June 28, 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

June 28, 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

areşal Peten-general .0. du Il d Gr eo e abinesinden evvelki Fransız Pp Süme meclisinde bir aralık harb vazırlığı yapmış olan Generl | mütareke olajozula olduğunu e sebeble o, harbe devam fikir iz ve bulunan Fransızları etrafma topar Almanlara karşı, İngiltere ile birlikte, ei cadeleye devam etmek için Londraya £ mi P Kozalik Çörçil, mütareke talebi sralarn- da, Fransaya mütarekedeti vazgoçereX 2 giltere ile birleşmeği ve makadderatını. ” gilterenin mukadderatile tevhid e lif etmişti. Bu teklife göre Fransa İng" ve İngiltere Fransa in yani et, iki millet, iki devlet ve iki ir ğ lm tek bir kabine ve tek bir parli- mento ile idare olunan tek bir ni tek bir imparatorluk vücude < getim — idi. Çörçil, Hitlere kaışı sonu: kadar be devam etmek için buna lüzum görüy ŞA gb ol - Fransa gerçi anavalanda o mağlöl p muştu; fakat onun, Avrupada Fi veme e giltereninkinden sonra ikinci ve e ması dokunulmamış bir haldedir. Bundan başka Fransanın henüz içaha edilmemiş bir hava filosu mevcuddur. Fransız in ç ke insparatorluğu da, bütün isgal e be be e mala Eke i ile, olduğu öl r a e ağa ven dominyon bayan a e m iliz donanması, e erme İn za çak ve deniz mücadelelerile biraz zedelenmiş ise ve yene Avrupada ve hattâ dünyada, deniz ee t olarak birinciliğini muhafaza ediyor. İn- Fransız donanmaları ve hava filo- gilir Vel ve şartsız birleşirler ve Fransız ğe ağ Kasara ar Sr kulceyşi, iktasadi ve mali bütün kuvvetleri ve kuvvet kaynakları İngiltereninkilerine katımrsa elbette neticede Fransa bundan id olur. ml siray, Fmriaşle birleşmek tek- İifini yapmağa sevkeden başlıca s bebler bunlardır. Fakat Mareşal Peten ve diğer birçok Fransiz ricali bu teklifte Fransanın muvakkat Alan askeri hükmü yerine e di İngiliz esaret veya vesayeti altıma gir- man alar zl ona <a vaba değmez addetmişlerdir. Ayni zaman- da Peten kabinesi Almanlarla ve İtalyan - lerin mütareke akdinde musır kalmış ve mütareke işini spnuna erdirmiştir. a İngiltere, her ne kadar Fransayı <r rs resmen birleştiremediyse de, Londrada Ge- Tal Gavll tarafından ve onun riyaretin- Nasıl giyinmeli ? Orta boylu, kalçaları geniş olanlar pek uzun, ne Orta boylüsunuz. Yani ne De: ala de kısasmız. Bir kosurunuz VA, mİ. y , ay yaraya şeyler Drape yak. X Omuzlar büzgülü kollar. <, Pek sıkı olmıyan d. Ne kısa, ne uzun, Size uymıyan şeyler? «. Düşük omuz. b. Sivri dekolte. e. Sımsıkı bek d. Pek kısa etek e, Kapak ayakkab. - ; Orta boylu, göğüsleri büyük olanlar Orta boylusunuz, kusurumuz göğsünü- rün sişmanlığında. Geyinize a ». Başınızdan iri şapks- b. Raglan kol e. Bol ceket. Gir ini: bel. e bir etek, . b. Yüksek omuz. gali d. Yolları enine kumaslar. e. Krunze ceket. (Yalnız Yele Bafif drapeli kruaze göğüs YaP niz.) er kadın bilmelidir Her kadın Hedi kızarıyor, Burnunuz sıcaktan derhal şöylece soğuktan moranyorsa bünü gecirmeye çalışmalısınız: 2 Her şeyden evvel, hazım amm gayri tabiilik (mide ekşiliği, kabız VENR varsa derhal iyi etmeye mil DE harlı, biberli yemeklerden hi et yemeklerini azaltmalı” Eğe Kolye ve dik yaka gibi e vi yan ve kan cereyanımı güçleğir. .kat'iyen takmamalı, giyme ME meni HK. Emir Erkilet «8ön Pastas nin askeri mubarriri de teşekkül eden milli Fransız komitesi va- mlasile ayni maksadı yürütmek istemekte- dir. Bu suretle Fransa, biri, düşmanla res- men mütareke yapan resmi, ve diğeri, ha; be devam eden milli Fransa olmak üzere ikiye aynlmak üzeredir. İngiliz gazeteleri, üç sabık başvekilin, Mösvö Blum, Heryo, ve Paul Bonecurt'nun halen Londrada bu- “İlanduklarını yazmaktadırlar. Ancak bun - ların Londraya, General Gaül'e | iltihak için mi, yoksa Fransanın yeni durumunu görüşmek kardile mi gitiikleri henüz ma - öm değildir. Bununla beraber General Gali İngilte - renin yanında, Almanlarla, sonuna kadar mücadeleye azmetmiş bulunuyor. Mareşal Peten de Fransanın şimdiki ve gelecekteki selâmet ve menfaatlerini Almanlarla ve f İtalyanlarla mütareke akdinde © görmekte | musurdır. Bu iki tamamile zıd fikir, karar İve meslekten, bunların sebeb ve kaynak - İlarını uzun uzadıya tetkik ve tahlilden sar- fınazar, hangisinin daha doğru olabileceği hakkındaki kasır fikrimizi beyan etmeden evvel mütareke fikrinin daha Reyno kabi - ş başında iken ortaya atıldığını söy- liyelim. Bunu da, Çörçilin 25 Haziranda, İngiliz Avam Kamarasında askeri vaziyet hak - İkinda yaptığı beyanattan öğreniyoruz. An- laşılan, Reynonun riyasetindeki Fransız ka- binesi, daha Paris sukut etmeden, Alman- lardan mütareke şartlannın ne olabilecek» lerini sormaya karar veriniş ve buna mütte- fik İngilterenin muvafakat etmesini Çörçil- den rica etmiştir. Bunun üzerine İngiltere, barbe devam etmek daha muvafık olacağı fikrini ileri sürmüştür. Fakat O Reynonun Fransanın askeri vaziyetinin Fransız hükâ- metini mütareke istemeğe icbar etmekte ol- duğunu »yazla beyan etmesi Üzerine «Fran» sız filosu İngiliz limanlarına gönderilmek ve müzakere esnasında bu limanlarda kal bileceğini, Fransanın Alman başkuman - danlığından sormasına | İngiliz hükümeti muvafakat etmiştir. O halde Almanlardan mütareke sartları» nmine olabileceğini sormak O hususunda Fransada hâsıl olan lüzum ve verilen karar Peten hükümeti zamanında değil, Reyno kabinesinin henüz ikldar mevkiini muha- «Son Postan nın edebi tefrika; GAR Zeyneb parlak, gözleri, all olmuş ya- akları, rüzgürda uçan siyah buklelerile karıamda durmuş, bir tarafı acıyan bir gocuk somurtkanlığile elini uğuşturuyor- du. O dakikada genç adam bu çocuk e- Bini tutup öpmek ve ona: — Şimdi ağu geçti mi? diye sor- mak arzusunu çok güçlükle yenmeğe muvaffak oldu. Bu sabah havada şefkat ve muhab- bet dolu bir sıcaklık vazdı. Zeyneb de kocasına bakıyor, kendini hayalâta terk ediyor, olmıyacak zannettiği şeyleri dü- sünüyordu. Birdenbire, gözünün karmsı- na Handanın güzel yüzü, fettan gözleri geldi ve ayni saniyede yüzünden karan- lık bir gölge geçti, Halük ona bakıvor- du; yüzünde hasıl olan ant tebeddüle hayret etti ve garib bir heyecanla onun att, — Ne oldu? Ne var Zeyneb?) — Hiç.. hiçbir şey yek, Bu cevabda öfke ile karışık bir vardı. — Bu dakikada ne düsündüğünüzü bana söyler misiniz? Bunu öğrenmek is- tiyorum. Genç kız elini kurtarmağa çalışıyor, muvaffak olamadığına sinirleniyordu. — Mutlaka bunu öğrenmek istiyo” rum... Zeyneb esasen sade ruhlu, açık kalbli bir kızdı ve yalandan hoşlanmazdı. Ke- casına karşı tâ bidayettenberi hakikati söylemeğe alışkin olduğundan bu defa inkâr yoluna sapmağa lüzum görmedi: — Siz buraya Handanla da gelmiş mi idiniz? Halök beklemediği bu snal karşısında saşırarak muhatabının elini biraktı ve a- cılaşan bir sesle: —Evet! dedi. # Heyhat! Niçin nHayir!» diyemiyordu. Zeynebe gelince, ona böyle bir şey söylemeğe cesaret edebildiğinden dolayı büyük bir mahcubiyet duyuyor, yerin dibine geçmek itiyordu. Yüzü kıpkır. mazı el İnza ettiği bir esnada vaki olmu, ştur. On - » Mi deki üezzinler |ları icab ederdi. dini areeni: LD inolerizki olumusya 3 başlamışlar, linareler: müe; ALARM «Ramazanda, akşam olmuş, saatler on | Yalnız bir tanesini söylesem kâfi. barut ikiye gelmiş, iftar sofraları etrafına top- lananlar topa kulak vermişler: — Ha şimdi patlıyacak. ... Ha şimdi patlıyor. Saatler on ikiyi geçmiş, iftar sofraları etrafına toplananlar, lâhavle çekmeye göstermiyecek kadar yakın ve hatırlarda. | sabırsızlanmaşlar. Beş dakika geçmiş, on dır. Denilebilir ki Reyno kabinesi ancak baş- vekil muavini Mareşal Petenin ve başku. mandan General Weygandın tavsiye ve hattâ ısrarları üzerine mütareke şartlarının Almanlardan sorulmüâsına kail Hattâ bu kabinenin mütareke dil işini kendisi yapmıyarak bunu bir Peten Weygand kabinesine bırakması bile onun mütarekeye kalben ve vicdaneı i lünmadiğile de tefsir olunabilir. tün bunlar bizim mevzunmuz iç recede kalan tafsilâtlardır olmuştur. Asıl mesele şudur: Reyno Fransayı mütareke miydiler; veya Peten sevketmeli yoksa harb- devam mı, Fransa - İstemeğe nın şimdiki ve gelecekteki menfaatlerine daha uygundu?. Peşin söyliyelim ki bu'çe- tin meseleyi halletmek için elle mevcud olmaları iktiza eden*maldmat ve vesaik dosyasına malik değiliz. Ondan sonra bu, bir hesab işinden ziyade bir içtihad mese - lesidir. Mareşal Peten, harbe devamla Fran sanın ve İngilterenin Almanlara karşı nihai salebeyi elde edebileceklerini, hattâ yüzde otez nisbetinde bile ümid »debilseydi onun İngilterenin dediği ve istediği veçhile ni - bayet Fransayı terkederek denrzlerde ve müstemlekelerde harbe devam edeceğin - den şüphe edilemezdi. 1916 da Verdun meydan o muharebesi, Fransada tamamile kaybolenuş sanıldığı va hiç bir kimsede bu hususta en ufak bir ümid kalmamız olduğu bir zamanda, sırf Petenin şahsi irade, a - zim ve harikulâde sebat ve yılmamazlık, yüksek asker meziyetleri sayesinde, kaza - nılmış ve 1918 nihai zaferinin temeli bu suretle Peten tarafından Verdunda atılmış- b. Onun için böyle bir askerden ve onun yanmdaki kiyaset ve tecrübe sahibi Wey- ganddan Fransanın askeri vaziyetini ve Fransa kadar bildiğine ve anladığına şüp- 'he caiz olmıyan İngilterenin harb kudreti ni sathi bir mütalen ile iktifa ederek bu de rece ağır tarihi bir kararı srf bedbinlik ve yılgınlıkla vermiş olduğuna hükmetmek mak» şertile mütareke şartlarının ne ola -|fevkalâde yanlış olur. Bununla beraber Fransanın Obugünkü durumuna bakarak bizim Mondros mütare- kemizi ve ondan sonraki İstiklâl mücadele lerimizi hatırlamamak kabil değildir, O za- man biz Türkler de bidayette iki ve hattâ daha doğrusu üç safa ayrılmıştır. Milliyet ve vatan his ve sevgilerinden mahrum ol - (Devamı 7 nci sayfada) emek ağır| İ dakkika geçmiş. Müezzinlerin sabırları tü- İkermiş, akşam ezanını okomuşlar. İftar İsotraları etrafına oturanların gözleri ka- İ rarmış, oruçlarını bozmuşlar ve neden sonra topçuyu bulmuşlar, sormuşlar; — Sen bu akşam top atmadın. — Evet atmadım. — Sebeb ne? — Sebeb mi isüyorsunuz, GON pek çek. Lİ Okuyucularımdan bir genç kız bilmem hangi sinemanın bir aktunlite filmnide bir evlenme töreni seyretmiş: Kilise doludur. in iki tarafına dizili arasında beyaz el - Mermer merdive! bir ihram müfreze biseli gelinle, siyah elbiseli güvey yukarı çıkıyorlar. Önlerinde ve arkalarında be - yazlara bürünmüş melek kada; güzel ço - cuklar, İçeride org çalıyor, gelin güvey ilerli - yorlar, masanın bâşına geçiyorlar ve dun başlıyor. Sonra gene bu şartlar merdivenlerden inis... altında Genç kızım mektubundan bir cümle a - layım: n— İşte bir manzara ki, kadınla erke » ğin hayalinden ölünciye kadar çıkmıya - caktır. Niçin bizde de böylesi yok?” Zahiri görünüşe ve birçoklarının zannı hilâfhna olarak doğum, evlenme ve ölüm gibi insan hayatının başlıca bir tarafın azami eheminiyetle karşılama- sna mukabil öbür tarafın mümkün olduğu kadar basit geçmesi sadece din farkından doğmamıştır. Dinin tesiri bir tarafın hayatı süslemesine yardım etmis, diğer tarafın ise İZDİVAÇ üç safhasını Nakleden: Muazzez Tahsin Berkand — Sizi sorguya çekmek istemiyor- dum Halük, Bussunl bilâihtiyar dudak- larımdan fırladı. Bu dakikaya kadar o kadının mevcudiyetini bile | hatırlama- müştam. Genç adam meyus bir sesle: — Gene unutalım Zeyneb! diye yal- vardı. — Siz unutabilir misiniz? — Böyle yapmağa mecburum, Ve gene sözü şakaşn boznrak ilâve ettir — Plürsmizn muvaffakiyeti namına, — Bu plânın muvaffak olmasına imkân yoktur. Hiç kimse «emirle ve zor- la» üşik olamaz. Ya sever, yahud sev- mez, Halök bf iki saniye cevab vermeden onun yüzünü tetkik eti. — O halde beni kendinize âşık et- mek fikrinden vaz wi geçtiniz? — Aşk, en beklenilmedik bir zaman- da ve istesek te istemesek te kendi ken- dine gelir. Binaenaleyh, astık bunu dü- sünmeyiniz Halâk... Size o sözleri söy- lediğtim zaman bunun ehemmiyetini ve vehametini takdir edememiştim. — Ya şimdi? Bu sualde sertleşen bir ahenk vardı, Genç kız işitilemiyecek kadar hafif bir sesle cevab verdi: — Evet, şimdi.. bunu anlıyorum sa- nirim... Halük kaşlarını çatmış, karşıki sahili seyrediyordu. Birdenbire somurtkan ve sinirli bir hal almıştı. — Çok âlâ... Ne demek istediğinizi anlıyorum... Haydi şimdi eve dönelim, geç kalırsanız belki Naciye merak eder, Konuşmadan bayır asağı İnmeğe baş- İndılar. İkisinin de keyfi kaçmış, ikisinin de yüzü hüzünlü bir mana almıştı, Bir saat evvelki hava sanki değişmiş, güne- şin parlaklığı solmuş, ortalık | neşesini kaybetmiş gibiydi. * Öğle yemeğini başbaşa yediler. Na- <iye yorgunluğunu bahane ederek sof- raya İnmek istememiş, yemeğini odasına çıkartmıştı, Kahvelerini içerlerken Ha- lük başını kaldırarak kanısına baktı ve ağır bir sesle: — Kandilliye niçin geldiğimi söyliye- yim... dedi. Size yakında seyahate çı- kacağımı bildirmek istiyordum. Hiç beklemediği bu haber genç kızı yaşırtmıştı. — Seyahate mi çıkıyorsunuz? Ne 7m man? — Derhal... “ Zeynebin yüzü sapın oldu, kalbi korku ile çarptı ve güçkikle şu sözleri söyliyebildi: — Yani bugün mü gideceksiniz? — Besün değil, yarın... — Buna birdenbire mi karar verdi- niz) Evden çıktığım zaman böyle bir niyetinizden imemistiniz... o Kolu- nuz tamamile geçti mi Halâk? — Sıhhalçe pek iyiyim. Seyahatime gelince, bunun bir sebebi var, Siz yok- ken iki gece Yakacığa, anneme gitmiş- tim, onunla işlerden konuştuk, Siz bizim Halebde birçok emlâkimiz olduğunu bil miyotsunuz Zeyneb. Şimdiye kadar bu emlâkin idaresile annem mesgul olurdu. İki sene evvel Halebdeki işlerimizi takib eden avukat ölmüş, yerine bir baskas tayin edilmişti. Meğer bir ndam k menfaatini bizimkinden üstün tutarak bir takım dalavereler çevirmeğe basla mış, Bunu anneme gelen mektuklardan öğrendim ve oraya bizzat gidip vaziyeti anlamağa ve başka bir vel ğe karar verdim. — Hakkınız var, Halebe gitmeğe mecbursunuz... Şimdi Kandilliye niçin i anladım. ze baktılar. İkisi de bu muha- daha uzun zaman devam etme- sini istemiyormuşlar gibi sabırsızlanmış- lardı. Söze tekrar Zeyneb başladı: — Annenize ve herkese karşı sahici bir karı koca gibi görünmeğe karar ver- miştik, (Arkası var) ayin etme. Bizde neden yok? ; J dl yoktur.» i yapıldı, İstanbulda bir alarm tecrübesi Alarm tecrübesi tam olarak yapılsaydı, halkın sığınıklara kaçması, itfaiye, enkaa kaldırma ve bunlara benzer ekiplerin İğ | aliyete geçmesi, korunma vazifesile mia kellef olanların işleri başında bulunma Fakat meatteessüf bunların hiç biri yö pılamıyacaktı: Veden yapılmıyacaktı, sebeb ne mil Diyeceksiniz. Topçunun verdiği ceva$ tarzında bir cevab verebilirim, — Sebeb mi istiyorsunuz. Belki peli çok. Yalnız bir tanesini söylesem kâfi, alarm işareti olan düdükleri kimse dıy yamıyacaktı da... i | 8, meet İL, ulisi ER AT SLE Jhayatı süslemesini müşkülleştirmiş olmak İtan ibarettir. Hakikatte eski Türkler bu üg safhaya karşı taraf kadar ehemmiyet ve « rirlerdi, bu üç safhayı unutulmıyacak mğa rasimle geçirirlerdi. sonraları şarkta manlâ sef tesir altında kaldılar. Milli âdetlerindeşi fedakârlik ettiler. Müslüman âlemini kene, di düşüncesine bırakalım, fakat Türk âle minin müstakil bir hayata sahib kalmayışle nin sebebini eski padişahların Türklükten çıkmış olmalarında aramalıyız. Okuyucum soruyor? 1 «— Yokluğu telâfi etmek, okendimizâ mahsus âdetler içinde yeni şekiller bul « mak mümkün değil midir?) 9 Okuyucumun bahsettiği yokluğu hisse » denlerin çok olacağını sanmıyorum. Bu « nunla beraber istediğini yapmak yeni big cereyanın uyanmasına bakar, güç değildir. X *t Bayan Serab: | Hayatta her seri olduğu gibi gö icab eder. Fazla hayalperest olmayınız. Sin. in izbrablarınız hayalperest olmanızdafi, e yalar ela memeler in. kündür. j TEYZE biliyor mu idiniz P En kısa boylular nerededir ? Piemon cücele rinden daha kisa boylu olan bir cü ce ırki mevcuddur Bunlar Saradegn- de bulunmaktadır. lar. Dünyanın en kısa bunlar arasında tesadüf o edilmek. tedir. Nesil inki raz bulmak üzere. dir, adamlarına Dişi ve erkek kumru birbirlerin den o ayrılmazlar. Hattâ bundan ki naye olürak «kum. rr gibi sevişmek, tâbirl lisma girmiştir. Fakat dişi ; kumrudan daba sadık bir kuş mevcuğ dur. Erkek atmaca daima dişisile birlikte bulunur ve birlikte uçarlar, Erkek atma cü bir av yakalayıp y kısmını di: n ağzna atmak sure onu besler, Görünmiyen gözlük Görünmeyen gözlük Amerikada edilmiştir. Göz kapaklarının görme İı sasını aynen temin edebilmektedirler Gerçi göz kapakları altında ne kadar ing olsa, gene cama ben k zahmetlii

Bu sayıdan diğer sayfalar: