27 Mayıs 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

27 Mayıs 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

27 Mayıs Matbuat âlemimizde yeni bir hâdise Bobstil gençler gazetecilere karşı hücuma geçtiler Gençlerin gazetelerden atmak istedikleri tanınmış muharrirler, Yazıcılarının ekseriyetini genç Kalemler teşkil eden «Gün» İsmi yı bir gazate çıktı. Bu yeni Gizetenin osunda bobstil kı. ları, monoklu, ya- indaki çiçeği ve bilhassa garib Hirlerile meşhur Asaf Halet Çele. de'yar. .Kamapet Kameta, Mİ coşmuş, bir makale yaz: muharrirlerin yeni #* kapılarım o kapadıkları Yet ediyor. Yazısında Ühretlerine sp tutan Çelebi, mat mensubları hakkında a. amlarda bulunduktan $son- Ma, sözünü şöyle bitiriyor: «İmtiyaz Bat devrine a ve hükümden çok Min sakıt olmuş bu fermanlı ma- ların kusurlarına bakılmaz. O- u biteni hâlâ idrak edemiyor- Sa bunu ecizlerine ve hasta- rna bağışlamalıdır. Gençliğe düşen vazife, bu biça- İwlerin son günlerini istirahatle #eçirmelerini temin etmek, fakat endilerine aid olan bu eve de Mentursuz ve ustursuz giriver- Mektir, Bu hatâ bir vazife değil, bir icabdır.> Gazetelerimizde hakikaten genç yer verilmiyor mu? Gazctele- #imizin kadrolarında birçok genç arkadaşları çalışır gördükçe, Çe- lebinin iddiasına bak vermek Mümkün değildir. Ancak, ikide bir Z gençler tarafından Ortaya âtilan bu davayı artık bir karara Tübtetmek zamanının geldiği de Muhakkak, Bunun içindir ki, me- *eleyi bazı lanınmış malbuat men- #ublarından Osormak lüzumunu “uyduk. Aldığımız cevebları der- yoruz: Refik Halid diyor ki: Son zamanlarda yazdığı muhte. Yazilarla yenileri mütemağiyen 'Şamış bulunan Refik Halid bile, bu defa gençlere hayli kızmış Zi. Tâ kendisini ziyaret eden arkada- Hmız, üstadı bu mesele etrafında âleşli bir makale yazarken bul. Muştur. Refik Halid, demiştir ki: , #— Benim bildiğim şöhret ve. Tilmez, alınır. Biz matbuata yaş- ıktan sonra girmedik. Kepi- MiZ genç yaşta bu mesleğe atıldık. re küçük işler yaptık fakat te- Yazula çalışarak. ağır ağır bü- günkü mevkiimize yikseldik. Ne bzden evvelkitere küfürler Sa Vurduk. ne de «Siz çekilin, yeri » z» diye garib if Üçüncü Ahmed bir gün, dama- di İbrahim Paşaya, Kâğıdhane me #iresini pek sevdiğini söylemiş: #Küğdhane mesiresinde bir kasrı hümayun olmak ne hoştur!» de - Mmişti, İstanbulun dört bir tarafmda Padişahlara mahsus bağ ve bah - Şeler vardı. Bunları muhafazaya Memur bostancılarla beraber bah- Ş'vanlarının ve ırgadlarının sayı - Sinin seksen bini geçtiği söylenir- ii. Zaman zaman padişahlar bir İarafa rağbet ve iltifatta bulunur- lar, oraları mamur olur, ecdaddan eski kasır, köşkler yıkılarak Yenileri yapılır, diğer bahçeler ve| bağlar da yüzüstü bırakılır. kısa| bir zamanda, çiçek tarhlarmı ot bürür, kasırlar çürür, ve dökülür, Şökerdi. Kâğdhane deresi ve civarı, İs- farbulun her tabakadan halkının İekellüfsüz gidip eğlenebilecekleri! Yerlerdendi. Bu taraflarda İstan - bul halkının gittiği yerlerden biri Alibey köyü idi. Bir geniş çimenli dere içinde yetmiş seksen kadar Çinar ağaçları ile müzeyyen gün Börmez bir teferrücgühti. Onun az Ötesinde «Lâlezar mesiresi> vardı, On altıncı asırdanberi meşhur Kâ. İhâbane lâleleri burada yetiştiri - rd, Lâle vakti bu mesirevi gör- Mek, aklı perişan ederdi. Kâğıd - hane deresi kenarında İmrabor srı mesiresi., Âliosmen padi - Şahlarının atlarının o çayırlamdığı Yerdi. Dere kenarında, eski ve sh- Şab bir kasrı vardı. Etrafı azim Çınarlardı. Burada olan erpa, tir- İl, yonca bir yerde olmazdı, me - Ber ki Bingöl yaylası ola, Derisi kemiğine yapışmış bir at getirilse, © çimenden on gün yese, semirir- bu işe ne diyorlar? iddialarda bulunuk gün de gözetelerir tikbal için kuvveti birçok gençler gi gazete ticari bir , zete sahi halkın tecessusünü çekecek, alâka ile okunacak, küt“ lenin sevdiği yazıcıları seçer ve onlara sütunlarında yer verir. Bu âkayı kazanmak kes tçin mümkünd iğim gibi şöhret verilmez, sl. ekim, 'bu- Selâmi İzzetin fikirleri «— Bu gencler artık doğru söv- lemiye başladılar. Yeni çıkan bir gazetede bir şiir okudum: «Ben bulutum: diyor. Ben, kendilerin şimdiye kadar deli sanırdım, me- ğer sarhoşmuşlar. Bu ise, hakla. rında esbabı muhaffife teşkil e. der. Diğer bir genç şair de şöyle bir mısra yazmış; «Kuşlar şiir yaz- mazlar!» Desenize, kuşlar bizim yeni şairlerden daha aki: selim sa. hibi. Bügün gazetelerde fıkra ya. zan, yazı müdürlüğü yapan bir genç tanırım ki, bana Asâf Halet Çelebiden 6 yaş küçük olduğunu söyledi. Öyleyse, berede kaldı “elebinin iddiası.» â eficevad Ulunay ne diyor? «— Eskilerin yerini atmak isti. yenler matbaalara gelir gelmez biz kâğıdımızı, kalemimizi toparliya. gağız. «Vazifemiz artık bitti, is- kemlemize oturun ve sütunuruzu işgal edin: diyeceğiz. Haydi, bu İedakârlığı da yapalım: Mesele, iskemleye olurmak değil ki, onu doldurabilmek. OBundan evvel «Mesleğin güçlüğü. başlığı ile yaz dığım bir yazıyı Halid Fahri baş- ka bir makaleye zemin yapmıştı. Onlara bu kadar kolay görünen muharrirliğin güçlüklerini anlat. mıştı, O sayılı gazetecilerin ya. nma bir çırak tevazuu ile sokul- duğumuz zamanı ne acı ihtarlara, itablara maruz kalmış, ne azarlar işitmiştik. Fakat, hepsini meslek aşkı ile hazmetmesini bildik. k Burhan Felek'in fikirleri «— Ben her gâzetede birçok gençlere rastlıyorum. Çalışıyor. İar, Bu, şahsi bir iktidar meselesi, Bugünkü matbuat ngubların dan hiçbiri vaktile «ihtiyarlar çe kilsin de, biz yerine gelelim; de mediler. Bu bilet gişesi değildir ki. Her serbest meslekte oldüğu gibi, matbuatta da ıstıfa kanunu Gi ne mesiresine gelince, Arab ve A- cem, Hind, Yemen, Habeş seyyah- ları burayı gördüklerinde: «Bizim di, Onun yanındaki asıl ek) diyarlarda eşi yoktur» derlerdi. Âb ve havasının letafeti kaleme ve dile gelmezdi. Kaynağı Karadeniz Boğazına yakın Levend çiftliği ci- varında bulunan bir dere akardı ki, İstanbulun bekâr çamaşırları yıkayan bütün çamaşırcıları oraya giderler, don ve gömlek ve des - tarları orada, yıkarlardı. Sabun sürmeksizin (kinci defa suya sok-| tuklarında temizlenirdi. Bazı Hind| SON POSTA | Meslektaşlar Yazan : Andre Dahl Serserilerin her ikisi de tosavvur edilebileceği kadar pis suratlı idi - ler, Sakalları en az bir haftalık.. Bo- yanlarında kasablarin satır sildikle. ti bezleri andırır kırmızi atkılar. Pabuçlar hiç temizlenmemiş. Kas. ketler yağl.. Kısacası ( serserinin serserisi, sekilin sefili.. Banker Harace, bürosuna girer - ken onları gördü. İlk aklına gelen sey, kapıyı. “kilidlemek ve derhal kapıcıya telelon etmekti: Kimse nin dışarı çikmasına müsaade et - meyin.» Fakat; bu pobsi ayaklandırmak olacak. Gazetelere aksedecek.. İşte bir iskandal, İskandal iskandali ta- kib eder. Roman Oil tahvilleri iki günde 7000 franktan altmiş santi- me düşecek. Hayir. hayır. bu iki, iki parali sağlam bir adam kâfidir, Sakin bir tavirla brevniğini cebinden çıkardı. Ve weller yukarı'ı diyerek onların karşısına li — Söyleyin bakalım, maksadı - niz burasını soymak değil mi? Teş- kilât fena değil. Günlerden Pazar. Kapıcı yarışa gider, karısı öteberi yıkayordur. bürom kapalı bile değil. İki pencere arasimlaki kasa göze görünür yerde, Gürültü oldu mu kaçacak, saklanacak yer de var. «Gün ortası çalişmak hoş mi? Gece iyi olmuyor ha, etmek lâzım. Küçük portföyü alir- değil) Acele| Tercüme eden: İsmet Hulüsi zun yuzun konuştunuz: «Bu iş ne ge tirecek ha?.» «Ne getireceğini ben size söyli - yeyim, Hiç bir sey, hatti pis bile değil, İki serser: için istin » tak hükimini rahatsız edesim sani- yorsunuz? : Hırsızsınz ha, bakkal dükkünlarında iş görün anlaşıldı mı? Burası Paris, ayağınızı sıkar.» «Gözlerinizi döndürüp durma - yın, Dikket edin de bu iş nasil olur öğrenin. Pariste hırsız yok değil, Bana baksaniza; Pazartesi (sabah buraya geliyorum; bir çanta al içinde tam sekiz yüz bin ftank var. Dört saat sonra hududu geçmiş olacağım. İste iş buna derler. Böyle mükemmel bir kostüm içinde, eller eldivenli yapı. hir. Böylesi zahmete değer, On se. nede bir yapmak, tam yapmak, bu cihetleri unutmayın; bez kundura giymiyorum, Başım kasketk: d Ben de bunu zamanla keşfettim. adamım ki size ders veriyorum.» Serseriler bir kelimesini kaçır - madan dinliyorlardı. hoyunuza gidi tavsiye edebilirim. borsaya kapılar açıktır. Maymuncuğa falan ihtiyaç yok. benim gibi bir paket Roman Oil tahvilleri koltuğunuzda istiyorsunuz, sın da koskoca torbayı unutursun, buralarda o bulunmıyacak Obenden el yordamı ile iş, rahat duracak mı.|daha kuvvetli isbat olur mu? Kasa sin ulan?..» s#oymıya kalkmayın. Bir telefon, #Gene alıklaştınız, aynada hali.İalo... kodesi boyladınız demektir.» nizi gören, yok olmaz durun... Ha- yır hayır bakın, Hayret ettiğim ci- het buraya kadar gelmiş olmanız » dir. Nasıl oldu da sizi sokakta ter. kif etmediler?, Ne kıyafet, ne kıya- fet... Doğrusu çok zarif, sizin plâni- nizi pek iyi biliyorum, Geçen Pazar bankayı şöyle bir dikiz ettiniz. son. ön hafta pis bir kahvenin pis güne han bahçesi, Cendereci köyü mesiresi, Çaybaşı teferrücgâhı, Su kemerleri mesiresi, Sultan Osman havuzu ve nihayet Istranca dağla- rı mesiresi, ağyar ve engelden hâ- Ji, körpe kuzularla yağlı ballı soh- bet edilir, bir ş'ra cennet köşe - leriydi. Padişah Kâğıdhane mes'resin * de bir kasir yaptırmak arzusunu, Arabi takvimin bir Şaban günün- de göstermişti. Sadaret'nin resmi küşadını, padişahın dört oğlunu on beş gün, on beş gece süren muazzam ve muhteşem bir düğün. Gülme ierl lA, getirdikle-| le sünnet ettirerke yapan İbra « ri pamukluları bir kere DUCAĞA yim Paşa, bu sefer de haşmeti m i şmetli ves uya balırrlardı: Perşenbe Ve Gi İyinimetine Sâdâbidi hediye etmi a inle. de anil” Küâğndhane kasırlarınm inşaatı deryası olur taşardı. İstanbul eş | altmış gün içinde bitmiş, amele ve pafının, dört beş yılda bir, bu Kâ- ustalar, Tama: Mi ve bayram gün- ğrdhane mesiresine çadırlar'a ge - lerinde bile çalışmışlardı. lip on gün, yirmi gün kalmaları, Kiğ: eski kanunlarındandı. Her yıl bir-| kanal içine alınm > kaç esnaf, burada toplanıp usta ve) veli Sim: denilmişti. Bu gümüş kanalın üzerine zarif bir köprü, çırak, halife ve postnişin can soh- «Cisri Nurani» kurulmuştu. Ced- betleri ederlerdi. Kalemderhsne tekkesi, Emir -İ veli Simin kenarına, geniş saçağı adına «Ceğ - «Anladınız mı hirsz taslakları, Hirazkik ince bir san'attır. ince, daha fazla tafsilât isterseniz, yarin- ki gazeteleri okuyunuz; Oo#Banker Harace beş milyon lira ile firar et. miştir. Her taralta aranmaktadır.» Bulurlarsa alınlarını karışlarım.» Öyle ini zannediyorsun? Bu sözü eöyliyen iki serseriden (Davarm 7 nci sayfada) <E Lâle devrinden sahneler Gİ Askeri Sayfa 5 vaziyet Zırhlı tayyareye karşı zayıftır, hatta âciz bile diyebiliriz! (Baştarafı 1 inci sayfada) büyük ehemmiyeti haizdir. Zaten bunu, mühdelii İngiliz kaynakları muhtelif zamanlarda gö: di. Binaena'eyh masının Akdeni muhöre besinde ğ&. en mühim vazife adayı müda'sa etmek ve bunu yapmak içn de, adanın hillerini muhnfazı ye denizi denilen ve etrafı adalar- la çevrilmiş bulunan deniz sahasi nı kat'i hâkmiyeti sltında tut donanmasının bu vazife. a için büyük bir fedakârlıkls meydan muharebesine iştirak et- tikten sonra ağır zayiata > O an kuvvet, İyi makine. iyi pilotla bi zaman, teyyare, bugünkü donan- malar için büyük bir tehlike oldu. ğunu bu defi da isbat etti. Bu teh. likeye rağıncn, İngiliz donanması, Almanların ihraç ameliyatına baş- ladıkları günlerde, at vermeği dahi göze alıp bu ameliyatı deniz- den kesme?e çalışmayı tecrübeden çekinmedi. Fakat, verdiği zayiat, yahud uğradığı basarlar, kendisi. ye bu harekett: devam imkân: bu. lunmadığını göstermiştir. Norveç, Hulanda, Dünkerk mi- sallerini takıb eden bu yeni misal ile de anlıyoruz ki bugünkü do- nanmalar, denizaltılardan ziyade hava silâhından müteessirdir. Ha. va silâhı, bütün deniz üstü kuv. vetlerinde büvük bir ink'lâb vu- kuuna sebeb olacak bir ehemmi- yet kesbetmiştir. Bu cihet esasta böyle olduğu ibi, hava silâhına karşı İngiliz do. nanmasının ikinci bir zâf sebebi daha vardır. Şöyle ki: İngiliz do- nanması eski bir donanmadır, İn- giltere, Cihan Harbinden sonrâ, v- zun zaman yeni gemiler inşa et. medi. Cihan Harbini yapmış olan gemilerin bazıları donanma içinde olduğu gibi bulunmaktadır; bazı. ları da kısmen tecdid ve takviyo edilmiştir. Meselâ, dünyanın en büyük harb kruvazörü olan Hood Cihan Harbinin sonlarmda denize indirilmiş, bilâhare bazı kısımları tecdid ve takviye olunmuş gemi- lerdendir. İngilizlerin yeni büvük inşaat programları henüz ikmal e- dilmemiş olduğuna göre, bugünkü filoda eski gemi yeni gemiden faz. ladır. Halbuki, eski gemilerin in. şaat tarzları, tayarelere karşı mu- hafaza tertibatını muhtevi değil- dir. Bu gemilerin güverte muha- Çİ YAZAN : REŞAD EKREM Meşhur Çırağan eğlenceleri otuz mermer sütuna dayanan bir kasır yapılmıştı; Gel hele bir kerrecik seyrit, gö- ze olmaz yasüğ, Oldu Südâbüd şimdi, sevd.ğim dağ ütü bağl Çâr bağı İsfahan eylemiştir dağ dağ, Oldu Sâdübüd şimdi, sevdiğin değ üstü bağ! * Nevbahar irişti oldu ol zemin cennet misâl, Gars olundu kametin gibi heza- ran nevnihal, Bağlar buldu ruhsarın gibi küs. nü cemal, Oldu. Sâdâbüd şimdi, sevdiğim dağ üştü bağl Kasrın önünde büyük bir ha - İvuz ve etrafında çağlıyanlar, fs - kiyeler vardı: Gezermiş kasrın etrafında yer yer tâze mehrülar, Mükâhhal gözlü, şirin sözlü, leyl yüzlü ahülar,| Heman alkış sedasın andırırmış| çağlayan sular! | Büyük havuzun başında ağzın - dan sular fışkıran bir mermer ej- derha vardı; Gülelim, oynayalun, kâm ala - hım dünyadan, Mâi tesmim içelm çeşme nev an Görelim abıhayat akdığın. ej - derhalan! Kâğıdhane deresinin iki kena- rındaki arazi, devlet erkânına, ©- kğbir ve ricale ve saray memurla- rına #hsan edilmişti, Üçüncü Ah- medin gözdeleri, damad İbrahim Paşanın akrabaları ve dastları, & fendilerinin muhteşem kasrının civarını zarif köşkler, kameriye - ler, havuzlar, fiskiyelerle donat - mışlardı. Bu yapıların bir kısmının Fran- sa sefareti tercümanı Mösyö Lö - nuvar tarafından Paristen getiril. mişti. Bir kısmı, İran üslöbunda yapılmıştı. Bir kısmı da, on seki» zinri asır Türk mimarisinin en na- rın mümuüneleriydi. Bu kaşırların etrafında park - lar, bahçeler tanzim edilmişti, Ya- semin ve gül ağaçları kameriyele- rip, şimşir ve taflanlar da yolların, Mazaları ekseri İşi çok zayıf bir » ret bulunuy van topu dığı için eski inşaatta gemilerin Jzrk ve muhafaza satıhları şakuli isabetlere değil, ufki 'abetlere gö. re hesab eğilirdi. Kaldı ki, tayya İtehlihesini dikkate ala a kar. iba- - | kuwvetli muhafaza tertibabna sâ- hib ve bizzat tayyare taşımaya kadir olarak inşa edilmiş gemile- n bile tayyare hücumlarından olduklarmı ve 1 da Akdeniz mi leri arasında görmekten hâ madık. Bundan çıkarılacak netice şudur ki, Say sebebler dolayısile zaruridir. Bir İt. | gemi, en az on bes sene kullami . halbuki ha. bile bize yeni bir tayyare tipi ver. meğe kifayet ediyor. Şu basi: izahatımızla dahi aşa- gıdaki iki noktayı kolayca anla- mak kabild'r: 1 — Bu defaki harbde, İngiliz donanması, Cihan Harbindekine hisbetle, zamana göre, daha eski bir donanmadır, Bundan dolayı karşı zayıftır; hattâ &. İniğinde vir inkilâb devri gelmiştir. Bu ikinci nokta bilhassa mü- himdir. Nasıl, kürekli ve yelkenli İ ahşab gemiler devri donanmada bir devir yapmış ve buharlı, de. mirden gemiler bu devri çürütüp ortadan kaldırmış ve bilâhare bunların yerlerine çelik o tekneli ve zırhlı gemiler devri gelmişse, bügün de şımdiye kadar tanıdığı. miz tarzdaki inşaat devri sona er- miş görünüyor. Bu bakımdan sa. İde İngiliz filosu değil, İngiliz filo. sunun rolünü deruhte edecek olan herhangi büyük bir filoda eskimiş sayılabilir. Bundan böyle donanmelar sade birbirlerine karşı değil, tayyorele- Fe karşı da harbedecek tarzda inşa edilecektir. Hattâ, bu bakımdan tayyareye karşı, şimdiye kadar düşünülmüş ve tatbik edilmiş mü. dafaz tertibatı dahi kâfi olmayıp bu harb sonunda, bütün deniz in- şaatı, tecavüz ve müdafaa bakı. mından derin bir inkılâba uğra- yacaktır. Fakat, nasl bir inkılâb? O da ayrı bir mesele? Bu, o kadarderin bir inkılâb olacaktır ki onun ma. hiyetini bugünden tasavvur etme. ğe bile imkân yoktur. S.G. iyneti Bir taraftin da gözün alabildiğine karanfil ve sünbül ve bilhassa lâle bahçeleri yapıl - mıştı. Lâle, bu devrin en çok sevilen çiçeği idi. Nadide bir lâle soğanı elde etmek, muazzam payiahtta, şöhret ve servet kazanmak için kâ fiydi, Sarayın çiçekçibaşısının adı bile «Şeyh Mehmed Lâlezar!: idi. Lâle yetiştirmek, dünyann muhtelif yerlerinden lâle çeşidle- ri getirtmek, İstanbulda en kârl bir iş haline girmişti, Sefirler bile saraya takdim ettikleri kiymetli hediyeler arasında, bazan, nadide bir lâle soğanı bulunduruyorlardı. Çiçeklere inbikten geçmiş bir zevkle isimler konuluyor, çiirler yanılıyor, çiçeklerin tercümei hal leri ile elde ettikleri çiçekleri gös- teren eserler, eçiçeki tezkereleri> divan gibi elden ele dolaşıyor, ler tarafından en kiymetli hattatlara istinsah ettirilerek, meş hur lâle, sünbül ve zerrin kadeh - lerin gene kıymetli minyatürcü- lere yaptırılmış resimlerile süsle - niyordu. İstanbul kadısı, subaşı ve kulluk çorbacıları ve bostancıbaşı, ekmek, et, yağ, odun ve kömür iş- lerinden fazla çiçek ihtikâr: ve kaçakçılığile uğraşıyorlardı. Çiçek narkı dikkatle takib eğitiyor. yal- nız lâlelerin çeşidleri (iki bini bulmuş olan çiçeklere, seyr ayn Gatlar konuyordu; meselâ, Mah - bub lâlenin bir soğanının bin âl - tından fazlaya satılamıyacağı tek lâllarla ilân ediliyordu. Lülelerle geldi bağa başka bir (Arkas var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: