13 Aralık 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

13 Aralık 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A şana DAŞ aşina aşik aş İzciliği yaratan damın ölümü Münasebetile... Yazan; Mulüttin Birgen devir yapmış çehrelerinden! biri daha, hayat filminin perdesi ü-' zerinden silinip gitti. Eğer daha sa- kin zamanlarda olsaydı, gazeteler bundan uzun uzadıya bahsederler- di. Fakat, yeryüzü efkârını şu da- kikada yakından işgal eden daha mühim pek çok şeyler bulunduğu için fani perde üzerinden silinip gi- den çehre ile kimse fazla meşgul ol- muş değildir. Bizim izcilik dediğimiz, başka railletlerin kesşaf, kılavuz gibi ma- nalara gelen muhtelif kelimelerle adlandırmış oldukları teşkilâtı yara- tan Baden Pavwelden bahsetmek is- tiyoruz. Hakikaten, bu zat son zar manlar dünyasın nevi şahsma münhasır bir oçehresidir. e Baden Pawel, Afrikanın dağları ve orman- ları arasında dolaşır, yırtıcı * hay- vanlar ve - vahşi demiyelim, onlar mi vahşi, bizler mi, burası hemüz pek belli değildir! - iptidai insanlar için- de yaşarken tasswrur ettiği bir teş- kilâb, evvelâ İngilterede canlandır! İn geçirmiş ve sonra da bu örneğin dört köşeye dağıldığını muş olan bahtiyar bir İngilizdir. Ek- ser İngiliz gibi mes'ud yaşamış ve kendi kafasına göre de mes'ud ola- rak ölmüş bulunan bu İngiliz, gene pek çok İngilizler gibi, tabiat sever, insanların tabiate ve tabiiliğe yak- laştıkları nisbette daha mes'ud ola- enkları fikrini beslerdi. Bunun için, adları her biri bir başka nevi sizmu- lerle biten içtima ve siyasi mezheb veya mesleklerden birini icad et- şmedi. Dağların, ormanların içinde yaşayan tabiatin saf ruhu ile yırtıcı hayvanlar ve iptidat insanlar ara sında hüküm süren tesanüd havası- nı birbirine ekliyerek bununla genç- İere bir tabiat ve sadelik duygusu vermek, onları sadelik içinde bir) insankğe doğru yürütmek — istedi| Yani, tam insanların gitmek isteme-| dikleri yol! Hiç süphesiz ihtiyar Pawel göz-! lerini, bavata mes'ud olarak yum-| müşter: Teşkil ettiği tarikat dünya- nm bircok yerlerinde © taraftarlar, | müntesibler ve... taklideiler buldu. | Fakat, acaba, ökirken kendi kendi. sine, gavesinde muvaffak olmus gö zile baktı mı? Bu nokti süph. yiz; eğer diğer taraflardaki muvaf. fakivetleri de bizdekine benziyorsa | kendisine büyük bir talih atfetmek- te acele etmemek lâzımdır. on zamanlarda E 9 ş Pawelin tasavvur ettiği izci genç- Bk, ancak, İngiltere gibi, Okyanus- ların her dalgası üstünde kendi bay- Tağının gölgesini gören, huzur ve emniyet içinde, servet ve bolkik #- Tasnda yasayan milletler için bir teşkilâtı. Hayatlarının ber tarafları mamur adamlar için dağde ve or- manda; yırtıcı hayvanların ve iptidai insanların bıraktıkları izleri takib ederek yörümek, insanın sinirlerini ve adalelerini kuvvetlendiren, kafa» sının melekelerine parlakhk ve te- mizlik veren bir... seğlence; dir. Fakat, omuzları östüne bütün bir hayatın ağırlığı olan cemiyetler içinde, ne gencin, ne de ihtiyarın bu gibi seylerle uğraşmaya vakitleri | yoktur. Bunun içindir ki izcilik, ba- zn memleketlerde hiç kendini gös termedi; bazılarında daha başka teskilâta istihale eden esas fikir va- Zifesimi gördü ve nihayet bazıların. da da sadece taklid bir pırlanta gi- bi etrafma parıltılar neşretmeğe ça- hiştı. Biz bu üçüncü nevi memleketler Pawelin yeni öldüğü günlerde, kismen henüz O #muvoz- Zafn, kismen de artık. eteksüd kad. tonuna geçmiş» izci gençlere #or- dum: «İzcilik ettiniz mi?e «Evet» cevabını aldığım zaman da izciliğin ne olduğunu bilip bilmediklerini sordum. Bazılan bu sunle nz veya çok doğru birer cevab verebildiler. Bazıları da buna dair ciddi bir gey bilmediklerini açıkça itiraf ile iktifa . Fakat, bu arada, gençlerin fikir selâmetlerine ak şuna dikkat ettim ki, hepsi de bizdeki teskilâtın hiçbir gaveys hizmet et- iyen, senede bir iki vesile ile boy göstermeğe yarayan bir süs olduğu Bu söylemekte ittifak ettiler. Evet, bizdeki izcilik teşkilitin-!» Pawelin tasavvur ettiği şeyden yak Bız bir sağlam ayakkabı, bir kısa don, bir gömlek. bir külâh, hülüsa bir kıyafet ve bir bayrak vardır. Bu, babalar için bir masraf, tüccar için bir sartikolor, mekteb için bir süs, çocuk için de senede bir veya iki defa tekerrür eden bir yorgunluktan başka bir şey değildir. * Eğer, bugünkü Türk gençliğinin SON Geçen ber dakika gebedir, mühim bir kazanç fırsatı doğurur, fakat bu fırsat sihirlidir, ancak yüz binde bir kişinin gözüne görünür. fırsattan istifade etmesi İse evrelâ müteşebbis olup olmamasına, da vasıtaya malik bulunup bulunmamasına bakar. kimselerde doğuştan vardır, geçen fırsatı derhsl görüp kavrarlar. Bazı kimselerde ise bu kabiliyet doğuştan İ genç kız paşanın oğlu 'Türk vatam içindeki mevkii, dört başı mamur bir millet çocuğunun Onun bu sonra Bu kabiliyet ba ehemmiyetini mevcud değidir, fakat biraz tecrübe, biraz düşünme ile elde edilir. TİYATRO Şehir Tiyatrosu komedi kısmında Paşa Hazretleri Paşa konakları yakın mazide pek çoktu. Bugün de şurada bura- da tek tük var... Paşanın o banımefendileri, paşa konağına damad olmak şerefile mü- bahi işniz güçsüzleri bizim neslimiz tanımıştır. Şehir Tiyatrosunun komedi kıs - minda temsil edilen Nazan Göknilin adapte komedisi paşa konağına götürüyor, konakt, paşa hazretlerini, damadlarını, ha - mmefendiyi paşa kızların görüyo- ruz. Komedinin mevzuu kısaca şudur: «Şahin Pasa (Said) büyük kızı Meziyeti (o (Perihan) Hayrullah (Vasfi) isminde birile evlehdirmiş- &r. İçgüveyi damad paşa konağında | süklüm püklüm yaşıyan bir biçare- dir. Onun eski arkadası avukat Suad (Muammer) konağa gelir. Suad, Güzin (Nezihe) isminde bir daktilo genç kızdan bahseder. Bu Seyfettinle (Reşid) sevişmişlerdir. Paşanın bu vak'adan haberi vardır. Fakat o oğ- lana bir paşa kızından başkasını al- mak istemez. Suadın omaksadıyıa oğluna Güzini alması için pasayı ik- na etmektir. Suad bu işe başlama - dan, konakta değişikliklerin vukuu- na sebebiyet verir. Her zaman pa- şaya kars boynu bükük olan d mad Hayrullah isyan eder. Paşa kızı almış da ne olmuştur. Kansı daima paşanm yanında, kendi yalnız... Ev lilik bu mu? Suadın tesirile paşanın kızı Meziyette bir tahavvül husule Eski huyu değişmiş o kocasının yanına gelmiştir. Paşanın küçük kı- n Mürüvvet de, evvelce Suadı gör- müş ve sevmiştir. Sund istese o da Suadla evlenecek, Seyfettinle Güzinin seviştiklerini bilen Meziyet de Güzin hesabına ça- kumıya baslar. Artık iş paşayı ve hanımefendiyi (Bedia) iknaa kal - mıştır. Meziyet Güzini konağı ge - tirir,. Paşanın karşımnda £ safiyetle kendini müdafaa eden Güzini paşa da beğenmiştir, hanımefendi de...» Dekor: Paşa konağının salonu pek mü - kemmeldi. Perdesine kadar paşa konağı, komedi kısmında bu sene dekor aksesiar gibi teferrüata fazla ehemmiyet verildiğine bir ke- re daha şahid olduk. Eser: Yukarda, mevzuunun esas hat- arnı yazdım. Eserin güzel tarafı mevzuun, şahsiyetlerin karakter - lerine uygun sekilde işlenmesinde - (Mevamı 6 me sayfada) Bir gazete: Gaste sayfalarmın hükümet karârde ekaütilmesini istemiş: — Sebeb? diye sormuşlar. — Kâğpd pahalıdır, ben bir aralık kilosunu 73 kuruşa almıştım, demiş. Bisun:, istatistiğin nerede te bizi böyle bir) Fakat İzmir (© Büyük Fen Adamları | CcA Calinos, bir haremağasınin kur - duğu Bergama şehrinde milâddan önce 130 senesinde doğdu. Babası Nikon okumuş, gün görmüş, derin kültürlü bir adamdı. Calinos yirmi yaşma bastiği sı » ralarda babası ölünce dünyayı gör- mek ve doktorluk öğrenmek üzere seyahate çıktı. İstikbalin bu büyük doktoru, nerelere gitti. Hangi di- yarlan dolaştı?.. Pek bilinmiyor. | ire gittiği ve orada tahsi de bulunduğu muhakkak. Calinos İ İskenderiyede de bulunarak devi İ meşhur hocaları olan Herakliyan İsün anatomi, Stratonikus ile Esi ronun tıb ders ve takrirlerini' tak eyledi, Cajinosun gençliği nasıl geçmis. tir). Meçhal.. Yalnız, onun'gençliği- ni hiçde âvüre geçirmediği, 28 yasın gi da iken Bergamaya dönüp doktorluk masndan (anlaşılıyor. doğup büy şehirde muvaffa - kiyetten muvaffakiyete erişen, mua” sırlarından kat kat üstün olan Ca - linos dehasını Bergamanın dar u - fuklarında istediği gibi işletemed ni görünce, devrinin Nevyorka yılan Romada yerleşti. İlk önceleri ona hiç ehemmiyet (o vermediler, Kendisini şüphe ile karşıladılar. Çün kü Calinos muasır meslekdaslarile bağdaşmak istemiyor, yalnız İpok- rata tapıyordu. Maruz kaldığı bötün güçlüklere rağmen, Caknos talihi vaver eidip de, devasız bir hastalığa tutulmuş olan Ödemesyü iyi edince derhal söhreti etrafa yayıldı. Roma artık Calinos diye bir doktoru tanımya ve genç doktorun isi tıkırında git - meğe başladı. İki hafta tedavisinde bulunduğu zengin bir kadın. ken - disine bugünkü dört bin o İiramıza muadil bir tedavi ücreti verdi, ki © zamanlar nakid para, zamanımız - dan daha fazla bir kıymeti haizdi. | İ * Zarif filozof « kral Mark Orel - yüs de modaya uymakta gecikmedi. j fazla yediği peynirden mütevellid karın ağrısını pek çabuk geçirince büsbütün göze Nitekim Örelyüs muharebeye gidince de, oğlu Konodüsü, dokto- runun hazik ellerme tevdi etti. Calinosun saraya intisab o edişi, devrin eşrafı arasında muhalif bir hava yaratmadıysa da, meslekdaş - larının. infial ve iğbirarlarını mucib oldu. Bu da, ihtimal ki gayet şık gi- yinen, ve tıpkı bir amele gibi çalı - “an genç ve yakışıklı Yunanlıyı kıs- İSTER kanmalarından ileri gelmisti, Calinos bu gibi şeylerle uğraşa- wryacak kadar meşguldü. Durma macasına çalışıyor, mütalea ediyor iNAN, bulunduğunu çok iyi bilen arkadaşlarımız - dan biri, elde rakamla cevab vermiş: ; — Hayır, yanlıştır, Türkiyeye giren en pahalı kâğıdın kilosu hş bir za. man 28 kuruşu geçmedi. Hidise gazeteciler arasinda konuşuluyordu. Ankara caddesi denilen ga. setesler piyasasını çok İyi bilen bir arkadaş bahsi ksa dedi: kesti ve şöyle -- İkisi de haklıdır. Gerçekten Türkiyeye kilosu 28 kuruştan daha pa. halı kâğıd girmemiştir. buna rağmen öbürü bir buçuk sene kadar evvel bir defaya mahsus olmak üzere kosu 33 kuruştan kAğıd almıştır. — Nasil olur? diye sorduk. Şöyle anlattı: LE POSTA e Hâdiselerin arkasından.. & Düşün ki, Türkiyede Cümhuriyetin 15 inci yıldönümünün müstesna bir şekilde kutlulanmas aylarca vevvel kararlaştırılmıştı, o bütün vasıtalarla aylarca ilân edilmişti, fakat bu münasebetle az vatlı ampule ihtiyaç O- lacağını ancak beş on kişi düşündü Memlekette ışık söndürme tecrübe. lerinin yapılacağı da ayni şekide üân edilmişti, bu sahada da siyah kâ - gıdla ceb fenerine ihtiyaç olacağı ancak mahdud kimselerin hatırına geldi, Fırsat her dakika mevcuddur, onu göremiyorsan kendi kendini it. bam et ve görmeğe çalış. ; LİNOS Yazan: İbrahim Hoyi e e e 1 Cahaee kemiklerden “daha çak sahyordu. Bit gün bir dağ beşmela katledilmiş olan bir haydudun iske- etine rastlamak talihine uğramış ve bu kemikleri uzun uzadıya mütalen etmişti. Göğün ve kanndaki uzuv - ları pek iyi tasvir eden Calinos bü- tin bu mötalcalarma, östelik basta larla uğraşmanna rağmen yazı yaz- maya da vakit bukle Bütün öğren diklerini ve beliyemediklerinin bep- sini kaydeti. Aristo damarlarda hava bulunduğunu iiddia ediyordu. Ca- linos bunu tekzib; etti, fakat o dakan cereyanını meydana çıkaramadı Mak du. Onun mektebi kitabları değil, Tabiat idi. Calinos, insan vücudü - nün içinde neler olup bittiğini an lamak merakını düşmüştü. O Bunu nasl yapabilirdi? Bir cesed bulup parça parça doğramıya kalkışacak olsa en büyük cürmü işlemiş sayı - Iacakh. Böyle bir şeni cinayetten dolayı saray bile kendisini kurtara- mazdı. Amma Calinos güçlükleri yenen, çareler bulmasını bilen bir a- damdı. İnsanla, maymım arannda »ek mühim fark olmadığını düşün- dü, ve maymunlar kesip biçerek, i : i i i : i : da eczacıhğa dair olmak üzere 78 kitabı ve bundan baska on dört ta- dır. Dikkat ederseniz Calinoa do - #um ve ebelikten hic bahsetmemiş. tr. İnanışınca bir çocuğun doğumu, lâyrkile fazıl bir ins ehemmiyet vermiyeceği keyfiyet asırlarca devam edegelmiştir. Calinosun bir sürü manasız telâk- kileri de yok değildi Her şey için bir nazariye kuran doktor, bunları yazmaktan usanmazdı. Bu nazari - yelerden bir tanesi şöyle idi: Ta - bintte her şey, şuurlu bir plânı, tas- onları da bulamazsa bu sefer do - i gösterir, ve yaratıcının iyili - müzları teşrih masasına © yatırarak | ine bir delildir. os hayatın, imsan #natomisile, fiziyol. irsiyet ve muhit gibi iki mühim kuv- vetin ilenatile değişeceğini asla san- şt, kik ve mütnlen etti Böylelikle mua- sırlarının kara cahili o bulundukları birçok yeni şeyler öğrendi. Calinos, doğuştan bilmek öğren- wisto, damarlarda hava olduğu- ei nu öğretmişti. Calinos, bu ( naza-| mek susuzluğile çırpman bir gezgin- riyenin tamamile amlar çıktığım) di. Romada diğer yerlerden daha fazla kaldı. Fakat Roma bile onu uzun müddet bağrında saklıyamadı. Ffsanelere bakacak olursak, veba- yapmasına yapıyordu amma, bu a-|dan kurtulmak için şehirden kaç - melivenin teknik tarafı pek noksan- | mıştır. Fakat buna imkân göremi- dı. Dolayısile ciğerlerden doğru, ve | yoruz. Her ne hal ise, Calinos dok- siranlardan bir kan cereyanı hâsıl | torluğu bırakarak uzak (diyarlara olduğunu müşahede etmesine rağ-| seyahat etti. Gittiği yerlerin hepsini men, bu iki seyin yekdiğerile alâ -|bilen yok. Fakat Lemnos adasında kam bulduğunu hesablıyamadı; | göründüğü ve bir daha da Romaya Kanaatince damar sistemi, kebad -| döndüğü muhakkak. | den basıyordu. Fakat bu kan rasli o Ömrünün son seneleri meçbuller oluyordu da, gerisin geriye dönü- içinde geçen Calinosun şurada bu- vordu. Bunu bir türlü anlıyamıyor -İrada dolaştığına, yazılar yazdığına: du İ dostlarına — keşiflerinden o bahset- Kalb hakkında da garib bir Bikri| tiğine dair emareler var. Ve günün yardı. Calinos kalb boğmaklarını | birinde de dünyadan sessizce silinir bulduğu halde, bunların kalb ile bir | giden Calinosun öldüğü yer ile tarihi ilisEi olabileceğini sanmryer, | ve | belli değil, Sicilya adasında seksen hele bu uzyumuzun adeta emme) yaşında iken hayata gözlerini yum- basma bir tulumba gibi çalıstığını| duğu ihümal dahilindedir. akıl bile etmiyordu. Eğer, Celi Bütün Romanın gözlerini kamaş- baskalarına tesir edip de. her sözü-| ran, en muazzam saraylarda bari nün mahzı hakikat olduğu &ka-|kulâde bir ömür süren bir şahsiye- naatini uyandırmasaydı, bu yanlış) ön, sen yıllarını böyle sönük geçir nazariyelerin asırlarca sürüp gitmi - | mesi ne garib bir tecellidir. i yeceğini ve doktorluk ilminin daha İlretim Havi TSR IiNANMA! — Ba gazete bir buçuk sene kadar evvel nasılsa kâğıd sipariş etmeyi U- nutmuştu, birdenbire küğıdsız kalmık tehlikesile karşılaşmıştı. Dört ta. rafa baş vurarak kâğıd arıyordu. Tesadüfe bakınız. Tam © sırada $aze- esini kapatmış, yahud da bir başkasına devretmiş bir gazetecinin ev - velden sipariş edilmiş mühim miktorda kâğıdı gelivermesin mi? Küğidsz kalan garete derhal kâğıdı gelmiş olan arkadaşa baş vurdu. Bu arkadaş çok zeki ve hususile tecrübeli bir arkadaştır. Maalesef son teşebbüsünde çok ziyan etmişti. 7 eline ei olan kâğıdı, esasen kazanmakta olan bir gazeteye kârsiz devreder mi? Kendisine kâğd 25 kuruşa mal olmuştu, kilosuna 3 kuruş istedi ve takriben o flattan sattı. Bu hâdiseyi biz de biliyoruz, vakte gözlerimizin önünde cereyan etmiş. ti, fakat ey okuyucu sen, bir buçuk sene evvel bu şekilde alınmış bir kâ. ğrdm, bir buçuk she sonra gâzete sayfalarının eksliâmesini isterken hesaba katilabüeceğine ve rol oynıyabileceğine; gördü, Damarlarda kan vardı. İsin garih tarafı, Calinosm kan ocere- yanım o keşfedememesiydi. o Teşih m İS . ili İYİ ne de büyyük makalesi (ese) var-. Bu kanaat | meti larımı bilir? mem N mg muş, tim? hatırı yiyen Yoksa, mübareğin, bahurda, bararet söndüm harup şerbeti yapmaktan Bi Tenli yolkter, İ Hikâye malüm: Padiebii İl çinde £ raşturarak tükürmeğe Padişah: Fakiler, dilletine del sözleri arasmda «böyle olur nevrozulu diye de i İsöylerlerdi. Kahbe düny" b Calinosun, dokuzu anatomiye, on | oliyo ki, keçiboynuzun! debi yedisi fiziyolojiye, altısı pataloji il-İmet, ehemmiyet verdiriy0o” mine, on altısı tıb ilmine ve otuzu; OVaran öyle olsun! den de memlekete para | Sözün kısas! Keçiboynuzu A K uru fasulyeye arttı, Kara, kuru, manası, insanın dili ona mey” va, meğe değmezken, sayılı bEİE wan arasında bu aldığını görüyoruz. Ne işe yaradığını bir de harb dolayısile gi zahmet çeken, hakiki meğini taşlan» hangisi, nedimle: bir şeyler gevelediğini görü” İletmiş ve sormuş: — Ne yiyorsun? — Keçiboynuzu, e — O da ne imiş? im. cebinden bir te9€ uzatmış, Önründe k memiş *J aldığını ağzma atıp yemi, man hakan Fakat biraz sonra Bu sefer, nedim Yok! demiş; bir için bosu boşena dun çiğniyemem|! Gelgelelim, çiğniyen bizden, vagon doluları al syorlar. Cenabıhak, hiç kimseYi, komasın! İcabında odun © gezi kömür de, zehir de, zekk“”” günlerde karl dağlarda yedik İN ler var. memnun olmak düşer. «Hayı h karim di İ törmiş 12 rın gi mim Son z6rası zarlik diye kı amele lari imha siyasclini iyice kontrol edilmiş den medeni dünysrın zettğini bildirmektedir. İtalyanlar, adalarda İ şındaki bütün erkekleri rek, İtalyan kampları © olan ürtü açık GUR ruzdur, Bu vaziyeti dikkatine srreder ve Hem bundan sonr. debür, ymarsk sere kösaları — Ne sandın? Keçib9 ya! Altın kadar d Cevahmı isiterek, yını alacaklardır.. Gi Elsm adada İtaly imha siyas€ sk Atina 12 (AA) — ANNA orta diriyor: 13 ada merkezi k tiikçe artan bir. VA perlere atmışlardır. Bü 9 nanılmıyacak mahrumiyet lara kaslanmakiadırlar. baltalar zarfında yüş eden Yunan halkı Ün siyettedir. Ve açlıkla dir. Yaşıyabilenler bir Merkezi komite, yam arzetmektedir. cümlelerle bitmektedir: il İşte şimdi de bize GÜ ye halkın toplu bir ölüme diği haberleri gelmektedir mes'ud ve şen adalar, bülme gelmek adar bundan dahâ görmediğini üân me TAKV miye nasıl pay€ onu animellen» sayıyor” İmanlarda keçiboynuzunun da i manasi çıkaran yeka tendimi di — Beğenmediniz mi b Ke ia v di oradan, kecibayıie çıkışmcalk: İeğerin mi takib ğa pane $ R os! Ge /.. yane geni yedi gol ba inu Ni dh Ae N NN yeni gayi # li e ka vi b yor Tek N Na R n Mw i Ey | N er 7 Nİ MİX

Bu sayıdan diğer sayfalar: