20 Mayıs 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

20 Mayıs 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Atatürk ve gençlik olduğunu Bunün için, bu büyük Türk çocu Ku, güttüğü büyük Türk davasını haride ve dahilde kazandıktan sonra, Türk inkılâbının ilk heye can deviri: , Rerçliğe bir hi- tab yaptı. Yeni 'Türk tarihinin ne- sillerden nesiller? nakledeceği hitabeyi İl bu hitabeyle, 'Türk vatanını 'Tü gerçliğine teslim ve ona emanet ediyordu. de türkün tarihi teşebbü- dü. Ayni za- sonradan, genç- lik için de bir bayram günü oldu. Bu yıldönümü münasebetile, genç ve ihtiyar, hep birden Atatürkü hatırladık; onun yirmi iki sene evvel girişmiş olduğu büyük vatan ve hürriyet sergüzeştinin muhtelif devirlerini ve safhaların; yaşadık. Ayni günde, gençler de bayram yaptılar: Atatürkü hatırladılar; o- nun bize, her £ z bıraktığı rında, ke döktüler. tırları yazan, ar- tk onlardan değildir; artık, on- Jarin nesili ile ler era- sında uzun senelerin büyük de; rübeli görüşü. Eğ heyecanları, yahud m tecribelerimi bu dünya daha güzel, dâha mu daha iyi bir dünya olurdu! * » gençliğin heyeca- bir vatandaşın. çok im bir mülâhazasını acağım: mühim saydı eklemeğe çal Birçok ki, gençlerimiz arisındâ, Atatür- kün bu vatan: onlara teslim ve e manet eyl: ndan doğan müfrit bir &ı ardır. Bu gurür, bir vatanın ve bir tarihin bekçili- ş olmaktan gelen zaman, hakika- 1, meşru ve hattâ elzem rür olur. F ine, sırf genç olmanın bulunmanın lık karışmam. ne de ondan di Birinci guri disine mes'ul gençliğin hs re hat ikinci duygu ise ham bir duygu, fani ve basit bir insan du liğe değil, oizun ve şuurlu bir Türk gençliğine hitab etmişti esi de gençle- leri gibi vaşa- r vatan teslim Rençleri bi ve vet etmekti. | bu vatan > vaziyeti idi. Ataya için değil| — genclik v şüphesiz aradaki bu fa zel anlarlar; anlam. I mursa onlara izah etmek te bizim vazifemiz olur. * n sizindir; değilsiniz, bekçisi fakat siz onun sahibi bekçisisini olmakla da on lim eden At demezsiniz; siz onun yamretsi, yi selticisi ve şerlendiricişi olacaksı- nez! Hür bir vatan arsası Üstünde “saklanmış bir heyecana binip at oynatmak elbe: güzel bir sev fakat, aml güzel olan, asıl zevkli ii bu vatanın üikse içir Va. kütlesi ve bir millet ne kadar kemal bulursa, bu insanlar, kendilerini Ne kadar mükemmel hale getrir- « İtesir yapar? İnce bir ta İgitmiye miyetlisiniz, saati İmecbur kalacaksınız i)rek yat, SON POSTA vi Bütün insanlar için annelerinden doğdukları gün hayat hareket noktası hep ayni çizgi üzerinden başlar. Kendilerini bir sür- at müsabakasına girişen sporculara benzetebil rında mesafe farkı başlar, bazıları Saatin -İSaat mevcud olmadığı a zamanlarını nasıl tayin ederlerdi? hedefsizce hareket eder gibi görü nen akreble yelkovanın hayatımız. da ne mühim bir rol oynadığının bilmem farkında misiniz? Bir an için bütün dünyadaki sa- atlerin durduğunu farzedelim, Aca- ba ne olur? Bunu tahayyül etmek insana dehşet ve ürperti veriyor. Her şeyden önce şimendilerler sında müthiş çarpışmalar olur im | Çünkü şimendiferlerin hareketi #- ceden hazırlanmış, bir Halbuki kıymeti kı sıkıya takım tarifelere bağlıdır. santsiz tarifelerin. hiç bir yoktur, Denizlerdeki yaparlar. yollarini kaybederler. Çi ç bir kaptan elinde saat bulunmadıkça (nerede olduğunu tayin edemez. Fabrikalarda tnesaf gayri müm. kün bir hal alır. Çünkü makineler gayet ince hesablar üzerine kurul - muş bir takım tarifelerle çalışırlar. Modem fabrikalarda yapılan mal “İlar ve bunlarin parçaları dakikasi dakikasına bir tezgâhtan diğer tez- gâha akip gitmek mecburiyetinde. dirler. Ve bütün bunların hareketi dakika il ü ütün bir fabrika ük makineden mürekkeb bir tek büyük Omskine halinde hareket-etmektedir. Ve bü. tün bu muazzam, kudretli, makine- lere cebde duran ve adına «saat» denilen minimini bir makine ku mahda etmektedir. Saatin durmasi. le beraber bu makineler arasında. ki ahenk derhal bozulur. Bunlardı iri ileri gider, diğeri geri kalır, ve kısa bir zaman sonra bu muazzam makineler #amamen durur, Ya mektebler? Saatlerin durma- si acaba mekteblerde ne gibi bir m mesele- lerin halli ile mesgul olan metama, tik hocam, sizi derste kırk dakika yerine belki de yüz kırk dakika tu- tar, eyahud o akşam İçin tiyatroya iz durmuş bulunduğu için ya vaktinden çok evel gidecek saatlerce o beklemiye kalarak oyunun bir ikinci perdesini kaçırmış bulunacaksınız. Veyahud bu gecenizi evde ge - çirmeğe karar vermişsinizdir.. Canı- çin bir il su. muzu da davet etmiş bulunuyorsu nuz. Tahmininize göre onları bir, iki hattâ belki de üç saattir bekliyor çoktan soğumun, göz kapaklarınız ağırlaşmıştır. âyet artik mis lerin gelmiyeceğine kanaat getire . ğıniza yatmıştinızdır. Öyle gil mi? Gece yansına kadar da safir beklenmez yal, Fakat tam ykuva dalmış o bulunduğunuz bir esnada keskin bir zil sesi sizi tatlı uykunuzda; andırıyor, Bu gelen misafirlerinizdir. Bunlara sorarım - niz saat simdi ancak dokuz buçuk idir. Saatler olamyasdı -acı tatlı- ne gibi o vaziyetlerie . karşılaşacağımız lerse ve millet, kolda, kafaa, $ e ne Kadar çanlanır, yükse. lir ve derinlesirse vatan da ode hakkinda daha birçok misaller ver. mek mümkündü, - Halbuki hiç bir saatin bulunmadığı devirler de var. teanaları da başta olarak intiha noktası Bir kadran içinde biç durmadan) veyahud geç) sunuz. Ne gelen var, ne giden... Çay | Resimli Makale: 4 yolunda tedricen arala, çok geride, birçokları ortada; müs ma v . . tarihi eski devirlerde insanlar Peki, o devrin insanları saatsiz İne yapıyorlardı? Ellerinde herhan- gi bir zaman ölçüsü yok muydu ? mi zamanlarını ne ile ölçerler di? | Antikacı dükkânında Gelin de şimdi sizinle bir arika. cı dükkâninm gidelim. Şimdiye ka-| dar daha ziyade evimizi ve odamızı tetkik e etmiştik. Herhalde antfkacı| dükkânında çok larla karşılaşacağı! tır. Burada göreceğimiz şeyler rinde teker teker durmadan önce hepsini şöylece bir gözden geçire » lim, Elimize geçen enteresan ve re. simli bir kitebda da böyle hareket İ etmiyor muyuz? Kitabı © okumıyalı | başlamadan önce kitab O hakkında umumi bir fikir elde etmek için İbaştan sonuna kadar resimlerine | bakarız. İ Bu antikacı dükkânda gördü Hünüz bu karmakarışık şeyler ihti. mal ki ilk bakışta sizi pek te alik dar etmiyecektir. Bir eskici dükkâ- nındaki eskileri andıran ve birbirile münasebeti olmuyan bu eşyalar aca. ba neyi ifade ediyor? Şurada bir köşede rehmene aid tuhaf bir tarzda çen. tk çentik çizilmiş bir sopa var, O. nun yanında rengi yeşile çalan ka- bartma halinde bir takım âzizleri tasvir, eden çok eski bir çan görü. nüyor. Ya şuradaki kalin meşin kap h kitaba ne buyurulur 2 Bugün, böyle cildleri hiç bir yerde göre - bir farenin dişlerinin erini taşı - yor. Kitabın eskiliğine bakılırsa onu bu hale çeviren fare çoktan öbür dünyayı boylamış olacak. Ya şuradaki kendil me tuhafl Hattâ doğrusunu isterseniz bu kan.| dilden ziyade bir petrol İâmbasın. andırıyor. Fakat ne şişeşi, ne fitili hiç bir seyi yok. (Arkası sayfa 7 söten 6 da) im İSTER iNAN, İSTER iNANMA! | Gazete ve radyo ağız birliği yaparak: — Amerika harbe girmeye hazır, diyorlar. Ufak tefek farkla biz de bu fikirdeyiz. Fransa yıkılma arifesinde başvekilinin diliile Amerikaya baş vurarak yardım islemişti. Dinliyene hüzün veren titrek di rek ve gönderilecek m i nin miktarını dalma artırar rdım edebilirim, şeklinde bir cevab vermisti O zamandan bu'z: m nana ka- fakat k We i Artistlerimizin fotoğrafları - Nasrettin Hocanın zekâsına | yediremiyeceği soğuk fıkralar - Senenin en güzel romanı Memnu mizin dileği birdir: yazmak. Bunda, İereddüdümüz yok. Ancak dildeki bu sadelik ce-|simlerini taliblerine yollamaktan reyanı, ssırlardır türkçeleşmiş ve|baş alamıyorlar. Mej halk konuşmasına karışmı arab ve fars kelime! mamıza mâni değil ralık yapılanlar tecrübelerde bu-| kaç tel kirpiğinin de fotoğrafisi ile nun başka Rüneş- virirken, k nasıl ifade ediy jeden nevaleç: şüni Hindli bir fatın kimiş hatıraları da canla bilir ve meselâ Y: &, bir şiirde, hatt ya, Ho kek $ izah resimlerini ka bir şey sop adımın atılma radar s Küme şarpmaktadır. Silik a gerekti le arasında hiç göze çarpımıyarak, öyledir, mesele başa çok göze edir mak geçmekte, arasında kalmayınız. s sira adamı kalmak ta hiç değilse kütleden ayrılarak #7 Sporda böyle olduğu gibi hayatin da böy- m olarak kalmamak en birinci hayat Ölü kelime hortlatmıyalım! ve Dil bahsinde konuşurken bepi açık türkçe olan ini kullan - ten bira - li türlü olamıyacağım Yalnız şu var: yüzümüzü teorisinin meşalesine çe- köşede bucakta kalmış ım fersudelikleri, lisan aselerini d3 “ eğe çalışmak hiç doğr ket say naz. İşte bana bü zdıran da böyle'bir garabet i olmuştur. İzah edeyim: ekilir» u ziyafete davet ediyor, Er. n gazeteler bu haberi pek lerdir. bü me a çaydan de bahsolunacaktır gazetenin biri, bakın bunu Davetiler bü- oldular. Nevileçin! Yarabbi, insan dü - , düşünüyor da bu keli - diğer ndırıla - ın bir hikâve - bir kır veya cin oldular! Fakat buna hakkımız yek; bu latmaja... Artistlerin fotoğrafileri ı dan 18 Amerl a mektub yazarak ve kadın meşhur yıldızların istiyenler bu dar aradan tam bir yıl vakit geçti ve Amerikanın şi ığı da o imdi yap- man vâdettiği şey- Gördüğümüz ve işittiğimiz bi malzeme göndermektedir. örkderdiği malzemenin mikta- rm her hafta ve her ay bir miktar yok ki, bu da mühim bir şey- artırmaktadır. Şüphe ir, çok mühim bir seydir, fa- kat ne de olsa henüz harbe gör- memiştir. Halbuk;j harbe şirme- ye hazır imak başka şeydir, mak ta gene baş- ir, Görün güre daha bir müddet vakit meçe- len girm cekti İSTER INAN, iSTER INANMA! Yazan : Halid Fahri O ansoy İki filmi ami akindaki fırsak (Okaçırırlar mı? ki işte, son haftalar içinde, kiymetli artistlerimiz, imzalı re - er ne kadar Hattâ işitti - mektubun- imizin bir - da heveslisi varm Rime göre, bir baya da, bir delikanlı İberaber gönderilmesini rica etmiş. Artık bilmem, buna, ne buyuru - Yur? — Yalnız bu vesile ile şunu sünmekt h | n de kendimi alama İçsa hiç fena olmıyacak! Bilh. müeljliflerinden kitablarının İzalı birer nüshasını istiyı edebiyat ini la kitab harcanır, bem de bu ii e gelirse Neşriyat pratik olarak hal dili - zir nu vaktile İstanbula Fransız müellifi ve Claude Fürrere "bile tu. Şu suretle bir ilân üstüne, lum önüne â Haşet kütübhane, cm saka - k, Beyoğlunda nin bir masa » ü geçid i musevi bir- lara uzattıkları rını imzalamış dur - resimi! #iseden başladığım söyleme- | ğe hacet yok! Evet, ne olurdu, bu usulü de modaya uydurabilse idik... Hak katen edebiyat namına ne kadar arzu edilecek bir şey olurdu! Minare fidesi , üstad Hüseyin Rahmi, n, Peyami Safa, Refik Ahmed e daha birkaç arkadaş, Alsyköş- deki edebiyat şubesi idare he- yeti toplantısından çıkmış, bil - mem hangimizin teklifi üstüne Topkapı sarayım dolaşmağa #it - miştik. İç avluya girmeden, bir varın dibinden yürüyorduk. Bir - denbire, içimizden biri, - iyi hatır- lamıyorum amma, galbia bir mi safirimizdi - durup duvarın üstü- ne hayretle baktı. Hakikaten ga- rib bir duvar üstü idi! Üstüvane şeklinde( müdevver, bodur bir t. kım kümbetler sıra ile dizilmiş. duvarın yukarısına acayib bir manzara vermişlerdi. Hayret eden arkadas, birdenbire, Hüseyin Rah- minin kolunu tuttu ve yukarısını göstererek: — Üstad, dedi, nedir bunlar? Hüseyin Rahmi, hiç düşünme - İden, sanki cevabını kırk yıl evve. Wnden hazırlamış gibi: Ne olacak? dedi, minare fi- çok kenç bay: di Bir İde p Nasreddin Hoca fıkraları Şevkinin hakkı var: Nasreddin Hoca fıkrası ve h tedaninın değil söylemeği, düşün yneji bile zekâsına yediremiyeceği soğuklukları onaizatetle kayde - Zİzine, evin ve Sözün kısası il Radyomuzda Yenilikler aman E. Ekrem Talu G see Par günündenbei Ankara radyosu hele şöküf İbiraz canlılık ve programlarında d€ öisiklik göstermeğe başladı. Dins * mik olduğu kadar işden de anlaya Vedad Nedim Tör arkadaşımız b8 milli müessesenin başına geçin İbiz bu değişikliği esasen umuyor Ve İ bekliyorduk. Ondan evvel, radyo * yu idare edenlerde belki hüsnü ni İyet vürdi, fakat bu gibi işlerde bil külü di, harb dolayısile dünya ir larından birçoğunu dinleme ten mahrum kalan radyo merakli* İtasyon larını Ankara istasyonu kendi ba şına tatmin edecek bir hale gel « ir diyebiliriz. . Biz radyo programında en önem4 Wi şey varyete — çeşiddir. Zira rad İyo muayyen bir şeyden zevk ala mahdud bir zümreye değil, zevkle si alabildiğine tehalüf eden büyük bir kütleye hitab eder. Ve bu küt” İleyi teşkil eden zevk sahiblerindet her biri de, zevk aldiği şeyin © mükemmelini ister. Onun için bu is şi becerebilmek zordur, marifettir. Radyomuzun yeni idaresi bu busüs siyeti nazarı itibara alarak işte her kesi memnun etmeğe, bittabi vüs'ü ve imkânları kadar, çalışacağını bi” ze gösteriyor, İdarenin vermiş olduğu izahata göre radyo neşriyatı memleketi ge niş ölçüde alâkadar eden mevzula- ra basmaten önem verecektir. Çok zengin bir folklör hazinesine malik bulunan güzel yurdumuzun ş İrine, halk musikisine çoğumuz vâ” kıf değiliz. Halbuki bunların ara » «ında öyle şaheserler, öyle coştu » rucu, alp sürükleyici, kivrak, Isüf şeyler vardır ki dinledikçe şaşaca- iz, ve seveclğiz. Bugüne kadar radyomuzda bize dinletilen soğuk. , acemi seslerin okuduğu 8ö -, züm ona halk türkülerinin içimizde bıraktığı feci tesiri bu yeni neşriya? silecektir. Dâhi babasının gerçekten hay rülhalefi olan üstad Mes'ud Cemi. in ibda ettiği e İnatla sık dinliyec: haz alanlar için, garb bestekârlar - , klâsik ve modern eserlerinden daha geniş ve dahn seçkin neşriyat yapılacak, Söz. neştiyalına gelince, sabahla- rı kulaklarımızı tirmalıyan kupkuru ve münasz yemek tariflerini ailenin daha me ve daha verimli olmasını ilgiliyen muhtelif mevzular kaim olacak. Akşamları, bilhassa hitab poştesi, haftada saati bulunacak, uzaktaki dinleyicilere eden bir memleket ir gün bir yurd İ Gülmenin, beşesin lâzimelerin - den olduğunu da düşünen Radyo İdaresi programlarına, yeniden mis zahi konuşmalar, âvare söhbetler, güldürücü fıkralar, temsiller de koy- muştur. Çocuklarımızın Çarşamba ek » şamları da, daha zengin ve daha programla devam edecek. in, yarısını bile sayamadı « ün bu yenilikler içinde en ük zevkle ve heyecanla karşılı İ yacağımiz, «Mehmedin saati» ola. caktır. Bu saat bize her Pazartesi günü akşamı, Türk milletinin bem İ timsali, hem de gözbebeği aslan Mehmedeiğin tatlı, cak, yiğit sesi. İni işitmek, onun te gönlündeki asil duygulara muttali olmak fır - satım verecektir, Yalnız bu, radyomuzu idare e- denlere, başta Vedad Tör ve Mes. wd Cemil olmak üzere şükranımizi kazandırmaya kâfidir. E. Elsan Cali Aziz ve kıymetli dostum Raşbili İ yeniden çoğalalı, büyük Türk nük-( iv. basli

Bu sayıdan diğer sayfalar: