11 Ocak 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

11 Ocak 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Birinci İnönü Yıldönümü &.... Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 1 ine sayfada) Zonguldak üzerinden ve İstanbul vastasile Ajans Havasla Anadolu A- jsnsı arasında bir gervis tesisi için yeni bir anlaşma yapmışlım. Bu an. laşmaya istinaden, - ve ük defa ola - rak - hasım ordusunun mağlâb ol - duğunu kisa ve tek bir cöm'e de dün. yaya bildiren telgrafı imzaladığım saman duyduğum heyecanı bugün kelime ile tasvire imkân yoktur. San. ki dünyayı fethetmiş gibiydim. Artık yeni Türkişe kurulmuştu; sanki, bu #afer onun temal atma merasimi idi Evet, o geee Türkiyenin bir mukad. derat gecesiydi; İnönündeki küçük or. du, ordu, minyakliri gekb geldiği! takdirde bütün bir tarih değişecek - ti, yeni bir devir ve yeni bir tarih başlıyacaktı. Bunu hepimiz biliyor - duk ve hepimizin gönülleri orada bu gi dare eden kumunânla beraber. Gi. Ona karşı gönüllerde en derin bir itimad yaşıyordu. Buzat Atatür. kün etrafında yaydığı bu itimudla, sa- ferin muhakkak uldzuğuna harb be. nüz başlarken de kani idik; fakst, zafer haberinin gekgindeki sihir baş. ka idi; biz, o sihirin tesiri altında göz. lerimizin seak sıcak yaşlandığını ve içimizin geniş bir ferah dalçasie ka. bardığını duyduk. Büyük Milet Mec. isi Reisi Mustafa Kemal Paşa, «İs. mets in «Türkün makü: takhini yen .| diğinis söylüyordu. Hakikaten «İs -İ met» in küçük ordusu, Türkün en büyük düşmanı olan 'naküs talihini © gün orada artık kati surette yen. tnüştir Herhangi bir #yasi, man veyabud dini ve içiimal hareketin muvaffak olması için, tarihte daima böyle bir «İnönü. #aferi kaydedilmişir. Mese - lâ, herkesin bildiği dir misali zikret - mek için, İslâmın meşhur Bedir gaz. vesini hatırlıyabiliriz. Rir avuç kah. SON Resimli Makale: Voltaire servet denilen şeyi görle tarif etmiştir: «Servet öyle bir bey. Rirdir ki, üzerine binilip idare edilmek içim yaratılmıştır. Vazifeniz ondan Büyük fen Adamları Hertz v8 Telsiz telgraf ve radyo- yu kendisine medyun bulunduğumuz dahi Yazan: İbrahim Hoyi ramanın, bir mürşid ve bir kaman .$ dan elinde yaptığı bir hamle de ka. sanılmış öyle küçük :nikyasta, mahal. Vi zaferler vardır ki, bunlar dalma, üeride gittikçe büyük mbetler ola . ,(Gâk olan gaferlerin ük kademesidir. ,Bedirde Kureyşi mağlüb oden küçük Anar nasıl yeni bir heyecanla ken. disini meydana atmış idise «İnönü, n. de maküs talihi hesmete uğratan! mili kuvvet de, faik bir düşman te - şekkülüne karşı öyle yeni bir imanla saldırmıştı, Bu öyle bir iman idi kat'i metseyi almak çin, Bedirle Mekke fethi arâsindâki zamanın an. cak beşle birini kullandı! O gün İnönünde, Türk mülei in bu yeni imanını tetsil eden yük kumandan, halen kendi soyunda| © günün mini taşıyan ve kendi nes-| Mi ile 6 mi asirler arasında yaşa .| tacak olan kahrımandır.. «Büyük! kumandan, tabiri, onun o günkü ro.' lünü tamam ifade edemez; kumandan! ve iyi kumandan ber zaman buluna. bilir; Bedirler kazanan kumandan - lara daha başka isini mak A sım gelir; çünkü bu sevi aman - lar, mesleklerinin Kahramanları de. Bi, milleğlerinin Kahramanlarıdır. © büyük kumandan orada bir a. ker olarak harbetmedi, bir mili duy. gunun mümessli, bir tarih hareketi. nin kurucusu, bir iman, kudretinin timsali olarak dörüştü Bir talihin yenmesi bir ordunun hezimele uğ - rTatılması kadar basit birşey deği . dir; Bu işi İnönünde yapmış olan Büyük Türk, bir zafer kazanmış de. Gil, mulll bir mucize yaratmıştır! * İşte, İnönü zaferi dediğimiz şey böyle milli bir mucizedir. Fakat, ne kadar yazıktır ki, bu mucize, kurtu. Juş mücadelesinin daha böyle birçok hâdiseleri gibi, henüz kâfi derecede işlenmiş bir mevzu değidir. O günle. ri, İnönünün karlı, buzlu ve dumanlı tepelerinde, onlarla ve Onunla bir - Hki# geçirmiş danlar, yahud, bizim Bibi sene o günlere aid halecanları gerilerde yaşamış bulunanlar için ge- lecek nesillere hikâye edilecek neler ve neler vardır! O günlerin tevazu &. ginde parlıyan haşmeti, küçük şey. Jer arasında yükselen büyüklüğü ve nihayet yokluklar içinde bamleler Türk san'alı ve kültürü için yadirir Olarak bırakılacak en büyük, en kıy. metli bir hbidedir. Bu abide öyle işle. nümeldir ki, gelecek nesilleri önüne getirip «görüyor musunuz, bu güz kamaştırıcı yüksek işi sizin baba. Marımz başardı. dediğimiz zaman, hayata yeni heyecanlarla atılan kü. çük kalbler, onun karşısında, en kutal duygularla bitresin| Brot, bu eseri işlemek ve ondan yüksek tarih ve terbiye abidesi yap - mak, yirmi senelik bayatını idrak e den bir rejimin en mukaddaş bir bor. Faraday twbint ananın elektrik hazinelerini açacak anahtarı bulmeş, kapısmı ar- dına kadar dayıyarak insanlığı ye- < İni bir dünya, yeni bir devrin ufuk- larını göstermişti. Bununla beraber, onu gibi bir daha, üsir içinde vukua gelsbilecek değişikliklerin bu derece çeşidli olabileceğini tahay - | edememişti, Filhabika, bir asir gibi gayet kısa bir zamanda telgraf, Okyanuslar aşan kablolar, telefon, gramofon, meydana geldi. Elek - trikle ısınmayı, elektrik kuvvetin » den istifadeyi, her veri (elektrikle aydınlatmayı öğrendik. Görünmi » yen ve'müthiş amayin nihayet za - bit altına alınmış ve işe yarıya, bir hale getirilmiş oldu. Faradaym eşsiz mantığı altında kalan Maxwel, gay diği bir sahada yürüyerek Farada- yın ortaya atmış bulunduğu bü ka- maatlerin doğru olduğunu riyazi de- Willerle isbat etti. Maxwell Onkla, elektrik o enerjisinin bir olduğunu bulmıya çalışıyor, ve ileriye sördü- ğü nazariyesinin, elektro manyetil hareketlerinin mevceler şeklinde ü-| rediğini sabit kıldığında imlır ey- liyordu. Manmafih o Maxwel'in bu mevce ildias daha ziyade nazari sahada kalmakla beraber, riyazi hesablarla mevend olması iceb etti- ğini kendisinin katiyetle inandığı muhakkaktı, Maxwell iddinsinda haklı çıktığını görmeden 48 yaşın- da iken haynta gözlerini kapadı. 4 Maxwell 26 yaşlarında ve tanın- mış bir fen adamı iker, Hertz 1857 senesinde Hamburgda doğdu. Her gocuk gibi büyüdü. Hamburgdaki mektebleri bitirdikten sonra mü - bendi olmuya karar veren Hertz. yirmi yaşını bastığı sralarda, 1877 de Münich'e gitti, ve bir sene ka- dar tahsilde bulündukten sonra, ire emer uygun olmadığını anlamakta gecik- medi. Evet mühendislik onun hare! değildi. O daha ziyade (fizikten hoşlanıyordu. Şu halde borubozuna rakamlarla, sevmediği bir ilimle uğ- raşmak meye iyi id:2.. 1878 sonbaharında onu Berlin - (Devamı 7 mei sayfada) İSTE Amerikadan akseden haberlerd — Bir buçuk yıldu i.sürmel röbeler otomobil sanayii üzerinde Bu tesirlerin en mühinami motö: nin artmasında, benzin serfiyatınıa o da ucuzlamıştır, dört yüz doları İS VE | ğu belli. Kar gibi beyaz POSTA — Yenmiyen servet.. & bir gün evvel, mümkün olduğu kadar fazla istifade etmektir. Bunu böyle yapmazsanız yere düşüp şiftesini yemeye hak kazanmış olursunuz» SI MÜSAHABE oki Hurban Bayramları Yazan: Ercümend Ekrem Talu ugün, uzunca hayatımın bir kurbanı bayrammı daha idrak ediyorum. Büyük şair Yabya Kema» lin aMes'uddur o insan ki yaşar hatı- ralarlal.» vecizesi, bu münâsebetle mi yıllarca evveline irca ettim. Ço cukluğumun kurban bayramları bir gözlerimin önüne geliyor. Gönlümü yokladım: Tahasssür denilen hem tatlı, hem de acı duy - gudan eser yok. O günleri özlemi » yorum. Fakat nazarlarım, o ipüdat bir sinema şeridi gibi karşımda uza- nan manzarayı haz ile temaşa edi « yor... Geçen baharda güya bizi eğlen- dirmek için geçici çingeneden sa - tın alınan karagöz kuzu bütün yıl fıstık, üzüm, arpa ve kepekle bes- Jene beslene gelişmiş, civelek, deliş- men bir koç olmuş. Kendisine Iâla- hk eden seyise yalandan kızdıkça, başımı yere eğip vaziyet alarak tos vurmasını da biliyor. Hergün taranan yünü kabardık- ça kabarmış, uzaktan baktınız mı | üzerinize doğru canlı bir döşek geli- yormuş hissini veriyor, İki boynu - zumm arasındaki mavi katır bon - cuğu onu bugüne kadar nazardan | Jamış, Fakat artık karagözün başın- da bir musibetin dolaşmakta oldu- postunun Üzerine kına sürmüşler yada, eskisi gibi gezdiri yok, Ahırdan hazin hazin, arada bir melemesi duyuluyor. Onun da içine İbir seyler doğmuş olacak ki önüne konulan yığınla ota dokunmuyor| bile, İ || Bilhasen, iki gündür yonma yaz! bancılar da getirilmi bağlanmış. Onlar da kendi gibi izaz ve ikram edilmekte. Onlar da ayni endişeyi taşıyor. Önlar da kendi kendilerine iriümüzden ayırıp bura- ya niçin getirdiler, m? Dışanda, gümbür gümbür toplar atılıyor.. Yarın bayram, o İnsanlar pürneş'e, o büyük günü kutlamaza hazırlanıyorlar.. Dışarıda, o mutfak| kapısının önünde cızır cızır bir şey- ler oluyor. Bir adam ayağile bir çark üdöndürerek durmadan bıçak | biliyor. — Mehmed ağa! Satırı da bilet! İnce bıçağı bir kere daha taştan ge- çirsin.. Ağım iyice keskin olsun. Zavallı koyuncuklar! Zavallı ka- " kuzu! Bu hazırlıklar bep si - zin içini, Karağöze ne derecelerde bağlı olduğum ev halkınca malâm bulun- duğundan, biri ötekine «kı sıkıya tenbih geçiyor: — Cocuk duymasın, öçlenir.. Gafil ben! Nereden duyacağım? Su anda karagözü düşünen kim? Aklım, fikrim yeni, cici elbisemde, dört gün, arkadaşlarla bayram yer- İerinde süreceğim safada, ufacık midemi bozuncıya kadar tıkınaca - R'INAN, len öğreniyoruz? kte olan muharebeden alınan tec- büyük tesirler yapmış. rün küçülmesine mukabil kuvveti- da eksilmesindedir. Fista gelince buldunuz mu, otomobilin en iyile , R İINAN ve ber türlü kaza ve belâdan sak -| | ISTER İSLER ğım şekerde, yemişte, fındık fıstik- ta.. Karagözlü arasam arasam bay- yamertesi arıyacağım. Sabah. Evin büyüğü namazdan döndü. Henüz - içeriye girmeden inin Önünde bizim adamlarla konuşuyor: — Hasan ağa, seni vekil ettim. — Büyük hanım tarafından da İsmail vekil olsun. danlar hazır ma? — İki destmal daha versinler. yor: — Karagörün postunu ziyan et- meyin sakın. O bize İlizm. Lebiba Hanıma bütün bir but gidecek. Ar abaşıl — Efendim. — Ayva aldırttın m idi? Üç okka ayva getirdiler, — Yahni olacak. — Basiistüne, hanımefendi! — Çocuklara da külbastıkk ayırt, unutma, — Peki, efendim! Bir aralık, orta sofanın pence - resinden, nazarlarım bahçeye kayı yerdi. Hergün üstüne o tırmandığım kocaman erik ağacının bir dalına bacağından bir koyun asmıslar, yü- züyorlar. Yerde, kanlı bir çukurun kenarında, gözleri hâlâ bağlı kesik kelleler duruyor. Ağacın (dibinde dertop olmuş bir iki deri. On adın ötede, kıymetli kedim «Çiles bu ziyafete sokulamadığı içir yalanıp, esniyor.. ip yalanıyor. — Lala! Ne yapıyorsun orada? Belinde ipek peştemal, mintanı- nın kolları dirseklerne kadar siğnlı, Islam, bulunduğum pencereye bokıp beni paylıyor: — Haydi bakayım içeriye! Se- nin ne işin var pencerede? Zavallı Islam? Masum bakışları” mın, ködsi bir nyetle dahi dökük müş olsa, kanın korkunç ve iğıcnç manzarasile ünsiyet etmesini istemi- yor zahir. i ağacı nerede idi? Buhur - İçeriden, annem de lâfa karışı - başlamışım da, Evin içi biraz sonra, bir kebebu | dükkünmi andırıyor. Grtakğa mis gibi bir et kokusu sinmektedir Ve yemeğe oturduğmauz zaman, önü- müzde açılan sahunlardan yayılan kurban etinin 6 kendine hös nefis rayihası hepimizin iştihasını kanıçı- iyor. Annemin: i — Çok, yemeyin, taze ettir, do- kunur... İhtarına kulak asan kim? Kebab, pirzola, ciğer, böbrek. — Haniya tatlı yahni? — Akşamal — Kavurma oluyor mu? — Aşçıbaşı onu da gece vura » cakmış ocağa. Yemeği yedik. Karagöz kuzunun şu anda kismen midemde erimekte bulunduğunun asla farkında oln- yarak sokağa fırladım. atlıkaraca, ayi, maymun oynatan * şerbetçi Arnsvud, sünamcı A - rab, kurabiyesi, kuş lokumcu, renk renk halka, elma, hotoz, lokum şekerlerile süslediği taklasırı fırlar ma» lar hücüumundan okorumuğa çabalıyan ihtiyar şekerci. Hepsi o- rada. Sabahtanbeci can: çıkan lâlam Hüseyin ağa şimdi de benim oe - simsıra dolaşmaktan bizar amma, İ bana karşı sevgisinin ifratından ağ- İzni bile açmıyor. Akşama ar gezip tozuyorum. Eve geldi de ns üst kalmıs, ne baş.. ne de takat ve derman. Doğru yatağa. Ertesi gün ziyaretlete gidi- İecek. İstanbulun birbirinden uzak, bemen her mahallesinde hısım, ak- Taba, emektar, eş, dost El öp- meğe gitmezsem hatırları kalır, Küçücük yatağımın içinde, o ge- ce ilk gördüğüm rüya karagöz ku - zuya aid. Ilah, şu bayram gün- leri geçsin, onunla bol bol oynıya- cağım.. Bulursanı. Zavallı ben! Ham hayallere kupılmağa o andan haberim yek!. NN INANMA! rinden birini alabilirsiniz, dört yüz doları bulamadınız mı, biç tasa etmeyiniz, acenta size on iki, hattâ on sekiz aylik bir kredi açar, oto- mobili çene slabilirsiniz. Yalnız, yalnız bütün bu işlerin ginin malı züğürdün çenesini yorar hakikate uygun olup olmadığına: INANMAL olup bitüği yer Amerikadır, zen - derler, bu sözün bu bahiste de Ver elini, bayrsm yeri! Salımcak. |. Mireikânm 11 Sözün kısası Bize daha ç-k Parlak istikballer Mevuddur E. Ekrem Taa anzimatın yüzüncü yıldö nümü münaşebetile Maari Vekületinin neşrettiği kocaman ve şok kıymetli kitabı arada sırada | vakit buldukça, dikkatle okuyorum. Yüz yıl işinde ne kadar ileri git miş, neler başarmışız da, zahir ya * kından gördüğümüz için, farkında değiliz. Bize yabancı milletlerin inkılâb » larını, O teküâmüllerini, O hayranlıklı karşıladığımız halde kendimizin bu yoldaki muvaffakiyetlerimizi ve » ehemmiyetsiz görme müz vardır, Bir asır evvelisi ne imişiz? Ne ok muşuz?, Maarifin, bahsettiğim, Tan zömi dı kitabı bize bunun pano rTamasini veriyor. İsterdim ki bu & ser harcı âlem olsun ve herkes onu okusun. Neticede hepimiz görür ve öğrenirdik ki, en menfur bir fetib- dad devri - Abdülhamidin saltanat zamanı » bile ileri hareketimiz! bel ki frenlemiş ve lâkin durdurama * mmaştar, Bu, Türk milletinin ne dereceler» de terakki ve temeddüne teşne ol * duğunn ve bugünkü çok ileri duru munu kendi arzu ve kabiliyeti ile te- İmin eylediğini bir kere daha isbat eder. Muazzez Milli Şefimizin, Siyasal Bilgiler okulunda geçen irad bir İyodukları nutukta: «Milletlerin om büyüğü ve en şereflisi Türk mille « tidirl» demeleri, milli kabiliyetini zi herkesten iyi takdir eylediklerini İ gösterir, Biz, bu çok kiymetli takdiri val * İniz bugünkü başarılarımıza değil, bir asırlık tuzun ve ciddi hamlemize borçluyuz. Bir hamle ki, menfi kuy- vetlerden hiç biri önüne geçememiş, gecemiyor ve geçemiyecektir. Zira «Biz bize benzeriz...» Yekvücudüs ve idealimiz hirdir; kökümüz ma * zide... İstikbale de dal budak salmak istiyoruz. Garbin her iyiliği bizim, ber kötülüğü kendinin olsun diyen" lerdeniz. Bu bizim iddiamız olduğu gibi Reşid Paşaların, lerin, Kemak lerin de iddiası imiş. Cihanı nura boğan bugünkü meş'eleyi onlar tuç İtuşturmuşlar. Garbe ilk pencer fonlar açmış ve ilk hürriyet m ii memlekete onlar aldırtmış. «Tanzimat» kitabını ookudukça onda, inkılâh destanının nels mukaddemesini buluyorum; ve mik İi gururum biraz daha artıyor. ! Bize, o tarihlerde oHasta adam İ vasfını lâyık görenler bayağı, kö? ve ahmakmış. Ne kadar yanılmıslar! «Hasta adam» belki, milletis | mukadderatma hâkim bulunan bar kan imiş, Fakat Türk imilleti.. has * ta adam.. asla! k İşte, isbatı meydanda: Yüz yıllıK | | koca bir tarihl. Ve bugünkü du “|| KN i Her muazzam hâdisenin bir baş” langıcı vardır. Tanzimat, Türk in * kılâbmın başlangıcı olmuştur. Hızımızı o gün almısız.. İlerliy& ruz.. Ve daha yarı yoldayız! Bu mübarek millete daha çoğ parlak istikballer mev'ud ve mu “İİ kadderdir. Buna iman edelim! GG Elssm a GP i Yüksek mimarlar birliği | münakaşalı bir top'antı yapt! Türk yüksek mimarlar birliği 199 tanbul şubesi yıllık kongresini yap” muşta, Kongrede bilhassa o Tür” yüksek (mimarlar odaları Oka” nun projesi oOÜzennde (müns el ek çel BİNİ ayeti seçilmiştir. Yeni intihabda Barutçu umumi o kâtibliğe, Akaray muhasibliğe, Behçet Ünsi ve Necmi Ateş azakıklara seçilmif” lerdir. J Bundan sonra Güzel San'at Birliği mimari şubesi kongresi yapı”? mış ve ayni ideze heyetinin bu t© | şekkülü de temsil etmesine karaf | verilmiştir. ş

Bu sayıdan diğer sayfalar: