18 Temmuz 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

18 Temmuz 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ü ç Arab köylüsü, ellerinde bir bü- yük sepet elma ile dektoron nrun- yenehanesine geliyorlar. Doktorun hizmet-| kapıyı açıyor. Köylüler bu elmalar İnim'e hediye olmrak getirdiklerini ve ay- ni zamanda, hediyeyi bizzat takdim ederek bu vesile ile kendisine sevgi ve saygılarını da arzeylemek istediklerini o söylüyorlar, Hizmetçi gidip geliyor, köylüleri doktorun İmvayene odasına alıyor; bu gibi ahvalde mutad kelimeler Oteati edildikten sonun, İköylünün biri kalbinim doktor tarafından İnuayenesini rica ediyor. Doktor, dinleme İsletini ahp kulağını kalbe dayıyor. O sra- da diğer köylü ayağa kalkmız. maslahınm altımda gizli duran tabancayı çekip dekto - İrin beynini patlatmıştır! Bu dram geçen haftanm başında Şamda Gereyan etti Doktor meşhur Suriye lideri #Abdürrahman o Şehbenderdir. Tafsilâtı, en zamanlarda çok intizamsız gelen Suri #ye gazetelerinden alıyoruz. Bu gazeteler, #doktorun fazilet ve meziyetlerini saya saya İSitiremiyorlar. Bunun hasicinde söyledik - İleri hiç bir şey yoktur. Onu kim öldürdü ve- yeli kimler öldürttüler? Bu, çok yeni bir ME iekilde tertib edilen mikasdin gayesi ne - N in Gazetelerde bu hususa dair hiç bir şey kür. 4 Doktor Şehbendere bir kım Suriyeli - İer Zaim, yani lider derler. Hakikatte bu! İder, bir siyaset taciridir. Siyaseti, tcaret| İ hevzwu olarak tanir ve © maksadla yapar. Mİ er müdafan ettiği siyasetin bir de kendi - İse hasım olduğu tarafı vardır. Fâkat, her âyenin siyaseti, Suriye vatanının menfaat - erimi göz önünde tutan bir siyaset olmuş İM Jeğildir. Osmanlı hakimiyetine karşı komp- Mi) 0 yapımına. bunu Suriye hesabına değil, neselâ, Fransn hesabına yapresıtı. Şamın, ip Op. mitralyöz atesi altımda tahribi ile neti- i telenmiş olan büyük Seriye ii nda dek- er, Fransızlara kar Şunu yaparken Suriyeyi di afından affedilip tekrar Suriyeye döndüğü amandanberi de Abdürrahman Şehhen Ter, fırıl fınl her tarafa döndü, Fakat, bir ürlü Suriyenin selâmeti için çalışmayı be - “eremedi. Bugün Suriye köylülerinin kur - unları ile nihayete eren bu hayat, vatan- ever hayatından ziyade bir siyaset taciri- ün hayatı öldü. * Bugünkü dünya vukuatı içinde Sıriyenin hukadderatı me olacak? Halen, bu suale İncak doleysile cevab verebiliriz: Siyaset tacirlerine Zam örnvenım veren Bİ memleketin mukndderatı, elbet mes'ud Me tnlihli mukadderat olamaz. MN Karı unu da ilâve edebiliriz: Suriye, $ kmıya çalıştığı Osmanlı imparatorluğunu andan böyle de aramakta devam edecek! olukittin Birgen Denizde iki cesed bulundu Dün Yenikapı sahillerinde suda boğul - uş iki insan cesedi bulunmus, bunların ge- #n Pazar günü bir sandal kazasına kurban den Feride ile Haydara aid oldukları an- aşılmıştır. Cesedler, müddeiumumilikçe görülen hi- Üzerine morga kaldırılmıştır. irtini İngiltereye dayamıştı. Fransızlar ta-|. Eninde sonunda mecburen vereceğin şeyi mecburiyeti hissetmeden ver. Zorla yapacağını zoru görmeden yap! Tesadülten bahsedene inanma: Dost edinmek ile düşman kazanmak sadece senin elindedir, biri zor, öbürü kolaydır. Tayyare modelcilik kursu Türk Hava Kurumunun, Maarif Vekâleti ile işbirliği yaparak resim ve elişi öğret - — İmenleri için hazırladığı tayyare modelcilik kursu dün saat 15 de Galatasaray lisesinde açılmıştır. Kursun açılış merzsiminde Maa- rif Vekili Hasan Âli Yücel, vali muavini Hüdai Karataban, bazı meb'uslar, maarif ve hava kurumu erkânı, matbust mümes- silleri hazır bulunmuşlardır. Bu münase - betle Hava Kurumu Başkanı Şükrü Koça' bir nutuk söylemiştir. Şükrü Koçak, da - vetlileri ve kursa muhtelif vilâyetlerden ge- len 50 öğretmeni selâmladıktan sonra, ha- vacılığın son zamanlarda aldığı ehemmi - yeti tebarüz ettirmiş, gençleri tayyareci ye- Gştirmek, çocuklara havacılığı sevdirmek hususunda muallimlerle elele vermek hü - zumunun müşterek bir milli dava olduğunu ilâve etmiştir. Kursun gaye ve mahiyet anlatan Şükrü Koçak, çocuklara | ekişler deminde tayyare modelleri yaptırmak » İretile havacılığa karşı bir sergi uyandırıla- cağiti, model tatbikastile çocuklarda inşaat- «ı bir rah hâsl olacağım, meteoroloji, mi hanik, aerodinamik öğrenmek fırsatını bu-|” lacaklarını işsret etmistir. Bilâhare, O Türkkuşa öğretmenlerinden Naciye Toros kursta görülecek dersler hak- kında izahat verm mis, buru Maarif Vekilinin İnn bu faaliyetini takdir ettiğini söyliyerek demştir kiz — Bir hakikati bir defa daha tekrar «- deceğim. Bize ötedenberi ilim. ilim içindir; sn at san'at içindir. derler halbuki geçir - “Askerlik işleri: e Eminönü Askerlik Şubesinden: Şubemize 9/1488 sayıda kayıdı emekli 6, net araf tü, fekçi (377.18) Süleyman oğlu Kereb Aytaç- lının çok acele şubemize müracaatı. Şubeye davet Eminönü As, Ş. Bşk. sinden: Yedek istm. kâm yüabaşı (380.0 5) kayıd No. lu Hamın Remzi oğlu 1309 doğumlu Raşid Ökçün kısa Saffet hanım birdenbire büsbütün ih- Miyarlamış ve bükülmüş yibi başı önün- de kapıdan çıkarken Halük arkasından Uzun ve acı nazarlarla onu takib etti ve © merdivenlerden çıkıp gözden kaybol duğu zaman hiddetle karına baktı. Yü- Zünde müthiş bir mana vardı. Zeyneb o güne kadar onu bazan ha- Şin, bazan müstehzi, bazmı da zalim bir erkek gibi görmüştü; fakat bu defaki Korkunç hale tesadüf etmemişti. Halğ- İn yüzünden, ayni zamanda hem hid- bem de ıztırab vardı. — Anneme niçin gözyaşı döktürdü- iz? Buna sebebiyet vermiyecek kadar çük bir fedakârlığı bile bana karşı çok an öf Nakleden: Muazzet Toheim Parkand bir zamanda şubeye mürâcaatı Nör olunur. | kesile bağırıyordu. Zeyneb hemen itiraz etti; — Onu teskine uğraştım amma... — Duduklarımın vakit vakit saçları- niza temas etmesi size bu detece takam- mülfersa mı geliyordu ki atihkemi mes'ud eden bu sevgi komedisinin daha fazla devam etmesine katlanamadınız. Bu haksız sözler ve bilhassa bu sert veshâkim tavırlar Zeynebi fena halde muztarib etmişti, Ellerini uzatarak ona yaklaştı ve yalvararak: — Hayır, hayır Halk... Ben bir şey, söylemedim.. beni dinleyiniz! Dedi. Asenk o, acı ve azab içinde çır- pinirken bü ricaları dinliyömiyordu. — Bulunduğumuz vaziyetten istifade- ye kalkıştım mı? Bana serbestçe müsa- ade edeceğinizden il bir şey istedim Maarif Vekili söz söylerken açıldı İ diğimiz hayat, tecrübemiz bize anlatıyor ki hiç bir şey kendi kendisi için değildir. Ken-| disi için olan tek şey hayattır. de yar şamak, san'at da yaşamak içindir. Bu ya- şamaktan maksad ferdi değil, cemiyeti ya- şatmaktır. Tedrisatımezda takib ettiğimiz usul bu prensibi tahkik ettirecek hale map” lesef gelmemiştir. Hasan Âli Yücel, okutulan bir takım derslerin hayati bilgilere, ihtiyaçlara teka- | etmediğini, halbuki aksi olması lâzım geldiğini söyliyerek, çalışılmanın, yalnız çocuklara, tayyare modeli yaptırmağa de- İ ğil obje, hödise, üzerinde düşünmeğe, gö- zünü açmağa, dikkate sevkedeceğini işaret etmiştir. Vekil demiştir ki: — Maarif ve terbiye her devrin ideal adamını verdiğine göre, kâmil ve iyi teş - ilâth bir maarif bunları da nazarı dikkate almağa mecburdur. Vekilin nutkundan sonra mektebin bah- çesinde model tayyarelere uçuşlar yaptı - rilmiştir. İ İster İnan, İster İnanma! İsviçrede — hayat © pahalılığının yükselme seyrini gösteren bir ced- vel neşredildi. Bur cerivelde muka - yeseye esas olarak 1939 fiatları de- gil, 1914 yılının fintları alınmıştır. Bu istatistikten anlaşıldığına göre 0s- ki sulh zamanına nszaran bugünün fiatlarında görülen yükseliş yüzde on ile otuz beş arasındadır. bununla beraber İsviçreliler hayat pahallı — ğından şikâyetçidirler, 1914 yıhna nazaran Gatlarında yüzde bin, iki bin fark görülen memleketler göz ö- - Sözün Kanadlanalım! E Ekren Talu ları en büyük ders şa oldu: Kanadsrz millet tutunamaz! Filhakika, kesil ve mütekâmil Alman ha vacılığının kahredici savletinin önünde »6 Majino hattınm çelik ve Beton istihkâmla- ri, ne muazzam deni? kuvvetlerinin doğ gi- bi zırhlıları, ne denizaltı gemileri, hâsıl bu- güne kadar ölemin bildiği ve güvendiği , müdafaa vastalanndan hiçbiri dayanama- dı, tutunamadı. Polonyanın da, Nerveçin de, Danimar- kanın da, Holanda ve Belçikanm da, ve ni- hayet Fransanın da uğındıkları hezimetler, hava kuvveti bakımından düşmanın üstün olmasından ileri gelmiştir. Bu, vakıâ, öteki silâhlarım modern barb- de kıymetsiz olduklarını ifade etmez. Lâ- kin şurası artık muhakkak olmuştur ki gök“ lerde kuvvetli olmak öbür kuvvetlerin kiy- metini birkaç misli artırabilir ve zaferi daha çabuk ve daha kat'i olarak temin eder. Bu hakikati idrak edip, biz de, harbin dışında bulunmakla beraber, mevcud ka Mevsimin en sıcak günü Z Dün İstanbul, mevsimin en sitak günle - rinden birini yaşadı. Sıcağın dehşeli hak - kında bir fikir vermek için zasadhanenin verdiği malümalı kaydelmek (kifayet eder. Rasadhaneye göre dün gölgede sıcaklık seat | nadlarımızı artırmayı milli bir dava edin- 1550 de 38,5 a kadar çıkmıştır; güneşde/” » On dokuz milyona varan Türk w- we sıcaklık tam 64 derecedir. Pilihakika öğ, | imi ağam lima böle kiz fendir badi leden sonra ödeta sokaklarda dolaşmak) nın haricinde kalmasi milli kalkınma ve ko- müşkülleşmiştir. Boğucu bir sicak ber ta - | runran ödealimizle kabili tehf değildir. rafı ideta kavuruyordu. Kaldırımlar, bü -| (o Devlet, kendi whtesine düşen ovazifeyi hasen nsfalt eaddeler denebilir ki ayakları | hakkile ifa etmekte, yurdumuzun müdafa yakacak kadar kızmıştı, Bir çok kimseler) ww için gezeken her türlü tedbiri alınış bu- ceketleri ellerinde dolaşmışlardır. Bu yüzden | lanmaktadır. Bununla berber, o, valan- dün plâjlara, Adi gün olmasına rağmen a . | daşlasın aynca yardımından vareste kala- kın vardı. Halk geç vakit seağm ağırlığın .| maz. Dünya vaziyelinin en durgun zama“ dan kendisini deniz kenarlarına #tımıştır.| nında-milletin. orduya tayyare hediye et- Rasadhanenin de teyid ettiğine göre dün) mek hususundaki şükran değer tehalükü İstanbul mevsimin, Balli birkaç senelik | simdi ber vakitkinden ziyade canlavmak, yazların en sıcak gününü yaşamış bulun , |hizlanmak gerektir ki, kahraman ordu ve maktadır. İdonanmamızın yanı başında, hava kuvvet- EE —— İlrimizin de günden güne ve sürse terak- rim i ki ve inkişaf eylediğini görüp iftihar ede me Alman ticaret İk” an ası asa 1 Şuracıkta, dost Yunan milletinin, az bir e da geniş İdaman içinde, kendi orduman üç yüze yar bir alâka uyandırdı İki tayyare hediye eylediğini gözönünde Bon Türk - Alman ticaret anlaşması et - rafında şehrimize gelen mütemmim haber - ler piyasadaki alâkayı arttırmıştır. tutarak, bu vakısdan ibret almalıyız. İhraç edilecek mallar meyanında tütün, Türk semalarmı Türk kanadlarilk dol- durmak bizim en mukaddes Borçlarımız- tiftik, ineir, üzüm, fıstık, fındık, buğday, arpa ve küçük baş hayvan derileri bulun - 'dandır. E Elzem Cats duğu anlaşılmakta ve bunların mikdarları Bakkında da bar rakamlar xikredilmekie , dir. Ellerinde stok bulunup Fransa ve İngüte.| reye yapılan satışlardan istifade edememiş! bulunan tütün #hrasateyları anlaşmanm mü. him, kısmının tütün ihracı swretile karsıla - nacağı hakkmdı haberi alâka fle telikki etmişlerdir. Tiftik fiatlarile buğdayda bir yükselme beklenmemekte ise de ihracat durgunluğun. dan Anlayı satışları gevşemiş ve fiatları düş, wüş olan kuru meyva ve arpa fatlarında bir terakki beklenmektedir. Bilhassa geçen senenin bu mewimine na saran fiatları yüzde elli nishetinde düşük 6. lan küçük baş hayvan derilerinde anlaşma - nın mutlak tesirleri olacaktır. , kumu, oğlak ve koyun derilerinden n Yiralık ihracat yapılacağı söylen. Gemilerimizin emniyetlerini temine matuf tedbirler alınacak Gemilerim”in seyrüsefer “emniyetlerini temine matuf bazı kararlar #ühaz edilmiş- tr. Bundan böyle her germ, üzerine Türk sancağı tersim edilmiş 4.5/3 ebadında bir levhayı geminin inşa vaziyetine göre ha - vadan en iyi görülebilecek yerine koyacak» tır. Bundan başka gündüz ve gece diğer ge- miler tarahından kolaylıkla görülebilecek bir tarzda Türk sancağı, zeminin her iki bordosuna resmedilecektir. Bayraklar ge- celeri de görülmek için münasib surette tenvir olunaea! Kardeşinin ü kesen bir genç 9 ay 10 gün hapse mahküm edildi Beyoğlunda, bir gençle seviştiği için kar deşi Marikanın bıçakla suratın kesen Lef- ter isminde bir gencin muhakemesi, asliye I inci ceza mahkemesinde dün neticelen - Bu anlaşma e hal edilecek maddelerin hakiki cins ve mikdarları da ithalâtşlar o. ka İle takib edilmektedir. iştir. cinsleri hakkında heniz kavil o Mahkeme, suçlu Lefterin 9 ay 10 gün y sövlenememekte ise de bunların öte.) müddetle hapsine karar vermiştir. denberi Almanyadan ithali mutad ve piya -| İş ve alacak yüzünden bir kadınla sanın buğün hakiki ihtiyacını teşkil eden bir erkek yaralandı er tp maddelere şümll olacağı sanlmakta.| |. ieeemede Kireç e — tıparmak deri fabrikasında çalışan Haçikle arkadaşı Osman ie mezelesinden dolayı kavga etmişler, Osman bıçakla Haçiği o - muzundan yaralamşıtır. Yaralı tedavi al - tra siee suçla hakkında takibata baş- Sokak sokak dolaşıp esrar içiren bir adam yakalandı Sabıkalı esrarkeşlerden İbrahimin Ka - nüne alındığı takdirde İsviçrelilerin şikâyetlerinde haklı olduklarma: İster İnan, İster İnanma! Hayır, bunları yapmadınız. bepsi- ni biliyorum, yalnız size olanı biteni an- lutmağa izin verin, — Aramızdaki anlaşma haririne çık- tım rm? — Rica ederim Halük, biraz da beni dinleyiniz! — O halde siz de sözünüzde durabi- lir, annemi üzmiyebilirdiniz. — Halükt! Kendimi müdafaa etmek- ten beni menediyorsunuz.. bu yaptığınız büyük bir haksızlıktır. Beni dinlemeğe mecbursumuz. Zeynebin sabrı tükenmiş, hiddetle ye- rinden fırhyarak onun karşımna o dikil- misti: fakat o bir şey işitmeden devam ediyordu: — Ben yalnız bir vey biliyorum: An nemi üzmemek hususunda mutabık kal- mıştık, ona bır feci hakikati söylemiye- ik. Bu teklifime evvelce itiraz etme- iniz. Şimdi neden gidip benden ona şikâyet etmek ihtiyacını duydunuz? — Ben ona şikâyet etmedim. Lâfımı dinlemiyorsunuz ki... — Muvakkat bir komedi oynamağa tahammül edemiyecek ie sizi iğren- dirdiğime teessüf ediy dıköy ve civarında seyyar bir surette dele- | İsi E sarak sureti mahsusada yaptırdığı esrar nAT- yda Aktarma sokağında otu- gilesini bir takım tiryakilere ayaküatü içirt-|ran adında bir kadın da, dün bir a- tiği tesbit edilmiş. ve dün memurlar tara- | hcak yüzünden kavgn ettiği Hasan ve kar- Bı fmdan. Kadıköyünde İbrahimağa çayırda | deşi Vahideddin tarafından bıçakla yara - Haşmet ve Salâhattin adlarında iyi esrar- | lanmıştır. Havva hastaneye — kaldınlmış irken cürmü meşhed balinde | suçlu kardeşler yakalınarak haklarında ta- kibata başlanmıştır. Ben bu komediyi elimden geldiği kadar iyi oynamağa çalıştım. Ona haber veren ben değilim. Halük öfke ile gözü kararmış, sinür- leri gerilmiz bir halde tepiniyer, bir ke- lime bile işitmek istemiyordu. — Bana olan hakikati ona itiraf ettiğinizi bildirdi. Anmem yalan mı söy- Miyor? — Hayır. dediği doğrudur amma © her şeyi bildiği için doğruyu söylemeğe mecbur kaldım. Onu aldattığımı m is diği inad ve ısrardan utandı. Ancak Zey- neb kocasının zihninden geçenleri bil mediği için sükünet bulmadan sözünde devam ediyorda. — Hakikati istiyornunuz değil mi? İşte: Sizin bana karşı samimiyet ve me- habbet komedisi oynamamız beni iğren- dirmiyordu. Bu vaziyeti olduğu gibi ha“ bul ettim. Elinizim elime odeğmesinden tksinmiyordum. Hattâ, aramızda tecssüs etmeğe başlıyan hakiki dostluk bana yonlümi? e . v iyki emriyet we sölünct bile veziyordu. Bi- le ve hareketsiz dur | aenaleyh sözlerimi dinlemeden ve me- seleye vâkıf olmadan derhal bu mevzuü temas ederek beni ithanı etmeniz çok şayan teessüftür Halük! lerken o kadar heyecanlı ve müteessirdi ki nefes almakta bile güç- bük çekiyordu. Halük ona doğru hir a- dım attı ve mahcubiyetle türiyen sesle: — Hakkınız var sevgilim... Yaptığım çok çayanı teessiif bir hareketti, dedi, myordu. — Biliyor muydu? Biliyor muydu? Nasıl? — Bana inanmıyorunmuz.. belki be nim şimdi yalan söylediğime zahib olu- yorsumuz.. kadınlar hakkında sizde yer- İeşen fikre istinaden belki benim de si- ze hiyanet ettiğime hükmediyorsunuz... Zeynebin sesinde o kadar meyus ve acı bir ahenk vardı ki Halökun kulakla- rm yaktı ve öfkesini birdenbire yatıştır- dı, O dakikaya kadar onun yüzünün ea- nlığını farkedememiş ve onum dürüst ve açık kalbli bir insan olduğunu unutmaş-

Bu sayıdan diğer sayfalar: