8 Ağustos 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

8 Ağustos 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: Muhittin Birgen ,.# önya abvalinin O bugünkü şartlarma göre | siyasetten bahsetmek. biraz da telve fahra bakmak gibi bir şeydir. Henüz hiç bir şey belli değildir: henüz dünya- sın yarn ne olacağını kat'i surette kestirheğe yarar elde hiçhiz sağlam istinad noktam ( yokti Mihverle Anglo Sakson âlemi arasında mev- cud olan mücadele inkişaf etmedik- çe,,bu mücadelenm varabileceği ne- tice az veya çok vuzuh ile ufukta teresiüüm etmedikçe, bugünkü ve yarınki dünya hakkında kat? biç bir hüküm verilemez; ber şey, eski! zaman usulü bir kebmnetten ibaret kalır. Malüm olanı tek Lir şey varsa © da, Mihverin girişmiş olduğu mü-| cadele, bugün en güç (safhasında bulunuyor ve bundan dolayı «yeni Avrupa» meselesine dâir yi pılan projeler ve söylenen & sözler, «kendi kendine gelin ve güvey ol maks» tan başka bir şey odeğildir. Yeni Avrupanın ne olacağını bugün değil, yarın göreceğiz ve ancak üğümüz zamandır ki ona biz üz şekli ile bir isim vere * Bu bahse geçenlerde de etmiştim. Bugün O tekrar bahsedişim sebebsiz dej Sen O zamanlarda (Balkanların mukadderatına dair bir hayli ko- maşmalar oldu. Birinci o safhasında en ziyade Romanyayı, Macaristan ve Bulguristanı alâkadar eden bu ö ler, Mihverin riyaset ettiği bir takım toplantılarla tak hazırlıklar yapılması gayesini istih- daf eyliyordu. Şimdi de ulâkadarlar arasında bazı konuşmalar cereyan ediyor. Gönül isterdi ki, bu konuş maları yapan devletler, yannki «ye- ni Avrupa» rın şöyle bir Avrupa o- İacağına dair herhangi bir karara varmaksızın ve bilhassa istikbal si- yasetine nid hiçbir spekülâsyona gi- rağneksizin, #rf, aralarındaki ihti- Mf meseleleri kendi müşterek bir adalet meselesi imiş gibi o mütalen temas bundan ildir: ir etsinler ve davalarının karşılıklı mü-| dafaasında, ne yer taraftan, taraftan kuvvet almayı dü ler. Romanya haksızlık etmis midir? Eğer etmişse, onu kendi kendisine itiraf etmeli, ötekiler de iddin ede- cekleri hakların hududunu nihayet haklı oldukları noktaya götürmeli- dirler. Her iki tarafın da haklı ol- dukları noktalarda" dostane anlaş malara gitmek yolu en güzel voldur. * Böyle bir siyaset, tam bir Balkan siyaseti, Avrupanın küçük milletleri siyasetidir. Bunun aksi ne (Balkan ne cemubu şarki siyaseti 0- Tur. Böyle bir siyaset, ne Romarya, ne Bulgaristan, ne de Macarista ve ilh. için milli bir siyaset olmaz. Balkan memleketleri ve Macaris- tan, bugün milli varlıkları bakımın- dan büyük bir dönüm noktası önün- de bulunuyorlar: Halen, Avr meşguldür: şimdiye kadar Avrupa nin bütüm meselelerini kendi hesab- larına göre halletmeği âdet edinmiş olan böyük Avrupa kuvvetleri bu- gön mesgul bulunurlarken hiç ol- mazan Balkanlar ve bu arada Maca- ristan, kendi aralarındaki bütün il tlâfları kendi müşterek menfaatleri bakımından halletmeği düşünebilir. ler. Bu siyasetin ruha, ne falan, ne de filân memlekete muvafık veya muhalif olmak öndişesinden de; sadece Balkan ve Tuna memleket- leri arasında devamk bir sulh ve dostluk tesisi emelinden ilh, ak mahdir. Bu memleketler, kendi ara- larında öyle bir hava yaratmalıdır- lar ki bu sayede yannki oAvrupa yeni de olsa, eski de olsa, Balkan İarın bu dostluk ruhunu bozamasın. Zannetmiyoruz ki bu memleketler böyle'bir siyasetin ne derece hayırlı olabileceğini anlamakta güçlük çek- sinler, Fakat, anlamak başka, yap-! mak başkadır ve biliriz ki Balkan- Jar anlamamaktan değil, yapsma- maktan muztarnbdirler. Muhittin Birgen Romanın meşhur «Sezarslni çekinirdi Tarihten fıkralar Vapura bindi diye azledilen şeyhislâm Şeyhislâm Turşucuzade Ahmed | Muhtar efendi, Aymsolyada Safran- bolulu bir turşucunun oğlu idi. Tah- sil görmüş, müderris olmuş, bir gün, Abdülâzizin önünde bir «huzur der- si» verirken, güzel ve parlak konuş- mam ve geniş tefekkürü ile nazarı dikkate çarpınış, ilmiye mesleğinde birkaç basamak birden atlıyarak şeyhislâm olmuştu Bu yükseliş kendisini çekemiyen arasında birçok dedikodulara sebeb olmuş ise de, Ahmed Muhtar efendi, kısn bir z8- manda muvaffakiyeti ve nezaketi ile halkın hürmet ve sevgisini ka- zanmıştı. O sırada, Abdülâzizin anası Per- tevniyal kadın, Aksaraydaki Valide camisini yaptırtmış. camia vakıf ta- yin ettiği arazi yüzünden, köylüler İe arasında bir dava açılmış, evrak, son hükmü verecek olan müftülük kamına gelmişti. Fakat, Ahmed Muhtar efendi. meseleyi teikik etmeğe başlamış, valide sul- tanın köylü aleyhine (verilmesini beklediği hüküm gecikiyordu. Per- tevniyal kadının etrafındaki dalka- vuklar, şeyhislim aleyhine durma» dan tezvirlerde bulunuyorlardı: «Bu adam ne düşünüyor?! Köylünün hak iddia ettiği arazi bir camic vak Fediliyorl..» diyorlardı. İ Kabinenin toplanıcağı bir gün, Ahmed Muhtar efendi de Babiâli bir odada vezirlerden içeriye ye gitn Sadık Paşa ile konusurken valide sultanım kahvecibaşısı girdi; şeyhinlâma: — Vplide #wltan efendimizin lâm var. Şeyhi: biz jisimize nede: kullar işleri böyle yüzüstü kalır mı? Asla- nım onu bunun için mi şeyhislâm yaptı?! iye Pertevniyal kadının İyetlerini nakle başlarken, Muhtar efendi > kaşlarını İ gürledi: — Çk... Dişari herifi. Çıkl Sonra Sadık Pasaya döndü: — Bende mevki hırsı yoktur! dedi pabuçları elimde camie der İse girdiğim zamanlar gözümün ö- nündedir, gönül o zamanlara dön- meği arzu ediyor!.. Kahvecibaşı uğradığı hakareti, vakde sultana, bire bin katarak #r- lat, O da saslanınan söyledi. Pa- dişah tm sadrazam Hüseyin . Avı Paşadan Ahmed Muhtar efendinin azlini istedi. Fakat, Hüseyin Avni Paşa, bu vak'anın bir şeyhislim az- (Devamı 4 üncü sayfada) sikâ- Ahmed çatarak İSTER memleketimizin umumi Yugaslaryada çikan bir gazete küvvetine müteallik bir eld yapmış, dikkatle okuduk, vardığı nettee de dostane, İncelemesinin sonunda lehimizdedir. dikkatle | SON Kendisinden evvel ve sonra gelip geçen diktatörlerden ayıran esaslı bir vasfı üç beş kişiyi çağırır, onlardan icraat. ülkelerde kendisininkine benzer mevki işgal edenleri de küçük görmekten vardı: Ara sira hh: ının tenkid edilmesir Harb içinde Berlin Büyük Harbin ikinci senesi yaz başlangıcında mektebler tatil edi - lir edilmez refikamla iki erkek çe - cuğumu yanıma alarak hükümetçe bana verilen vazifeyi ifa etmek ü - zere yola çıktım. Almanyaya doğ - Tuca geçmek o zaman mümkün el madığından Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturyaya uğrıya uğ- rıya Vayanadan Tunayı tercih ede- rek Almanyaya vâsıl olduk. İlk kıs- mı çocuklarla berâber, en büyük kıs- İmı yalnız yapılan bu seyahati sı - İmsile «Almanya mektublano na - mile yazmıştım. Bu mektublar için İber şeyden “evvel“Almanyada #8 - yahat edeceklern mifid olmak, bir nevi rehber vazifesi görmek esasını kabul ettiğimden her türlü süsten ve tekellüften uzuk kalmiağa vermiştim. Edebiyat © zen kendisince thürink üc ü'ver miş bir muharrir için bu sade tarz muahazeye değer addedilenermek in- safa muvafık iken birçok kim İden bunların benden beklenecek neviden olmadıkları yolund. me ma'ruz kalınca bir bü mını neşrinden fera san nasl olsa istihkak kenbedilm miş İirazlardan Fütu kadir olmuyor. Yarda debiyat bekliyenleri tü yince süküt etmek E vahık göründü. ar ninde getirmen daha mu sekiz ay nim elli iki şehrinde mebanii me i telif müessesatı snniy İnümuneşAhları görmek Gir İren bu lim; yalnız kaydedeyim ki haya seyahatler İmda bana vasib olan. İiçinde beni en ziyade tenvir ve miis- İtefid eden bu seyahat oldu Berlini merkon itilsaz "etmiştir İlk önee refikamla ve çocuklarla be- âlet Aşilami telini feel ciminken mekteb tatili bitinc nelerle beraber” pek döltik müşkül bir yoldan hlk sey hat tikten aonin müzrlehisi ve hareketle mesjd. dlan Bu, biyik otel serke 14 çocukları an- ve | derek ondan daha böyük, odaları -! İnn, salonlarmın genisliğile müfer - İrih we-misbetle sakin olan Esplana « dönebilme viğiimiş ve bereler iner kez ittihaz ederek oAlmanvanın mubtelif çihetlerinde tetkik seya » İhatime devam etmistim, İ © Hariciye mezaretinden Almanva- da mevevd sehbenderlere | verilen tavsiyelerle eğramları şehirletde pek lütufkâr delillere ve azami kolay - hıklara müsadif eluvordum. Ham » iNAN, i vaziyetine, ve kullandığı lisan umümuyet itidbarile Bununla beraber Yugarlay meslekdaşımız zayif noktalarımızdan birine de işaret etmiş — Teknisyeni azdır, diyor. 17 gil içinde birçok sahalarda epeyce kıymetli mütehaasıs yetiştir. miş olmaklıfımıza rağmen bu bahiste zenginlik iddiasında bulummaklığı. muz maslese? mümkür değil. Evet epeyce mülehassısımız var, fakat daha fazlasına da muhtacız, düşünülerek nokta şudur: — YT yl kinde muhtac oldüğumuz teknizyenlefin tamamını yetiştirmek mümkün değti miydi? Kendi kendimine bü #wali sorarken hatırımıza bir ölçü geldi. Bir memleketin mubtaç olduğu teknisyenlerin sayısı, orta bir ölçüye göre nüfusunun yüzde biri olarak hesab edilir. İSTER INAN, ASTER POSTA Le enis akı, AYA) anılarda yükselmeleri nisbetinde büyüyen müşlerek 1 küçük her Keti; sâ yaptıysak onda rar elniye, Halid Ziya Uşaklıgil İburg şehbenderi Feridden başka di- İğerleri bütün mahalli muteber ze - | atından fahri şehbenderlerdi, | ve bunlar ekseriyetle bulundukları ma- hallerin yerlisi olduklarından delâ- letlerinden edilen istifade azami saddeye vâsıl oluyordu. Yorucu, fakat pek eğlendirici ve joyalayıcı biz işf Hususile © görülen İyerlerin tenevvüünden , dolayı hiç bir zaman usanç duymadım. Eski İbir Riliseden sonra bir fabrika, a - irfan sim bir bahçeden sonra bir ir müzeden sonra orta İk kalrmsi bir şehir konağı, böv- oradan oraya kosarak, gece- leri bir temasagihta gecirerek, ni- hayet uyku zamanından çalınan iki üç saati meshudatın intibalarına ma'kes olacak mektubları yazmağa hasretmek öyle mütenevvi bir meş- #mle idi ki bunu hiç yorulmadan z bu intibalar © kadar sa hiç bir ölçüye te » yen mektublar bad- i | | müesesesi yaptım, boldu ki na: ba'iyeti düşüne “İden ann uzun oluyordu ve bunları neşreden «Tanin? de | sayfalardan taşıyordu. Berlinde hasiriye | nezaretinden| na memurini mahsusa terfik edi- iyordu. Bunlar hariciyenin en gü - zide gençlerindendi. Kendi kendi - ne gezdi dolaştığım yerlerden başka mutlaka bir resmi delile muh- kapıları, h rağmen, | taç olan Yerleri marının sıkı” tedbirlerine bu zevatın delâleti sayesinde tama- | mile açık bulü | Yalnız Berlinde gördüğüm mües | saymak pek uzun| ak olacak. Bir yan- : yandan da Al mam etme sesatın isimler bir fibris. yane dan dolasrkea manyanın İsa in i. Bu hava gün) > daha caFhi endise olu -| vordü. Marne hezimetinden . sonra) Almanya için muzafferiyet. ömüdi| gittikçe sönmeğe başhyor ve bitta bi bir yanlar havavic sıkıntısı, bi yandan istikbal üzüntüsü herkeste bedbin bir maneviyet doğuruyordu. İki defa hariciye erkânr tarafından benirile görüşmek arzusunu izhar e denleri riyarst ettim, Onlar bende büsl olan baları mi istiknah et - İmek östemislerdi, yoksa bende Türkiye SER Japony İ dan bugüne kadar 32 yl geçii. Fakat coğrafya, ber yl o bin genei, ia yahud Amerikaya yol Bunun bütçe için Val gu Bize bu hesab ve düşünce bugün için akkında mulümat almak İNANMA! 18 milyonluk biz milletiz, demek 180 bin mülehassısa muhtacız. n yarım asır pgee yaptığım hatirliyalim. Megrutiy, rak ele almak belki farla fleriya gitmek olur, bugüne kadar 17 yıldan fazla yaman geçti. Demek ki bu müddet karfında münhasıran mütehassıs işçi veya fen adamı yetişmek Üzere Avrupaya, mış olsaydık, bugün belki yarısı elimize yapışı ılamıyacak derecede büyük bir fedakâstık olduz İm, Fabrikada çalışacak genç ayda 50 Jira ile mükemmelen adan âlacağ: da vardır. Avrupada her sene müstemirren bulunsaydı vereceğimiz para ayda w da yapabilirdik, ve memleketimizin yalnız Yen değil, ayni amanda fikir seviyesi de tedricen Avrupanınki derecesine gelmiş olurdu. INANMA! © < Burhan: (ahid Müşterek kusur & Sİ Sözün kısası İstanbullular yeni bir resireye kavuşuyorla E. Ekrem Talu LE viii günkü fikramida; pos? İ & dükkünlarını kaldırmak 1 savvurunda bulunduğu için târiz ©” lediğim İstanbul belediyesini bugü? de, başka bir vesile ile takdir *€ tebrik eylemek, kendisine hemsefi” lerim namına teşekkürlerimi san “ mak lüzumunu duyuyorum. Memnuniyetle baber aldım kk | belediyenin birkaç sene evvel Mis sabık Hidivi Abbas Hilmi F satın almış olduğu Boğa; | bukludaki köşkün park halkına açılacak, orası ekmiş, timi arttıran bir kef” a, o da, bu davayı, ilk ö8” ce benim, şu mütevazi köşe, taya atmış olmaklığı Filhakika, iki sen İstanbulluların seviyedeki bir mesi kadar oluyo ve betahsin vasat hemşerilerimizin — ai havada, ağaçlı ve gölgeli yerde, b& le yazın gezmek, eski tat te,“ eylemek © ihtiyaçlarında | bahs ile bu Hidiv. korusunun ve #* İnunla beraber Yıldız parkının, v İtile Topkapı sarayı bahçesinin ya * İpıldığı gibi umumun istifadesin! açılmasını belediyemizden dilemiş * tim. O zaman, belediyede hâkim olar ve gözete neşriyatını istihkar ede? zihniyet, bu nâçiz memleket hâdi * minin teklifiai mutad Jikaydisi iM karşılamıştı, Halbuki bu yerlerin açılması, bi takım pahalı pahalı plâjlara, gazi nolura, bahçelere gidemiyen, Gur ib edilmesini istemek, bi liyakatsiz sanmaktır. iri emelinde mi idiler, bilmiyorum, ha- riciye miintesiblerine o mahsus lisan ihtiyatlarile cereyan eden bu ko - puşmalarda ne ben onlardan, ne on- lar benden mütekâsil bir eser ula -|hafta tatilinde, çoluğu ve çocuğü madık; yalaz gördüm ki onlarda)ile, ve ancak bir yol param harcı” da şevkden bir nebze bile kalma -| yarak bir tarafa gidip bir ağaç al * mış. Bütün simalarında ve edaja - | trida dinlenmek arzusunda buluna nnda müz'iç bir düşünce vardı. £ | bemşeriler için hakiki bir ihtiyaci” Medeni şehirlerin birçoğundi böyle, millete intikal etmiş | sari bahçelerinin umumi park haline g€ tirilmiş olduğunu da misal göster " miştim. Pariste Tuileries, Viyan: Şönbrün, Varşovada Lazienki park” İarrın da birer saray müştemili olduklarını ve Yıldız parkını halk açmakla bizim de başkalarının yaf” tıklarını yapınış olacağımızı söyle * mistim. İstanbulun ve İstanbulluların # tiyaçlarını herkenten i kavry ve o ihtiyaçları azami hi ve anlayışla karmılıyan doktor L Kırdar, eminim İçi © eski dileğin * den haberdar bile olmadığı halde (Devamı â üncü sayfada) * Berlinde oldukça kalabalık bir Türk zümresi vardı ve bunlardan bir kaşı benimle beraber Espla - nadede ikamet ettikleri yibi bir bü- yük kısmı da ekseriyet üzere çay zamanında bana gelirler ve otelin büyük Hollunda geniş bir halka şevirirlerdi. Otelde-ikamet eden - İer arasında Mahmud Muhtar ve ailesini, Rifat Paşa ve Tefikasım, İt- tihad ve Terakki hükümetinin na fin narırlığında bulunan Halaçya - nı, çay vakti gelenler içinde de Saf- feti Ziyayı, Münci Fikriyi, eski na fia müsteşarı Cemali zikredeceğim. Bunlar bana hep dest idiler ve be saber bulundukça gurbet hüzünle rini unutmuş oluyorduk. | Benim için pek ziyade zevkyab| olduğum bir şey vardı: o Sefarete| gitmek. Kadim ve hâlis dost Hakkı! Paşa sefir idi, öyle ki sefaret bana âdeta kendi evim gibi sıcak gelirdi. Ekseriyet üzere beni yemeğe alakor lar ve gene ekseri; Pasa bir te Musiki iptilâsı mal Paşa bilhasan Va; meclâb idi ve bamiarın birçok par-| çalannı mırıldanarak tekrar edecek kadar zaptetmişti. o Yalnız onda müz'iç kuru bir öksürük vardı ki| bütün halk sükât ile musikiyi din lerken onun boğazımı gırıklar ve kendisini hem rahatsiz r,. hem etrafın sükütunu ihlâl ettiğini dü -| şünerek üzerdi. Bu öksürüğün acaba birkaç sene sonra henüz genç sayılan bir zama nda hayatına hatime veren hasta | İe bir irtibatı var mıydı? Sahoktan Sabaha Ekmek davası başlıyor Tahminler doğra çıkıyor, giliz ablukası görülmez bir gibi Avrupayı sardı, Belçika, Ho- landa, ve Damimarkanın istilâyA uğraması, hattâ İtalyanm. har- be girmesi İngilterenin işini ko- ,avtaştırdı. Artık bitaraf vev hud çayri muharib, harb. harici gibi isimler altında geçid nakta- ları kalmadı. Tâ Norveç budu - dandan, Adriyatik ağzına kadıf büyük bir yarım daire bütün 4 rupa garbını ve cenubunu çe » virdi, Artık ne Helçika, Holanda ve Danimarkadan, ne de İtaiyâ” dan Smanyaya bir gram bw madde, bir kilo errak girmesine İmkân kalmadı. Bunun içindir ki Almanya kendini besliyecek anbar gibi gördüğü Balkanlarda harb çıkmasını istemiyor. Tabii haklıdır. Çünkü Balkanlar 48 harbe girdikleri anda Alrınnfü- ya bu yoldan giden erzakın ar » kası kesilecektir. Bununla beraber iş bu kadar. la da bitmiyor. Şimdi Almanys beal altmıda bulundurduğu be altı devet ararisinde yaşıya” yetmis, seksen milyon insanın d3 gıdasını düşünmeğe mecbur kal. dı. Çünkü Norveç, Danimarka ve Belçika cenub Amerikasından çelen buğdayla, Holanda ve Bel. çika kendi müstemlekelerinden çelen errakla, Fransa bile kıs - men Afrika misfemlekelerin - m gelen mahewlâtla. geçinir imdi bunların gelmesine İm - kân yoktur, Bir haftadanheri geen tel - #raflar hen Avrundda * karkam€ bir kıtlığın basladıfını haber v6- riyor ki dağrudur. İngiltere Fran sı gibi bir müttefik Okay” betti, o Fakat © düşmanlarım öyle müskül vaziyete sokta Kİ harbetmeden istediği zafere kö” vusabilir. Bir daha nlasıldı Xİ donanmanın modası henir £ed- erin eserlerine Böyle Almanya seyahat ve ika - meti pek müsaid şerait dairesinde ce | reyan ederken yavaş yavaş bende bir da'össla basladı, Memleket, ai İe, çocuklar gözümde tütü; Ondan sonra mezun olmakla bera- ber Darülfünunda hazır bulunma - ğa da lüzum görüyordum. Bir gön Halacyanla konuşurken onda da ayni halin mevcudiyeti vâkıf oldum. Ve birdenbire: 6Gi - delim mi?» dedim. 4Siz'karar ve- (Devamı ? mei sayfada» Hinın- meşrutiyetin Jârymı başlangıç ola, Cümhuriyetin ilânından edebiyat veya politika değil, fakat ), nihayet 25 müyon bü doğru geliyor, fakat sen: a A AR

Bu sayıdan diğer sayfalar: