7 Eylül 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

7 Eylül 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ekmek meselesi Yazan: Muhittin Birgen akınılan göze çöp batar, derlet; human hir misalini de yu İstanbulun ekmek meeelesin- de görürüz. Cümhuriyet o devrinin S0 senesinden başhıyarak se kadar İyiye: değin gitmek ve “benalelan belediye veya şehir hayatını tetkik etsek görürüz ki ekmek meselesi bir türlü halledilermemiştir: Ne terihte | balledilmiştir. ne de bugün halledik | miştir, ne de, bu gidişle yarın halle- dilmesi ihtimali vardır. İstanbulun ökmek meselesi, İstanbul şehrinin sultam elinde bir hamurdu:: Tarihin batırasının yetişebildiği devirlerden. | | beri, İstanbul sultan bu O hamuru mıncik mıncık yoğurar. Hiçbir 2x man, bu hamura bir şekil verip onu fırına sokmak, orada güzelce pişi- rip, «alın, işte ekmek meselesi ta- mamls diye İstanbul halkının bu işini bir neticeye bağlamak kabil ol) İşin garibi de şudur ki, i ün böyle olmasından dolayı İstanbul şehrinin, her devi de sultası kendi hesabına hiçbi mes'uliyet kabul etmemiştir: Kaba- hat gâh halkın olur, gh un tücez rının ve gâh fırmcnın! Acaba hakikat böyle midir? Ben- ce hayır. Başta İstanbul şehrinin de- virler arasında adı değişen, fakat usulleri bir türlü değişemiyen sulta- #1 olmak üzere, herken kabahatlidir. Herkesin kabahati olmasından do- layı da arada sırada ekmek mesele- si, bu defa olduğu gibi buhran ya- par. Çok şükür, bu sene Türk köylü- sü çalıştı, hükümet yardım eti, ta biat pahıllık etmedi, nihayet bol bir buğday mahsulü bir yandan ambar- İara girip duruyor, Bu cihetten ra- hatız. İstanbulda değirmen, Devlet Demiryollarında da vagon var. Ne- den dolayı fırınlarda ekmek olma- mn? Neden dolayı halk, birkaç gün-| dür bir kilo ekmeğin arkasından avcılığa çıkmaya mecbur olsun? Bu misalini asırlar arasındaki ta) | | LA 4 z > EM aşi EE AA m Muharebede ağır yara almış bir asker anlattı: — Sihhiyeciler yarahları topluyorlardı. Bir defa bana da baklılar: İ — Nafile zahmet ölmek üzere, diye söylendiler, ben içimden: «Bir ayağa kalkarsam şu dudalanın kulaklarını çekeceğim» diye dü. şündüğümü hatırlıyorum, fakat kımıldanamıyordum. Mele bağırmağa biç kudretim yoktu, bununla bereber işte kurtuldum. Fakat o hastaba- kıcıyı bulup kulağını çekemedim. Bugün bildiğim bir şey var: İnsan s0- nıldığından çok mültehsmmmildir. Tarihten fıkralar Yavuzun mührü Saraydaki Osmanlı hazinesi, son zamana gelinciye kadar Yavuz Seli- min mühsü ile mühürlenirdi. Bunun sebebi de Misir fatihinin bir vasiyeti idi; Yavuz: «Benim altın ile doldurduğum ambarları, benden sonraki padişah- Bİ —ğjY a Artık zaman gelmişdi, | Berline| HALİL VE yazan: Habhd Ziya Us Bugün duyduğum azab Hayat öyle bir meydan mubharelbsidir ki, onun muhariblerini teşkil e. den insanlar bazan üzülürler, yorulurlar, yaşamakta da bıkmış bir ha. le gelirler, yere serilirler. Fazat onu son nefesini vermiş, ölmüş sanma, yınız. Tekrar dirilmesi, kalkınması, genç, kuvvetli, gürbüz olmasi, mü- tadeleden galib de çıkması mümkündür. Fakat yalnız bir şartla: Ma neviyatını kaybetmemesi, içinde parlamakta olan hayat alevini dürmemesi lâzımdır. Bu şartın husulünü pek güç sanmıyalım: Sırf az. me, iradeye, istek kuvvetine bağlıdır. Almancam da mektebe gidip hafta- da iki sa'at onunla meşgul olan ih- jlardan her kim bakır ve gümüş ak- çe ile doldurabilirne kendi mührü ile mühürlesin. Yoksa, hazinei hü- mayun benim mührüm ile mühür lensin!.» demişti, Yavuzdan sonra da, hazinedeki ambarları, altın ile değil, gümü male makul bir cevab vermenin li. bakır akçe ile dolduran bi ta çıkmamıştı. * Bir hattı hümayun Sultan İbrahimin, Osmanlı hane- Sebeb şudur veya budur, diye m- run uzadıya edebiyat yapmaya ma bal olamaz. Sebeb her ne olursa ok |, Teen vi a 4 lanını inkmazdan rtarmak ve r Ke lk İle a in mr 2 aapları yutup 4 Hocamın mus- hğı, tabii, zarari ve binmeneleyh İkalarım taktığı ve gece gündüz bir haklı görteşmeğe kifayet edemez. | birinden güzel ve dilber bakire ca Ekmek üzerinde, gerek kalite, ge-İriyeler arasnda yaşadığı zamanlar- çek fint bakımlarından, gerek mem: İdi. Sarayın istaflarına para yetişti- İeketin &mumi iktesadi siyaseti iti. İrilemiyordu.. Padişahm (gözdeleri barile tatbik edilmesi icab eyliyen | mücevher yağmasına — koyulmaştu rejim her ne olursa olsun, İstanbul «Civan kapıcıbaşın lâkabı ile meş- fırınlarında ekmek nonnal zaman-| bur Sultanzade Mehmed Pasa sad- larda normal miktarda kalkın tele- |razam idi Padişah kendisinden pa- bini karşılamaya amade buluamah- |" istedi. Sadrazam hazinede para dir. Bakkal dükkânmeds fasulye ve, | olmadığını arzetti. Bunun üzerine, ya peynir, veyahud herhangi başka |197a9daki akıl hocaları İbrehime, a bu işe belediye elini sür. |poyramberimizin Medinedeki | ka- a er zaman halkın | birlerinin. Osmanlı padirahları tara- in, mas! her zaman Malki inden gönderilen kıymetli eşya ve ihtiyacını tatmine kâfi geliyorsa, ft- | mücevherlerle bir hazine gibi oldur! nda da ekmek, bilhassa belediys- | gınu öğrettiler. Mehmed Paşa &- nin daimi iştiyal mevzuunu (teşkil İleyhinde de mümkün olabileni söy- ettiği için, her zaman ayni vaziyette |lediler. Bunun üzerine İbrahim, kö- olmalıdır. Halbuki, vakialar bunun | ıdı kalemi alp koca impara- aksine tezahür eder. - Menileketin |torluğunun en büyük devlet adamı- hiçbir tarafında meselesi İna du satırları yazdı: yokken İstanbulda kronik bir halde| © «Bre mütevelli yapılı godoş! Bre bu mesele daima mevcuddur ve 2a. |karpuz kıyafetli püzevenk! Ecda- nan zaman bu kronik hastalık, bil |dm Medineye bu kadar mal ve ce- dönmek ve annelerile çocukları yo-| tiyar bir Alman mu'allim vasıtasile Ja çıkarmak lâzımdı. Bu yol, henüz)ta'kib olunuyor; her gün mektebde Balkanzug te'esüs edemediği için | kendisine bir #a'at piyano çalışmak gayet dolaşık, o şehirden © şehire | müsa'adesi veriliyor, haftada bir atlamalar, aktarmalar ile pek zor)defa da mektebden çıkıp muslim idi. Ne olursa olsun mektebin açıl-| Radeşlia-dan dersini alması müm- ma zamanma yetişmek lâzımdı Se-|kin olabiliyordu. Bülend'in keman derslerini de mektebin keman mu'al- İimi idare ediyordu, Şu halde çocukların her işi mun- tazam ve mutlarid bir coreyan al- mış demekdi. Yalnız. Vedadim #mu'- allimi Radeglia arasında bi; ilat zuhur etdi. Bir gün gitdikçe sinir yahatlara alışık olanları bile şaşır - tacak olan bu yolculuk ancak bece- rikiikleri türlü tecrübel müsbet olan bu çocuklarla ve, itidal ve ba- sireti, ihtiyat ve dirayeti, bütün müg- terek hayalda kiraren tahakkuk et- miş bulunan annelerinin nezaretile mümkin olabilirdi; netekim öyle ol du. Yüzleree engellerden atlaya atla-| bizce pek mücerreb idi — nasılsa ya onlar İstanbula vânl oldular. Ve | Vedada) biraz çıkışmış, onun bir Vedad Galatasarayın U beşincisine İmüşkil parçada muvaffak olama - başladı. Ben Almanyada daha beş yışından hiddete kapılarık önünden ay kalacakdım. Avdetimde İstan -| defteri kapıp yere fırlatmış. Değil bulun halini pek bozulmuş buldum. böyle bir dürüşt mu'ameleys, hanâ Harb günden güne tahribkür te'sit- ihtiyat ile yapılmış ihtarlaa ve tek- lerini arttırıyor, bittabi mektebde dirlere bile tehammül edemeyen de bu te'sirat hükmünü gösteriyor | Vedad hiç bir mukabelede bulun - du. Çocuklar bu müşkil yılların tür- mayarak sadece kalmış ve defter- buhranları artan bu zat kı kızımla! meşgul olurken ciddiyeti ve iktidar | lü bozukluklarını mektebde geçire - ceklerdi, * Çocukların tahsil ii yoluna gürntiş | gibiydi, mektebde tek bu zorluk vardı: gıda mes'elesi. Yemeklerinin | nefasetile, tatlı ve böreklerile, ez - cümle pilâvile meşhur olan mekteb, nlebeyi fena gıda maddelerile şöyle İböyle doyurmağa çalışıyordu. Bi - zimkiler için evden birkaç gün de- yanabilecek şey'ler yapdırılarak ço- cukların çantalarına yezleşdiriliyor. fakat gıda maddeleri | tedarükmür evde de pek gok zorluklar çekildi - e ih lerini toplayıp selâm verme mal etmeyerek çıkmış, Bu vak'adan sonra onu tekrar mu'allimine gön- dermek mümkin olamayınca başka bir suret bulmak Tâzımdı. Radeg - ia-dan. sonra kızmla meşgul olan İstanbulun en meşhur piyanists-le - rinden ikisini şöhretlerile mütenasib bir iktidarda bulmakla beraber ders hususunda ciddiyetden ziyade göste- rişe kapılan bir mizaçda görmüşdüm, onun için İstanbulun en meshur mu- sikişinaslarından cancestiste ve ayni zamanda Anadolu Mene. Grosser-i gidip gör diğimiz. gibi, buhranlar yayar. Bu defaki buhranım sebeblerine sid bir münakaşaya şır dar sütunda yer bulmak kabil değildir. Fakat, hiçbir sebeb yoktur ki bir iki gön denberi halkın fırınların önünde ek- vahir göndermisler. Adam gönderip orada olan 'malları ve o cevahirleri cümle getirdesin! Ve illâ senin de- rini soyup saman doldurmam mu- karrerdir. Şöyle bilesin!» İbrahimin bu arzum yerine geti- rilemedi. Ravzai Mutahhareye te- mek beklemelerini haklı gösterme-| avüzün memlekette ne kadar bü- ğe kifayet etsin. Hakikatin kısmen) yök akisler ve büyük kızgınlıklar ifadesi bundan ibarettir, Ümid edi- | doğurabileceği padişaha anlatıldı. yormz ki Belediye lâzım gelen ted- * birleri almakta gecikmiyecektir. Hasırcı zaderin Binden çocuklara verilebilen ba ye-|dadla mesgul İmasım » rica ederek dek yerneklerin çeşidi pek mahdur | muvafakatini istihsal etdim. Bu su- kalıyordu. Daha ziyade mahdud ka-İTetle pivsno mes'elesi mekteb bitin- lan, bunların fa'idesiydi; zira ço -|ceye kadar tekrar bir sâlim mac- cuklar kendilerinin mektebüe mijm-|rava girmiş oldu, taz ve müstesna gıda slmak imkâ -| (Bir yandan harb ve ondan tevel- mai refiklerine karşi hakka ve aile |lüd edem müşkilât devam ediyor ve mugayir bir iş hükmünde telâkki et-| günden güne şiddetini arttınvordu: diklerinden, sonradan anlaşıldı İbr gün haber aldık ki Galatasaray bu yedek yemekleri hemen ilk gü. |sultanisi askeri bir hastahane haline nü en yakın arkadaslarile paylaş - diliyor. Bunun için leyli ta - yorlarmış. Doymak ve beslenmek |lebenin iskânna imkân Kalarınya - zararına, fakat ahlâk lehine olan bu cağından dersler yalnız nihari ola - AĞI İBAN BAP lide mukim idi. Çocukların onun e- vinde misafir kalmaları ve her gün oradan mektebe gidip gelmeleri sü retinde bu arızaya da bir çare bu - landu. Şu geçmiş yılların hatıralarına rie'at etdikçe duyulan acilar bir kız- gın burgu zulmile kalbime saplanı - yor ve bunların arasından, yer yer, şurada burada uyanan bir mü'ahaza sesi yükselerek beni levm ediyor: ne için diyor, he için çocuğuna bir ki çük aram, biraz kendisini duy - mak, bir az doymak fırsatını vermedin? Acelen ne idi? İ Bu didinme, bu uğraşma, her mür- kilin karşına dikilerek bir tesviye çaresi bulmak için vuku'at ile bu İcenkleşme neye yarayacakdı? Dün- yanın türlü iztirablarla, “sar'alarla dolu bir hengâmında, sürükleye sü- rükleye yavrunu götürmek istediğin yer nihayet Tiran makteli mi idi? Onu hep babalık gururuna feda e - derek kendi elinle oraya kadar gö- törmek için seni sevkeden meş'um tâlfe karşı ne için irkilip isyan et- medin?..n ve bu itabımin karşisin- da bedbaht oğlumun bütün uğırlı- gile tabutu omuzlarımın üstüne yük- leniyor ve onun altında ezilerek, bir kütle halinde, işte şimdi yine 'bu sa- tırların üstüne kapanarak kıvran - yorum. * Hatıraları srasile takip edeyim: Harbin artık bitmek üzere oldu ğu anlasılıyor ve bu neticenin Al - İmanya ile müttefikleri aleyhine ola- cağı da seziliyordu. Vedad da bu sırada Galatasaray sultanisini biti - Gi İriyor. bir hafta bile yecikmek iste miyerek bütün hazırlıklar yapslıyo:, şehadetnamesinin tasdik muamelesi bitiriliyor ve harbin müdhiş bir â- kibete doğru koştuğuna ehemmiyet vermeyerek, Vedadla beraber ye - ğenlerimden üç çocuğu daha yan- ma alarak doğru Berline gidiliyor. O zaman Türk - Alman dosluk teş- kilâtnin fa'al azasından biriydim Almanyada bana müfid olacak bir çok dostlarla beraber 5 teşkilât merkez a'zası meyanında bana mu'avenet edecek unsurlar da bü- larakdım. Yeğenlerimden hi; biri Muhittin Birgen AKVİM fikra'arından hareketlerini omu'ahaza ile (değil memnuniyet terceme eden biz te -| Geçen sarın şairlerinden Antebli| besimle telâkki etdik. Hasırcızade Hafız » Mehmed ağa, Mektebin dersleri muntazam bir | ile devam ederken Vedadin Ye a e e e m İSTER iNAN, Alman ordusu Başkumandanlığı her Alman teferine M saat Pariste gezinmek hakirını vermiş. İzinli asker şebri lanıyan bir sübayın kuman, dası altında takım takim, bazan de bölük bölük şehrin görülecek yerle. hele yaya olarak gezip anlamak için pek az görülebilir, fakai hiç yoktan da iyidir. Hiç değilse sathi bir fikir : Yalnız acaba Alman askeri Parisin en ziyade hangi semtine merak edi. yer? Bir Fransız bu noktayı öğrenmek istemiş, askerin arkasma Aüşmüş, birlikte dolaşmış, görmüş ki, her kafilenin dolaştığı semt başka başkadır. Fakat her kol mutlaka iki noktada birleşiyor, Bu noktalardan birincisi meçhul askerin yattığı Zafer abidesidir, ikincisi de Napolyonun türbesi... e © Eyi, ee 7 Arabi mene İ SETER | 8 186) Ağamon | Resmi sena we | 1949 xs İl İl eini dolaşıyor, zabitin verdiği tmhatı dinliyormuş. | CUMARTESİ 24 saat Paris gibi geniş bir şehri İİ CONEŞ im İs. fb. Şaban sz | ie iğ emindir »sje | w Js7 5 İs Öyle | İkindı | Akşam $ Yata | D.jS. |u.is. s.j»j safa) wjw | ilani . la ISTER İNAN, iSTER Galatmınrayı ikmal etmemişdi. lar İise tahsilini Almanyanın muh - İnn çocuklarımıza ta'alliku p-k 7i-| telif şehirlerinde ve dostluk teski yade düslndürecek bir mahiyetde|lâtı delâletile bulunacak muallim idi, teşekkür olunur ki ablaları Şiç (Devamı 7 heh sayfada) rak ta kib olunabilecekdi Bu kararın, evleri Yesilköyde o - iINANMA! Fransız müdekkik, meçhul asker âbidesinin bir hürmet hissi ilâ görül. mek istenilmesini pek iyi anlamış, fakat her Alman neferinin derin dir tarih bilgisine malik olduğu tahmin edilemez, âcsba Napolşonun kabrini da görmek istemelerinin sebebi ne? Sormuş ve öğrenmiş ki, Napolyona ehemmiyet verilmesinin sebebi Napolyonun İngiltereye karşı harbetmiş; hatti İngiltereyi istilâ etmiye çalışmış olmasıdır. Pransız müdekkiki bu hissi de makul bulmuş, haklıdır. Napolyonun tarihi başlı başına bir romandır, zevkle hatırlanabilir, içinden birçok ibret dersleri çıkartabilir, Bu muhakkak, fakat uğradığı âkibetin Alman askerini düşündürmiyeceğine: iNANMA! r RE Sözün kısası Es... tepetâ! E. Ekfem Talü A ziz dostum Hikmet Feridun i Es, benim geğen gün, «Kül Tük» de eşinen genç şair horozlara İyaplığım nazireyi beğenmemiş. Onu arbaşlı ve manalı buluyor: Sonun- İda da, Asaf Halet Çelebinin birkaç mısraı misal getirerek diyor ki! | — Üstadım Ertümcad Ekrem! Yeni şairlerdenim diye övünme, Şöyle bir manzume yazabiliyor mu- sun? İşte o vakit sana yeni şair di- yebiliriz. Hikimetin örnek diye gösterdiği manzume hindçedir. Horozların a- tasına bir de hindinin karışmış ol « masını aykın bulmıyanlardamım. Bu- na mazire yazmağa gelince, Hind dili, şöyle böyle konuşup yazdığım dokuz kadar İehçe meyanında maa- lesef yoktur. | Menhaza, yeni şairlerden oldu - İğumu hem tevsik, hem de Hikmet Fetidunun meydan okumasını kars alıksız bırakmamak için armulusal bir deneme daha yapıyorum: İğde bu! Ya harru, ya merru, Day un pepel.. (1) Ya vas Tublü.. (2) * AR! Kil fe g0! (3) Fi küllük kukuriko, (4- Kine şöne jran.. (5) Açin haraşof (6) # Pon ta niyata.. (7) nya tiyatal, (8) Es. tepetâ!, e Hikmeteiğimi Gördün ya? Biz «hevlen demesini de bilürüz, ahalvan demesini de. Bir daha, olur olmaz kimselere meydan okuma, e mi? Böyle mah- cub oluverirsin! 1 - İspanyolea: Bir lira ver. 2. Rus ca: Sizi (o seviyorum. 3 - Fransızca; Ah! Ne sicak! 4 , Fi, arabçada de, da edatı 5 - Almanca: Bir gözel ka. dın, 6 . Rusça; Pek güzel, 7 . Grekçe! Gençlik gitti. & . Argavutça: Mer - huba. 9 - Eski orta oyununda misun tabiri, EE alis “İhracatçlardan stok beyannameleri istenildi Son ticari anlaşma ile Almanya- ya ihracı kararlaşan malların ihra- catçılarından © ellerinde o mevcud stokları hakkında beyanname isten miştir. Bu beyannamelerin tasmifini mü- tenkıb ihraç edilecek mallardan birs liklerin iştigal mevzularına giren maddeler birlik azalan o arasında stok ve evvelki seneler zarfındaki ihracat miktarları nisbetinde tevzi edilecektir. Birlik azaları tarafından ihraç «& ilmiyecek lar 7 milyon lirahk nle bir milyon liralık deri, 73 bin lirahk peynir. 235 bir o liralık taze ve konserve balık, 250 bin Ji salık paçavra vardır. Bunların ihra- catçılar arasında ne şekilde taksim edileceğ'ni Ticaret Vekâletinin tar in edeceği söylenmektedir. Dakikalar geçiyor Son fırsatı yakalayınız Hiçbir zaman dakika- lar bugünkü kadar kıy- metli olmamıştır. Bugün saat 18,30 da 40.000 Hira kazanabilirsiniz. Çünkü bugün Milli Piyango saat 18,30 da İzmir enternas- yonal fuarında çekiliyor. Daha henüz bilet alma- dınızsa derhal en yakın bayie müracaat ediniz. (2) liralık biletle 40.009 lira, olmazsa 10.000 lira, o da olmazsa 4.000 lira, 2.000 Vra, 1.000 lira ka- zanahilireiniz, o Busünkü çekiliste tam 240.000 li- ralık 42247 »ded ikrami-

Bu sayıdan diğer sayfalar: