November 24, 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

November 24, 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

«Cinayet bir san'attır» Polis muhbirliği ile işe başlamış eski bir il . Arkadaşım Ridvan Sadullah ığım oradandır. Biz iki rakib 1 eye mensub polis muhbirleri, 10 se. & en güzetecilik hayatımızda yüzler- Van : zengin olduktan ve beni Yanina i ii Vekili umur olarak aldıktan son- da Zabıta e Fkânı ile dostluğumuz de - ki, m, daha doğrusu zâbita er. Ridvan Sadullahın harikulâde ze - dir müstağni U kalamadıklarından me vak'ârın tahkikatına bizzat Bütün Ve ben mütemadiyen yazdım. dosya du vak'alara aid notlar, muntazam Hiç zğ içinde kütübhanemizi süsler İkrin reddüdsüz iddia edebilirim ki bün- kikaş e ŞOğU krimonoleji bakımından ha- a E Bödide denebilecek sergüzeşt - “Zap Kâyeleridir. Meselâ içlerinde bir hetçe 4 Bölge davası» vardır kt her ei Sekkir, “itiğinde; R iy yakan ne zaman hatirlağsim haya: Bük ikat yanında bazan ne kadar sö- Tipini fakir kaldığını düşünürüm. Gözle tin NE zabıta roman ge, lerine yazdıkları mukadöemeler SU #mukaddemelerde - (müthiş), “hayyerilukun), (inanılmaz) (o gibi &rl arka arkaya sıralıyan ve yüzde leri. muharr may” Muharrirler, (Zehirli gö'ge da - “if ça Yaşasaydılar acaba onu nası) tav- *deceklerdiz ( Birinci kısım ) a KÂBUS eme bir kâbusla başladı. Yağmurlu Kişiyi İnlevvel gecesi idi, Tiyatroya git- ent, Cinayet masası serkomiseri, eski Biliç, > Osman bizde misafir bulundu. dil ç © da beraberdi. On ikide Maçka - Üye nize döndük. Rıdvan Sadallakın Bey "Ya hiç niyeti yoktu. İyod buharile tasi çıkarılan gizli parmak izlerinin Meya Wsulünün Eberden sonra nasıl u.- Mağ mz ve niçin yeniden bulüna - de anlatıyordu. Benim mahud mi Büy ılarım iki üç gün evvel yeniden hik “EMİŞ olduğu için bu bahsi dinliye ay, #abahlamayı muvafık bulmadım. On- ay tam, yatak odama çekildim. hk Se evlen, Ve karışık rüyalarla do- gece geçirdim. İkide birde u- yendi, ara bin müşkülâtla tekrar da- Tu Sürdüğüm rüya oldukça tuhaftı. ketij “damın penceresinden içeri kas - ley adam giriyor, başucuma kadar Tak, Np gi m gene ayni yoldân savu - bi, Mektubun ağırlığı ne kadar ola - # Büna rağmen rüyada göğrüme öy- İŞ bir tazyik yapıyordu ki Silki - Tep , Yandım. Şafak sökmek üzere idi. we, 8 kalmıştım. Süratle doğruldum. Yy za Pen, Met, Me vaz Müt, fh. İlk mahmurluk geçince bir Serenin vaziyeti nazarı dikkatimi “Gerçi yaz kış öralık bırakırdım le iki kanadını birden açtığım iy, ld. Rüzgâr açtı desem buna tey, Yoktu. Çünkü bir kanadını çen- Ha, vutlaka tesbit ederdim. im, yet içinde yataktan fırlamak iste- bine, ? kavrıyan elim birden ya - Ünş g DİR cizme dokundu. Gayri ihtiyari Miygeğru eğilerek dikkatle baktım. GOğ- Yörg, tünde bir mektub zarfı duru - Ma amda komoda uzanarak gece ke bişiy yaktım ve hayretle zarfı tetki- Üzeyi adım. Beyaz ve en adi cinstendi. hip, Beygurğun kalemle (Rıdvan Sadul - Pp, 9) kelimeleri yazılmıştı. Arkada- Bahai umuru olduğum ve bütün Medi, tırı İdare ettiğim için zarfı te İçinge üz yırttım, “derin bir şaşkınlık ğa başladım. at da kurşun kalemle idi. Ol . May, Müzgün bir ifade ve yazı ite yazıl Yahyş #rihi yoktu, Elkab da kullanıl - “öp şekilde başlıyordu: Mümğ beş katili bu mektübu size u - Mek W Pİshüneden gönderiyor. Merha - Bir € Bardiyan sayesinde yalnız bir Birime hapishaneden cıkmak ve ilzinle din yek İmkânin-hazırlamanmz oley. ön kemem esnasında binlerce defa Mim smasumum. iddinsini bir MA slmivaesktım. kabul etmiyec Mi İrkyay dak, Kh kadar müthis Seresan vak'a gördük. Bilâhare Rad-| lr, eşsiz olmakta devam ede| şahid ols) &öğsümün üstüne bir mektub bi-| hafif ve mavimtrak biz ziya ile| Yeni zabıta romanımız: 1 | İ POSTA Zehirli Gölge O kadar tabii ve 9 kadar sakindi ki bu kurşun deliği ve kar birikintisi olmasa hakikaten uyuyor denilebilirdi İve şeytani bir tuzağa düşerek «katile dumgasını yedim. Darbe o kadan ani in- mişti ki mücadele edemedim. Faclada kullanılan tabanca benim tabancamdı, Ü- zerinde parmak izlerim görülmüştü. Kar- deşimle ölümis'den birkaç gün evvel kav gâ etmiştim. Facianın vukuu sırasında ©- bun yanında bulunmadığımı isbat ede » miyordum, Üstelik bir miras meselesin- jden dolayı ölümünde menfastim de var-! | dı. Bu şerait altında zabıta ve hâkimle «| iFin yerinde olsaydım ben de kendi ken »| | dimi mahküm eder, belki de onlaşın ileri sürdüklesi ağır tahriki esbabı muhaffe -| İeden saymıyarak idamıma hüküm verir-| dim. Hapishanede geçirdiğim ilk aylar zar- fında mütemadiyen bu kurbanı olduğum korkunç muammayı hailelmiye çabala - dım ve nihayet zannederim muvaffak ta oldum. Bütün hayatımızı 2ehirliyen müt- hiş gün nihayet gelmişti. Size her şeyi an. atacağım. Bu dava ile uğraşmayı üze -| rinize alacak olursanız göreceksiniz, iş| zshmete değecektir. Böyle mektublarda söğlenmesi âdet olduğu veçhile ebir'ma- sumu kurtarınız!» demiyorum. Ben ar- tk mahvolmuş bir adamım. Maksadım büsbütün başka... Tahmihimde aldan yorsam bu şeytani dramın ilk perde bile henüz kapanmamı! Bana inanı . 2, «Zehirli gölge» faaliyetine devam €- ile diyor. Pek yakında yeni kurbanlar karşılaşacaksınız, Yarın akşam saat dokuzda Ye lk geliniz. «Raif Beyin köşküs diye soru Köşkte yalnız olacağım, Ailem halkı Pan-| g&'tıdâki evimde bulunuyorlar, Mektubu hapishaneden gene ayni gardiyanın d letile çıkan bir mahküm arkadaşla deriyorum. Bu satırların elinize vâsıl oluş tarzı İşi ne derece gizli tuttuğumu anla - tacaktır, zannederim, Hürmetler ederim.» Raif Saat tam altı idi. Kalkarak ropdöşam - brimi sırtıma geçirdim. Ne kadar geç y: tsrsa yatsın 7 de kahvaltı masası başin - da hazır bulunmak Rıdvan Sadullahın be'li başlı hususiyetlerinden biridir. Bu barla yıkanıp giyinmeğe ancak vaktim var, demekti. Odadan çıkmadan evvel pencereye yak laştım. Dostumuz sabıkv! posta müvez- ziinin yatak odama ge'mek için takib et. “# yolu gözden geçirdim. Rıdvan Sadullaha babasından kalan #-| partımanlardan biri olan bulunduğumuz bina bes katlıdır. Biz ikinci katında otu- ruruz. Ben, Rıdvan Sadullah ve ihtiyar dadıdan ibaret olan ev halkından b'na aid yatak odası binanıa örka cephe- neye benim lâ- vi) | yle i ken - ah et'ikten sonra bu iş icin kul. *“ns'an volu da kolaylıkla anladım. Bi-| nın arka gephecini bir boyran bir bo- 4 Kateden kalım bir demir boru tim be- Yazan —— Cevad Fehmi nim penceremin Yarından geçiyordu. Mesele aydınlanmış demekti. Yıkan » dım, traş oldum ve mutad hilâfına Rıd. van Sdullâhtan beş dakika evvel yemek! salonuna girdim. Bu fevkalâdelik onun da nazarı dikkatini celbetti. İçeri girerken gülerek takıldı: — Mide ağrılarının insanı erken yatır- mak gibi bir fazileti olduğunu dün ak - şam öğrenmiştik, Cevad Yehmi, demek iş bununla bitmiyormuş, midesi ağrıyan in- san erken de kalkıyormuş. — Beri mide ağrısı değil. bir mektub erken kaldırdı, — Ne o, posta idaresi mektubları artık geceleri mi tevzi ettiriyor? — Umumi hapishane şubesinden pos - taya atılanları evet, Vaziyeti anlattım. Mektubu süratle o « kudu. Kaşlarını çatarak bir saniye dü - şündü. Sonra bir sigara yaktı. Masanm ü- zerine bıraktığı kâğıd ve zarfı yeniden e- İine âlarak uzun boylu tetkik etti, Bilhas- $& zarfa dikkatle büktı. Dayanamıyarak sordum: — Enteresin bir mektub değil mi? — O'dukça,,. Fakst öyle ünüyor ki biçare adam çok lüzumlu gördüğü mah. emiş, Mektub umu - mi hapishane ile bizim ev arasında açıl - miş ve okünmüş — Açılmış mı? Getiren adam açıp oku- muştur. — Zannetmem. Bu kadar giz'i bir işi erine slan bir kimse mektubda neler azılı olduğunu mutlaka bilir. — Zarfı nasıl açmışlar? — Su buharı ile alt kapağı kaldırılmak suretile açılınış. Yalnız budalalar bu işe bir zarfın ne şekilde yapıldığını tetkik etmeden girişmişler. Makine ile yapılan Göğsümün üstünde bir mektub zürfe duruyordu İ | zarflarda âlt kapağın kenarlarının tarha- mile zamklianmadığını, zamkın harice taş. maması için bir iki milimetrelik boşluk birakıldığını bilmiyorlarmış. Zarfı ka - paumak üzere yeniden zamklarlarken fır- çayı yürütüvermişler, Rıdvan Sadullah son kelimeleri söyler. ken serkomiser Osman kapıda gözükt Elile dostane bir işaret yapıp masaya doğ. ru ilerlerken Rıdvan Sadullah her za - manki müstehzi tebessümü ile seslendi: yelim bilmem. Adamcağız dinlenmek için on senede bir hafta izin alabildi. Bu iz - ninin de daha ikinci gününde rahatını bozdular. — Hayrola, bir vak'a mı var? | — Hayır, bir davet... Hapishane kaç - İkını bir mafikümüun ziyateti,.. demek? Ridvan Sadullah meseleyi anlattı. Kr s& bir müşavereden sonra akşam sekizde evde buluşmaklığımız kararlaştı. Rıd - van Sadullah o gün Bebekte bir arka * lshın emlâkine aid bir iki kira mukave - İlenamesini yenilemem ve maliye ile olan İbir ilişiği kesmem lâzımdi. Serkomiser Osmana gelince cinayet masası şefinin bir aralık müdüriyete uğrıyarak bu ha - pishaneden mektub gönderen makkümün başımdan geçenler hakkında etraflı mali. mat foplaması takârrür etti. İs Metrik köşkteki 28 Teşrinievvel gününü takib eden ge ce daima hayatımın en unulamıyacağım gecelerinden biri olarak kalacaktır. Ak - şam sekizde evde buluştuk, Yağmurlu, çamurlu, pis bir gece idi. Muhtasar bir yemekten sonra derhal yola çıktık. Şoför bir haftadır hasta yattığı için otomobili Rıdvan Sadullahın idare etmesi lâzım geldi. Yolda pek az konuşuldu. Yalnız İserkomiser mahküm hakkında edindiği malümatı anlattı. Giresunlu idi. Esasen ailece zöngindi. İstanbulda giriştiği hazır elbise ticaretinden de büyük paralar ka- zanmıştı. Beyoğlunda büyük bir ticaret- hanesi varken faciadan evvel bunu ka . pıyarak ticaretten çekilmişti. Bu arahk Şehir tiyatrosu eski aktrislerinden biri ile evlenmişti. Raif-Beyin Kardeşine gelince ağabeysinden altı yaş küçük olan facia kurbanı eczacı idi. Bekârdı. Serkomiser aşağı yukarı bu esaslar da hilinde bir hay'i şeyler anl Sonra a sil facianın nakline geçti. Fakat bu hu - öğrendikleri bizim mektubdan öğ- lerimize pek fazla hir şey ilâve et- u. Bu vadide konuşurken Yeşilköyü bul. duk. Yağmur hızımı arttırmıştı. Rüzgâra karşı olanca #üratile giden scabamız ga - rib bir uğultu çıkarıyordu. Köye gir - — Şu Osman Beyin talihsizliğine ne di- — Hay Allah belâsını versin, bu da ne daşma gidecekti. Benim de Rıdvan Sağul- dikten sonra gördüğümüz ilik bekçiden Raif Beyin köşkünü sorduk. Kolay yere de imiş. Üç dekika sonra otomobil etrafı duvarlarla çevrili ve ihtiyar çamlarla İsüslü bir bahçenin önünde durdu. Köşk l ağaçların arkasında kaldığı için görün » üyordu. Büyük ve demir bâhçe kapısı ardına kadar açık duruyordu. Koysdan jitibaren oldukça geniş asfalt bir yol uza. İyıp gidiyordu. Otomobille içeri girdik, Asfalt yolun iki tarafı teflenlarla süslü Jidi. Otomobil fenerlerinin ianesile 20-30 metre sonra köşk gözüktü. Beyaz boyalı ve üç katlı ahşab bir bina idi. Yapılışm- dan oldukça eski olduğu anlaşılıyordu. Bahçe kapısı ile köşkün arasındaki me - safe 150-200 metre kadar vardı. Rıdvan Sadullah arabayı gürültü ede. rek ağır ağır sürüyordu. Buna rağmen et» rafta kimseler görünmüyordu. Ridvan Sadullehın «İşte hiç te nazik ol bir ev sahibi» diye söylendiğini du Nihayet asfalt yol Iki taraflı mermer bir merdivenin önünde bitti ve biz de bir ke- narda durduk. Rıdvan Sadullah birkaç defa korna çaldı. Fakat gene ses sada çıkmadı. Islak bir karanlık içinde ağaç- lara düşen yağmur tanelerinin sesinden İbaşka bir şey duyulmuyordu. Birbiri ze bakıştık. Sonra Rıdvan Sadullah «inelim» diye işaret etti. Birer birer indik. Binedan gözlerini ayırmıyan serko » miser; kinci katta hafif bir aydınlık var! dedi, Rahat bir nefes aldım. Demek köşk gayri meskün değildi, fakst öyle ise ne o- luyordu. Hepimiz gözlerimizi Okaranlık İiçinde yükselen binaya dikmiştik. Bu şe- kilde karşılanacağımızı sanmadığımız için garib bir şaşkınlık içinde idik. Karanlığı delmek İster gibi sabit ve keskin bakışlarla ileriye bakan Rıdvan Sadullah serkomiserin biraz evvel ver idiği haberi tekmilledi: İ — Evin kapısı da açık! Artık davet beklemiye lüzum yoktu, iBir hissi kablelvuku ile adımlarımızı git. İtikçe sıklaştırarak ilerlemeğe (başladık. Işık gördüğümüz odaya çıkmak üzere iki taraflı mermer merdiveni âdeta koşar a- İdimla tırmandık. Büyük kapıdan sonra İgeniş bir taşlığı geçtik. Bir koridor, geniş bir sofa, tekrar bir merdiven... En önde giden serkomiser elektrik fenerile yolu aydınlatıyordu, Binanın içi karanlık ve sessizlikte dışarıya rekabet etmekte idi. Yerlerdeki kalın tüylü halılar ayak sesle- rimizi de emdiği için bir sinek uçsa du - yulacaktı, Arasıra gıcırdıyan bir merdi - ven basaniağının gürültüsü bu sessizliğin içine garib bir şekilde yayılıyordu. Birin, Gi katı ikinci kata bağlıyan merdiven de nihayet bitti. Aydınlık (gördüğümüz oda merdiven sahanlığının tam karşısma geliyordu ve onun kapısı da ardına kadar açıktı, Oraya doğru yürüdük ve içeri a - dım atar atmaz gördüğümüz manzara ile olduğumuz yerde donakaldık. Ortada bir mass vardı ve masanın üzetine konmuş olan bir şamdan geniş odayı kızıla yakın bir ziya ile aydınlatıyordu, Masanın önünde, iskemlede oturan bir sdam, çok uykusu gelmiş te yalniz bir» ksç dakika için gözlerini kapatmak iste- miş gibi başını kolları srasına almış ve masaya kapanmıştı, sol şakağında bir kurşun yarası vardı. Buradan sızan kan masanın üstünde geniş bir birikinti hu - İsule getirmişti. O kadar tabii ve o ka - İdur sakindi ki bu kurşun deliği ve bu kan İ birikintisi olmasa hakikaten uyuyor, de: nilebilirdi. Levhayı birkaç dakika seyreden Rid - van Sadullah: — Ne muhteşem bir resmi kabul! diye mırıldandı. Osman Bey, e bakalım, âbilecek misin?. a Osman cesede yaklaştı. E- İlini çenesinin altına sokarak başını ha - fifçe kaldırdı, eğilip yüzüne baktıktan pre? ri Odur, kardeş katili Raif, zabıta dos yalarında resmini gördüm! dedi. Pe bu şeytani dramin ilk perdesi — si z kapanmamıştır, diyen zavallı tal in & e de aldanmıyormuş. Hay Allah be'âsını versin... Hakikati keşfettiği için ak, bizimle komuşmasına izin vermediler, .. Hemen doktor'& parmak izi pair çağırtmalıyız. Müddeiümumiliğe de ha - ber vermeli... Acaba evde telefon var mıdır? — Vardır, zannederim Osman Bey! ” (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: