24 Mayıs 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

24 Mayıs 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Muşta Bu yıl mahsul çok | bereketli yetişiyor Muş (Hususi) — Daha evvelk senelere nisbetle (geçen (| sene) ziraat daha feyizli ve daha bereket- Mi bir durumda idrak edilmiş, ha; manlar mevsiminde ilk bu sulünün 32 kilo çeken ölçeği piya-| sada 160, 170 kuruşa kad mnişti, Bu Bat tedricen y başlamış ve beş biraya çıkmıştır. Şimdi halk elinde bulunan bir| avuç buğdayını bile toprağa ek - miştir. Mart ayinin kurak O gitne- sinden zörra endişeye düşmüş ise de Nisan ayında başlayan ve fasılarla 14 gün devam eden, hemen hemen 25 santimetre su birakan yağmurlar bütün ekinleri ve nebatatı birdenbi re fışkirtmiş ve zürrain yüzünü gül. dürmüştür Nisan ayı ortalarına doğru baş layan ve rakımı yüksek Oolmayan civar vilâyetlerde meyva ağaçlarını ve üzüm bağlarını ve kismen de ziraati yakıp kavuran mevsimsiz kar yağın ve soğuk dakçaları bura. da yalnız çiçek açan badem ve ka- yısı ağaçlarını yakmış, diğer meyva ağaçlarına ve bihassa ziraste hiçbir zarar yapmamıştır. Binaenaleyh o meyvalarda ve ü- zim bağlarında ve ziratte bu sene görülen feyizin uzun senelerdenberi eşi görülmemiştir. Zürra daha ziyade ( güldüren| ve sevindiren bir şey var ki her sene Ağustos ayı ortasında #drak edilen mahsulün, bu sene ilk- bahamn erken gelmesi yüzünden Temmuz başlarında idrak edileceği umulmaktırdır. Kaşta orman tahdid komisyonu Kaş (Hususi) — Başmühendis- İerimizden Arif Ünüvarın deki orman tahdid komisyonu ka. zamızda devlet ormanlarını tahdi- de başlamıştır. Sındırgıda zirai asayişi mdırgi (Hususi) Burada | asayiş kanununun bir an evvel çıkması için rençber tehalükle bek- İemekte, ektikleri mahlsulün ancak bununla kurtulabileceğini söylemek tedirler. Çünkü merkez kaza mez ruatının başiboş hayvanların dolaş. ması dolayısile her gün roüstahsil Arasında dedikodu ve münaferet çıkmakta ve bunun önüne (geçile. memektedir. Belediyenin üç tane kır bekçisi vardır. Bu öç bekçi bin- lerce dönüm arazideki mahsulâtı mubalazada güçlük çekmekte ve! tutulan hayvanların cezayı nakdisi cüz'i olduğu cihetle tesiri ol. madiğindan mütecasirler aldır - mamaktadırlar, Kasaba (civarında mer'n çok az olduğu halde etrafı koyun sürülerile çevrili bir haldedir. Tabii bu koyunlar da firsat bulduk- ça ekilmiş tarlalara dalmakta vs mezruatı harab etmektedir. Binsen. aleyh mahsulatı muhafaza etmek ve çoğaltmak için zirai asayiş kanunu ir an evvel çıkarılmalı ve rençber bu gibi rahatsızlıklardan okurtarıl malıdr. «Son Posta» nın tefrikamı 57 İm eğe Sevgilisi tarafından müdafaa edil. fak damarlarına kadar nüfuz edip bütün vücuduna tatlı bir sıcaklık verylordu. Bu zevk, bu sıcaklık Naimeyi mestetmişti Dudakların- da tebessüm, gözlerinde hayran - Jiklâ Sülünün dansın. takib edi - yordu. Sevgilisi tarafından müda- İaa edilelidenberi. değil, Apustol » dan, kâinattan © korkmuyordu. Memnundu, bahtiyardı, sön dere- . Dans bitti. Sülünün ve kızla- rın çıkmasile, piyanonun durma - sile beraber pastırma kokulu ses yükseldi. — Olmadı!... Hiç olmadı... Çı- kış çok kötü!.. Sülün hi tle — Kim demiş?... — Ben!... Gene de söylerim, çıkış iyi değil... Beğönmedir — Canın ister: İ Nedir?.,, Şimdi bu kaba herif Sülünü, zavallı Sülünü, cici Sülü-| nü, seker Sülünü mü üzecekti? Naime buna kat'iyen razı olamaz- dı. Ne yapacağını düşünmeğe va- kit kalmadan kendısini Sülünün Yurdun çok güzel hir köyü SON POSTA ; Menyenin Pazarköyü Sk çamlıklarla * çevrili ormanları ve çam kokulu suları ile bi bulunmaz bir Mengenden yaziliyor: Sık çam ağaçlarile muhat ormanlarile, çam kokulu suları ve yaylarile hasta ruh lara hayat veren bu meshur diyar, ülkeler aşırı yerlerde değil, Ankara muzla hudud komşusu olan cesim ormanlarile maruf Bolu vil zin hududları içindedir. Zevkin, neş'enin her ihtiyacına cevab vere- bilen bu köyler daha doğrusu bah. «imize mevzu yaptığımız merkez nahiyesi olan av meraklılarının suallerine de Fa lasile cevab verecek vaziyettedir. Biraz içtimai ve kültürel duru- mundan öğrenerek değilse bile ümid dolu bir istikbale doğru Cümhuriye ön feyrinden istifade etmesini bilir | ilerlemekte olduğunu söy ri hususta durumu hak| kında en kısa ve en realist bir ifa-| de olur, Mis kokulu çamlarla etrafı çev- rilmiş bulunan Mengenin merkezi Pazarköyünün tam içinden geçerek bu köyü ikiye ayıran oldukça bü. yük ve berrak bir suyu ile, mesirele. rile, 180 « 200 hanesile, büyük ca. misile, yanlı ilkokulu ile, Parti İe, parkile, hamamile, çarşsile, bir gok su değirmenlerile, o postanesile hükâmetile, bütün köylerini merke, ze bağlayan telefon şebeke İsa içtimai ve her bakımdan mü Pazarköyü hü. cehhez olan 1930 yılına kadar tam)bir an evvel ikmaline yüksek him-|halkı ekseriyeti bu merkezi iken) metlerini bilhassa ricayı bir memle-| hususunda uhdelerine düşecek vazi teşkilâtı bir nahiye muvakkat bir m ddet i in kadrosu | Yurdâa 19 e a ) İ9 Mayıs gençlik bayramı bütün yurtta olduğu gibi Konya, Muradlı, Bilecik ve Somada bir şekilde kutlulanmıştır. Resimler Soma ve Bilecikteki bayrumdan intbalarla Bilecik Valisini söz söy- lerken göstermektedir. yarında buldu. Karanlığa doğru haykırıyordu: — Neden beğenmedin... Şuna da bak!.,. Pek güzel çıktı... Be - ğenmedinse göreyim seni daha iyi. sini yap. Karanlıktan yükselen kahka -| halar cambazhaneyi dolduruyor - du. Apustol şaşkınlıktan ne söyli- yeceğini, ne yapacağını bilmiyor- du. Sülün son haddine varan hid- deti tesirile âdeta yeşil bir renk almıştı. Dişlerini, oyumruklarını sıkmış, Naimenin üzerine atılıp nasl boğacajğını, nasıl parçalıya- cağını düşünüyordu, Lâmbanın al. tında korkunç bir cinayet havası esti. Fakat uzun zaman deği); an- cak bir iki saniye devam etti. Bu! — iki saniye zarfında Sülün ak-| bildi. Fakat hid- Çılsın bir sesle! Sen ne karışıyorsun?... Git iğine.,. Bırak bizi... Bırak da ça- hışalım, Barak... Git, ü bu derece hid. detli görmemişti, © sevgilisinin Aöz- lerinde geçmiş olan karartıyı, ci- urası Türkiyede eşi sayfiye yeridir tahdid edilmiş bulunan bu şirin kö- ye eski tam teşkilâtın iade edildi gün daha bariz bir faaliyet erzede ceğinde şüphe yoktur. Eğer doktorlar hastalarına mü - temadiyen | İstanbulu, Adaları ve malüm yerleri tavsiye ediyorlarsa bu| emin olun alışmış bir itiyadın mah. sılü, şayed değilse belki de geyar| hat © güçlüklerinden. yolmuzluktan| Mengen ileri" geliyordu denilebilir. Memleke | tin her türlü ihtiyacını milli bal dan gören ve milli bir vazife telâk İki eden Cümhuriyet Hükümeti her ihtiyaç gibi bu (yol) işine de ce vab vermiş bulunuyor. Memlekete bir yol siyaseti sokan ve bugüne) kadar vatandaşa gurur ve iftihar ve! İren başanılarile büyük eserler hedi. ye eden Cümhuriyet Nafiası, Milli Şeften, geçen yılki yurd gezintileri sıralarında memleketin bir cennet köşesi olmağa namzed olun bu ha. valinin yol işi hakkında direktif al miş ve bu kiymetli irşada büyük e-! hemmiyet vererek ikmal etmiş bu- lurmaktadır. Nafıa Vekilimize ve Bolu Valisi. | « nahiye halkının samimi minnet! ve şükranlarını arzederken Gerede| ile Mengeni birbirine bağlayan v8 evvelce de Bolu Nafia Müdürlüğün ce de başlanılmış bulunan Gerede. Mengen Pazarköy doğru yolunun ket borcu saymaktadırlar. Hiç güp- YAZAN : EKREM REŞİD nayete kadar ileri gidebilecek cin- net parıltılarıni bir anda sezmiğ ve korkmuştu. — Peki, Gidiyorum... Diye mırıldanarak ric'at etti. Şaşkınlıktan sonra kendine gelmiş olân Apustol haykıriyordu. Bu ne ii Bu kadın da fnereden çıktı başımı: cı istemem... Yasak, sekerim... Gül üşmeler, kahkahalar, müs - tehzj mülâhazalar devam etek - iteydi. Sülün, hücum edeceği nok- tayı kestiren bir boğa gibi bir müddet hareketsiz kaldıktan sonra şiddetle ayağını vere vurdu. Yer- den kesif bir toz bulutu yüksel. di. Karanlıklar herkes susmuvtu. Kahkahalar, gürültüyü takib e - den bu müthiş süküt arasında Sü- ilün: — Kahrolsun böyle meslek!... Deyip kulislete döğrü fırladı. Acaba Sülün cambazhane san'at - kârlığını mı kastediyordu, yoksa zengin bir bayanın gözdesi olmağı mı?.,. Bu suali arkadaşları güle - rek biribirlerine soruyorlardı. Sü- Dilekler İhtiyaclar | Kaşlılar yola ve inşa malzemesine muhtaç | Kaş (Hususi) — Kazamız vilâyetin en eski kazalı dandır. Ormanları ve iatih; Nile emşhurdur. Fakat yolu olmadığından bunu tam ve- rimle görmek maalesef kabil olmamaktadır. Halkımızın kendi emeğile vücuda getirdiği Gömbe yolu bükümet eli karışmadığı için bittnbi idame ettirilemiyor. Senelerce vilâyet nezdinde is- tram ve teşebbüsmtta bulu nuldu, maalesef Kaş bi e mükellef O amelesine rağmen gene yoldan mahrum ve mah. surdur. «Son Posta; nın tefrikası:7 Pehlivanların tanışmalar Şumnu beyleri, Yus Yusufu Adalı ve Aliçoy? takdim ettiler. Yusuf Aliçonun elini öptü Adalının da elini sıktı Aliço; hiç ehemmiyet verme - mişti. Yusuf da kim oluyordu? r pehlivanın, pehli - i için şarki manlarını a- sarak, Silivı ması ve bu son pehlivanıık meydanından ya- kasını galibane kurtarıp İstanbu- erinden içeri girmesi, Ka- Cinci meydanlarında boy ölçüşmesi. . , Ve daha, daha Haci Hüseyin Halkin teşebbüsile | birkaç mekteb yapılmış, Kaymuka imimiz. Sabit Kocabayoğlunun gayretile Halkevi inşasına te- #ebbüs edilmişti. Bütün yeni- lik bu kadarı Belediyemiz denizin iske- İğ lede tahrib ettiği sedleri ye, dde yaptırmak için çimento alamamıştır. İki de. ha vilâyete motör gitmiştir. | Mevcud binlerce çuval çimen- todan on torba çimento alı- Bamamıştır. Kaşın zengin ve tabit or. manları asırlardanberi yol yü zünden işletilememiştir Kaşlılar bu oderdlerini ve ellerinin parasile sed için kul. lanılacak çimento bulamamak tadırlar, he yok ki bu nahiyeye bağlı 32 köy yolun ikmali feleri seve seve yapacaklardır. da coşkun Jlön, yıldırım süratile kulislerden! çıktı, koridoru geçti, o merdiveni! indi. Dürrüyle kapınm önünde — Sülün nereye? — Cehenneme! ye diyorum?... sandımi... Gidi yörüm. — Canem çocuk mu oldun — Hayır... Dek olacağım Ne Naime, ne Apustol, ne ki Aniadın mı?... Hepsine Jânet ol - « Basımı alıp wideceğim, be- aha kimse görmiyecek... #p7ma, etme, aklını basına topla... Bak birkaç güne kadar temsiller başlıyor!.., Başlasın!... Ben- Afrika çöllerin- de deveellik ederim de burada kalmam — Sü İ Fakat Sülün kapıyı bir kasırga gibi koparmış, dışarı atılmıştı. İDürrü, derhal vaziyete hâkim o » larak düşünmeğe başladı. Bu İşten İlerek ve duyduğu, İtina götürmelie beş « Yani; pehlivanlar. pehli- rayına gelip el bağlaması, ak ve ancak bu süzgeçlerden geçtikten, binbir boyunduruk ve! kurd kâpânından kurtulduktan sonra; Kırkpınara ellerini, kolla »| rımi sallıyarak ve haşımlarını bi - tartarak gelebilirdi. Bu sebeble; ve gene bu mülâ- hazalarla Aliço, Çakıra ehemmi - yet verdiği halde; Koca Yusufa kafatasında yer bile ayırmıyordu. Fakat; her nedense; A yüreğine bir sın düşmüştü, . İçi ıcıklanmıştı ve hakkı da vardı daha © güne kadar ismini ve sahsını görmediği Yusufu koca gövdi galımile görmüştü. Aliço görmemişti, Adalı, Aliçonun Oo ehemmiyet vermediğini görünce; heyecanını ski sözlerme ilâve İ ! g Çünki — Usta be! Suretini gördün mü Yusufun sen be! içini İerimeri is» © ni . Cevab Ml — Ne göreceğim be! Ne olacak o be! Bir şey değil; fakat; .düğün dernek Adalının başında kopacak. | tu Adalı, nihayet dayanamadı, All: çoyu kolundan tutup Şumnu bey- Verinin ımduğu çadırların tara-| Yusufu. göstere ikide birde söyler — Usta be! Çılgar derim bunlari, Aliço; İâf bile etmiyordu. Ve hayatında hiç korku bilmiyen A- dalının bu haline hayretler ede - rek: — Abe nhretlik!,.. Hacı Hasa- aralı kurdu gibi ne zırlar durusun bel... Vaktile beni tuttu- Run zaman meşe gövdesine salan dişli bir domux gibi korkr &alar dururdun!... Ne oli buz — Yok usta bol bu sarı kızancazdan be! rek, Yusufun otur- e kadır yaklaş - yapacaklar | ri, Adalı ile Aliço- hun kendi çadırlarına doğru gel- diklerini görünce Bundan böyle herkes kenâisini hem san'atkâr, hem cambazhane- nin halâskârı bilecekti. Vakit fev- den yukarı fırladı, nefese kulaj haneyi te: ni bildirdi. a birçok fırtına am ol - Retirdiğ bu haberin vahameti, fecaati kar - şısında olurmakta uğu koltuk ta yıkıldı, kaldı. Si ün gitmesi, Yıldızın ayrılmasına sebeb olacak. tı. Tabii Kara Aslan Yıldızı, Bücür Kara Aslanı, Şakrak Bücürü, Neş'e bilmem kimi tai edecek, bu su- retle bin rrüşkü canlandırma- ğa çalıştığı cambazhane adamakıl- lı dirilmeden tekrar ölecek, gö -| mülüp gidecekti. İ Apustolun halinden, ümidsiz bakışlarından, sükütundan, Dürrü maksad: hâsıl olduğunu, kendisi. ni selâmete erişiirecek olan son merhaleyi aşmak zamanı geldiği- ni anladı. En kat'i bir tavırlı ikna edici bir sesle Patroncuğum, lün gittiyse, varsın gitsin 1... Biz işimize baka - İ mühim bir kâr elde etmek kabil- di, Fırsatı kaçırmamak (lâzımdı Sülünün zitmesile kumpanyada mühim bir bosluk hâsıl olmuştu. Bu boşluğu doldurmak lâzımdı. Bunu ancak kendisi yapabilirdi ve bunu yaparak yalnız ötedenberi gütmekte olduğu san'atkâr olmak emelini tahakkuk ettirmekle kal - mıyacak, Apustolun ebedi şükran ve minnetini kazanmış olacaktı. | İmeğe başladı. n | be "İ Aliço, tekrar iŞ ; *İ gelmişti limit... — Oğlum, jonprömiyesiz ne e- deriz”... — Bak hele düşündüğüne!.... A yol, patroncuğum ben ne güne du- ruyorum? San'at uğurunda her) ) fedakârlğa nazır olduğum gibi bi- zim aziz cambahaneyi kurtarmak için her meşâkkate de katlanırım., ( var) Bu sırada; Çakır Al kulağına eğilerek, O ediği ve yalnız menkibejei işittiği — Aliço ile Adalıyı tani mıştı, Şumnu beyleri; derhal Yus oya takdim ei pehliv ri : pehliva al elini öptü, Ad ye Aliço; hem nuşuyor, hem de yan, yan Yi bakıyordu. Cidden yavuz bir anlı idi. İri kemikli, uzun, dinden fazla uzun * kollu, İb ekleri, elli her yeri peh nım diyordu. Aliço; içinden Adalıya hak ve Hak'katen veb bir hasımdı. Duruşları, kr 3, çok zeki olduğunu gös! li lü, di Çakır Ali, Aliçonun bu bali gözünün kuyruğile seyrediyor Xİ bulunuyardğ, İkide birde, h Adalya dön rek bıyıklarını büküyor ve gül” yordu. Hoş beşten sonra; Çakır Al Aliço sordut — Geç kaldınız be! Peblivaf” lari... Poturunuzun tozile mi reş tutacaksınız be?.. Dyierek sözü güreş üzerine †Yusuf hiç sesini çıkarma) önüne bakıyordu. Çakır, eski kurd gibi mukabele etti: — Öyle oldu be usta! Aliço işi anlamıştı. Muhakks Yusuf da başa güreşecekti. İf gövdesini oynatarak ve diri, dif” gülerek: — Desene, hepten baskını var Çakır, kati — Yok be usta! bir kefen yırttıracı Çakır, Yusufu bir çilesi salıverdi ve Su kızanci bel ederek"A * İdalıya taş atıyordu Yusuf lâfa kar:şmıyor, hattâ (© bessüm bile etmiyordu. Sessiz din Tiyordu. Adalı, Çakırın ettiği kızmıştı. Dayanamadı, etti: —-.Olsun be Çakir!... Meyda yeri bu be! Kozumuzu paylaşı! be kızan! Daha, bir İki hoş beşten sonrâi Adalı ve Aliço çadırdan ayrıld” . Yürürlerken Ağ. taşlar&. mukabel& Çakırcanı? Ki hazığı bir başk ter dürür!,.. Şimdi, Aliço eskisi gibi konur muyordu. Ciddileşmişti. e Yusuf9 beğenmişti. Alırbaşlı, sessiz — bif behlivan olmakla beraber, yapıl ve olgun bir adam olarak görmüğ” , Adalya ağır, ağır şunları me andı: — Adalı bet... İyi bir seyredecek Kırkpınar be:... tut kendini be! Adalı boynunu büküp yürüdü. hakem mevkiine Zaten; başaltı güreşleri de başlamak üzereydi, Ve nitekim caağır, davul ve zurnaları süstur- müş bağırıyordu: Büyük orta güreşleri ayırd olmak üzere, başaltına güreşecek pehlivanlar soyuradursunlar!... Akşama doğru, basaltı güreşlö- ri de ayrıldı ve nihayetlendi. Sırg artık, herkesin sabırsızlandığı ba güreşlere gelmisti. Esasen halk, Çakır Ali ile, Yusutun ansızın gel- mesinden dolayı biribirine girmiş» ti, İstanbul yakasından gelen bir- çok âyan ve rical o güne kadar Yusufu görmemişlerdi. Her ağız * dan bir lâf çıkıyordu. Davullar, zurnalar (birdenbire sustu. İhtiyar cazgır meydana çık- miş, hararetli, hararetli bağırıyor. du: — Başa ğüreşecek (pehlivanlar meydan! Yusufla, Çakir Ali soyunmuş - lar; sırtlarında ince hilâli birer gömlek, başları tıraş, boyunların- da pehlivan muskası, iri gövde - İerini iki tarafa sallıyarak geliyor- Jardı. Halk, her taraftan ayağa fır lamış, Yusufu görmeğe çalışıyor - du. Çakır Ali, Yusufu önüne kat- mış yürüyordu. (Arkas var) güret Sık

Bu sayıdan diğer sayfalar: