15 Şubat 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

15 Şubat 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

it. Yâ. esi ei la bl Bilgiler - Eğlenceler Güneşi yerinde göremezsiniz Güneşe baktığınız zaman, güneş sizin gördüğünüz yerde değildir. Çünkü güneşin ziyam bize 8 dakika) 38 saniyede gelmektedir. Bu kadar Zirman işinde güneş, kutrunun ikisi kadar bir mesafe katetmiştir. * Suda yanar gazda yanmaz Sodüsm su içinde yanan yi Yanmayan bir ae İki kere iki her zaman dört eimeZ | — İki İire alkol içine iki hire sül katlsa ne eder) — Dön litre. Di Mev Li ayar İki Tere alkolle iki Tre süt birbirine katıldığı zaman 1 mi 3,8 litre tutar, Bunun sebebi ber i lerinin birl — — MAYİ nde dört nisbetinde kü Şülmesidir. * Güzel bir eğlence Gö, lndeki şekilleri kesi > ni Erel sağla ve solda ola 7 ları, düz olarak kestiğiniz taret" © rim birbirinin yanına getirmek # retile birleştirip siyah dört KöYenİn üzerine koyumuz? N — Ne oldu gördünüz mü? Şimdi de, yi er a olanları ayni tarzda bi e leştirip Side siyah dört köpenin ü serine koyunuz. : — Bunu da gördünüz mü? Meğer o gölgelerin esası NEY - miş? ei leme m uğ Geçen bilmecamizde kazananlar Geçen bilmecemizde kaza - nanların isimleri Pazartesi günü cıkacak sayımızda ilân edile - cektir. O Hediy» kazananlardan İstanbulda bulunanlar, hediye - lerini Pazartesi ve Perşembe günleri idarehenemizden als - bilirler. Taşrada bulunanların hediyeleri posta ile adreslerine bir dileğiniz, bir şikâyetiniz © lursa bilmece esvabmı gön » derdiğiniz yarltan avr bir zarf $ iinde göndermeli ve zarfın bir kenarına sidaren © kelimesini yazmahamsz. İ gi | | İ | i Babulün i oyuncak atı Zir seyyah, Bir aslan yavrusu Babulie a - Hemen atıldı. A- & pençeleri arasına aldı, tam görmüş! Aslan yavrusu atı yakalayın - ile bir-) ca Babul de bir ağacın üzerine fırlamıştı, — Hele aslan yavrusu atım bir ımrsa diye Babulün hakkı varmış. Aslan Resimli hikâye SON POSTA LMonoLo | ABLAMIN SAÇLARI (13 - 15 yaşlarında bir kız ağzından ) Büirsiniz sayısız hastalıklar, bir - çök ta baslalar vardır. Sakın «bu bacaksız da başımıza doktor mü kesüdi, gibi bir şey aklı, niza gelmesin. .İ| s1af kumkuması mı oldus da de- meyi. 4, Ben ne Gokturum, ne de alimim, estağfurullah. Yalnız size saç hastası olan ablamın saç Hastalığını anlata, cağım. İ Gene bana sablanın kel başından bize ne?» demeyin. Ablamın ne kelliği pe de saçkıran. lığı vardır. «Peki bu hastalık nedir?» dire birinize sorsam! Sorayım m1? K, min olun bilemezsiniz. o Vazgeçtim, kızarır, bozarırsınız. İnsan ömrünün yarısı uyku, yarım şununla, bununla, şurada, burada geçer. Ablamın &€ yarı ömrü uyku ile, kalan yarısı da saçları yüzünden aynanın karşısında geçer, Bağa döner bakar, sola döner ba Kar, yaklaşır, uzaklaşır. Başlar saç, larına şekil vermeğe. Tutar, dağıtır, ay.rır, toplar, kıvırır, bozar. Kâh as&. vi, kâh neş'eli poslar alır, Güler, so,! mnrtur. Saatler geçliğinin farkına varamaz. Nihayet her dakika değişen büibir Yerine: Belaya biri beğenir. Bu son seki m — hiç buzulmuyacak gibi, tellerle, Sirke.) bakm ya m ielerle, birudilerie | sağlamlaştırdı. | bulup birkaç çe tan sonra aynaya son defa olarak |diniğecektim. bir daha ba istemeye istemeye| Dediği çok kere vakidir. aynanın karşısından ayrılır. Ablamın bu saç merakı öyle Ondan sonra saçlarına karara do. derdör Ki kendi nâsıl tahümmü! &. kunmayagör. o Kuyruğuna ( basılmış jder bimem. kedi misali basar çığlığı Aman! Bir bayan gürmesin, gözleri Küzgürli havslarda sokağa çıkmak hemen saçlarına takılır, Atıp tutma, ötemez, hele yağmur yağsa hiç ye,'ları dinle artık. Yok me sakilmiş, yok gen kımıldamaz. ondülesi berbalmış, yok sapkadan Abizmın dimağı açlarile o kadar başmamalıymış, daha neler eler, küçük zenci Ba - bul'e oyuncak bir tahta at ver - mnişti. Babul tahta atını alıp soh- raya çıktı. — Bana bir bardak saç getir. | Amnem: — Kızım ne yapiyorsun? | Diye sorunca, © sirada radyoyu a, — Radyoyu açıyordum, filânca is. tasyonu bulup birkaç çeşd O tango dinliyecektim. meşguldür ki. Konuşurken bu yüz. Dünyada yalnız-onun #açları iyi, gü. den saçmaladığı olur: Jael, miikemmel, — Dün sokağa gittiniz mi? Saç, saç, saç derken © saçmalara, Diyecekken, yanlışlıkla: İsaçmalamağa başladım. — Dün saça gittiniz mi? Hizmetçiden sw istediği zaman: — Baha bir bardak au getir. Diyeceği yerde: L Yeni bilmecemiz | İki akbaba, (çk; FDM my ği ördek © gördüler, Onları yakalıya - cak, parçalayıp yi « yeceklerdi.. Fakat ördekler çok akıl - hydılar. Gizlendi » ler. İyi dikkat eden onları bu resimde balabilir. Dikkat e- diniz. arayınız. Bu- Mursanız oldukları yere birer isaret koyunuz, ve resmi gazeteden kesip bi- ze gönderiniz. 4 Doğru bilenlerden bir kişiye dört | tığı tarihi yazınız. Bize gelen bazı Hralık kitab, bir kişiye, büyük bir) bilmece cevablaşında okuyucuları - sahı boya sakımı, bir kişiye bir Şir“) mız adreslerini pek kısa yazıyorlar, Allahtan ablamın bu saç hastalı, ına terelden Şfular dilemenizi rica ederek gidiyorum. Allaha ısmarladık. bekliyordu. ta cati sarınca O yüzü EN 2 kü dişleri çok ncı - |!Y albümü diğer otuz kişiye de, Adresler açık ve bir mektub o ad- yapıld, Gön İn Jap ayn güzel ve kermetli hede). yazıldığı zaman mubakkak moşt. Anı ormda, bulıp acik (lr tereceğir. Bu bilmecenin Gere; | okuyucumuzun eline geçecek şe - id “ ai Cöma gününü : Polk idarehanemize > gelimş © olmalıdır. | &id€ olmalıdır. Hem atı da olmasaydı kim bilir, belki aslan Babul hyacaktı.. Adreslerin böyle olması, hedi - yelerimizin okuyucularımıza ulaştı - nlmasını kolaylaştıracaktır. Bilmece cevabını gönderdiğiniz zar lu yakalayıp pazça-İ fin bir kenarma «Bilmece» keli * mesini, ve bilmecenin gazetede çık- de- sinden de uzanıp baktım, sonra #0-| min... Eminim diyorum size... Hem fava açılan kapıya koştum, onu ân,|neye bu kapı kapalı? Şimdiye ka- dar hiç aklıma gelmemişti amna, yemek odasınınki gibi, hızla ardına dayadım... Fakat “ne solada, nejsöyleyin bakayım, bu kapının arka unda ne var?) NAKLEDEN?Z MEBRURE samı rarak, srayla, birer birer motlura avucunu açtım, henksiz kalın Yine de içim rahatlamamıştız bahçdes, ne de yemek (odasında, varlığını kuvvetle «his setliğim ©| — Telâşlanmanıza, heyecanlar sırı mevcudiyetin bir izini bulma» | manıza değer hiçbir şey yok... Ev sahibi burasını olduğu gibi kiralar- ken, bu odayı kilidledi... Herhalde oraya kendince hususi bir kıymeti düşündüm, Bu, be za çin ne doğru söylenm Si aKadrin anlamıyanlar alır de. m, derken, buna “öyle derin me öyle acıklı bir titreyiş kanıyor E zel sesiniz, şefkat ve sevgi için Yar! tılmaş içli sesiniz! Kahkahalarla güldüm. — Aman Peri... Benim mi?--- Benim mi sesim, #efkat ve sevgi Kin yaratılmış! Söylemem artık, heve- simi kaçırdınız... dedim. Sonra birden, kelime ve mant- ları birbirini tutmaz, saçma, İranga bozuntusu, yeni moda tatsız türkülerden birini tutturdum. Bunu bitirince de, sağ elimi tuşların bo- yunca, bir baştan öbür başa kaydı- ii ide ünkriknnikni den gü ikinci $9. esimi didi birinciden b Bl e aşk ve şefkat sesi olduğunu sö; güldüm. Peri: ii — Hayır, bu 2? dedi mediniz cektim, fakat gerildi, yerimde yem gördüğüm kapım na kadar açtım, adım yürüdüm: - rar salona döndü iyemezsiniz, - değil mi? birdenbire sinirlerim — Kimse yok! Çok garib, Hal- buki bana öyle geldi ki... Lâfımı bitirmedim, Perinin tatlı tatlı şaka ve alaya başlamasına ku- lak anmadan yeni bir şüpheye ka- zak, selen area işlereli ağ, bir kadife perde ile örtülü, üçüncü dive| kapısına atıldım. Ba kapıdan hiç seçi mii dye bire aklıma gelmişti... Tokmağı çe- hissimi değiştire-| yirdim, zorladım... İki kanadı süra- Gene cevab vere | tım, amma boyuna, Kapı açılmadı. © yakit, öfkeli somunlar | bir adeta | yüzle, hiçbir şey demeden geri dön- Aralık | düm, geldim bir koltuğa oturdum... koştum... Ard Hastâ galiba, içimden ağlamak ge BA “bir iki! biyördu: | keleş kendini tutamıyor, “ veya hatırası olan bazı eşyalarını koymuş olmalı... Anahtarını da ak dı götürdü, ben bunu gayet tabi buldum... Bahçeye çıktığımız vakit pancurları daima kapalı duran iki pencere vardır, farketmediniz ini? Başımı hayır der gibi iki yana wiliyorum... Ben ne vakittir hiçbir şeyin farkına varıyor muyum ki? Pezi, ayni durgun sesile: — Haydi, haydi akılların baka- ye böyl eçocukça hayalleri bıra- Amma ben gülümsüyorum. — Ah beyaz ablam, bilmezsin! bir zamanlar, - çocukluğuma ai bir zamanla; çok, ben bu n fırladım, iceri girdim, bir gs üm, bahçeye bakan bir) yazdığını #örarım. Hâdiseler Taksimitreye Karşısında bakmıyanlar ————— a geldi: — Merak etti; İn Ra merak etmediğin gün 5 Hergün buraya geliyor mu- — Gelmi, h ir iki haf- tadır da hiç göründüğün meki Pe — Demek oluyor ki, merak et mediğim günler olmuş. Fakat... — Fakat, dedin kestin, — Kesmedim. Söyliyeceklerimi — Ne söyliyecektin? ettiğimi. 4 Çabuk söyle meyi merak et- bin — Ben Cağaloğlunda rüra. — Niçin Cağaloğlunda oturudu- ğunu mu merak ettin? — Canım böyle bir şey merak edilir mi2... Ben gündüz | taksiye) binmem. — Gündüzleri taksiye binenlerin niçin bindiklerini mi merk ettin, ya işleri vardır. işlerine çabuk yetiş- mek için binerler; ya işleri güçleri yoktur, takside görünmek için bi- Berler. — Sen mi söyliyeceksin, ben mi?.. Simdi de onu merak ettim, Pekâlâ, sen söyle... Cağaloğlunda © oturuyorum, dedim, çok gezmem, geceleri bazan Şehir tiyatrosuna giderim. D. te tramvay kalabalık oluyor. Taksiye biniyorum. — Oh. ah maşallah, — Dur canım gene lâfımı kes- ime... Tepebaşından evime taksi ne yazar) — Ben ne bileyim, senin bilmen lâzım. — İste ben de bunu bilemedim — Vah vah... — Hakikaten vah vah denile cek bir şey. Taksi evimin önünde durduğu zaman şoföre kaç kuruş Bazan ealtınış dörts “cevabını ahım. Bazan syet- oturuyo- ya, İmiş altın, bazan «seksen ikin. demek istiyorum! -İh babam, gittiğimiz yerlerin | birindel fe Desene taksiye gö azdığı siyor... Meşhur sözdür: Her yiğitin bir başka yoğurt yiyişi olur- muş. Onün gibi her taksinin de bir başka hesablayın oluyormus. — Merak ettim nasl olur? — Canım taksimette bir alettir. Eğilip bak. — fee Rza rami — bileyim... nryorum, lem de gözü alışmamış kimse Okaranbkta rakamları secemez, — Neye utanıyorsun, bir de kibrit çak. — Ya taksimetts, şoförün söyler diğinden daha ez yardıyan — Daha iyi ya... — İyi olmasma iyi amma, yalan söylemekten çekinmeyenlere, ye lanlarımı yüzlerine vurmaktan bem utanırım. — Öyleyse şikiyete hakkın yok, Ne derlerse onu ver. — Peki amma merak ettim, ev- velki akşam gene Tepebaşından taksiye bindim. Evimin kapısında indim. «Kaç kuruş» diye sorduğum zaman şoför ne dese beğenirsin? — Ne dedi, iki yüz kuruş mu? — İki yüz kuruş deseydi, belki hayret etmezdim. — Üç yüz mü? —> Hayır canım, elli altı kuruş. —ıarotı , > Merak ettim, benim gibi taki simetreye wp şoförün diledi- ğine inananlar, bu yüzden her tak- siye binişlerinde kaç kuruş kaybedi- yorlar? —rtrrgı — Merak ettim. Taksimetrenin yazdığı ne ise, yolcusuna onu aynen elm taksi şoförü bir tek kişi utanma, —ırrtır? — Merak ettim, bir tek kişi ol- masaydı, herhalde Tepcbasından €- yime taksi ile geldiğim diğer gece- lerde de «taksimetre elli alti kuruş Mazdı» diyen soförlere tesadüf © derdim değil mi? Cmt ai ulüsi Süşcüler senelik toplantılarını yaptılar Dün saat 15 te sütçüler birliği, senelik toplantısını yapmıştır. İdare heyeti ve mürakib raporları okun - duktan sonra, 1940 senesine aid u- mumi hesabatın bilânçosu tetkik ve tasdik edilmiştir. Ruznamede bu - İunan muhtelif meselelerin müza » keresini wütcakib yeni idare heyeti intibabına geçilmiş ve idare heyeti azalıklarına İbrahim Görgülü, Mus tafa Gürakın, Mustafa Zeki Cengiz, Mustafa Karabacak, Yaşar Konak ve Kâmil Dikici müttefikan seçil » mişlerdir. 940 senesinin umumi bütçe ve kadrosunun tasdiki yapıldıktan sop ra toplantıya nihayet verilmiştir. Rasgeldiği kadına bakmak itiyadı Evli bir erkek okuyucumdan ai) dığım mektubu bülâsaten O buraya naklediyormut «İki senelik evliyim, Karıma çok sadıkım. Nitekim o da bana karşı öyledir. Fakat aramızda sik sik kıs- kançlık kavgaları çıkar. Bu kavga- ların ciddi hiçbir sebebi yok. benim kadınlara baktığımı büyük bir kabahat addediyor. Ben sokak- ta gidreken, tesadüf ettiğim kadın- lara, bilhassa güzel olurlarsa çok dikkatli bakarmışım... Bunun ken-| dim bile pek farkında odeğilim... Belki bir itiyad olacak. Nihayet ba- kip geçiyorum. Karım yanımda iken ayni hal vaki oluyor. O müthiş su- rette hiddetleniyor. Bana birçok şeyler söylüyor. İşte bu yüzden a- ramızda kavga çıkıyor.n Okuyucumun o mektubunun bu kadanaı naklettikten sonra, onunla konuşabiliriz. Karım sokakta gör düğü genç erkeklere bilhasın yakı-! denilen biz yer vardı. Burası gibi, o da hep kapah, kilidi dururdu. Ora- da, tarif olunmaz hazineler, ne bi- leyim, harikulâde o yeyler saklıdır diye düşünür dururdum... Bilmezsi- niz, o kapı benim için ne demekti! Ona bakardım, onu gözetlerdim... Aralamp açılıverecek diye Ovmar- dım. Sonra babam başka bir yere tayin edildi, gitmek lâzım geldi. Di- lim varıp, kapalı gizli oda için kim- seye bir şey sormağn cesaret ede- meden taşındık... Bir türlü oraya giremedim Peri, içinde ne vardı gö- remedim! — Bereket versin! Yoksa ir. seydiniz, karmakarışık, toz topral çinde bir odadan başka ne #örebi- lirdiniz. vet öyle... Buna ben de e Hem o vakittenberi ma- larke a in, bu merak huyumu biraktim... ime şu Ni zorlamak, eşiğinden gelmi az- Mİ Demin Belim af. eski şarkılar galiba biraz şıklı ve güzel erkeklere (dikkatli dikkatli baksa, onlardan gözlerini, ayıramasa okuyucüm, karısının bu halini hoş görecek roidir? Hiç ihi- mal vermem. Karısı, erkeklere bak- masının sebebini, «gözüm alışmış farkında olmadan bakiyorum: tar. zında bir müdafaa ile savuşturmak isterse okuyucum: Mademki böyle' alışmış, bunda hiçbir mahzur yok- tur, mu diyecek?.. Okuyucumun iti- yad dediği hali, fena bir itiyaddır. Mademki kendi bile kadınlara bak tığının farkında olmadan bakıyor. dur. Bundan sonra dikkatl hareket” etsin ve rasgeldiği kadına bakma, mak için gayret etsin. w zaman sonra rasgeldiği kadına bakmamayı da itiyad haline getirebilir. Bekâr gençler için bile kadına bakmak iti- yadı, ayıb sayılır, evli bir erkek için ise bu daha büyük bir ayıbdır. TEYZE ri dürdü. Yoksa (burada kim beni dinlemeğe... Gizlice din- emeğe kalkışacak? Biraz evvol: «Kim, bu evin sahi. » diye sormak üzere idim. Am» ma değil mi ki bir şey sormamağa, bilmemeğe karar vermiştim, sustum. Hem sadece: — «Büyücülm deyip gülmiyeceği de ne malüm. Ne diye aranıyorum? Ne diye &- zülüyorum? Sıhhatim daha iyice... Amma hâlâ da halsiz ve çok renksizim.s. Yalan değil, suratımda sade iki ke- i 30 sene evvel a Tobruk, Derne, Birgazi Tefrikamız bugün Omünderitat ; çokhığundan neşredilememiştir. 1 zür dileriz. j

Bu sayıdan diğer sayfalar: