi tamamen serbest bir halde muha. faza ederler,” © Şehirler Nil üzerinde ve büyük kanal lar üzerinde bina olunmuşlardır. Bütü evlerin tuğladan birkaç katlı olarak yea- pıldıkları görülüyor. Bunların inşa tarz. ları birinel Françole zamanında (bizdeki üslüba benzer, Etraflarındaki hurma & “| Baçları ve kıyılarındaki kayıklar manza. ranın güzelliğini artırır, İşte bu suretle bütün Misir şehirleri i le ticareti birleştirerek etrafların. daki sanayii kendilerine yaklaştırırlar, o sanayie hayat verirler ve onlardan is'“a. de edelrer, Fakat Kahire bu muhassenati yalnız Mı-rın menfaatine hasretmez. O. nun ticareti iki nısıf küreyi de kucaklar. Hergün Mısırda sokakların Avrupanın ve Hindistanın emtialarını nakleden de. velerin sokakları doldurdukları görülür. Madrasta yahud Marsilyada (Üzerlerine marka konmuş balyalar birbirlerile çar. pışırlar. Mısır kâinata bir merkez teşkil etmiş gibi görünür. Arabların «Misir» dedikleri Kahire Nil. den yarım fersah mesafede bu nehrin sağ sahili üzerinde kâindir. Bu şehir Ara. bistan dağlarına temas eder, Bu dağların, şarka doğru uzaklaşmak üzere vücüde getirdikleri köşededir ki Kahire hisarı bina edilmiştir. Boulac ve eski Mısır bu. nun varoşlarile de bu iki şehir payitahta hak olunarak nüfusu sayılacak olursa burada bulunacak 700 bin müstehlik Mı. sırım muazzam nüfusu hakkında insana bir fikir verebilir (1). Kahire tezyinata müsaid birçok geniş meydanlara maliktir. Lusbâgui$ meydan, Rumeli meydanı ve Sultan Hasan denilen Büyükcami meydanı gibi, Ancak bütün pokaklar pek dardır; Omuntezam değildirler, o kaldırımlar (&ofenadır. En çok servet ihtiva eden saraylar bile, neden bunların debdebe ve haşmetini gösterecek hiç bir nişaneye malik değil dirler. Münhasıran Nİ tarik#fe Mısırın zengin mahsulâtının ticareti, Akdeniz ta. rikile Avrupanın ticareti, Kızıldeniz ta. rikile, Yemen ve Hindistanın ticareti ile meşgul olan bu payitahtm bütün arazi varidatımı da “yutuyor. oBunu büyükler paylaşıyorlar. Ticaretten temin edilen hayati serveti arttırıyor. Lüks o kadar çoğalmış ki altın bile kıymetten düş . müştü. Hindistanın en zengin fabrikaları taleblere yetişmekte zorluk çekiyorlar. Başka bir devletten ancak münevver ve dalmi sürette en hayırlı prensiplerle ha. reket eder bir idarenin semeresi olacak şeylerin hepsi Mısmda Adeta topraktan doğuyor. Mahaulâtmın zenginliği müste - bidlerin hırs ve tamamı tatmin etmekle çiftçileri zulüm ve istibdnddan kurtarı - yor. Bahtiyar Arabistan için zarurt ihtiyaç halinde bulunan hububatın fazlasını ti. çarete yeni mübadeleler temin ederek faaliyetine en sağlam ve en müstakli bir temel vücude getiriyor. Mısırın en başlı iskeleleri Süveyş ile İskenderiyedir. Pa. () Bu hükümetin umumi kontrolu gipi telAkki odilecek olan gümrükçübaşısının ba- na vukubulan beyanatna nazaran yalnış Kahire şehrinde yedi yüz binden fasa nüfns vardır. Ben mübalâşadan ielinab için Boulac ve eski Kahireyi de bu sayıya İthal ediyo. İkat ticaretin ehemmiyetine bu limanlar. İda hükmedilmeş. İdarenin İbir memlekette ne iyi bir belediye ola» sıfır olduğu bilir, ne hususi imtiyazlar, ne ikinci du recede #nhisarlar olabilir, Ticaret tabii i surette yerleşir, hakiki kredi bunu «le ge İçirir. Çiftçi onun şerikidir, adamları üc - retle temin edil; . Bahsettiğim iki şeh. rin fıkaralığını hiç şüphe yok ki bu pren. sibe atfetmek icab eyler. Bunlar ticaret için Ücretli ajanlardan ibârettirler. Sü veyş bilhassa ahalisinin sefaleti ile dikkati celbeder. Arablar emtiayı nakletrgek hak. kını ellerine almışlar, fakat anarşi saye » 8inde cezasız kalacaklarını ümid edebil dikleri zaman emtiayı yağma hakkından da vâzgeçmemişlerdir. Misirin Avrupaya ve bilhassa Türklere gönderilen kahveye mukabil Yemende mübadele ettiği hububattan başka, pirinç, keten, debagstte kullamlan natrum fu - zu, kalaycılıkta kullanılan amonyek tu. zu, kına ve boya için safran, tutkal, kıy. mettar türlü türlü ilâçlar ayni derecede mühim bir ticaretin mevzuunu teşkil edi. yor. Yalnız şeker sanayii memleketin is tihiâkini karşılamağa inhisar eder, İstan. bul için biraz gönderilmiş şekerler Yu . karı Mısırda istihsal edilen şekerin gü » zelliğini göstermeğe kâfi değildir. Bu şe. ker Kahirede tasfiye olunuyor. Deltada çok miktarda şeker kamışı da yetişir. Fakat bu kamışlar Deltada ancak halkın keyfi için ekilmektedir. Onunla ha. raret teskin ediyorlar. Keten sanayii daha müfiddir. Buna karşı hiç bir kaide kon. mamıştır. Şellâlelere kadar bu ziraat te. madi eder, Çivid ziraati de böyledir. Bu yakıcı iklimde esvabı dalma maviye bo . yadıkları bir keten gömleğe inhisar eti. gi için ticaret istihlâkin fazlasını ihraç im. kânını da buluyor. Aşağı Mısırda bulu « nan memlehalardan da istifade edilerek Suriye sahillerine, Şama varıncıya kadar içerideki havaliye tuz gönderiliyor. (Arkası var) e AN -. Günün adamı (Başlarafı 7 nel sayfada) ile şakalaşarak, görüşerek yemeğini yer... Bazı kere yemek sirüsnda dahi mühim işlerden bahsedilir. Fakat bundan kaçı , Bır... Saat üçte muhakkak vazifesi başına dö. mer, Saat beş buçuğa kadar mühim işler. le uğraşır... Bütün bu çalışma sırasında ziyaretçi , leri dahi kabul eder. En büyük vasfı mü. meyyizi kendisile görüşmek arzusunda bulunanları bizzat kabul eylemek, onları ha.|sonuna kadar dinlemek, onlarla müna kaşılar, müzakereler yapmaktır. Akşam sani dokuzda evine avdet eder, Bu saatı ten sonra ne tiyatroya, ne sinemaya, ne reşmi kabullere gider. Saat dokuzdan iti. bâren tam manasile bir sile reisidir, E vinde yemeğini yer, çocuğu ve refikasile meşgul olur. Çok iyi bir aile reisi, çak iyi bir baba olan Georges Bounet sanmayınız ki is. tirahate çekilmiş olsun... Karısını, çok sevdiği çocuğunu gördükten, onlarla has. bihal eyledikten sonra odasına kapanır. Hususi dosyalarını gözden geçirir. not. larını yazar, ertesi sabah yapacağı işleri tasarlar, not tutar, ancak sat bire doğru istirhate çekilir... Değil yalnız Fransanın, fakat Avru - pânın dahi mukadderatını elinde tutan bu büyük devlet adamı dünyanın en te. miz kalbli, en namuslu, en öyi, en dürüsi adamıdır. Herkesle dost olmak ...Herkesle dosi geçinmek, insaniyete hizmet eylemek, fe. nalık yapmamak, muhtaçlara yardımda bulunmak başlıca preusipleridir. Seneler. dir bu prensiplerden zerre kadar şaşma. Georges Bounet memleketimizin pek büyük bir dostudur. Türkiye ve Türkleri candan sever. Türkiyeye karşı olan mu. habbetini her fırsatta izhar eylemekten geri durmaz. O. Tuğrul

Bu sayıdan diğer sayfalar: