15 Eylül 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

15 Eylül 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Eylül SON POSTA İngiltere neden uzun bir harbe hazırlanıyor ? Almanya Lehistanda uğraşırken müttefikler garb cephesini yarabile YAZAN cekler midir? Emekli General H. Emir Erkilet “Son Ünkü yazımızla Lehistanda harb ahvalinin, şimdiki şarilar altında, normal bir surette inkişafı halinde oradaki| Alman ordularmın nihayet bir ay kadar meş gul olabileceklerini bir farazi» olarak ka —' bul etmiştik. Filhakika herhangi | bir harb hareketine bir müddet koymak meselesi bir) tahmin ve bir faraziyeden daha ileri gide - mez. Bir aylık müdde / mantıktan çıkardı! tecemmülinü tamam bitirmemiş olan Leh) ordusu 800 km. lik hudud mıntakalarınn| müdafsasında 15 gün nabilmiştir. Tak- riben yarıya bimlş bir cephe uzunluğunda ve Bug - Vistül - San nehirleri gerisinde dahâ toplu ye daha müsatd bir vaziyetin bu ya - manın bir misli fazlasını da kazanabilir. Bu yeni vaziyetlerindi lere yardım €- decek olan unsurlar şunlardır; 1 — Alman mensil hatlarınm uzaması vel bu mensil hatlarının dü ahali ndeki sahalarda çete tecavüzleri 3 — Yağmurların başlaması ile müdafa - aya elverişli ırmakların yükselip taşması ve yumuşayacak olan arazi İle fena (yollar "| motörlü ve zır*lı vasıtaların o hareketlerini güçleştirmes Fakat bunlara mukabil Lehil munu güçleştiren birçok ömliler bunların başlıcaları şunlardır 1 — Lehistann beli başlı <fmür ve sa di nayi bölgelerinin Alman işgalinde bulunma- & ve bu suretle Lehistanın uçak ve tayyaro malzemelerini ikmal edememesi 2 — Korldorla Kutno'da dom arasında Lehiflerin 10- mum kuvvetin takriben yüzde ve uçaklarının çoğunu kavbetm ları ve bunların yerine yenilerini maları, Bitim bu mütalen tabiatile, Lehiilerin gerisinde tutanabilmele: zerine bina edilmi Fakat daha şimdiden haber alıyoruz ki Al manların şimal ordusunun geri kıt'aları Na- Ter nehrini geçerek Blalyotok - Warşo miryolunu aşmışlar ve iler! kot'alarile de Si- edile - Varşova demiryoluna varmışlardır. Bunun manası Buz, Modi ve Vargovndeki Leh kıt'alarına Kutno'daki Lah fırkalarının- kime benzer bir âkibet hazırlanmakta oldu - gudur. Yani Varşova ve şim; ki hava - İlde zaten şimal, batı ve cenpbden Alman kıt'slarile sarılmış bulunan Polonya ordusu #arktan da ihata olunmuş veya olunmak ü- zere bulunuyor demektir. Bundan başka en cenubdaki Alman or - dusunun dağ fırkaları iki küme olup Pr - doğusundaki Sambor'da Dinyester nehrine ve geri kıt'alar da Jaras- Jaw ie Lemberg arasında Karakoviçe var - mışlardı. Bu sonuncuların öncülerinin «im - diden Lembery önüne vardıkları dün gelen Alman tebliğleri cümlesindendir.. Almanlar San nehrini Jaroslaw'da ve daha şimalden Sandemler şarkında geçtiklerini de bildirmiş Jerdii. Eğer bunlar bugün henüz bir haki - kat değliseler be yarın birer emriyaki ola- m duru —| vardır ki) a - Rö- -12 fırka, yani m 20 kadarını ve muhakemelerimiz Vistül - San nehirleri Ik.timal ve esası Ö-| | kafta kaza İedeiim ve bu esnada garb cephesinde ni Posta FRANSIZ KESİF MÜFREZELERİNİN İLERİLEMELERİ AÇMAN MUFREZGLEI mlm mua TAARAYIU. Garb cephesinde bilirler ve olmağa da müsinlddirler. Bu tak- dirde Leh ordusunun büyük kısmı, cenu dan bir ihata ile tehdid edilmiş olacağın - dan Vistül ve San gerisinde duramıpacak Romanya ciheti de kesilmiş bulunacağın 7 için Vistülün 156 km. şar kında, ona müvazi olarak Cenubdan Şira akan ve Varşova şimalinde bu nehre karı şan Bug ırmağının gerisine çekilmekten ka çare kalınız. Maamafih bülün bunlar baftada cereyan etse ve Bug gerisinde bu uretle daha 2 hafta kazanılsı demek olu yor ki nden İtibaren Leh ordusunu: nabilmesi bunu böyle kabul etmekle bir bata işlenmiş olmuyor. Leh ordusu belki daha çok bir zaman ve Bug hatt N bile kazanabilir veyahüd Alman orduları - Bı bütün kış durdurun İşgal edebilir. Bun - şimdiki şartlar al! vd uzak birer ihti - mal olsalar da mümkündürler: fakat biz ge- ne normal şartlarla bunların mormal neti - celerinden ayrılmıyarak Lebillerin daha ka- rahabilecekleri zamanı bir ay olarak tesbit yapılabileceğini görelim: Yalnız şunu da bir hatıra olarak beyan edelim ki eğer Almanlar Koridorda, K da ve Radom osnubunda 10-12 Leh fw tamamile esir ve Leh ordusunun şimal cena- hım Varşovada ihata ve bütün Leh ordusu- nun cenub cenahını cenubdan bir çevirme e tehdid suretile onu Vistülü tahliyeye mec- bur edebilirlerse o zaman, ve bu borekâs esnasmda da Lehistan harekâtına hale) ge- irmeden, şarktan garba bazı fırkalarım nakledebilirler. Ancak Maraşal Göringin de- diği veçhile 70 tümenin garb cephesine ta- mamile nakli, görülüyor ki Birinciteşrin ay: nın ortası lan evvel olamaz. O halde Lehistanın birçok kan ve harabi- —— sonra Mersinin birçok portakal ağaçh köşelerini, deniz kena - rındak! yerlerini kendi evimin içi gibi öğ - renmiştim. Tele bahçenin tenha saatlerin - de denire kadar indiğim zaman çiplak a -aklarımı dizlerime kadar suya sokuyor, sü- atleree böyle kalıyordum. Bir taraftan de - niz rüzgârları, bir israftan kızgın (güneş çiplak kollarımı, bacaklarımı, boynumu ya- kıyor, yözüme esmer bir ten veriyordu. İş -| m o kadar artmıştı ki gül yemek yemekle iktifa edemiyor, mutfağa uğrayarak, çiftlikte yaptığım gibi| dolabdan yemiş alıp Yi; Mutfak dedim de aklıma geldi, Nahide ha- nımefendinin ihtiyar bir aşcısı var: Suzld. Bu kadın her nedense bana düşma; Evet, yüzü kat kat kırışık, . gözleri gözleri gibi keski; n bu emektar hizmete| çi bana düşman, Bunu Mersii geldikten | birkaç gün sonra anladım. Evâeki genç bes- leme ve ihtiyar an bana ne kadar gü- ler gösteriyorlarsn Suzldi bacı o kadar uratdı. Yüzüme bakarken kaşlarım çatı - Yor, dudaklarının arasından bir şeyler mı İamıyor. Hattâ bir defa mutfağa girdiğim Için yi rt baktı ki ödüm koptu. Bir gün dayanamadım, Nahide Yalnız bulunduğumuz bir sırada bu şüphemi söyledim: — Surldil bacı her nede: sincab hanımla kendisine se benden hoz | Yanmmadı; ne zaman karşı karşıya gelsek yü- Ziime hain hain bakıyor, bir söz söylesem «Son Posta» nın tefrikas: o İS zlü oldukları halde o dalma surat asıyor Keşki bu sözleri söylemeseydim; hanıme- fendinin biraz şaşırır gibi olduğunu ve Yü - dx bir endişe bulutu dolaştığım gördüm — Sen ona bakma kızım; acayib bir ka- dındır. Kili seneden fazla bir şamandanb* el bu ailenin içinde yaşadığı için biraz şım nış ve herkesle yüz göz olmuştur. Çok defa ben de onun bu gibi hallerini görüyorum da ehemmiyet vermiyorum; çünkü bir şey SÖ lesem aksilenir, hırçınlaşır, Yalnız Cahiddeu korkar, Elinde doğdeğu halde, dünyada her- kesten çok onu sevdiği halde, her mede ondan çekinir. Nahide hanımın bu sözleri beni pek tat - min etmediği halde onu gücendirmemek | - çin hiç ses çıkarmadım fakat o günden s0n- za da mutfağa ayak basmadım. Hattâ bab- çeye çıktığım zaman mutfak penceresinin ö- ünden geçmemeğe ve Muharrem (ağanın sık sık bana verdiği çiçekleri, ondan gizle - meğe çalışıyordum. Nahide hanıma gelince, onun için sadece z vaziyeti 3| nın askeri muharriri gösterir kroki yet pahasına kazanacağı bu koca ayda milt- in Alman garb cephesini yarıp yara- mıyacakları meselesi gelir ki herb kıza mı olacak, yoksa uzun mu sürecek münhasıran adan belli olacaktır. Bir de Alma; n sonra yalnız eski Alm k şartle müsalâha istemesi ardır ki müttefiklerin böyle bi etmelefi het ne kadar muhtem İyoran da kabul etmeleri halinde gene harb un işini bitir “Jkısa kesilmiş olur. Almanlar gözlerini Avrupanın ortamna, şark ve conub şarkın diküklen sonra garb hududlarını İsviçreden itibaren tâ Holan- daya kadar çelik ve betonla tahkime kor muşlardı. Bu makmdin takriba bir buçuk senede yarım milyondan fazla mükellef a mele çalıştırarak yerine zör? 7, 3 ve 4 müs tahkem hatlar vüdude getirerek bunların a- dına Westival! yani Garp müstahkem duvarı İ dediler. İşte Fransızların ağzından bizim İfrid dediğimiz şey budur. Bu müstahkem mevsin derinliği 25-50 Km. arasında tehalüf ediyormu; ve bilhassa "İRen yani Karlsrohe ile Mozel yani Lük- urg arasındaki ve Lüksemburgun geri- sindeki kısmı tahkimatça en derin ve en kuvvetli yeridir. İngiltera ve Fransa işte tak- riba 1560 Km. tutan bu kitimdan taarruza mecburdurlar. İsviçre hududundan Karlsro- he hizasına kadar olan Ren müstahkem cephesine taarruz hiçbir muvaffakiyet vâde- demez, çünkü Ren dolayısile çok kuvvetlidir ve hem de Renin şark sahili sol sahiline gö- re daha yüksek ve hâkimdir. Bundan başka İngiltere ve Fransanm Lüksemburg - Belçika ve Holandanın bita- rafıklarına rlayetie devam edecekleri anla- şılmakta olduğundan İngiliz - Fransız taar İruzunun Ren ile Mosel arasına inhisar et- DAĞLARIN EPRARI Z TAHPIN VERKANP Lp karşı o kada; nu adeta kendi İmeze başladım. Vasimden ona gelen (o mektublarda, beni İtazla serbest bırakmaması ve mümkün ol - duğu kadar benim serkeşliğimle o mücadele etmeğe gayret etmesi yazılı uğu halde bazan bir arzuma mümanant ediyor gibi ta- vir takınsu benim derhal koşup © boynuna sarıldığını ve fhtiyar yanaklarını şapur şu- pur öptüğümü görünce gözleri & yaşarıyor gene beni serbest bırakıyor, Bir sabah erkenden denize gittiğimi gö - rünes bir parça atkıldı. — Kızım, pek çıplaksın ve pek yalmısın.. ie ben ne cevab veririm. Diyecek oldu. — Siz hiç üzülmeyiniz efendim; r candan muamele ediyor ki o- ne yakın bir insan gibi sev- cı minim ki Cahid bey de benim ö yeti? bulunmıyacaktır. Cevabile onu süsturdüm. İselim Füm, ben nelhayatı acı bir roman: Genç yaşında sevdi yaptığımı, nereye gittiğimi biliyorum ve e -| hatçe ne|madan dul kalmış kadar iyileştiğim!i görürse size hiç bir şikâ- sın tefrikas: 9İ - Yazıktır. günahtır. mayın bana. Diye, yalvarmaya başladı Fakat, fazla söylemeğe muvaffak olama - dı. Arkasından inen bir pala darbesi, gı lağına kadar boynunu parçaladı, o Kanlar fışkıran kellesi, göğsüne sarktı. O anda, ye- re yuvarlandı... Kılıçların, hançerlerin, gad- darelerin biri kalkıp diğeri indi. Zavallı Ah- med beyin narin vücudü, birkaç saniye i - çinde, lime lime edildi. Kabakçı Mustafa, oynak atının Üzerinde dudaklarında vahşi bir tebessümle, bu tüp- İler ürpertici manzarayı sükünetle — seyretil |Sonra: Lâşeyi bir kenara çekin. ayaklarına dolanmasın. Diye, emir verdi, Yoldaşlar: * i sırada Babıâli, büyük bir telâş içi Musa paşa, meclis buhanesile devlet er- nı topladıktan sonra, evvelâ âsilerin bir mediklerinden.. (Ulen mütemad di xa: türlü dağılmak ist Yi kiram) in üç gündenberi en verdikleri nasihatleri (o dinlemediklerinden bahsetmiş. ve nihayet, ağzından (baklayı çıkararak Ey huzzarı kiram!, Halkın sanı, hak- km Hsanıdır. Hâlen Padişah © olan Sultan millet istemiyor. o Makam & fetra tarafından da, müşarünileyhin hal'i- ne fetva veriliyor... Lisanı halk İle kalemi fetva hirleğtikten sonra, bizler için de va placak bir şey kı or... Böer içinizde bu hususa muleriz olanlar var ise, hatırn ve gö- nüle bakmadan.. ve, Allahtan başka, hiç bir kesten korkmadan, fikrini beyan bilsin, Dedi, Musa paşanın bu hitabesini, derin bir s0- Küt takib etti, Bu ea, çok tabii idi... Çünkü, Lİ ONY Hal fetvası Mademki siküt buyuruluyor. süküt, tasdik demektir... Şu devlet erkâni tarafından da sultan Selim hanın hal'ine Te saltanat makamına da, vellahd sultan Mus- tafa hazretlerinin getirilmesine karar veri di... Şeyhislâm efendi hazretleri!. teberrüe ken, bir fatihai şerife kıraat buyurunuz. Ded: Şeyhisld; erini takdir eden bir san'atkâr aşk ve şevkile fatihal şerife, okumıya başlamışlı... İşte tam o sırada, Kı bakçı Mustafanın peşine takıp sürük! 0 muazzam insan kafilesi de, Babiâlinin ka- pısına dayandı. * Devlet erkânı, Babilliye gündelik kıya « fetleriie gelmişlerdi. Tabildir ki bu fetle, (divan)a gidemezler, şimdi yapılacağı cülüz merasimine iştirak edemezlerdi. Bu büyük hükümet (oadumları; şu anda devlet ve milletin vaziyetini, (din ve gerlağ namına) ler.. kendi kaydına düşmüşlerdi. Uşaklar, ağalar, meht bimmişler.. dört nala sürerek de konaklarına koşuyorlar. çiğneyip geçerek, efendi bise yetiştirmiye yapılan © ne elbise rler, kavasiar atlara vet, ricalinin tgeldiklerimi ne kavuk ve el» çalışıyorlardı x odasında, mühim bir mesg- ruluyordü, — Hal kararın cek? Kabakçı Mustafa da, oraya gelmişti. defa olarak, devlet erkânı aras: kereye iştirak etmişti, Bu »eki ihtilâl sergerdesi kuvvet ve kudreti ele geçirmekle beraber, (fetva), denilen © keskin ve amansız kılcın ine hoş görünmek için riyakârlık et « padişaha kim tebliğ ede- ik NÜZü- $u anda bütün İsu büyük müzakere odasının altmdaki ko- İridorda, devletin ve asrayın en yüksek or-| kânımdan, dört mühim zat sessiz sadasız bo-| Kulmus.. en küçük merhamet ve şefkat gös terilmeden, kafaları kesilmişti, Pu ASEM | ların, yerleri kızartan kanları henüz kurü-| rin teleblerine muhalefet etmi- ye kim cesaret edebilirdi?. Musa paşa, Allahtan başka hiç kimseden korkmamaktan o bahsediyordu, Bu söz de, boşta... Cünkü Allah, bazan ekseriya, ceza- İları (İmhal ediyordu... Fakat şu anda, İs- tanbul yat ve mukaddera'ı üzerinde ta mamile hâkim ve nafiz olan bir (Kab Mustafa Cavus) vardı ki Onun emri, bir saniye bile (ihmal) edilmiyor. işte şimdi, Koskoca Osmanlı hükümdarlarının, (şehin- sahı elhan) fnva: | taşiyan, (sultan Selim hahlın tae ve tahtı bile, o İhtlAl sergerdesi- nin bir işareti ile deiriliveriyordu. Sükü*, dakikalarca devam etti, | — Ne buyuruluyor? İ Diye söylenen Musa paşa, hain ve sinsi yörlerini her tarafta gezdirdi. Bütün baslar eğilmiş. bütün gözler, yere dikilmişti. O zama, Musa paşanın sevinçle titriyen sesi yükseldi: İ mesi tabildir. Bu cephe ise takriba yalnız 150 Km. lik bir boyu olduktan başka derin. Hiğine de çelik ve betania kuvvetlendirilmiz olduğundan böyle bir cepheye taarruz, dür yada beniz emsali aebkrt etmiyen bir müs ktlAt arzeder. Gerçi İngiliz ve Fransız ordu Jarı en #ğir toplarla ve zırhlı hücum araba larile mebzulen mücebhezdirler; fakat tek rar ediyoruz ki taarruz cephesi dardır ve hem de Alman mevsii derindi 150 Kn. Mk dar sahalarda baskın taarrur ları yapinak ta pek göç bir işdir. Çünkü mü dafi taraf ihtiyat kuvvetlerini delinen yer- lere çabuk yeişitirerek mukabü taarruzla vaziyeti süratle düzeltebilir. Bütün bunlar hülâsa edilirse İngilis ve Fransız ordulaj için Alman garb cephesini Ren ile Mozel a- rasından delebilmek ve badehu bütün cep- heyi yararak Almanya içerlerine girebilmek RE rımdâ sandallarla, saatlerce deniz kenarin- taşlarla, sularla, kumlarla vorduni Fakat, öğleyine sürdükten sonra, da r bu serbest hayatı yemekten sonra bir saat İkndar odamı ahat ediyor ve saat dört ten itibaren Nshide hai anında, #a- OtUTUYOrUN, O bana örgü örmesini, nakış işlemesini öğ- yetti. Kendime kışlık bir çekelie | ketenden bir yaka işledim. Bazan da han'mefendiye kitab okuyorum. Evde eski o Dir külübhan, var, burada birçok tarihler, seyahat ve ma cera romanları var ki çok seki ve uyanık o-| lan Nahide hanım bunları dinlemekten bü-| İyük bir sevk duyuyor. Şunu da söyliyeyim ki Nahide hanımı: adamla evlendikten sonra daha kırkına var- Zavalı o kadın bü ömrünü onun hatırasına vakfetmiş, her Tır. satta onden bahsediyor, onunla geçmiş mes ud günleri yadediyor. Hattâ bu evden ay - İrayu kaçar. İ te mekten çekinmiyordu: — Seyhislâm efendi hazreti sbrette babamızdır. Din ve dev ti için yapılan bu emri hayrı dillerine yaraşır. İmdi, rip, şerlatin ahkâm münasib alur Diyordu, ila, tereddüd ediyor. 1 düşmekten korkuyordu. ayet, Musa paşa ile diğerlerinin ibram arlârı üzerine, © da razı oldu #mma ve Jâkin, yerine getirmeleri sarayda, biz m isterim bir mik« ar asker Desi, Kabakçı, derhal söze atıldı: Asker, hazır. beş yüz nefer, yeter mi?, Az. biraz daha farla olsun. Pekâlâ.. Iki bin asker vereyim. Kan zler de geç kalmayın, Hemen, beni ta- kib edi Musa paşa da artık işi uzatmak İstemiyor- du. Divan kıyafetlerini düzmüş olan devlet erk! topliyarak, Şeyhislâm Atk Mollayi takibe ordu, (Arkası var) saraya > Nİ, ekl m aç nn lk aş için bir aylık zamanın pek 82 sihir. O halde, müttefikler garb cephesinde kat T netice elde cimeden Almanların şarktş «rini bitirerek bütün Muvverlerile garba irömeleri olabilecektir, Bu * » harb uzayacak ve bütün 1 ire bulaşacak demektir. Çünkü asıl "cas şarktan garba çe sa gelecek ve fakat bu seter mevrileri yarmak güç! onun karşına dikilecektir. Afatümdu; reçen Büyük Harbde garb cephesindeki karşılıklı meva leri yarmak için tamam dört sene beklemek ve uğraşmak lâzım yelmişti. Harbin bu su. retle uzaması da tabi irafa bulaşması. nı mucib olur. İşte İnwilterenin apaşikâş uzun bir harbe hn: ması bundan çıkıyor, H. E. Erkilet duğu anla kabil xe konakta yalnızca oturup bu yerlerde geçen mes'ud zamanlarını düşünüyor. Bir şey daha haranı dikkatlı iile hanım eltisile kı beyin annesile ablasından eeibattiz ndan, yani Cahid öüâdiren bahsöf « İtiği halde her fırsatta Cahid Oğuzun eld « diyetiri, terbiyesini, yüksek tahsilini, velha- sıl maddi ve manevi meziyetlerini büyük bir bararetle methü sena ediyor. Bir gün ona sordum: — Pahriye hanımla kızı buraya hiç gel « mezler mi? — Pek nadiren... Fahriye hanım İzmirde lunan hemşiresini görmeğe gittiği zaman ya yelip birkaç gün kalır. Evin mile onlara mlddir ve ber alı durur çünkü bazan ge- leceklerini haber bile vermeden çi erir « ler. Fakat onlar İstanbulda modern bir ha- yaşamağa alışlıkları için, gelseler bile burada on beş yirmi gün kadar kalırlar ve pek sıkılırlar, Onlar için gezip, (eğlenmek, davetlere, balolara gitmek büyük ibi - açtır. Pakat Cahid burasını pek yor- gunluğunu dinlendirmek istediği vakit bu » Eskiden bütün yaz tatilini gelir burada geçirir, İstanbula döneceği zaman cidden pek mahzun olurdu Cahld beyin bu sevgisini ne dum? Birkaç gin ben bile buraya kalâde alışmıştım. Bu geniş ev, bu bü - yük bahçe, önündeki bu sonsuz denizle bü- rasının eldden müstema bir güzelliği var « anlıyor - çinde Kolsuz basma entarimle, çıplak ayakla -|rılmamasına sebeb de gene 0... Koskocamanİdı. (Arkası var) &ksl cevab veriyor. Öteki | hizmetçiler gülerİşefkat ve iyilik timsalidir demek kâfi Bana

Bu sayıdan diğer sayfalar: