27 Haziran 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

27 Haziran 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Haziran © SON POSTA Japonlar tarafından işgal edilmek istenen Fransız Hindi Çinisi ve Siyam ——- YAZAN İEmekli general H. Emir Erkilet “Son Posta,, nın asksri muharriri ransamın mağlöbiyeti üzerine, © - Ve nun bir müstemlekesi olan Çin Hin- dinin, cenubi Çindeki Japon kuvvetleri tar rafından, 17 Hazirandan itibnren, işgale başlandığını öğreniyoruz. Japonların ba - hanesi, milli Çin bükümetine ötedenbeti bu yoldan silâh ve mühimmat gönderilmekte olmasıdır. Onun için Japonlar buna mâni k istiyorlar. gi lm Japonyayı Fransız Çin Hindin - den bir daha kim çıkaracaktır?. Buranın asıl sahibi olan yerliler zaten uzun boylu bir esarete alışmışlardır ve Japon kuvvet- lerini bu feyizli toprakları işgalden mene * debilecek kuvveti haiz “değildirler. Fransa ise buranın imdadına yetişemiyecek kadar vurulmuş ve bitkindir. İngiltere de, şu ân- da, bütün kuvvetlerini adasının muhafazası için toplu bulundurmak vecbüriyetindedlr. Amerikaya gelince, o da gerçi Jâfla iş bit miyeceğini nihayet anlar ibi olarak genis bir deniz teslihatı programı kabul simit Fakat onun yeniden yapacağı bilknem Ki yüz harb gemisi denizlerde iş görebileeri bir hale gelmek için yedi yıl istermiş! Hak- buki Japonyanın 45 bin tonluk harb ge - milerinin çoktanberi denize indirdikleri te- min olunuyor. Eğer bb mağlüb olursa, Japonya - Uzakdoğuda asıl günü doğa- ömdilik çok ileri git“ nın o zaman Üz caktır, Çünkü Niponu * rakdoğuda Japonya bilirdi. Fakat 1935 olagelmekie, ar ei > hâdiseler. : imdiki Avrepu harbi İngiliz do- vene a mi © derece bağlar idiler ki, onun Uzakdoğudeki nüfuz şi fnatleri “bep ihti ve sarsıntılar ye mene başladılar. Japonların Mavir - Maçka pe Kone ve me yet Tiyençinde İngiliz harb. sare ia kerlerine ve İneili siyasi va kimdi gili mke her hasatta darbeler indir - senfansler fazla çekinecek bir ta- 5 ağ er e EN İngileriin Asyada, Afrikada. Üzakde: ayni zamanda İST a ve denizlerde mağ güme ve denir ğuda, yani büt e dolgun dar, göğ- Ulak tefeksiniz. K dolgun. b iyiniz ve ” ksek bir kuvafür rana in hemen dai- biseler. sünüz pek Şunları £ a, Yukarı tsi (günkü göğsü dolgun ve siki sıkıya o195 el i Sıkı kalçalar. gen Şunları ne giyiniz. v elemi » Gm yaka açik (Sivri dekel- eni v Ü teden şaşmayınız. e. Kabarık kollar. sidir.) gd, Kıs (Raşlan kol en iyi- geniş etek. e ii Saç tuvale yanlar yü” Dar i karıya, önler geriye tarahı. İşi de Ee” birer önlra gibi bas yor ve geniş D” bukle ir Bitiyor. |, Arka dümdüz. Uc * tar içe Kivrik vfak kordelâ bütün Di asma —bie Mk. Ni A Aş olu , Bu tuva - pi ziyade gen$ || kızlara, gen Ka dınlara tavsiye ©de- Yaşlanmıya yö? tutmuş bir Kadın Va şında, çocukluğa bi Üzeniş gibi görüne - biir. ay günleri fis ile vü Baher ve > lagün, bem şik görünür. çlar bem b Hindi Çini ve Siyamı gösterir harita Mibiyeti demek olucuğı için Çinde ve Çin |nubuhda tamamile müstakil olan yegâne denizinde her nesi varsa topunun Japon « yanın eline düşeceği aşikârdır. Çin Hindini işgal için, âh gu müstesna, işgal etmişler ve bu seretle Çini teeride çakımışlardı.. Hong-Kongla Çin arasında bir irtibat bırakmadıkları için 'de bu İngiliz malikânesinden Çine silâh id- | kacı haline imkân kalmamıştı. Fakat milli Çine ten yardım için iki, veya daha doğru- “İşu, üç kapı açık kalmıştı ki, bunlar Sovyet si Rusya, İngiliz Hindistanı (Burma) ve Fransızların Çin Hindi hududlarıdır . İşte Japotyanın şimdi yaptığı, geri kalan bu üç kapıdan birini daha Kapatmaktır. Fakat Japonyanın hakikatte yapmak is- tediği şey şimal, orta ve cenub Çin eya etleri gibi, şimdi de Fransanın o uğradığı müthiş maği istifade ederek, Çin Hindini de kabilse ilelebed zapt ve işgal etmektir. Çin Hindi Avrupa devletlerinin Uzak- doğuda malik bulundukları büyük müstem- lekelerden Japonyaya en yakın olanıdır. Burası İngilizlerin Burmasından Siyam va- stasile ayrılır. Siyam Himaliyanın ce - «Son Posta» nın edebi tefrikası: Handana meydan okumak için «ko- cama kendimi sevdireceğimin o dediği halde kurduğu tuzağa kendi düşmüştü! Handan bunu bilse kim bilir bu saf kız- İa ne kadar alay ederdi! — Seviyorum., seviyorum.. seviyo- rum. Zihninden geçen bu kelimelere refa- kat etmek için kalbi bir davul gibi sert sert çarpıyordu. Bu telâş ve heyecan İ- çinde çirpınırken Halükun sesini duydu ve onun geniş elinin kendisine doğru w- zandığını gördü. — Nasıkınız Zeyneb? Nasıl mı? Bir mucize karşısında kalan bir insana böyle bir sual sorulur muydu? Sesinin heyecanmı belli etmemeğe çalı şarak: — Teşekkür ederi iyim... dedi. Sustular, Halük neş'e ile tebessiim €- diyordu. — Bir işiniz yoksa, isterseniz sizinle rasadhane yoluna doğru bir yürüyüş ya- palım. Hava pek güzel, Zeyneb de gülümsemeğe çalışıvordu amma tereddüd ettiği aşikârdı. | Halük tekrar sordu: — Serbest değil misiniz? Hemen eve dönmeğe mecbur musunuz? — Hayır, Naciyeye bir haber yolla- dıktan sonra sizinle ilirim. — Âli... Kol kola, iki mektebli gibi dağlara tırmanınz, olmaz mı? Zeyneb helecandan boğulan bir sesle: — Olur... cevabını verdi. Lâkin ne kadar saklamağa çalışsa, halindeki gay» ri tabiilik kocasının nazarından keçmi- yordu. — Yoksa yorgun musunuz Zeyneb? Bana açıkça söyleyiniz. — Yorgun değilim... Fakat... — Fakat ne? — Hiçl Bu dakiknda yalnız kalmak ihtiyacın- da olduğunu, kendisini dinliyerek hisle- rini intizama sokmak istediğini Halüka nasıl itiraf edebilirdi? Birdenbire sordu: — Kandilliye niçin geldiniz? Asya devletidir. Fransa, Japonyanın Çini isülâya başla « masındanberi Çin Hindi müstemlekesin - den dolayı endişeye düşmüştü. Siyamın da bu Fransız müstemlekesine müteveccih İs - tek ve alâkası artıyordu. Siyamhlar Kam - bocasın Çin Hindine ihakının acısın unut- yaşlardan Siyam Japonya ile siyasi ve adi iyi temaslar beslediğinden Fran - sızlar Çin Hindinin bunlar tarafınran kıs - a alınmasından korkup durarlardı. Siyam İngiliz ve Fransız müstemleke im- paratorlukları arasında müşkül ve tehli - keli bir vaziyette olmasma rağmen istiklâ- ini müdafaaya azmetmiş ve melhuz tehli - kelere karşı iyi silâhlanımatır. Son yıllarda memleketin varidatınm yüzde 30 miktarı milli müdafaaya (ordu ve donanmaya) sarfolunmakta idi. Memleketin imarına da büyük bir azim ile çalışılmaktadır. Sa yol- ları wlah edilmekte ve bendler inşasile su kuvvetlerinden östifnde edilmektedir. Bü- yük ölçüde bir yol projesinin tatbikine de başlanmıştı. Onun pek geniz pirinç zeriyah yanında ehemmiyetli bir mevkii olan kalay istihaslâtı da yeni ocaklar açmak ve mev- cudları tevsi olunmak suretile arttırılmış - tar, (Devamı 7 inel sayfada) İHTİKARA DAİR — Çinde harb oluyormuş. — Aman birader sus. — Neye, söylemek yasak mi? — Yasak değil amma, bizim mutfağa döşemek için birkaç tane çini taş alacağım. Taşçı duyarın çini taşmın fintını bir misli artırır da... — Limon küfü Sai bir kumaş gör- müştüm. Vitrinden çıkarayım bayan, İste bu... Kaça? Metresi on lira. Evvelki gün beş lira demiştiniz. Hakkınız var bayan, fakat İtalya harbe girdikten sonra İlmönun fiatı bir misli arttı. Biz de bu kumaşın fiatım artır. mak mecburiyetinde kaldık. — Bu kumaşla limonun ne alikas var kil — Alâkası olmaz olur mu bayan, gör- müyor musunuz). Kumaş limon küfü ren- ginde. * — Mercimeğin kilosu kaça? — Yirmi beş kuruş. Çok gahak. Pahah değil, bilâkis ucuz. Siz de bi- İirsiniz ki mercimekte çok miktarda demir vardır. Herb başlıyalıberi hariçten emir gelmiyor. * — Bakır kapta pişmiş yemekten zehir. lenmişler, — Ne bahtiyar insanlar, — Zehirlendikleri için mi? — Hayır, bakınn fiatı çok fazla arttığı bir zamanda evlerinde bakır kab bulunu- yor da... * Gazetede okuyordu: — «Termos muhtekiri mahküm olda.x Etrafında bulunanlara sordu: — Termosun türkçesi nedir? Yaşlı bir Zat cdvab verdi: — Diş kapının dış mandalı, * Bekri Mustafa sağ olsaydı, tüccarın top- lu olduğu bir yerde bağıracaklı; — Ha bre muhtekirler, Tüccar, hep birden hiddetle Bekriye hü- cum edeceklerdi: — Sen kime muhtekir, Bekri cevab verecekti: — Siz neye üzerinize alınıyorsunuz. He- piniz muhtekir misiniz de... linen İlilüsi dedin. GÖNÜLİSLERİL2İ Bir gencin ilk vazifesi Bay «E. Şia: — Mektubunuzun sonunda «bana takib edilecek hattı hareketi göstermenizi rica €- derim» diyorsunuz, benzer vaziyette bulu- nan birçok gençlere bu sütunlarda birçok defalar söyledim: Yüksek tahsilli hattâ son devresi dahi temin edilmiş bir istikbalin mukaddemesi sayılmaz, daha ileri gidelim. Yüksek tahsilin bittiğini gösteren diploma dahi müstakbel muvaffakiyetin garanti şehadet- namesi değildir. Tahsilini bitiren her genç hayat mücadelesi için kendisine lâzım olan silâhı edinmiş olmak yaziyetindedir. Fakat henüz ateş hattına girmemiştir, elindeki si- lihin ne derece işe yaradığını tecrübe et- #memiştir. ir çikerei bilineni tatbik e- debilmek gene ir. Siz bugün tahsili bitirmis değilsiniz. Or- tasına gelmiş te üniversitede daha en aşağı İki üç seneniz bulunduğunu tahmin ediyorum, buğün vazifeniz sadece tahsili bitirmeye çalışmaktan ibarettir. takib edeceğiniz hareket yolul Nakleden; Maaxze3 Tahsin Berkand Genç adam bu suale başka bir sorgu ile mukabele etti: — Sizi görmek arzusunu duymak kâ- fi bir sebeb olamaz mı? — Hayır; başka bir sebeb olmalı... — Belki de yalmız evimde sıkıldım, sizin eksiğinizi duydum. — Bunun da imkânı yok — Öyle mi? O halde ben de şimdi kendi kendime bu ziyaretin sebebini a- raştırmağa başlıyorum. Mühim. bir meseleyi halletmek isti yörmuş gibi düşünceli bir tavır takındı ve bir iki saniye sonra şeytani bir ba- kışla karısını süzerek tekrar şu sörleri söyledi: > — Başka bir sebeb daha olabilir: Siz bir tecrübe yapmağa karar vermiş değil miydiniz? — Evet. — Siz Kandillide, ben Cihangirde kaldıkça size nasıl âşık olabilirim Zey- neb? Bunu niçin hesıha katmıyorunuz? Genç kız bu müstehzi sözlere hiddet etmiştir — Böyle manasız şeyler söylemeyiniz. Halük, Kocam gülerek ona doğrü bir adım attı: — Sizinle şaka etmekten kendimi menedemiyorurm. Genç kızın kaşlarını çatarak sustuğu- nu görünce, ciddi bir tavırla sordu: — Beni görmekle memnun oldunuz mu Zeyneb? Memnun mu? Halüku birdenbire kar- #unda gördüğü zaman hissettiği öldü- rücü helecana sevinç denebilir miydi? Hayır, bu bis bir işkenceden başka bir şey olamazdı. Ömründe ilk defa kalbi böyle çarpmış, nefesi daralmış, boğula- cağım zannetmişti. Acaba bu, o vakte kadar tatmadığı yeni bir zevk mi idi? İstikbalde çekeceği azab ne derece olur- sa olsun bu harikulâde dakikanın tadını doya doya hissetmek arzusu bir alev gi- bi önü sardı ve sandetle parlıyan gözle- # rini kocasına kaldırarık cevab verdi: — Tabi memnun oldum Halâk... Hem tasavvururuzdan daha çokt Genç adam kolunu karısının kolunun Ne sokarak ona yaklaştı, neş'eli sesi- : — Öyle ise her #ey yolunda... dedi. Haydi germeğe gidelim. Kandilliye ni- çin geldiğimi şimdi anladım: Niyetim rasadhaneyi ziyaret etmekti... Şen bir kahkaha ile yola düzüldüler. Zeyneb bu güzel saatlerin İsmintdeke He ün sonuna kadar kalbinin en seak köşesinde saklıyacağını hissediyordu, İkisi de şen, ikisi de mes'uddular, Gih kol k gâh elele tepelere çık yorlar, ağaclıklar arasında durup Emir. gân, Rumelihisan ve Bebek sırtlarının ihtisamını seyre dalıyorlar, sonra tekrar yollarına devam ediyorlar ve bu güzel anların zevkini bozmamak için pek az konuşuyorlardı. - Bir ara genisçe bir hendekten atla” mak icab etti, Zeyneh çok spor yapmış olmasına rağmen karı tarafa atlıyamı yacağımı anladığından hendeğin başında durmağa mecbur kaldı. Size yardım edeceğim Zeyneb, e- inizi bana veriniz ve korkmayınız. Ben sizi tutarım. Genç kız korkmuyordu ve çevik bir hareketle karsı tarafa atlamağa muvaf- fak oldu amma Halökun bir demir kıs- kaç gibi parmaklarım skan eli onu bilâ- ihtiyar haykırmağa mecbur etmisti. — Ne oldu? Ayağınızı mı incittiniz Zeyneb? — Hayır, elimi çok sıktımız. Parmak- İarımı bir daha kullanamıyacağım satı- yorum. Halük onun hafifçe moraran tekrar eli arasına alıp okşadı: — Vah yavrucuk! Ben de amma ka- ba adammışım; parmaklarınızı açıtaca- ğini nasl düşünemedim. elini (Arkası var) Bayan S. A. ya: ni — Sizin yaşınızda bahsettiğiniz tecr belerin yüzlercesini geçirmiş clanlar da bu- hunabilir. Fakat anormaldirler. Ben ise «Mazhar Osman: İık etmek daiyesinde de- ğilim. Hem yazınızın ciddiyetine de inan-. madım, Vaktinizi biraz daha faydalı şey« İere hasretaeniz daha iyi olur. Hem posta parasını da israf etmemiş olursunuz. Li Bayan «B. N.s ye: — Size fena bir hakikati | söyliyeyim Erkek kadını «meçhule gördüğü müddetçe * sever, Meçhulü malüm yapmamaya bakınız. Bayan M. Y.: Nişanlılık müddetinin uzatılmasına tas raftar değilim. Nişan ve resmi evlenme merasimleri arasında uzun zaman ayrılığı İşte | olmamalıdır. Mecburi ahval müstesna. biliyor mu idiniz P “ Ayağı beş metre gelen hayvan Tarihten evvel EN ki devirlerde ya a şayan ve ayakiz. leri bulunmuş hay vanlar arasında, & yak izi en büyük hayvan iganadan dır. o Milyonlarca sene evvel Yâşâ mış olan bu hay vanın bir tek par- mağının izi 85 san tim gelmektedir ki, bütün bir ayağınıp uzunluğu beş metredir. Denizaltıların ceddi yapılmıştı. Bu geminin Atlantik denizin! 28 saatle geçebileceği tahmin edilmişti, Otomobilde 450 kilometre sürat Prankfortlu bir mühendis 600 bey. * G > gir kuvvetinde “12 VD silindirli bir öto M3 >“ mobi sane. SS Otomobilin sürati Uz saatte 450 kilomet ae As redir. İlk tecrübede otomobilin tekerlek» lerinin yerden kesildiği görülmüştür, Tecrübede bulunanlar bu süratte bir otox mobilin sürat yüzü yarı sikletini kaybettiğini tesbit şlerdir. Ayni sü. ratte bir otomobil yapılması için şimdi başka tecrübelere başlanmıştır. len i

Bu sayıdan diğer sayfalar: